Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Kocaman, Şengül" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Adamov tiyatrosuna genel bir bakış
    (Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) Kocaman, Şengül
    Çalışmamızda uyumsuz tiyatronun önemli yazarlarından Adamov?un yazın serüvenini ana hatlarıyla incelemeyi amaçladık. Adamov, Strindberg ve Artaud gibi yazarların etkisiyle yazarlığının ilk döneminde uyumsuz tiyatro örnekleri vererek insanlık durumunun saçmalığı üzerinde durur. La Parodie, L’Invasion, La Grande et La Petite Manoeuvre gibi oyunlar bu amaçla yazılmıştır. 1957 yılında yazdığı Paolo Paoli ile Brecht?in “epik tiyatrosuna” yakınlaştığı görülür. İkinci dönem oyunlarının başlangıcı olarak kabul edilen bu oyunla Birinci Dünya Savaşı?nın çıkış nedenleri ve sonuçları tüm ekonomik, sosyal, politik boyutlarıyla seyirciye sunulur. Bu oyundan sonra yazılan diğer oyunlarda da “Tarih”, yazarın ilk dönem oyunlarında sıklıkla yer verdiği kişisel acı ve saplantılarının yerini alır. Nihayet, hem “epik tiyatro” hem de “uyumsuz tiyatro” unsurlarının başarılı bir şekilde birleştirildiği üçüncü dönem oyunları gelir. Si l’Eté revenait örneğiyle Adamov?un bu dönem oyunlarının genel özelliklerinden söz edeceğiz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Arrabal'ın ''Cephede Piknik'' oyununda kara mizah
    (Çukurova Üniversitesi, 2020) Kocaman, Şengül
    Fernando Arrabal'ın yazdığı ve çevirisini Sadun Altuna'nın yaptığı grotesk tarzdaki Cephede Piknik (1954)savaşın anlamsızlığı üzerine yazılmış bir oyundur. Nerede, ne zaman olduğu belirtilmeyen herhangi bir savaşcephesinde savaşan oğullarını bir Pazar günü ziyarete gelen ve birlikte piknik yapmayı amaçlayan bir annebabanın oğulları ve esir düşen bir askerle yaşadıkları anlatılır. Oyun, isminden de anlaşıldığı gibi, oyunkişilerinden, kullandıkları objelere, dile kadar tamamen uyumsuz tiyatro özellikleri taşır. Çocukluğundan berisavaşa tanıklık etmiş bir yazar olarak Arrabal, savaş gibi katlanılması zor bir gerçeğe mizaha başvurarakkarşılık vermeyi tercih eder. Oyunda savaşın saçmalığı saçma yollarla anlatılır. Komiğin oluşumu için,normal-anormal değerlerin altüst edildiği, korkunçla gülüncün birbiri içine geçtiği bir dünya sergilense de,seyirci gördükleri karşısında kahkahalar atamaz. Çünkü saçmanın komiği rahatsız edicidir, yapılan mizah“kara mizahtır”.
  • [ X ]
    Öğe
    ARRABAL’IN CEPHEDE PİKNİK OYUNUNDA KARA MİZAH
    (Çukurova Üniversitesi, 2020) Kocaman, Şengül
    Fernando Arrabal'ın yazdığı ve çevirisini Sadun Altuna'nın yaptığı grotesk tarzdaki Cephede Piknik (1954) savaşın anlamsızlığı üzerine yazılmış bir oyundur. Nerede, ne zaman olduğu belirtilmeyen herhangi bir savaş cephesinde savaşan oğullarını bir Pazar günü ziyarete gelen ve birlikte piknik yapmayı amaçlayan bir anne-babanın oğulları ve esir düşen bir askerle yaşadıkları anlatılır. Oyun, isminden de anlaşıldığı gibi, oyun kişilerinden, kullandıkları objelere, dile kadar tamamen Uyumsuz tiyatro özellikleri taşır. Çocukluğundan beri savaşa tanıklık etmiş bir yazar olarak Arrabal, savaş gibi katlanılması zor bir gerçeğe mizaha başvurarak karşılık vermeyi tercih eder. Oyunda savaşın saçmalığı saçma yollarla anlatılır. Komiğin oluşumu için, normal-anormal değerlerin altüst edildiği, korkunçla gülüncün birbiri içine geçtiği bir dünya sergilense de, seyirci gördükleri karşısında kahkahalar atamaz. Çünkü saçmanın komiği rahatsız edicidir, yapılan mizah “kara mizahtır”.
  • [ X ]
    Öğe
    ARRABAL’IN ‘CEPHEDE PİKNİK’ OYUNUNDA KARA MİZAH
    (2020) Kocaman, Şengül
    Fernando Arrabal'ın yazdığı ve çevirisini Sadun Altuna'nın yaptığı grotesk tarzdaki Cephede Piknik (1954)savaşın anlamsızlığı üzerine yazılmış bir oyundur. Nerede, ne zaman olduğu belirtilmeyen herhangi bir savaşcephesinde savaşan oğullarını bir Pazar günü ziyarete gelen ve birlikte piknik yapmayı amaçlayan bir annebabanın oğulları ve esir düşen bir askerle yaşadıkları anlatılır. Oyun, isminden de anlaşıldığı gibi, oyunkişilerinden, kullandıkları objelere, dile kadar tamamen uyumsuz tiyatro özellikleri taşır. Çocukluğundan berisavaşa tanıklık etmiş bir yazar olarak Arrabal, savaş gibi katlanılması zor bir gerçeğe mizaha başvurarakkarşılık vermeyi tercih eder. Oyunda savaşın saçmalığı saçma yollarla anlatılır. Komiğin oluşumu için,normal-anormal değerlerin altüst edildiği, korkunçla gülüncün birbiri içine geçtiği bir dünya sergilense de,seyirci gördükleri karşısında kahkahalar atamaz. Çünkü saçmanın komiği rahatsız edicidir, yapılan mizah“kara mizahtır”.
  • [ X ]
    Öğe
    Artaud, Strindberg ve Brecht Etkisindeki Adamov
    (2015) Kocaman, Şengül
    Türkiyede üzerinde az çalışıldığına inandığımız Adamov tiyatrosununStrindberg, Artaud ya da Brecht gibi yazarların etkisiyle 1950-1960 yıllarınınFransız tiyatrosunun gelişimini en iyi temsil eden bir tiyatro olduğunudüşünüyoruz. Bildirimizde analitik bir yaklaşımdan ziyade, Adamov tiyatrosunugenel hatlarıyla incelemeyi, Strindberg, Artaud ve Brechtin Adamov tiyatrosundakietkisine değinmeyi amaçlıyoruz.
  • [ X ]
    Öğe
    Aziz Nesin'in tut elimden Rovni adlı oyununda çift ( Karı-Koca ) ilişkisinde yanlızlık teması
    (2009) Kocaman, Şengül
    Makalemizde Türk edebiyatının önemli yazarlarından Aziz Nesin?in Tut Elimden Rovni adlı oyununu yalnızlık teması yönünden incelemeye çalıştık. Öncelikle, Melâ ve Rovni iletişimsizliği başlığı altında, çiftin yalnızlık nedenleri üzerinde durduk. Daha sonra, oyun aksesuarlarının söz konusu çiftin yalnızlığının en belirgin göstergeleri olduğunu göstermeyi amaçladık ve son olarak da, Mela ve Rovni?nin içinde bulundukları durumdan kurtulma çabasını irdeledik.
  • [ X ]
    Öğe
    Beklenen ve Uğurlanan Godot'lar Üzerine Karşılaştırmalı Edebiyat Çalışması: Samuel Beckett/Godot'yu Beklerken, Ferhan Şensoy/Güle Güle Godot
    (2007) Kocaman, Şengül
    Önce Avrupa’da, daha sonra tüm dünya ülkelerinde yaygınlık kazanan Absürd tiyatro, Türk yazarlarını da etkiler. Özellikle 1960-1970’li yıllarda Melih Cevdet Anday, Aziz Nesin, Ferhan Şensoy gibi yazarlar, bu alanda nitelikli yapıtlar ortaya koyar. Ferhan Şensoy’un Güle Güle Godot adlı oyunu bu yapıtlar arasında yer alır. Çalışmamızda, Beckett’in Godot’yu Beklerken adlı eseri ile, bu eserden esinlenerek yazılan Ferhan Şensoy’un Güle Güle Godot adlı oyununu karşılaştırmayı amaçlıyoruz. Bunun için, her iki oyunun Godot’larını, diğer oyun kişilerini, dilini ve trajik komik ilişkisini karşılaştırmalı edebiyat biliminin yöntemiyle, esere dönük eleştiri kuramı ışığında inceleyeceğiz.
  • [ X ]
    Öğe
    De la Perfection à la Cruauté (Analyse de Caligula de Camus)
    (2014) Kocaman, Şengül
    Camus play Caligula written under the influence of the Roman historian Suetone s the Lives of Twelve Caesars deals with the rebellion of an absolute emperor of the whole Roman Empire against the fact that life ends with death. Undertaking the task of showing and teaching people the absurdness of such an unfair destiny, Caligula tells the adventure of a fair , honest , helpful and artistic emperor s transformation into a monster. Therefore, it is among Camus one of the plays that reminds people of their temporary existence.
  • [ X ]
    Öğe
    Molière Oyunlarında Kadın Karakterler
    (2019) Kocaman, Şengül
    Fransız edebiyatında 17. Yüzyıl denildiğinde ilk akla gelen yazarlardandırMolière. Mihail Afanasyeviç’in ifadesiyle “Çağdaşımız Molière” hakkındayapılan sayısızca çalışmalara rağmen, hala kendinden ve eserlerinden sözettirecek kadar güncelliğini kaybetmeyen bir yazar. Peki, nedir Molière’i bukadar evrensel kılan? Yazarlığı, şairliği, oyunculuğu, tiyatro yönetmenliği biryana, biz onun başarısındaki en önemli etkenin onun o üstün gözlem gücünedayandığını düşünüyoruz. O, insan doğasını bütün ayrıntılarıyla görmesini,gözlemlemesini ve oyunlarına aktarmasını bilen ender yazarlardandır. Tiyatroyutoplumun bir aynası olarak nitelendiren Molière, yaşadığı döneminaksaklıklarını, kusurlarını, bütün sahte değerleri gülmeceyle birleştirip sahneyetaşır. Tabi bundan kadınlar da nasibini alır. Oyunlarının birçoğunun başlığındayerlerini bulan kadınlar, Molière tiyatrosunda 17. Yüzyıl Fransız toplumunutiyatroya yansıtmak, komiği oluşturmak, doğanın, doğallığın önemininvurgulamak için de önemlidirler. Çalışmamızda, hem 17 yüzyıl hem de oyüzyılda kadının toplum içindeki konumu hakkında genel bir bilgi vermeyihedefliyoruz. Molière oyunlarının dramaturjik analizi için 17. Yüzyılın siyasal,toplumsal özelliklerini sık sık göz önünde bulundurmaya çalıştık.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Question de cohêrence dans macbett de ionesco
    (Pamukkale Üniversitesi, 2017) Kocaman, Şengül
    «Je suis mécontent de tout ce que j’ai fait.» (Eugène Ionesco)1Notre travail a d’abord consisté à nous poser une question simple : «Et si nous prenions cette manifestation d’autocritique deIonesco au pied de la lettre?». Autrement dit, s’il l’a dit, pourquoi ne pas le croire? La problématique est la suivante: Ionescose déclarant mécontent de tout ce qu’il a fait, donc, forcément, de Macbett, pourquoi ne chercherions-nous pas à menerune investigation visant à identifier ce qui, dans cette pièce, aurait pu expliquer la désillusion et le mécontentement de sonauteur? Nous entendions jeter sur cette œuvre un regard neuf: nous pensons que c’est une pièce bien plus improvisée quemûrement élaborée, et n’apporte rien à la notoriété de son auteur.
  • [ X ]
    Öğe
    QUESTION DE COHÉRENCE DANS MACBETT DE IONESCO
    (Pamukkale Üniversitesi, 2017) Kocaman, Şengül
    «Je suis mécontent de tout ce que j’ai fait.» (Eugène Ionesco) Notre travail a d’abord consisté à nous poser une question simple : «Et si nous prenions cette manifestation d’autocritique de Ionesco au pied de la lettre?». Autrement dit, s’il l’a dit, pourquoi ne pas le croire? La problématique est la suivante: Ionesco se déclarant mécontent de tout ce qu’il a fait, donc, forcément, de Macbett, pourquoi ne chercherions-nous pas à mener une investigation visant à identifier ce qui, dans cette pièce, aurait pu expliquer la désillusion et le mécontentement de son auteur? Nous entendions jeter sur cette oeuvre un regard neuf: nous pensons que c’est une pièce bien plus improvisée que mûrement élaborée, et n’apporte rien à la notoriété de son auteur.
  • [ X ]
    Öğe
    REALİZM VE ABSÜRD ARASINDA BİR GEÇİŞ OYUNU: ADAMOV’UN PİNG-PONG’U
    (2013) Kocaman, Şengül
    Ping-Pong, Mme Duranty tarafından işletilen bir kafede, Amerika ürünü olan bir tilt makinesiyle oynayan insanların zaman içinde bu makinenin yaşamlarını nasıl denetlediğini anlatan bir oyundur. Makine oyun kişilerinin düşlerini, duygularını kısaca yaşamlarını yönlendirecek özelliklere sahiptir. Yanıp sönen ışıklarıyla tıpkı bir sanat yapıtı gibi onları fazlasıyla büyülemektedir. Eğer âşık olurlarsa, bu kafeye gelip tilt makinesiyle oynayan kızdır. Aralarında tartışırlarsa makine ile ilgilidir. Yaşama dair idealleri de makinenin teknik gelişimine yöneliktir. Çevrelerindeki toplumsal ve politik gelişmeler, tilt makinelerinin sayıca artışına ya da düşüşüne bağlanır. Kısaca, Ping-Pong'dakitilt makinesi Esslin'in de ifade ettiği gibi "yalnızca bir makine olmaktan çok başka bir şeydir." (1977: 95) Oyunda düş ve gerçekçilik iç içedir. Zaman, yer ve oyun kişileri inandırıcılık taşıyacak kadar gerçektir. Ancak, bir tilt makinesi sayesinde de, geleneksel tiyatronun dramatik biçim ve söylem şekillerini değiştiren uyumsuz tiyatro oyunlarından da uzak değildir. "Geçiş oyunu" olarak nitelendirilen Ping-Pong, yazarın uyumsuz tiyatro örneklerini sunduğu ilk dönem oyunları arasında yer aldığı gibi, sosyal, ekonomik ve politik sorunların gerçekçi boyutta işlendiği ikinci dönem oyunları arasında da yer alır. Bugüne kadar fazla incelenmediğine inandığımız Ping-Pong oyununda "düş" ve "gerçek" içiçeliğini incelemek çalışmamızın amacını oluşturmaktadır
  • [ X ]
    Öğe
    TRAGEDY AND COMEDY IN BECKETT’S ENDGAME
    (2013) Kocaman, Şengül
    Absurd theater, spanning from the Alfred Jarry who was at the forefront of French surrealism with King Ubu and to its’ pinnacle period after the Second World War, disregards all of classical theater’s rules and norms. In the absurd, lack of communication, death, loneliness and the meaninglessness of life are handled very differently and the audience is surprised, even agitated by the portrayals. The interconnectedness of tragedy and comedy lies in this bewilderment and agitation. It is the dilemma between humans’ mortal fats, and the passion they feel for life. This makes all the behaviors’ both tragic and comical. Dark humor has an important place in the absurd and can be frequently seen in the most of the works of the master Beckett. This paper concentrates on the tragic-comical features of the authors Endgame and especially concentrates on the richness of meaning created. The study progresses in two stages: In the first instance the characters are analyzed with their various features and the tragedy of their realities. At the second stage of the study the comedy behind their tragedy is studied
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    A transitional play between realism and absurd: Adamov's Ping-Pong
    (International Balkan University, 2013) Kocaman, Şengül
    Ping-Pong is a play that tells how a tilt machine produced in theUSA controls the lives of people playing with in a cafe run by MmeDuranty over the course of time. The machine has features that candirect the dreams, emotions, shortly lives of the characters in the play. It charms them with its blinking lights like a work of art. If they fall inlove, they are the girls coming to the cafe and playing with the tiltmachine. If they argue among themselves, it is related to the machine.Their ambitions pertaining to life are also related to the technicaldevelopment of the machine. The social and political problemssurrounding them are concerned with the rise and fall in the number ofthe tilt machines. Briefly, as Esslin notes, the tilt machine in Ping Pongis “something far more than merely being a machine” (1977:95)In the play, dreams and realties are interwoven. The setting (timeand place) and characters in the play are so real that they make peoplebelieve it. However, with the use of the tilt, the play is also not far awayfrom the absurd plays that have changed the dramatic style anddiscourse of the traditional theatre. Ping-Pong, identified as a“transitional play”, is not only among the first-term plays in which theplaywright presents his first absurd plays, but is also among thesecond-term plays in which social, economic, and political problems aredealt with at a level of reality. The purpose of the present study is toinvestigate the interwoven nature of the dreams and realities, which isbelieved not to have been scrutinized up until now in Ping-Pong.
  • [ X ]
    Öğe
    UNE PIÈCE HISTORIQUE D’ADAMOV:PAOLO PAOLI
    (2015) Kocaman, Şengül
    Nous nous sommes intéressés dans cet article à la place de l’Histoire, interprétée dans un sensmarxiste, c’est-à-dire soumise à des impératifs économiques, dans Paolo Paoli d’Arthur Adamov.Nous avons ainsi fait ressortir le travail d’historien effectué par Adamov avant l’écriture de la pièce,dans le souci du détail réaliste. Il met en place un fond historique d’une grande valeur, englobanttous les domaines (tensions religieuses et sociales, expansion coloniale, conflits européens) et baséssur des exemples précis faisant revivre l’époque. Sur ce fond, il fait se mouvoir ses personnages,confrontés aux mécanismes faisant l’Histoire et évoluant en fonction de ces dynamiques, révélantles forces cachées en jeu. Mais, au-delà de cette approche politique et engagée nous verrons aussicomment les démons qui torturaient le dramaturge, et qui étaient au coeur de ses pièces précédentes,réapparaissent malgré ses efforts pour les faire taire.
  • [ X ]
    Öğe
    Vasıf Öngören ’in Almanya Defteri’nde Göç Olgusu
    (2014) Kocaman, Şengül
    Bu çalışmada, göç olgusu oyunun yazıldığı döneme dair yazarın kendi bakış açısıyla verdiği siyasi ve ekonomik bilgiler ışığında analiz edilmeye çalışılmıştır. Oyunda yoksulluktan, çalışma koşullarının olumsuzluğundan bıkan, tükenen bir ailenin refaha kavuşma arzusuyla evlerini, yurtlarını terk etme serüveni anlatılır. Öngören, Türkiye'nin çok partili döneme geçtiği bir süreçte, göçün ekonomik boyutunu önceleyerek, ülkenin siyasi ve ekonomik sorunlarını seyircinin eleştirisine sunar. Bu bağlamda, Almanya Defteri 1950'li yıllarda Türkiye'de meydana gelen toplumsal ve politik değişimlerin yarattığı pek çok sorunun tiyatro sanatına nasıl yansıtılabileceğinin örneğidir. Brecht'in epik tiyatro kuramını Türkiye'de ilk kez uygulayan tiyatro yazarlarından biri olarak tanımlanan Öngören, bu oyunuyla sistem eleştirisi üzerinden ideolojik çizgisini açıkça gösterir. Ancak yazar siyasal bir sorumluluk yüklenmekle beraber, seyircisine siyasal bir görüş benimsetmek istemez. Onun yerine, sorunlar yaratan durumu tarihsel koşullar içinde göstererek seyircinin eleştirel bir tutum içinde olmasını ister
  • [ X ]
    Öğe
    ZUCCO GİZEMİ: KOLTÈS’İN ROBERTO ZUCCO’SUNDA PSİKOLOJİ, POLİTİKA, TOPLUM VE SÖYLENCE
    (2014) Kocaman, Şengül
    Çağdaş Fransız yazınının önemli yazarlarından Bernard-Marie Koltès, son oyunu olan ve ölümünden sonra yayınlanan Roberto Zucco'yu yazarken 1987 yılında Fransız basınını meşgul eden gerçek bir olaydan esinlenir: Oyun; 24 yaşında babasını öldüren, ardından hapishaneden kaçıp annesini ve bir genci daha öldürerek cinayetlerine devam eden İtalyan asıllı seri katil Roberto Succo'nun öyküsüdür. Aranan bu katilin afişini metroda gördüğünü ve yüzünün kendisini büyülediğini dile getiren yazar "sıradan" gibi görünen Succo öyküsünden "Samson, Dalila, Oidipus, Rodos Heykeli, Minotauros" gibi önemli söylencelere başvurarak çağdaş bir söylence yaratır. Oyunun başkişisi Zucco nedensiz ve amaçsız öldürmektedir. Davranışları akılla bağdaştırılamayacak ölçüde anlamsızdır. Yazar bu davranışı anlamaya, anlatmaya ya da açıklamaya çalışmaz aksine Zucco'yu söylencesel bir kahramana dönüştürür. İlginç bir şeklide Zucco, cinayetleriyle seyircide "endişe", "korku", "nefret" uyandırması gerekirken, "hayranlık" uyandırarak çevresindekilerin "aziz"i konumuna geçer. O, annesini, babasını ve müfettişi öldürerek bir katil değil, onların yazgılarını değiştirme gücüne sahip insanüstü bir varlığa dönüşür. Artık, insan öldürme eylemi olumsuz değil, olumlu bir eylemdir. Ölümün iz sürdüğü yollarda aile, toplum, politik düzen, yalnızlık, mutluluk ve şiddet gibi kavramlar sorgulanırken, öldürme işleminin bizi insanlık durumu üzerinde düşünmeye yönlendirdiği de apaçık ortadadır. Bu noktada, yazarın Roberto Zucco'yu kaleme aldığında yakalandığı AIDS hastalığı sonucu kendi yaşamının sonuna geldiğinin bilincinde olduğunu belirtmek gerekir. İnsanın ölüme yazgılı oluşu Zucco aracılığıyla metne girmiş, bir bakıma Koltès Zucco ile özdeşleşmiştir

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim