Yazar "Üstün, Cemal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A Case of Asymptomatic Hepatitis A virus infection(Düzce Üniversitesi, 2007) Kara, İsmail Hamdi; Üstün, Cemal; Geyık, Mehmet Faruk; Dikici, BünyaminHepatitis A infection is a common infectious disease seen especially in children of developing countries. Personal contact is very considerable among the fecal-oral contagious diseases. A 11-yearsold girl, referring to outpatient clinics of department of family medicine, has the history of contact with her hepatitis A infected friend. Flu-like symptoms arose in 15 days after the contact. Any abnormal parameter except anti-HAV Ig M positiveness wasn’t detected in the laboratory studies. Biochemical parameters were reported as normal during the one-year period of routine control. It was assigned that anti-HAV Ig M, being positive since the beginning of the disease, turned to negative in the 12th month. Because no hepatitis A case after a contact history was established in the literature, existing case was distinguished to presentÖğe Beyin cerrahisi yoğun bakım ünitesi enfeksiyon etkenleri ve antibiyotik duyarlılıkları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2009) Güzel, Aslan; Aktaş, Gökhan; Çelen, Mustafa Kemal; Tatlı, Mehmet; Özekinci, Tuncer; Üstün, Cemal; Özkan, Ümit; Satıcı, Ömer; Ceviz, AdnanAmaç: Yoğun bakım ünite (YBÜ)’lerinin sıkça saptanan etkenlerinin ve bunların duyarlı oldukları antibiyotiklerin bilinmesi bunlara yönelik uygulanacak tedavilerin planlanmasında yarar sağlayabilir. Bu çalışmada nöroşirürji kliniği YBÜ’sinde alınan kültürlerden izole edilen etkenler ve antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Dicle Üniversitesi Araştırma Hastanesi Nöroroşirurji Kliniği’nde 2001-2005 yılları arasında değişik etyolojilerle yatırılıp, nöroroşirurji YBÜ’sinde 48 saatten uzun süre takip edilmiş hastaların dosyaları retrospektif olarak incelenerek alınan kültürler değerlendirildi. Bulgular: Beş yıllık sürede ameliyat edilen toplam 2197 hastanın 457’sinin NYBÜ’sinde izlendiği ve bunlardan toplam 1155 kültür örneğinin alındığı belirlendi. NYBÜ’sinde izlenen 123 olgudan alınan 317 kültürü pozitif örneğin 73’ü beyin omurilik sıvısı, 45’i yara yeri aspiratı, 47’si derin trakeal aspirat (DTA), 96’sı idrar, 27’si kan, 29’u damar yolu kateter ucu incelemeleriydi. En sık Staphylococcus aureus, koagülaz negatif stafilokok (KNS) bakterileri saptandı. BOS, kan ve yara yeri örneklerinden KNS, idrar örneklerinden Eschericha coli; DTA’dan Klebsiella pneumoniae; kan kateterlerinden Pseudomonas aureginosa en sık üreyen bakterilerdi. İzole edilen Gram pozitif suşların hiç birinde vankomisine direnç saptanmadı. Gram negatif suşlarda ise en etkili antibiyotiğin imipenem olduğu belirlendi. Sonuç: Nöroşirürji YBÜ’sinde en sık S aureus, KNS ve P. aureginosa, bakterilerinin izole edildi. Enfeksiyon kontrol önlemlerinin sıkı uygulanmasıyla bu infeksiyon oranlarında düşme sağlanabilir.Öğe Dicle Üniversitesi Hastanesi'nde alet ilişkili hastane infeksiyonları(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2007) Geyik, Mehmet Faruk; Üstün, Cemal; Hoşoğlu, Salih; Çelen, Mustafa Kemal; Ayaz, CelalDicle Üniversitesi Hastanesi’nde alet kullan›m› ve alet iliflkili hastane infeksiyonlar› (A‹H‹) irdelenmifltir. A‹H‹’lerin tan›mlanmas›nda Centers for Diseases Control and Prevention kriterleri kullan›lm›flt›r. A‹H‹ h›zlar› 1000 alet-gün say›s›na göre hesaplanm›flt›r. Bir y›ll›k sürede 2006 y›l›nda hastanemizde 42843 hasta izlenmifltir. Bu sürede 545 hastada 602 hastane infeksiyonu saptanm›flt›r. Bu infeksiyonlar›n 174’ü A‹H‹ olarak tan›mlanm›flt›r. A‹H‹’n›n 78’i üriner sistem infeksiyonu, 66’s› ventilatör iliflkili pnömoni ve 30’u santral venöz kateter infeksiyonu olarak belirlenmifltir. Araflt›rma sonucunda, 1000 alet kullan›m gününe göre santral venöz kateter iliflkili bakteriyemi 2.7, üriner kateter iliflkili üriner sistem infeksiyonu 2.4 ve ventilatör iliflkili pnömoni 12.7 olarak bulunmufltur. ‹nvaziv giriflim endikasyonlar›n›n iyi konulmas›, kullan›lan ekipman›n mümkün oldu¤unca erken ç›kart›lmas› A‹H‹ h›z›n› azaltacakt›r.Öğe Hastane kaynaklı çoklu antibiyotiğe dirençli Pseudomonas aeruginosa enfeksiyonlarında risk faktörleri araştırması(2017) Üstün, Cemal; Hoşoğlu, SalihGiriş ve Amaç: Pseudomonas aeruginosa, birçok antibiyotiğe karşı doğal dirençli olup yüksek morbidite ve mortalite ile seyreden ciddi hastane enfeksiyonlarına neden olabilir. Gelişen dirençlerin bir araya gelmesi ve antibiyotikler arasında çapraz direnç gelişimi, `'çoklu antibiyotik dirençli'' P. aeruginosa (ÇADPa) sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmada hastanemizde yatan hastalarda ÇADPa enfeksiyonlarının risk faktörleri araştırıldı. Materyal ve Metot: Dicle Üniversitesi Hastanesinde ÇADPa enfeksiyonu için risk faktörlerini belirlemek amacıyla prospektif olarak vaka-kontrol çalışması yapıldı. Hastalara, klinik örneklerden ÇADPa izole edilen bakterilerin kaydedilmesi ile ulaşıldı. ÇADPa ile hastane enfeksiyonu gelişen hastalar vaka grubu olarak alındı. İki farklı kontrol grubu oluşturuldu. Her vakadan sonra gelen uygun ilk hasta kontrol grubuna dahil edildi. Birinci kontrol grubunda (K?1) çoklu antibiyotik direnci olmayan P. aeruginosa suşları vardı. İkinci kontrol grubuna (K?2) ise çoklu antibiyotik direnci olmayan Gram negatif bakterilerin yaptığı hastane enfeksiyonları alındı. Vaka ve kontrol hastalarının demografik özellikleri, laboratuvar değerleri ve muhtemel ÇADPa risk faktörleri kaydedildi. ÇADPa suşlarının antibiyotik duyarlılıkları `'Disk Diffüzyon Testi'' (Oxoid) ile doğrulandı. ÇADPa gelişimi için risk faktörü olabilecek değişkenler tek değişkenli ve çok değişkenli lojistik regresyon analizi ile test edildi. Bulgular: Çalışmaya alınan hastalarda yaş ortalamaları vakaların 29,8 ± 27,2 yıl, K-1'de 29,2 ± 25,9 yıl, K-2'de 46,6 ± 24,8 yıl idi. Vakaların % 59'u, K-1'in % 69'u, K-2'nin % 61'i erkekti. Tek değişkenli analizde her iki grupta da çok sayıda değişken risk faktörü olarak görülmekteydi. Çok değişkenli analize göre K?1 ile karşılaştırıldığında anlamlı olan risk faktörleri; Karbapenem kullanımı (p<0,011; RR=5,71), uzun süreli hospitalizasyon (p<0,006; RR=4,12), İnvaziv girişim sayısı ?3 (p<0,018; RR=4,68), Kronik bakım hastası (p<0,027; RR=0,35), Risk faktör fayısı ?7 (p<0,009; RR=7,41), Geçirilmiş cerrahi operasyon (p<0,001; RR=0,83) ve Total parenteral nütrisyon (p<0,016; RR=0,14) idi. Çok değişkenli analize göre K?2 ile karşılaştırıldığında ise anlamlı risk faktörleri; Karbapenem kullanımı (p<0,022; RR=29,2), uzun süreli hospitalizasyon (p<0,041; RR=6,61), İnvaziv girişim sayısı ?3 (p<0,002; RR=208), Kronik bakım hastası (p<0,018; RR=0,28), Yanık (p<0,001; RR=734), Pnömoni (p<0,012; RR=0,17) ve Sepsis (p<0,005; RR=0,35) olarak bulundu. Sonuç: ÇADPa ciddi bir sağlık problemi olmaya devam etmektedir. Özellikle hastanede uzun süre yatan, çok sayıda invaziv girişim yapılan, uzun süreli antibiyotik (özellikle karbapenem) kullanımı olan ve çok sayıda başka hastalığı olanların ÇADPa gelişimi açısından dikkatle izlenmesi gerekmektedir.Öğe İmipenem ilişkili konvülziyon: Olgu sunumu(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2007) Üstün, Cemal; Geyik, Mehmet Faruk; Avcı, Alper; Parlak, Zafer; Ayaz, CelalBeta-laktam grubu antibiyotiklerinin nadir görülen yan etkilerinden biri de konvülziyondur. Acil servise yüksek atefl, öksürük ve solunum s›k›nt›s›yla gelen dokuz yafl›nda erkek hasta ampiyem tan›s›yla yat›r›lm›fl, ampiyem materyalinden yap›lan kültürde GSBL positif Pseudomonas aeruginosa üremifltir. Tedavide imipenem/silastatin ile birlikte amikasin verilmifltir. Klinik ve laboratuvar olarak düzelen hastada tedavinin 18. gününde tonik-klonik kas›lmalarla seyreden konvülziyon geliflmifl, konvülziyonlar imipenem/silastatin tedavisine ba¤lanm›fl ve antibiyoterapi kesilmifltir. Antiepileptik tedavi bafllanan hastada yap›lan incelemelerde konvülziyonu aç›klayacak baflka bir patoloji bulunamam›flt›r. Hasta yat›fl›n›n 21. gününde flifa ile tabucu edilmifltir.Öğe Jeneralize tetanozda kasılmalar için propofol kullanımı: Olgu sunumu(2006) Hoşoğlu, Salih; Geyik, Mehmet Faruk; Çelen, Mustafa Kemal; Eraydın, Hakan; Ayaz, Celal; Üstün, CemalTetanoz nadir görülen mortalitesi yüksek bir hastalıktır. Ağır olgularda kasılmaların kontrolü her zaman kolay olmamaktadır. Propofol bu amaçla kullanılıp başarılı olunabilen ancak oldukça pahalı ilaçlardan biridir. Acil servise çenede kilitlenme ve jeneralize kas spazmlarıyla gelen 40 yaşında erkek hasta tetanoz tanısıyla kliniğe yatırıldı. Trakeostomi açılan hastaya klindamisin, tetanoz antitoksini ve kasılmalar için diazepam tedavisi uygulandı. Şiddetli kasılmaları devam eden hastaya 600 mg/gün diazepam verilmesine rağmen kasılmaları kesilmedi. Hastaya anesteziyoloji görüşü alınarak propofol 1 mg/kg/saat intravenöz olarak verildi. Propofol infüzyonu ile kasılmalar sona erdi. Hasta yatışının beşinci gününde kardiyopulmoner arrest nedeniyle kaybedildi. Bu olguda; genel anestezik olarak kullanılan propofolun diazepama yanıt vermeyen jeneralize tetanozda etkili olduğu görüldü. İlk seçenek olmasa da inatçı kasılmalarda propofol diazepama alternatif olarak kullanılabilir.Öğe Surveillance of nosocomial infections in Dicle University Hospital: A ten-year experience(2008) Hoşoğlu, Salih; Geyik, Mehmet Faruk; Çelen, Mustafa Kemal; Üstün, Cemal; Ayaz, CelalAmaç: Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde (DÜH) nozokomiyal infeksiyon (Nİ) surveyans programının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem ve Gereç: Bu prevelans çalışması DÜH’de 1997-2006 yılları arasında prospektif olarak yapıldı. Nİ’ler İnfeksiyon Kontrol Ekibi tarafından aktif surveyansla, Centers for Diseases Control and Prevention (CDC) ölçütlerine göre National Nosocomial Infections. Surveillance System (NNIS) metoduyla izlendi. İnfeksiyon kontrol doktoru ve iki hemşireden oluşan ekip haftada iki gün klinikleri ziyaret etti. Bütün Nİ’li hastalar standart bilgi formuna kaydedildi. Bulgular: On yıl boyunca, 250209 hastane yatışında, 3075 hastada 3382 Nİ atağı tespit edildi. Tüm insidans oranları (Nİ/100) ve insidans dansitesi (Nİ/1000 hastanede kalış günü) sırasıyla % 1.4 (0.8-2.5/100) ve 1.7/1000 hasta günü (0.7-2.5/1000) olarak bulundu. Nİ’ler sıklıkla yoğun bakım ünitesinde (1000 yatak gününe 20.1 atak), yanık ünitesinde (1000 yatak gününe 14.5 atak) ve nöroloji servisinde (1000 yatak gününe 3.7 atak) görüldü. Yerleşim yerine göre en fazla üriner sistem infeksiyonları (%24), kan dolaşım infeksiyonları (% 22), pnömoni (% 13) ve cerrahi alan infeksiyonları (% 13) görüldü. En sık görülen mikroorganizmalar Escherichia coli (% 26), Pseudomonas aeruginosa (% 15), koagülaz-negatif stafilokoklar (%14) ve Staphylococcus aureus (%13) idi. Amikasin ve meropenem Gram-negatif bakterilere karşı en etkili ajanlardı. S. aureus izolatları içerisinde metsilin direnci % 67 bulundu ve tamamı vankomisin duyarlıydı. Sonuç: Bu çalışma uygun müdahalelerle Nİ oranlarının azaltılabileceğini göstermektedir. DÜH ‘ta surveyans çalışmaları yoğun bakım ünitesi, yanık ünitesi ve nöroloji servisine odaklanmalıdır. Gram-negatif hastane patojenleri kullanılan antibiyotiklerin bazısına yüksek oranda dirençlidir. DÜH’de üriner sistem infeksiyonları en sık rapor edilen Nİ’dirÖğe Two cases of bacterial meningitis accompanied by thalidomide therapy in patients with multiple myeloma: is thalidomide associated with bacterial meningitis?(2009) Paşa, Semir; Altıntaş, Abdullah; Çil, Timuçin; Üstün, Cemal; Bayan, Kadim; Danış, Ramazan; Urakçi, Zuhat; Tüzün, Yekta; Ayyıldız, OrhanMorbidity and mortality in multiple myeloma is often attributed to life-threatening infections. A defect in humoral immunity has been proposed for the predisposition to bacterial infections. Most of the infections are of bacterial origin, and the most serious are septicemia, meningitis, and pneumonia. Thalidomide is a drug with pleiotropic effects. The immunomodulatory effects of thalidomide are at least partially mediated through its ability to down-regulate the pathogenic over-production of tumor necrosis factor-alpha (TNF-?). TNF-? is a cytokine that plays a central role in the regulation of the host immune and inflammatory response to infection. In the central nervous system, TNF-? is involved in induction of a fever response and triggers the release of other cytokines, and may also influence transport of compounds into the brain, leading to cerebrospinal fluid leukocytosis, increased protein influx, and lactate accumulation. Thalidomide has been shown to down-regulate the production of TNF-?. On the other hand, knowledge of the effects of thalidomide on granulocyte functions is limited. Thalidomide has been shown to attenuate neutrophil adhesion and chemotaxis. We present herein two cases of Streptococcus pneumoniae bacterial meningitis that developed soon after the initiation of thalidomide treatment, and discuss the effect of thalidomide on the immune system. Although, it is not clear whether thalidomide caused the development of the bacterial infections and meningitis, or what its pathogenetic mechanisms are, physicians should be alert for signs and symptoms of meningitis in patients with multiple myeloma who are treated with thalidomide, especially those in neutropenic states.