Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe 1991 Körfez Savaşı sonrası dönemde siyasal ve toplumsal elitlerin Irak dış politikası üzerinde etkisi(Çanakkale Onsekiz Mart University, 2024) Alkış, MehmetThis article studies the influence of political-social elites on Iraqi foreign policy in the post-1991 Gulf War era. The study, which periodizes the post-1991 Gulf War era within the framework of global and regional developments for Iraq, will focus on the influence of the elites. In general, studies in the literature examine the era after the 2003 Iraq War, however the originality of the study stems from covering the period between the 1991 Gulf War and the 2003 Iraq War. As of the 1991 Gulf War, Iraq moved to a different stage in its relations with the international community. Due to the influence of international sanctions in this period, opposition elites began to strengthen in parallel with the weakening of the Baath regime. Identity group elites have become stronger in the new system established in the country with the 2003 Iraq War. The elites’ capabilities to control and mobilize political and economic resources has enabled them to be effective. Due to consociationalism, disputes between elites have also increased and official institutions and professionals have not been effective in foreign policy. As the country became more prone to external influences, different identity groups took different orientations in foreign relations in Iraq during the Arab Spring era. The reactions and protests against “muhasasa”, identity quota, have increased in the post-Arab Spring era. When looked at these reactions, it is likely to say the influence of identity politics has relatively decreased its influence to a certain extent in the country. However, the political system has been shaped within the framework of identity politics. This article also points out that conflicts between elites make it easier for the country to be prone to external influences, and this means that Iraq can not balance the threats that may arise. The interaction between domestic and international politics prevents the country from making a holistic and consistent foreign policy. The main argument of the study is that the disputes and conflicts of interest of the political-social elites in Iraq make it difficult for Iraq to balance threats.Öğe Which legitimization for de facto states? The case of the Kurdistan Regional Government of Iraq(Routledge, 2024) Alkış, Mehmet; Sever, AyşegülWithin the main framework of Pegg’s de facto states, this article deals with the de facto state phenomenon and presents a case study of the position of the Kurdistan Regional Government of Iraq (KRG) in order to explore its legitimacy-seeking policies and implications. De facto states are internationally engaged but unrecognized entities in the international community. However, their standing and legitimacy policies draw the attention of world states because of their varying impacts on global security and the transnational challenges they present. In such a context, this article elaborates on the KRG’s legitimacy-seeking position with respect to security/stability and democracy/pluralist society in the light of its relations with Iraq, the wider Middle East and the international community.Öğe 1980 Sonrası yoksullukla mücadelenin başlıca aracı olarak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'nun kuruluş ve varlık nedenlerine ilişkin bazı tespitler(Dumlupınar Üniversitesi, 2014) Demirhan, Yılmaz; Kartal, NazımSosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Birinci Turgut Özal Hükümeti (1983-1987) döneminde devletin yoksullukla kapsamlı olarak mücadele etmesi için kurulmuştur. Fon o tarihten beri yoksullukla mücadelenin merkezinde yer almış ve Özal sonrası bütün hükümetlerin istifade ettiği bir araç olmuştur. Ama bir o kadar da, üzerine inşa edilen yoksulluk anlayışı nedeniyle eleştirilen bir yapıya sahiptir. Özellikle seçim dönemlerinde Fon kaynaklarının amaç dışı kullanıldığına dair pek çok düşünce yazılı ve görsel basına yansımaktadır. Bu çalışma kurulduğu tarihten itibaren Türkiye’nin yoksulluk politikasını yönlendiren ve yoksullukla mücadelenin temel yapı taşı olan Fon’un kuruluş gerekçelerini tespit etmeyi amaçlamaktadır. İlgili yazın bağlamında Fon’un üç gerekçe ile kurulmuş olabileceği varsayımları ileri sürülmekte ve bu savlar bu alanda yazılan bazı görüşler doğrultusunda temellendirilmeye çalışılmaktadır.Öğe Modernleşme sürecinde Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasal sistemi ve gelişen siyasi düşünce akımları(Dumlupınar Üniversitesi, 2014) Şeyhanlıoğlu, HüseyinSelçuklu İmparatorluğunun bir uç beyi olarak kurulan Osmanlı Devleti, 400 yıl süren yükselişinden sonra, 1699 yılında II. Viyana Kuşatmasının yenilgiyle sonuçlanması üzerine önce gerileme ve ardından çöküş dönemine girmiştir. Bu dönemden itibaren Avrupa’nın sömürgecilikle büyük güç elde etmesi, Rusya’nın bir tehdit gücü olarak ortaya çıkması, askeri yenilgiler, İpekyolu gibi tarihi ticaret yollarının okyanus kıyılarına kayması ve Fransız İhtilali’nin siyasi düşüncelerinin yayılması sonucu, Osmanlı Devleti rol model olarak Avrupa’yı örnek almaya başlamıştır. Sultan III. Selim ile başlayan bu dönemde (1789) Osmanlı Devleti askeri, iktisadi, hukuki, siyasi ve sosyal alanda köklü değişikliklere gitmiştir. Nizam-i Cedit (1789-1918) olarak tanımlanan bu dönem, aynı zamanda nizam-ı kadimden kopuş (1299-1789) ve batılı siyasi düşüncelerin de Osmanlıya nüfuz etmeye başladığı dönem olarak kabul edilmektedir. Tanzimat (1839), Islahat (1856) ve Meşrutiyet (1877) döneminde gelişen Batıcılık, Osmanlıcılık ve İslamcılık siyasi düşüncelerin de İmparatorluğun çöküşünü durduramaması üzerine, devleti kurtarma süreci 1908 yılından itibaren Türkçülük olarak devam etmiştir. Bu çalışmada Osmanlı devletinin siyasal sistemi ve modernleşme sürecinde gelişen siyasi düşünceler analiz edilecektir.Öğe Pandemi sonrası değişen uluslararası sistem ve küreselleşme(Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020) Kaya, FeratEski Sümer Şehir devletlerinin etkileşimi, ilk tam uluslararası sistem olarak görülmektedir. İnsanlığın evrimiyle birlikte, sosyal ve teknolojik gelişmelerle sistemler değişmektedir. Bir dönem başat olan ve sistemi belirleyen aktör veya devlet yerine sonraki süreçte farklı aktör ve sistemler gelmektedir. Uluslararası ilişkiler bu devletlerarası yapıda önemli bir işlev görerek, devletlerarası ilişkileri ve sistemi belirlemektedir. Uluslararası ilişkilerin kapsamı küreselleşme, uluslararası güvenlik, devlet egemenliği ve diplomatik ilişkiler gibi birçok alt başlığı kapsamaktadır. Küreselleşme günümüzde yaşam koşullarını etkileyen ve üzerinde en çok tartışılan başlıklardan bir tanesidir. Çin’in Wuhan eyaletinde baş gösteren Koronavirüs başlangıçta sıradan bir salgın gibi görünmesine rağmen, öyle olmadığı ilerleyen süreçte anlaşılmıştır. Pandemi sürecinin hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılmasında, küreselleşmenin de katkıları vardır. Neo-liberal politikaların desteklediği küreselleşme, Pandemi süreciyle birlikte alınan önlemlerle dinamizmini yitirmektedir. Uluslararası ilişkileri domine eden ve sistemi değiştirebilme kapasitesine sahip olan Koronavirüs, II. Dünya Savaşı’ndan sonra tüm dünyayı etkisi altına alan en büyük olaylardandır. Uluslararası kurumların varlığının ve güvenilirliğinin sorgulanmasına neden olan Pandemi, sosyal yaşamdan ekonomiye kadar daha birçok alanı etkilemektedir. Pandemi süreciyle birlikte değişen sosyal yaşam koşulları, ekonomik ve ticari faaliyetlerin durma noktasına gelmesi, uluslararası ilişkileri benzeri görülmemiş bir şekilde etkilemektedir. Güvenliği öncelikli hale getiren ve var olma savaşına giren devletler, uluslararası ilişkilerin gerilmesine neden olmaktadır. Gerilen bu sistem “sıfır toplamlı oyuna” dönüşmekte ve neo-liberal politikanın belirlediği doğrultudan uzaklaşmaktadır. Pandemiyle birlikte, ulus devletlerin daha aktif olarak etkin olmaya başlaması ve bu nedenle uluslararası sistemin dönüşüme zorlanması çalışmanın ana odak noktasını oluşturmaktadır.Öğe De facto statehood and natural resources: How oil resources affect the foreign relations of the Kurdish Regional Government of Iraq(Elsevier Ltd, 2022) Alkış, MehmetThis article examines the ways in which oil resources affect the foreign relations of the Kurdish Regional Government of Iraq (KRG). The KRG has large amounts of oil and gas reserves and with these resources it aims to leverage political/diplomatic power as well as gain economic revenues. The influence of de facto states in the international system is affected by its’ availability of natural resources, and the KRG is no exception. Thus, these resources affect the relations of the KRG with international actors such as states and international companies. This study is theoretically based on the literature of state-like entities and defines the KRG as a de facto state. This article claims that the KRG pursues an oil resources policy which may provide not only economic revenues but also political gains. The KRG presents itself as a viable entity to gain acceptance and support of those international actors. But, this policy has political and economic limits which are shaped by the main principles and priorities of the international society. It is also observed that mostly small- medium energy companies prefer investing in the KRG due to legal, economic and geopolitical conditions.Öğe Immanuel Kant'ın ahlak anlayışı bağlamında 'Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri' olanaklı mıdır?(Hamdi Bravo, 2022) Kayacı, MüslümGünümüzde, daha iyi işleyen bir kamu yönetiminin amacına hizmet etmesi beklentisiyle, kamu görevlilerinin eylemlerinde onlara kılavuzluk edecek bir takım etik davranış ilkeleri belirleme ideali yaygınlık kazanmıştır. Bu tarz bir düzenleme; Türk kamu yönetimi sistemine 2005 yılında, Kamu Görevlileri Etik Kurulu tarafından çıkarılan, Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri İle Başvuru Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik ile girmiştir. Bu Yönetmelikte kamu görevlilerinin uyması gereken etik davranış ilkeleri 18 madde hâlinde belirlenmiştir. Bu çalışmanın amacı, kamu görevlilerine yönelik olarak hazırlanmış etik davranış ilkelerinin, Immanuel Kant’ın ahlak anlayışı bağlamında değerlendirilerek böylesi bir belirlemenin, yani tek tek maddeler halinde sayılmak suretiyle belli etik kodlar koymanın, olanaklı olup olmadığının araştırılmasıdır. Bilindiği gibi Kant çok önemli bir ahlak felsefesi filozofudur ve Onun ahlak hakkındaki temellendirmeleri, etik konusunda çalışanların görmezden gelemeyeceği niteliktedir. Kant insanı, özerk bir varlık olarak görmüş ve bu özerkliğin sonucu olarak onu, kendi ilkesini kendi belirleyebilecek nitelikte konumlandırmıştır. Kamu görevlileri etik davranış ilkelerinin olanağının bu bağlamda araştırılması, hem bu ilkelere felsefi bir bakış sağlayacak hem de kamu yönetimi ve felsefe yazınına katkı sunacak niteliktedir.Öğe Yerel yönetimlerde çocuk haklarına duyarlı bütçeleme: Ankara Büyükşehir Belediyesi örneği(Kenan Çelik, 2023) Şeren, Gamze Yıldız; Geyik, OsmanBu çalışmada çocuk haklarının yerel yönetimlerdeki mali yansımaları bütçe temelinde incelenmiştir. Çocukların gelişiminin sağlıklı olmasının ülkelerin gelişimi üzerinde de oldukça büyük bir katkısı olduğu düşünüldüğünde kamu hizmetlerinin çocuklara duyarlı bir yaklaşım geliştirmesi ülkelerin geleceği açısından pek çok pozitif dışsallığı bünyesinde bulundurmaktadır. Dolaayısıyla bu gelişimin sağlanması öncelikle politil bir irade sonrasında kaynak gereksinimi gerektirmektedir. Yasal metinlerde verilen taahhütlerin, mali yol haritaları olan bütçelere yansıması hiç kuşkusuz çocuk haklarının hayata geçmesi bakımından bir mihenk taşıdır. Bu çalışmada, yerel yönetimlerin sorunları daha net tespit edebileceği gerçeğinden hareketle çocuk hakları Ankara Büyükşehir Belediyesi bütçe belgeleri ışığında incelenmiştir. Bütçe belgelerine göre çocuk hakları gözetilerek politika belgelerine dahil edilmiş ve bütçede pay ayrılmıştır. Buradaki temel problem harcamaların bütçe sistemi gereği net olarak izlenememesidir. Bütçede çocuklara yönelik payların artırılarak, vatandaş bütçe benzeri dokümanlarla yapılan harcamaların gösterilmesi gerekmektedir.Öğe Enflasyonla mücadelede vergisel önlemler: Dolaysız vergilerin anatomisi(Vergi Müfettişleri Derneği, 2023) Geyik, Osman; Cüre, Muhammed FatihTarihçesi paranın icadıyla neredeyse aynı olan enflasyon, ülke ekonomileri için oldukça önemli bir problem olarak değerlendirilmektedir. Enflasyonun yüksek seviyelerde olması ne kadar istenmiyorsa çok düşük seviyelerde olması da beklenen ve arzu edilen bir durum değildir. Enflasyon dolayısıyla fiyatlar genel seviyesinde meydana gelen sürekli artışlar, temelde yoksulluğa, ulusal paranın değer kaybetmesine ve fiyat istikrarını bozarak ekonomik sorunların derinleşmesine neden olmaktadır. Enflasyonla mücadelede bağımsız bir kurum olan Merkez Bankasının kullanabileceği birçok para politikası aracı bulunmaktadır. Uygulanan para politikaları neticesinde elde edilen sonuçların maliye politikalarına nazaran daha kısa vadeli olması, bu politika araçlarının maliye politikalarından daha çok tercih edilmesine neden olmaktadır. Ancak; para politikasını destekleyecek maliye politikalarının uygulamaya konulması enflasyonla mücadelede istikrarlı bir başarının elde edilmesini sağlamaktadır. Bu aşamada ekonomi yönetiminin vergileri bu amaç kapsamında etkin bir şekilde kullanması enflasyonla mücadelede önemli bir yere sahiptir. Çalışmada literatür ve kavramsal çerçeveye yer verildikten sonra Türkiye’de 2000’li yıllar sonrası enflasyon verileri ve vergi gelir rakamları incelenmiş; maliyet artışları, arz yetersizliği ve bazı yapısal sorunlar ele alınarak enflasyonun sebepleri üzerinde durulmuş ve enflasyonla mücadelede vergisel önlemler konusunda politika önerilerinde bulunulmuştur.Öğe Kamu görevlileri etik davranış ilkeleri ve memurlar tarafından algılanması(İçişleri Bakanlığı, 2020) Kılavuz, Raci; Kayacı, MüslümKamu yönetimi etiği, kamu hizmetlerinin her aşamasında çalışanlarıneşitlik, adalet, hesap verebilirlik, nezaket ve saygı, dürüstlük, kamu yararı,hakkaniyet gibi temel değerler çerçevesinde hareket etmesidir. Etik bir kamuyönetimi, kamu hizmetinin en temel bileşenidir.Türk kamu yönetiminde 2005 yılına kadar etik kodların tek bir mevzuathükmü altında birleştirildiği bir metin söz konusu değildi. Etik ilke ve değerlerbirçok kanun ve yönetmelik altında dağınık vaziyette sayılmıştı. Bu dağınıklığa,Kamu Görevlileri Etik Kurulu 2005 yılında çıkardığı Kamu Görevlileri Etik Davranışİlkeleri Yönetmeliği ile bir son vermiştir. Bu yönetmelik ile kamu çalışanlarınıntamamı için kılavuz niteliğinde 18 adet etik kod belirlenmiştir. Etik ilke ve kodlarınvarlığı, kamu yönetimimiz için hayati niteliktedir. Çünkü etik kodlar ile çalışanlaretik sınırlar içerisinde hareket edebilmekte, olası çıkar çatışması veya ikilemlerlekarşı karşıya kaldıklarında daha kolay karar verebilmektedir.Bu çalışmanın amacı; Diyarbakır ilinde görev yapan memurların EtikDavranış İlkeleri’ne yönelik algılarını belirlemeye çalışmak ve demografiközelliklerine göre bu algının farklılıklarını tespit etmektir. Çalışmada birincil verilerkullanılmış, bu veriler anket metoduyla elde edilmiştir. Araştırma, 657 sayılı DevletMemurları Kanunu’na tabi olarak çalışan memurlara uygulanmıştır. Araştırmabulgularına göre; memurların Etik Davranış İlkeleri’ne yönelik algıları yöneticiolup olmama durumuna, cinsiyete, eğitim seviyesine, gelir düzeyine, etik eğitimalmalarına, Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nu bilmelerine, kamu personelinin etikkonusunda duyarlı olup olmadığını düşünmelerine ve etik haftasını bilmelerinegöre anlamlı farklılık göstermektedir.Öğe Türkiye'de sivil toplum(Cahit Aydemir, 2010) Aslan, SeyfettinOsmanlı Devleti’nde sivil toplum örgüt benzeri unsurlar vardır. Osmanlı Devleti’nde bu unsurlar Batı’daki özel mülkiyet ve serbest piyasa olmadığı için devleti sınırlandıran ve sivil toplumun temel unsuru olan aristokrasi ve burjuvazi gibi sınıflar ortaya çıkmamıştır. Osmanlı Devleti’nden miras alınan kutsal devlet düşüncesi etkisini günümüze kadar sürdürmüştür. Osmanlı modernleşmesiyle başlayan ve Tek Parti döneminde devam eden devletin toplumu üstten biçimlendirmesi sivil toplum unsurlarının sönükleşmesine neden olmuştur. 1980’lerde iç ve dış gelişmelerin etkisiyle ve tüm toplum kesimlerinin demokrasi talebiyle birlikte sivil toplum örgütleri gelişmeye başlamıştır. Öte yandan demokratikleşme sürecinde bu unsurların zaman zaman demokrasi yerine anti demokratik oluşumlara destek verdiği ve devlet yanlısı bir tutum sergilediği görülmektedir. Türkiye’de sivil toplum örgütlerinin demokratikleşme açısından yeterince gelişmedikleri söylenebilir.Öğe Sivil toplum: Kavramsal değişim ve dönüşüm(Cahit Aydemir, 2010) Aslan, SeyfettinSivil toplum kavramı, eski Yunan’daki ilk kullanımı ve daha sonra 18. yüzyılda gündeme gelişi ve günümüzde tekrar popüler olması sırasında önemli değişim ve dönüşümler geçirmiştir. Sivil toplum kavramı, Eski Yunan’dan 18. yüzyıla kadar devletle özdeş kullanılmaktaydı. Avrupa’da 18. yüzyıldan sonra Aydınlanma felsefesi ve burjuvazinin doğuşuyla birlikte sivil toplum, liberal düşüncede olduğu gibi birey ve toplulukların hak ve özgürlüklerinin bir alanı olarak devletten ayrışmaya başlamıştır. Fakat sivil toplum-devlet ayrışması tam olarak totaliter düşünce tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu gelenekte, sivil toplum, totaliter düşünce önünde bir engel olarak görüldüğünden, sivil toplumun ele geçirilmesi ve kontrol altına alınması üzerine yoğunlaşılmıştır. Günümüzde ise sivil toplum kavramı, daha fazla özgürlük ve demokrasi taleplerinin bir aracı olarak gündeme gelmektedir.Öğe Türkiye’nin Covid-19 pandemi krizi ile mücadele performansı üzerine bir inceleme(İnönü Üniversitesi, 2022) Demirhan, Yılmaz; Korkutan, MümtazBu çalışmada temel amaç Türkiye’nin salgının başından beri ortaya koyduğu mücadeleyi ve dolayısı ile kriz yönetim performansını incelemektir. Veri toplama yöntemi olarak literatür taraması yapılmıştır. Bu çerçevede ilgili alınyazını taranarak çalışma hazırlanmıştır. Yapılan araştırma sonucunda Türkiye’nin salgın sürecindeki performansının birçok ülkenin performansından daha iyi olduğu görülmüştür. Ayrıca Türkiye’nin bu kriz karşısında sergilemiş olduğu performans, gelecekte ortaya çıkabilecek yeni krizlere karşı uygulanabilecek politikaların şekillenmesi bakımından da önem taşımaktadır.Öğe Political economy of tax compliance behavior An analysis of three cities in Turkey(Rotledge, 2021) Erdoğdu, M. Mustafa; Geyik, OsmanPolitical economy of tax compliance behavior An analysis of three cities in TurkeyÖğe The Role of ethical behavior guidelines and ethics training on the institutionalization of ethics: A Study in public institutions(IGIAD-Turkish Entrepreneurship & Business Ethics Assocation, 2021) Kayacı, MüslümThis study focuses on the relationship the perception of ethical codes and ethics training programs have on the institutionalization of ethics in Turkey's public institutions. The study additionally examines the mediating role of the sub-dimensions of ethics institutionalization. For this purpose, a survey methodology approach has been applied on a sample of 551 public servants. The statistical analyses indicate public servants' perceptions of ethical behavior guidelines to have a positive impact on the implicit and explicit institutionalization of ethics and its overall construct. Ethics training programs are also found to be a determinant of explicit institutionalization of ethics. Lastly, explicit institutionalization plays a partial mediating role on the relationship between the perception of ethical codes and the implicit institutionalization of ethics. The study provides support that ethical issues and implications are also as important in public organizations as in the private sector. The perception of ethical codes is vital for establishing an ethical culture and climate as well as for public institutions to increase their public image and quality of service.Öğe Sağlık çalışanları arasında panoptik korku(2019) Demir, Hüseyin; Demirhan, Yılmazİnsanlar her dönemde gözetim mekanizmalarını kullanma ihtiyacı hissetmiş olup modern dönemle birlikte modern gözetim tekniklerine duyulan ihtiyaç çarpıcı bir şekilde artış göstermiştir. Günümüze doğru gelindiğinde gözetim faaliyetinin sağlık hizmetleri alanında yoğun olarak kullanıldığı söylenebilir. Sağlık çalışanları çok çeşitli uygulamalar ile sürekli olarak gözetlenmekte, hastane yönetimlerinin norm ve beklentilerine uygun normalize edilmiş profesyonel davranışları teşvik edilmektedir. Söz konusu gözetimin profesyonellerde herhangi bir korkuya dönüşüp dönüşmediği ise henüz araştırılması gerekli bir alan olarak karşımızda durmaktadır. Buna ek olarak, sağlık hizmetleri alanında gözetim ve davranış ilişkisini Foucault’çu yaklaşımla ele alan herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu çalışmada, sağlık hizmetleri alanında çalışanlar üzerinde panoptik gözetimin yaratacağı korku ve buna yönelik olarak geliştirilecek davranışlar Bentham ve Foucault’un yaklaşımları benimsenerek ilgili literatür ışığında değerlendirilmiştir. Çalışmamızda panoptik gözetim - panoptik korku ve davranış ilişkisini araştırmak için hatırı sayılır nicelikte gelişmenin yaşandığına dikkat çekilerek gözetim konusunda sağlık hizmetleri alanının sosyologlardan pek çok şey öğrenebileceği gerçeği ortaya konmaya çalışılmıştır.Öğe Covid-19 salgınının küreselleşmeye ve ulus devletlere etkisi(ESOSDER, 2021) Aslan, SeyfettinBu çalışmada literatür taraması yöntemi uygulanmış ve Covid-19 salgınının küreselleşmeye ve ulus devletlereetkisi incelenmiştir. Dünyada yaşanan salgınlardan ve özellikle Covid-19 salgınının genel anlamda insanhayatına etkilerinden söz edilmiştir. Covid-19 salgınının küreselleşmeye etkisi ve küresel sistemin ne yöndeevrileceğiyle ilgili tahminlere yer verilmiştir. Covid-19 salgını sürecinde küresel sistemin önemli aktörlerindenbiri olan Avrupa Birliği’nin performansı üzerinde durulmuştur.Küresel sistemin iki önemli gücü olan ABD ve Çin’in salgına verdikleri tepkilere değinildikten sonra küreselsistemdeki yerleriyle ilgili öngörülere değinilmiştir. Covid-19 salgınından sonra ulus devletlerin uluslararasıalanda artan güç ve önemleri vurgulanmıştır. Son olarak salgını sürecinde Türkiye’nin performansı genelanlamda değerlendirilmiştir.Öğe Türkiye'de Abrams ve Armey eğrilerinin geçerliliği(ESOSDER, 2020) Mercan, Saniye Şehnaz Altunakar; Buyrukoğlu, SelçukMaliye politikası araçlarından bir tanesi olan kamu harcamaları birçok makroekonomik değişken ile etkileşim içerisindedir. Bu etkileşim ekonomideki durgunluk veya refah dönemlerine göre farklılık gösterebilmektedir. Bundan dolayı kamu harcamalarının miktarı ve türü bulunulan ekonomik konjonktüre göre önem arz etmektedir. Abrams ve Armey’de kamu harcamalarının sırasıyla işsizlik ve büyüme üzerindeki etkilerini ele almışlardır. Literatürde Abrams eğrisi olarak bilinen hipoteze göre kamu sektörü hacminin (kamu harcamaları/GSYİH) genişlemesinin işsizlik oranını arttırdığı iddia edilmektedir. Armey eğrisi ise kamu harcamalarının büyüme (GSYİH) üzerindeki etkisini ele almış ve artan kamu harcamalarının belirli bir noktadan sonra büyüme üzerinde olumsuz etki yarattığını öne sürmüştür. Bu çalışmada, Türkiye özelinde Abrams ve Armey eğrileri ayrı ayrı ele alınmış ve kamu harcamaları, işsizlik ve büyüme arasındaki ilişkisi incelenmiştir. Abrams eğrisi hipotezinin testi için 1980-2018, Armey eğrisi hipotezi testi için ise 1980-2019 yılları verileri kullanılmıştır. Sonuç olarak, Türkiye’de Abrams eğrisinin geçersiz, Armey eğrisinin ise geçerli olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.Öğe Maliye politikası aracı olarak kamu harcamaları ile insanı gelişme endeksi arasındaki İlişki: Türkiye üzerine bulgular (1990-2019)(2021) Geyik, Osman; Aydın, Mehmet SadıkBu çalışmanın amacı, kamu harcamaları içerisinde yer alan yarı kamusalmallara yönelik yapılan harcamaların insani gelişme endeksi üzerindekietkisini ortaya koymaktır. Devletin ekonomik yapı içerisinde gelişen vedeğişen rolü dolayısıyla önemi gittikçe artan kamu harcamalarının,ekonomik ve sosyal göstergeler üzerindeki etkisini vurgulamakta yararvardır. Ekonomik büyüme, kalkınma, insani gelişme, gelir dağılımındaadalet ve kaynak kullanımında etkinlik bu göstergelerden sadece bazılarıdır.Maliye politikası amaçlarına ulaşabilmek için etkin bir araç olarak kullanılankamu harcamaları, toplumun genelinin faydasına sunulmasının yanı sırabazen sadece özel faydayı da sağlayabilmektedir. Sağladıkları faydadolayısıyla da bu harcamalar niteliklerine göre tam kamusal, yarı kamusalve özel mallar olarak tanımlanmaktadır. Yarı kamusal mal olaraktanımlanan eğitim ve sağlık harcamalarının İnsani gelişme endeksihesaplamalarında kullanılan temel göstergeler içerisinde yer alması ve buharcamaların refah maksimizasyonunu sağlama açısından da önemli biryere sahip olması, kamu harcamaları içerisinde yarı kamusal mal niteliğindeolan eğitim ve sağlık harcamalarının önemini daha da arttırmaktadır. Yarıkamusal malların yaymış oldukları pozitif dışsallıklar dolayısıyla insanigelişme üzerindeki olası etkisinin ölçülmesi çalışmanın ana motivasyonkaynağı olmuştur. Türkiye özelinde yapılan bu çalışmada insani gelişmeendeksi ve özellikle eğitim ve sağlık harcamaları başta olmak üzere yarıkamusal mallara yönelik kamu harcamalarının milli gelire oranı değişkenlerikullanılmıştır. İnsani gelişme endeksi verilerinin 1990 yılı ve sonrası mevcutolması nedeniyle çalışmada bu değişkenler arasındaki ilişki 1990-2019yıllarına ait verilerle zaman serisi teknikleri kullanılarak araştırılmıştır.Değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişki Gregory-Hansen eşbütünleşmetesti ile sınanmış ve aralarında eşbütünleşik ilişki tespit edilmiştir. Uzundönem katsayıları FMOLS yöntemiyle tahmin edilmiştir. Sonuçlara göreuzun dönemde kamu harcamaları insani gelişme düzeyini yükseltmektedir.Nedensellik testine göre ise kamu harcamalarından insani gelişmeendeksine doğru tek yönlü nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir.Öğe Küresel sivil topluma kavramsal bir bakış(Bülent Ecevit Üniversitesi, 2013) Aslan, Seyfettin; Alkış, MehmetKüreselleşme malların, hizmetlerin, paranın, teknolojinin, düşüncelerin, bilginin ve kültürün hızlı ve sürekli bir biçimde sınır ötesine akışı olarak ifade edilmektedir. Sivil toplum, devletin dışında, gönüllü oluşumlar aracılığıyla politikaların, normların, sosyal yapıların ve kolektif çabaların etkilenmesi ve şekillendirilmesi faaliyetidir. Küresel sivil toplum ise, küresel yönelimli olmak şartıyla gerek ulusal gerekse uluslar üstü düzeyde etkinlik gösteren, gönüllü, kar amacı gütmeyen, bireysel veya kolektif yurttaş girişimlerinin düşünce ve eylem alanıdır. Küresel sivil toplum türlerini, küreselleşme yanlıları, küreselleşme karşıtları, reformcular ve alternatif-küresel aktivistler olmak üzere dört grupta toplamak mümkündür. Küresel STK (Sivil Toplum Kuruluşu)’lar, sosyal refah programlarına katkı sağlamaktadırlar.