Yazar "Sezer, M. Abdulbasit" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe ÂŞIK VEYSEL’İN ŞİİRLERİNE EKOELEŞTİRİ BAĞLAMINDA BİR YAKLAŞIM(Siirt University, 2019) Yiğitoğlu, Mustafa; Sezer, M. AbdulbasitHer şeyin yaşam alanı olan doğanın ve ona ait bütün unsurların korunması ya da tahrip edilmesi diğer bütün varlıkları olumlu veya olumsuz etkiler. İnsanın doğayı ötekileştirmeden kendini de doğanın bir parçası olarak kabul etmesi ve bu bilinç ile hareket etmesi, kaynakları hızla tüketilen dünyanın geleceği açısından önemlidir. Geniş kitlelere hitap eden edebî eserlerin doğaya dair bir bilinç ve farkındalık oluşturabilme güçleri bu açıdan dikkate alınmalıdır. Ekoeleştiri akımı, tam da doğa, insan ve edebiyat arasındaki ilişkileri sorgulayan ve doğaya ait bilinçlenmeyi yazınsal düzeyde ele alan bir disiplindir. Bu çalışmada, halk şiirinin son dönemlerdeki en önemli temsilcilerinden Âşık Veysel’in şiir evreninde yer alan temel izleklerden biri olan doğanın ele alınış şekli, ekoeleştiri kuramı çerçevesinde değerlendirilecektir. Âşık Veysel, bazen gönül gözüyle bazen sazının tellerinden yükselen çığlıklarla doğanın insanla uyumunu, doğanın insanla eşdeğerliğini dağ, toprak, orman ve hayvan ekseninde haykırarak kişilerde bir çevre bilinci oluşumuna katkıda bulunur.Öğe Axel Olrik'in epik yasaları ışığında Segrek destanı(Cengiz Alyılmaz, 2018) Sezer, M. AbdulbasitDanimarkalı halkbilimci Axel Olrik‟in 1909 yılında yayınladığı “Halk Anlatılarının Epik Yasaları” adlı çalışması, halkbilimi araştırmaları açısından önemli bir yere sahiptir. Olrik‟in bu yasaları, bazı halkbilimciler tarafından eleştirilmesine rağmen daha sonra ortaya çıkacak kuramlara zemin oluşturmuştur. Axel Olrik, toplumsal hafızanın en önemli kültürel ürünleri olan sagelerde, verilerin korunduğunu ortaya koymak açısından tespitlerini birbiriyle bağlantılı on beş maddede toplayarak kuramsal bir çerçeve oluşturmuştur. Bu kuramsal çerçeve bağlamında halk anlatılarının hangi mekân ve düzlemde oluşursa oluşsun büyük oranda benzerlik gösterdiği görülmüştür. Halk anlatıları dünyanın neresinde ortaya çıkarsa çıksın diğer halkların anlatılarıyla ortak yönlere sahiptir. Kültürel kodlarla zenginleşen bu anlatılar, aslında organik bir bağla birbirlerine bağlanır. Anlatılardaki durağanlıkcoşkunluk durumu, entrik kurgular, yinelemeler, kalıplaştırmalar, büyük tablo sahneleri, zıtlık ve ikizlik durumları vb. birçok eylem, sagelerdeki akrabalık bağlarının birer yansımasıdır. Axel Olrik‟e göre, halk anlatılarının epik yasaları, süper organiktir. Bir başka ifadeyle kendine özgü bir olgu olan kültürün ayrılmaz, doğal bir parçasıdır ve buna göre bir halk aşığı veya destancı bir kez anlatmaya başladı mı hiç farkında olmasa da veya ister istemez etkisinde olduğu bu kanunları takip etmek durumundadır. Türk kültürünün temel yapı taşlarından biri olan Dede Korkut hikâyeleri, Oğuzların sosyal hayatlarını anlatan birbirinden bağımsız hikâyeler olmasına karşın onları bir bütünün parçaları olarak değerlendirmek mümkündür. Bir bütün hâlinde makro metin olarak adlandırılabilecek bu anlatılar üzerine yapılan araştırmalar, dil, tarih ve kültürümüzün karanlık noktalarının aydınlatılmasında önemli bir etkiye sahiptir. Yüzlerce araştırma yapılmasına rağmen halen güncelliğini ve tazeliğini koruyan bu metinler üzerine uygulanan kuramsal yaklaşımlar, Dede Korkut kitabının önemini bir kez daha kanıtlamaktadır. Dresden nüshasına göre Dede Korkut‟un onuncu hikâyesi olan Uşun Koca Oğlu Segrek Boyu, bir tuzak sonucu Tekür‟ün adamları tarafından bir kalede tutsak edilen Egrek‟in, kardeşi Segrek tarafından olağanüstü mücadeleler sonrasında kurtarılması hikâyesidir. Destanın olay basamakları genel hatlarıyla şu şekildedir: Uşun Koca‟nın büyük oğlu Egrek, Alınca Kalesi‟nde Kara Tekür‟ün eline bir tuzak sonucu esir düşer. Segrek, oyun oynayan iki öksüz çocuğun kavgasını ayırırken abisinin esir düştüğünden haberdar olur. Segrek, anne ve babasıyla konuşup Egrek‟in esaretinden emin olmak ister. Anne ve babası bir evlat daha kaybetmek istemediklerinden dolayı olayı yalanlarlar ve Kazan Bey‟in öğüdüyle Segrek‟i evlendirerek onu bu olaydan uzak tutmaya çalışırlar. Kazan Bey‟in öğüdü ile evlendirilen Segrek, karısıyla arasına kılıç koyarak kardeşini bulmadan gerdeğe giremeyeceğini söyler ve Egrek‟i bulmak için yola çıkar. Segrek, Kara Tekür‟ün adamlarıyla olağanüstü mücadelelerde bulunur. Yenilgiye uğrayan ve Segrekle baş edemeyen Kara Tekür‟ün adamları, bir entrika ile Egrek‟i Segrek‟in üzerine salarlar. Kopuz aracılığı ile söyleşen iki kardeş birbirlerini tanırlar ve birlikte mücadele ederek Tekür‟ün adamlarını yenerler ve babalarına müjde göndererek Oğuz iline mutlu bir şekilde dönerler. Birbirlerine sağdıç olarak evlenirler ve muratlarına ererler. Bu makalede Axel Olrik‟in halk anlatılarından yola çıkarak oluşturduğu epik kanunlar, Dede Korkut hikâyelerinden biri olan Uşun Koca Oğlu Segrek destanına uygulanacak ve bu anlatının yasalara uygunluğu değerlendirilecektir.Öğe AXEL OLRİK’İN EPİK YASALARI IŞIĞINDA SEGREK DESTANI(2018) Sezer, M. AbdulbasitDanimarkalı halkbilimci Axel Olrik?in 1909 yılında yayınladığı “HalkAnlatılarının Epik Yasaları” adlı çalışması, halkbilimi araştırmaları açısındanönemli bir yere sahiptir. Olrik?in bu yasaları, bazı halkbilimciler tarafındaneleştirilmesine rağmen daha sonra ortaya çıkacak kuramlara zeminoluşturmuştur. Axel Olrik, toplumsal hafızanın en önemli kültürel ürünleriolan sagelerde, verilerin korunduğunu ortaya koymak açısından tespitlerinibirbiriyle bağlantılı on beş maddede toplayarak kuramsal bir çerçeveoluşturmuştur. Bu kuramsal çerçeve bağlamında halk anlatılarının hangimekân ve düzlemde oluşursa oluşsun büyük oranda benzerlik gösterdiğigörülmüştür.Halk anlatıları dünyanın neresinde ortaya çıkarsa çıksın diğer halklarınanlatılarıyla ortak yönlere sahiptir. Kültürel kodlarla zenginleşen bu anlatılar,aslında organik bir bağla birbirlerine bağlanır. Anlatılardaki durağanlıkcoşkunluk durumu, entrik kurgular, yinelemeler, kalıplaştırmalar, büyüktablo sahneleri, zıtlık ve ikizlik durumları vb. birçok eylem, sagelerdekiakrabalık bağlarının birer yansımasıdır. Axel Olrik?e göre, halk anlatılarınınepik yasaları, süper organiktir. Bir başka ifadeyle kendine özgü bir olgu olankültürün ayrılmaz, doğal bir parçasıdır ve buna göre bir halk aşığı veyadestancı bir kez anlatmaya başladı mı hiç farkında olmasa da veya isteristemez etkisinde olduğu bu kanunları takip etmek durumundadır.Türk kültürünün temel yapı taşlarından biri olan Dede Korkut hikâyeleri,Oğuzların sosyal hayatlarını anlatan birbirinden bağımsız hikâyeler olmasınakarşın onları bir bütünün parçaları olarak değerlendirmek mümkündür. Birbütün hâlinde makro metin olarak adlandırılabilecek bu anlatılar üzerineyapılan araştırmalar, dil, tarih ve kültürümüzün karanlık noktalarınınaydınlatılmasında önemli bir etkiye sahiptir. Yüzlerce araştırma yapılmasınarağmen halen güncelliğini ve tazeliğini koruyan bu metinler üzerineuygulanan kuramsal yaklaşımlar, Dede Korkut kitabının önemini bir kez dahakanıtlamaktadır.Dresden nüshasına göre Dede Korkut?un onuncu hikâyesi olan UşunKoca Oğlu Segrek Boyu, bir tuzak sonucu Tekür?ün adamları tarafından birkalede tutsak edilen Egrek?in, kardeşi Segrek tarafından olağanüstümücadeleler sonrasında kurtarılması hikâyesidir. Destanın olay basamaklarıgenel hatlarıyla şu şekildedir: Uşun Koca?nın büyük oğlu Egrek, AlıncaKalesi?nde Kara Tekür?ün eline bir tuzak sonucu esir düşer. Segrek, oyunoynayan iki öksüz çocuğun kavgasını ayırırken abisinin esir düştüğündenhaberdar olur. Segrek, anne ve babasıyla konuşup Egrek?in esaretinden eminolmak ister. Anne ve babası bir evlat daha kaybetmek istemediklerindendolayı olayı yalanlarlar ve Kazan Bey?in öğüdüyle Segrek?i evlendirerek onubu olaydan uzak tutmaya çalışırlar. Kazan Bey?in öğüdü ile evlendirilenSegrek, karısıyla arasına kılıç koyarak kardeşini bulmadan gerdeğegiremeyeceğini söyler ve Egrek?i bulmak için yola çıkar. Segrek, KaraTekür?ün adamlarıyla olağanüstü mücadelelerde bulunur. Yenilgiye uğrayanve Segrekle baş edemeyen Kara Tekür?ün adamları, bir entrika ile Egrek?iSegrek?in üzerine salarlar. Kopuz aracılığı ile söyleşen iki kardeş birbirlerinitanırlar ve birlikte mücadele ederek Tekür?ün adamlarını yenerler vebabalarına müjde göndererek Oğuz iline mutlu bir şekilde dönerler.Birbirlerine sağdıç olarak evlenirler ve muratlarına ererler.Bu makalede Axel Olrik?in halk anlatılarından yola çıkarak oluşturduğuepik kanunlar, Dede Korkut hikâyelerinden biri olan Uşun Koca Oğlu Segrekdestanına uygulanacak ve bu anlatının yasalara uygunluğudeğerlendirilecektir.Öğe Cahan ile Abdullah hikâyesi üzerine bazı değerlendirmeler(International Balkan University, 2016) Sezer, M. AbdulbasitTürk halk anlatı türlerinin zengin içerikli, devinime açık, nazım ve nesir karışımı türlerinden biri olan halk hikâyeleri, yaşadıkları coğrafyalardan da derin izler taşıyarak sözlü gelenek vasıtasıyla günümüze kadar gelmişlerdir. Özel bir anlatım teknik ve geleneğine sahip olan halk hikâyeleri, göçebelikten yerleşik hayata geçişin ilk ürünlerinden olup aynı zamanda Türk halkının önemli bir anlatı türü olan roman ihtiyacını da karşılamıştır. Aşk ve kahramanlık konularının işlendiği, halka ait birçok yaşayış, inanış, gelenek ve adetlerin yer aldığı bu anlatılar, içerdiği motifler açısından birçok halk hikâyesinde benzerlikler gösterir. Çocuksuzluk, tek oğul, ilk görüşte aşk, engeller, başkasıyla evlendirilmek istenme, yardımcı kişiler, mutlu son gibi motiflerle birçok halk hikâyesinde karşılaşılır. Olayların ve çatışmaların daha çok mensur olarak anlatıldığı halk hikâyelerinde âşıkların en coşkulu ve duygulu olduğu anlarda yaptıkları konuşmalar manzum bir şekilde dile getirilir. Cahan ile Abdullah, Doğu Anadolu'da ve Azerbaycan'da anlatılan hikâyelerden biridir. 18. yüzyıl Azeri âşıklarından biri olan Dede Kasım'ın tasnif ettiği bu hikâye, bir aşk hikâyesidir. Cahan ile Abdullah hikayesinde, epizot sırasına göre; kahramanların aileleri ve sosyal durumları, kahramanların yetişmeleri ve eğitimleri, kahramanların ilk karşılaşmaları, mücadeleleri ve kavuşmaları ayrı başlıklar halinde değerlendirilecektir. Bu çalışmada Kars Eli Dergisinde Temmuz 1971 ile Mart 1972 tarihleri arasında bölümler halinde yayınlanan Âşık Lütfi Aydın anlatması olan metin esas alınmıştır.Öğe Dede Korkut'un günbed yazmasında kaos'tan kozmos'a: Ejderha ve Kazan Bey(Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Sezer, M. AbdulbasitDede Korkut kitabı; Oğuzname adı verilen, motif bakımından eşsiz zenginlikte hikâyeleri içeren, yüzyıllar öncesi Türk toplumunun ortak kültür, medeniyet ve dünya görüşüyle meydana getirmiş olduğu eserlerden biridir. Dede Korkut Oğuznamelerinden biri olduğu kabul edilen ve yakın bir geçmişte bilim dünyasına tanıtılan Günbed yazması, içerdiği 24 soy ve 2 boy ile bilim insanlarının heyecanına ivme kazandırmış ve çeşitli disiplinlerde çalışmaların yapılmasına olanak sağlamıştır. Anlatıya dayalı roman, hikâye, halk hikâyesi, destan ve mesnevi gibi edebi türlerin içerik düzleminin tahlil edilip daha açık, net ve derinlikli olarak anlaşılması açısından dramatik aksiyonu sağlayan değerler son derece önemlidir. Dramatik aksiyondaki entrik kurguları oluşturan kişi, kavram ve semboller, ülkü değer ve karşı değer bağlamında değerlendirildiğinde çatışmanın önemli unsurları olan bu üç önemli ögenin metin içerisinde yüklendikleri anlamların içerik analizlerinin derin yapıda ele alınması anlatıya farklı bakış açıları getirmektedir. Bu çalışmada 2019 senesinde bilim âlemine tanıtılan ve çeşitli isimlerle adlandırılan Günbed yazmasında yer alan iki boyda dramatik aksiyonu sağlayan değer ve göstergelerin halk kültüründeki karşılıkları, anlatı içerisinde birbirleriyle ilişkileri ve çatışmaları ele alınmış, anlatının iki önemli ögesi olan Kazan Bey ve ejderha üzerine bir okuma denemesi yapılmıştır. Burada yapılan değerlendirme ve tespitler ayrıca makalede yer alan şema her iki boyu kapsayacak şekilde bir arada verilmiştir.Öğe Halk şairlerinin gözüyle İstanbul(International Balkan University, 2012) Sezer, M. AbdulbasitAnadolu coğrafyasında üzerine en çok yazı yazılan imgesel mekânların başında İstanbul gelir. Bu güçlü imge, tarihsel olduğu kadar kültürel unsurlarla da beslenir. Asırlar öncesine uzanan zaman yolculuğunda değişik dönemlerde yaşayan halk şairlerimiz, içinde yaşadıkları ya da sadece hayal ettikleri İstanbul’u fiziksel ve kültürel dokularıyla ele alırlarken içlerinde hüzün, özlem ve coşkuyu bir arada yaşayabilmişlerdir. Bu çalışmada, değişik dönemlerde yaşayan Âşık Ömer, Seyranî, Âşık Şenlik, Âşık Veysel, vb. birkaç ozanımızın şiirlerindeki İstanbul imgesinin yansımaları değerlendirilecektir.Öğe ŞİİRDE HALKBİLİMİ İZLEKLERİ: CAHİT SITKI TARANCI ÖRNEĞİ(Dicle Üniversitesi, 2017) Sezer, M. AbdulbasitÇağdaş Türk şiirinin 20. yüzyıldaki en önemli şairlerinden olan Cahit Sıtkı Tarancı, gerek ele aldığı imgeler gerekse şiirimize getirdiği yenilik ve ritim ile kendinden sonraki kuşakları etkiler. Ölüm, korku, endişe, aşk, özlem, yaşama sevinci, ayna gibi temleri dizelerine nakşeden Otuz Beş Yaş şairi, şiirlerinde halkbiliminin motiflerinden başarıyla yararlanır. Şair; masal, halk hikayesi, mitoloji, formel sayı, deyim vb. unsurları şiirlerinin dokusuna halk dilinin sadeliği ile dahil eder. O, özellikle masal motiflerini çağdaş şiirin imgeleriyle harmanlayıp güçlü ve zengin bir söylem geliştirir. Tarancı’nın şiirlerinde aynı anda bir Anadolu masalının lezzeti ile çağdaş Fransız şiirinin etkilerini görmek mümkündür. Bu çalışmada, daha çok yeni edebiyat disiplini içerisinde değerlendirilen Cahit Sıtkı’nın, halkbilimi izleklerini içerik bakımından kullanma şekli ele alınacaktır.Ayrıca şairin şiirlerinde zenginlik ögesi olarak yer verdiği halkbilimi izleklerinin halk kültüründeki kullanımları ve şairin dizelerinde yer alış şekilleri karşılaştırılacaktırÖğe Yeni Tasvir-i Efkar Gazetesi üzerine bir araştırma(2018) Sezer, M. Abdulbasit; Uç, Himmet[Özet Yok]