Yazar "Yüksel, Hatice" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ankilozan spondilit hastalarında serum ADMA düzeyleri ve aortun elastik özelliklerinin değerlendirilmesi(Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2013) Kaya, Hasan; Tekbaş, Ebru Öntürk; Ertaş, Faruk; İnci, Ümit; Oylumlu, Mustafa; Yüksel, Murat; Aydın, Mesut; Batmaz, İbrahim; Yüksel, Hatice; Ülgen, Mehmet SıddıkÖz: Giriş: Ankilozan spondilit kronik infl amatuvar bir hastalık olup, kardiyovasküler komplikasyonlarla ilişkili olabilmektedir. Bu çalışmada amacımız, kardiyak tutulum olmayan ankilozan spondilit hastalarında aortun elastik özellikleri ile serum asimetrik dimetilarjinin (ADMA) düzeylerinin araştırılmasıdır.Hastalar ve Yöntem: Elli beş ankilozan spondilit hastasıyla benzer yaş ve cinsiyette 30 sağlıklı birey çalışmaya alındı. Açlık glukoz, serum lipidleri, C-reaktif protein (CRP), eritrosit sedimentasyon hızı (ESH) ve ADMA düzeyleri çalışıldı. Aortik strain, distensibilite ve sertlik indeksi transtorasik ekokardiyografi de aort çapı ölçümleri ve eş zamanlı kan basıncı ölçümleriyle hesaplandı. Bulgular: Ankilozan spondilit grubunda ESH ve CRP düzeyleri yüksekti. Serum ADMA düzeyleri ankilozan spondilit grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksekti (0.76 ± 0.19 ve 0.55 ± 0.12, p< 0.001). Alt grup analizinde, anti-TNF-alfa tedavisi alan grupta konvansiyonel tedavi grubuna göre daha düşük ADMA düzeyi ölçüldü (0.68 ± 0.15 ve 0.87 ± 0.18, p< 0.001). Ortalama aortik strain ve distensibilite değerleri ankilozan spondilit grubunda daha düşük iken, sertlik indeksi daha yüksek saptandı. Korelasyon analizinde ADMA düzeyleri ile aortun elastik özellikleri arasında ilişki izlenmezken, ankilozan spondilit grubunda hastalık süresi ile aortik strain ve distensibilite arasında ters yönde anlamlı korelasyon izlendi.Sonuç: Çalışmamızda elde ettiğimiz sonuçlar kardiyak tutulumun olmadığı ankilozan spondilit hastalarında aortik elastisitenin bozulduğunu ve ADMA düzeylerinin arttığını göstermektedir. Ayrıca, aortun elastik özellikleri ile ADMA düzeyleri arasında anlamlı ilişki saptanamamıştır.Öğe Comparison of fully automated urine sediment analyzers H800-FUS100 and labumat-urised with manual microscopy(John Wiley & Sons Inc, 2013) Yüksel, Hatice; Kılıç, Elif; Ekinci, Aysun; Evliyaoğlu, OsmanBackground: Recent technical developments have focused on the full automation of urinalyses, however the manual microscopic analysis of urine sediment is considered the reference method. The aim of this study was to compare the performances of the LabUMat-UriSed and the H800-FUS100 with manual microscopy, and with each other. Methods: The urine sediments of 332 urine samples were examined by these two devices (LabUMat-UriSed, H800-FUS100) and manual microscopy. Results: The reproducibility of the analyzers, UriSed and Fus100 (4.1-28.5% and 4.7-21.2%, respectively), was better than that with manual microscopy (8.5-33.3%). The UriSed was more sensitive for leukocytes (82%), while the Fus-100 was more sensitive for erythrocyte cell counting (73%). There were moderate correlations between manual microscopy and the two devices, UriSed and Fus100, for erythrocyte (r = 0.496 and 0.498, respectively) and leukocyte (r = 0.597 and 0.599, respectively) cell counting however the correlation between the two devices was much better for erythrocyte (r = 0.643) and for leukocyte (r = 0.767) cell counting. Conclusion: It can be concluded that these two devices showed similar performances. They were time-saving and standardized techniques, especially for reducing preanalytical errors such as the study time, centrifugation, and specimen volume for sedimentary analysis; however, the automated systems are still inadequate for classifying the cells that are present in pathological urine specimens. (C) 2013 Wiley Periodicals, Inc.Öğe Depolama Sıcaklığı ve Süresinin Serum Lityum ve Total Valproik Asit Düzeylerinin Ölçüm Sonuçlarına Etkisi(2014) Arslan, Rahile; Çolpan, Leyla; Toprak, Gülten; Yüksel, Hatice; Kaplan, İbrahim; Evliyaoğlu, OsmanAmaç: Lityum ve valproik asit psikiyatrik ve nörolojik hastalıklarda kullanılan ilaçlardandır. Tedavi aralı- ğının darlığı ve oldukça geniş yan etkisinden dolayı bu ilaçların serum düzeylerinin doğru ölçümleri önemlidir. Laboratuvarda veya laboratuvara numuneleri teslim sürecinde teknik sorunlar nedeniyle numunelerin analizi gecikebilmektedir. Sorun aynı gün çözülemiyorsa, buzdolabında bekleme süresi uzayabilir. Numunelerin uzun süreli ve uygunsuz sıcaklıkta depolanmasının yanlış sonuçlara neden olabileceği bilinmektedir. Bu çalışmada, depolama sıcaklığı ve süresinin lityum ve total valproik asit düzeylerinin, stabilitesine etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışma için lityum ve valproik asit kullanan 15'er hastadan alınan numuneler üçe ayrıldı. Birinci numuneler, hemen çalışıldıktan sonra oda sıcaklığında (24°C -26°C) 24 saat bekletilip tekrar çalışıldı. Hemen çalışılan örnekler bazal değer olarak kabul edildi. İkinci numuneler, +4°C'de saklandı 24 ve 48 saat sonra çalışıldı. Üçüncü numuneler ise -20°C'de 1 ay bekletildikten sonra çalışıldı. Çalışma enzimle birleştirilmiş immunoassay tekniği (EMIT) ile çalışıldı. Sonuçlar Wilcoxon testi ile karşı- laştırıldı. Bulgular: Lityum düzeylerinde hemen çalışılan ve -20°C'de 1 ay bekletildikten sonra çalışılan örnekler arasında (p=0.003) (değişim değeri %14.28); hemen çalışılan ve oda sıcaklığında (24°C -26°C) 24 saat bekletilip çalışılan örnekler arasında (p=0.001) (değişim değeri %47.14) istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı. Diğer sonuçlarda ise anlamlı bir farklılık gözlenmedi. Valproik asit düzeylerinde de aynı şekilde; hemen çalışılan ve -20°C'de 1 ay bekletildikten sonra çalışılan örnekler arasında (p=0.015) (değişim değeri %15.78) istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı. Diğer sonuçlarda anlamlı bir farklılık yok idi. Sonuç: Lityum içeren serum örnekleri hemen çalışılamayacağı zaman +4°C'de 2 güne kadar saklanabilir. Ancak örnekler oda sıcaklığında bekletilmemeli veya dondurulmamalıdır. Valproik asit örnekleri ise oda sıcaklığında 1 gün bekletilebilir veya +4°C'de 2 güne kadar saklanabilir, ancak örnekler dondurulmamalıdırÖğe Epilepsili hastalarda serum paraoksonaz-1 aktivitesi ve malondialdehit düzeyleri(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Çevik, Mehmet Uğur; Varol, Sefer; Yücel, Yavuz; Akıl, Eşref; Çelepkolu, Tahsin; Arıkanoğlu, Adalet; Yüksel, Hatice; Aluçlu, Mehmet UfukAmaç: Amacımız epilepsili hastalarda serumda antioksidan olarak paraoksonaz-1 (PON-1) aktivitesi ve malondialdehit (MDA) (oksidatif stres parametresi) düzeylerini değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Çalışmaya kırk beş epilepsi hastası alındı ve kontrol sağlıklı 45 kişi ile karşılaştırıldı. Serum MDA düzeyleri ve PON-1 aktiviteleri sırasıyla Ohkawa ve Eckerson metodları ile ölçüldü. Bulgular: Serum MDA seviyeleri hasta grubunda (3,97±0,71 nmol/mL) kontol grubuna (3,52±0,95 nmol/mL) göre anlamlı yüksek (p = 0,015) iken, PON-1 aktiviteleri hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı düşük bulundu (45,17±29,70 U/L ve 66,50±46,15 U/L, p= 0,011). Sonuç: Epilepside reaktif oksijen türlerinin seviyelerinin artması oksidatif stresin bir sonucu olabilir. Bu sebeple antioksidan olarak PON-1 aktivitesi azalırken, MDA düzeyleri artabilir.Öğe İdrar kültürü testi gerekliliğini öngörmede tam otomatik idrar analizi sonuçlarının performansı(Modestum Publishing Ltd., 2014) Yüksel, Hatice; Kaplan, İbrahim; Dal, Tuba; Kuş, Seyit; Toprak, Gülten; Evliyaoğlu, OsmanAmaç: Tam idrar analizi ve idrar kültürü idrar yolu enfeksiyonlarının tanısı için sıklıkla yapılan incelemelerdendir. Çalışmamızın amacı tam idrar analizinin tanısal performansını ve idrar kültürü gerekliliğini belirlemedeki rolünü incelemektir.Yöntemler: İdrar kültürü ve tam idrar analizi sonucu olan 362 hasta sonucu retrospektif olarak incelendi. Kültür sonuçları referans kabul edilerek, idrarın kimyasal ve mikroskopik incelemesinde, idrar yolu enfeksiyonu göstergesi olabilecek testlerin tanısal doğruluk parametreleri hesaplandı ve kültür istemini öngörmedeki performansı değerlendirildi.Bulgular: Toplam 362 hastaya ait idrar kültürü sonuçlarının %67 si negatifti ve bu kültür sonucu negatif olan örneklerin %50,4 ünde kimyasal analizde lökosit esteraz, nitrit ve mikroskopik analizde lökosit ve bakteri sonuçları normal olarak bulundu. Tanısal doğruluk hesaplamalarında, lökosit esteraz (%86,1) ve mikroskopide lökosit (%88,0) testlerinin sensitiviteleri yüksek bulunurken, nitrit (%95,4) ve bakteri (%86,6) incelemelerinin spesifiteleri yüksek bulundu. Mikroskopide lökosit incelemesi için yapılan ROC analizinde eğri altındaki alan 0,852 olarak hesaplandı. Sonuç: Tam otomatik idrar cihazları, tam idrar analizi için yeterli tanısal doğruluğu sağlayabilmektedir. Tam idrar analizi sonuçlarının etkin bir şeklide değerlendirilmesi kültür istemleri için gerekliliği öngörebilir ve laboratuvarlarda özellikle iş yükü ve maliyetin azalmasına katkı sağlayabilir.Öğe Levels of neopterin and other inflammatory markers in obese and non-obese patients with polycystic ovary syndrome(International Scientific Literature Inc., 2015) Ağaçayak, Elif; Tunç, Senem Yaman; Sak, Sibel; Başaranoğlu, Serdar; Yüksel, Hatice; Turgut, Abdulkadir; Gül, TalipBackground: We aimed to measure the levels of inflammatory markers and neopterin in obese and non-obese patients with PCOS by using 2 separate control groups with matching body mass index (BMI). Material/Methods: A total of 60 women of reproductive age with (n=30) and without (n=30) PCOS were included in this study. Based on their BMI, patients with PCOS were divided into 2 groups as obese (n=15) and non-obese (n=15) PCOS groups. In addition, 2 BMI-matched control groups were formed. Neopterin, tumor necrosis factor-? (TNF-?), interleukin-6 (IL-6), C-reactive protein (CRP), neutrophil-to-lymphocyte ratio (N/L ratio), and vitamin B12 were assessed by complete blood count. Results: No significant difference was found between patients with PCOS and control subjects in neopterin, IL-6, TNF-?, and CRP levels. However, N/L ratio levels were significantly higher (p 0.045) and vitamin B12 levels were significantly lower (p 0.033) in patients with PCOS compared to control subjects. No statistically significant difference was found between obese and non-obese patients with PCOS and control subjects in neopterin, IL-6, TNF-?, and N/L ratio levels. However, CRP levels were significantly higher in obese patients with PCOS compared to obese control subjects (p 0.007). Conclusions: It can be concluded that inflammatory activity is increased in patients with PCOS, can lead to an increased risk for atherosclerosis, and this increase is not caused by obesity but rather by the polycystic ovary syndrome itself. However, studies with larger sample sizes are needed in this area.Öğe Lipid panel with Non-HDL cholesterol and total cholesterol/HDL cholesterol ratio(Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2015) Yüksel, Hatice; Kaplan, İbrahim; Celepkolu, Tahsin; Toprak, Gülten; Aydeniz, Nurefşan; Etik, Emel; Çolpan, LeylaOBJECTIVE: In our study, the importance of the computational tests such as non-HDL cholesterol and Total cholesterol to HDL ratio for evaluating blood lipid levels were investigated.METHODS: The measured and calculated lipid parameters of 683 patients whose test inputs were done from Family Medicine Clinic were evaluated. The number of the patients were determined who had high Non-HDL cholesterol and total cholesterol / HDL cholesterol however the the routine lipid parameters were in the acceptable range.RESULTS: According to our results, 45 6.6% patients had high non-HDL cholesterol values and 127 %18,6 patients had high TC / HDL-cholesterol levels. Also, there were 11 1.6% patients with high non-HDL-cholesterol levels, and 39 %5,7 patients with high TC / HDL cholesterol ratio, while all routine lipid parameters were in acceptable limits. CONCLUSION: The addition of Non-HDL cholesterol and TC / HDL-cholesterol ratio to routine laboratory results would be beneficial because it can create an alert to clinicians in terms of lipid disorders.Öğe Multipl sklerozlu hastalarda serum prolidaz ve iskemi modifiye albümin düzeyleri(2012) Çevik, Mehmet Uğur; Arıkanoğlu, Adalet; Yücel, Yavuz; Aluçlu, Mehmet Ufuk; Akıl, Eşref; Varol, Sefer; Yüksel, HaticeAmaç: Multipl skleroz (MS) hastalarında oksidan moleküller olan serbest radikallerin arttığı ve antioksidan moleküllerin düzeylerinin azaldığı bilinmektedir. İskemik modifiye albüminin oksidatif stresi gösterebilecek biyolojik bir belirteç olduğu savunulmaktadır. Bu çalışmanın amacı MS ve oksidatif stres ilişkisini göstermektir.Gereç ve yöntem: Kırk iki MS hastası (30 kadın, 12 erkek) ve 30 sağlıklı kontrol (21 kadın, 9 erkek) bireyde iskemik modifiye albümin düzeyleri ve prolidaz aktivitesi ölçüldü. Bulgular: İskemik modifiye albümin düzeyleri MS hastalarında (73,07±26,53 ng/mL) kontrol grubuna (60,18±18,01 ng/mL) göre anlamlı düzeyde yüksek bulundu (p=0.024). Hasta ve kontrol grupları arasında prolidaz seviyeleri açısından ise anlamlı fark saptanmadı (p =0.856). Sonuç: İskemik modifiye albümin düzeylerinin artışı multipl skleroz hastalarında oksidatif stresin rolünü destekler.Öğe Obstrüktif uyku apne sendromlu hastalarda uyku parametreleri ile oksidatif stres arasındaki ilişki(Modestum Publishing Ltd., 2014) Abakay, Özlem; Şen, Hadice Selimoğlu; Yüksel, Hatice; Palancı, Yılmaz; Yılmaz, Süreyya; Tanrıkulu, Abdullah Çetin; Abakay, AbdurrahmanAmaç: Oksidatif stress reaktif oksijen türevlerinin üretimi ve yıkılması arasındaki dengesizlik ile karakterizedir. Çalışmamızda Obstrüktif uyku apne sendromu (OUAS) hastalarında oksidan-antioksidan dengeyi gösteren bazı biyokimyasal faktörlerle hastalığın şiddetini yansıtan uyku parametreleri arasındaki ilişkiyi belirlemeyi amaçladık. Yöntemler: Çalışmaya Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Uyku merkezinde Polisomnografi kaydı yapılan toplam 93 hasta alındı. Her olgu tüm gece polisomnografi işlemine tabi tutuldu. Serum total oksidan seviyesi (TOS) ve total antioksidan seviyesi (TAS) düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 47,4 ± 7,2 yıldı. Hasta ve kontrol grupları arasında yaş, cins, vücut kitle indeksi ve semptom sıklığı açısından anlamlı fark saptanmadı (p>0,05).Hastaların apne hipopne indeksi (AHİ) ortalaması 25,1 adet/saat idi. Hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak farklı bulunan parametreler; apne-hipopne indeksi, arrousal indeksi, oksijen desatürasyon indeksi, serum TOS ve serum TAS idi (p<0,05). Hasta grubunda TOS ve TAS ortalaması sırasıyla 34,2 mmol /L ve 1,18mmol /L olarak saptandı. Kontrol grubunda ise TOS ve TAS ortalaması sırasıyla 21,7 mmol /L ve 1,54 mmol /L olarak saptandı. Aralarındaki farklar anlamlı idi (p<0,05). Sonuç: OUAS hastalarında oksidatif stres düzeyi artarken antioksidan düzeyinin azaldığını saptadık.Öğe Pemfigus vulgaris hastalarında serum sitokin düzeylerinin analizi(Galenos Yayınevi, 2015) Uçmak, Derya; Akkurt, Zeynep Meltem; Yüksel, Hatice; Arıca, MustafaAmaç: Pemfigus vulgaris, otoimmün kökenli, deride bül oluşumuyla seyreden bir deri hastalığıdır. Bu çalışmada pemfigus vulgarisli hastalarda T helper 1 (Th1) ve T helper 2 (Th2) ve T helper 17 (Th17) tiplerindeki sitokinlerin düzeylerini araştırmayı ve sağlıklı kontrollerle karşılaştırmayı hedefledik. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 37 pemfigus vulgaris hastası ile 35 sağlıklı birey dahil edildi. Hastalar deri ve mukoza tutulum derecesine göre hafif, orta ve şiddetli hastalık olarak üç alt grupta sınıflandırıldı. Serum interlökin (IL) -2, IL-4, IL-6, IL-8, IL-10, IL-12, IL-17A ve interferon (IFN)-γ düzeyleri enzyme-linked immunosorbent assay yöntemiyle ölçüldü. Serum sitokin düzeyleri, hasta alt grupları arasında ve hastalar ile kontroller arasında SPSS 15.0 programı kullanılarak karşılaştırıldı. Bulgular: Serum IL-2, IL-4, IL-6 düzeyleri pemfigus vulgarisli hastalarda kontrollere göre anlamlı derecede yüksekti (sırasıyla p<0,001, p<0,001, p<0,001). IL-6 düzeyleri hastalık şiddeti ile koreleydi (r=0,490, p=0,003). Serum sitokin düzeyleri hastalık alt grupları arasına göre anlamlı değildi. Sonuç: Çalışmamızda pemfigus vulgariste Th2 sitokinlerdeki artışın ön planda olduğu saptanmıştır. Sonuçlar, Th2 tipindeki sitokin yanıtlarının pemfigus vulgarisin patogenezinde önemli rol oynadığını desteklemektedir. (Türkderm 2015; 49: 25-30).Öğe The protective effect of ellagic acid against renal ischemia-reperfusion injury in male rats(Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2012) Bozkurt, Yaşar; Fırat, Uğur; Atar, Murat; Sancaktutar, Ahmet Ali; Pembegül, Necmettin; Söylemez, Haluk; Yüksel, Hatice; Alp, Harun; Bodakçı, Mehmet Nuri; Hatipoğlu, Namık Kemal; Büyükbaş, SadıkThe aim of this study was to evaluate the possible protective effect of ellagic acid (EA) on rats following renal ischemia–reperfusion (I/R) injury. Twenty-four Wistar rats were divided into three groups. Sham group underwent laparotomy then waited for 45 min without ischemia. I/R group were subjected to left renal ischemia for 45 minutes followed by 60 min of reperfusion. I/R+EA group were subjected to the same renal ischemia/reperfusion as the I/R group, were also given 85 mg/kg EA perorally 30 min prior to the ischemia. Malondialdehyde (MDA), total antioxidant capacity (TAC), total oxidant status (TOS), and oxidative stress index (OSI) were determined on the blood samples and kidney tissues. Histopathological analyses were conducted on the kidney tissues. I/R damage significantly increased serum MDA levels in the I/R group when compared with Sham group. Serum TAC level was significantly lower in I/R group than I/R+EA group. A significantly increase on OSI levels and decrease on TAC levels was found in the kidneys in I/R group. In I/R + EA group, EA reversed the negative effects of I/R injury. EA pretreatment was effective in decreasing tubular necrosis score. In conclusion; EA pretreatment ameliorated the oxidative damage and histopathological changes occurring following renal I/R injury.Öğe Serum cytokine levels in Behçet's disease(Wiley, 2015) Akkurt, Zeynep Meltem; Bozkurt, Mehtap; Uçmak, Derya; Yüksel, Hatice; Uçak, Haydar; Sula, Bilal; Özkurt, Zeynep Gürsel; Yıldız, Mehmet; Akdeniz, Dicle; Arıca, Mustafa; 0000-0003-3742-6075BackgroundThe aim of this study is to investigate and compare the serum levels of various cytokines in patients with Behcet's Disease and healthy controls. MethodsThirty-five patients with Behcet's disease and 29 age and sex-matched healthy controls were included in the study. The patients were separated into groups with active and inactive disease. Serum IL-2, IL-6, IL-8, IL-10, IL-17A, and IFN- levels were determined using the enzyme-linked immunosorbent assay method. Cytokine levels of the two patient groups and healthy controls were compared using SPSS 15.0. ResultsTen patients with active disease and 25 patients with inactive disease were present. Serum IL-8 levels of active BD patients were higher compared to inactive patients (P = 0.048) and healthy controls (P = 0.02). IL-8 levels were correlated with the duration of symptoms (r = 0.490, P = 0.003) and time passed since diagnosis (r = 0.579, P ? 0.001). ConclusionBehcet's disease involves complex interactions of cells of the immune system, mainly T lymphocytes and neutrophils. Further studies on the cytokine profile in Behcet's disease will aid in elucidation of its pathogenesis.Öğe Serum prolidase enzyme activity and oxidative status in patients with Behçet's disease(Taylor and Francis, 2014) Bozkurt, Mehtap; Yüksel, Hatice; Em, Serda; Oktayoğlu, Pelin; Yıldız, Mehmet; Akdeniz, Dicle; Nas, KemalObjectives: To assess serum prolidase enzyme activity and oxidative stress in patients with Behçet's disease (BD). Methods: The study population consisted of BD patients (n = 42) and healthy participants (n = 29). BD patients were classified as active (n = 18) or inactive (n = 24) according to disease activity. Serum prolidase enzyme activity, total antioxidant status (TAS), total oxidative status (TOS), oxidative stress index (OSI), and malondialdehyde (MDA) levels were measured. Results: In BD patients with active disease, serum prolidase activity was significantly higher compared with the inactive and control participants. Serum prolidase activity was also significantly higher in all BD patients in comparison with controls. Serum prolidase activity was also positively correlated with OSI, C-reactive protein, and active BD. MDA, TOS, and OSI levels were all significantly higher in the BD group when compared with the healthy control participants. Serum TAS levels were significantly lower in BD patients in comparison with healthy controls. Conclusion: High prolidase activity may indicate critical biological activities relevant to pathological events in BD, and this activity may be a biological indicator of disease. Further studies are needed to verify these findings.Öğe Sistemik skleroz’lu hastalarda leptinin kardiyovasküler sistem üzerine etkilerinin araştırılması(2013) Yüksel, Hatice; Batmaz, Ibrahim; Budulgan, Mahmut; Tekbaş, Ebru; Nas, Kemal; Tahtasız, Mehmet; Arıtürk, Zuhal AtılganAmaç: Sistemik sklerozda kardiyak tutulum görülebilmekte ve çoğunluklada sessiz seyretmektedir. Leptin sıklıkla hipertansiyon ve sempatik tonusun düzenlenmesi ile ilişkilidir ve leptin’in direkt etki ile ateroskleroz, endotel fonksiyon bozukluğu ve tromboz gelişiminde katkısı olduğu rapor edilmiştir.Bu çalışmanın amacı sistemik sklerozlu hastalarda leptinin kardiyovasküler sistem üzerine etkilerini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 27 sistemik skleroz’lu hasta ile kontrol grubu olarak 28 sağlıklı birey alındı. Tüm bireylerin klinik ve laboratuar parametreleri,24 saatlik Holter EKG ve ambulatuvar kan basıncı monitorizasyonu kaydedildi ve serum leptin düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Sistemik skleroz’lu hastalarda ortalama leptin seviyeleri daha düşükbulundu. Yirmi dört saatlik ambulatuvar tansiyon holter kayıtlarında ortalama sistolik ve diyastolik kan basıncı, gündüz sistolik ve diyastolik kan basıncı, gecesistolik ve diyastolik kan basıncı değerleri kontrol grubuna kıyasla sistemikskleroz’lu hastalarda daha düşük bulundu. Leptin ile kalp hızı değişkenliği parametreleri arasında ilişki saptanmadı. Leptin ile 24 saatlik ambulatuvar kan basıncı parametreleri arasında pozitif korelasyon saptandı. Sonuç: Sistemik skleroz’lu hastalarda azalmış serum leptin seviyeleri ve artmışortalama kalp hızı artmış sempatik aktivitenin sonuçları olabilir.