Yazar "Gül, Mesut" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 24
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut nekrotizan pankreatitli hastalarda cerrahi tedavi sonuçları ve mortaliteye etkili faktörler(Modestum Publishing Ltd., 2012) Aliosmanoğlu, İbrahim; Gül, Mesut; Tekeş, Fırat; Türkoğlu, Ahmet; Ülger, Burak Veli; Uslukaya, Ömer; Oğuz, AbdullahAmaç: Akut nekrotizan pankreatit, seyri sırasında parankim nekrozu geliştiği için şiddetli akut pankreatit ile özdeşleşmiş, morbidite ve mortalitesi hala yüksek olan bir durumdur. Bu çalışmadaki amacımız akut nekrotizan pankreatit nedeniyle cerrahi uygulanan hastalarda mortaliteyi etkileyen faktörleri incelemek ve cerrahi tedavi sonuçlarımızı sunmaktır. Gereç ve yöntem: Kliniğimizde 2006-2012 yılları arasında akut nekrotizan pankreatit nedeniyle ameliyat edilen 38 hastanın özellikleri, Ranson ve APACHE II skorları retrospektif olarak kaydedildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen hastaların 11’i (%28.9) erkek, 27’si (%71.1) kadın ve yaş ortalamaları 55.1±16.0 idi. Yaş, C-reaktif protein, amilaz ve karaciğer enzimleri, pankreatit etiyolojisi, ameliyat sonrası görülen komplikasyonlar ile mortalite arasında ilişki saptanamadı (p>0.05). Beyaz küre değerleri, nekroz alanının genişliği, başvuru anındaki APACHE II ve Ranson değerlerinin mortalite üzerindeki ilişkisi anlamlı idi (p<0.05). Sonuç: Akut nekrotizan pankreatit tedavisi zor ve mortalite oranları hala yüksek seyreden bir hastalıktır. Çalışmamızda hastaların beyaz küre değerleri, Ranson değerleri, APACHE II skorlarının ve nekroz genişliğinin mortalite üzerine negatif etkili olduğunu saptadık. Hasta stabilize edilemiyorsa veya cerrahi için gereken endikasyonlar varsa, hasta ameliyat edilebilecek duruma gelir gelmez cerrahi planlanmalıdır.Öğe Aynı olguda yutulan iki yabancı cismin farklı migrasyonu(2014) Gül, Mesut; Çetinçakmak, Mehmet Güli; Hakseven, Musluh; Aliosmanoğlu, İbrahimYabancı cisim yutulması çocukluk çağında sık görülmekle birlikte her yaş grubunda görülebilir. Yutulan yabancı cisimlerin birçoğu herhangi bir sağlık problemine neden olmaksızın defekasyon yoluyla vücuttan atılır. Yabancı cismin barsağı perfore ederek karaciğere veya periton içine migrasyonu nadir görülür. Burada yanlışlıkla yutulan iki dikiş iğnesinin bağırsağı delerek karaciğer sol lob ve ince barsak mezenterine yerleştiği olgu sunulmuştur. Yirmi yaşında kadın hastada, 3 aydır olan karın ağrısı nedeniyle yapılan tetkiklerinde karın içinde yabancı cisim saptandı. 3 haftalık takip sonrasında şikayetleri devam eden hastaya laparotomi yapılarak her iki iğne tek seansta çıkartıldı. Yutulan yabancı cisimlerin gastrointestinal sistemi perfore ederek karın içinde farklı organlara yerleşebileceği her zaman akılda tutulmalıdır.Öğe Cerrahi tedavi uygulanan varis-dışı ve malignite-dışı üst gastrointestinal sistem kanamalarında mortaliteyi etkileyen faktörler(Turkish Surgical Society, 2011) Önder, Akın; Kapan, Murat; Taşkesen, Fatih; Aliosmanoğlu, İbrahim; Arıkanoğlu, Zülfü; Gül, Mesut; Başol, Ömer; Aldemir, MustafaÖz:Giriş: Tedavi yöntemlerindeki ilerlemelere rağmen, üst gastrointestinal kanamaları hala ciddi bir sorundur. Bu çalışmada, endoskopik olarak durdurulamayan varis ve malignite dışı üst gastrointestinal sistem kanaması nedeniyle cerrahi uygulanan hastalarda mortaliteyi etkileyen risk faktörlerini araştırmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntem: 1997–2010 yılları arasında endoskopik olarak durdurulamayan üst gastrointestinal sistem kanaması nedeniyle cerrahi uygulanan 74 hasta retrospektif olarak incelendi. Varis ve maligniteye bağlı kanamalar dışlandı. Bulgular: Hastaların 61'i (%82.4) erkek, 13'ü (%17.6) kadın olup, yaş ortalaması 51.8 yıldı. Başvuruda en sık şikayet melenaydı (%50). Hastaların 19'unda (%27.4) görülen kardiyovasküler hastalıklar en sık gözlenen yandaş hastalıktı. Şok bulguları 48 (%64.9) hastada görüldü. Endoskopik olarak 34 (%51.5) hastada saptanan en sık kanama şekli Forrest 1a idi. 56 (%75.7) hastada duodenal ülser saptandı. En sık uygulanan cerrahi prosedür bilateral trunkal vagotomi ve piloroplasti ile birlikte gastroduodenali arter ligasyonuydu (%70.3). Morbidite oranı %24.3 olup, akciğer komplikasyonu en sık görüleniydi. On beş (%20.3) hastada mortalite görüldü. Rockall skoru <5 olan hastalarda mortalite gözlenmezken, diğerlerinde mortalite oranı %25.4 idi. İleri yaş, erkek cinsiyet, yandaş hastalık, şok, hemoglobin değerinin düşük olması, kan transfüzyonu, Rockall skorunun yüksek olması mortalite üzerine etkili risk faktörler iydi. Sonuç: Gastroenterolog ile cerrah arasında yakın işbirliği ve erken cerrahinin varis ve malignite dışı yüksek riskli üst gastrointestinal sistem kanamalarının tedavisinde faydalı olacağını düşünmekteyiz.Öğe Çocuk vericiden erişkine en bloc böbrek nakli: Olgu sunumu(2012) Kapan, Murat; Aliosmanoğlu, Çiğdem; Aliosmanoğlu, İbrahim; Hakseven, Musluh; Tekeş, Fırat; Gül, MesutBöbrek nakli son dönem böbrek yetmezliğinde en önemli tedavi seçeneklerinden biridir. Bekleme listelerinde- ki hasta sayısının artması nakil merkezlerinin marjinal donörleri kullanmasına itmiştir. En bloc böbrek nakli 1970’ten beri uygulanmasına rağmen, teknik komplikasyonlar, greft trombozu, hiperfiltrasyon hasarı kaygısı nedeniyle özellikle ülkemizde sınırlı kalmıştır. Bu çalışmadaki amacımız, özellikle ülkemizde çocuk vericiden erişkin alıcıya nadir olarak yapılan en bloc böbrek naklinin güncel tutulmasını sağlamaya çalışmaktır.Öğe Coexistence of Behcet’s disease and colonic diverticulitis: Is it causal or just a coincidence?(2013) Girgin, Sadullah; Kapan, Murat; Önder, Akın; Arıkanoğlu, Zülfü; Böyük, Abdullah; Taşkesen, Fatih; Gül, Mesut[Abstract Not Available]Öğe Comparison of crystallized phenol treatment and simple primary closure methods for pilonidal sinus disease(International College of Surgeons, 2019) Türkoǧlu, Ahmet; Bozdaǧ, Zübeyir; Gümüş, Metehan; Oǧuz, Abdullah; Gül, Mesut; Yılmaz, Ahmet; Arıkanoğlu, ZülfüThe objective of the study was to compare the results of the patients treated with crystallized phenol treatment (CPT) or simple primary closure (SPC) for pilonidal sinus disease (PSD). For PSD treatment, both SPC and CPT have the advantages of rapid recovery, minimal pain, and short hospital stay. Even though these two techniques can be used interchangeably in uncomplicated cases, there is not enough evidence about which method is superior. A total of 102 patients who underwent CPT (n = 57) and SPC (n = 45) for uncomplicated PSD were included in the study. In all of the cases, data were recorded and compared between CPT and SPC groups, including age, gender, duration of the symptoms, hospital stay, complications, healing time, and recurrence. The mean age was 25.6 years and the male-to-female ratio was 93:9. The SPC and CPT groups were similar in terms of age, gender, duration of symptoms, complications, and healing time. The CPT group did not require hospitalization or anesthetic procedure in addition to local anesthesia, but the SPC group required a median of 1 day (range, 1–3 days) of hospitalization, and 3 patients (6.7%) needed spinal anesthesia. During a median of 27.5 months’ follow-up, the recurrence rate in the CPT group (6 patients; 10.5%) was lower than in the SPC group (13 patients; 28.9%). Both hospital stay and recurrence rates were better in the CPT group. Healing time and complication rates were similar in both methods. Based on these results, we suggest that CPT should be preferred to SPC in uncomplicated cases.Öğe Effect of intraperitoneal etanercept on oxidative stress in rats with peritonitis(Hindawi Ltd, 2016) Yıldırım, Yaşar; Cellad, Esma Gülsüm; Kara, Ali Veysel; Yilmaz, Zülfükar; Kadiroğlu, Ali Kemal; Bahadır, Mehmet Veysi; Gül, MesutOur aim was to evaluate effect of etanercept on oxidative stress parameters in rats with experimental peritonitis and investigate the availability of etanercept usage in the treatment of peritonitis in the future. Twenty-eight rats were divided into four groups as control (group 1), peritonitis (group 2), peritonitis + cefazolin sodium (group 3), and peritonitis + cefazolin sodium + etanercept (group 4). Peritoneal tissue and blood samples were taken from all of the rats for histopathological and biochemical examination. The oxidative stress parameters were examined in blood and tissue samples. It was observed that rats with peritonitis benefit from cefazolin sodium treatment. Evaluating the effectiveness of etanercept was our main objective for this study. In this perspective, we compared group 3 and group 4 and found statistically significant decreases in oxidative parameters and statistically significant increases in antioxidants in serum and tissue samples in group 4. It is observed that there was a significant contribution of etanercept on biochemical and also histopathological results. As a result, the TNF-alpha inhibitor, etanercept, in addition to antibiotics given in the early treatment of peritonitis results in more significant improvement of histopathological and oxidative parameters as compared to antibiotics alone.Öğe Effect of pentoxifylline administration on an experimentalrat model of intraperitoneal adhesion(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2021) Akgül, Ömer Lütfi; Dalbaşı, Erkan; Gül, Mesut; Alabalık, UlaşAim: Intraabdominal adhesions are the pathological structures that form between the peritoneal surfaces throughout the healing of the peritoneal surface defects with scar formation. Adhesions are a significant problem because they affect the quality of life, lead to morbidity and mortality, and increase health expenses. We have investigated the effectiveness of pentoxifylline (PTX), which is a methyl xanthine derivative, on the development of experimentally generated intraperitoneal adhesions in rats. Materials and Methods: In our study, 30 Wistar Albino rats, each weighing an average of 200-250 grams, were used. In this study, 3 groups of 10 rats were formed. As the adhesion model, cecotomy method was preferred and applied. Groups were classified as; the sham group, control group and PTX group. In the Sham group, merely laparotomy was applied, the control group was intraperitoneal 5 cc isotonic after the cecotomy, and the PTX group was intraperitoneal 100 mg / kg after the cecotomy. Rats were sacrificed on the 15th day. Macroscopic, microscopic adhesion and adhesion tissues were evaluated with regard to hydroxyproline levels. Results: In the comparison of the groups from the macroscopic point of view, there was a noteworthy difference in adhesion between the sham group and the PTX group (p = 0.027) and between the control group and the PTX group (p = 0.001). Conclusion: In this study, it was observed that PTX can reduce intraabdominal adhesion and increase the level of hydroxyproline after surgery.Öğe The effective factors on morbidity due to penetrating small intestine injuries(2012) Böyük, Abdullah; Girgin, Sadullah; Önder, Akın; Gümüş, Metehan; Kapan, Murat; Gül, Mesut; Başol, ÖmerAmaç: Bu çalışmada penetran travmaya bağırsak ince bağırsak yaralanmalarında morbidite üzerine etkili faktörlerin araştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Ocak 2006-Aralık 2010 tarihleri arasında penetran ince bağırsak yaralanmasına bağlı cerrahi uygulanan 114 hasta retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Hastaların 96’sı (%84.2) erkek, 18’i (%15.8) kadın idi. Hastaların ortalama yaşları 32.8±12.3 (15-77) yıldı. En sık etiyolojik neden ateşli silah yaralanmasıydı (%66.7). Hastaların 51’inde (%44.7) izole ince bağırsak yaralanması, 63’ünde (%55.3) ince bağırsakla beraber intraabdominal yandaş organ yaralanması mevcuttu. Yandaş organ olarak en sık kolon yaralanmasının (%66.7) ettiği belirlendi. Hastalara en sık olarak 68’ine (%59.7) primer sutür uygulandı. Hastaların 30’unda (%26.3) morbidite gelişti. En sık görülen komplikasyon yara yeri enfeksiyonuydu. Yandaş organ yaralanmalarının eşlik ettiği ince bağırsak yaralanmalarında morbidite anlamlı olarak artmaktaydı (p=0.006). Kolon yaralanması (p=0.002) mevcut olanlar ile peritonit bulguları (p=0.048) nedeniyle opere edilen hastalarda morbidite anlamlı olarak daha yüksekti. Mortalite gelişimi üzerine kan tranfüzyon miktarı etkiliydi (p<0.001). Hastaların ortalama yatış süreleri 6.9±2.9 (1-21) gün olup, morbidite gelişen grupta anlamlı olarak uzundu. (p=0.002). Mortalite hastalarımızın 6’sında ilk 24 saat içinde hemorajiye ve 1’inde anastomoz kaçağına bağlı sepsis nedeniyle görüldü. Sonuç: İnce bağırsak yaralanmalarında özellikle kolon ve beraberinde intraabdominal diğer organ yaralanmalarının eşlik etmesi postoperatif morbidite anlamlı olarak arttırmaktadır. (JAEM 2012; 11: 204-7)Öğe Erişkin çağı periferik lenfadenopatileri: Eksizyonel biyopsi uygulanan 67 hastanın sonuçları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Gül, Mesut; Aliosmanoğlu, İbrahim; Türkoğlu, Ahmet; Dal, Sinan; Taş, İlhan; Baç, BilselAmaç: Lenfadenopati pek çok hastalığın ilk bulgusu olabilir. Büyümüş lenf nodlarının etyolojik profili önemli ölçüde bölgesel farklılıklar gösterebilmektedir. Bu çalışmada kliniğimizde eksizyonel biyopsiyle tanı konmuş periferik lenfadenopatili hastalar incelendi. Yöntemler: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniği’nde 5 yıllık dönemde periferik lenfadenopati nedeniyle eksizyonel biyopsi yapılan 67 hastaya ait veriler geriye dönük olarak incelendi. Sonuçlar: Hastaların yaş ortalaması 37,9±15 olup, 29’u (%43,3) erkekti. Eksizyonel biyopsi uygulanan lenfadenopati bölgeleri sıklık sırasına göre aksiller (n=36; %53,7), inguinal (n=22; %32,8) ve servikal bölgeydi (n=9; %13,4). Patolojik incelemede, en sık maligniteler (n=23; %34,3) gözlendi. Maligniteler sıklık sırasına göre non-hodgkin lenfoma (n=11; %16,4), hodgkin lenfoma (n=7; %10,4) ve metastaz (n=5; %7,5) idi. İkinci sıklıkta tüberküloz lenfadenopati (n=20; %29,9) görüldü. Non-spesifik lenfadenit üçüncü sırada (n=19; %28,4) görülmüş olup; reaktif hiperplazi, benign foliküler hiperplazi, ve miksed foliküler hiperplaziyi içermekteydi. Granulomatöz lenfadenit (n=4; %5,9) ve sistemik lupus eritomatozis (n=1; %1,5) en az sayıda görüldü. Malign olgularda lenfadenopati çapı ve generalize lenfadenopati varlığı anlamlı olarak daha fazlaydı. Sonuç: Lenfadenopati tanısı için ince-iğne aspirasyon biyopsisi benign-malign ayrımında yararlı olabilir ancak tanı için yetersizlik durumuyla sık karşılaşılmaktadır. Ayrıca lenfoma tanısı için eksizyonel biyopsi gerekir. Eksizyonel biyopsi, minimal morbidite ve mortalite ile güvenli bir şekilde uygulanabilen bir tanı yöntemidir. Öte yandan, özellikle tüberküloz lenfadenopati olgularında insizyonel biyopsi sinüs ve fistül oluşumuna yol açabildiğinden dolayı kontrendikedir.Öğe Full-Thickness Isolated Small Intestine Injury Due to Blunt Trauma(2015) Arıkanoğlu, Zülfü; Önder, Akın; Aliosmanoğlu, İbrahim; Kapan, Murat; Taşkesen, Fatih; Gül, MesutIsolated small intestine injury because of blunt trauma is a rarely encountered situation. Because it is difficult to diagnose, this injury can be associated with a prolonged clinical course and delay in treatment. In this article, we present an isolated full-thickness ileal trauma associated with a motor vehicle traffic accident. A 35-year-old male patient was kept under observation at another medical center following the motor vehicle traffic accident and was discharged early because no pathology was detected. He was later referred to our hospital's emergency clinic with complaints of abdominal pain and vomiting after approximately 12 hours. The patient with acute abdomen was assessed by physical examination, laboratory tests, and imaging and was taken into surgery under emergency conditions. A full-thickness isolated ileal perforation and approximately 300 mm3 of intestinal contents were detected by laparotomy. Resection of necrotic tissues and end-to-end anastomosis was performed. During the post-operative period, he was discharged without complications. Even in situations in which a thorough investigation and examination are performed, considering that there might be an isolated case of small intestine trauma, it is very important to extend the monitoring, imaging, and observation periods of patients with blunt trauma with repeated physical examinationsÖğe Full-thickness isolated small intestine injury due to blunt trauma(Galenos Yayınevi, 2015) Arıkanoğlu, Zülfü; Taşkesen, Fatih; Gül, Mesut; Aliosmanoğlu, İbrahim; Önder, Akın; Kapan, MuratIsolated small intestine injury because of blunt trauma is a rarely encountered situation. Because it is difficult to diagnose, this injury can be associated with a prolonged clinical course and delay in treatment. In this article, we present an isolated full-thickness ileal trauma associated with a motor vehicle traffic accident. A 35-year-old male patient was kept under observation at another medical center following the motor vehicle traffic accident and was discharged early because no pathology was detected. He was later referred to our hospital’s emergency clinic with complaints of abdominal pain and vomiting after approximately 12 hours. The patient with acute abdomen was assessed by physical examination, laboratory tests, and imaging and was taken into surgery under emergency conditions. A full-thickness isolated ileal perforation and approximately 300 mm3 of intestinal contents were detected by laparotomy. Resection of necrotic tissues and end-to-end anastomosis was performed. During the post-operative period, he was discharged without complications. Even in situations in which a thorough investigation and examination are performed, considering that there might be an isolated case of small intestine trauma, it is very important to extend the monitoring, imaging, and observation periods of patients with blunt trauma with repeated physical examinations.Öğe İdiopatik trombositopenik purpuralı hastalarda splenektomi: 109 olgununun analizi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Önder, Akın; Kapan, Murat; Gül, Mesut; Aliosmanoğlu, İbrahim; Arıkanoğlu, Zülfü; Taşkesen, Fatih; Taş, İlhan; Ay, Enver; Girgin, SadullahAmaç: Splenektomi, medikal tedaviye dirençli ve şiddetli seyreden İdiopatik trombositopenik purpuralı hastalarda tedavi sağlamak amacıyla yapılmaktadır. Bu çalışmada İdiopatik trombositopenik purpura tanısıyla splenektomi uygulanan hastalarda postoperatif ve uzun dönem sonuçların irdelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniğinde 2002-2010 tarihleri arasında İdiopatik trombositopenik purpura tanısıyla splenektomi uygulanan 109 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalarda yaş, cinsiyet, aksesuar dalak varlığı ve yerleşimi, operasyon süresi, preoperatif transfüzyone edilen trombosit ünite sayısı, preoperatif ve postoperatif kan transfüzyon ünite sayısı, hastanede yatış süresi, takip süresi ve sonuçları, morbidite ve mortalite kaydedildi. Bulgular: Hastaların 88’i (%80.7) kadın, 21’i (%19.3) erkek idi. Yaş ortalamaları 37.10±16.62 (16-72) yıl idi. Ortalama ameliyat süresi 44.87 ± 10.32 (30-120) dakika idi. Ortalama kan transfüzyonu ve trombosit süspansiyonu sırasıyla 1.63±0.85(0-3) ve 2.01±0.71(1-3) ünite idi. Preoperatif USG ile 20 (%18.3) hastada aksesuar dalak tanımlandı. Hastalarda laparotomide 23’ünde (%21.1) patoloji tarafından doğrulanan aksesuar dalak tespit edildi. İntraoperatif en sık aksesuar dalak yerleşimi dalak hilusunda saptandı. Hastaların 16’sında (%14.7) postoperatif dönemde komplikasyon gelişti. En sık görülen komplikasyon atelektazi idi. Hastaların ortalama hastanede yatış süresi 4.56±2.45(2-12) gün idi. Hastalar medyan 28 (9-48) ay takip edildi. Hastaların 1’inde (%0.9) mortalite gelişti. Sonuç: Splenektomi İdiopatik trombositopenik purpura tedavisinde medikal tedaviye yanıtsız olgularda güvenle uygulanabilen bir cerrahi girişimdir ve splenektomiyle bu hastalarda uzun süreli yanıt almak mümkündür. Nüksü engellemek için aksesuar dalak gözden kaçırılmamalıdır.Öğe İntestinal obstrüksiyona neden olan dev mezenterik hemanjioma; Olgu sunumu(2013) Aliosmanoğlu, İbrahim; Hakseven, Musluh; Tekeş, Fırat; Gül, Mesut; Büyükbayram, Hüseyin; Ülger, Burak VeliMezenterik hemangioma, nadir ve sıklıkla erken yaşlarda görülen benign bir lezyondur. Hastalar sıklıkla gastro-intestinal kanama ve obstrüksiyon bulgularıyla kliniğe başvururlar. Onsekiz yaşında intestinal obstrüksiyon bulgularıyla hastaneye başvuran, radyolojik görüntüleme ve histopatolojik değerlendirme sonucu mezenterik hemanjiom tanısı alan olgu, nadir görülmesi nedeniyle sunulmuştur.Öğe Karın ağrısının nadir bir nedeni: Niemann-Pick tip-B zemininde masif splenomegali ve hipersplenizm(2012) Arıkanoğlu, Zülfü; Ay, Enver; Aliosmanoğlu, İbrahim; Fırat, Uğur; Gül, Mesut; Taşkesen, FatihNiemann-Pick hastalığı otozomal resesif herediter lizozomal depo hastalığıdır. Tip A, B, C, D, E ve F olmak üzere 6 tipi vardır. Hastanın kliniği sfingomyelinin biriktiği organa göre farklılık gösterir. Tanı çoğunlukla çocukluk döneminde rutin muayenelerde saptanan hepatosplenomegalinin etiyolojisinin araştırılması sırasında konulur. Genellikle destekleyici tedavi uygulanır. Ancak hipersplenizm ve masif splenomegali gelişmiş ise rüptür gelişme riskinden dolayı splenektomi gerçekleştirilebilir. Bu yazıda çocukluk çağında Niemann-Pick tip-B hastalığı tanısı almış, masif splenomegali ve hipersplenizmli 16 yaşında erkek bir olgu, nadir olarak görülen bir hastalık olması nedeniyle sunulmuştur.Öğe Kolesistektomili hastalarda akut biliyer pankreatit(2012) Uçmak, Feyzullah; Ülger, Burak Veli; Uslukaya, Ömer; Aliosmanoğlu, İbrahim; Oğuz, Abdullah; Gül, Mesut; Türkoğlu, AhmetAmaç: Bu çalışmada kolesistektomi sonrası akut biliyer pankreatit geçiren hastaların analiz edilerek tedavilerini irdele- meyi amaçlamışlar. Gereç ve Yöntem: Akut biliyer pankreatit tanısı konan ve daha önce kolesistektomi uygulanan 22 hasta retros- pektif olarak incelendi. Hastaların demografik özellikleri, hastalık şiddeti, kolesistektomiden sonra geçen süre, endoskopik retrograd kolanjiyopankreotografi (ERCP) ve endoskopik sfinkterotomi (ES) yapılıp yapılmadığı, uygulanan ameliyat, hastanede yatış süreleri ve mortalite kaydedildi. Bulgular: Toplam 22 hastanın yaş ortalaması 60.14±16.4 (21-86) yıl ve kadın erkek oranı 14/8 idi. Kolesistek- tomiden sonra geçen süre ortalama 81.7 (6-240) ay bulundu. ERCP ile 18 hastada koledok kanalından taş ve çamur tespit edilirken, 4 hastada ise etken tesbit edilemedi. On sekiz hastanın 14’ü taş ekstraksiyonu ve ES yapılarak başarılı bir şekilde tedavi edilirken, 4 hastada ERCP başarılı olamadı. Taş tespit edilip çıkartılamayan 4 hastanın 3’üne açık cerrahi ile koledok eksplorasyonu yapıldı. Bir hastada mortalite gelişti. Mortalite gelişen hariç diğer hastaların hastanede ortalama kalış süresi 8.5±3.5 gün idi. Sonuç: Kolesistektomi sonrası safra kanalı taşlarının bir kısmı semptom vermeden uzun süre sessiz kalabilir. Ancak bir kısmı ise aylar veya yıllar sonra potansiyel olarak mortal seyreden akut pankreatite neden olurlar. Tedavide ERCP ve ES standart tedavi yöntemidir. ERCP ve ES’de başarısız kalınan hastalar laparoskopik ve açık cerrahi ile koledok eksplorasyonu yapılarak tedavi edilebilirler.Öğe Laparoscopic splenectomy: Clip ligation or en-bloc stapling?(Bilimsel Tip Yayinevi, 2019) Türkoǧlu, Ahmet; Oǧuz, Abdullah; Yaman, Gizem; Gül, Mesut; Ülger, Burak VeliObjective: Various techniques are used in the management of splenic hilum during laparoscopic splenectomy. Among them, the most used ones are polymer clips, en-bloc stapling and ultrasonic devices. To the best of our knowledge, there is no study in the literature comparing the results of clip and stapler techniques. This study was aimed to compare our results of clip ligation and en-bloc stapling of the splenic hilum. Material and Methods: The records of 67 patients undergoing laparoscopic splenectomy between December 2012 and October 2017 were reviewed. Patients were divided into two groups according to surgical method (stapler group: 26 patients and clip group: 41 patients). Patient age, sex, diagnosis, surgical technique, operation time, spleen dimensions, perioperative complications, postoperative hospital stay, blood transfusions, postoperative thrombocyte and hemoglobin levels were recorded. Results: Operating time was median 115 min (75-230) in the stapler group and 120 min (60-210) in the clip group, and there was no significant difference between the groups (p= 0.2593). There were no significant difference between the groups in terms of the postoperative complications (p= 0.59). Postoperative hospital stay was median 3.5 (2-8) days in the stapler group and 3 (2-6) days in the clip group with no significant difference (p= 0.0733). Conclusion: Clip ligation and en-bloc stapling techniques have no superiority over each other. Our results also showed that both techniques are safe and feasible. We suggest opting for the method according to the surgeon’s experience and hospital facilities.Öğe Nadir bir akut karın sebebi: Situs inversus totalisli hastada akut apandisit Türkçe(Harran Üniversitesi, 2012) Oğuz, Abdullah; Önder, Akın; Taşkesen, Fatih; Gül, Mesut; Arslan, Muhammet; Kapan, MuratAkut apandisit en sık cerrahi girişim gerektiren karın ağrısı nedenir. Situs inversus totalisli hastalarda apandiks sol alt kadranda yer alır. Yazımızda sol alt kadran ağrısı ile başvuran ve akut apandisit tanısı alan bir situs inversus totalis olgusu sunulduÖğe Nar çekirdeğine bağlı mekanik kalınbarsak tıkanıklığı(2011) Kapan, Murat; Önder, Akın; Timuçin, Hüseyin; Gül, Mesut; Aliosmanoğlu, Çiğdem; Aliosmanoğlu, İbrahimBezoar sıklıkla zeka geriliği ve psikiyatrik hastalığı olan kişilerde sık görülen, ancak nadiren cerrahi girişim gerektiren bir durumdur. Bezoar yutulan bitkisel ya da hayvansal materyallerin gastrointestinal sistemde birikerek yumak oluşturmasıdır. Sıklıkla midede oluşan bezoarlar ince barsaklara geçerek obstrüksiyona, nadiren de perforasyona sebep olur. Fitobezoar dünyanın her yerinde yaygın olarak karşılaşılan bir durum olup, kalın barsak obstrüksiyonunun nadir sebeplerinden biridir. Bu çalışmamızda yenilen narların çekirdeklerinin birikimine bağlı kolonik tıkanıklık vakası sunulmuştur. On dört yaşındaki çocuk hasta ileusa bağlı akut karın tanısıyla acil servisten yatırılarak ameliyat edildi. Sigmoid kolonda lümeni tam tıkayan fitobezoar tespit edildi. Bezoar çıkarılarak hastaya uç kolostomi uygulandı. Hasta ameliyat sonrası sorunsuz taburcu edildi. Çocuklarda, psikiyatrik hastalarda ve gastrointestinal sistem ameliyatı anamnezi olan barsak tıkanıklığı olgularında bezoarlar akılda tutulmalıdır. Klin Deney Ar Derg 2011; 2 (3): 315-318.Öğe Negatif akut apandisitte jinekolojik patolojiler(Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Önder, Akın; Kapan, Murat; Gül, Mesut; Evsen, Mehmet Sıddık; Aliosmanoğlu, İbrahim; Arıkanoğlu, Zülfü; Taşkesen, Fatih; Polat, SerkanÖz:Giriş: Jinekolojik patolojiler akut apandisit ile karışabilen en sık rahatsızlıklardır. Bu çalışmada jinekolojik patoloji tespit edilen negatif akut apandisitli hastaların irdelenmesi amaçlandı. Materyal Metod: 2006 2010 tarihleri arasında akut apandisit ön tanısıyla laparotomi uygulanan ve jinekolojik patoloji saptanan 25 hasta retrospektif incelendi. Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 28.87±8.63 yıldı. Hastaların en sık başvuru şikayeti karın ağrısı, fizik muayenede en sık tespit edilen bulgu hassasiyetti. Hastaların 15inde karın ultrasonografisinde intraabdominal sıvı saptandı. En sık rastlanılan patoloji over kist rüptürüydü (%76). Hastalara apendektomi ve ilaveten over kist rüptürü tespit edilenlerde kanama kontrolü ve kist eksizyonu, pelvik inflamatuvar hastalık ve/veya tuboovaryan abse olanlara drenaj uygulandı. Sonuç: Akut karın semptomları ile başvuran kadın hastalar daha dikkatli değerlendirilmelidir. Akut apandisiti taklit edebilen jinekolojik patolojiler ayırıcı tanı açısından mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.