Yazar "Türkoğlu, Ahmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut nekrotizan pankreatitli hastalarda cerrahi tedavi sonuçları ve mortaliteye etkili faktörler(Modestum Publishing Ltd., 2012) Aliosmanoğlu, İbrahim; Gül, Mesut; Tekeş, Fırat; Türkoğlu, Ahmet; Ülger, Burak Veli; Uslukaya, Ömer; Oğuz, AbdullahAmaç: Akut nekrotizan pankreatit, seyri sırasında parankim nekrozu geliştiği için şiddetli akut pankreatit ile özdeşleşmiş, morbidite ve mortalitesi hala yüksek olan bir durumdur. Bu çalışmadaki amacımız akut nekrotizan pankreatit nedeniyle cerrahi uygulanan hastalarda mortaliteyi etkileyen faktörleri incelemek ve cerrahi tedavi sonuçlarımızı sunmaktır. Gereç ve yöntem: Kliniğimizde 2006-2012 yılları arasında akut nekrotizan pankreatit nedeniyle ameliyat edilen 38 hastanın özellikleri, Ranson ve APACHE II skorları retrospektif olarak kaydedildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen hastaların 11’i (%28.9) erkek, 27’si (%71.1) kadın ve yaş ortalamaları 55.1±16.0 idi. Yaş, C-reaktif protein, amilaz ve karaciğer enzimleri, pankreatit etiyolojisi, ameliyat sonrası görülen komplikasyonlar ile mortalite arasında ilişki saptanamadı (p>0.05). Beyaz küre değerleri, nekroz alanının genişliği, başvuru anındaki APACHE II ve Ranson değerlerinin mortalite üzerindeki ilişkisi anlamlı idi (p<0.05). Sonuç: Akut nekrotizan pankreatit tedavisi zor ve mortalite oranları hala yüksek seyreden bir hastalıktır. Çalışmamızda hastaların beyaz küre değerleri, Ranson değerleri, APACHE II skorlarının ve nekroz genişliğinin mortalite üzerine negatif etkili olduğunu saptadık. Hasta stabilize edilemiyorsa veya cerrahi için gereken endikasyonlar varsa, hasta ameliyat edilebilecek duruma gelir gelmez cerrahi planlanmalıdır.Öğe Ateşli silah yaralanması olan gebe hastada nonoperatif izlem: Olgu sunumu(Modestum Ltd., 2014) Türkoğlu, Ahmet; Gümüş, Metehan; Bozdağ, Zübeyir; Zengin, Yılmaz; Fındık, Fatih MehmetTorakoabdominal ateşli silah yaralanmalarında cerrahi ilk tedavi seçeneği olsa da, cerrahinin morbiditesi nedeniyle son zamanlarda nonoperatif tedavi gündeme gelmiştir. Gebe hastalarda ise nonoperatif tedavi konusunda henüz klinik tecrübe yoktur. Bu çalışmada ateşli silahla oluşmuş karaciğer yaralanması olan gebe bir hastanın nonoperatif yönetimi sunuldu. Ateşli silah yaralanması nedeniyle dış merkeze başvuran 18 yaşında ve 20 haftalık gebeliği olan hastaya orada yapılan bilgisayarlı tomografide karaciğer sol lobda laserasyon izlenmesi üzerine kliniğimize yönlendirildi. Hasta kliniğimize ulaştığında yaralanmanın üzerinden 8 saat geçmesine rağmen vital bulguları stabil olduğundan nonoperatif izlemeye karar verildi. Hasta yakın fizik muayene, yoğun bakım şartlarında monitorizasyon ve günlük ultrasonografi eşliğinde takip edildi. Takibinin 8. günü taburcu edildi. Ateşli silah yaralanmalarında nonoperatif izlem, hasta seçimi çok iyi yapılarak her hastaya uygun iyi bir strateji belirlenerek uygulanabilir. Gebe hastalar ise, iyi yönetildiğinde bu yaklaşımdan en çok yarar görebilecek bir hasta grubudur.Öğe Ateşli silahla oluşmuş dalak ve diyafram yaralanması olgusunda planlanmış geç laparoskopi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Türkoğlu, Ahmet; Gümüş, Metehan; Bozdağ, Zübeyir; Kuzu, Hekim; Zengin, YılmazTorakoabdominal ateşli silah yaralanması (ASY)’nda temel tedavi eksplorasyondur. Ancak seçilmiş olgularda konservatif yaklaşımlar giderek yaygınlaşmaktadır. Bu çalışmada geciktirilmiş cerrahi ile tedavi edilen ateşli silahla oluşmuş dalak ve diyafram yaralanmalı hastanın yönetimi sunuldu. ASY nedeniyle başvuran 37 yaşında erkek hastaya yapılan bilgisayarlı tomografide dalak üst polde yaralanma ve sol diyaframda yaralanma gözlendi. Vital bulguları stabil olan hastaya 3 günlük konservatif tedavi sonrası laparoskopik diyafram tamiri yapıldı ve hasta sorunsuz taburcu edildi. Diyafram yaralanmasına dalak yaralanması eşlik ettiği durumlarda acil cerrahi gerekmiyorsa ve hasta stabilse diyafram onarımı ertelenerek gereksiz splenektomi önlenebilir.Öğe Behçet hastasında gastrointestinal sistem perforasyonu olmadan pneumoperitoneum: Olgu sunumu(2012) Türkoğlu, Ahmet; Karabulut, Koray; Girgin, Mustafa; Dincer, Mürşit; Kırkıl, CüneytBehçet Hastalığı kronik inflamatuar bir hastalık olup, gastrointestinal tutulumu İntestinal Behçet hastalığı veya Entero-Behçet olarak da bilinir. En sık tutulum yeri ileoçekal bölge ve kolondur. Behçet Hastalığına bağlı intestinal ülserler perforasyona neden olabilmekte ve operasyon sonrası yüksek mortalite ve morbidite ile seyretmektedir ancak daha önce literatürde perforasyon olmaksızın Behçet hastalığına sekonder pneumoperitoneum gelişmiş olgu bildirilmemiştir.Öğe Erişkin çağı periferik lenfadenopatileri: Eksizyonel biyopsi uygulanan 67 hastanın sonuçları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Gül, Mesut; Aliosmanoğlu, İbrahim; Türkoğlu, Ahmet; Dal, Sinan; Taş, İlhan; Baç, BilselAmaç: Lenfadenopati pek çok hastalığın ilk bulgusu olabilir. Büyümüş lenf nodlarının etyolojik profili önemli ölçüde bölgesel farklılıklar gösterebilmektedir. Bu çalışmada kliniğimizde eksizyonel biyopsiyle tanı konmuş periferik lenfadenopatili hastalar incelendi. Yöntemler: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniği’nde 5 yıllık dönemde periferik lenfadenopati nedeniyle eksizyonel biyopsi yapılan 67 hastaya ait veriler geriye dönük olarak incelendi. Sonuçlar: Hastaların yaş ortalaması 37,9±15 olup, 29’u (%43,3) erkekti. Eksizyonel biyopsi uygulanan lenfadenopati bölgeleri sıklık sırasına göre aksiller (n=36; %53,7), inguinal (n=22; %32,8) ve servikal bölgeydi (n=9; %13,4). Patolojik incelemede, en sık maligniteler (n=23; %34,3) gözlendi. Maligniteler sıklık sırasına göre non-hodgkin lenfoma (n=11; %16,4), hodgkin lenfoma (n=7; %10,4) ve metastaz (n=5; %7,5) idi. İkinci sıklıkta tüberküloz lenfadenopati (n=20; %29,9) görüldü. Non-spesifik lenfadenit üçüncü sırada (n=19; %28,4) görülmüş olup; reaktif hiperplazi, benign foliküler hiperplazi, ve miksed foliküler hiperplaziyi içermekteydi. Granulomatöz lenfadenit (n=4; %5,9) ve sistemik lupus eritomatozis (n=1; %1,5) en az sayıda görüldü. Malign olgularda lenfadenopati çapı ve generalize lenfadenopati varlığı anlamlı olarak daha fazlaydı. Sonuç: Lenfadenopati tanısı için ince-iğne aspirasyon biyopsisi benign-malign ayrımında yararlı olabilir ancak tanı için yetersizlik durumuyla sık karşılaşılmaktadır. Ayrıca lenfoma tanısı için eksizyonel biyopsi gerekir. Eksizyonel biyopsi, minimal morbidite ve mortalite ile güvenli bir şekilde uygulanabilen bir tanı yöntemidir. Öte yandan, özellikle tüberküloz lenfadenopati olgularında insizyonel biyopsi sinüs ve fistül oluşumuna yol açabildiğinden dolayı kontrendikedir.Öğe Hydatid disease localized in mesorectum: Case report(Modestum Publishing Ltd., 2015) Oğuz, Abdullah; Gümüş, Metehan; Türkoğlu, Ahmet; Göya, Cemil; Alabalık, Ulaş; Böyük, AbdullahHydatid disease is a parasitic disease, which is caused by echinococcus and often located in the liver and lung but occasionally found in other organs. Only one previous study reported localization in the mesorectum. In this case report, we present a 27-year-old male, as a second case in the literature, with a hydatid cyst located in the mesorectum. Abdominopelvic computed tomography revealed cystic masses localized in the mesorectum with no pulmonary or hepatic involvement. Pre-operative cyst hydatid IgG (1/1000) was positive, and the preliminary diagnosis was hydatid disease. The patient underwent partial cystectomy. Macroscopic and microscopic examination of the specimens confirmed the hydatid cyst. This case report demonstrates that hydatid disease should be taken into consideration in the differential diagnosis of a cystic mass in any anatomic localization, especially in endemic areas. J Clin Exp Invest 2015; 6 (1): 75-77.Öğe İleusun nadir bir nedeni: Gezici dalak(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Oğuz, Abdullah; Uslukaya, Ömer; Ülger, Burak Veli; Türkoğlu, Ahmet; Bozdağ, ZübeyirGezici dalak, dalağın uzun bir vasküler pedikül yapısı ile birlikte dalağı normal yerinde tutan peritoneal bağların yokluğu sonucu nadir görülen bir klinik tablodur. Yirmi ile kırk yaşlar arasındaki kadınlarda daha sık görülür. Konjenital ve edinilmiş faktörler etyolojide rol oynamaktadır. Klinik tablo asemptomatik olabileceği gibi bası sonucu gastrointestinal semptomlar ve torsiyon sonucu akut batına neden olan ağrılı abdominal bir kitle şeklinde de ortaya çıkabilir. Tanı tesadüfen veya başka patolojileri araştırırken yapılan ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi gibi radyolojik görüntülemelerle konulur. Şüpheci yaklaşım tanıya yardımcıdır. Tedavisi cerrahi olup splenopeksi ilk seçenek olmalıdır. Detorsiyon sonrası iskeminin devam etmesi durumunda, ya laparoskopik ya da laparotomi ile splenektomi yapılmalıdır. Bu makalede ileusa neden olan gezici dalağa sahip 37 yaşında bayan hasta sunulmaktadır. Laparaskopik splenektomi uygulanmıştır. Gezici dalak ileus ve akut karın sebepleri arasında düşünülmesi gereken nadir bir klinik tablo olduğunu düşünmekteyiz.Öğe Isolated Hematoma In The Left Breast Developing After Warfarin Use(Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2016) Yılmaz, Edip Erdal; Türkoğlu, Ahmet; Uslukaya, Ömer; Girgin, SadullahWarfarin which is widely used for prevention of thromboembolic events is the most commonly used oral anticoagulant. Warfarin use increases the risk for hematoma as other anticoagulants. While hematoma is observed in other body parts, it is rare in the breast. It may result in skin necrosis and mastectomy unless attention. Herein, we presented a case who developed hematoma in the left breast and progression to skin lesion was prevented.Öğe Kolesistektomili hastalarda akut biliyer pankreatit(2012) Uçmak, Feyzullah; Ülger, Burak Veli; Uslukaya, Ömer; Aliosmanoğlu, İbrahim; Oğuz, Abdullah; Gül, Mesut; Türkoğlu, AhmetAmaç: Bu çalışmada kolesistektomi sonrası akut biliyer pankreatit geçiren hastaların analiz edilerek tedavilerini irdele- meyi amaçlamışlar. Gereç ve Yöntem: Akut biliyer pankreatit tanısı konan ve daha önce kolesistektomi uygulanan 22 hasta retros- pektif olarak incelendi. Hastaların demografik özellikleri, hastalık şiddeti, kolesistektomiden sonra geçen süre, endoskopik retrograd kolanjiyopankreotografi (ERCP) ve endoskopik sfinkterotomi (ES) yapılıp yapılmadığı, uygulanan ameliyat, hastanede yatış süreleri ve mortalite kaydedildi. Bulgular: Toplam 22 hastanın yaş ortalaması 60.14±16.4 (21-86) yıl ve kadın erkek oranı 14/8 idi. Kolesistek- tomiden sonra geçen süre ortalama 81.7 (6-240) ay bulundu. ERCP ile 18 hastada koledok kanalından taş ve çamur tespit edilirken, 4 hastada ise etken tesbit edilemedi. On sekiz hastanın 14’ü taş ekstraksiyonu ve ES yapılarak başarılı bir şekilde tedavi edilirken, 4 hastada ERCP başarılı olamadı. Taş tespit edilip çıkartılamayan 4 hastanın 3’üne açık cerrahi ile koledok eksplorasyonu yapıldı. Bir hastada mortalite gelişti. Mortalite gelişen hariç diğer hastaların hastanede ortalama kalış süresi 8.5±3.5 gün idi. Sonuç: Kolesistektomi sonrası safra kanalı taşlarının bir kısmı semptom vermeden uzun süre sessiz kalabilir. Ancak bir kısmı ise aylar veya yıllar sonra potansiyel olarak mortal seyreden akut pankreatite neden olurlar. Tedavide ERCP ve ES standart tedavi yöntemidir. ERCP ve ES’de başarısız kalınan hastalar laparoskopik ve açık cerrahi ile koledok eksplorasyonu yapılarak tedavi edilebilirler.Öğe Kolorektal kanserlerde prognostik faktörler(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Türkoğlu, Ahmet; Çetinkaya, Ziya; Girgin, Mustafa; Ayten, Refik; Kanat, Burhan Hakan; Binnetoğlu, Kenan; Aksu, AliAmaç: Bu çalışmadaki amacımız kolorektal kanserli hastalarımızda prognostik faktörlerin sağ kalım üzerine etkilerini retrospektif olarak incelemektir. Yöntemler: Fırat Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Kliniğinde 1994 ve 2005 yılları arasında kolorektal kanser tanısıyla cerrahi tedavi uygulanan 154 hasta içerisinden 126 hastanın klinik kayıtları, patoloji ve ameliyat raporları geriye dönük olarak incelendi. Hastalarda belirlenen prognostik faktörlerin 2 yıllık, 5 yıllık ve 10 yıllık sağ kalım, genel sağ kalım (GSK) ve hastalıksız sağ kalım (HSK) üzerine etkileri araştırıldı. Sağ kalım süreleri ay olarak hesaplandı. Bulgular: Hastaların 72 (%57,1)’si erkek, 54 (%42,9)’ü kadın olup yaş ortalaması 57,5 ± 15,2 idi. Ortanca takip süresi 44,5 ay idi. Hastalarda ortanca GSK 60 ay idi. 2,5 ve 10 yıllık GSK oranları sırasıyla %59,5, %46,0 ve %42,9 idi. Ortanca HSK evre I-III kanserli hastalarda 62 ay ve toplamda 40 ay olarak bulundu. Tek değişkenli analizde patolojik evre, kanserin evresi, T evresi, lenf nodu tutulumu, metastaz, cerrahi sınır, preoperatif CEA düzeyi ve uygulanan cerrahi tedavi hem GSK hem de HSK ile ilişkili bulundu. Yaş ve histolojik tip sadece GSK ile ilişkili bulundu. Çok değişkenli analizde kanserin evresi, T evresi ve metastaz GSK ve HSK açısından anlamlı bulunan bağımsız prognostik parametreler olarak değerlendirildi. Sonuç: Kolorektal kanserlerde cerrahi tedavi sonrası sağ kalımı etkileyen çok sayıda prognostik faktör mevcuttur. Sağ kalımı daha isabetli tahmin etmek amacıyla, bağımsız prognostik faktörlerin yanında, diğer prognostik faktörleri de içeren bir skorlama sistemi daha geniş serilerle oluşturulabilir.Öğe Laparoskopik splenektomi klinik deneyimimiz: 38 hastanın sonuçları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Bozdağ, Zübeyir; Türkoğlu, Ahmet; Taşdemir, Bekir; Oğuz, Abdullah; Dal, Sinan; Karakuş, Abdullah; Budak, Hıdır; Gümüş, MetehanAmaç: Laparoskopik splenektomi hematolojik hastalıkların tedavisinde son dönemlerde yaygın olarak kabul görmeye başlamıştır. Bu çalışmada laparoskopik splenektomi uyguladığımız hastalarımızın sonuçlarını sunmayı amaçladık. Yöntemler: Kliniğimizde 2012 – 2015 yılları arasında hematolojik hastalıklar nedeniyle laparoskopik splenektomi yapılan 38 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Laparoskopik splenektomi uygulanan hastaların 15’i erkek, 23’ü kadın olup, ortalama yaş 33,9 ± 12,9 idi. Splenektomi endikasyonları; 34 hasta idiyopatik trombositopenik purpura (ITP), 4 hasta herediter sferositoz (HS) idi. Cerrahi eksplorasyonda 7 hastada aksesuar dalak tespit edilerek çıkarıldı. Safra kesesinde taş olan 2 HS’li hastaya aynı seansta laparoskopik kolesistektomi uygulandı. Bir hastada diseksiyon esnasında görüşü engelleyen hemoraji nedeniyle açığa geçildi. Postoperatif dönemde bir hastada atelektazi ve bir hastada yara yerinde yağ nekrozu gelişti. Ayrıca bir hastada trombositoz gözlendi. ITP’li 4 hastada geçici, iki hastada kalıcı refrakter trombositopeni nedeniyle hematolojik tedaviye devam edildi. Bu hastalara operasyon sonrası yapılan dalak sintigrafisinde bir hastada aksesuar dalak tespit edildi. Ortalama hastanede yatış süresi 2,6 ± 0,7 gün olarak bulundu. Sonuç: Hematolojik hastalık nedeniyle uygulanacak splenektomilerde laparoskopik splenektomi; daha az hastanede kalış süresi ve morbidite ile ilk seçenek tedavi modalitesi olarak düşünülebilir.Öğe Patient management and clinical outcomes in non-traumatic small bowel perforations(Modestum Publishing Ltd., 2015) Türkoğlu, Ahmet; Ülger, Burak Veli; Uslukaya, Ömer; Oğuz, Abdullah; Zengin, Yılmaz; Taş, İlhan; Gül, Mesut; Arıkanoğlu, ZülfüObjective: The aim of this study was to report our management and outcomes of patients who underwent surgery with the diagnosis of non-traumatic small bowel perforation. Methods: The records of 30 patients who underwent surgery for non-traumatic small bowel perforation between 2005 and 2013 were examined. Age, gender, complaints, duration of symptoms, comorbid disease(s), perforation location, length of stay in hospital, etiology, surgical treatment, morbidity, and mortality data were recorded. Patients were divided into two groups, survivors and nonsurvivors, and their features were compared. Results: The mean age of the patients was 51.3±19.9 years. Signs of peritoneal irritation were present in 22(73.3%) patients. In surgical exploration, generalized purulent peritonitis was observed in 14(46.6%) patients, while localized peritonitis was observed in the others. Bowel resection was performed in 27(90%) patients, while primary suture was performed in only 3(10%) patients. A diverting ileostomy was performed in 18(60%) patients. Mortality was observed in 9 (30%) patients. Duration of the symptoms and multiple perforations were significantly higher in non-survivors. Conclusion: A delay in diagnosis and presence of multiple perforations are the most important causes of mortality. Every effort should be made to avoid delay in diagnosis; however, once the diagnosis is delayed, especially in patients with multiple perforations, extensive surgery such as bowel resection and ileostomy should not be avoided. J Clin Exp Invest 2015; 6 (2): 130-134.Öğe A rare case of idiopathic granulomatous mastitis associated with erythema nodosum(2014) Türkoğlu, Ahmet; Gümüş, Metehan; Uslukaya, Ömer; Yılmaz, Edip Erdal; Gümüş, Haticeİdyopatik granulomatöz mastit (İGM) nadir kronik inflamatuar hastalıktır. Etyolojisi bilinmemektedir, fakat otoimmun mekanizmadan şüphelenilmektedir. Eritema nodozum İGM'nin nadir meme dışı bulgusudur ve literatürde az sayıda vaka bildirilmiştir. Bu çalışmada 28 yaşında eritema nodozumun eşlik ettiği İGM vakasını sunduk. İGM oto immun mekanizmayla oluşabilir ve steroid veya cerrahi yöntemle tedavi edilebilirÖğe Trephine stoma: Outcomes in a single center(Modestum Publishing Ltd., 2015) Oğuz, Abdullah; Türkoğlu, Ahmet; Gümüş, Metehan; Bozdağ, Zübeyir; Bahadır, Mehmet Veysi; Teke, Fatma; Budak, Hıdır; Böyük, AbdullahObjective: Fecal diversion is often indicated in cases with fecal incontinence, Fournier’s gangrene, anal fistula, and inoperable obstructive anorectal cancer. Trephine colostomy can be performed without necessitating laparotomy. We present our experience related to the outcome of trephine sigmoid colostomy. Methods: The retrospective study included 14 patients who underwent trephine colostomy due to various conditions including Fournier’s gangrene, inoperable anorectal cancer, recto-vaginal fistula, and benign stricture due to radiotherapy at our clinic between January 2010 and January 2015. Results: Patients comprised 4 females and 10 males with a mean age of 52.07 years. The indications for stoma formation were Fournier’s gangrene in 7 cases, inoperable anorectal cancer in 5, rectovaginal fistula in 1, and benign stricture due to radiotherapy in 1 case. Eight patients underwent surgery under regional anesthesia. All the patients underwent trephine loop sigmoid colostomy. One patient had second operation on the postoperative period due to colostomy prolapse. The temporary stomas were closed in 3 months. Mean length of hospital stay was 14 days. Conclusion: Trephine stoma is a relatively simple, safe and rapid procedure and an effective alternative to colostomy formation without laparotomy indications. It can be performed under emergency or elective conditions with low morbidity. J Clin Exp Invest 2015; 6 (2): 87-90.Öğe Use of the neutrophil to lymphocyte ratio compare crp for the early prediction of acute pancreatitis severity?(2018) Bozdağ, Zübeyir; Ülger, Burak Veli; Zengin, Yılmaz; Arıkanoğlu, Zülfü; Türkoğlu, Ahmet; Gümüş, Metehan; Yılmaz, Edip ErdalAim: To determine the usefulness of the neutrophil to lymphocyte ratio (NLR) as a diagnostic tool for the early detection and prediction of acute pancreatitis (AP) severity compared with that of C-reactive protein (CRP).Material and Methods: The medical records of 464 patients hospitalized with AP between 2006 and 2014 were reviewed. The patients were classified into two groups: severe AP (SAP) and mild/moderate AP groups. Lymphocyte and neutrophil counts and CRP levels at the time of admission were noted.Results: Out of the total number of patients (n = 464), 67 had severe AP. The median NLR was significantly higher in the SAP group (median of 11.1) than in the mild/moderate AP group (median of 6.9) (p < 0.0001). The sensitivity and specificity of NLR were 83.6% and 49.4%, respectively, with a cut-off value of 6.8 and an AUC of 0.68. CRP levels were also significantly higher in the SAP group (median of 189 mg/L) than in the mild/moderate AP group (median of 53.5 mg/L) (p < 0.0001). The sensitivity and specificity of theCRP values were 83.6 % and 74.9 %, respectively, with a cut-off value of 113 mg/L and an AUC of 0.83.Conclusion: The NLR was significantly higher in patients with severe AP. However, CRP measurement was superior to NLR as an early predictor of severe disease.