Yazar "Devecioğlu, Celal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 34
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1999-2005 yılları arasında takip ettiğimiz NHL olgularımızın demografik ve klinik özellikleri(2006) Ecer, Sultan; Özbek, M. Nuri; Söker, Murat; Katar, Selahattin; Devecioğlu, CelalLenfomalar ülkemizde çocukluk yaş grubunda ikinci sıklıkta görülen malign hastalıklardır. Bu çalışmada 1999-2005 yılları arasında kliniğimizde NHL tanısı ile takip ve tedavi edilen 29 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların 23’ü (%79.4) erkek, altısı (%20.6) kız idi. Başvuru şikayeti olarak en sık batında kitle (20 hasta) ve karın ağrısı (15 hasta) idi. Dört hasta invaginasyon nedeniyle opere edilirken tanı intraoperatif konmuştu. Üç hastada çenede kitle, altı hastada ise mediastinal kitle saptandı. Ortalama LDH değeri 574 U/L saptanırken hastaların %43’ünde LDH 500 U/L’nin üzerinde bulundu. Patolojik incelemede; 20 hastaya B hücreli burkit lenfoma, 5’ine lenfoblastik lenfoma ve 4’üne de büyük hücreli lenfoma tanısı konuldu. Hastaların birine LSA2-L2, iki hastaya ALL-BFM, diğer 20 hastaya NHL-BFM-90 protokolleri uygulandı. LSA2-L2 protokolü alan lenfoblastik lenfomalı hasta tedavinin 6. ayında tedaviye cevap vermeyerek kaybedildi. Bir hastanın tedavisi çalışma esnasında devam etmekteydi. Onbeş hasta ortalama 24.8 ay takip edildi ve kalan yedi hasta takip dışı kaldı. Ondört hasta tedaviyi tamamladı ve takip süresince remisyonda kaldı. Bir hasta 3. kürden sonra tedaviye cevapsız kabul edildi. Sonuç olarak uygulamakta olduğumuz NHL BFM protokolünün erken sonuçları yüz güldürücü görülmektedirÖğe Akut faz reaktanlarının idrar yolu enfeksiyonlarının lokalizasyonundaki değeri(Haydarpaşa Numune Hastanesi, 1990) Devecioğlu, Celal; Haspolat, Yusuf Kenan; Donma, M. Metin; Aksın, SaimeDicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniğinde tanı alan dokuz piyelonefrit, dokuz sistit ve dört asemptomatik bakteriürili yirmi iki hastada CRP, ESH ve BK değerlerine bakıldı ve bunların üriner sistem enfeksiyon lokalizasyonları açısından değeri araştırıldı. Akut faz reaktanlarının, akut piyelo-nefritlerde anlamlı şekilde yüksek, sistit ve asemptomatik bakteriürili hastalarda ise düşük olduğu saptandı.Öğe Büyüme hormonu reservinin ortaya çıkarılmasında kullanılan testlerin karşılaştırılması(Turgut Özal Tıp Merkezi, 1995) Haspolat, Yusuf Kenan; Narlı, Necat; Devecioğlu, Celal; Gökten, İmadettin; Söker, Murat; Kılınç, MetinBoy kısalığı ile başvuran hastalarla, hiç bir şikayeti olmayan ve tamamen normal olan çocuklarda Growth hormon (GH) reservini değerlendirmek üzere insulin, Growth Hormon Releasing Hormon (GHRH), clonidin, L-Dopa (tek doz), L-Dopa (5 doz), arginin, propranolol+L-Dopa (tek doz) stimulasyon testleri yapıldı. Çalışmada; GH reservini ortaya çıkarmada, hangi test gruplarını kullanmanın daha etkili olduğu, yan etkilerin hangi testlerde daha çok görüldüğü, GH eksikliği demek için hangi düzeylerin patolojik kabul edilmesi hususu araştırıldı. Çalışmada en riskli yan etkilerin insülin testinde gözlendiği, L-Dopa testinde de bulantı ve kusmanın belirgin olduğu gözlemlendi. GH reservini ortaya çıkarmada; GHRH testinin % 92 vakada, insülin testinin % 78 vakada, clonidin testinin % 40 vakada, L-Dopa (tek doz) %36.6 vakada, L-Dopa (5 doz) Yo 33.3 vakada, propranolol+L-Dopa testinin %23.5 vakada, arginin testinin de % 23.5 vakada 10 ng/dl üstü şeklinde GH reservini ortaya çıkardığı dikkati çekti. Tamamen normal vakalarda clonidin, L-Dopa ve arginin testlerinde 7-10 ng/dl arası değerlerin çokluğu nedeniyle hangi değerlere parsiyel, hangi değerlere normal vaka denmesi hususu tartışmaya açıldı. Bu çalışma sonucuna göre insülin, L-Dopa İkilisinin GH reservini çıkarması bakımından iyi bir test olduğu ancak riskli olduğu, buna alternatif olarak diğer testlerin ikili olarak GH reservini ideal olarak ortaya çıkaramadığı, bunun için clonidine, L-Dopa, arginin veya clonidin, GHRH, L-Dopa üçlülerinin kullanılması tartışmaya açıldı.Öğe CD7 positive acute myeloblastic leukemia exhibiting pleural and pericardial involvement as an initial manifestation(Japan Pediatric Society, 2001) Söker, Murat; Ayyıldız, Orhan; Devecioğlu, Celal; Haspolat, Yusuf KenanA 12-year-old girl was admitted to our hospital because of cardiac tamponade and pleural effusion. Her pericardial and pleural fluid contained myeloblasts and a diagnosis of acute myeloblastic leukemia was made from the findings of a bone marrow smear.Öğe Çocuklarda üriner sistem infeksiyonlarında oral sefuroksim aksetil etkinliği(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 1990) Devecioğlu, Celal; Haspolat, Yusuf Kenan; Donma, M. Metinİdrar yolu infeksiyonu tanısı konan 46 hastaya oral sefuroksim aksetil tedavisi uygulanmıştır. Olguların yaşı 4-13 yıl arasında olmak üzere yaş ortalaması 7.0+1.8 idi. Olguların 26'sı alt üriner sistem infeksiyonu, 14'ü pyelonefrit, 4'ü pyelonefrit+ürolitiasis ve 2'si ise kronik böbrek yetmezliği+pyelonefrit olgusuydu. Hastaların 20'sinden izole edilen E.coli, idrar kültürlerinde en sık üreyen mikroorganizma olmuştur. Tüm olgulara sefuroksim aksetil, 2x125 mg dozda, yemeklerden sonra oral yolla, on gün süreyle uygulanmış, on günlük süre sonunda klinik, biyokimyasal ve mikrobiyolojik olarak iyileşme oranı %83 olarak tespit edilmiştir. Tedavi sırasında hastaların hiçbirinde önemli bir yan etkiye rastlanmamıştır. Sonuç olarak sefuroksim aksetilin, çocuklardaki idrar yolu infeksiyonlarının tedavisinde etkili ve güvenilir bir antibiyotik olarak kullanılabileceği saptanmıştır.Öğe Çocukluk çağı akut immün trombositopenik purpura da tedavi protokollerinin irdelenmesi(Galenos Yayıncılık, 1999) Söker, Murat; Devecioğlu, Celal; Haspolat, Yusuf Kenan; Yaramış, Ahmet; Taş, M. AliDicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Hematoloji -Onkoloji bölümünde 1991-1998 yılları arasında izlenen 104 Akut immün trombositopenik purpuralı (48'i kız, 56'sı erkek) olgumuzun tedavi sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi. Olguların yaşları 2 ay-14 yaş (ort 4.8±0.5 yıl) idi. Bir olgu hastanemize başvurduğu gün intrakranial kanama nedeni ile eks oldu. 41 hastada (%39) spontan remisyon görüldü. Olgularımızın 29'una (%28) 0.5-1 gr/kg/gün dozda intravenöz immünglobulin, 21'ine (%20) standart doz oral prednizolon, 12(%11) olgumuza ise yüksek doz metil prednizolon tedavisi uygulandı. İntravenöz immünglobulin alan 29 hastanın 25'inde (%86) ilk yanıt elde edilirken , 6. aydaki remisyon oranı 24 hasta (%83) olarak saptandı. Standart doz oral steroid ile tedavi edilen hastalarda ilk yanıt 16 hastada sağlanırken (%76), 6. aydaki remisyon oranı 14 (%66) hasta olarak bulundu, intravenöz yüksek doz metil prednizolon alan olgularımızda ilk yanıt 11 hastada sağlanırken (%91) 6.aydaki remisyon oranı 11 hastada, (%91) olarak saptandı. 13 olgu kronikleşti.Öğe Çocukluk çağında stafilokoksik pnömoniler(Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti, 1991) Devecioğlu, Celal; Haspolat, Yusuf Kenan; Donma, MetinStafilokok pnömonili 10 çocuk hasta sunulmuştur. Hastaların 9'u (%90) erkek idi. Pleural efüzyon 5, pnömotosel 4, pnömotoraks 4 ve pyopnömotoraks 1 olguda saptandı. Beş hastadan torasentez sıvısı, 3 hastada kan ve 5 hastadan apse kültüründen Staphylococcus aureus üretildi. Olgulara vankomisin+sefalotin (veya sefotaksim)+ amikasin uygulandı. Sekiz hasta iyileşti; 2 hasta eksitus oldu.Öğe Çocuklukta üriner infeksiyonda ampisilin sulbaktam’ın etkisi(Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi, 1989) Haspolat, Yusuf Kenan; Elevli, Murat; Yakut, İbrahim; Günbey, Sacit; Devecioğlu, CelalAmpisilin/Sulbaktam'ın idrar yolları enfeksiyonunda etkisi araştırıldı. Grubumuzda 54 hasta vardı. Hastalara tedavi öncesi ve sonrası rutin idrar tetkiki, idrar- kültür antibiyogram yapıldı. Çalışmamızın sonucuna göre sulbaktamın ampisiline kombine edilmesi ampisilinin etkisini artırmaktadır.Öğe Dicle Üniversitesi Çocuk kliniğinde 1990-1993 yılları arasında izlenen akut lösemi olgularının değerlendirilmesi(İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi-Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı, 1993) Narlı, Nejat; Kılınç, Metin; Karakaş, Zeynep; Hoş, Aziz; Kırıcı, Galip; Devecioğlu, Celal; Gökten, İmadettin; Haspolat, Yusuf Kenan; Taş, M. Ali; Ay, ErhanDicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalında Ocak 1990-Mart 1993 arasında izlenen akut lösemi tanısı konan 76 hasta, yaş, cins, klinik, laboratuvar bulguları, tedavi sonuçları ve komplikasyonlar açısından retrospektif olarak değerlendirildi.Öğe Hematolojik maligniteli febril nötropenik hastaların tedavisinde ampirik meropenem monoterapisinin seftazidim+amikasin kombinasyonu ile karşılaştırılması(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 1999) Söker, Murat; Haspolat, Yusuf Kenan; Devecioğlu, Celal; Taş, M. AliMart 1997-Nisan 1999 arasında, hematolojik maligniteli hastalarda gelişen yüksek riskli febril nötropenide ampirik menoperem (M) monoterapisi ile seftazidim+amikasin (SA) kombinasyonunun etkilerini araştırmak amacıyla; yaşları 2-14 yıl arasında (7.9+-4.1 E/K:1.1) değişen 41 maligniteli hastada görülen 66 febril nötropeni epizodu (31'i (%47) M grubu; 35'i (%53) SA grubu) prospektif, randomize olarak değerlendirilmiştir.Öğe Henna induced acute hemolysis : Henna induced acute hemolysis in a G6PD-deficient patient: A case report(Japan Pediatric Society, 2000) Söker, Murat; Devecioğlu, Celal; Haspolat, Yusuf Kenan; Dikici, Bünyamin; Doğru, ÖmerLawsone is a chemical present in henna, the crushed leaves of which are used worldwide as a cosmetic agent to stain hair, skin and nails. Vitro observations showed that lawsone was capable of causing oxidative hemolysis in a dose dependent manner in rats.Öğe Henna-induced hemolytic anemia and acute renal failure(2001) Katar, Selahattin; Taş, M. Ali; Doğru, Ömer; Devecioğlu, CelalHenna is a traditional cosmetic agent and is used worldwide, especially in the Middle East. Its active agent is lawsone (2-hydroxy-1,4-naphthoquinone). Henna is not only applied to hands or hair as a cosmetic agent in traditional ceremonies, but is also applied to the body on lesions in the treatment of seborrheic dermatitis or fungal infections. However, its application over the body or in newborns is rare. Here we report a 27-day-old boy who developed hemolytic anemia and acute renal failure following topical application of henna to his abdomen, intertriginous region and legs to treat diaper rash.Öğe Hipertiroidi ve hipotiroidili hastalarda serum alkalen fosfataz düzeyi ile karaciğer fonksiyonlarının ilişkileri(1985) Devecioğlu, Celal[Özet Yok]Öğe Hipoksik iskemik ensefalopatili 80 term yenidoğan hastanın değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Katar, Selahattin; Devecioğlu, Celal; Sucaklı, İclal Ayrancı; Taşkesen, MustafaBu çalışmada 2005 Ocak - 2006 Nisan tarihleri arasında Yenidoğan ünitemizde izlenen ve hipoksik iskemik ensefalopati (HİE) tanısı konulan 80 term hastanın etyoloji, klinik, laboratuvar özellikleri ve mortalite oranları retrospektif olarak incelendi Hastaların 24 (% 30)’ü kız, 56 (% 70’i)’sı erkek idi. Gestasyonel yaş ortalaması 38.6 ± 1,3 hafta ve ortalama doğum ağırlığı 3156±561gram idi. Hastaların 37 (% 46.25)’si sezaryen, 43 (% 53.75)’ü ise normal vaginal yolla, 8 (% 10)’i evde ve 72 (% 90)’si ise hastanede doğmuştu. Hastalarımızın % 31.25’inde zor doğum, mekonyumlu doğum, müdahaleli doğum gibi doğuma ait nedenler, % 66.25’inde preeklampsi veya eklampsi, diabet gibi gebeliğe ait nedenler saptandı. Hipoksik iskemik ensefalopati Sarnat&Sarnat’a göre 33 hasta (41.25) Evre 1, 20 hasta (% 25) Evre 2, 27 hasta ise (% 33.75) Evre 3 olarak değerlendirildi. Hastaların % 33.75’inde konvulziyon gözlendi. Hastanede kalım süresi yaşayanlarda ortalama 10.6±7.7 gün ve ölenlerde ise 4.2±3.4 gün idi. Santral sinir sistemi dışındaki organ tutulumları içinde en çok etkilenen organ karaciğer ve böbrek idi ve mortalite oranı % 30 olarak saptandı. Perinatal asfiksi neonatal mortalitenin halen en önemli nedenlerinden biri olarak devam etmektedir. Özellikle sosyo-kültürel ve eğitim düzeyinin düşük olduğu bölgelerde hipoksik iskemik ensefalopati mortalite ve morbidite açısından önemli bir sağlık sorunu olarak gözlenmektedir.Öğe The in vitro antibacterial and antifungal effect of honey(The Indian Medical Association, 1992) Haspolat, Yusuf Kenan; Elevli, Murat; Yakut, İbrahim; Hoşoğlu, Salih; Devecioğlu, CelalIn this study, pure, unboiled, commercial honey and a dilutation of percent honey, 50 percent distilled water were inoculaled with a variety of microorganisms. Honey effect on these microorganisms was studied, and it was found that honey is effective on many bacteria and candida albicans.Öğe İntraventrikuler Kanamaya Bağlı Hipertansiyon: Olgu Sunumu(2020) Katar, Selahattin; Devecioğlu, CelalYenidoğan hastalarda hipertansiyon karşılaşılan önemli bir sorundur. Bu makalede, intraventiküler hemorajiyebağlı hipertansiyon gelişen prematüre bir olgu sunuldu. Hipertansiyon gelişen hastanın yapılan transfontanel ultrasonografide intraventriküler hemoraji saptandı. Hastaya furosemid ve kaptopril tedavisi başlandı. İntraventrikülerkanama sonrası hidrosefali giderek artınca, beyin cerrahisi tarafından ventrikülo-subgaleal şant takıldı. Takipte kanbasıncı normal seyreden hastanın furosemid ve kaptopril tedavisi kesildi. Taburcu olduktan sonraki kontrollerde dehastanın kan basıncı normal düzeyde izlendi.Öğe Investigation of the treatment protocols in the acute immune thrombocytopenic purpura during the childhood(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1995) Haspolat, Yusuf Kenan; Söker, Murat; Devecioğlu, Celal; Günbey, Sacit; Taş, M. Ali; Uysalol, Metin122 patients with acute immune thrombocytopenic purpura who were hospitalized in Dicle University Faculty of Medicine, Department of Hematology-Oncology between 1989 and 1993 were reviewed. In 30 (24%) patients, 0.5-1 g/kg/day immunoglobulin was administered as an intravenous infusion for 3 days and compared with other treatment protocols.Öğe Ketoasidoz komasındaki hastalarda sık rastlanan infeksiyonlar(Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği, 1990) Yakut, İbrahim; Devecioğlu, Celal; Haspolat, Yusuf Kenan; Kılınç, MetinJuvenil diabetes mellitus'da infeksiyonlara hassasiyet, immun cevabın azalmasına, nötrofil kemolaksisinin ve fagositoz'un azalmasına ve lenfosit transformasyonunun bozulmasına bağlanmaktadır. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği'ne ketoasidoz komasında gelen tip 1 juvenil diabetes mellituslu hastalarda infeksiyon sıklığı, 29 hastada incelendi. Hastalarımızda idrar yolu infeksiyonu, üst solunum yolları infeksiyonu ve aksiğer infeksiyonu sık olarak tespit edildi. Ketoasidoz komasında gelen hastalarda sıvı elektrollit ve insülin tedavisinin yanında infeksiyon tedavisinin önemi vurgulandı.Öğe Konjenital diafragma hernili üç olgunun takdimi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Katar, Selahattin; Devecioğlu, Celal; Akay, Hatice ÖztürkmenKonjenital diafragma hernisi mortalite ve morbiditesi yüksek olan bir hastalıktır. Ultrasonografi ile prenatal tanı yüksek oranda konabilmektedir. Konjenital diafragma hernili vakaların uygun hazırlık ve tedavi ile yaşam şansı artmaktadır. Bu çalışmada sunulan üç olgu prenatal tanı konulmadan doğurtulmuştu. Olguların ikisi kız, biri erkek idi. Birinde sağ, ikisinde ise sol diafragma hernisi saptandı. Üç olgu da doğumdan sonra ilk 8 saat içinde kaybedildi. Bu çalışmadaki amaç, konjenital diafragma hernili olguların prenatal tanı konulması ile birlikte, doğumun yeterli donanımın olduğu merkezde gerçekleştirilmesi gerektiği, neonatolog ve pediatrik cerrahın kısa sürede uygun tedavi ve yaklaşımla yaşama şansını arttıracağını hatırlatmak istedik.Öğe Neonatal asphyxia: A study of 210 cases(2012) Üzel, Hülya; Devecioğlu, Celal; Yolbaş, İlyas; Güneş, Ali; Şen, Velat; Kelekçi, SelviAmaç: Perinatal asfiksi, yenidoğan döneminin önemli mortalite ve morbidite nedenlerinden biridir. Bu çalış- manın amacı yenidoğan asfiksisi için antenatal, natal ve postnatal risk faktörlerini araştırmak, perinatal asfiksili yenidoğanlarda bilinen risk faktörleri ile Sarnat ve Sarnat skorları ilişkisini ve risk faktörlerinin hastanede kalış süre- si ve sağkalım ile ilişkisini belirlemektir. Gereç ve yöntem: Bu çalışmada perinatal asfiksi tanısı alan 210 vakanın dosya kayıtları geriye dönük olarak in- celendi. Hastaların demografik özellikleri, risk faktörleri ve Sarnat and Sarnat klinik evreleme özellikleri analiz edildi. Bulgular: Hastaların %67,7’sinde antepartum, %91’inde intrapartum ve %29,5‘inde postpartum risk faktörü bulun- maktaydı. Yıllara göre incelendiğinde perinatal asfiksili olgu %28,1 oranında en fazla 2007 yılında görülürken yıllar içinde bir düşüş ile birlikte %21 oranında 2010 yı- lında tanı almıştı ve evre 3 olgu sayısı ve mortalite oranı anlamlı şekilde azalmıştı (p<0.05). Sonuç: Doğum sırasında ki daha az önlenebilir doğum asfiksisi nedenleri daha sık görülmektedir. Risk faktörleri- nin erken tespit edilmesi yanında uygun prenatal, natal ve postnatal bakım, düşük APGAR skorlu ve acil sezeryan doğumların azalması perinatal asfiksi sıklığını önemli öl- çüde azaltacaktır. Yoğun bakım ihtiyacı ve resüsitasyon yapılan yenidoğanların yeterli donanıma sahip merkezler- de izlenmesi de asfiksiye bağlı komplikasyonları azalta- cağını düşünüyoruz. Anahtar kelimeler: