Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 28
  • Öğe
    An empirical approach in culinary fiqh of coastal communities: Critical study of ‘Aysh al-Ba?r
    (State Islamic University Walisongo Semarang, 2023) Mun'im, Zainul; Kaya, Abdussamet
    The lives of fishermen are said to have a profound influence on the lives of coastal towns. Their attitude toward marine resources effects their theological perspective as well. This fact is supported by Kiai Anwar's book ‘Aysh al-Baḥr, which discusses the legal position of consuming numerous aquatic animals. This article seeks to trace the book ‘Aysh al-Baḥr's understanding of culinary fiqh. As an analytical tool, this paper employs a normative approach and the notion of Islamic epistemology pioneered by al-Jābirī and Mulyadhi. This article demonstrates how the epistemology of culinary fiqh in ‘Aysh al-Baḥr employs an empirical approach to determining the legal status of ingesting animals by viewing and direct observing them. Kiai Anwar's background as a fisherman gives him an edge in developing normative and empirical reasons for marine animal laws. This conclusion demonstrates that coastal cultures have an extensive understanding of aquatic animal environments. This article suggests utilizing empirical approaches to derive rules that necessitate direct observation.
  • Öğe
    İbn Sînâ’nın dua anlayışı
    (Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2023) Bayam, Emine Gören
    Bu makalede İbn Sînâ felsefesinde, insanın Tanrı’dan bir şey istemesi anlamında duanın, istenilen şeyin gerçekleşmesinde ne tür bir etkiye sebep olduğu incelenmiştir. İbn Sînâ bu konuyu kozmoloji ve metafiziğin de işin içinde olduğu bir çerçevede sunarak hem duanın etkin olduğu hem de Tanrı’nın değişmez olduğunu koruduğu bir çözüm ortaya koyar. Çalışmada önce İbn Sînâ’nın da dahil olduğu klasik evren anlayışındaki canlı evren ve kozmik sempati görüşleri evrendeki varlıkların birbirini etkilemesi bağlamında dua anlayışıyla ilişkilendirilerek ele alınmıştır. Ancak İbn Sînâ’nın bunun bir ötesine geçerek meseleyi sadece kozmik sempati bağlamında değil sebeplilik ve inayet bağlamında incelediği görülmüştür. İbn Sînâ’ya göre, insanlar dua ederek semavi varlıkları etkilemekte, semavi varlıklar da duayı ve duanın gerçekleşme durumunu bilerek yerdekiler üzerinde bir etkide bulunmaktadır. İbn Sînâ’nın bu açıklaması duanın inayet ve sebeplilik bağlamında ele alındığını ortaya koyar. İbn Sînâ’ya göre inayet; Tanrı’nın her şeyi bilmesini, her şeye sebep olmasını ve bir yaratma düzeniyle varlıkların meydana gelmesini ifade ederken duanın da inayet çerçevesinde temellendirildiği görülür. Buna göre Tanrı her şeyi bildiği için duayı ve istenilen şeyin gerçekleşmesini bilir, buna sebep olur. Dua da istenilen şey için ikincil bir sebep olarak belirlenen düzende bir anlama sahip olur. Bu bağlamda makalede İbn Sînâ’nın kozmoloji, fizik, metafizik anlayışlarının birbiriyle sistemli bir şekilde ilişkisinin dua meselesini bu şekilde çözümlemesinde etkin olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Seçmeli ''Temel Dini Bilgiler'' derslerindeki dini anlayış ve dünya görüşü
    (Mehmet BAHÇEKAPILI, 2020) Bala, Sabahattin; Işıkdoğan, Davut
    Araştırmada, seçmeli Temel Dini Bilgiler (İslam) dersi konu edilmiş, derse ait kitaplarda öğretime konu edilen dini anlayışın tespiti amaçlanmıştır. Bu bağlamda kitaplarda yer bulan içeriğin, ele alınan konular itibariyle temel çerçevesi belirlenmiş, öğretimi hedeflenen dini anlayışın bir dünya görüşü olarak temel felsefesi analiz edilmiştir. Araştırmada nitel içerik analizi yöntemi kullanılmış ve kitap içerikleri, önceden belirlenen kategoriler, temalar ve kavramlar dikkate alınarak taranmıştır. Araştırma bulgularına göre içerikte, yeni bir öğrenme alanı olarak İslam hukuku da yer almış, DKAB ders içeriklerine kıyasla birçok yeni konuya yer verilmiş, kazanımlar açısından tasdik ve amel boyutlarına ağırlık verilmiş, ibadetlerin öğretiminde şekil-mana dengesi sağlanmıştır. Diğer yandan derse ait içerikte yer bulan dini anlayışın akıldan ziyade, birer bilgi kaynağı olarak vahyi, sünneti ve geleneği öncelediği, vahiy ve sünnete dayandırılan bir Allah, evren/varlık ve insan anlayışı sergilediği, dünya hayatına nispetle Ahiret hayatını ön plana çıkardığı ve insan davranışlarının merkezine Allah rızasını yerleştirdiği, bireysellikten çok toplumsallığı öncelediği, belirli bir İslami toplum modeli önerdiği ve nihayet modern dini çoğulculuk anlayışları karşısında mutlak tek hakikat anlayışını sergilediği tespit edilmiştir. Bütün bu nitelikleriyle Temel Dini Bilgiler dersine ait dini anlayışın, Cumhuriyet tarihi boyunca sergilenen din eğitimi politikalarından önemli oranda farklılaşarak Kur’an ve sünnet merkezli bir içerik inşa ettiği anlaşılmıştır.
  • Öğe
    Leibniz'de ilahi nedensellik
    (Hamdi BRAVO, 2021) Bayam, Emine Gören
    Bu makale, Leibniz’in ilahi nedensellik görüşü hakkındadır. Leibniz,âlemdeki eylemliliğe kimin veya neyin sebep olduğunu ve Tanrı’nın âlemde ne türbir şekilde eylemde bulunduğunu açıklarken Tanrı’nın ‘ikincil sebeplerle birlikteetkide bulunduğunu’ kabul eder. Bu görüş, ‘okasyonalizm’e ve ‘muhafazagörüşü’ne karşı hem yaratılmış tözlerin kendilerinde eylemlerinin gerçeksebeplerine sahip olduğunu hem de Tanrı’nın yaratılmış tözlerin eylemlerinenedensel anlamda etki ettiğini iddia eder. Çalışmada, Leibniz’in bu görüşü ikibölümde ele alınmıştır: Birinci bölümde Leibniz’in monadlar teorisiyle yaratılmıştözlere sebepliliği nasıl atfettiği ortaya konulmuştur. İkinci bölümde Tanrı’nınevrenle ne tür bir nedensel ilişki içerisinde olduğu incelenmiştir. Bu konudaLeibniz’in okasyonalizm eleştirileri de dikkate alınarak, Tanrı’nın yoktanyaratması, sürekli yaratması ve ikincil sebeplerin her eyleminde etkidebulunmasına dair görüşleri değerlendirilmiştir. Bu çalışmanın sonunda, bütünzorluklarına rağmen, Leibniz’in hayatı boyunca en temel metinlerinde bu konuyuaçıklamaya ve felsefi bir zemine oturtmaya çalıştığı görülmüştür.
  • Öğe
    V. Asırdan XI. Asır İslâm Dünyasına tevarüs edilen Aristoteles’in eserlerine başlanmadan önce bilinmesi gerekli on temel ilke
    (Murat Serdar, 2022) Tekin, Alaattin; Hasırcı, Nazım
    V. yüzyılın sonları ile VI. yüzyıl boyunca Helenistik Dönem İskenderiye’sinde mevcut olan İskenderiye Felsefe Okulu müfredatı, temelde Aristoteles’in felsefesi üzerine inşa edilmekle birlikte Platonculuk öğretisinden de pay almaktaydı. Bu hususta şarihler genelde Aristoteles’in eserlerini ve görüşlerini sistematik bir tarzda ve belirli bir müfredata bağlı kalarak yeni gelen öğrencilere öğretirlerdi. Özellikle yeni gelen öğrencilerin zor ve zahmetli olan Aristoteles’in eserlerini yarıda bırakmamaları ve sıkılmamaları için giriş seviyesinde on temel konu anlaşılır bir biçimde öğrenciye öğretilirdi. Bu sayede öğrenci zor ve zahmetli olan Aristoteles’in eserlerini ve görüşlerini anlamada ve aktarmada önemli bir aşamaya ulaşırlardı. Ayrıca bu on temel konu, bir nevi öğrencilerin oryantasyon sürecini oluşturması açısından da önemli bir işleve sahiptir. Bu on temel husus, tespit edebildiğimiz kadarıyla ilk defa Ammonius Son of Hermias ile başlayıp onun yetiştirmiş olduğu öğrencileri tarafından sürdürülerek bir gelenek halini almasına imkân sağladı. Bu gelenek, tercümeler vasıtasıyla Fârâbî ve Ebü’l-Ferec İbnü’t-Tayyib tarafından incelenerek İslâm dünyasında da sürdürüldü. Bu on temel konu şunlardır; (i) Felsefe okullarının adları nereden gelmektedir? (ii) Aristoteles'in eserlerinin sınıflandırılması nasıldır? (iii) Aristoteles’in eserlerini öğrenmeye nereden başlanmalıdır? (iv) Aristoteles’in felsefesi bize ne tür açık faydalar sağlar? (v) (Felsefe yaparken) bize rehberlik edecek olan nedir? (vi) Felsefe derslerini dinleyen biri kendini nasıl hazırlamalıdır? (vii) Aristoteles’in eserlerinde anlatım biçimleri nelerdir? (viii) Aristoteles niçin kapalı bir üslûp kullanmıştır? (ix) Aristoteles’in kitaplarından her birini inceleyenin bilmek zorunda olduğu hususlar nelerdir ve kaç çeşittir? (x) Aristoteles’in eserlerinin şarihi olabilecek kişi nasıl biri olmalıdır? Bu çalışmamızda ilgili on temel konuyu ana hatlarıyla incelemeye ve bunun tarihsel sürecini ortaya koymaya çalıştık.
  • Öğe
    Açık teizmde ilahi zamansallık
    (Mardin Artuklu Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, 2021) Bayam, Emine Gören
    Bu makale, analitik din felsefesinde Tanrı’nın bilgisi ve insan özgürlüğünün bağdaştırılması meselesinde önemli bir tartışma alanı açan ve temelde Tanrı’nın zamansal ve bilgisel olarak açıklığına işaret eden “açık teizm”de ezeliliğin nasıl anlaşıldığıyla ilgilidir. Açık teizm ezeliliği, ilahi zamansallık şeklinde yorumlar. İlahi zamansallıkta Tanrı; zamansız bir varlık değildir, zamanın içindedir, geçmiş, şimdi ve gelecek Tanrı için de geçerlidir. Açık teizme göre ilahi zamansızlık yerine bu görüşü kabul etmenin makul sebepleri vardır. Bu çalışmada açık teistlerin ilahi zamansızlığı neden kabul etmedikleri incelenmiştir. Bunun için öncelikle açık teistlerin zaman konusunda kabul ettikleri A-teoriyi nasıl savundukları ele alınmıştır. Daha sonra teizmde temel olan Tanrı’nın zat olması ve eylemde bulunması niteliklerinin ilahi zamansallıkla daha tutarlı olduğu ve zamansızlık kabul edilirse Tanrı’nın bilgisi konusunda bazı anlaşılmazlıkların olacağı iddiaları değerlendirilmiştir. Felsefede zaman ve Tanrı’nın nitelikleri gibi iki zor meseleyi içeren bu çalışmada açık teistlerin iddialarının dayanakları irdelenirken temel meselenin; problemlerin ve çözümlerin şekillenmesinde en başta kabul edilen zaman anlayışının etkili olduğu görülmüştür.
  • Öğe
    Özellikleri açısından sembol
    (Şarkiyat Araştırmaları Derneği, 2018) Kızıl, Hayreddin
    Sembol, birçok bilim dalında çalışılmış bir konu olmasına rağmen benzerkonularla karıştırılabilmektedir. Kendisi gibi soyut bir anlama işaret eden diğerkavramlardan farklı olan özelliklerini bilmek sembolü daha iyi anlamaya katkısağlayacaktır. Bu makalede dini sembollerin özellikleri incelendi. Gerektiği yerdesembolün “işaret”le benzer ve farklı olan yönleri üzerinde duruldu. Sembolünkendisi dışında bir hakikati göstermesi “işaret”te bulunurken, gösterdiğihakikatten etkilenmesi ve çok anlamlı olması sembolü işaretten ayıran özelliklerarasındadır. Semboller, özelliklerinin yanında bireysel ve toplumsal işlevleresahiptirler. Bunları bir arada ele almak çalışmayı gereksiz yere uzatacağındanmakale daha açıklayıcı olmak amacıyla sembollerin özellikleri esas alınarakhazırlandı. Bu bağlamda yedi ayrı özellik önem sırasına göre incelendi.
  • Öğe
    Sê mewlûdnameyên Nuh ên bi Kurdiya Kurmancî
    (Şarkiyat Araştırmaları Derneği, 2018) Kızıl, Hayreddin
    Mewlûd ew berhemên nivîskî ne ku di merasîmên mewlûdan de tên xwendin. Nivîsîn û merasîma mewlûdan çandeke hevpar e di nav gelên Misliman de. Ji ber vê bi sedan sal e di nav gelên Misliman de hem mewlûd tên nivîsîn hem jî merasîmên mewlûdê tên çêkirin. Li nav Kurdan hê jî nivîsîna mewlûdan berdewam e. Roj bi roj mewlûdeke Kurdî tê çapkirin. Di vê gotarê de sê mewlûdên ku van salên dawîn derketine ji bo xwîneran Dê bidin nasîn. Cih bi cih dê qala taybetiyên van mewlûdan jî bikin.
  • Öğe
    Diyarbakır İncil Topluluğu (Diyarbakır Kilisesi) üzerine sosyolojik bir inceleme
    (Şarkiyat Araştırmaları Derneği, 2020) Kaya, Abdussamet
    Diyarbakır İncil Topluluğu (Evanjelik Diyarbakır Kilisesi) Diyarbakır’da son otuz yılda ortaya çıkmış Hıristiyan bir dini gruptur. Çekirdek kadrosu Batılı misyonerlerin faaliyetleri ile oluşan Diyarbakır İncil Topluluğu, günümüzde tamamen yerel bir kilise olarakörgütlenmiştir. Diyarbakır’daMüslümanlarınProtestanHıristiyanlığa geçmelerini sağlayan dinamikler homojen değildir. Diyarbakır İncil Topluluğu ile Müslüman toplum arasında çeşitli önyargılar mevcuttur. Topluluk, resmiyette dini bir azınlık grubu olarak kabul edilmemekle birlikte informel olarak bir inanç grubu muamelesi görmektedir. Resmi ve sivil alanda ayrımcılığa uğradıkları duygusu topluluk üyeleri arasında yaygındır. Kilise üyelerinin sosyal ve ekonomik konumları, toplumsal çevreleri ile bariz bir farklılık göstermemektedir. Diyarbakır İncil Topluluğunun din ve dindarlık anlayışı, kısmen yerel kültür ve çevresel koşullardan etkilenmekle birlikte, çoğunluklaProtestanlığınPlymouthBrethrenKilisesininöğretilerinegöre şekillenmiştir. Evanjelik Diyarbakır Kilisesi misyonerlik faaliyetlerini mutlaka yerine getirilmesi gereken dini bir görev olarak kabul etmektedir. Eskatolojiye dair inançları ise Kutsal Kitap’a dayanmaktadır. Kilise üyelerinin geleceğe dair beklentileri optimisttir.Nitel bir araştırma yöntemi ile yürütülen bu çalışma Diyarbakır İncil Topluluğunu farklı yönleri ile sosyolojik olarak incelemeyi amaçlamaktadır.
  • Öğe
    Cemil Meriç'e göre Kitab-ı Mukaddes
    (Şarkıyat Araştırmaları Derneği, 2021) Kızıl, Hayreddin
    Cemil Meriç, fikirleriyle Türkiye’de derin izler bırakmış bir düşünürdür. Eserlerinde birçok konuya yer vermiş, kitaplarında Yahudilik, Hıristiyanlık, Hint Dinleri gibi inanç sistemleri ile kutsal metinleri hakkındaki düşüncelerini de aktarmıştır. Bu çalışmada Cemil Meriç’in Kitab-ı Mukaddes hakkındaki görüşleri ele alınmıştır. Din ve dinler hakkındaki görüşlerini incelemek bir makalenin boyutlarını aşacağı için çalışma Meriç’in Kitab-ı Mukaddes hakkındaki görüşleri ile sınırlandırılmıştır. Meriç, Kitab-ı Mukaddes’i oluşturan bölümlere, bunların derlenmesine ve kanonizasyon sürecine yer vermiştir. Kitab-ı Mukaddes’i ele alırken Tanah/Eski Ahit’e daha çok yer vermiş, sadece Hıristiyanlar için kutsal kabul edilen Yeni Ahit’e daha az yer vermiştir. Makale bir giriş, üç bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Girişte kısa bir şekilde Cemil Meriç’in hayatı ele alındı ve Kitab-ı Mukaddes ile ilgili çalışması hakkında bilgi verildi. Ardından ilk bölümde Kitab-ı Mukaddes ve Kitab-ı Mukaddes çevirileri incelendi. Daha uzun olan ikinci bölümde Eski Ahit konusuna yer verildi. Üçüncü ve son bölümde Yeni Ahit konusu ele alındı. Çalışma ile Cemil Meriç’in Kitab-ı Mukaddes hakkındaki görüşlerini incelemek ve Cemil Meriç okurlarının ilgili bölümleri daha iyi anlamalarına katkı sunmak hedeflendi.
  • Öğe
    Geleneksel dini otoritelerde dindarlık anlayışı (Diyarbakır medreseleri seydaları örneği)
    (Şarkiyat Araştırmaları Derneği, 2018) Kaya, Abdussamet
    Din anlayışının üretim ve aktarımında dini otoritelerin önemli bir etkisi vardır.Özellikle geleneksel halk dindarlığının şekillenmesinde, başka birçok faktörlebirlikte dini tutum, yorum ve davranışları ağırlıklı bir role sahiptir. Toplumsalyapı ve değişme dinamikleri din anlayışlarını da etkiler. Toplumun değerlerindeve pratik uygulamalarında meydana gelen hızlı değişmeler şeklinde ortayaçıkmakta olan düşünsel ve maddi modernleşme süreçleri, dini otoritelerin zihniyetyapılarının değişmesi üzerinde çeşitli düzeylerde baskıda bulunmaktadır. Bubağlamda dini otoritelerin, dinin temel kaynaklarını, değişim ve muhafazakârlıkikilemindeki yorumlama biçimleri, onların dindarlık anlayışlarını dabelirlemektedir. Bu makalede, hızlı bir modernleşme sürecini yaşamakta olanDiyarbakır’da, medrese seydalarının dindarlık anlayışı, 2014-2016 yıllarında nitelaraştırma yöntemi ile elde edilen araştırma verileri ışığında araştırılmıştır.
  • Öğe
    İhtilafın kökenleri: Sudurcu-Hudûscu Âlem anlayışlarındaki tartışmalar
    (Türkiye Ekonomik ve Kültürel Dayanışma Vakfı, 2022) Derin, Necmi
    Çalışmamız sudur ve hudûs gibi iki farklı sistemin âlem anlayışı tartışmalarına dair ayrışma ve ça- tışma noktalarının özünde yatan temel sebepler üzerinedir. Konunun özünü teşkil eden hususlar, her iki sistemin “Vâcib’e ihtiyaç, hudûs mu yoksa imkân mıdır” sorusuna karşılık olarak öne sürdükleri argü- manlarda saklıdır. Fârâbî ve İbn Sînâ gibi Meşşâî geleneğe mensup İslam filozofları, varlık hiyerarşisini imkân üzerinden açıklarken; mütekellimler konuya hudûsu esas alarak yaklaşırlar. Âlem anlayışına dair bu yaklaşım farklılıklarının temelinde, tartışmayı yürüten her iki geleneğin farklı sistem ve ilkelerden hareketle konuyu ele almaları yatmaktadır. Tanrı-âlem ilişkisini filozoflar tümel yaklaşımdan hareketle imkân üzerinden ele alır ve genel olarak kullanılan ifadesiyle sudurcu bir anlayışla açıklarken; kelamcı- ların nominalist bir yaklaşımla hudûsa dayalı bir teoriyi benimsedikleri görülür. Her iki sistemin de yak- laşımlarındaki farklılık, ilk olarak varlık kavramının kullanımdan başlamaktadır. Kavramın içeriğine vacib-mümkün de girdiği için bu kullanımda sadece lafız ortaklığı olduğunu savunanlar olduğu gibi ma- na ortaklığını savunanlar da vardır. Mana ortaklığında tevatu ile teşkike dayalı iki çeşit görüş vardır. Müteahhirun kelamcılarının önemli kısmı tevatuyu; suduru benimseyen filozoflar da teşkikli kullanımı benimserler. Dereceli varlık anlayışı olan sudurcu yaklaşım, teşkikli kullanımı esas alarak varlık hiyerar- şisini illet-malul ayrışması üzerine kurar. Varlıktaki bu nedensellik, vacib-mümkün veya diğer bir ifa- deyle Tanrı-âlem ilişkisinin keyfiyetini gündeme getirmektedir. Tartışma, ikinci olarak Tanrı-âlem ara- sındaki öncelik-sonralık ilişkisine dair konuların izahıyla devam etmektedir. Filozoflar önceliği zatî ola- rak benimserken kelam geleneği önceliğin zamanla olacağını ifade ederler. Onlara göre Allah’ın en özel sıfatı kadimdir; kadimlik vasfında ortaklık diğer özellik ve sıfatlarında da ortaklığı gerektirir. Kadim olan sadece Allah’tır; diğer bütün var olanlar hadistir, hadislik vasfı da sonradan olma özelliği ile anlaşılmak- tadır. Dolayısıyla Tanrı ile âlem arasında öncelik-sonralık ancak zaman ile ortaya çıkar. Kelamcıların tevatu ile kullanımı benimseyip teşkikli kullanıma karşı olmalarının sebebi ise benimsemiş oldukları kadim anlayışından kaynaklanmaktadır.
  • Öğe
    Hıristiyan Avrupa'nın cadılarından sinemanın masumlarına dönüşüm (Netflix filmleri örneği)
    (Şarkiyat Araştırmaları Derneği, 2022) Öner, Yasin; Seyfeli, Canan
    Makalenin konusu Hıristiyan Avrupa’nın cadılık fikrinin sinemanın gücüyle masumlara dönüşümüdür. Konu, Netflix’in orjinal yapımı olan Cursed (Lanetli), Luna Nera (Kara Ay) ve Akelarre (Kurtuluş Ayini) isimli filmlerle sınırlandırılmıştır. Bu filmler hem konunun anlaşılması hem de Netflix’in konuya bakış açısının ortaya konulması açısından yeterli düzeydedir. Burada temel amaç Hıristiyan dünyada cadılığa yüklenen anlamı ve bu anlamın sinemanın gücüyle masumiyete dönüştürülmesini açığa çıkarmaktır. Çalışmada önce Avrupa’da cadılık ve bunun Hıristiyanlıkla ilişkisi tarihsel verilere dayanarak ele alınmıştır. Film çözümlemesinde ise Avrupa’da eskiden yaşananla sinemadaki kurgusal yansıması arasında karşılaştırmaya dayalı yorumu hedeflenmiştir. Avrupa’da yaşanan cadı avı sürecinde Kilise, topluma zarar vereceğini düşündüğü cadılığın karşısında yer almış ve koruma içgüdüsüyle hareket ederek yıkıcı sonuçlara ve ölümlere sebep olmuştur. Sinema, suçluların masumiyetini açığa çıkarma yoluyla Kilise’nin geçmişteki bu değiştiremediği günahı ifadeye dökmekte ve itiraf mekanizmasını çalıştırmaktadır. Böylece bugünkü Kilise’nin itirafını ve masumiyetini mümkün kılmaktadır. Dolayısıyla çalışmada örneklem olarak seçilen üç filmin yayıncı platformu olan Netflix, bir yandan cadı olarak nitelendirilen insanların masumiyetini ortaya koymaya çalışırken diğer yandan Kilise açısından bir günah çıkarma eylemine girişmiştir. Burada verilmek istenen mesajlar neticesinde cadılarla birlikte Kilise de aklanmaya çalışılmış ve böylece dinden uzaklaşma eğiliminde olan modern insanla bağların güçlendirilmesi hedeflenmiştir.
  • Öğe
    Berawirdkirin ''bi''ya Kurdî bi ''by''a Îngilizî re
    (Şarkiyat Araştırmaları Derneği, 2019) Kızıl, Hayreddin
    Zimanê Kurdî ji aliyê daçekan ve dewlemend e. Ev dewlemendî hem di hejmaradaçekan de hem jî di cureyên wan de xwe dide der. Digel dewlemendiya xwe ev daçekxwediyê gelek taybetiyan in. Hin ji van taybetiyan di zimanên din de jî tên dîtin. Ji berku ji hin aliyan ve daçekên Kurdî û Îngilizî dişibin hev, di vê xebatê de daçekên Kurdî jialiyê taybetiyên xwe ve bi daçekên Îngilîzî re tên berawirdkirin. Di her du zimanan de jîdaçek ji bo cih, dem û berpêbûnê tên bikaranîn. Dîsa hem daçekên Kurdî hem jîdaçekên Ingilîzî digel lêkeran tên bikaranîn. Lê hin cudahiyên daçekên Kurdî hene wekîtewanga peyvan bi daçekan. Ji bo têgihiştineke baş wekî mînak daçeka “bi”yê jî bi hinwate û taybetiyên xwe bi “by”a Îngilîzî re tê berawirdkirin. Her du daçek ji aliyêbikaranînê ve di hin cihan de dişibin hev. Di xebatê de me pênc taybetiyên hevpar ên“bi” û “by”ê nîşan dan ji bo xwêneran. Her wiha me îşaret pê da ku neyîniya “bi”yê,“bê” di Îngilîzî de tuneye. Dîsa “bi” hem bi tenê hem digel paşdaçekan tê bikaranîn.Heman taybetî di “by”ê de tuneye.
  • Öğe
    Dijital teknolojilerin mahremiyet üzerindeki etkileri
    (Şarkiyat Araştırmaları Derneği, 2022) Turan, Esra Aslan
    Bu çalışmada teknolojik ilerleme ve aletleri yaratan düşünsel arka plan ile günümüz dünyasına egemen olan görsel kültür arasındaki bağlar irdelenmekte ve bu ilişkinin yaşadığımız mahremiyet kaybıyla alakası ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Bütün insani üretimler gibi teknoloji de insana, doğaya ve hayata bakışın izlerini taşıyan ideolojik bir olgudur. Çeşitli ekonomik ve sosyal çıkarlarla irtibatlı olan teknolojik araçlar düşünme ve yaşama biçimlerini dönüştürmeleri yanında etikle bağlantılı tartışmaların da merkezindedir. Sanayi öncesi toplumlarda daha ihtiyatlı ve yavaş gelişen, yaşamın ritmi ve idealleriyle uyumlu bir teknoloji anlayışına karşın modern teknoloji bizzat hayata dair tavır ve anlayışları yöneten öz haline gelmiştir. Teknik ilerlemenin artışıyla hayatın her alanında etkisini gösteren rasyonelleşme eğilimi eski meşrulaştırma biçimlerini zayıflatırken hayata daha hesapçı bir yaklaşımın hâkim olmasını beraberinde getirmiştir. Modern bilimin hesapçı doğası teknolojik gelişme ve ürünlerin işleyişine daha denetimci ve kontrolcü bir karakter kazandırmış, teknik doğaya ve insana hükmetmenin aracı olmuştur. Herhangi bir geleneksel, moral ya da dini sınır tanımayan modern teknoloji çeşitli politik ve ekonomik iktidar süreçlerinin bir aracısı olarak görselliği merkeze alan bir düşünme ve anlama kültürü yaratmıştır. Görmek ve görülmenin kutsandığı bu yeni kültür sanayi öncesi toplumlarda hayatı yöneten mahremiyet ilkelerinin göz ardı edilmesini beraberinde getirmiş, çeşitli arzuları tatmin etmek ya da ekonomik çıkarlar elde etmek gayesiyle özel alana dair birçok ayrıntı teşhir edilmeye başlanmıştır. Yeni iletişim teknolojileri gözetlemeyi teşvik ederken bireylerin belirli hazlar karşılığında bu araçlar üzerindeki kontrollerini ellerinden almakta, mahremiyet iktidar ve tüketimin kurbanı olmaktadır.
  • Öğe
    Dini inanç ve ritüelleriyle Kakailer
    (2020) Tezokur, Muhammed Hadi
    Bugün, Ahl-e Hak olarak bilinen İran'daki Kakaî toplulukları Irak illerinde, özellikle Musul, Kerkük-Dakuk, Diyale-Hanekin, Tuzhurmatı, Süleymaniye-Kelar'daki yerleşimlerde yaşıyor. Güvenlik endişeleri nedeniyle inançlarını gizlemek zorunda kalmışlardır. Senkretik İslam inancını taşıyan Kakailik eşzamanlı İslam dini inancı heterodoks. Kakailik inancının ilk ilkeleri olan enkarnasyon ve reenkarnasyonun köklerini Zerdüştlük, Mitraizm, Brahmanizm ve Hinduizm‟de bulur. Sultan İshak Türbesi Kakailik için önemli bir hac yeridir. Kakaîliğe göre, ruhsal saltanatlarını kuran Sultan İshak, sadece Ali için ikinci sıradadır. Kakaî hem dirilişe hem de reenkarnasyona inanıyor. Bazı Kakaîler Türkmen olduklarını ileri sürerken, diğerleri kendilerini Kürt olarak görür. Al-Azzawi, Edmonds, Hawramani ve Moosa gibi akademisyenler Irak'taki Kakaî ile ilgili çalışmalar konusunda ilk akla gelen araştırmacılardır.
  • Öğe
    Analitik din felsefesinde bir problem olarak dua
    (Türk Felsefe Derneği, 2020) Bayam, Emine Gören
    Bu makale çağdaş analitik din felsefesinde duanın, felsefi bir problem olarak nasıl ele alındığıyla ilgilidir. Duanın farklı türleri vardır, ancak, her şeye gücü yeten, her şeyi bilen, iyive özgür bir Tanrı’dan, insanın dünyevi bir istekte bulunması şeklindeki dua (petitionaryprayer), felsefi bir problem olarak görünür. Bu makalede öncelikli olarak problemin ne olduğu belirlenmeye çalışılırken onun, Tanrı’nın sıfatları ile ilgili yönleri ele alınmış ve şusorular izlenmiştir: Tanrı her şeyi bilen, mükemmel iyi bir varlık ise ve her zaman insanıniyiliğini istiyorsa, O’na bir iyilik için dua etmenin anlamı nedir? Tanrı, özgür ve değişmezise, duanın gerçekten etkin bir şey olduğu söylenebilir mi? Kişinin, Tanrı’nın duaları kabulettiğine rasyonel bir biçimde inanması ne kadar mümkündür? Bu sorular analitik din felsefesinde, dua ile ilgili öne çıkan sorulardır. Problemi belirledikten sonra probleme ilişkinsunulan çözüm önerilerinden sonuca bağlı, deontolojik ve ilahi inayete bağlı çözümlerüzerinde durulmuştur. Her bir çözümün nasıl savunulduğu ve eksik yönleri ele alınırken,muhtemel bir çözümde ne gibi özellikler olması gerektiği değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Diyarbakır’da sahabe kabri olan Hz. Süleyman türbesinde yapılan dinî/geleneksel uygulamalar
    (ESOSDER, 2013) Dikmen, Alaattin
    Diyarbakır’da kutsal mekân tasavvurunun dini/sosyal boyutlarıyla yaşandığı yerlerin başında Hz. Süleyman cami ve türbesi gelmektedir. Manevi kimlikli (sahabe oluşları nedeniyle) kişilerin metfun bulunduğu bu mekân, insanlar tarafından önemli bir yer olarak kabul edilmekte ve derin bir saygı duyulmaktadır. Ayrıca bu mekânda dini, geleneksel birçok uygulamalar yapılmaktadır. Dünyanın pek çok yerinde dini/manevi kimlikli şahsiyetlere ait kabir, mezar ya da türbe gibi mekânlarda çeşitli tutum ve davranışlar sergilenmekte, bunların çevresinde bazı gelenekler oluşturulmaktadır. Bu mekânlara yapılan ziyaret ve nedenlerinin sosyolojik açıdan incelenmesinin bazı inanç yapılarını ortaya koyması açısından yararlı olacağı bir gerçekliktir. Adı geçen mekânın bazı özellikli yönlerini ele alan çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmada, Diyarbakır’da Hz. Süleyman türbesinin kutsal olarak kabulünde etkili olan sebeplerden daha çok, onun sosyal/dini yönü türbeye gelenlerin gelme amaçları yönüyle ele alınmaktadır. Çalışmayı öznel kılan ise; mülakat tekniği ile elde edilmiş verilerin sonuçlarını içeriyor olmasıdır.
  • Öğe
    Diyarbakır Ermenilerinde Dini Hayat
    (Diyarbakır Valiliği, 2017) Seyfeli, Canan; Bircan, Ufuk; Coşkun, Aytaç; Temel, Mustafa; Kılıç, Gürhan
    Bildirinin konusu Diyarbakır Ermenilerinin dini hayatıdır.
  • Öğe
    Diyarbakır ve çevresinde yazılmış mevlitlerin konularına göre tasnifi denemesi
    (2012) Kızıl, Hayreddin
    Bu çalışmada Diyarbakır ve çevresinde Kürtçenin Kurmanci lehçesi ile yazılmış mevlitler, işlenen konular ve kullanılan rivayetler esas alınarak iki grup halinde tasnif edilmiş ve tanıtılmıştır. Makalede mevlitler iki kısımda incelenmiştir. İlk kısımda bilinen ilk Kürtçe mevlit olan ve Diyarbakır’da en çok okunan Bateyî mevlidi ve bu mevlid esas alınarak yazılmış mevlitler incelenmiştir. Daha sonra işlenen konular ve kullanılan rivayetler bakımından özgün olan mevlitler incelenmiştir.