Yazar "Ketani, Muzaffer Aydın" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 35
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anöstrus süresince sıçan uterusunda vasküler endotel büyüme faktörü ve reseptörleri ile vasküler endotel büyüme inhibitörünün dağılımı(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2016) Akbalık, Mehmet Erdem; Saruhan, Berna Güney; Topaloğlu, Uğur; Ketani, Muzaffer Aydın; Kılınç, Mehmet; Sağsöz, HakanBu çalışmada vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) ve reseptörleri ile vasküler endotelyal büyüme inhibitörünün (VEGI) fizyolojik rollerini daha iyi anlamak için, immünohistokimya kullanılarak anöstrustaki sıçan uterusunda bu faktörlerin hücresel lokalizasyonu araştırıldı. Çalışmanın materyalini 10 adet dişi sıçan oluşturdu. Uterustan elde edilen doku örnekleri rutin histolojik işlemler için % 10'luk formaldehitte tespit edildi. Anöstrus süresince sıçan uterusunda luminal ve bez epitel hücreleri, stromal ve düz kas hücreleri ile damarların endotel ve düz kas hücrelerinin VEGF ve reseptörleri ile pozitif immunreaksiyon gösterdiği belirlendi. Bununla beraber luminal ve bez epitel hücresinin flk1 için, aynı şekilde stromal hücrelerin de flt4 için immunoreaktivite göstermediği izlendi. Sonuç olarak VEGF ve reseptörleri ile VEGI'nın olası bir genital siklus hazırlığında fonksiyonel rollerinin olabileceği belirlendi.Öğe Boğalarda ve koçlarda duktus deferensin ilk bölümü: Morfolojik, histolojik ve histokimyasal görünüm(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2016) Saruhan, Berna Güney; Topaloğlu, Uğur; Akbalık, Mehmet Erdem; Ketani, Muzaffer Aydın; Sağsöz, HakanBu araştırmada, boğa ve koç da Duktus deferensin (DD) histomorfolojik, histolojik ve histokimyasal yapılarının ışık mikroskobik olarak incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada materyal olarak ergin ve sağlıklı 8 adet boğa ve koç’dan alınan doku örnekleri kullanıldı. Toplanan örneklere morfolojik ölçümler ve histolojik işlemler uygulandı. Boğa ve koç DD lumeni düzensiz yapıdaydı ve çok sayıda spiral mukoza kıvrımları içermekteydi. Her iki türde de DD’in mukoza, muskularis mukoza ve adventisya tabakalarından oluştuğu görüldü. Epitel pseudostratifiye, prizmatik ve streosilyalıydı. Lamina propriya fibroelastik sıkı bağ dokudan oluşmuştu. Kas tabakası iç içe karışmış dairesel, boyuna ve spiral düz kas demetlerinden meydana gelmişti. Nötral musinler epitel de prinsipal hücrelerin sitoplazmasında PAS (+) olarak ortaya çıkarken, zayıf sülfatlı musinler Aldehid Fuksin ve Alsian Mavisi ile boyanmada mukozanın apikalinde belirlenmişti.Öğe Calvarial bone defects in ovariectomised rats treated with mesenchymal stem cells and demineralised freeze-dried bone allografts(Via Medica, 2020) Kadiroğlu, Ela Tules; Akbalık, Mehmet Erdem; Karaöz, Erdal; Kanay, Berna Ersöz; Dağ, Ahmet; Ketani, Muzaffer Aydın; Eroğlu, E. G.; Uysal, Ersin; Tuncer, Cudi M.Background: The aim of the study was to investigate the ability of a combination of bone marrow mesenchymal stem cells (BM-MSCs) with and without demineralised freeze-dried bone allografts (DFDBAs) to induce bone regeneration in calvarial defects in ovariectomised rats. Materials and methods: Critical size defects were filled with a combination of DFDBAs and BM-MSCs or BM-MSCs alone. Eight weeks after calvarial surgery, the rats were sacrificed. The samples were analysed histologically and immunohistochemically. Results: No difference was observed in vascularisation between groups C1 (animals with cranial defect only, control group) and O1 (animals with cranial defect only, ovariectomy group). Intramembranous ossification was observed at a limited level in groups C2 (animals with cranial defect with MSCs, control group) and O2 (animals with cranial defect with MSCs, ovariectomy group) compared to C1 and O1. In group C3 (animals with DFDBAs with MSCs, control group), the fibrous structures of the matrix became compact as a result of a bone graft having been placed in the cavity, but in group O3 (animals with DFDBAs with MSCs, ovariectomy group), the fibrous tissue was poorly distributed between the bone grafts for the most parts. Conclusions: We conclude that the insertion of BM-MSCs enhances bone healing; however, the DFDBA/BM-MSC combination has little effect on overcoming impaired bone formation in ovariectomised rats.Öğe Clinical and radiological evaluation of distal extremity lesions in racehorses(Universidad del Zulia, Facultad de Ciencias Veterinarias, 2024) Kanay, Berna Ersöz; Çatalkaya, Emine; Arserim, Neval Berrin; Ketani, Muzaffer Aydın; Demirtaş, BerjanDistal extremity lesions are prevalent in racehorses and cause mild– to–severe lameness, adversely affecting the racing life of horses. This study aimed to determine the incidence of distal extremity lesions in racehorses, to clinically and radiologically assess those lesions. The study included 158 limbs from 140 horses with distal extremity lesions among 282 horses of different breeds, age and sex that were presented to Equine Hospital of the Directorate of Diyarbakir, Turkey, Hippodrome with various clinical complaints during a racing season. Following anamnesis, the horses were clinically examined and lameness was localised. In cases where the lameness could not be localised upon physical examination, regional anaesthesia was performed, followed by radiological assessments based on radiographs acquired from different positions. Clinical and radiological examination revealed that 84.17% of the cases occurred in the forelimb and 15.82% in the rear limb, and the lesions in the forelimb were mostly located in the carpal joint (26.58%), metacarpus (25.31%) and metacarpophalangeal joint (23.41%), whereas those in the rear limb were located in the tarsal joint (7.5%). Therefore, the lesions in the forelimbs were more prevalent than those in the rear limbs of the affected racehorses. Radiography remains a satisfactory imaging technique for the diagnostic imaging of distal limb injuries in horses owing to its cost–effectiveness.Öğe Deneysel diyabet oluşturulan sıçanlarda böbreklerin histolojik olarak değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2015) Ketani, Muzaffer Aydın; Kadiroğlu, Berfin; Karakoç, ZelalDiyabetes Mellitus (şeker hastalığı) karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmalarında bozuklukla karakterize, yüksek kan glukoz seviyeleriyle seyreden ve vücutta pek çok sistemi etkileyerek yaşam boyu devam eden bir hastalıktır. Diyabetin komplikasyonlarına bağlı dokularda değişiklikler meydana gelmektedir. Histopatolojik düzeyde araştırma yapmak amacıyla sıçanlarda deneysel diyabet oluşturuldu. Denekler kontrol ve diyabet grubu olarak ikiye ayrıldı. Deneysel diyabet oluşturulurken sitrat tamponunda çözülmüş streptozotosin 50 mg/kg intraperitonal olarak tek dozda enjekte edildi. Sıçanların kan şekerleri 48 saat sonra ölçüldü. Glukoz değeri 300 mg/dl üzerinde olanlar diyabetik olarak kabul edildi. Her gruptan yedi denek 7. 14. ve 21. günlerde böbrekleri çıkarıldıktan sonra sakrifiye edildi. Alınan örnekler mikroskopta incelenmek üzere tespit aşamalarından geçirilerek parafine gömüldü. Mikroskop altında kontrol grubu böbrek dokusu normal bulundu. Diyabet grubunda ise kapiller bazal membranda kalınlaşma, Bowman kapsülünde daralma görüldü. Tübüllerde ise epitel dökülmesi, vakuolizasyon ve atrofi tespit edildi.Öğe Detection of Yersinia ruckeri in naturally infected rainbow trout (Oncorhynchus mykiss Walbaum, 1792) from trout farms in Anatolia, Turkey(Universidad del Zulia, Facultad de Ciencias Veterinarias, 2023) Özcan, Filiz; Arserim, Neval Berrin; Ketani, Muzaffer Aydın; Aydın, Kasım; Sever, Nurdan Karacan; Özcan, Nida; Çelik, Burçak AslanThe present study aimed to detect Yersinia ruckeri bacteria in fish samples collected from the rainbow trout (Oncorhynchus mykiss, Walbaum, 1792) farms in the South Eastern Anatolia Region of Turkey through bacteriological culturing and polymerase chain reaction. Separate visits were made to trout farming facilities in Diyarbakır, Adıyaman, Şanlıurfa, and Batman in January and February 2021, and 30 fish with an average live weight of 200–250 g were collected from each facility. A total of 1,200 samples were taken from 40 trout farms. Liver, spleen, kidney, and tissue specimens were collected from rainbow trout. Yersinia ruckeri was isolated from the kidney, liver and muscle tissue of fish on McConkey Agar for bacteriological examinations. Isolated strains were identified by MALDI–TOF and PCR. It was detected the bacteria in the liver, kidney, and muscle tissue samples of fish from 23 out of 40 farms. In conclusion, these bacteria were detected in local farms. These farms must implement vaccination, minimize stress factors affecting the fish, and avoid overstocking. The best methods to protect against infection include avoiding overstocking, low oxygen levels, and underqualified labor force.Öğe The distribution of some homeobox proteins in the bovine placenta during gestation(Elsevier Science INC., 2021) Topaloğlu, Uğur; Ketani, Muzaffer AydınHomeobox proteins are transcription factors known to be involved in the molecular basics of body model formation and transformation. Some homeobox proteins are known to play critical roles in the control of the extraembryonic development of the placenta during gestation and in the regulation of uterine and placental physiology in adults. The gravid uteruses and placentas of 27 Holsteins cows, obtained from private slaughterhouses, were used in this study. The tissues were assigned to three groups as belonging to the first, second and third timesters of gestation, based on the fetal ages determined. Subsequently, the tissues were subjected to immunohistochemical staining using antibodies specific to the proteins investigated in the study. The evaluation of the immunohistochemical findings obtained in this study, demonstrated the presence of trimester-dependent varying intensities of immunoreactions in the uterus and placenta. Immunoreactivity was observed particularly in the luminal and glandular epithelial cells of the uterus, as well as in stromal and some endothelial cells. Furthermore, immunoreactivity for the proteins HOXA10, HOXB6, HOXC6 and Dlx-5 was determined in the smooth muscle cells. Moreover, immunoreactivity was also detected in the maternal epithelium and fetal trophoblasts found in the structure of the placenta. The results suggest that the homeobox proteins investigated may have critical roles in the regulation of endometrial functions in cows, and the proliferation and differentiation of endometrial and placental cells. It is concluded that these proteins may have physiological roles in the formation and development of the placenta, as well as in the maintenance of pregnancy.Öğe The effects of clomiphene citrate administration in ovariectomised rats: An ultrastructural study(Asian Network for Scientific Information, 2008) Saruhan, Berna Güney; Ketani, Muzaffer Aydın; Nergiz, Yusuf; Ilgaz, Celal; Akkuş, Murat; Ketani, ŞennurIn this study, we aimed to investigate Clomiphene Citrate (CC) on vagen of adult Ovariectomised rats. Transmission electron microscopy and light microscopy have been used to study changes to the vaginal epithelium induced by C administered to Ovariectomised rats. The study was performed in Department of Medical Science Application and Research Centre of Dicle University, DUSAM-Turkey in 2001. Ten female, Wistar Albino rats were used and were divided into three groups. At the beginning and end of the administrations, body weight of animals was determined. Animals were sacrificed 35 days after ovariectomised and vaginal tissue was examined by transmission electron microscopy and light microscopy. We found that, the body weight was higher in the ovariectomized rats than the control rats. Further, body weight increased after clomiphene citrate therapy. It was found that clomiphene citrate treatment produced ultra structural surface features some of which were similar to those seen with hormone treatments and others unique to clomiphene alone. In conclusion, antiestrogen clomiphene citrate administration affects vagina epithelium and lead to increasing body weight.Öğe Effects on Performance, Skin and Liver Histology of Different Clinoptilolite Levels in Rat Diets#(2015) Balcı, Kadri; Ketani, Muzaffer Aydın; Şentürk, Dilek Demirel; Demirel, RamazanBu araştırma rat yemlerine ilave edilen doğal zeolitin (klinoptilolit) performans, deri ve karaciğer histolojisi üzerine etkilerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Bu çalışmada, hayvan materyali olarak 24 adet on haftalık yaştaki, yaklaşık 306 ? 18,93 g canlı ağırlığındaki sütten kesilmiş erkek yetişkin Spraque-Dawley rat kullanılmıştır. Ratlar tesadüf parselleri deneme desenine göre üçer tekerrürlü, 4 gruba (klinoptilolit içermeyen grup kontrol grubunu oluştururken, %2, %4, and %6 düzeylerinde klinoptilolit ilavesinin yapıldığı gruplar muamele gruplarını oluşturacak şekilde) rastgele dağıtılmıştır. Deneme 56 gün sürmüştür. Deneme bireysel paslanmaz çelikten yapılmış kafeslerde yürütülmüştür. Primer ve sekonder folikül sayıları bakımından gruplar arasında istatistiki olarak önemli düzeyde farklılık tespit edilmemekle beraber, her iki folikülün çap değerleri ise önemli bulunmuştur. Primer ve sekonder folikül sayıları ve çapları en yüksek ve en düşük değerler olarak sırasıyla 2,00-2,33; 4,50-7,17 ve 11,53-20,42; 57,63- 102,12?m, olarak tespit edilmiştir. Önemli düzeydeki farklılık control grubuyla, IV. grup (%6 klinoptilolit içeren) arasında meydana gelmiştir. Ayrıca, derinin ve karaciğerin histolojik olarak incelenmesi sonucunda gruplar arasında önemli düzeyde farklılık tespit edilmemiştir.Öğe Enzim histokimya ve önemi(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2015) Ketani, Muzaffer Aydın; Akbalık, Mehmet ErdemEnzimler biyolojik sistemlerin canlı komponentleridir. Birçok biyokimyasal reaksiyonlarda katalizör olurlar ve doku içerisinde metabolik sürecin meydana gelmesi için gereklidirler. Enzim histokimya histolojik boyamalarda önemli bir yer tutmaktadır. Bu derlememizde dokularda çeşitli enzimlerin gösterilmesinde kullanılan boyalar ele alınmıştır.Öğe Erişkin boğa ve koç duktus deferensin de MHC sınıf II antijenlerinin dağılımı(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2016) Saruhan, Berna Güney; Topaloğlu, Uğur; Akbalık, Mehmet Erdem; Ketani, Muzaffer Aydın; Sağsöz, HakanMHC sınıf II molekülleri, antijen- spesifik bağışıklık tepkisinin başlatılması için kritik öneme sahiptir. Bu çalışmada, normal boğa ve koç duktus deferensin de (DD) MHC II pozitif hücrelerin immünohistokimyasal teknik kullanılarak dağılımları araştırıldı. Yerel bir kesimhaneye getirilen sağlıklı ve olgun 8 adet boğa ve koç’dan alınan doku örnekleri çalışma için toplanmıştır. MHC II pozitif hücrelerini göstermek için streptavidin-biotin peroksidaz kompleks boyama yöntemi kullanılmıştır. MHC II pozitif hücreleri, her iki türün yüzey epitelinde, bağ dokusunda, düz kas hücrelerinde ve damarların bazı endotel hücrelerinde görülmüştür. Sonuç olarak, DD'nin MHC II proteinleri için spesifik bir dağılım sergilediği ve iki farklı hayvan türünde de değişken bir fonksiyonel öneme sahip olduğu belirlendi.Öğe Evaluation of the effect of intraperitoneal etanercept administration on oxidative stress and inflammation indicators in the kidney and blood of experimental sepsis-induced rats(Sociedade Brasileira de Medicina Tropical, 2020) Aydın, Emre E.; Yıldırım, Yaşar; Aydın, Fatma Yılmaz; Bahadır, Mehmet Veysi; Kaplan, İbrahim; Kadiroğlu, Berfin; Ketani, Muzaffer Aydın; Yılmaz, Zülfükar; Kadiroǧlu, Ali Kemal; Yılmaz, Mehmet EminIntroduction: Sepsis is an important cause of mortality and morbidity, and inflammatory response and oxidative stress play major roles underlying its pathophysiology. Here, we evaluated the effect of intraperitoneal etanercept administration on oxidative stress and inflammation indicators in the kidney and blood of experimental sepsis-induced rats. Methods: Twenty-eight adult Sprague Dawley rats were classified into Control (Group 1), Sepsis (Group 2), Sepsis+Cefazolin (Group 3), and Sepsis+Cefazolin+Etanercept (Group 4) groups. Kidney tissue and serum samples were obtained for biochemical and histopathological investigations and examined for the C reactive protein (CRP), tumor necrosis factor-alpha (TNF-α), triggering receptor expressed on myeloid cells (TREM), and malondialdehyde (MDA) levels. Results: The levels of TNF-α, TREM, and MDA in serum and kidney samples were significantly higher in rats from sepsis group than in rats from control group (p < 0.05). Group 3 showed a significant reduction in serum levels of TNF-α, CRP, and TREM as compared with Group 2 (p < 0.05). Serum TNF-α, CRP, TREM, and MDA levels and kidney TNF-α and TREM levels were significantly lower in Group 4 than in Group 2 (p < 0.05). Serum TNF-α and TREM levels in Group 4 were significantly lower than those in Group 3, and histopathological scores were significantly lower in Group 3 and Group 4 than in Group 2 (p < 0.05). Histopathological scores of Group 4 were significantly lower than those of Group 3 (p < 0.05). Conclusions: Etanercept, a TNF-α inhibitor, may ameliorate sepsis-induced oxidative stress, inflammation, and histopathological damage.Öğe The expression of intermediate filaments in the abomasum of ruminants: A comparative study(John Wiley and Sons Inc., 2024) Aydın, Nurşin; Ketani, Muzaffer Aydın; Sağsöz, HakanIntermediate filaments (IFs) are key molecular factors of the cell and have been reported to play an important role in maintaining the structural integrity and functionality of the abomasum. This study was designed to determine the regional distribution, cellular localization and expression of several IFs, including CK8, CK18, CK19, vimentin, desmin, peripherin and nestin, as well as the connective tissue component laminin, in the bovine, ovine and caprine abomasa. Immunohistochemical analyses demonstrated varying levels of expression of CK8, CK18, CK19, vimentin, desmin, nestin, peripherin and laminin in the bovine, ovine and caprine abomasa. CK8 immunoreactions were particularly evident in the luminal and glandular epithelia of the glands found in the abomasal cardia, fundus and pylorus in all three species. In the bovine abomasum, CK18 immunoreactions were stronger in the parietal cells, compared to the chief cells. In the abomasum of all three species, the smooth muscle as well as the smooth muscle cells of the vascular media in the cardiac, fundic and pyloric regions showed strong immunoreactivity. In all three species, the cardiac, fundic and pyloric regions of the abomasum showed strong peripherin and nestin immunoreactions in the luminal and glandular epithelial cells, stromal and smooth muscle cells, nervous plexuses and blood vessels. The expression patterns of IFs and laminin in the ruminant abomasum suggest that these proteins play a structural role in the cytoskeleton and are effective in maintaining abomasal tissue integrity and stability.Öğe The expression profile of some homeobox proteins in the bovine liver during prenatal development(Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2022) Topaloğlu, Uğur; Sağsöz, Hakan; Akbalık, Mehmet; Ketani, Muzaffer Aydın; Saruhan, Berna Güney; Aydın, NurşinAbstract: Homeobox proteins play critical roles in controlling processes such as morphogenesis and organogenesis in many organisms. Some of these proteins are known to affect the formation, development and regeneration of the liver. In this context, the present study was aimed at demonstrating the localization and expression intensity of some homeobox proteins in the bovine fetal liver during the different stages of gestation, determining whether or not these proteins are found in the structural components of the liver, and identifying their potential physiological roles. The study material comprised of 27 clinically healthy bovine fetuses, which were obtained from slaughterhouses and belonged to different stages of gestation. The fetuses were grouped according to their crown-rump length (CRL) measurements. Liver samples were taken from each study group and subjected to routine histological processing, followed by immunohistochemical staining. The staining results showed that, throughout gestation, the expression intensities of the homeobox proteins HOXA10, HOXA11, HOXB6, TLX1, Dlx-5 and HLX were stronger in the hepatocytes, compared to the hepatic artery, vena interlobularis and bile ducts. However, the expression intensity of HLX was determined to have significantly decreased during the second and third trimesters of gestation, compared to the first trimester. In conclusion, the expression of the investigated homeobox proteins at differing and similar levels in the hepatocytes, hepatic artery, vena interlobularis and bile ducts of the bovine fetal liver during gestation could be interpreted as an important indicator of these proteins being involved in the development and physiological activity of the fetal liver.Öğe Farelerde papillae filiformes’in morfolojik özellikleri üzerinde cinsiyetin etkisi var mıdır?(Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2010) Kılınç, Mehmet; Erdoğan, Serkan; Sağsöz, Hakan; Ketani, Muzaffer AydınÖzet: Bu çalışma farelerde papilla filiformis’lerin ışık mikroskobik ve morfometrik özelliklerini ortaya koymak ve bu özellikler üzerinde cinsiyetin etkisi olup olmadığını anlamak amacıyla yapıldı. Bunun için beş erkek ve beş dişi olmak üzere toplam 10 adet fare kullanıldı. Total olarak çıkarılan diller; %10’luk formaldehit solusyonunda tespit edildikten sonra rutin histolojik işlemleri takiben parafine bloklandı. Bloklardan 5 μm kalınlığında kesitler alınarak genel yapıyı göstermek amacıyla Crossmann’s modifiye triple boyası uygulandı. Dilin apeksinden kavdaline kadar dorsal yüzeyde yerleşen papilla filiformis’lerin sivri uçlarının kavdale yönelmiş olduğu belirlendi. Papilla’ların anterior yüzeylerinde keratin tabakasının posterior yüzeyindekinden daha kalın olduğu gözlendi. Ayrıca farelerde, bazı etçillerde bulunan multiple filamentler (sekonder papilla) gözlenmedi. Papilla filiformis’lerin ortalama uzunluğunun dişilerde; dilin ön kısmında 50,2±2,86 μm, orta kısmında 96,8±9,90 μm, arka kısmında 130,4±3,84 μm, erkeklerde ise dilin ön kısmında 51,8±2,68 μm, orta kısmında 94,0±6,74 μm, arka kısmında 125,8±3,42 μm olduğu saptandı. Dilin her üç bölümüne ait papilla filiformis’lerin uzunluk ölçümleri dişi ve erkekler arasında istatistiksel olarak karşılaştırıldığında dilin arka bölümleri arasındaki farklılığın önemli olduğu belirlendi (P<0,05). Her iki grupta dilin ön, orta ve arka bölümleri kendi içinde kıyaslandığında papilla filiformis’lerin uzunlukları bakımından her üç bölüm arasındaki farklılığın önemli olduğu saptandı (P<0,05). Sonuç olarak papilla’ların morfolojik özelliklerinin cinsiyetler arasında önemli farklılık taşımadığı, ancak papilla’ların dil üzerindeki yerleşimlerine göre farklı oldukları tespit edildi.Öğe Gebelik Süresince İnek Uterus ve Plasentasında Kaderinler ve Bazı Bağdoku Elemanlarının Dağılımı(2018) Sağsöz, Hakan; Erdoğan, Serkan; Saruhan, Berna Güney; Akbalık, Mehmet Erdem; Liman, Narin; Ketani, Muzaffer Aydın; Alan, EmelHücre adezyon molekülleri (Cell adhesion molecules-CAM), bir hücrenin baska bir hücre ile ya da ekstrasellüler matriksle iliskisini saglayan membran bagımlı (transmembranöz) proteinlerdir. Ekstrasellüler matriks ise fibröz proteinler ve glikozaminoglikanlardan olusur ve farklı kompozisyonu nedeniyle, destekleme, hücreler arası iletisim ve hücre dinamiginin düzenlenmesi gibi pek çok isleve sahiptir. Plasenta ekstrasellüler matriks proteinlerinden zengin bir doku olup, normal plasental gelisim ve bariyer fonksiyonu için hücre adezyon molekülleri ve ekstrasellüler matrix proteinleri gerekli moleküllerdir. Bu çalısma, ineklerde plasentada gebelik süresince hücre adezyon moleküllerinden biri olan kaderinler (E-, P-, V-,Nkaderinler) ile bazı ekstrasellüler matriks komponentlerinin (laminin, fibronektin, tip V kollagen) lokalizasyonları ile ekspresyonlarındaki olası degisimleri ortaya koymak için yapıldı. Bu çalısmada toplam 40 adet gebe Holstein inek uterusu kullanıldı. Uteruslar Diyarbakır?da bulunan özel kesimhanelerden temin edildi. Uterusların gebeligin hangi dönemine ait oldugunu belirlemek amacıyla tasımıs oldugu fötusların yasları hesaplandı. Doku örnekleri gebe kornunun plasentomal ve interplasentomal olmak üzere iki farklı bölgesinden alındı ve %10 nötral formalin solüsyonunda 24 saat tespit edildi. Rutin histolojik islemleri takiben de parafinde bloklandı. Hazırlanan parafin bloklarından, 5 mikrometre kalınlıgında seri kesitler alındı ve çalısmada belirtilen faktörlere iliskin uygun antikorlar kullanılarak immunohistokimyasal yöntemle boyandı. Western Blot için ise dokular alındı ve -84ºC?de islem yapılana kadar muhafaza edildi. Gebelik süresince, plasentanın yapısına katılan maternal epitel ve fötal trofoblastlarda E- ve P-kaderinin güçlü bir sekilde ekspresse oldugu, N-kaderinin fötal mezensimal hücrelerde, VE-kaderinin ise plasental damarların endotel ve düz kas hücrelerinde lokalize oldugu belirlendi. Fibronektinin, özellikle maternal stromal hücreler ve fötal mezensimal hücrelerde bulundugu, laminin ve kollajen tip V?in ise ekstraselüler matriks, maternal epitel ve fötal trofoblastlarda daha baskın oldugu ortaya konulmustur. Sonuç olarak, ineklerde gebeligin farklı dönemlerinde plasentanın föto-maternal bölümü ile interplasentomal bölgedeki uterus mukozasından kaderinlerin (E-, P-, N- ve VEkaderin) ve bazı bagdoku komponentlerinin (laminin, fibronektin ve kollajen tip V) degisik oranlarda lokalize olması, diger memeli türlerinde oldugu gibi plasental gelisimde ve gebeligin devamlılıgında bu faktörlerin ineklerde de önemli oldugunu göstermistir.Öğe Kanatlı proventrikulusunda vasküler endotel büyüme faktörü ve reseptörlerinin dağılımı(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2017) Sağsöz, Hakan; Saruhan, Berna Güney; Akbalık, Mehmet Erdem; Topaloğlu, Uğur; Ketani, Muzaffer AydınBu çalışmada kanatlı proventrikuluslarında vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) ve reseptörlerinin (flt1/fms, flk1/KDR) fizyolojik rollerini daha iyi anlamak için, immünohistokimya kullanılarak hücresel lokalizasyonları incelendi. Çalışmanın materyalini 10 adet (5 erkek ve 5 dişi) tavuk oluşturdu. Proventrikulustan elde edilen doku örnekleri rutin histolojik işlemler için % 10 formol-alkolde tespit edildi. Kanatlı proventrikuluslarında luminal ve bez epitel hücreleri, stromal ve düz kas hücreleri ile damarların endotel ve düz kas hücrelerinin VEGF ve reseptörleri için pozitif immunreaksiyon gösterdiği belirlendi. Bununla birlikte VEGF ve reseptörlerinin bez epitel hücrelerinde daha güçlü sitoplazmik bir ekspresyon gösterdiği saptandı. Sonuç olarak VEGF ve reseptörlerinin kanatlı proventrikulusundaki non-endotelyal hücrelerde çoğalma, farklılaşma, apopitozis ve anjiogenezisin sağlanmasında kritik bir rolünün olabileceği düşünülmüştür.Öğe Kanatlılarda genital sistem histolojisi(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2016) Akbalık, Mehmet Erdem; Saruhan, Berna Güney; Topaloğlu, Uğur; Ketani, Muzaffer AydınGenital sistem farklı görevlere sahip birimlerden oluşmuştur. Birçok çalışmanın sistem organlarında yapıldığı görülmektedir. Bu açıdan organların iyi bilinmesi diğer türlerle hem fonksiyonel hem de yapısal karşılaştırma yapmada önemli yer tutacaktır. Bu derlemede kanatlılarda genital sistemin histolojisini ortaya koymak amaçlanmıştır.Öğe Kekliklerin ovaryum ve testis dokularında bazı metabolik hormonların dağılımı(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2019) Topaloğlu, Uğur; Akbalık, Mehmet Erdem; Sağsöz, Hakan; Ketani, Muzaffer Aydın; Saruhan, Berna GüneySunulan çalışma keklik ovaryum ve testisinde ghrelin, leptin ve obestatin hormonlarının dağılımlarını göstermek amacıyla yapılmıştır. Materyal olarak 5 dişi (360-420 g) ve 5 erkek (480-540 g) olmak üzere toplam 10 tane sağlıklı yetişkin keklik (Chukar partridge) kullanıldı. Keklik genital sisteminden elde edilen doku örnekleri %10’luk formol-alkol solüsyonunda tespit edildikten sonra rutin histolojik işlemlerden geçirildi ve peptidlerin lokalizasyonunu göstermek amacı ile immunohistokimya boyaması yapıldı. Bu peptidlerin testisin seminifer tubullerinde ve bazı interstisyel hücrelerinde; ovaryumun ise germinatif epitelinde, folliküllerde ve stromadaki bazı bağ doku hücrelerinde lokalize olduğu gözlendi. Böylece incelenen peptidlerin kanatlı genital sistem organlarından testis ve ovaryum üzerinde fonksiyonel bir etkileri olabileceği düşünüldü.Öğe Kemik doku ve kemikleşme çeşitleri(Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2017) Topaloğlu, Uğur; Ketani, Muzaffer Aydın; Saruhan, Berna GüneyKemik doku destek, koruma gibi farklı görevlere sahip olmasıyla birlikte, dişlerin mina ve dentin katmanlarından sonra vücudun en sert dokusudur. Bu doku aynı zamanda iskelet kaslarının işlevini yerine getirmesini sağlayarak vücut hareketlerini de oluşturur. Kemik doku ve kemikleşmenin bazı hormon, mineral (Kalsiyum, Fosfor), beslenme şekli ve genetik faktörlere bağlı olarak yenilenme veya yeniden şekillenme gibi değişimler gösterdiği bildirilmiştir. Sonuç olarak bu derlemenin amacı kemik doku ve kemikleşmenin önemi hakkında güncel bilgileri araştırmacıların dikkatine sunmaktır.