Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Hoşoğlu, Salih" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 39
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    Aerobik bakteriemi etkenlerinin izolasyonunda bactec 9240 sisteminin değerlendirilmesi
    (1999) Hoşoğlu, Salih; Demirel, Mahmut; Geyik, Mehmet Faruk; Kökoğlu, Ömer Faruk; Ayaz, Celal
    BACTEC 9240 otomatik kan kültürü sistemi; aerop bakterileri izolasyondaki başarısı, duyarlılığı ve spesifikliği yönüyle değerlendirilmek amacıyla retrospektif olarak incelendi. İncelenen 1118 örnekten 428'inde (% 38.3) üreme sinyali vardı ve bunların aerobik subkültürlerinin 410'unda (% 36.7) üreme oldu. On sekiz örnekte (% 1.6) ise yalancı pozitiflik vardı. Sistemin negatif olarak bildirdiği hiçbir örnekte subkültürlerde üreme olmadı. Sistemin duyarlılığı % 100.0, özgüllüğü 96.0 idi. Bu mikroorganizmaların 58'i (% 5.2) kontaminasyon olarak kabul edildi. Patojen kabul edilen 352 mikroorganizmanın 235'i (% 66.8) Gram-negatif, 114'ü (% 32.4) Gram-pozitif bakterilerdi ve üç örnekten (% 0.8) mantar izole edildi. En fazla izole edilen bakteriler Salmonella typhi (56), Staphylococcus aureus (44), Klebsiella pneumoniae (39) ve Escherichia coli (31) idi. BACTEC 9240; kullanışlı, duyarlı ve güvenilir bir sistem olarak kabul edilmiştir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Aile hekimliğinde akut üst solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotik kullanımı: Bir müdahale çalışması
    (2016) Hoşoğlu, Salih; Ceylan, Ali
    Birinci basamakta üst solunum yolu enfeksiyonu (ÜSYE) hekimlik pratiğinde en sık karşılaşılan ve tedavi edilen klinik durumlardandır. Türkiye’de antibiyotik tüketiminin önemli bir kısmını ÜSYE tanısı konulan hastalara yazılan reçeteler oluşturmaktadır. Aynı zamanda Türkiye OECD ülkeleri arasında birinci basamakta kişi başına en fazla antibiyotik kullanılan ülkedir. Türkiye’de ilk kez 15.09.2005 tarihinde Düzce’de Pilot Uygulama olarak başlanan Aile Hekimliği Sistemi 2010 yılı sonunda tüm illerde uygulanmaya başladı ve aile hekimlerinin reçetelerini merkezi olarak izlemek mümkün oldu. Bu çalışma Diyarbakır’da aile hekimlerinin yazmış oldukları reçetelerindeki antibiyotik oranı, üst solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotik reçeteleme oranı ve aile hekimlerine verilen eğitimlerin antibiyotik reçeteleme üzerine etkisini araştırmak amacıyla yapıldı. Haziran 2014’de Diyarbakır’da çalışan aile hekimlerinin yaklaşık yarısını içeren interaktif bir eğitim toplantısı yapıldı. Toplantı öncesi aile hekimlerinin ÜSYE konusunda bilgi düzeylerini ve reçete yazma meyillerini irdeleyen bir anket yapıldı. Eğitim toplantısında ağırlıklı olarak üst solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotik kullanımı konusunda sunumlar yapıldı ve birinci basamakta doğru antibiyotik kullanmanın önündeki engeller tartışıldı. Toplantının sonunda hekimlerin birinci basamakta tanı ve antibiyotik kullanımıyla ilgili sözlü önerileri derlendi. Türkiye geneli ve Diyarbakır’daki aile hekimlerinin antibiyotik reçetlemeleri ile ilgili bazı veriler Sağlık Bakanlığı Reçete Bilgi Sistemi’nden (RBS) temin edildi. Eğitime katılan ve katılmayan hekimlerin 2013 ve 2014 yıllarında oluşturdukları protokollerin reçete içerme oranları, reçetelerinde toplam antibiyotik bulunma oranları ve aylık olarak antibiyotik içeren reçete oranları Reçete Bilgi Sistemi verilerinden derlendi. 2014 yılında Diyarbakır’da çalışan aile hekiminden 214’ü eğitim toplantılarına katıldı. Ancak bu hekimlerin bir kısmı sadece bir yıl çalıştığı için çalışmaya dahil edilemedi. Bazı hekimlerin RBS kayıtları yetersizdi ve değerlendirilmeye alınacak verileri yoktu. Eğitim alan ve almayan hekimlerden 2013 ve 2014 yıllarındaki RBS verileri mevcut olan toplam 397’si (209’u “eğitim alanlar” 188’i “eğitim almayanlar” grubunda olmak üzere) çalışmaya dahil edildi. Eğitim alan ve almayan hekimlerin seçilen özel tanılarda (Akut Tonsilit, Akut Üst Solunum Yolu Enfeksiyonu ve Akut Farenjit) antibiyotik reçeteleme oranları da derlendi. Eğitim alan ve almayan grupların toplam olarak ve eğitim sonrasında antibiyotik yazma oranlarındaki değişiklikler karşılaştırıldı. RBS verilerine göre Türkiye’de aile hekimlerinin 2013 yılında yazdıkları reçetelerin % 33,95’i antibiyotik içermektedir. Buna karşılık Diyarbakır’da aile hekimlerinin antibiyotik reçeteleme oranı % 55,18 idi. Bu değer ile Diyarbakır’da aile hekimleri Türkiye’de en yüksek antibiyotik reçeteleme oranına sahip idiler. Eğitim alan hekimlerin 2013 yılında yazdıkları 1.208.701 reçeteden 672.628’i (% 55,6), 2014 yılında (kısmen eğitim sonrası) yazdıkları 1.246.454 reçetenin ise 646.791’i (% 51,9) antibiyotik içermekteydi. Eğitim almayan hekimler 2013 yılında yazdıkları 546.961 reçeteden 299.674’ü (% 54,8), 2014 yılında yazdıkları 541.472 reçeteden 273.684’ü (% 50,5) antibiyotik içermekteydi. Her iki gruptaki hekimler üst solunum yolu enfeksiyonu tanıları ile 2013 yılında 544.499, 2014 yılında 518.323 adet antibiyotik içeren reçete yazdılar. Bu reçeteler antibiyotik içeren bütün reçetelerin sırasıyla % 56,0 ve % 56,3’ünü, bütün üst solunum yolu enfeksiyonu tanısı ile yazılan reçetelerin sırasıyla % 86,6 ve 80,7’sini oluşturmaktaydı. Her iki gruptaki hekimler 2014 yılında bir önceki yıla göre üst solunum yolu enfeksiyonlarında ve toplamda istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha az antibiyotik reçete ettiler (p=0,000). 2013 ve 2014 yıllarında aylara göre antibiyotik içeren reçete oranları dikkate alındığında eğitime katılmanın antibiyotik reçetelemeyi etkilemediği görüldü (p>0,05). Sadece hekimlerin eğitimiyle yapılan müdahalenin antibiyotik reçetelemeyi azaltmada başarılı olmadığı görüldü. Hekimlerin önerileri özellikle aile sağlığı merkezlerinin alt yapılarının hızlı tanı koymaya imkan sağlayacak şekilde desteklenmesi gerektiği konusunda yoğunlaştı. Ayrıca hekimlerin toplum içindeki statülerinin iyileştirilmesi, toplum eğitiminin güçlendirilmesi ve hizmet içi eğitimin artırılması önerildi. Sonuç olarak; birinci basamakta antibiyotik reçeteleme hızını sadece eğitim toplantıları ile iyileştirmenin uygulamada mümkün olmadığı bu çalışma ile gösterildi. Tek başına eğitim toplantıları yerine çoklu müdahalelerin daha başarılı sonuçlar vereceği kanısına varıldı. Anahtar Kelimeler: antibiyotik reçeteleme, aile hekimleri, eğitim, müdahale
  • [ X ]
    Öğe
    Akut viral hepatit ve risk faktörleri
    (2004) Geyik, Mehmet Faruk; Kökoğlu, Ömer Faruk; Uçmak, Hasan; Akalın, Şerife; Hoşoğlu, Salih; Ayaz, Celal
    Amaç: Akut viral hepatitlerin bulaşmasındaki risk faktörlerinin araştırılmasını amaçladık. Gereç ve Yöntem: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği'ne yatırılarak tedavi edilen 201 akut viral hepatit olgusu risk faktörleri yönünden prospektif olarak incelendi. Bulgular: Hepatit A 'da 12 (% 27), hepatit E olgularında ise bir (% 14) oranında aile içi temas öyküsü saptandı. B hepatitli olgularda bulaşma yolu olarak 23'ünde (% 19) diş çekimi veya tedavisi, 17'sindc (% 14) şüpheli cinsel ilişki, 15'inde (% 13) sağlık çalışanı olmak, 11 'inde (% 9) ameliyat olmak, onunda (% 8) aile içi temas, beşinde (% 4) doğum, dördünde (% 3) kan nakli, üçünde (% 3) endoskopik girişim tespit edildi. Kırk sekiz (% 40) olguda muhtemel bir bulaşma yolu saptanamadı. C hepatitli altı hastanın ikisinde (%33) ameliyat, birinde (%17) cinsel temas, birinde (%17) doğum tespit edilirken, (%33) olguda olası bir bulaşma yolu tespit edilemedi. Sonuç: Viral hepatitlere ait risk faktörleri ve bulaşma yollan aydınlatılması akut viral hepatitlcre karşı alınacak önlemlerin etkinliğini artıracaktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Antibiyotiklerin reçete edilmesine getirilen sınırlamanın antibiyotik tüketimine etkileri
    (Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2006) Çelen, Mustafa Kemal; Hoşoğlu, Salih; Eraydın, Hakan; Geyik, Mehmet Faruk; Ayaz, Celal
    Dicle Üniversitesi Hastanesinde Sağlık Bakanlığı’nın 2003 Nisan ayında uygulamaya koyduğu antibiyotik kısıtlama politikası öncesi ve sonrası ardışık üç günlük antibiyotik kullanım yoğunluğu, maliyeti ve infeksiyon hastalıkları konsültasyon hizmetinin etkisi değerlendirilmiştir. Dicle Üniversitesi Hastanesi 1050 yataklı bölgesel sağlık hizmeti veren bir referans hastanesidir. DSÖ’nün tanımlamalarına göre kısıtlama öncesi ve sonrasında karbapenem, glikopeptid, piperasilin-tazobaktam ve amfoterisinB’nin ardışık üçer günlük “Antibiyotik tüketim indeksi” (ATİ) değeri hesaplanmıştır. Uygulama öncesi bütün antibiyotikler için ATİ 76.7 Tanımlanmış Gün Dozu (TGD)/100-Yatış Günü (YG) ve sonrası 76.6 TGD/100-YG olarak bulunmuş, önemli bir düşüş saptanmamıştır. Buna karşılık kullanımı kısıtlanan antibiyotiklerin ATİ değerlerinde belirgin bir düşüş saptanmış, kısıtlama öncesi ve sonrası ATİ değerleri meropenem için 2.5 TGD/100- YG’den 1.6’ya, teikoplanin için 1.4’den 0.8’e, vankomisin için 1.9’dan 1.2’ye, piperasilin-tazobaktam için 1.6’dan 0.6’ya ve amfoterisin-B için 0.5’ten 0.2’ye inmiştir. Üç günlük kısıtlama sonrası kullanılan antibiyotiklerin maliyetinden 1315 Amerikan doları tasarruf elde edilirken hastane infeksiyonu gelişiminde de artış görülmemiştir. Antibiyotiklerin reçete edilmesine getirilen sınırlamanın, gereksiz geniş spektrumlu antibiyotik kullanımını sınırlandırdığı ve ekonomiye doğrudan katkı sağladığı sonucuna varılmıştır.
  • [ X ]
    Öğe
    Biological activities of some transition metal complexes derived from N,N -bis salicylidene -1,2-bis- o - and p - aminophenoxy ethan
    (Dicle Üniversitesi, 2013) Temel, Hamdi; Uçmak, Hasan; Paşa, Salih; Yılmaz, Mustafa A.; Hoşoğlu, Salih
    The Schiff base ligands N,N -bis salicylidene -1,2-bis- o-aminophenoxy ethane L1 and N,N -bis salicylidene 1,2-bis- p-aminophenoxy ethane L2 were synthesized for this study. The Cu II , Ni II , Zn II complexesof L1 and the Cu II , Co II , Zn II complexes of L2 were obtained with various transition metal salts.These compounds were evaluated against to the common infectious bacteria in human such as E. coli,Pseudomonas, Acinetobacter and Staphylococcus strains. The copper complexes of both L1 and L2 were foundeffective against Staphylococcus strains. Staphylococcus strains are common pathogens in hospital environment.Thus, their copper complexes L1-Cu and L2-Cu may be useful in hospital hygiene
  • [ X ]
    Öğe
    Bir üniversite hastanesinin çalışanlarında tüberküloz riski
    (2004) Tanrıkulu, A. Çetin; Dağlı, Canan; Akalın, Şerife; Hoşoğlu, Salih
    Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde çalışan sağlık personelinde 1986-2000 yıllarındaki tüberküloz gelişme insidansı geriye dönük olarak araştırıldı. Bu dönemdeki başhekimlik personel kayıtları ve hastane kayıtları incelenerek, gelişen tüberküloz olguları derlendi. On beş yıllık periyotta toplam 22 hastane çalışanında (9 erkek 13 kadın) tüberküloz geliştiği görüldü. Bu dönem içinde ortalama çalışan sayısı 733±135’ti. Meslek dağılımı dört hekim (%18.2), 13 hemşire (%59.1), 5 yardımcı sağlık personeli (%22.7) şeklindeydi. İnfeksiyon gelişen personelin ortalama çalışma süresi tüm hastalar için 3.5±2.4 yıldı (hemşireler için 2.8±2.7 yıl, hekimler için 2.8±1.9 yıl, yardımcı personel için 6.4±4.0 yıl). Hastaların 13’ünün balgam incelemesinde Zielh-Nelseen boyama pozitif bulundu. Akciğer tüberkülozuyla birlikte üç hastada tüberküloz plörezi, bir hastada tüberküloz lenfadenit saptandı. Bir hasta yaşamını yitirdi. Ortalama tüberküloz gelişme hızı tüm personel için 100 000’de 199.9’du (hekimler için 100 000’de 127.1; hemşireler için 100 000’de 274.4 ve yardımcı sağlık personeli için 100 000’de 160.2). Aynı dönemde Türkiye’de yıllık tüberküloz insidansları ortalaması 40.8/100 000’di. Buna göre tüm çalışanlar için görece risk (GR)=4.9 kat, hekimler için GR=3.1 kat, hemşireler için GR=6.7 kat ve yardımcı personel için GR=3.9 kat daha yüksekti. En yüksek risk İnfeksiyon Hastalıkları (GR=14.2), Göğüs Hastalıkları (GR=10.5) ve Kardiyoloji (GR=10.2) kliniklerinde çalışanlar için söz konusuydu. Sonuç olarak, özellikle hastalarla yakın teması olan sağlık çalışanları arasında tüberküloz sıklığı oldukça yüksektir. Sağlık çalışanlarını hastane içi bulaşmadan korumak için etkili tüberküloz kontrol programları geliştirilmelidir.
  • [ X ]
    Öğe
    Çoklu antibiyotik direnci olan bir enterokok meninjiti olgusu
    (1998) Hoşoğlu, Salih; Demirel, Mahmut; Boşnak, Vuslat; Geyik, Mehmet Faruk; Ayaz, Celal
    Enterokok kökenli bir akut bakteriye! menenjit olgusu tanımlandı. On beş yaşında bir erkek çocuğu baş ağrısı, ateş ve bilinç kaybıyla başvurdu. Nörolojik muayenesinde ense sertliği, Kerning ve Brudzynski belirtileri pozitifti. Beyin omurilik sıvısı (BOS)'nın incelemesinde 15.000 $mu$l lökosit (% 96 nötrofil) vardı. Hastanın tedavisine günde 20 milyon ünite penisilin G ile başlandı. Hasta yatışından on saat sonra kaybedildi. Başvuruda alınan BOS kültüründen enterokok izole edildi, izole edilen bakteri glikopeptit antibiyotiklere dirençliydi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Comparison of culture and PCR methods in the diagnosis of bacterial meningitis
    (Elsevier Editora Ltda, 2017) Başpınar, Emel Ödemiş; Dayan, Saim; Bekçibaşı, Muhammed; Tekin, Recep; Ayaz, Celal; Deveci, Özcan; Hoşoğlu, Salih
    Our aim in this study is to compare the standard culture method with the multiplex PCR and the Speed-Oligo® Bacterial Meningitis Test (SO-BMT) – a hybridization-based molecular test method – during the CSF examination of the patients with the pre-diagnosis of acute bacterial meningitis. For the purposes of this study, patients with acute bacterial meningitis treated at the Dicle University Medical Faculty Hospital, Infectious Diseases and Clinical Microbiology Clinic between December 2009 and April 2012 were retrospectively evaluated. The diagnosis of bacterial meningitis was made based on the clinical findings, laboratory test anomalies, CSF analysis results, and the radiological images. Growth was observed in the CSF cultures of 10 out of the 57 patients included in the study (17.5%) and Streptococcus pneumoniae was isolated in all of them. The CSF samples of 34 patients (59.6%) were positive according to the SO-BMT and S. pneumoniae was detected in 33 of the samples (97.05%), while Neisseria meningitidis was found in 1 sample (2.95%). In a total of 10 patients, S. pneumoniae was both isolated in the CSF culture and detected in the SO-BMT. The culture and the SO-BMT were negative in 23 of the CSF samples. There was no sample in which the CSF culture was positive although the SO-BMT was negative. While SO-BMT seems to be a more efficient method than bacterial culturing to determine the pathogens that most commonly cause bacterial meningitis in adults, further studies conducted on larger populations are needed in order to assess its efficiency and uses.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Complications of brucellosis in different age groups: A study of 283 cases in Southeastern Anatolia of Turkey
    (Yonsei University College of Medicine, 2003) Gür, Ali; Geyik, Mehmet Faruk; Dikici, Bünyamin; Nas, Kemal; Çevik, Remzi; Saraç, Jale; Hoşoğlu, Salih
    We carried out a retrospective analysis of 283 patients diagnosed with brucellosis in our hospital, which serves almost 5.5 million inhabitants in Southeastern Anatolia in Turkey. Our study focuses on the frequency of complications in cases with brucellosis across different age groups. Patients were classified into three groups according to age: less than 15 years old (group A), 15-45 years old (group B) and over 45 years old (group C). Of 283 patients, 138 (49%) were female and 145 (51%) male. Fifty-three (19%) were younger than 15 years old (group A), 178 (63%) were 15-45 (group B), and 52 (18%) were over 45 (group C). When the distribution of all cases was examined according to months of the year, an increase was seen in June. Osteoarticular complications were the most frequent, found in 195 (69%) cases, followed by cutaneous (17%), genitourinary (8%), nervous (7%), respiratory (5%) and hematological (4%) complications. Treatment failed in 15 patients (5%), owing to true relapse in ten and to non-compliance and drug side effects in the other five. Two hundred seventy-two patients received medical treatment alone and 11 required medical and surgical treatment as well (9 spondylitis and 2 carditis). Complications in brucellosis were frequent because 25% of all patients with brucellosis had more than one complication, more so in group C (38%) than in group A (28%) or B (20%). Cutaneous, hematological and respiratory complications in childhood; osteoarticular and cardiac complications in adults; and genitourinary, neurological and gastrointestinal complications in middle aged were more prominent. In conclusion, the frequency of brucella complications was variable in different age groups in Southeastern Anatolia of Turkey. Since brucellosis is a preventable disease, knowledge and early diagnosis of the complications are especially important. Therefore, population education and medical precautions are necessary to prevent the harmful effects of brucella and its complications. In addition, primary health care physicians should be alerted regarding the clinical and laboratory findings of brucella complications.
  • [ X ]
    Öğe
    Deneysel meninjitte lipit peroksitleriyle antioksidanların rolü ve seftriakson- diklofenak sodyum ile etkileşimi
    (1997) Ceviz, Adnan; Hoşoğlu, Salih; Koçyiğit, Yüksel; Atamer, Aytaç; Atamer, Yıldız; Mete, Mahmut
    Deneysel olarak akut bakteriyel menenjit (ABM) oluşturulan sıkanların beyin dokusunda, lipit peroksidasyonunun bir göstergesi olan malondialdehit (MDA), antiperoksidant glutatyon (GSH_), glutatyon peroksidaz (GSH-Px) değişiklikleriyle, tedavi olarak 6 gün uygulanan seftriakson ve diklofenak sodyum'un bu parametrelere etkisi incelendi. Toplam 46 sıçan, kontrol (n=10), meninjit (n=7), seftriakson (30 mg/kg/gün, n=14) ve seftriakson+diklofenak sodyum (30mg/kg/gün + 0.5 mg/gün,, n=15) olmak üzere 4 gruba ayrıldı. Kontrol ve meninjit grubu dışındaki sıçanlara altı gün süresince anti-enflamatuvar ve antibiyotik uygulandı, meninjit grubuna sadece 0.4 mg/gün serum fizyolojik intraperitoneal olarak verildi. Uygulama sonunda tüm hayvanlar öldürülerek doku örnekleri alındı. Kontrollere göre, tüm grupların MDA düzeylerinin önemli derecede yüksek (p < 0.001) olduğu, GSH düzeylerinin düştüğü (p <0.001) gözlendi. Meninjit (M) ve seftriakson (5) gruplarının GSH - px aktivitelerinde sırasıyla p < 0.005; p < 0.05 düzeyinde düşük olduğu, seftriakson + diklofenak sodyum (S+D) grubunda anlamlı bir farklılık olmadığı saptandı. Meninjit grubuna göre; S ve S+D gruplarının MDA düzeylerinin önemli derecede düştüğü (p < 0.005; p < 0.001), GSH-Px aktivitelerinin yükseldiği (p <0.02; p » 0.001) gözlendi. S+D grubunun GSH düzeyleri de önemli derecede yüksek (p < 0.001) bulunurken, S grubunda herhangi bir farklılık bulunmadı. Sonuçta; akut bakteriyel meninjitte lipit peroksidlerinin arttığı, GSH ve GSH-Px sisteminde bozukluklar olduğu, seftriakson-diklofenak sodyum uygulamasının tedavide yararlı etkiler sağladığı gözlenmiştir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Dicle Üniversitesi Hastanesi çalışanları ve diyaliz hastalarında Staphylococcus aureus burun taşıyıcılığı ve antibiyotik duyarlığının araştırılması
    (Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti, 2003) Kökoğlu, Ömer Faruk; Geyik, Mehmet Faruk; Ayaz, Celal; Uçmak, Hasan; Hoşoğlu, Salih
    Nasal carriage of Staphylococcus aureus among health-care workers (HCWs) is a significant risk factor for the epidemic staphylococcal infection in hospitals. With the purpose of determining the incidence of nasal carriage at Dicle University Hospital, 204 HCWs, 36 hemodialysis patients and 50 healthy controls were prospectively screened. Nasal carriage of S. aureus was found in 34 nurses (31.2%), 15 doctors (28.9%), and 17 other personnel (39.5%). In total; 66 HCWs (32.4%), 14 hemodialysis patients (38.9%), and 13 healthy controls (26.0%) were found positive. Twenty-six out of 66 HCW strains (39.4%), eight of out 14 hemodialysis (57.4%), and two of out 13 healthy controls’ (15.4%) methicillin-resistant S. aureus (MRSA) strains were determined. Susceptibility test was performed on 93 S. aureus strains using microdilution method. No strain of S. aureus was found resistant to vancomycin. The susceptibility rates to the antibiotics were as follows: to ofloxacin 74.2%, rifampicin 67.7%, gentamicin 63.4%, sulbactamampicillin 59.1%, tetracycline 54.8%, erythromycin 51.6%, co-trimoxazole 32.3%, cefazolin 26.9%, and clindamycin 21.5 %. All strains were resistant to penicillin G and ampicillin.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Dicle Üniversitesi Hastanesi'nde alet ilişkili hastane infeksiyonları
    (Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2007) Geyik, Mehmet Faruk; Üstün, Cemal; Hoşoğlu, Salih; Çelen, Mustafa Kemal; Ayaz, Celal
    Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde alet kullan›m› ve alet iliflkili hastane infeksiyonlar› (A‹H‹) irdelenmifltir. A‹H‹’lerin tan›mlanmas›nda Centers for Diseases Control and Prevention kriterleri kullan›lm›flt›r. A‹H‹ h›zlar› 1000 alet-gün say›s›na göre hesaplanm›flt›r. Bir y›ll›k sürede 2006 y›l›nda hastanemizde 42843 hasta izlenmifltir. Bu sürede 545 hastada 602 hastane infeksiyonu saptanm›flt›r. Bu infeksiyonlar›n 174’ü A‹H‹ olarak tan›mlanm›flt›r. A‹H‹’n›n 78’i üriner sistem infeksiyonu, 66’s› ventilatör iliflkili pnömoni ve 30’u santral venöz kateter infeksiyonu olarak belirlenmifltir. Araflt›rma sonucunda, 1000 alet kullan›m gününe göre santral venöz kateter iliflkili bakteriyemi 2.7, üriner kateter iliflkili üriner sistem infeksiyonu 2.4 ve ventilatör iliflkili pnömoni 12.7 olarak bulunmufltur. ‹nvaziv giriflim endikasyonlar›n›n iyi konulmas›, kullan›lan ekipman›n mümkün oldu¤unca erken ç›kart›lmas› A‹H‹ h›z›n› azaltacakt›r.
  • [ X ]
    Öğe
    Diyarbakır-Ergani, Ahmetli Köyü'nde ortaya çıkan bir tifo salgını
    (2003) Hoşoğlu, Salih; İlçin, Ersen; Acemoğlu, Hamit; Ceylan, Ali; Gül, Kadri; Efe, Mustafa
    Salmonella typhi içme sularına karışarak tifo salgınlarına yol açabilmektedir. Bu çalışmada 25.12.2001 - 4.1.2002 tarihleri arasında Diyarbakır-Ergani'ye bağlı Ahmetli köyünde meydana gelen su kaynaklı tifo salgını araştırılmıştır. Salgın süresince toplam 181 şüpheli olgu sağlık kurumlarına başvurmuş ve bunlardan 71 'i (%39.2) hastaneye yatırılmıştır. Yatan hastalardan sadece 8'ine Grubel-Widal testi yapılabilmiş ve 6'sında pozitif sonuç alınmıştır. Bütün köy sakinleri ziyaret edilerek şüpheli olgular salmonellozis açısından taranmıştır. Hastalardan alınan 26 kan kültüründen üçünde ve 73 gaita örneğinin ikisinde S.typhi üretilmiş, salgının kaynağı olduğu düşünülen köy içme suyundan alınan su örneklerinin kanalizasyon suyuyla kontamine olduğu gösterilmiştir. Daha önce dezenfekte edildiği için içme suyundan S.typhi izole edilememiştir. Koruyucu önlem oiarak su şebekesinin tamiri, deponun klorlanması, bireysel klorlama ve eğitim verilmesi önerilmiştir.
  • [ X ]
    Öğe
    Ev yapımı semizotu konservesinden kaynaklanan bir botulizm salgını
    (1998) Hoşoğlu, Salih; Yazanel, Orhan; Özen, Aynur; Geyik, Mehmet Faruk; Kökoğlu, Ömer Faruk; Ayaz, Celal
    Evde yapılan semizotu konservesinden yiyerek zehirlenen aynı aileden altı botulizm olgusu aynı gün hastaneye başvurdu. Semptom olarak; yorgunluk, yutma güçlüğü, ağız kuruluğu, alt ve üst ekstremitelerde kuvvet kaybı ve boğaz ağrısı tüm olgularda vardı. Üç hastanın bilinci tamamen normal olup diğer üçü konfüze idi. Fizik bulgu olarak; derin tendon reflekslerinde azalma, ataksi, midriyaziz, alt ve üst ekstremitelerde kuvvet kaybı tüm hastalarda vardı. Laboratuvar incelemelerinde; lökositoz, serum AST ve ALT değerlerinde dört-altı kat arasında yükselme vardı. Tedavi olarak sıvı replasmanı yapıldı. Toksin bağırsaktan uzaklaştırılmaya çalışıldı. Hastaların beşi yapay solunum aygıtıyla desteklendiler, iki hasta pnömoni, iki hasta solunum yetmezliği ve bir hasta da hipotansiyon ve kardiyak yetmezlikten kaybedildi. Bir hasta sekel kalmadan düzeldi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Evaluation of false negativity of the Widal test among culture proven typhoid fever cases
    (2008) Hoşoğlu, Salih; Boşnak, Vuslat; Akalın, Şerife; Geyik, Mehmet Faruk; Ayaz, Celal
    BACKGROUND: The Widal test is the most common, specific and quick diagnostic method available in the world for diagnosis of typhoid fever; however, false negativity is one of the obstructive features of the test. The aim of this study was to evaluate the associated factors with Widal test negativity in an endemic area. METHODS: Widal test negativity was retrospectively analyzed among culture-proven typhoid fever cases. The potential features including age, gender, previous antibiotic usage, duration of symptoms, leucopoenia, hematocrit value, and erythrocyte sedimentation rate (ESR) were evaluated for association with Widal test negativity. RESULTS: A total of 166 culture-proven typhoid fever cases (93 or 56.0% males) were included in the study. The mean age +/- SD was 23.3 +/- 10.6 years. Mean time of interval between first symptom and test performance time was 10.6 +/- 7.8 days. The Widal test (STO and/or STH) was found positive in 75 cases (45.2%). The statistical analyses revealed that none of these variables were significant for false negativity of the Widal test. Age was found to be a possible factor for a false negative Widal test (p=0.06). CONCLUSION: Of existing compatible clinical findings, age should be considered in cases of Widal test negativity.
  • [ X ]
    Öğe
    Hastane kaynaklı gram negatif bakterilerde amnoglikozid antibiyotiklerde duyarlılık
    (2005) Hoşoğlu, Salih; Geyik, Mehmet Faruk; Akalın, Şerife; Ayaz, Celal; Uçmak, Hasan; Mendeş, Havva; Kökoğlu, Ömer
    Amaç: Hastane kaynaklı infeksiyon etkeni olarak izole edilen gram negatif bakterilerin aminoglikozidlere karşı duyarlılıkları disk difüzyon yöntemi kullanılarak araştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Hastane kaynaklı toplam 115 aerop gram negatif bakteri çalışmaya dahil edildi. Suşlarm 35'i E. coli, ITûKlebsiella spp,20'si/! aeruginosa, lA'üEnterobacterspp., 8'iSerratia spp., 7'siA baumannii, &sıPmteusspp., 3'üise Citrobacter spp idi. Bulgular: Suşlar bir arada değerlendirildiğinde direnç oranlan gentamisine %57, tobramisine %54, netilmisine %33, amikasine %28 ve isepamisine % 17 bulunmuştur. Sonuç: Çalışılan aminoglikozidler içerisinde direnci en yüksek gentamisin ve gram negatif bakterilere karşı in-vitro olarak en etkin olarak isepamisin tespit edilmiştir.
  • [ X ]
    Öğe
    Hastane kaynaklı gram-negatif bakterilerde genişlemiş spektrumlu beta-laktamazlar
    (2002) Geyik, Mehmet Faruk; Uçmak, Hasan; Çelen, M. Kemal; Hoşoğlu, Salih; Kökoğlu, Ömer Faruk; Ayaz, Celal
    Bu çalşmanın amacı; Dicle Üniversitesi Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarı ve Merkez Laboratuvarı'nda bir yıllık sürede değişik klinik örneklerden soyutlanan, Centers for Disease Control (CDC) kriterlerine göre hastane infeksiyonu etkeni kabul edilen 124 Gram-negatif bakteride genişlemiş spektrumlu beta-laktamazları (GSBL) E-test yöntemiyle araştırmaktı. En sık GSBL üreten suşlar Klebsiella spp. %45 (15/33), Escherichia coli'de %32 (10/31), Pseudomonas spp.'de %13 (3/24), Enterobacter spp. 'de %27 (3/11), Acinetobacter spp.'de %22 (2/9) ve Proteus spp.'de %14 (1/7) olarak bulunmuştur. İzole edilen 124 suştan 38'inin (%31) GSBL ürettiği belirlenmiştir. Hastane kaynaklı infeksiyonlardan izole edilen Gram-negatif bakterilerde, özellikle Klebsiella spp. ve Escherichia coli suşlarında GSBL üretimi araştırılmalıdır. Bu infeksiyonlarda kullanılacak uygun antibiyotik seçiminde bakterilerin GSBL pozitifliğinin de dikkate alınması gerekir.
  • [ X ]
    Öğe
    Hastane kaynaklı metisiline dirençli Staphylococcus aureus suşlarının moleküler epidemiyolojisi ve kontrolu
    (2004) Akalın, Şerife; Geyik, Mehmet Faruk; Hoşoğlu, Salih
    Dicle Üniversitesi Hastanesinde 18 ay süreyle hastane çalışanlarında ve hastanede bir haftadan uzun süre yatan hastalarda Metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) burun taşıyıcılığı sıklığı ve risk faktörleri prospektif olarak araştırıldı. Hazırlanan bilgi formuyla çalışmaya alınan kişilerin epidemiyolojik ve klinik özellikleri kaydedildi. Eş zamanlı olarak burun sürüntü kültürleri alındı ve izole edilen MRSA suşları Pulsed-field gel electrophoresis (PFGE) yöntemiyle tiplendirildi. Çalışma süresince araştırılan 911 hastadan 104'ünde (% 11,4) MRSA taşıyıcılığı saptandı. Aynı dönemde taranan 360 hastane personelinden 311 (% 8,6) MRSA taşıyıcısı idi. Çalışmaya alınan olguların 463'ü cerrahi kliniklerde (% 50,8), 448'i (% 49,2) ise dahili kliniklerde takip edilmişti. Hastaların 589'u (% 61) son üç ay içinde antibiyotik kullanmıştı. Eşlik eden hastalıklar arasında en sık olanı kronik böbrek yetmezliği idi. Ek risk faktörü olarak 175 hastada (% 18,1) uzun süreli idrar veya santral venöz kateter uygulaması vardı. Yatan hastalarda MRSA taşıyıcılığı için çoklu değişkenli analizde antibiyotik kullanma (OR=0,5, CI=0,31-0,81, p=0,004) tek bağımsız risk faktörleri olarak bulundu. Hastane çalışanlarında çoklu değişken analizinde hemşire olmak (OR=0,29, CI=0,12-0,68, p=0,004) ve kalabalık ailede yaşama (OR=0,44, CI=0,20-0,95, p=0,037) MRSA taşıyıcılığı için bağımsız risk faktörleri olarak bulundu. PFGE tiplendirmesinde toplam olarak 18 değişik patern görüldü. Bunlardan iki klonun yaygın olduğu saptandı. Hastane çalışanları ile hastaların paylaştıkları klonlar varlığı; hastane personelinin MRSA taşıyıcısı olmasının hastaların kolonjzasyonunda önemli olduğunu göstermektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hastane kökenli gram negatif bakterilerde genişlemiş spektrumlu beta-laktamazlar
    (Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2006) Çelen, Mustafa Kemal; Ayaz, Celal; Geyik, Mehmet Faruk; Hoşoğlu, Salih; Uluğ, Mehmet
    Dicle Üniversitesi Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarı ve Merkez laboratuvarında iki yıllık sürede (2003-2004) değişik klinik örneklerden soyutlanan ve Centers for Disease Control kriterlerine göre hastane infeksiyonu etkeni olarak kabul edilen 182 Gram negatif bakteride genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) oluşturma E-test yöntemi ile araştırılmıştır. Klebsiella spp.’de 24/51 (% 47), Escherichia coli’de 14/42 (% 33), Pseudomonas spp.’de 13/39 (% 33), Acinetobacter spp.’de 4/17, Enterobacter cloacae’de 4/15, Proteus spp.’de 2/11, Serratia marcescens’de 1/3 oranında GSBL saptanmış, 4 Citrobacter freundii’de GSBL saptanmamıştır. 2001 yılında hastanemizde Gram negatif çomaklarda % 31 olan GSBL oluşturma bu çalışmada da % 34 (62/182) olarak belirlenmiş olmasına karşın istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p>0.05). Özellikle rasyonel olmayan antibiyotik kullanımı ciddi hastane infeksiyonlarına yol açacak dirençli bakterileri öne çıkarmaktadır. Bu önemli sorun, kontrollü antibiyotik kullanımını sağlayacak stratejilere gereksinim olduğunu göstermektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    High incidence of occupational exposures among healthcare workers in Erbil, Iraq
    (Journal of Infection in Developing Countries, 2014) Hoşoğlu, Salih; Ahmad, Zana; Tahseen, Mohammed Sami; Diyar, Zehra; Selbes, Sami; Çolak, Ali
    Introduction: The current status of percutaneous injury and mucous exposures (PMEs) of hospital workers and factors associated with the injuries have not been studied in Iraq. This study aimed to evaluate the epidemiology of PMEs with blood or body fluids that leads serious risks for healthcare workers (HCWs). Methodology: An analytic, cross-sectional survey study was conducted among HCWs in Erbil city center, Iraq. The study was performed at sevenhospitals, and 177 participants were included. The dependent variable was the occurrence of PMEs in the last year, and the independent variables were age, sex, occupation of HCWs, working site, and work duration. Results: A total of 177 HCW participants included 57 nurses/midwives (32.2%), 59 doctors (33.3%), 27 laboratory workers (15.3%), and 34 paramedics/multipurpose workers (19.2%) from seven hospitals. The study concluded that 67.8% of the participants reported at least one occupational PME in the last year. In all, 13.3/person/year PME incidents were reported for nurses, 9.74/person/year for paramedics/multipurpose workers, 6.71/person/year for doctors, and 3.37/person/year laboratory workers. The mean number of PME incidents was 8.91/person/year. HCWs showed 85.0% compliance with wearing mask in risky situations. The most dangerous action for occupational exposure was blood taking (39.0%). In the univariate analysis, none of the investigated variables were found to be significantly related to PME. Conclusions: Occupational injuries and exposures in Iraqi HCWs are extremely common; awareness about protection is not sufficient. Nurses were found to be the highest risk group among HCWs. Preventive actions should be taken to avoid infection.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim