Yazar "Konca, Çapan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Gelişme Geriliği, Kronik İshal veya Tekrarlayan Akciğer Enfeksiyonu Nedeniyle Ter Testi Taraması Sonrası Tanı Konan Kistik Fibrozisli Çocukların Klinik ve Demografik Özellikleri(2013) Konca, Çapan; Gürkan, Mehmet Fuat; Şen, Vedat; Ece, Aydın; Güneş, AliÖZET Girifl: Bu çalışmada, tekrarlayan akciğer enfeksiyonu, kronik ishal ve gelişme geriliği şikayetleri ile başvuran ve özgül tanı alamayan hastalarda kistik fibrozis (KF) sıklığını araştırarak bu hastaların demografik, klinik ve laboratuvar özelliklerinin araştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, KF tanısı, KF için bir veya daha fazla karakteristik fenotopik özellik gösteren çocuklarda terde kondüktivite ölçümü yapılarak kondu. Değerlendirmede, terde klor konsantrasyonu 59 mmol/ltnin altı negatif, 60-79 mmol/lt arası sınırda pozitif ve 80 mmol/ltnin üzeri pozitif ter testi sonucu olarak kabul edildi. Atipik KF tanısı sınırda ter testi pozitifliğine ilave olarak genetik mutasyon, nazal potansiyel farkı ve elastaz aktivitesi gibi destekleyici faktörlerle birlikte kondu. Bulgular: Çalışmaya toplam 356 hasta dahil edildi. Yirmi hastaya (%5,6) KF tanısı kondu. Hastaların yaş ortalaması 19,3±18,1 ay idi ve 234 (%65,7)ü erkekti. Tekrarlayan akciğer enfeksiyonu ile başvuran 90 hastanın 14üne (%15,5), kronik ishal yakınması ile başvuran 99 hastanın 10una (%10,1) ve belirgin büyüme ve gelişme geriliği olan 100 hastanın 7sine (%7) KF tanısı kondu. Tanı konan hastaların temel başvuru yakınmaları ateş, solunum sistemi yakınmaları, gelişme geriliği ve kronik ishal idi. Toplam 356 hastaya 430 ter testi yapıldı ve ölçüm sonucu 60 mmol/lt üzerinde olan 33 hastadan 20 tanesine KF tanısı konuldu. Sonuç: Kronik ishal, tekrarlayan akciğer enfeksiyonu ve gelişme geriliği ile başvuran hastalarda KF ayırıcı tanılar arasında düşünülmelidir. Beyaz ırkta yaklaşık 3000de 1 olan KF sıklığı hasta grubumuzda %5,6 oranıyla yüksek bulunmuştur. (Güncel Pediatri 2013; 11: 96-101)Öğe Hafif Göz Bulguları Olan Bir Olguda Orbital Enfeksiyonun Ciddi Komplikasyonları(2016) Taş, Mehmet Ali; Konca, Çapan; Karahan, EyyüpOrbital enfeksiyonlar ağır hastalıklardır. Klinik tablo basit preseptal selülit olarak başlayabilir ve kısa sürede ağır komplikasyonlar gelişebilir. Bu yazıda, preseptal selülit tanısı ile hastaneye yatırılan ve kısa sürede orbital enfeksiyon komplikasyonlarının çoğunun görüldüğü bir çocuk hasta sunuldu. Preseptal sellülit bulguları olan 12 yaşında bir erkek çocuk göz kliniğine başvurdu. Hasta yatırıldı ve antibiyotik tedavisi başlandı. Tedavinin üçüncü gününde ateş, baş ağrısı ve menenks iritasyon bulguları olan hastaya lomber ponksiyon yapıldı ve menenjit saptandı. Radyolojik görüntülemeler, sağ retroorbital apse, süperiyor ve lateral rektus kaslarında enflamasyon, karotid kavernöz sinüste daralma ve sağ interhemisferik fissürde subdural efüzyon varlığını gösterdi. Acil cerrahi drenaj yapıldı. Cerrahi drenaj sonrası belirgin iyileşme elde edildi. Hasta sekelsiz iyileşti. Preseptal selülit bulguları ile başvuran hastaların sadece fizik muayene bulgularına göre değerlendirilmesi etkili ve uygun tedavide gecikmelere yol açabilir. Erken radyolojik görüntülemeler ve gerekli ise erken cerrahi müdahaleler bu hastalar için hayat kurtarıcı olabilir.Öğe Kan grubu uyuşmazlığı bulunmayan yenidoğanlarda kan değişimi sonuçları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Yel, Servet; Kelekçi, Selvi; Konca, Çapan; Yolbaş, İlyas; Şen, Velat; Katar, SelahattinAmaç: Hiperbilirubinemi yenidoğan döneminde sık karşılaşılan, morbidite ve mortalitesi yüksek bir problemdir. Kan değişimi; kernikterus diye adlandırılan nörotoksisiteye yol açan yüksek bilirubin seviyeleri için en etkili ve acil tedavi yöntemidir. Bu çalışmada 90 dakika ve 120 dakika kan değişimin etkinliği ve komplikasyonlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yöntemler: Bu çalışmaya, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Yenidoğan Kliniği’nde, Temmuz 2007-Haziran 2008 tarihleri arasında 36-42 gebelik haftasındaki, total serum bilirubin seviyeleri 25 mg/dl üzerinde olan ve kan grubu uyuşmazlığı bulunmayan 36 yenidoğan alındı. Onsekiz hastadan iki gruba rastgele olarak ayrılan hastalardan, 1. gruba 90 dakikada, 2. gruba ise 120 dakikada kan değişimi yapıldı. Tranfüzyonun etkinliği ve komplikasyonları kaydedildi. Rh, ABO ve subgrup uyuşmazlığı olan bebekler, gestasyonel yaşı küçük olanlar, sepsis, hipotiroidi, G6PD enzim eksikliği, intrauterin enfeksiyon, diabetik anne çocuğu, hemolitik yada metabolik hastalığı olanlar çalışmaya dahil edilmedi. Bulgular: Vücut ağırlığı, gestasyon yaşı, doğum sonrası yaşı, anne yaşı, total bilirubin ve albumin düzeyleri, kan değişim sayısı, hastanede kalma süresi ve komplikasyonlar açısından karşılaştırılan iki grup arasında belirgin bir fark saptanmadı. Ancak 120 dakika kan değişimi yapılan grupta fototerapi süresi belirgin şekilde daha kısaydı (p<0.001). Sonuç: Sonuçlarımız ağır hiperbilirubinemik yeni doğan bebeklerde, etkili kan değişimi için 90 dakikanın yeterli olduğunu gösterdi. Ancak uzun kan değişimi süresi fototerapinin süresini kısaltabilirÖğe Kronik ishal, tekrarlayan akciğer enfeksiyonu ve gelişme geriliği ile başvuran çocuklarda ter testi sonuçlarımız(2017) Konca, Çapan; Ece, AydınKistik Fibrozis (KF) beyaz ırkta daha sık görülen öldürücü genetik bir hastalıktır. Kronik obstrüktif akciğer hastalığı, pankreasın ekzokrin yetersizliği ve yüksek ter elektrolit düzeylerinden oluşan klasik üç klinik bulgu hastaların %90’ında bulunmaktadır. Bu çalışmamızda, Dicle Üniversitesi Pediatri Kliniğine Ocak 2006 ile Ocak 2008 tarihleri arasındaki iki yıllık süre içinde tekrarlayan akciğer enfeksiyonu, kronik ishal ve gelişme geriliği şikayetleri ile başvuran ve spesifik tanı alamayan hastalarda kistik fibrozis sıklığını araştırarak bu hastaların demografik, klinik ve laboratuar özelliklerinin tanımlanması amaçlandı. Prospektif olan bu çalışmada, KF için bir veya daha fazla karakteristik fenotopik özellik gösteren çocuklarda terde kondüktivite ölçümü yapılarak KF tanısı konulması amaçlanmıştır. Değerlendirmede; 59 mmol/lt altı negatif ölçüm, 60–79 mmol/lt borderline ölçüm ve 80 mmol/lt üzeri pozitif olarak kabul edilmiştir. Tüm pozitif ve şüpheli hastalara en az 2 kez ter testi yapılmıştır. Çalışmada; 356 hastaya 430 ter testi yapılmış olup 5 hastaya tipik KF tanısı konmuş; klinik bulguları KF ile uyumlu ancak ter testi sonuçları borderline ölçülen 15 hasta ise atipik KF olarak takibe alınmıştır. Taranan hastaların 311 tanesinde 59 mmol/lt altında, 33 hastada ise 60 mmol/lt ve üzerinde ölçüm yapılmıştır. 290 hastaya 1 kez, 58 hastaya 2 kez, 8 hastaya da 3 kez ter testi yapılmıştır. Bölgemizde akraba evliliklerinin daha fazla olduğu göz önüne alındığında CF’in bölgemizde yüksek sıklıkta görülmesi öngörülmektedir. Bundan dolayı tarama yöntemlerinin geliştirilip yaygınlaştırılması bölge sağlığı açısından çok önem arz etmektedir.Öğe Talasemi majorlü hastalarda splenektomi: Otuz beş olgunun değerlendirilmesi(2013) Taş, Mehmet Ali; Konca, Çapan; Yıldırım, Ruken; Dikici, BünyaminAmaç: Beta talasemi, b globin sentezinin azalması veya hiç üretilememesi sonucundaoluşan, otozomal resesif geçişli ve yeryüzünde yaygın görülen kalıtsal anemi tipidir.Splenektomi, birçok hematolojik hastalıkta tedavi amaçlı uygulanabilmektedir. Bu çalış-mada, kliniğimizden takipli talasemi major hastalarından splenektomi yapılan hastalarınkayıtlı bilgilerinin tartışılması amaçlandı.Yöntemler: Takipli 782 talasemi major hastasının kayıtları geriye dönük olarak tarandı.Bu hastalardan splenektomi yapılmış ve kayıtlı bilgilerine ulaşılabilen 35 hasta çalışmayadâhil edildi. Hastaların kayıtlı bilgileri, tanı alma yaşları, cinsiyet durumları, operasyonyaşları, operasyon endikasyonları, şelasyon tedavisi, transfüzyon sıklıkları ve ameliyatsonrası klinik yanıt durumları açısından detaylı incelendi. İstatistiksel incelemede SPSS13.0 İstatistik programı kullanıldı.Bulgular: Hastaların 22si (%63) erkek, 13ü (%37) kız idi. Ortalama tanı alma yaşı 8±2ay, splenektomi yaşı 8,5 yıl idi. En önemli splenektomi endikasyonu artmış transfüzyongereksinimiydi (%57,14). Ameliyat öncesi transfüzyon gereksinimi, 235±30 mL/kg/yıliken; ameliyat sonrası gözlemlerde 115±15 mL/kg/yıla kadar gerilemişti. Splenektomiöncesi ortalama serum ferritin düzeyi 1745±761 ng/mL, splenektomi sonrası 1985±570ng/mL idi. İzlemlerde hiçbir hastada sepsis veya pıhtılaşma bozukluğu gibi herhangi birkomplikasyon gelişmedi.Sonuç: Talasemi hastalarında splenektomi yakınmaların azaltılması ve transfüyon sıklığının azaltılmasında faydalıdır. Demir şelasyon tedavisinin yetersiz uygulanması ile splenektomiye gidiş zamanı arasında bir korelasyon olabilir.Öğe Türkiye’nin Güneydoğusunda çocukluk çağı Brusellozu: Retrospektif analiz(2013) Konca, Çapan; Taş, Mehmet Ali; Güneş, Ali; Tutanç, MuratAmaç: Bu çalışmada dört yıllık süreçte brusellozis tanısıyla yatırılarak takip ve teda- vi edilen hastaların demografik ve klinik özelliklerinin değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Retrospektif olarak yapılan bu çalışmaya 2003-2007 yılları arasında Dicle Üniversitesi Çocuk İnfeksiyon Hastalıkları Servisine brusellozis tanısı ile yatırılan 34 olgu alındı. Hastaların demografik özellikleri, klinik yakınmaları, fizik muayene ve laboratuvar bulguları değerlendirildi. Standart tüp aglütinasyon testi, Rose Bengal testi ve klinik bulgular tanı kriteri olarak kullanıldı. Bulgular: Hastaların 12 (%35)’si kız, 22 (%65)’si erkekti. Hastaların ortalama yaşı 9,2±3,4 yıl idi. 21 (%61,7) hasta kırsal alandan başvurmuştu. İki hasta dışında tüm hastalar, çiğ süt ve süt ürünleri tüketmişti. Hastaların yakınma ve bulguların arasın- da ateş (30, %88,2) ve kas-iskelet sistem yakınmaları (26, %76,4) ön plandaydı. Laboratuvar incelemelerinde hematolojik tutulum belirgindi. Tedavide sekiz yaşın- dan küçük çocuklara trimetoprim-sulfametoksazol+rifampisin, sekiz yaşından büyük- lere doksisiklin+rifampisin 6 hafta boyunca uygulandı. Dört hastada relaps görüldü. Sonuç: Brusellozisin başvuru nedenleri arasında kas iskelet sistem yakınmaları ve ateş ilk sıradadır. Hematolojik sistem bulguları olan hastada brusellozis ayırıcı tanı- lar arasında olmalıdır. Tedavinin başarılı olması ve relaps oluşmaması için kombine tedaviler yeterli süre verilmelidir.Öğe Yoğun bakımda takip edilen diyabetik ketoasidoz olgularının değerlendirilmesi(2011) Yel, Servet; Güneş, Ali; Konca, Çapan; Çelik, Tanju; Başarslan, Fatmagül; Boşnak, Mehmet; Tutanç, MuratAmaç: Bu çalışmada diyabetik ketoasidoz (DKA) tanısı ile çocuk yoğun bakımda takip edilen hastaların demografik veri ve klinik özellikleri değerlendirildi. Yöntemler: Hastaların dosyaları geriye yönelik olarak incelendi. Olguların cinsiyet, yaş, yakınma ve klinik özellik bilgileri incelendi. Mann Whitney U ve ki-kare istatistik analizleri yapıldı. Bulgular: Ortalama yaşları 9.9±3.7 olan 16 kız, 9 erkek hasta çalışmaya alındı. En sık yakınmalar sırasıyla nefes darlığı, polidipsi, kilo kaybı, poliüri idi. Hastalar dispneik, takipneik, taşikardik ve asidotik idi. Hastalar çocuk yoğun bakım ünitesinde DKA tedavi protokolü ile tedavi edildi. Hastalarda GKS 12±5 saatte, kan şekerleri 14±7 saatte, kan gazları 6±5 saatte düzeldi. Hastaların hiçbirinde komplikasyon gelişmedi. Kan şekerleri kontrol altına alınan hastalar poliklinik kontrolü tavsiyesi ile taburcu edildi. Sonuç: DKA’lu hastalar, doğru ve hızlı tanının ardından sıkı takip kuralları yanı sıra uygun ve dinamik tedavi verilerek başarı ile tedavi edilebilmektedir. Bu sonuçlarla DKA hastalarının çocuk yoğun bakım ünitelerinde takip edilmesinin daha uygun olacağını vurgulamak istedik.