Yazar "Temiz, Hakan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 27
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1999-2004 yıllarında Diyarbakır'da saptanan sıtma olgularının değerlendirilmesi(2006) Gül, Kadri; Temiz, HakanBu çalışmada; Diyarbakir ilinde 1999-2004 yılları arasında saptanan sıtma olguları yıllara göre dağılım, cinsiyet, en sık görüldüğü aylar, yaş grupları, yerleşim yerleri ve sürveyans sonuçları göz önüne alınarak Diyarbakir İl Sağlık Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar Sıtma Kontrol Birimi kayıtlarından retrospektif olarak incelenmiştir. Diyarbakir'da son 5 yılda 11643'ü erkek 10419'u kadın olmak üzere toplam 22062 sıtma olgusu saptanmıştır. Daha önceki yıllarla karşılaştırıldığında olgu sayısının önemli derecede azaldığı gözlenmiştir. Bununla beraber sıtma hastalığında rol oynayan Anopheles cinsi sivrisineklerin yaşaması için uygun coğrafik şartların bulunması ve sıtmanın ilimizde halen endemik olarak görülmesinden dolayı sıtmaya karşı verilen mücadelenin etkin şekilde devam ettirilmesi gerekmektedir.Öğe Antibiotic Resistance in Gram-Negative Bacteria Isolated From Blood Cultures(Doc Design Informatics Co Ltd, 2014) Temiz, Hakan; Temiz, Sevim; Kaya, Safak; Celen, Mustafa KemalObjective: The aim of this study was to retrospectively determine the antimicrobial susceptibilities of Gram-negative bacteria isolated from blood cultures of hospitalized patients in 2012. Methods: Antibiotic resistance rates of isolated Gram-negative bacteria were evaluated retrospectively from patients' files. In this study, 106 Gram-negative bacteria isolated from patients' blood culture samples in intensive care units and clinical services were evaluated. Blood samples inoculated into BacT/Alert (R) FA Plus aerobic bottles and were followed in a fully automated blood culture device, BacT/Alert (R) 3D (bioMerieux, Marcy l'Etoile, France). The identification and antibiotic sensitivity tests of the isolated microorganisms were performed using automated VITEK (R) 2 (bioMerieux, Marcy l'Etoile, France) system and the results were evaluated according to the standards of Clinical and Laboratory Standards Institute (CLSI). Results: The most frequently isolated Gram-negative bacteria were Escherichia coli (37.7%), Klebsiella pneumoniae (22.6%), Pseudomonas aeruginosa (12.3%) and Acinetobacter baumannii (13.2%). Extended-spectrum beta-lactamase (ESBL) production was detected in 52.5% of E. coli and 83.3% of K. pneumoniae strains. The most effective antibiotics in vitro for ESBL producing and non-producing strains of both types were found as imipenem and meropenem. Resistance to antibiotics tested in ESBL-producing strains of E. coli was found to be significantly higher than non-ESBL-producing strains (p<0.05). In our study, aminoglycosides, particularly amikacin, was found to be the most effective agents for P. aeruginosa and A. baumannii strains. Imipenem and amikacin were found as most effective antibiotics for the Enterobacter spp. isolated in this study. Conclusions: All institutions should determine their microbial agent and antibiotic resistance profiles and establish their own antibiotic treatment policies and follow current guidelines for empirical antibiotherapy.Öğe Bruselloz hastalarının D vitamini, ferritin, folik asit ve biyokimyasal düzeylerinin değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2023) Sabancılar, İlhan; Şahin, İbrahim Halil; Mermutluoğlu, Çiğdem; Temiz, HakanAmaç: Bruselloz, bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığı olmakla birlikte diğer enfeksiyon türlerine benzer semptomlar göstermektedir. Bruselloz bir enfeksiyon hastalığı olması nedeniyle, C-reaktif protein (CRP) ve Ferritin gibi akut faz reaktanları değerlerini yükseltmektedir. Çalışmamızda Bruselloz tanısı konmuş hastalarda D vitamini, Ferritin, Folik Asit, Alanin aminotransferaz (ALT), Aspartat aminotransferaz (AST) ve Gama Glutamil Transferaz (GGT) düzeylerinin klinik açıdan öneminin belirlenmesi amaçlandı. Yöntemler: Çalışmaya, Dicle Üniversitesi Hastaneleri Enfeksiyon Hastalıkları kliniği ve polikliniğine başvurmuş, Bruselloz tanısı konmuş 50 hasta (vaka grubu) ile 25 sağlıklı kişi (kontrol grubu) yaşları 18 yaşından büyük ve cinsiyetleri benzer kişiler dahil edildi. Kontrol grubuna dahil edilme kriterleri, herhangi bir kronik hastalık olmaması, sigara alkol ve madde bağımlılığı olmamasıdır. Brucella Coombs Testi’nde titrenin 1/320 ve üzerinde bulunması Bruselloz açısından pozitif olarak değerlendirildi. Hasta ve kontrol gruplarında D vitamini, ferritin, folik asit, immüno kemilüminesans yöntemi ile Roche Cobas E 601 cihazı (Roche Diagnostics, ABD); CRP, ALT, AST ve GGT düzeyleri ise spektrofotometrik yöntem ile Beckman Coulter DxC 700 AU (Beckman Coulter, ABD) cihazıyla çalışıldı. Çalışma öncesinde Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurul İzni alındı. Bulgular: Bruselloz hastaların 26’sı (%52) kadın, 24’ü (%48) erkek olup; kontrol grubunun ise 12’si (%48) kadın, 13’ü(%52) erkekten oluşmaktadır. Aglütinasyon gözlenen örnekler pozitif, gözlenmeyenler ise negatif kabul edildi. D vitamini seviyesi kontrol grubunda, hasta grubuna göre anlamlı düzeyde düşük tespit edildi (p:0,007). Hasta grupta HGB, PLT, Folik asit değerleri kontrol grubuna göre daha düşük iken, ferritin düzeyi daha yüksek bulunmasına rağmen her iki grup arasında anlamlı fark bulunmadı. Sonuç: Bu çalışma sonucunda, hasta ve kontrol grubu karşılaştırıldığında, sadece vitamin D seviyesi hasta grubunda anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Hasta grubunda inflamasyon belirteçlerinden olan CRP ve ferritin yüksek olduğu tespit edildi. Bu sonuçlar bize, D vitamininin; bruselloz patogenezinde tanısal parametrelerde rol oynayabileceğini düşündürmektedir. Yapmış olduğumuz bu ve buna benzer çalışmalarla bölgesel epidemiyolojik verilerin elde edilmesine de katkı sağlayacağını düşünmekteyiz.Öğe Comparison of the results of sleeve gastrectomy, gastric pilication and liragulitide in obese rats(2023) Bilge, Hüseyin; Başol, Ömer; Yıldızhan, Eda; Ülger, Burak Veli; Temiz, Hakan; Akkuş, Murat; Yıldızhan, I.Obesity, which is generally seen in adults, is a serious health problem. Diseases caused by obesity are among the leading causes of death worldwide. Liraglutide (LG) is an analogue of glucagon-like peptide-1, which slows gastrointestinal motility, resulting in decreased food consumption. Gastric plication (GP) and sleeve gastrectomy (SG) is the reduction of stomach volume by surgical means. We examined and compared the body mass index (BMI) changes, metabolic changes and changes in gastric histology in obese rats after LG injection with surgical methods such as SG and GP. In this research, 35 Wistar Albino female rats were used. Rats were divided into 5 groups with 7 rats in each group. Group (G) 1: The control group, fed with a normal calorie diet for 8 weeks. G 2: Sham group, G 3: SG group, G 4: GP group and G 5: LG group, fed with high-calorie feed for 4 weeks. At the end of the 4th week, the study was terminated by making appropriate interventions for the groups. When the blood glucose (BG) levels measured at the beginning, 4th week and 8th week of the experiment were evaluated, it was monitored that the BG level at the 8th week was the lowest in the LG group (p<0.05). It was observed that the preop Ghrelin and Leptin levels of the LG group were lower than those of the SG and GP groups (p<0.05). As a consequence of our metabolic investigations, we observed that the use of LG is at least as effective as SG.Öğe Determination of Antibacterial Efficacy of Lactoferrin Glycoprotein Obtained from Cow Colostrum(Veysi AKPOLAT, 2023) Sabancılar, İlhan; Toprak, Gülten; Temiz, HakanObjective: It was aimed to investigate the antibacterial effect levels of Lactoferrin protein in cow colostrum. The aim of the study was to evaluate the effect of lactoferrin protein obtained from a natural product on the growth of Escherichia coli, Pseudomonas aerugenosa and Staphylococcus aureus. Method: Lactoferrin at 4 different concentrations (100 mg/ml, 50 mg/ml, 25mg/ml and 12.5mg/ml) was impregnated on 6 mm discs prepared from filter paper and placed on the MHA plate and after incubation at 37°C for 24 hours, inhibition was evaluated. The antibacterial effect levels of naturally obtained lactoferrin at different concentrations were compared. Results: It was determined that the antibacterial activity of lactoferrin against Gram-negative bacteria Pseudomonas aeruginosa was higher than the other bacterial species in the study. It was determined that Lactoferrin at a concentration of 12.5mg/ml had the least inhibitory effect in the studied bacteria. It was concluded that E.coli and S. aureus were bacteria resistant to the antibacterial activity of lactoferrin. Conclusion: It was observed that this effect was limited in E.coli bacteria. In the light of these results, it was concluded that Lactoferrin, an antibacterial agent, has different antibacterial effects depending on the bacterial species and dose.Öğe Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde bruselloz seroprevalansı: Rose Bengal Testi ve Brucella Coombs Test sonuçları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2022) Temiz, Hakan; Özcan, Nida; Araç, Eşref; Özbek, ErdalAmaç: Bruselloz dünyanın birçok ülkesinde ve ülkemizde en yaygın görülen zoonotik hastalıklardan biridir. Bu çalışmada; 2021 yılı içerisinde hastanemiz mikrobiyoloji laboratuvarına çeşitli klinik ve polikliniklerden bruselloz şüphesi ile gönderilen hasta serum örneklerinde çalışılan RoseBengal Testi (RBT)ve BrucellaCoombs Testi (BCT) aglütinasyon titrelerinin, bölgemizdeki bruselloz seroprevalansını belirlemek için retrospektif olarak irdelenmesi amaçlanmıştır. Yöntemler: Hastalardan serolojik testlerde kullanılmak üzere kan örnekleri alındıktan sonra serumları ayrıldı. Tarama testi olarak RoseBengal lam aglütinasyon testi kullanılmıştır. Tarama testi pozitif bulunan hasta serumlarına, Brucella immuncapture aglütinasyon testleri uygulanmıştır. Çalışmamızda uygulanan testlerde, BCT yöntemiyle 1/320 ve üzeri bulunan titreler pozitif olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışmada değerlendirilen 5.196 bruselloz şüpheli hasta örneğinden; RBT pozitif olan 336 (%6,5) hasta bulunmuştur. RBT pozitif olan serumların 257 tanesinin (%76,5) BCT titresi 1/320 ve üzerinde pozitif olarak saptanmıştır. BCT seropozitifliği %62,2 oranında en sık 20-50 yaş grubunda görülmüştür. BCTseropozitifliğinin hastanın başvurduğu kliniğe göre dağılımında ise en sık başvuru yapılan klinik %47,6 oranında enfeksiyon hastalıkları polikliniği idi. BCT seropozitif serumların 176’sı (%52,4) kadın, 160’ı (%47,6) ise erkek hastalara aitti. Sonuç: Bruselloz, fakültatif intrasellüler bakterilerle ortaya çıktığından birçok organ ve sistemi etkileyebilmektedir. Hastalığın tanısında kültür altın standart olmakla birlikte serolojik testler de sıklıkla kullanılmaktadır. Bu çalışma ile elde edilen retrospektif veriler doğrultusunda hastanemizde bruselloz seroprevalansı %5 olarak saptanmıştır. Bu çalışmada serolojik test sonuçlarını değerlendirerek bölgesel verilerin oluşturulmasında katkı yarattığımızı düşünmekteyiz.Öğe Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde HBsAg, Anti-HCV, Anti-HIV Seroprevalansı ve Hepatit B Bağışıklığının Değerlendirilmesi(2024) Temiz, Hakan; Özcan, Nida; Araç, Eşref; Akkoç, Hasan; Özbek, ErdalAmaç: Ülkemizde kronik karaciğer hastalığının en sık nedeni hepatit B virüs (HBV) ve hepatit C virüs (HCV) enfeksiyonlarına bağlı kronik viral hepatitlerdir. İnsan immünyetmezlik virüsü (HIV, Human Immunodeficiency Virus) enfeksiyonu, toplumun tüm kesimlerini etkileyebilmesi, sağlıklı yaşam süresini kısaltabilmesi ve kişiden kişiye bulaşarak yayılabilmesi nedeniyle önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Bu çalış- mada; 2021 yılı içerisinde hastanemiz mikrobiyoloji laboratuarına çeşitli klinik ve polikliniklerden gönderilen hasta serum örneklerinde çalışılan rutin hepatit ve HIV seroloji testleri sonuçlarının retrospektif olarak irdelenmesi sonucunda, test sonuçlarının değerlendirerek güncel bölgesel verilerin oluşturulmasında, korunma önlemlerinin alınmasında ve risk altında olan sağlık personellerinin bilinçlendirilmesinde katkı yaratmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg), HCV antikoru (Anti-HCV) ve HIV antikoru (Anti-HIV) ve Hepatit B yüzey antikoru (Anti- HBs) testleri; elektrokemiluminesans immünoassay yöntemi kullanılarak Cobas e601 cihazında (Roche Diagnostics, Almanya) çalışıldı. Anti-HIV testinde, sınır değer ve reaktif çıkan sonuçlar Ulusal HIV-AIDS Doğrulama Referans Merkezine gönderilerek doğrulama testi yapıldı. Bulgular: Çalışmada HBsAg için gönderilen 10.003 örneğin 533’ü (%5,3), Anti-HCV için değerlendirilen 9.996 örneğin105’i (%1,1) ve Anti-HBs test edilen 9.994 örneğin 4.260’ı (%42,6) seropozitifti. Anti-HIV için gönderilen 9.952 örneğin 133’ü (%1,3) reaktifti ve yapılan doğrulama testleri sonucunda 72 örnekte (%0,7) pozitiflik saptandı. Sonuç: HBV, HCV ve HIV enfeksiyonlarından korunmada toplumsal farkındalığın artırılması ile bu enfeksiyonların risk gruplarının taranmasının sürekliliği sağlanmalıdır.Öğe Distribution of ABO and Rh Blood Groups in Diyarbakir(Akad Doktorlar Yayinevi, 2008) Temiz, Hakan; Altintas, Abdullah; Gul, KadriThe detection of ABO and Rh system is important in transfusion medicine. In this study, we aimed to detect the profile of ABO and Rh blood groups in Diyarbakir region and provide new data on this subject. Among 206.673 individuals who applied to blood centers in Diyarbakir; 75.547 were (36.55%) A Rh(+), 61.385 were (29.70%) O Rh(+), 34.417 were (16.65%) B Rh(+), 12.944 were (6.26%) AB Rh(+), 8.806 were (4.26%) A Rh(-), 8.183 were (3.95%) O Rh(-), 3.897 were (1.88%) B Rh(-), 1.494 were (0.72%) AB Rh(-) blood group and Rh positivity was found in 184.293 cases (89.17%), as Rh(-) negativity was found in 22.380 cases (10.82%). There was little differences between the results of other regions of Turkey but blood group distribution in our region was similar with the results of all over the Turkey.Öğe Diyarbakır Devlet Hastanesi Kuduz Aşı Merkezine Başvuran 809 olgunun değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Temiz, Hakan; Akkoç, HasanBu çalışmada Mayıs 2006- Mayıs 2007 tarihleri arasında Diyarbakır Devlet Hastanesi Kuduz Aşı Merkezine başvuran 809 olgu değerlendirilmiştir. Olguların 708’ine (%87.5) 3 doz, 101’ine (%12.5) 5 doz insan diploid hücre kültürü aşısı uygulanmıştır. Olguların 66’sına (%8.2) kuduz antiserumu uygulaması da yapılmıştır. Başvuruların 45’i (%5.6) başboyun, 563’ü (%69.6) gövde-ekstremite, 201’i (%24.8) el yaralanması şeklinde olup, bunların 477’si (%59) yüzeysel, 332’si (%41) derin yaralanma olarak sınıflandırılmıştır. Olguların 626’sı (%77.4) köpek, 142’si (%17.6) kedi ile temas etmişlerdir. Olguların 689’u (%85.2) temastan sonraki ilk gün, 115’i (%14.2) 2-5 gün arasında, 5’i (%0.6) ise 5. günden sonra kuduz aşı merkezine başvurmuşlardır. Sonuç olarak toplumda şüpheli temas sonrası, aşı merkezine erken dönemde başvurma bilincinin yüksek olduğu, ancak gelişmiş ülkeler ile karşılaştırıldığında oldukça yüksek olan evcil hayvanlara bağlı kuduz şüpheli ısırık vakalarının azaltılması için gerekli çalışmaların yapılması ve koruyucu önlemlerin alınması gerektiği düşüncesindeyiz.Öğe Diyarbakır ilinde saptanan ABO ve Rh kan grupları dağılımı(2008) Altıntaş, Abdullah; Gül, Kadri; Temiz, HakanTransfüzyon tıbbında; ABO and Rh sisteminin tespiti önemlidir. Bu çalışma; Diyarbakır bölgesinin ABO ve Rh kan grupları profilinin belirlenmesi ve bu konuda yeni veri sağlamak amacıyla yapılmıştır. Yapılan çalışmada, kan merkezlerine başvuran toplam 206.673 kişinin; 75.547’sinde (%36.55) A Rh(+), 61.385’inde (%29.70) O Rh(+), 34.417’sinde (%16.65) B Rh(+), 12.944’ünde (%6.26) AB Rh(+), 8.806’sında (%4.26) A Rh(-), 8.183’ünde (%3.95) O Rh(–), 3.897’sinde (%1.88) B Rh(–), 1494’ünde (%0.72) AB Rh(–) kan grubu saptanmıştır. Başvuran kişilerin 184.293’ünde (%89.17) Rh pozitifliği ve 22.380’inde (%10.82) Rh negatifliği saptanmıştır. Ülkemizin diğer bölgelerindeki kan grup dağılımlarıyla az farklar olmasına rağmen, çalışmamızda saptadığımız kan grubu dağılımı ülkemiz geneliyle benzerdir.Öğe The Evaluation of HBV, HCV, HIV and Syphilis Screening Test Results of Police School Students(Galenos Yayincilik, 2010) Kalayci, Raike; Ozbek, Erdal; Temiz, Hakan; Muratoglu, Sabahattin; Celen, Mustafa KemalIn the current study, the evaluation of HBsAg, anti-HCV, anti-HIV 1-2 and non-treponemal syphilis test results of police school students who admitted to our hospital for routine health controls was aimed. HBsAg, anti-HCV and anti-HIV tests were examined using microparticle ELISA method and syphilis screening tests were performed by immunochromatographic assay. Anti HDV antibodies were examined by microELISA and HBV DNA was detected by Real Time PCR method in serumsamples reactive for HBsAg. Four thousand twenty- two male students were included in the present study. HBsAg was found to be positive in 11 (2.61%) students and their serum samples were examined with respect to anti-HDV and HBV DNA; however, no positive results were established. Moreover, no Anti-HCV, anti-HIV and syphilis were detected in these serum samples. In conclusion, in order to decrease risk for infection in a society, a great importance should be given for HBV vaccination programmes and screening tests should be performed regularly.Öğe Genel cerrahi hastalarında preoperatif HBsAg, Anti-HCV, Anti-HIV seroprevalansı(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2009) Girgin, Sadullah; Temiz, Hakan; Gedik, Ercan; Gül, KadriAmaç: Kan kaynaklı patojenlerle temas; sağlık çalışanları için çok ciddi bir mesleki risk oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı elektif cerrahi öncesi hastalarda HBsAg, anti-HCV ve anti-HIV seroprevalansını belirlemektir. Gereç ve yöntem: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniği’ne Ocak 2007 ve Temmuz 2007 tarihleri arasında elektif cerrahi girişim uygulamak amacıyla yatırılan ameliyat hazırlığı döneminde 486 hastanın kan örneklerinde; HbsAg, anti-HCV ve anti-HIV testleri ELISA yöntemiyle çalışıldı. Aynı dönemde Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kan Bankası’na başvuran gönüllü kan vericilerinden (n=14354) kontrol grubu oluşturuldu. Bulgular: Preoperatif hastalarda HBsAg ve anti-HCV seroprevalansı sırasıyla %6.6, %1.6 olarak bulunmuştur. Kontrol grubunda ise HBsAg ve anti-HCV seroprevalansı sırasıyla %2.9, %0.7 olarak bulundu ve hasta grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüktü. Bu sonuç; preoperatif hastalardaki HBsAg ve anti-HCV pozitiflik oranının, kan bankasından elde edilecek verilerden daha yüksek olması beklenilmesi gerektiği göstermektedir. Kontrol ve hasta gruplarının her ikisinde de anti-HIV pozitifliği saptanmamıştır. Sonuç: Kan ve vücut sıvılarıyla bulaşan hastalıklar hakkında tüm sağlık çalışanları eğitilmeli, HBV’ne karşı aşılanmalı, ameliyathanelerde infeksiyon geçişini engelleyecek evrensel önlemlerle ilgili standartlar hazırlanıp ciddiyetle uygulanmalı ve temas edilen her hastanın infekte olabileceği kabul edilmelidir.Öğe Güneydoğu Anadolu'da bir Eğitim ve Araştırma hastanesine başvuran hastalarda hepatit A seroprevalansı(2015) Onur, Arzu; Toprak, Serdar Ferit; Temiz, Hakan; Ertuğrul, Sabahattin; Özbek, ErdalAmaç: Bu çalışmada; Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuran hastalarda Hepatit A virüsü seroprevalansı yaş gruplarına göre retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Yöntemler: Bu çalışmada, Ocak 2010 ve Aralık 2014 tarihleri arasında hastanemize çeşitli sebeplerle başvuran ve Anti HAV IgG ve Anti HAV IgM testleri çalışılan hastaların sonuçları değerlendirilmiştir. HAV IgG ve HAV IgM antikorları kemilüminesans immün yöntem ile Advia Centaur XP (Siemens, Almanya) cihazında üretici talimatları izlenerek çalışılmıştır. Bulgular: Örneklerin %97,30unda Anti HAV IgG pozitifliği ve %0,87sinde Anti HAV IgM pozitifliği saptanmıştır. Anti HAV IgM pozitifliği 0-10 yaşta %10 ve 11-20 yaş grubunda ise %3,09 oranında tespit edilmiştir. Yaş ilerledikçe hastalığın görülme sıklığının azaldığı ve birçoğunun çocukluk döneminde hastalıkla karşılaşıp bağışıklık kazandığı saptanmıştır. Sonuç: Sonuç olarak, bu çalışma ile ilimizin en büyük hastanesinde HAV seroprevalans verilerini saptadık. Bu bilgiler ışığında; önleyici tedbirler, aşılama programı çalış- maları ve aşı etkinliğinin tespitine katkı sağlayacağımızı düşünüyoruz.Öğe Güneydoğu Anadolu’da bir eğitim ve araştırma hastanesine başvuran hastalarda hepatit A seroprevalansı(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Temiz, Hakan; Özbek, Erdal; Toprak, Serdar Ferit; Onur, Arzu; Ertuğrul, SabahattinAmaç: Bu çalışmada; Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvuran hastalarda Hepatit A virüsü seroprevalansı yaş gruplarına göre retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Yöntemler: Bu çalışmada, Ocak 2010 ve Aralık 2014 tarihleri arasında hastanemize çeşitli sebeplerle başvuran ve Anti HAV IgG ve Anti HAV IgM testleri çalışılan hastaların sonuçları değerlendirilmiştir. HAV IgG ve HAV IgM antikorları kemilüminesans immün yöntem ile Advia Centaur XP (Siemens, Almanya) cihazında üretici talimatları izlenerek çalışılmıştır. Bulgular: Örneklerin %97,30’unda Anti HAV IgG pozitifliği ve %0,87’sinde Anti HAV IgM pozitifliği saptanmıştır. Anti HAV IgM pozitifliği 0-10 yaşta %10 ve 11-20 yaş grubunda ise %3,09 oranında tespit edilmiştir. Yaş ilerledikçe hastalığın görülme sıklığının azaldığı ve birçoğunun çocukluk döneminde hastalıkla karşılaşıp bağışıklık kazandığı saptanmıştır. Sonuç: Sonuç olarak, bu çalışma ile ilimizin en büyük hastanesinde HAV seroprevalans verilerini saptadık. Bu bilgiler ışığında; önleyici tedbirler, aşılama programı çalışmaları ve aşı etkinliğinin tespitine katkı sağlayacağımızı düşünüyoruz.Öğe How advantageous is it to use computed tomography image-based artificial intelligence modelling in the differential diagnosis of chronic otitis media with and without cholesteatoma?(Verduci Editore s.r.l, 2023) Ayral, Muhammed; Türk, Ömer; Can, Şermin; Esen, D.; Topçu, İsmail; Akıl, Ferit; Temiz, HakanOBJECTIVE: Cholesteatoma (CHO) developing secondary to chronic otitis media (COM) can spread rapidly and cause important health problems such as hearing loss. Therefore, the presence of CHO should be diagnosed promptly with high accuracy and then treated surgically. The aim of this study was to investigate the effectiveness of artificial intelligence applications (AIA) in documenting the presence of CHO based on computed tomography (CT) images. PATIENTS AND METHODS: The study was performed on CT images of 100 CHO, 100 non-cholesteatoma (N-CHO) COM, and 100 control patients. Two AIA models including Res-Net50 and MobileNetV2 were used for the classification of the images. RESULTS: Overall accuracy rate was 93.33% for the ResNet50 model and 86.67% for the MobilNetV2 model. Moreover, the diagnostic accuracy rates of these two models were 100% and 95% in the CHO group, 90% and 85% in the N-CHO group, and 90% and 80% in the control group, respectively. CONCLUSIONS: These results indicate that the use of AIA in the diagnosis of CHO will improve the diagnostic accuracy rates and will also help physicians in terms of reducing their workload and facilitating the selection of the correct treatment strategy.Öğe Investigation of Precore/Core Mutation of Hepatitis B Virus with Line Probe Immune Assay Method(Sci Printers & Publ Inc, 2021) Ozbek, Erdal; Temiz, Hakan; Ozcan, Nida; Ozekinci, TuncerOBJECTIVE: The expression of hepatitis B e antigen (HBeAg) is reduced or totally inhibited as a result of mutations in the precore/core region of the hepatitis B virus (HBV) genome, but its clinical significance has not been yet fully understood. In this study, we aimed to investigate precore/core mutation in serum samples of patients followed with a chronic hepatitis B infection diagnosis and whose HBeAg was found to be negative on ELISA test. STUDY DESIGN: Among the chronic hepatitis B pa-tients followed in our hospital, serum samples of 111 patients with HBeAg negative were included in the study. In the serums of the patients whose HBV DNA were found positive with real-time PCR assay were investigated ''precore, core mutations with the INNO-LiPA method. RESULTS: HBV DNA was detected as positive in 93 serum samples. In 42 of those 93 (45.2%) serums, pre- core/core mutations were detected. Isolated precore mu-tation in 12 cases (12.9%), isolated core mutation in 9 cases (9.7%), and both precore and core mutations in 21 cases (22.6%) were found. CONCLUSION: Mutant strains may play an important role in becoming chronic, hepato-carcinogenesis, and in the development of fulminant hepatitis or asymptomatic course. Until valid results are obtained revealing the otherwise, it must be kept in mind that there might be a risk factor of the nucleotide changes in the core re-gion associated with the activation of hepatitis B.Öğe Investigation of precore/core mutation of Hepatitis B virus with line probe immune assay method(SCI Printers & Publication INC, 2021) Özbek, Erdal; Temiz, Hakan; Özcan, Nida; Özekinci, TuncerOBJECTIVE: The expression of hepatitis B e antigen (HBeAg) is reduced or totally inhibited as a result of mutations in the precore/core region of the hepatitis B virus (HBV) genome, but its clinical significance has not been yet fully understood. In this study, we aimed to investigate precore/core mutation in serum samples of patients followed with a chronic hepatitis B infection diagnosis and whose HBeAg was found to be negative on ELISA test. STUDY DESIGN: Among the chronic hepatitis B pa-tients followed in our hospital, serum samples of 111 patients with HBeAg negative were included in the study. In the serums of the patients whose HBV DNA were found positive with real-time PCR assay were investigated ''precore, core" mutations with the INNO-LiPA method. RESULTS: HBV DNA was detected as positive in 93 serum samples. In 42 of those 93 (45.2%) serums, pre- core/core mutations were detected. Isolated precore mu-tation in 12 cases (12.9%), isolated core mutation in 9 cases (9.7%), and both precore and core mutations in 21 cases (22.6%) were found. CONCLUSION: Mutant strains may play an important role in becoming chronic, hepato-carcinogenesis, and in the development of fulminant hepatitis or asymptomatic course. Until valid results are obtained revealing the otherwise, it must be kept in mind that there might be a risk factor of the nucleotide changes in the core re-gion associated with the activation of hepatitis B.Öğe Kan donörlerinde sıtma araştırılması ve optimal hızlı sıtma testinin klasik yöntemle karşılaştırılması(2008) Temiz, Hakan; Gül, KadriSıtma; hastalıkla yapılan tüm mücadelelere rağmen ülkemizin Güneydoğu Anadolu Bölgesi için problem oluşturmaktadır. Hastalığın bulaşması sivrisineklerle, kan ve kan ürünleri transfüzyonuyla, infekte kişilerden yapılan organ transplantasyonuyla ve kontamine enjektör kullanımıyla olmaktadır. İnfekte donörlerdeki parazit yükü az olduğundan kişilerde klinik semptomlar gözlenmeyebilir ve hasta-lık etkeni parazit donörlerde yıllarca canlı kalabilir. Bundan dolayı donör kanları bu açıdan iyice incelenmelidir. Bu çalışmanın amacı; bölgemizde endemik olan sıtma etkenlerinin transfüzyon aracılığıyla taşınıp taşınmadığını araştırmaktır. Bu amaçla 2006 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kan Bankasına başvuran 1850 donörün kanları hızlı test olan Optimal Rapid malaria test ve Giemsa boyama yöntemi ile incelendi. Her iki yöntem ile etken patojen tespit edilemedi. Sonuç olarak; kan bankalarında sıtma için kullanılan tarama testleri yararlı olmakla birlikte yeterli derecede duyarlı değildir. Endemik bölgelerde; donörlere ayrıntılı sorgulama formu ve fizik mua-yene uygulanması sıtma riski taşıyan donörlerin ayrımında kullanılabilir.Öğe Klebsiella İzolatlarının Antimikrobiyal Direnç Oranlarının Değerlendirilmesi(2015) Özekinci, Tuncer; Temiz, Hakan; Özbek, Erdal; Vural, Demet GürAmaç: Bu çalışmada, hastanemiz mikrobiyoloji laboratuvarına gönderilen çeşitli klinik örneklerinden soyutlanan Klebsiella izolatlarının antibiyotiklere direnç durumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: İzole edilen Klebsiella cinsi bakterilerin çeşitli antibiyotiklere direnç oranları retrospektif olarak incelenmiştir. Çalışmaya, 2012-2014 yılları arasında, çeşitli klinik örneklerde üreyen ve etken olarak kabul edilen 507 adet Klebsiella cinsi bakteri alınmıştır. İzole edilen mikroorganizmaların tanımlanmaları ve antibiyotik duyarlılık testleri VITEK 2 ID-AST (bioMérieux, Fransa) otomatize sistemi ile yapılmıştır ve sonuçlar "Clinical and Laboratory Standards Institute" standartlarına göre yorumlanmıştır. Bulgular: Çalışmaya dâhil edilen 507 Klebsiella izolatının 479'unun (%94.5) Klebsiella pneumoniae, 28'inin (%5.5) Klebsiella oxytoca olduğu saptanmıştır. Elde edilen izolatlar; sıklık sırasıyla 208'i (%41) idrar, 121'i (%23.9) kan, 83'ü (%16.4) trakeal aspirat, 76'sı (%15) yara ve 19'u (%3.7) diğer klinik örneklerinden izole edilmiştir. Beş yüz yedi adet Klebsiella izolatların 330'unda (%65.1) GSBL üretimi saptanmıştır. GSBL üreten ve üretmeyen izolatlarda in-vitro en etkili antimikrobiyaller her iki tür için amikasin ve imipenem olarak bulunmuştur. GSBL üreten K. pneumoniae izolatlarında amikasin direnci %18 oranında, imipenem direnci ise %23.5 oranında saptanmıştır.Sonuç: Tüm merkezler kendi etken ve direnç profilini saptayarak uygun antibiyotik politikalarını oluşturmalı ve profilaktik tedaviler için yol gösterici olan güncel bilgileri takip etmelidirlerÖğe Kısa bildiri:Hepatit D virus (HDV) RNA pozitifliği ile HDV antikorları arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi(2005) Atmaca, Selahattin; Özekinci, Tuncer; Temiz, Hakan; Arıkan, Eralp; Akpolat, NezahatBu çalışmada, hepatit D -delta- virus (HDV) enfeksiyonlarının serolojik tanısında kullanılan HDV-lgG ve -IgM antikorları ile serum HDV-RNA pozitifliği arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi planlanmıştır. Bu amaçla HBsAg pozitif 153 serum örneğinde, anti-HBc IgM, HDV-lgG ve HDV-lgM ticari enzim immün yöntemleri ile, HDV-RNA varlığı ise gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile araştırılmıştır. Çalışmada 153 HBsAg pozitif örneğin 86'sı (%56.2) HDV antikorları yönünden pozitif bulunmuş, bunların 35'inde sadece IgG, 11 'inde sadece IgM ve 40'ında hem IgG hem de IgM pozitifliği belirlenmiştir. Çalışılan örneklerin %21.5'inde (33/153) ise HDV-RNA varlığı saptanmıştır. HDV-RNA pozitif olguların 4'ünde sadece IgG, 8'inde sadece IgM ve 19'unda IgG ve IgM birlikte pozitifliği mevcuttur. Dolayısıyla HDV-lgM antikorlarının pozitif olduğu 51 hastanın 27'sinde (%53) HDV-RNA varlığı tespit edilmiş, bir başka açıdan bakıldığında da HDV-RNA pozitif 33 olgunun 27'sinde (%82) HDV-lgM pozitifliği bulunmuştur. HDV-RNA pozitif bulunan hastaların yaklaşık %85'inde (28/33) serum ALT düzeylerinin yüksek olduğu izlenmiştir. HDV-RNA pozitif örneklerin tümünde anti-HBc IgM antikorlarının negatif olması delta virusu ile süperenfeksiyonu düşündürmüştür. Sonuç olarak PCR'ın, viremik hastaların saptanmasında ve tedavinin izlenmesinde duyarlı ve yararlı bir yöntem olduğu, ancak kaynakları kısıtlı olan ülkemizde HDV-lgM pozitifliği ve ALT yüksekliğinin HDV viremisinin öngörülmesinde yararlı olabileceği izlenimine varılmıştır.