Dicle Adalet Dergisi Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 31
  • Öğe
    İDARİ YARGIDA İDARE LEHİNE HÜKMEDILEN VEKÂLET ÜCRETİNİN DOĞRUDAN İCRAYA KONULMASI ÜZERİNE BİR İNCELEME
    (Dicle University, 2022) Karaarslan, Mehmet
    Yargı mercilerinde kendilerini vekille temsil ettiren taraflar lehine haklı çıkmaları durumunda vekâlet ücretine hükmedildiği gibi idari yargıda da davayı kazanan taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmektedir. Ancak idari yargıda idare aleyhine hükmedilen vekâlet ücreti, yargılama gideri veya tazminatın idareye müracaat edilmeden doğrudan icraya konulması İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28/2. maddesine göre hukuken mümkün değildir. Öncelikle idareye müracaat edilerek talepte bulunulması ve talepten itibaren 30 gün içinde ödenmediği takdirde genel hükümlere göre icra yoluna gidilmesi gerekir. Buna karşın davacı aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin doğrudan icraya konulup konulamayacağı hususunda İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.
  • Öğe
    ANONİM ORTAKLIKLARDA YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN İBRASI
    (Dicle University, 2022) Azarkan, Necat
    6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu bakımından konuyu değerlendirdiğimizde söz konusu kişilerin menfaatlerinin korunması amacına hizmet etmek üzere, yönetim kurulu üyelerinin, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri durumunda sorumlu oldukları kanunda açık olarak düzenlenmiştir. Yönetim kurulu üyelerinin söz konusu sorumluluk halleri bazı durumlarda ortadan kaldırılabilir. Sorumluluğa olan etkisi bakımından karşımıza çıkan en önemli kurumlardan bir tanesi anonim ortaklık genel kurulunun aldığı ibra kararıdır.
  • Öğe
    Güncel yargı kararları ışığında sorumluluk sigortası
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2023) Yördem, Yılmaz
    Sigortalı tarafından üçüncü kişilere verilebilecek zararlar sebebiyle ödenmek zorunda kalınacak tazminat, yargılama gideri gibi hususlar münasebetiyle, sigortalının malvarlığının pasif kısmında ortaya çıkabilecek artış riskine karşı yapılan sigortalara sorumluluk sigortası denilmektedir. Zarar sigortalarının bir alt türü olan sorumluluk sigortalarının, doktor, mali müşavir, avukat, noter gibi, mesleki sorumluluk sigortalarında olduğu gibi, birçok çeşidi bulunmaktadır. Sorumluluk sigortaları, kural olarak, zarar sigortalarının tabi olduğu kurallara tabi olduğu kabul edilir. Sorumluluğu doğuran olayın vuku bulduğu ana veya tazminat talebinin yapıldığı ana göre sorumluluk sigortalarında teminat iki şekilde olabilmektedir. Şayet teminatın varlığı, sigorta olayının sözleşme süresi içinde vuku bulmuş olması şartına bağlanmışsa olay esaslı teminattan bahsedilecektir. Söz konusu olay esaslı teminatta, sözleşme süresi içinde veya sonrasında tazminat talebi yapılabilmektedir. Teminatın varlığı, tazminat talebinin sigorta süresi içinde yapılmış olması koşuluna bağlanması durumunda ise talep esaslı teminattan söz edilebilecektir. Sözleşme yapılmadan evvel veya sözleşme yürürlükteyken sigorta olayı gerçekleşmiş olabilmekte ve burada bahsedilen sigorta olayının da hasar olduğu kabul edilmiştir.
  • Öğe
    Sınırları aşarak yaşamak
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2023) Coşkun, Vahap
    Benedict Anderson (1936-2015), milliyetçilik sahasının önde gelen teorisyenlerinden biridir. Onun 1983’te yayınlanan Hayali Cemaatler kitabı, milliyetçilik literatüründeki yerleşik yargıları sarsmıştır. Hayali Cemaatler’ de Anderson, milliyetçiliğin tarihsel süreç içinde geçirdiği değişimleri anlatır ve Avrupa-merkezci milliyetçilik okumalarına itiraz eder. Bu kitap, bilhassa Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra, milliyetçiliği anlamak için başvurulan temel kaynaklardan biri olmuştur. Sınırları Aşarak Yaşamak kitabında ise Anderson, bir entelektüel ve bir akademisyen olarak hayatını okurlara sunar. Yetiştirilme tarzını, gördüğü eğitimleri, öğretim üyesi olarak deneyimlerini, tezlerini ve görüşlerini paylaşır. Hayatının bir muhasebesini yapar ve buradan çıkardığı dersleri aktarır. Tecrübeli bir hoca olarak, mevcut ve müstakbel araştırmacılara önerilerde bulunur. Anderson bu kitabında en çok, farklı kültürleri tanımanın önemine odaklanır. Kendi hayatını ve çalışmalarını da, bu görüşe göre tanzim eder. Ona göre; farklı dilleri bilmek ve farklı coğrafyalarda ve kültürlerde yaşayan insanlarla temas etmek, bir araştırmacı için hayati bir değer taşır. Farklı ülkeleri karşılaştırmak ya da aynı ülkenin farklı dönemlerini karşılaştırmak, insanın önüne yeni ufuklar açar. Üniversitelerde disiplinlerin oluşması kaçınılmazdır. Ancak Anderson, çalıştıkları disiplinlerin boğucu atmosferine teslim olmayı, akademisyenler için çok tehlikeli görür. Disiplinin abartılması, akademisyenin yaratıcılığını öldürür ve dilini yavan hale getirir. Akademisyenler bundan kaçınmalı, disiplinlerin gereksiz yükseklikteki duvarlarını yıkmaya çalışmalıdır. Anderson’a göre, üretken bir akademik hayatın vazgeçilmez iki şartı vardır: Birincisi, merak duygusudur. İkincisi de, kendi camiasına karşı özeleştirel bir duruşa sahip olmaktır. Akademisyen hem ruhsal ve fiziki yolculuklara hazır olmalı hem de bir parçası olduğu camiaya entelektüel mesafe koyabilmelidir. Zira ancak kabuğunu kırabilenler, yeni bir dünyayı keşfedebilirler.
  • Öğe
    6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun kapsamında tedbirlerin uygulanmasında kadının beyanının esas alınması ilkesine eleştirel yaklaşım
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2023) Arıkan, Şafak
    Bu çalışmada, kadının beyanı esastır ilkesi konusu ele alınmıştır. Hâkimin maddi gerçeği ortaya koymak amacıyla kullandığı delilin usul muhakemesinde ve Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 1 ’a göre ne anlama geldiği, özellikleri, toplanması ve muhafaza altına alınması ile delillerin değerlendirilmesi ve delil yasakları hakkında kapsamlı açıklamalara yer verilmiştir.
  • Öğe
    Tüketici haklarının uluslararası ve ulusal gelişim aşamaları
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2023) Ergün, Ömer
    Bu gün kullandığımız anlamda Tüketici Hakları kavramı 18. Yüzyılın ikinci yarısından sonra kullanılmaya başlanmış bir kavramdır. Doktrinde Tüketici haklarının tarihini milattan önce 1760 Hammurabi Kanunlarına kadar, milattan sonra 1296 Magna Carta’nın ilanına kadar götüren çalışmalar vardır. Ama günümüzdeki anlamıyla tüketici hakları, özellikle seri ve çok sayıda mal üretimi yapan Fabrikaların ortaya çıkması ve bunların piyasaya tüketicilerin kullanması için sunulan ürünlerin, hatalı, ayıplı olması sonucu ortaya çıkan uyuşmazlıklarda kullanılmıştır. Tüketici haklarının Uluslararası Hukuktaki mevzuat çalışmaları 19. Yüzyılın ikinci yarısından sonra olmuştur. Özellikle ikinci Dünya savaşından sonra, ekonomi ve ticaretin gelişmesi, malın paketlenip, pazarlanarak piyasaya sunulması ve yeni satım metotları geliştirilmiş olması nedeniyle, bu yeni gelişmeleri düzenleme ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Üretimi yapan, sermeye gücünü elinde bulunduran üreticilere karşı, daha kötü pozisyonda ve zayıf konumdaki tüketicinin,üretici karşısında korunması, üretici-tüketici arasında adalet dengesinin kurulması, bu anlamda uluslararası metinlerde tüketiciyi koruyan hükümlerin düzenlemesi bu gelişmelerin bir sonucudur. Ulusal mevzuatlarda, öncelikle Amerika’da 5 temel tüketici hakkı kabul edildikten sonra, Avrupa’da öncelikle kuzey Avrupa’da mevzuat çalışmaları yapılmış, daha sonraları Avrupa Birliği mevzuatına da girmiştir. Son olarak Avrupa Birliği Lizbon Antlaşmasında birliğin temel ilkelerinden sayılmıştır. Türkiye de 1980’e kadar tüketicinin korunması mevzuatta, dağınık halde bulunan birçok kanundaki birçok madde ile olmaktaydı. Özellikle Ticaret Kanunu, Borçlar Kanundaki düzenlemelerle, ayıplı olarak üretilmiş ve satılmış malların o günün şartlarıyla korunması mümkün olmaktaydı. 1982 Anayasasında tüketicinin korunması ve bilgilendirilmesi gerektiğine ilişkin olarak Anayasa da devlete bir görev yüklenmiştir (m. 172). Bu düzenlemeyle, tüketiciyi korumak, bilgilendirmek için gerekli mevzuat hazırlıkları yapılmış, nitekim 4077 sayılı 1985 tarihli Tüketicinin Korunması hakkındaki Kanun bu çalışmaların ürünüdür. Bu kanun ile sermayeyi elinde bulunduran üreticilere karşı, zayıf pozisyondaki tüketicinin kanunla getirilen hakları ve onları koruyucu düzenlemeleri söz konusudur. Ancak zaman içerisinde bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler, bir malın üretilmesi, paketlenmesi ve piyasaya sürümü, pazarlamasındaki yeni metotların ortaya çıkması ve bütün bunların bir sonucu olarak, yeni sözleşme ve hukuksal işlemlerin kullanılmasıyla mevcut kanun yetersiz hale gelmiş ve ihtiyaçları karşılayamadığından, önce 2003 yılında 4822 sayılı kanunla günün şartlarına uyarlanmaya çalışılmış, daha sonrada, özellikle Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde yapılan çalışmalar ile bu gün kullandığımız 2014 tarihli 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun çıkarılmıştır. Özellikle 6502 sayılı kanun tüketicinin korunmasına ilişkin olarak, uygulandığında etkin bir koruma sağlayan bir düzenlemedir. Ne var ki en iyi kanun bile kötü uygulayıcılar elinde bir anlam ifade etmemektedir. Bu anlamda belki de tüketicileri eğitimine önem verip bilinçli bir tüketici ve toplum oluşturabildiğimizde mevzuat ihtiyaçlarımızı karşılamasa da, tüketici bilinciyle uyuşmazlıkların tüketici lehine çözüme kavuşturulması mümkün olacaktır.
  • Öğe
    Derneklerin kuruluşu ve tüzel kişilik kazanması
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2017) Ecer, Hülya
    Çalışmamızda derneğin ne anlama geldiği, kimlerin kurabileceği, kuruluş koşulları ve şartları, derneklerin kuruluş süreci ve tüzel kişilik kazanması, özel hukuk tüzel kişiliği olması bağlamında dernek tüzel kişiliğinin hak ve ehliyeti, dernek kurma hak ve özgürlüğü hem uluslar hem de uluslararası mevzuatlar perspektifinde ele alınacaktır.
  • Öğe
    6284 Sayılı Kanun kapsamında koruyucu, önleyici tedbirler ve kanundan yararlanacak kişiler
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2022) Arıkan, Şafak
    Aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet önemli bir hukuki sorundur. Bu sorunu çözmek için uluslararası ve ulusal düzenlemeler yapılmıştır. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun‘un getirdiği yeni düzenlemelerde şiddete yönelik koruyucu ve önleyici tedbirler belirtilmiştir. Bu tedbirler başta kadınlar olmak üzere, çocukları, aile bireylerini ve ısrarlı takip mağdurlarını korumaktadır. Koruyucu ve önleyici tedbirler, geçici hukuki koruma tedbirleridir. Bu tedbirler, tedbiri almaya yetkili makama ve tedbirin niteliğine göre ayrım yapılarak tek tek sayılmıştır. Tedbir kararı verebilecek makamlar, aile mahkemesi hâkimi, mülki amir ve kolluk amiridir. Bu tez çalışması iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde 6284 Sayılı Kanunun amacı, kapsamı ve uygulanması, ikinci bölümde ise tedbir kararlarının nelerden ibaret olduğu, ne şekilde uygulandığı ve uygulama değerlendirilecektir.
  • Öğe
    Türkiye' de kadın siyasi haklarına genel bir bakış
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2022) Yavuz, Abdullah
    Cinsiyet eşitsizliğine karşı bir başkaldırı hareketi olan kadın hareketleri; aile, çocuk, ev arasında şekillenen sorunların, sanayi ve Fransız devriminin Osmanlıya yansımaları neticesinde kadınının sorunlarına karşı cılız da olsa Osmanlı aydını arasında duyarlılık gelişmiştir. Tanzimat ile eğitim ve hukuki alanlarda kazanımlar elde eden Osmanlı kadını, Meşrutiyetin ilanı ile birlikte dernekler ve dergiler aracılığıyla kendini ifade edebilmiş, kadınların sosyal alanda görünürlüğü artmıştır. Bu çalışmada; Balkan Savaşları ve I.Dünya savaşı konjonktüründe erkeklerin cephelerde yer alması sebebiyle kamusal alanda da görünmeye başlayan kadının, Avrupa’daki gelişmeler ve bunu takiben Osmanlı Türkiye’sinde geçirdiği süreçler üzerinden Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde siyasi hakları elde etme süreci incelenmiştir
  • Öğe
    Vergi yargılama hukukunda görev ve yetki
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2022) Taşdelen, Şevin
    Bu çalışmada idari yargılama usulüne tabi olan vergi yargılamasının görev ve yetki kavramı ele alınmıştır. Vergi yargılamasına konu edilen bir davanın görev ve yetki tayini önemli bir yere sahiptir. Görev; bir davanın hangi mahkemede görüleceğinin tespiti, yetki ise; görülecek olan davanın neredeki mahkemede açılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir. Öncelikle bu çalışmada vergi kavramı, kapsamı ve dava süreçleri açıklanmış, devamında ise vergi yargılamasında görev ve yetki kavramı incelenmiştir.
  • Öğe
    İdari yargıda idare aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin doğrudan icraya konulması üzerine bir inceleme
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2022) Karaarslan, Mehmet
    Yargı mercilerinde kendilerini vekille temsil ettiren taraflar lehine haklı çıkmaları durumunda vekâlet ücretine hükmedildiği gibi idari yargıda da davayı kazanan taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmektedir. Ancak idari yargıda idare aleyhine hükmedilen vekâlet ücreti, yargılama gideri veya tazminatın idareye müracaat edilmeden doğrudan icraya konulması İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28/2. maddesine göre hukuken mümkün değildir. Öncelikle idareye müracaat edilerek talepte bulunulması ve talepten itibaren 30 gün içinde ödenmediği takdirde genel hükümlere göre icra yoluna gidilmesi gerekir. Buna karşın davacı aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin doğrudan icraya konulup konulamayacağı hususunda İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Uygulamada 659 sayılı KHK’ ya göre davacıya müracaatla ödeme talebinde bulunan idareler olmasına karşın doğrudan icra yoluna başvuran idareler de bulunmaktadır. Doğrudan icra yoluna başvurulması durumunda davacı taraf dava vekâlet ücreti yanında icra vekâlet ücreti ve masraflarına da mahkûm olmaktadır. Bu çalışmada mezkûr uygulama ve düzenlemelerin hukuka uygunluğu ele alınmaktadır.
  • Öğe
    Anonim ortaklarda yönetim kurulu üyelerinin ibrası
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2022) Azarkan, Necat
    6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu bakımından konuyu değerlendirdiğimizde söz konusu kişilerin menfaatlerinin korunması amacına hizmet etmek üzere, yönetim kurulu üyelerinin, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri durumunda sorumlu oldukları kanunda açık olarak düzenlenmiştir. Yönetim kurulu üyelerinin söz konusu sorumluluk halleri bazı durumlarda ortadan kaldırılabilir. Sorumluluğa olan etkisi bakımından karşımıza çıkan en önemli kurumlardan bir tanesi anonim ortaklık genel kurulunun aldığı ibra kararıdır.
  • Öğe
    İstanbul Sözleşmesi ve genel olarak değerlendirilmesi
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2021) Ergün, Ömer
    İstanbul sözleşmesi Avrupa Konseyi üye devletleri ve gözlemci statüsündeki devletlerce kabul edilen ve 12 ülkenin kabul edip ulusal meclislerinden geçirdikten sonra yürürlüğe giren kadına karşı şiddeti ve ev içi şiddeti önlemeyi, kadını korumayı ve kadına yönelik şiddetin uygulanması söz konusu olduğunda failini yargılamayı amaç edinen, uluslararası bir sözleşmedir. Kadının her türlü şiddete karşı korunması anlamında önemli uluslararası kazanımları içeren bir sözleşmedir. Ancak sözleşme metninin hazırlanışında kullanılan dil ve sözleşme metninin içine serpiştirilen ve farklı anlamları çağrıştıran kavramların kullanılması, büyük kazanımları içerisinde barındıran bir sözleşmeye olan güven ve inancın özellikle samimi dindarlar açısından, sarsılmasına neden olmuştur. Bu anlamda İstanbul sözleşmesi doktrinde eleştirilmektedir. Bu makalede de sözleşmenin hakkını teslim ederek, sözleşmeye yönelik eleştirileri ifade etmeye çalışacağım. Bununla birlikte, 20 Mart 2021’de 3718 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile tam adı, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi feshedilmiş veya kimilerine göre sözleşmeden Türkiye çekilmiştir. Sözleşmenin feshini düzenleyen İstanbul Sözleşmesi'nin 80. maddesi uyarınca taraflardan herhangi biri bu sözleşmeyi feshedebilir. Bu hüküm gereği Türkiye, 1 Temmuz 2021 tarihinde sözleşmeden resmen çekilmiştir.
  • Öğe
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Opuz - Türkiye kararına ilişkin değerlendirmeler ve Türkiyede kadına şiddetin önlenmesine etkileri
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2021) Sevgi, Burçak
    Şiddet kavramının genel bir tanımını yapmak kolay olmamakla birlikte kadına yönelik şiddet toplumsal bir sorun olup bütün dünyada, her yerde, her yaş ve cinsiyete karşı uygulanan bir insan hakkı ihlalidir. Kadına yönelik şiddetin çok eski tarihlere dayandığı açık olmakla birlikte şiddetle mücadele konusunda uluslararası ve ulusal mevzuatta yapılan düzenlemeler çok eskiye gitmemektedir. Bu çalışmamızda gerek diğer ülkeler gerekse de Türkiye açısından büyük değişiklikler getiren ve Türkiye için üzücü ancak kadına yönelik şiddet yönünden ilerleme kaydetmemizi sağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Opuz - Türkiye Kararı ve Türkiye’deki kadına yönelik şiddetin önlenmesine etkisi konusunda bir inceleme yapılmıştır.
  • Öğe
    Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri ile uygulamadaki eksiklikler
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2021) Can, Süreyya
    Kadına yönelik şiddetle ilgili uluslararası sözleşmelerin ilgili hükümleri, bu alanda faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin yapmış oldukları çalışmalar ve akademik araştırmalar kadına yönelik şiddetle mücadele etkili ve yeterli destek hizmetlerinin sunulmasında rol oynayan, koruyucu ve önleyici bir mekanizmaya sahip kurumsal yapılara dikkat çekmiştir. Bu kapsamda, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin kurulması kararlaştırılmıştır. Bu çalışmamızda, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin (ŞÖNİM) şiddetle mücadelede edindiği role değinilerek, ŞÖNİM’ in faaliyetleri, çalışma esasları ve uygulamada karşılaşılan sorunlara yer verilmiştir.
  • Öğe
    6284 Sayılı Kanunda koruyucu tedbirlerin özellikleri ve kadının beyanının esas alınması hususu
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2021) Gürer, İlknur İşler
    Aile içi şiddet ve kadına karşı şiddet ülkemizde uzun yıllar boyunca bir aile meselesi olarak değerlendirilmiştir. Ancak anayasamız ve temelinde insan hakları olan uluslararası sözleşmelerle kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi, yaşam hakkı ve kadın erkek eşitliği konuları güvence altına alınmıştır. Şiddetin önlenmesi devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Kadına karşı şiddetin bir aile meselesi olmadığı ve hukuki bir sorun olduğunun kabulüyle birlikte uluslararası sözleşmelere paralel olarak 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 20/03/2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 6284 Sayılı Kanun’da şiddete yönelik koruyucu ve önleyici tedbirler düzenlenmiştir. Bu çalışmada, 6284 sayılı Kanun’da düzenlenen koruyucu tedbirler, koruyucu tedbirlerin Kanun’da düzenlenme şekli ve niteliği ile koruyucu tedbir türlerinin neler olduğu, son olarak koruyucu tedbirlerin uygulanmasında kadının beyanının esas alınması hususu değerlendirilmiş ve uygulamada karşılaşılabilecek muhtemel problemler ve çözüm yollarına değinilmiştir.
  • Öğe
    Yerel yönetimlerin karar ve yürütme organlarının seçilme yeterliliği
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2018) Zor, Burç Volkan
    “Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.” Anayasanın 127’nci maddesi ile özellikle karar organının seçimle iş başına gelmesi anayasal bir güvence altına alınmıştır. Peki, mahalli idarelerin organlarından hangileri karar organı, hangileri yürütme organıdır? Bu organlara aday olmak isteyen kişiler hangi şartları taşımalı ya da taşımamalıdır? Özellikle yerel seçimlerin yaklaştığı zamanlarda ve bu seçimlere adaylık süreci dönemlerinde bu sorular sıklıkla gündeme gelmektedir. Bu çalışmada yerel yönetim organlarının öncelikle karar ve yönetim organlarının neler olduğu incelenmiş; devamında bu organların seçilme yeterlilikleri, 2972 sayılı “Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun” ile diğer kanunlarda yer alan seçilme yeterliliğine ilişkin özel düzenlemeler bağlamında, incelenmiştir. Ayrıca hükmün açıklanmasının geriye bırakılması, cezanın ertelenmesi gibi belirli ceza muhakemesi müesseseleri ile memnu hakların iadesi, suçun adli sicilden silinmesi, taksirli suç ve kasıtlı suç, çifte vatandaşlık, vatandaşlıktan izin alma suretiyle çıkma gibi durumların seçilme yeterliliğini etkileyip etkilemediği yüksek seçim kurulu kararları ışığında değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Derneklerin kuruluşu ve tüzel kişilik kazanması
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2019) Akkaya, Abdullah
    Bu çalışmamız kapsamında öncelikle dernek tanımı, derneğin kuruluşu ve dernek kurma özgürlüğünün anayasal ve uluslararası sözleşmeler kapsamında Alman ve İsviçre Hukukları ile karşılaştırmalı olarak incelenerek değerlendirilmesi ile özel hukuk tüzel kişiliği olması bakımından tüzel kişilik kazanılmasına ilişkin sistemler üzerinde durulacak ve en son olarak derneklerin tüzel kişilik kazanması incelenecektir.
  • Öğe
    6284 Sayılı Kanun kapsamında koruyucu ve önleyici tedbirler ve kanundan yararlanacak kişiler
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2021) Tellioğlu, Filinta Rozerin
    Bu çalışmada, 6284 Sayılı Kanun kapsamında koruyucu ve önleyici tedbirler ile bu kanundan kimlerin hangi şartlarda yararlanabileceği hususları, ilgili kanun maddeleri ve mahkeme kararları ışığında incelenmiştir.
  • Öğe
    Yargısal içtihatlar ışığında bononun ticari uygulamaları
    (Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu, 2021) Yördem, Yılmaz; Karabey, Canan Ocakcı
    Kambiyo senetlerinden günlük hayatta ve ticari ilişkilerde en sık karşılaştığımız tür bonodur. Bono düzenleyen kişi, bonoda yazılan/belirlenen vade tarihine kadar kredi imkanına sahip olmakta alacaklı da tedavül kabiliyeti bulunan bir ödeme aracını (kıymetli evrakı) elde ederek alacağını teminat altına almaktadır. Bono diğer kıymetli evrak türlerinden farklı olarak iki kişilik ilişkiden oluşur ve bono keşideci tarafından düzenlenip bir anlaşma neticesinde lehtara verildiğinde keşidecinin asli borcu doğmaktadır. Sonrasında lehdar bu bonoyu ciro ve zilyetliğin devri ile bir başkasına ciro yoluyla devredebilir yahut elinde bulundurmaya devam edebilir. Bono vadesi geldiğinde borcu sona erdirmek üzere keşideciye ödeme yapılması amacıyla ibraz edilir. 2 bölüm hâlinde hazırlanan işbu çalışmada; öncelikle Ticaret Hukuku alanında bononun nasıl ele alınıp düzenlendiği tanımı unsurları, şekil şartları, ele alınıp açıklanacak sonrasında ikinci bölümde ise çalışmaya da adını veren bononun ticari alanda uygulamaları mevcut yargısal içtihatlarla yüksek mahkeme kararlarıyla ilişkilendirilerek irdelenecektir. ”Bonoda geçerlilik şartı (şekil şartı) olarak belirlenen Kanunun zorunlu unsur olarak tanımladığı unsurların senet üzerinde bulunmaması bonoyu sakatlar mı?” veya “Bonoda ihtiyari unsur olarak belirlenen malen kaydı, faiz kaydı, teminat kaydı gibi hususlar bono üzerine yazıldığında senedin bono vasfına nasıl etkide bulunur?” sorularının cevabına yargısal içtihatlarla karşılaştırma yapılarak ulaşılmaya çalışılacaktır.