Yazar "Söker, Murat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 65
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1999-2005 yılları arasında takip ettiğimiz NHL olgularımızın demografik ve klinik özellikleri(2006) Ecer, Sultan; Özbek, M. Nuri; Söker, Murat; Katar, Selahattin; Devecioğlu, CelalLenfomalar ülkemizde çocukluk yaş grubunda ikinci sıklıkta görülen malign hastalıklardır. Bu çalışmada 1999-2005 yılları arasında kliniğimizde NHL tanısı ile takip ve tedavi edilen 29 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların 23’ü (%79.4) erkek, altısı (%20.6) kız idi. Başvuru şikayeti olarak en sık batında kitle (20 hasta) ve karın ağrısı (15 hasta) idi. Dört hasta invaginasyon nedeniyle opere edilirken tanı intraoperatif konmuştu. Üç hastada çenede kitle, altı hastada ise mediastinal kitle saptandı. Ortalama LDH değeri 574 U/L saptanırken hastaların %43’ünde LDH 500 U/L’nin üzerinde bulundu. Patolojik incelemede; 20 hastaya B hücreli burkit lenfoma, 5’ine lenfoblastik lenfoma ve 4’üne de büyük hücreli lenfoma tanısı konuldu. Hastaların birine LSA2-L2, iki hastaya ALL-BFM, diğer 20 hastaya NHL-BFM-90 protokolleri uygulandı. LSA2-L2 protokolü alan lenfoblastik lenfomalı hasta tedavinin 6. ayında tedaviye cevap vermeyerek kaybedildi. Bir hastanın tedavisi çalışma esnasında devam etmekteydi. Onbeş hasta ortalama 24.8 ay takip edildi ve kalan yedi hasta takip dışı kaldı. Ondört hasta tedaviyi tamamladı ve takip süresince remisyonda kaldı. Bir hasta 3. kürden sonra tedaviye cevapsız kabul edildi. Sonuç olarak uygulamakta olduğumuz NHL BFM protokolünün erken sonuçları yüz güldürücü görülmektedirÖğe Akrodermatitis enteropatika(Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1998) Söker, Murat; Yıldırım, İdris; Yaramış, Ahmet; Çakmak, Alpay; Haspolat, Yusuf Kenan; Kara, İsmail H.; Yaldız, MehmetAkrodermatitis entorpatika ciddi gastrointestinal ve akral cilt lezyonlarına yol açması nedeniyle bu şekilde isimlendirilmiş olan, çinko metabolizmasını etkileyen kalıtsal bir bozukluktur. Bu makalede, akrodermatitis enteropatika teşhisi konan 5 yaşındaki bir hastanın klinik ve laboratuar bulgularını sunduk.Öğe Akut myeloid lösemili hastalarımızda t(8;21) ve inv (16)'nın kantitatif RT-PCR ile araştırılması(Akademi Doktorlar Yayınevi, 2005) Ayyıldız, Orhan; Kalkanlı, Sevgi; Batun, Sabri; Işıkdoğan, Abdurrahman; Söker, Murat; Yurt, Murat; Müftüoğlu, EkremAkut myeloid lösemilerde (AML) kromozomal anomaliteler ile prognoz aras›nda ilişki olduğu gösterilmiştir. Çok say›da farkl› kromozomal anomaliteler aras›nda t(8;21) ve inv(16)'n›n varl›ğ›n›n iyi prognoz göstergesi olduğu kabul edilmektedir. Diğer kromozomal anomaliteler ise kötü prognostik değer olarak kabul edilmekte ve tedavi plan› bunlara göre düzenlenmektedir. Biz de bu amaçla kliniğimizde tan› konulan 19 AML hastas›nda kantitatif reverz transkripsiyon polimeraz zincir reaksiyonu (RT-PCR) metoduyla t(8;21) ve inv(16) anormalliklerini inceledik. Ayr›ca tüm hastalara klasik sitogenetik inceleme yap›ld›. Hastalar›n 9'u erkek,10'u bayand›. Yaş aral›ğ› 19-58’idi. Morfolojik olarak 5'i AML-M1, 8'i AML-M2, 5'i AML-M4, 1'i AML-M5 tipinde idi. Hastalar›n biri 2.indüksiyonda olmak üzere tüm hastalar ilk indüksiyon tedavisiyle remisyona girdi. Sitogenetik incelemede bir hastada t(8;21) saptand› ve RTPCR metoduyla t(8;21) teyid edildi. Diğer hastalarda yap›sal ve say›sal olarak herhangi bir kromozomal düzensizliğe rastlanmad›. Bu çal›şmay› sunmam›zdaki amaç; AML'li olgular›m›zda t(8;21) ve inv(16) anomalitelerini göstermektir.Öğe Analysis of beta globin gene mutations in Diyarbakir(Walter de Gruyter GMBH, 2022) Tekeş, Selahaddin; Oral, Diclehan; Söker, Murat; Şimşek, Selda; Uzel, Veysiye Hülya; Çürük, Mehmet AkifObjectives Hemoglobin disorders are quite heterogeneous in the Turkish population. Up to now, more than forty different beta thalassemia mutations and 60 hemoglobin variants have been characterized in the country. The aim of this study was to investigate genetic heterogeneity of HBB gene mutations in patients and their parents at Southeastern Anatolia in Turkey. Methods Genomic DNA was isolated from 145 thalassemic patients' blood samples and their parents in this study. Ten different HBB gene mutations HBB:c.-80T>A, HBB:c.17_18delCT, HBB:c.25_26delAA, HBB:c.92+1G>A, HBB:c.92+5G>C, HBB:c.92+6T>C, HBB:c.93-21G>A, HBB:c.135delC, HBB:c.315+1G>A, HBB:c.316-106C>G were screened by amplification refractory mutation system. Four Hb variants and some rare beta thalassemia mutation were characterized by DNA sequencing. Results In this study, 97 homozygous and 48 compound heterozygous thalassemic patients were diagnosed by molecular genetic analyses. As a results, 18 beta-thalassemia mutations and four abnormal hemoglobins; HBB:c.20A>T, HBB:c.364G>C, HBB:c.34G>A and HBB:c.208G>A were detected at Dicle University Hospital. Conclusions In the results, HBB:c.93-21G>A is the most common mutation in the region. Three mutations [(HBB:c.93-21G>A), (HBB:c.25_26delAA) and (HBB:c.135delC)] account for about 58 per cent of all the point mutations. Except HBB:c.20A>T and HBB:c.364G>C, two silent Hb variants (HBB:c.34G>A and HBB:c.208G>A) were detected in this study. Hb Hamilton [beta 11 (GTT>ATT) Val>Ile] was seen first time in Turkey.Öğe Assessment of thyroid function in children aged 1-13 years with beta-thalassemia major(Tehran University of Medical Sciences, 2011) Pirinççioğlu, Ayfer Gözü; Deniz, Turgay; Gökalp, Deniz; Beyazit, Nurcan; Haspolat, Yusuf Kenan; Söker, MuratObjective: Hypothyroidism usually appears in the second decade of life and is thought to be associated with iron overload in patients with thalassemia major. This study aimed to evaluate thyroid dysfunctions in patients with beta-thalassemia major and to see if they appear in the earlier period of life. Methods: Thyroid function and iron load status were evaluated in 90 children with a mean age of 7.17±3.78 years with beta-thalassemia major by measuring serum free thyroxin (FT4), serum free triiodothyronine (FT3), total thyroxin (T3), serum total triiodothyronine (T4), thyroid-stimulating hormone (TSH) and ferritin levels from serum of patients admitted to the Pediatric Department, Faculty of Medicine University of Dicle between March 2005 and July 2009. A control group formed from an age-sex matched healthy children with a mean age of 6.98±3.66 years was also included. A standard thyrotropin releasing hormone test was applied to 3 patients who had high TSH levels and were classified as subclinical primer hypothyroidism. The study was designed according to the Declaration of Helsinki and informed consent was obtained from the parents of all participants. Findings: All thyroid parameters in patients were in the normal ranges compared with the controls except three of them which had high TSH levels. Serum ferritin level (2703±1649 ng/mL) in patients was significantly higher than in controls (81.5±15.5 ng/mL). Conclusion: The work implies that hypothyroidism could be even seen in the first decade of life in patients with beta-thalassemia major in spite of improved hematological cares.Öğe Beta talasemi intermedia’lı hastalarda rekombinant eritropoietin tedavisi(Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1998) Söker, Murat; Haspolat, Yusuf Kenan; Gürkan, Fuat; Çakmak, Alpay; Yaramış, AhmetBeta talasemili hastalarda hemosiderozis ve/veya demir yüklenmesi gibi transfüzyon sıklığına bağlı komplikasyonları azaltmak, dolayısıyla talasemili hastaların yaşam kalitesini arttırmak amacıyla çeşitli tedavi yöntemleri hayvan modelleri ve küçük β-Talasemi gruplarında uygulanmaktadır. Bu tedavi yöntemlerinden birisi de rekombinan eritropoietin kullanımıdır. Hemoglobin düzeyini arttırarak talasemik hastaların yaşam kalitesini arttırmak amacıyla 13 β- Talasemi intermedia olgumuza 500 U/kg/gün haftada 3 kez ortalama 14.2±3 hafta süreyle subkutan rekombinan eritropoietin tedavisi uygulandı. Tedavi süresi boyunca oral 1.5 mg/kg/gün elementer demir desteği yapıldı. Tedavi süresi içinde 2 vakaya eritrosit transfüzyonu yapıldı. Hastalarımız tedavi süresince ve sonrasında Hemoglobin (hb), hemotokrit (hct), retikülosit, hemoglobin F (hbF), ferritin ve eritrosit indeksleri açısından takip edildi. Tedavi peryodu içinde hemoglobin düzeylerinde (1.9 ± 0.8 gr/dl) ve yaşam kalitesinde görülen artış, tedavinin kesilmesi ile ortadan kalktı. Sonuçlar literatür bilgileri ışığında değerlendirildi.Öğe Bir olgu nedeniyle kurşun intoksikasyonu(Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği, 1998) Kara, İsmail H.; Söker, Murat; Gürkan, Fuat; Haspolat, Yusuf KenanKurflun intoksikasyonu en önemli çevre kirlili¤i sorunlar›ndan birisidir. Bu makalede matbaada iflçi olarak çal›flan 14 yafl›ndaki bir çocukta görülen kurflun intoksikasyonunun klinik ve laboratuvar özellikleri sunuldu. ‹lk ölçülen kan kurflun düzeyi 66 μg/dL (Grup IV) (Normal < 10 μg/dL) idi. Yüksek kan kurflun düzeyleri saptand›¤›nda uygulanan standart tedavi sonras›nda venöz kan kurflun düzeyi 20 μg/dL bulundu.Öğe Bone mineral density in children with beta-thalassemia major in Diyarbakir(Elsevier, 2011) Pirinççioğlu, Ayfer Gözü; Akpolat, Veysi; Köksal, Orhan; Haspolat, Yusuf Kenan; Söker, MuratBone mineral status has extensively been investigated in adult thalassemics but less in thalassemic children. This study involves measurements of the bone mineral density (BMD), various demographic and biochemical parameters in 47 thalassemic children and 50 healthy controls with comparable age, sex, socioeconomic and regional distribution. Patients have significantly higher aspartate aminotransferase, alanine aminotransferase, phosphorous, osteocalcin, serum carboxy terminal teleopeptide fragment of type I collagen, intact parathyroid hormone (iPTH) and ferritin levels while they have significantly lower 25-hydroxy vitamin D (25OH-D), alkaline phosphatase and z-scores both at lumbar and femur compared to controls. Patients with high iPTH (30%) had significantly lower z-scores and 25OH-D while larger osteocalcin. We conclude that a significantly lower BMD in beta-thalassemic children compared with their healthy counterparts is a complex process and may partially attributed to their slower physical development, caused by iron overload and chelation therapy which may influence the liver as well as the endocrine tissues.Öğe Büyüme hormonu reservinin ortaya çıkarılmasında kullanılan testlerin karşılaştırılması(Turgut Özal Tıp Merkezi, 1995) Haspolat, Yusuf Kenan; Narlı, Necat; Devecioğlu, Celal; Gökten, İmadettin; Söker, Murat; Kılınç, MetinBoy kısalığı ile başvuran hastalarla, hiç bir şikayeti olmayan ve tamamen normal olan çocuklarda Growth hormon (GH) reservini değerlendirmek üzere insulin, Growth Hormon Releasing Hormon (GHRH), clonidin, L-Dopa (tek doz), L-Dopa (5 doz), arginin, propranolol+L-Dopa (tek doz) stimulasyon testleri yapıldı. Çalışmada; GH reservini ortaya çıkarmada, hangi test gruplarını kullanmanın daha etkili olduğu, yan etkilerin hangi testlerde daha çok görüldüğü, GH eksikliği demek için hangi düzeylerin patolojik kabul edilmesi hususu araştırıldı. Çalışmada en riskli yan etkilerin insülin testinde gözlendiği, L-Dopa testinde de bulantı ve kusmanın belirgin olduğu gözlemlendi. GH reservini ortaya çıkarmada; GHRH testinin % 92 vakada, insülin testinin % 78 vakada, clonidin testinin % 40 vakada, L-Dopa (tek doz) %36.6 vakada, L-Dopa (5 doz) Yo 33.3 vakada, propranolol+L-Dopa testinin %23.5 vakada, arginin testinin de % 23.5 vakada 10 ng/dl üstü şeklinde GH reservini ortaya çıkardığı dikkati çekti. Tamamen normal vakalarda clonidin, L-Dopa ve arginin testlerinde 7-10 ng/dl arası değerlerin çokluğu nedeniyle hangi değerlere parsiyel, hangi değerlere normal vaka denmesi hususu tartışmaya açıldı. Bu çalışma sonucuna göre insülin, L-Dopa İkilisinin GH reservini çıkarması bakımından iyi bir test olduğu ancak riskli olduğu, buna alternatif olarak diğer testlerin ikili olarak GH reservini ideal olarak ortaya çıkaramadığı, bunun için clonidine, L-Dopa, arginin veya clonidin, GHRH, L-Dopa üçlülerinin kullanılması tartışmaya açıldı.Öğe CD7 positive acute myeloblastic leukemia exhibiting pleural and pericardial involvement as an initial manifestation(Japan Pediatric Society, 2001) Söker, Murat; Ayyıldız, Orhan; Devecioğlu, Celal; Haspolat, Yusuf KenanA 12-year-old girl was admitted to our hospital because of cardiac tamponade and pleural effusion. Her pericardial and pleural fluid contained myeloblasts and a diagnosis of acute myeloblastic leukemia was made from the findings of a bone marrow smear.Öğe Central nervous system tuberculosis in children: A review of 214 cases(American Academy of Pediatrics, 1998) Yaramış, Ahmet; Gürkan, Fuat; Elevli, Murat; Söker, Murat; Haspolat, Yusuf Kenan; Kırbaş, Gökhan; Taş, M. AliObjective: To study the clinical, laboratory, and treatment features observed in pediatric patients with tuberculous meningitis in Turkey. Study Design. Retrospective case review study. Methods: Review of medical records for demographic data, medical history, clinical manifestations, auxiliary test results, complications, and treatment of 214 children with central nervous system tuberculosis (TB) admitted to Dicle University's hospital between August 1988 and February 1996. Results: Of the 214 patients with tuberculous meningitis, 112 (52%) were male. The mean age at presentation was 4. 1 years, with 165 patients (77%) younger than 5 years. Twenty-two patients (10%) were in the first stage of the disease, 120 (56%) in the second, and 72 (34%) in the third. Our epidemiologic data showed that 141 (66%) of the patients had a family history of TB, and 64 (30%) had a Mantoux skin test result of >10 mm of induration. Radiographic studies demonstrated abnormal chest findings in 187 patients (87%) (hilar adenopathy, 33%; infiltrates, 33%; miliary pattern, 20%; and pleural effusions, 1%, and 172 (80%) cases with hydrocephalus, 26% with parenchymal disease, 15% with basilar meningitis, and 2% with tuberculomas. Only 22 (13%) of 164 children had a positive acid-fast bacilli smear in cerebrospinal fluid, and Mycobacterium tuberculosis was isolated in 49 patients (30%). All the patients were treated with Isoniazid, rifampin, and streptomycin or pyrazinamide for 2 months, followed by 10 months of Isoniazid and rifampin alone. Also, all the patients received adjuvant treatment with steroids early in the course of treatment, and 140 of 172 cases with hydrocephalus had surgical intervention. The overall mortality rate was 23%. Conclusion: One or more of these findings: a family history of TB, positive tuberculin skin test results, abnormal cranial computed tomography, and/or cerebrospinal fluid analysis compatible with TBM were found in all but 3 children in our study.Öğe Çocuklarda amitraz zehirlenmesi(Türkiye Sağlık ve Tedavi Vakfı, 1997) Boşnak, Mehmet; Söker, Murat; Dikici, Bünyamin; Yaramış, Ahmet; Kara, İsmail Hamdi; Yıldırım, İdris; Özkan, İlker; Haspolat, Yusuf KenanVeteriner ilacı olan amitraz oral alınım sonrası santral sinir sistemi (SSS) depresyonu bulguları ile seyreden zehirlenmeye yol açar. Bu çalışmada Acil Polikliniğimize amitraz zehirlenmesi ile başvuran 16 hastanın klinik ve laboratuvar bulguları değerlendirildi. Bütün vakalarımızda amitraz oral olarak alınmış ve semptomlar 30-25 dakikada oluşmuştur. Bütün vakalarımızda SSS depresyonu bulguları görülmüştür. Bütün vakalarımız 10-3.2 saatte iyileşmişlerdir.Öğe Çocuklarda bakteriyel menenjit tedavisi ve korunması(Hekimler Yayın Birliği, 1998) Yaramış, Ahmet; Gürkan, Fuat; Dikici, Bünyamin; Haspolat, Yusuf Kenan; Söker, Murat; Taş, M. AliBakteriyel menenjitler kraniyal ve spinal leptomeninkslerin akut pürulan infeksiyonudur. İnfeksiyon septik yol ile, açık kafa travması esnasında patojenlerin direkt girişiyle, mikro cerrahi girişimler veya şant yerleştirilmesi esnasında ya da sinonazal veya nazofarangeal bölgelerdeki infeksiyonun direkt yayılımı ile oluşabilir.Öğe Çocukluk çağı akut immün trombositopenik purpura da tedavi protokollerinin irdelenmesi(Galenos Yayıncılık, 1999) Söker, Murat; Devecioğlu, Celal; Haspolat, Yusuf Kenan; Yaramış, Ahmet; Taş, M. AliDicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Hematoloji -Onkoloji bölümünde 1991-1998 yılları arasında izlenen 104 Akut immün trombositopenik purpuralı (48'i kız, 56'sı erkek) olgumuzun tedavi sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi. Olguların yaşları 2 ay-14 yaş (ort 4.8±0.5 yıl) idi. Bir olgu hastanemize başvurduğu gün intrakranial kanama nedeni ile eks oldu. 41 hastada (%39) spontan remisyon görüldü. Olgularımızın 29'una (%28) 0.5-1 gr/kg/gün dozda intravenöz immünglobulin, 21'ine (%20) standart doz oral prednizolon, 12(%11) olgumuza ise yüksek doz metil prednizolon tedavisi uygulandı. İntravenöz immünglobulin alan 29 hastanın 25'inde (%86) ilk yanıt elde edilirken , 6. aydaki remisyon oranı 24 hasta (%83) olarak saptandı. Standart doz oral steroid ile tedavi edilen hastalarda ilk yanıt 16 hastada sağlanırken (%76), 6. aydaki remisyon oranı 14 (%66) hasta olarak bulundu, intravenöz yüksek doz metil prednizolon alan olgularımızda ilk yanıt 11 hastada sağlanırken (%91) 6.aydaki remisyon oranı 11 hastada, (%91) olarak saptandı. 13 olgu kronikleşti.Öğe Çocukluk çağı akut lenfoblastik lösemilerde oftalmolojik bulgular(Sağlık Elemanları Vakfı, 1996) Sak, Arif; Söker, Murat; Keklikçi, Uğur; Haspolat, Yusuf KenanDicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalına başvuran ve ALL tanısı olan 30 hastanın oftalmolojik bulguları incelendi. Vakalar yaş, cins, klinik ve hematolojik bulgularına göre prognoz açısından gruplandırıldı. İyi prognozlu gruptaki 14 (%46.6) hastanın 7 (%23.3) sinde ve kötü prognozlu 16 (%53.3) hastanın tümünde oftalmolojik bulgular saptandı.Öğe Çocukluk çağı lenfomaları ve kemik etkilenmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Haspolat, Yusuf Kenan; Söker, MuratÇocukluk çağı lenfomalarında (Hodgkin dışı lenfoma ve Hodgkin hastalığında) hastalığın kendisi veya uygulanan kemoterapötikler nedeniyle kemik metabolizmasında değişiklikler görülebilir. Bu makalede çocukluk çağında sık görülen bu iki tümöral hastalığın kemikler üzerine etkileri derlenmiştirÖğe Çocukluk çağında ender görülen pıhtılaşma faktör eksiklikleri saptanan ondört vakanın değerlendirilmesi(İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü, 2008) Taşkesen, Mustafa; Okur, Nilüfer; Okur, Nurettin; Katar, Selahattin; Menteş, Sultan Ecer; Söker, MuratAmaç: Kanama bozukluğuna yol açan ender pıhtılaşma faktör eksiklikleri toplumda 1/500,000-2,000,000 oranında görülmektedirler. Klinik olarak asemptomatik olabildikleri gibi epistaksis, ekimoz, hematom, mukozal veya intrakraniyal kanama bulgularıyla başvurabilirler. Bu çalışmanın amacı ender görülen pıhtılaşma faktör eksikliği saptanan hastaların klinik ve laboratuvar bulgularını irdelemektir. Yöntem: Bu çalışmada 2002-2008 yılları arasında Dicle Üniversitesi Çocuk Hematoloji Ünitesinde ender görülen faktör eksikliği tanısı ile izlenen 14 vakanın dosyaları retrospektif olarak incelendi. Hastaların demografik bulguları, fizik muayene bulguları, tam kan, kanama zamanı, pıhtılaşma zamanı, protrombin zamanı, aktive parsiyel tromboplastin zamanı, INR değerleri, fibrinojen, faktör düzeyleri ve klinik izlem sonuçları kaydedildi. Bulgular: Pıhtılaşma bozukluğu nedeniyle izlenen vakaların % 4.7’sinde (14/292) ender görülen faktör eksiklikleri bulundu. Hastaların sekizi (% 57) kız, altısı (% 43) erkek, tanı anında yaş ortalaması 40.8 ay idi. Çalışmada 14 vakanın yedisinde (% 50) faktör X, dördünde (% 29) faktör VII, ikisinde (% 14) faktör V, birinde (% 7) faktör XII eksikliği saptandı. Vakaların dokuzunda (% 64) anne baba akrabaydı. Vakaların en sık başvuru yakınmaları ekimoz (% 71) ve burun kanaması (% 43) idi. Faktör X eksikliği olan iki vakada intrakraniyal kanama saptandı. Sonuç: Ender görülen faktör eksiklikleri ciddi kanama bozukluklarına yol açabilirler. Kanama diyatezi olan hastalarda aile anamnezinin önemli olduğu ve özellikle akraba evliliğinin çok olduğu bölgelerde halkın bilgilendirilmesi ve hekimlerin bu durumu göz önünde tutmaları önemlidir.Öğe Comparison of Compliance of Different Iron Chelators Including Original and Bioequivalents of Deferasirox(2020) Güzelküçük, Zeliha; Aksu, Tekin; Unal, Şule; Özbek, Namık Yaşar; Söker, Murat; Yaralı, Neşe; Coşkun, ÇağrıObjective: The current iron chelation therapy regimens include deferoxamine, deferiprone, and deferasirox in transfusion-dependent patients. Compliance with iron-chelating therapy is one of the significant determinants of mortality and morbidities related to iron overload in chronically transfused patients. This survey aims to compare the compliance to treatment with deferoxamine, deferiprone, and deferasirox and the taste of oral formulations in three hematology centers from Turkey. Moreover, the bioequivalent (generic) formulations of dispersible deferasirox tablets were compared with the original formulation in terms of taste and treatment compliance. Material and Methods: A written questionnaire with a list of pre-set questions was applied to measure patient-reported outcomes to a total of 85 patients, where 77 had beta-thalassemia major, 7 had beta-thalassemia intermedia, and 1 had sickle cell anemia diagnoses. Results: The patients’ median age at enrollment was 15 years (range 7 – 42). The compliance was below 50% in 8 (18.6%), 4 (16%), and 5 (6.7%) in patients receiving deferoxamine, deferiprone, and deferasirox, respectively. Additionally the compliance was below 80% in 16 (37.2%), 9 (36%), and 17 (22.6%) in patients receiving deferoxamine, deferiprone, and deferasirox, respectively. It was found that 39 (47%) patients had compliance problems due to the dispersible deferasirox tablet formulations’ taste, except combination therapies. There was no difference between the currently used oral chelators in terms of taste and treatment compliance. Conclusion: This study draws attention to compliance problems in patients with iron-loading anemias, partly due to the unpleasant taste of deferasirox. Improving patient satisfaction and compliance with iron-chelator therapy may reduce complications of iron overload.Öğe Conjunctival impression cytology and correlation with vitamin a levels in children with Down Syndrome(2010) Bahçeci, Selen; Çakmak, Sevin; Söker, Sevda; Söker, Murat; Nergiz, YusufAmaç: Down sendromlu(DS) hastalarda bulbar yüzey epitel değişikliklerini konjunktival impresyon sitolojisi tekniği ile saptamak ve serum vitamin A düzeyi ile korelasyonunu araştırmak Gereç ve Yöntem: Hasta grubunu, hastanemiz pediatri kliniğinde takip edilen 18 DS’lu hasta (36 göz), kontrol grubunu ise aynı yaş grubundaki 20 sağlıklı çocuk (40 göz) oluşturdu. Üst bulbar konjuktivaya uygulanan impresyon sitolojisi yöntemi ile sellüloz asetat kağıdı yüzeyine alınan örnekler (% 70’lik etil alkol, % 37’lik formaldehit ve glisial asetik asitin 20:1:1 oranındaki) solüsyonunda fikse edildi. Örnekler Periodik Asid Schiff ve Hematoksilen-eosin ile boyandı. Işık mikroskobisi ile oluşan okuler yüzey değişiklikleri değerlendirildi. DS hastalarda serum vitamin A düzeyi HPLC ile ölçüldü. Bulgular: DS'lu grupta goblet hücre yoğunluğu (73.2±21.2 mm2) kontrol grubuna göre (113.5±30.1 mm2) azalmış olarak saptandı (p<0.01). DS’lu grupta serum vitamin A düzeyi 1.32±0.6 mumol/l olarak saptandı. DS’lu grupta goblet hücre yoğunluğu ve vitamin A düzeyi arasında pozitif korelasyaon saptandı (p<0.05). Sonuç: DS’lu hastalarda ortalama goblet hücre yoğunluğunun azaldığını gösterdik. Bu sonuç, konjunktival impresyon sitolojisinin DS’lu hastalarda erken göz problemlerinin tanısında basit, objektif, tanısal tarayıcı olarak kullanılabileceğini göstermektedir. Yine DS’lu hastalarda okuler yüzey anormallikleri erken vitamin A desteği ile önlenebilir.Öğe Daunorubisin'e bağlı blue-gray hiperpigmentasyon: Bir olgu sunumu(2005) Şit, Dede; Yeşilbağdan, A. Haluk; Ayyıldız, Orhan; Kadiroğlu, A. Kemal; Söker, MuratDaunorubisin akut miyeloblastik lösemilerin (AML) tedavisinde yaygın kullanılan antineoplastik bir ilaçtır. AML remisyon-indüksiyon tedavisinde oldukça etkin olan bu ilacın kullanımını kısıtlayan yan etkilerinin yanında, nadir görülen yan etkileri de vardır. Bunlardan birisi de kozmetik olarak hastayı rahatsız eden, uzun süre devam edebilen Blue-gray pigmentasyondur. Bu nedenle, AML-M4 tanısı ile Daunorubisin başladığımız ve blue-gray hiperpigmentasyon gelişen, halen takip altında olan bir olguyu sunmayı uygun gördük.