Yazar "Atmaca, Selahattin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 53
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 2004-2006 yılları arasında izole edilen citrobacter suşlarında antibiyotik direnci(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2007) Gülhan, Barış; Özekinci, Tuncer; Meşe, Sevim; Atmaca, SelahattinOcak 2004-Aral›k 2006 tarihleri aras›nda infeksiyon etkeni olarak izole edilen Citrobacter sufllar›n›n antibiyotik dirençlerinin belirlenmesi amaçlanm›flt›r. 73 Citrobacter suflundan 53’ü C.freundii, 9’u C.braakii, 3’ü C.koseri, 8’i C.youngae olarak identifiye edilmifltir. ‹zole edilen sufllar›n toplam›nda M‹K de¤erlerine göre direnç oranlar›na bak›ld›¤›nda ampisiline % 85, piperasiline % 63, piperasilin-tazobaktama % 47, sefoksitine % 84, seftazidime % 48, sefepime % 45, amikasine % 7, gentamisine % 38, aztreonama % 55, meropeneme % 1, siprofloksasine % 37, levofloksasine % 30 ve ko-trimoksazole % 48 oranlar›nda direnç saptanm›flt›r. Meropenem ve amikasin en etkili antibiyotikler olarak bulunmufl, bunlar› levofloksasin, siprofloksasin ve gentamisin izlemifltir.Öğe 2004-2006 yıllarında izole edilen Acinetobacter baumannii suşlarında antibiyotik direnci(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2007) Gülhan, Barış; Özekinci, Tuncer; Atmaca, Selahattin; Bilek, HevalÇal›flmada 2004-2006 y›llar›nda infeksiyon etkeni olarak izole edilen Acinetobacter baumannii sufllar›n›n antibiyotik dirençlerinin belirlenmesi amaçlanm›flt›r. ‹zole edilen sufllarda M‹K de¤erlerine göre 2004 ve 2006 y›llar›nda meropeneme % 7 ve % 25, amikasine % 59 ve % 59, seftazidime % 80 ve % 88, siprofloksasine % 54 ve % 82, sefepime % 83 ve % 87, gentamisine % 78 ve % 87, ko-trimoksazole % 73 ve % 78 oran›nda direnç tespit edilmifltir. Meropenem ve siprofloksasinde 2004’e göre 2006’da direnç art›fl› anlaml› bulunmufltur. ‹mipenem direnci ise sadece 2006 y›l› için de¤erlendirilmifl ve oran % 24 olarak bulunmufltur. A.baumannii sufllar›na en etkili antibiyotiklerin imipenem ve meropenem oldu¤u saptanm›flt›r.Öğe 2015-2017 YILLARI ARASINDA İZOLE EDİLEN CITROBACTER SUŞLARINDA ANTİBİYOTİK DİRENCİ(2017) Akpolat, Nezahat; Yakut, Salim; Atmaca, Selahattin; Özekinci, Tuncer; Gül, Kadri.Bu çalışmada Nisan 2015-Mart 2017 tarihleri arasında infeksiyon etkeni olarak izole edilen Citrobacter suşlarının antibiyotik dirençlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. İzole edilen 72 Citrobacter suşundan 37'si Citrobacter freundii 35'i diğer Citrobacter türleri olarak identifiye edilmiştir. İzole edilen suşların farklı antimikrobiyallere minimum inhibitör konsantrasyon değerleri incelenmiş ve ampisiline % 99, seftazidime % 25, aztreonam ve trimetoprim/sülfametoksazole % 22, siprofloksasine % 15, piperasilin/tazobaktam ve gentamisine % 11, sefepime % 10, meropeneme % 1 ve amikasine % 0 oranlarında direnç saptanmıştır. Amikasin ve meropenem en etkili antibiyotikler olarak bulunmuş, bunları sefepim, gentamisin ve piperasilin/tazobaktam izlenmiştirÇalışmada amikasin ve meropenemin Citrobacter infeksiyonları için iyi bir tedavi alternatifi olduğu sonucuna varılmıştırÖğe 2015-2017 yılları arasında izole edilen citrobacter suşlarında antibiyotik direnci(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2017) Atmaca, Selahattin; Özekinci, Tuncer; Yakut, Salim; Akpolat, Nezahat; Gül, KadriBu çalışmada Nisan 2015-Mart 2017 tarihleri arasında infeksiyon etkeni olarak izole edilen Citrobacter suşlarının antibiyotik dirençlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. İzole edilen 72 Citrobacter suşundan 37'si Citrobacter freundii 35'i diğer Citrobacter türleri olarak identifiye edilmiştir. İzole edilen suşların farklı antimikrobiyallere minimum inhibitör konsantrasyon değerleri incelenmiş ve ampisiline % 99, seftazidime % 25, aztreonam ve trimetoprim/sülfametoksazole % 22, siprofloksasine % 15, piperasilin/tazobaktam ve gentamisine % 11, sefepime % 10, meropeneme % 1 ve amikasine % 0 oranlarında direnç saptanmıştır. Amikasin ve meropenem en etkili antibiyotikler olarak bulunmuş, bunları sefepim, gentamisin ve piperasilin/tazobaktam izlenmiştirÇalışmada amikasin ve meropenemin Citrobacter infeksiyonları için iyi bir tedavi alternatifi olduğu sonucuna varılmıştır.Öğe Absence of the mecC gene in methicillin-resistant Staphylococcus aureus isolated from various clinical samples: The first multi-centered study in Turkey(Elsevier Ltd, 2019) Çıkman, Aytekin; Aydın, Merve; Gülhan, Barış; Karakeçili, Faruk; Kurtoǧlu, Muhammet Güzel; Yüksekkaya, Şerife; Parlak, Mehmet; Gültepe, Bilge Sümbül; Çiçek, Ayşegül Çopur; Bilman, Fulya Bayındır; Çİftçİ, İhsan Hakkı; Kara, Murat; Atmaca, Selahattin; Özekinci, TuncerBackground: mecA is a predefined gene causing methicillin resistance in Staphylococcus aureus (S. aureus) isolates; however, it has been shown that some methicillin-resistant S. aureus (MRSA) strains do not carry this gene. Recently, in isolates found to be MRSA-positive but mecA-negative, a new resistance gene called mecC, which is a homolog of mecA, has been reported. This study aimed to investigate the mecC and mecA genes in MRSA strains isolated from different geographic regions in Turkey. Methods: The sample of the study consisted of 494 MRSA strains isolated from seven geographical regions in Turkey between 2013 and 2016. The strains were obtained from 17 centers, comprising 13 university hospitals, three education and research hospitals, and one state hospital. Methicillin resistance in S. aureus strains was determined using the agar disk diffusion method with a cefoxitin disk and the agar dilution method with oxacillin. The mecC and mecA genes in MRSA strains was investigated by Polymerase Chain Reaction (PCR). Results: Of the MRSA strains investigated, 47.9% were isolated from intensive care units. Concerning sample type, 36.7% were detected in the respiratory tract (tracheal aspirate, sputum, etc.), 24.8% in blood, 18.7% in skin and soft tissues, 9.3% in nasal swabs, 5.4% in urine, 4.1% in ears, and 1% in sterile body fluid. Using PCR, mecC was not identified in any of the S. aureus strains isolated from different clinical microbiology laboratories. mecA gene positivity was found in 315 of the MRSA strains (63.8%). Staphylococcal Cassette Chromosome mec (SCCmec) type was identified in 232 strains (46.9%), of which 136 (58.7%) were type II, 75 (32.4%) were type IV, 12 (5.1%) were type IIIb, six (2.5%) were type I, and three (1.3%) were type III. Conclusion: This is the first multi-centered study to investigate MRSA strains isolated from different regions in Turkey. The mecC gene was not detected in any of the MRSA strains. We believe that this study will constitute an important basis for monitoring possible future changes.Öğe Acinetobacter baumannii suşlarında tigesiklin için disk difüzyon yöntemiyle elde edilen zon çaplarının iki farklı kritere göre değerlendirilmesi(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2009) Gülhan, Barış; Nergiz, Şebnem; Meşe, Sevim; Özekinci, Tuncer; Atmaca, SelahattinÇalışmada disk difüzyon yöntemiyle 71 Acinetobacter baumannii suşunda alınan tigesiklin zon çapları iki farklı kritere göre değerlendirilmiş, bunun yanı sıra MİK değerlerine göre karbapenem dirençleri de araştırılmıştır. Tigesiklin için FDA’in Enterobacteriaceae için belirlediği disk difüzyon kriterleri (≥19 mm ve ≤14 mm) kullanıldığında 2 suş (% 3) dirençli, 35 suş (% 49) orta duyarlı, 34 suş (% 48) duyarlı olarak bulunmuş; Jones ve ark.’nın kriterleri olan ≥16 mm ve ≤12 mm kabul edildiğinde ise 1 suş (% 1) dirençli, 1 suş (% 1) orta duyarlı, 69 suş (% 97) ise duyarlı olarak bulunmuştur. Bölgemize ait Acinetobacter baumannii suşlarının % 56’sında imipenem, % 39’unda ise meropenem direnci saptanmıştır.Öğe Acinetobacter baumannii’nin bazı antibiyotiklere karşı direnç oranları: 2018 ve 2006 yılları sonuçlarının karşılaştırılması(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2020) Uzuner, Nurullah; Atmaca, Selahattin; Çelik, Muhammet; Kangül, HandanAcinetobacter baumannii yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ) ve immün sistemi baskılanmış hastalarda ciddi hastane enfeksiyonlarına neden olan bakteri türüdür. Bu çalışmada özellikle yoğun bakım hastalarında ciddi enfeksiyon etkeni olan A.baumannii suşlarının 2018 yılına ait bir yıllık kümülatif antibiyogram sonuçları retrospektif olarak incelenmiş, 2006 yılında hastanemizde yapılan benzer bir çalışmadaki duyarlılık sonuçları ile karşılaştırılmıştır.Çalışmaya alınan 388 izolatın 208’i erkek (% 53,6), 180’i kadın (% 46,4) hastalardan; % 87’si erişkinlerden, % 13’ü çocuklardan (yenidoğanlar dahil) izole edilmiştir. Etkenlerin % 46,4’ü solunum yolu, % 26,8’i kan kültürü, % 11,8’i idrar, % 9,5’i yara örneklerinden üretilmiştir. Örneklerin % 78’i yoğun bakım ünitelerinden, % 15’i servislerden (% 9,4 dahili servis, % 5,6 cerrahi servis), % 7’i yanık ünitesinden gönderilmiştir. İzole edilen A.baumannii suşlarının istatistiki olarak büyük çoğunluğunun erişkinlerden izole edildiği görülmüştür (p>0,005). Yapılan antibiyogram sonucunda en yüksek direnç % 94,8 ile imipeneme, en düşük direnç % 20 ile kolistine karşı tespit edilmiştir.Hastanemizde 2006 yılında yapılan benzer çalışma sonuçları ile elde ettiğimiz sonuçların istatistiki olarak karşılaştırılmasında amikasin, siprofloksasin, imipenem ve meropenem direnç oranlarında anlamlı artış (p<0.005), trimetoprim/sülfametoksazol direnç oranında ise azalma (p>0.005) tespit edilmiştir. Bu çalışmada A.baumannii suşlarına karşı zamanla artan direnç oranlarını ve buna bağlı tedavi seçeneklerinin artık çok kısıtlı olduğunu gösterdik. Her hastanenin sık görülen enfeksiyon etkenlerinin direnç oranlarını belli periyotlarla belirlemesi özellikle duyarlı antibiyotik seçeneği kısıtlı hale gelmiş olan suşlara bağlı gelişen enfeksiyonların etkin tedavisinde yol gösterici olacaktır.Öğe Anaerop Bakteriler; İzolasyon, İdentifikasyon, Yeni Türlerin Oluşturduğu Hastalıklar(2024) Özbek, Erdal; Atmaca, SelahattinAnaerob bakterilerin izolasyon ve identifikasyonunda kullanılan yeni teknolojik gelişmeler bu bakterilere ilgiyi artırsa da ülkemizde hala tıbbi mikrobiyoloji laboratuvarlarında bu bakteri grubu yeterli ilgiyi görmemektedir. Laboratuvara getirdiği fazla iş yükü, konu ile ilgili ara eleman eksikliği ve klinik yaklaşımda etiyolojisinde anaerob bakteri düşünülen enfeksiyonlarda ampirik tedavi yaklaşımı bu ilgisizliğin sebepleri arasında sayılabilir. Dünyada ve ülkemizde anaerob bakteri laboratuvarlarında süre gelen bir standardizasyon sorunu mevcuttur. Anaerob bakterilerin identifikasyonunda matriks yardımlı laser desorbsiyon/iyonizasyon kütle spektrometresi (MALDI-TOF/MS) yönteminin son yıllarda rutin laboratuvarlarda kullanıma girmesiyle birlikte anaerop bakterilerin tanımlanması kolaylaşmış ve sistemin kullanıldığı yerlerde standardizasyona katkı sağlamıştır. Ancak sınırlı ekonomik koşulların getirdiği zorluklar nedeniyle bu teknik yeterince yaygınlaşmamıştır. Bu nedenle anaerob bakteri laboratuvarlarında standardizasyon hala önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu derlemede; Anaerop bakteriyoloji laboratuvarında standardizasyona katkı sağlanması amacıyla, anaerob bakteri şüpheli materyallerin laboratuvara taşınması, izolasyon ve identifikasyon aşamalarında dikkat edilmesi gereken ve kabul gören kuralları özetlenmiş, anaerob bakteri izolasyonun ve identifikasyonunda kullanılan teknikler basitten karmaşığa doğru karşılaştırılarak özetlenmiştir. Ayrıca, kommensal mikrobiyotanın üyesi olan anaerob bakterilerden bilhassa yeni tanımlanan cins ve türlerin güncel klinik çalışmalarda ortaya çıkan özelliklerinin sunulması amaçlanmıştır.Öğe Anaerop bakterilerde metronidazole direnç ve nim genleri(Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti, 2021) Atmaca, SelahattinAnaerop bakteri enfeksiyonlarının tedavisinde yaygın olarak kullanılan 5-nitroimidazol türevi metronidazole karşı, bakterilerin geliştirdikleri direnç mekanizmaları çeşitli ve karmaşıktır. Anaerop bakterilerde bulunan nitroimidazol redüktaz enziminin metronidazole karşı dirençte önemli rol oynadığı ileri sürülmektedir. Bu enzim bakterinin genomik yapısı içinde tanımlanan nim genleri kontrolündedir. Nim genleri şu ana kadar 11 farklı yapıda (nimA-nimK) tanımlanmıştır. En çok Bacteroides fragilis grupta tanımlanan nim genlerinin tek başlarına metronidazol direncinin oluşmasında yeterli olmadığı, farklı direnç mekanizmalarının da söz konusu olduğu bildirilmiştir. Bakterinin glukoz metabolizması sırasında aktifleşen piruvat ferrodoksin oksidoredüktaz enzim faaliyeti, bmeRABC5 geni kontrolündeki effluks pompa sistemi, RecA geni kontrolündeki DNA onarım proteinlerinin aşırı salınımı gibi mekanizmaların anaerob bakterilerin metronidazol direncinde önemli rol aldığı belirlenmiştir. Bu makalede, anaerop bakterilerin 5-nitroimidazollere karşı oluşturdukları farklı direnç mekanizmaları ve bu direnç mekanizmalarında rol aldığı tartışılan nim genlerinden söz edilmiştir.Öğe Antibiotic Susceptibility Patterns of Gram-Negative Anaerobic Bacteria Isolated from Clinical Samples(Veysi AKPOLAT, 2023) Bilden, Alican; Atmaca, Selahattin; Özcan, NidaAmaç: Anaerop bakteriler vücudun normal flora elemanı olmasına karşın, bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla enfeksiyona neden olabilirler. Bu bakterilerin izolasyonları ve identifikasyonları güç olduğu için çoğu laboratuvarda yapılmamaktadır. Bu sebeple çoğu zaman anaerop bakteriler göz ardı edilebilmektedir. Bunun sonucu olarak da gelişen antibiyotik direnç durumları tespit edilememektedir. Bizim bu çalışmadaki amacımız, anaerop bakterilerin antibiyotik direnç profillerinin bilinmesinin tedavinin seyri açısından gerekli olduğunu ve belirli periyodlarda antibiyotik duyarlılık testlerinin yapılması gerektiğini ortaya koymaktır. Metod: Çalışmaya, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD. Bakteriyoloji/Kültür laboratuvarına, çeşitli klinik birimlerden anaerop kültür istemiyle gönderilmiş 372 numune dahil edilmiştir. Bu numuneler, ilk olarak bakteri izolasyonu için Brucella kanlı agara ekildi. İzole edilen bakterilerin identifikasyonları MALDI-TOF MS ile yapıldıktan sonra antimikrobiyal duyarlılık profillerinin belirlenmesi için E – test yöntemi kullanıldı. Bulgular: İzole edilen 17 Bacterioides türünde antimikrobiyal direncin en yüksek olduğu antibiyotikler sırasıyla % 100 oranında penisilin (P), % 41,2 oranında klindamisin (CM) ve % 35,3 oranında ise amoksisillin-klavulanik asid (AMC) olarak belirlendi. İzole edilen 22 Prevotella türünde ise antimikrobiyal direncin en yüksek olduğu antibiyotikler % 45,5 oranında penisilin (P) ve % 27,3 oranında moksifloksasin (MX) olarak belirlendi. Yine izole edilen 1 Dialister pneumosintes bakterisinde sadece metronidazol (MZ) direnci gözlemlenirken, 1 Veillonella parvula bakterisinde ise penisilin (P), imipenem (IP) ve piperasillin-tazobaktam (TPZ) antibiyotiklerine karşı direnç gözlemlenmiştir. Son olarak da izole edilen 4 Fusobacterium türünde ise hiçbir antibiyotiğe karşı direnç gözlemlenmemiştir. Sonuç: Çalışmamızda izole edilen Gram-negatif anaerop bakterilerin büyük çoğunluğunun penisilin, klindamisin, moksifloksasin, metronidazol ve amoksisillin-klavulanik aside karşı bir direnç geliştirdiği veya bu antibiyotiklere karşı artan bir dirence sahip olduğu görülmüştür. Anahtar Sözcükler: Gram-Negatif Anaerop Bakteriler, E-Test, MIC, MALDI-TOF MSÖğe Antifungal Susceptibilities of Candida Species Isolated to Clinical Samples(2024) Kalkanlı, Nevin; Atmaca, Selahattin; Özcan, NidaBackground: Candidiasis is a skin, mucosal, and organ infection caused by Candida fungi, with Candida albicans being the most common. These infections pose significant morbidity and mortality risks, necessitating rapid identification and characterization methods for diagnosis and personalized antifungal therapy based on Candida’s pathogenic properties. Materials and Methods: Candida species isolated from diverse clinical samples from patients were included in this study. A total of 86 isolates were analyzed at the genus and species levels using mass spectrometry, while susceptibility profiles to amphotericin B (AmB), anidulafungin (AND), fluconazole (FLC), and voriconazole were regulated using the gradient test method. Results: Candida spp. were detected in 1254 clinical samples obtained from 736 patients. Antifungal susceptibility was tested on 86 isolated samples, including C. albicans, Candida glabrata, Candida tropicalis, Candida parapsilosis, Candida kefyr, Candida guilliermondii, and Candida krusei. The corresponding rates of resistance to AmB and FLC in C. albicans isolates were 2.2% and 13.3%. No resistance to AND was determined. Conclusion: Candida species C. albicans is the most regularly isolated, but infections from other Candida species have increased. No resistance to AND was observed, but species-specific resistance to other antifungal agents was identified, emphasizing the need for continuous monitoring.Öğe Assessment of the results of erlich ziehlneelsen and fluorochrome staining procedures, bactec 460 and löwenstein-jensen culturing procedures in the diagnosis of tuberculosis(2004) Mete, Mahmut; Özekinci, Tuncer; Suay, Adnan; Akpolat, Nezahat; Atmaca, SelahattinThe Ziehl-Neelsen (ZN) and fluorochrome (FC) staining procedures and the Bactec and Löwenstein-Jensen (L-J) culturing procedures were used to test 340 clinical specimens for tuberculosis, and the diagnostic value of the fluorochrome procedure was investigated. Positive cultures were obtained from 34 specimens (10%), of which 13 (3.8%) tested positive in ZN, and 18 (5.3%) in FC. Sensitivity of the ZN and FC staining results was found to be 38.2% and 52.9%, respectively. NAP (p-nitro-?-acetylamino-?-hidroxypropiophenone) identified 32 (94.1%) of the 34 strains as M. tuberculosis complex, and 2 (5.9%) as Mycobacteria other than tuberculosis (MOTT) bacilli. Twenty-one (61.7%) of the 34 culture-positive specimens grew only in Bactec 12 B medium, 2 (5.9%) grew only in L-J medium, and 11 (32.3%) grew in both Bactec and L-J media. The 32 M. tuberculosis complex strains' sensitivities to streptomycin (STR), isoniazid (INH), rifampin (RIF), and ethambutol were assessed with the Bactec system. Four (12.5%) of these strains were resistant to streptomycin, 9 (28.1%) to isoniazid, 7 (21.8%) to rifampin, and 6 (18.7%) to ethambutol. Total drug resistance was 43.7%. Six strains (18.7%) were resistant to 1 drug, 5 (15.6%) to 2 drugs, 2 (6.2%) to 3 drugs, and 1 (3.1%) to all 4 drugs, isoniazid plus rifampin resistance was seen in 18.7%.Öğe Brucellosis seroprevalence in southeast Turkey (Diyarbakır)(2004) Atmaca, Selahattin; Elçi, Saffet; Özekinci, Tuncer; Suay, Adnan; Arıkan, Eralp; Akpolat, NezahatThis study was conducted to determine brucellosis seropositivity in patients suspected of having brucellosis who sought treatment at the Central Laboratory of Dicle University Medical Faculty Hospital in southeast Turkey (Diyarbakır). 20,663 serum samples were collected during the study (1 August 2001-31 December 2002), and 14,480 sera were tested in a 12-month period on a seasonal basis by Rose-Bengal slide agglutination (RBSA), and positive sera were titrated by standard tube agglutination (STA). Titration values of 1/160 and above were considered positive. Of the 20663 sera, 463 (2.2%) tested positive on RBSA. Of these 463 sera, 267 (57.6%) tested positive on STA, with titers of 1/160 and higher. Seasonally, hospital attendance was highest in the summer and lowest in the winter. On STA tests done on RBSA-positive samples, the highest concentration of titers of 1/160+ was in the spring. In order to eliminate brucellosis in southeast Turkey, an endemic region for the disease, precautions must be increased, the unregulated slaughtering and consumption of animals must be prevented, and the consumption of raw, unpasteurized milk and of dairy products made from such milk must be halted.Öğe Çeşitli klinik örneklerden izole edilen metisiline dirençli koagülaz negatif stafilokoklarda fusidik asit direnci(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2007) Nergiz, Şebnem; Özekinci, Tuncer; Gülhan, Barış; Meşe, Sevim; Atmaca, SelahattinOcak 2007-Temmuz 2007 tarihleri aras›nda çeflitli klinik örneklerden izole edilen metisiline dirençli koagülaz negatif stafilokok (MRKNS) sufllar›nda fusidik asit direncinin disk-difüzyon yöntemi ile araflt›r›lmas› amaçlanm›flt›r. Toplam 88 MRKNS suflunun 28’i (% 32) fusidik aside dirençli bulunmufltur. Bulunan direnç oran› ile MRKNS kökenlerinin yapt›¤› infeksiyonlarda fusidik asidin etkili bir antibiyotik olabilece¤i sonucuna var›lm›flt›r.Öğe Correlation of high sensitive C-reactive protein and Hepatitis C Virus RNA in anti-HCV-positive sera(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Özekinci, Tuncer; Atmaca, Selahattin; Akbayın, HasanObjectives: To determine whether the level of high sensitive C-reactive protein (hsCRP) secreted from liver differed according to the positivity and negativity of the HCV RNA in sera collected from individuals with HCV antibodies. Materials and methods: A total of 84 patients with clinically suspected Hepatitis C were included in this study, in which anti-HCV was detected to be positive. Eighty four anti-HCV positive samples were divided into two groups according to the HCV RNA results, as the HCV RNA positive group (Group 1, 50 samples) and the HCV RNA negative group (Group 2, 34 samples). Results: 50 of the 84 samples with anti HCV positivity were detected to be positive for HCV RNA (Group 1), whereas 30 were detected as negative (Group 2). While the hsCRP values were found to be above the normal level in 11 (22%) of the 50 sera samples in the first group, and in 3 (8,8%) of the 34 sera samples in the second group. Conclusion: Numerical comparison of the hsCRP positive samples revealed a statistically significant result in favor of group 1 (p<0,001). On the other hand, results obtained from comparison of the quantitative hsCRP mean values obtained from the two groups were found to be statistically insignificant (P>0.05).Öğe COVID-19 Associated Autoimmunity: “Are Autoantibodies Neglected?”(Veysi AKPOLAT, 2022) Ayaydın, Zeynep; Özcan, Nida; Atmaca, SelahattinCoronaviruses are a large family of viruses that can cause mild infections, such as the common cold, to more severe clinical manifestations. On 31 December 2019, cases of pneumonia of unknown etiology were reported in Wuhan, China. On 7 January 2020, the name of the disease was named Coronavirus Disease-2019 (COVID-19), and the agent was named SARS-CoV-2. Studies have shown that the worsening of the disease was immunopathological. Clinical progression rapidly worsens as a result of the onset of a severe immunological response to the virus and the elevation of cytokine levels. In addition to the intensified immunological response, some studies have focused on the effect of autoantibodies on the disease. Autoantibodies targeting their own cells and tissues have been reported in some patients. Although it is not known exactly how these autoantibodies are formed, theories are focused on the sensitization of the immune system to one's own cells and that some of the epitopes of the virus may resemble our antigens. Autoantibodies have been shown to increase the severity of the disease and prolong the healing process. (Anti-nücleer antibody) ANA, anti-phospholipid antibodies and anti-type 1 interferon antibodies were detected most frequently in COVID-19 cases. Rarely, other types of autoantibodies -Anti-neutrophil cytoplasmic antibody (ANCA), Anti-cyclic citrulline peptide antibody (Anti-CCP) etc.- have been encountered. More comprehensive prospective scientific studies should be conducted on the formation of autoantibodies in COVID-19 disease.Öğe Değişik enfeksiyon kaynaklarından anaerob bakterilerin izolasyonu ve identifikasyonu(2018) Atmaca, Selahattin; Arıkan, EralpAnaerob kültür yöntemleriyle, anaerob koşulların ha zırlanmasında çok basite indirgenen teknikler sayesinde, bugün anaerob bakteri izolasyonu sorun olmaktan çıkmıştır. Bu sayede de anaerobların bir çok enfeksiyonlardan en az anaeroblar kadar sorumlu oldukları gerçeğini ortaya koy muştur. Bu çal ışmada, basit anaerob izolasyon ve identifi kasyon yöntemleri kullanılarak, değişik materyallerden anaerob bakteri izole etme sıklığı ile izole edilen bakte rilerin görülme sıklıkları üzerinde durul muştur.Çal ışmada 75' i vajen,10'u maksi İler sinüz sıvısı ve 30'u periodontal apse şüpheli toplam 115 klinik örnek, anaerob bakteriler yönünden incelendi. İncelenen 115 klinik örneğin % 23,5'de anaerob bakteri izole edi 1 irken, Gram-pozitif anaerob kok ların ilk sırayı aldıkları görüldü. fzol asyon sıklığının yurt içi çalışmalarla uygunluk gösterdiği halde, yurt dışı çalışmalarıyla uyumsuzluk içinde olduğu gözlendi ve izo lasyon oranlarının farklılığının nedenleri üzerinde durul du.Öğe Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yatan hastalardan 2018, 2019 ve 2020 yıllarında izole edilen metisiline dirençli staphylococcus aureus suşlarının çeşitli antibiyotiklere karşı direnç oranları(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2021) Kangül, Handan; Atmaca, Selahattin; Uzuner, Nurullah; Çelik, MuhammetStaphylococcus aureus, bakteriyemi ve enfektif endokarditin yanı sıra kemik, eklem, deri, yumuşak doku ve solunum yolu enfeksiyonlarının başlıca nedenlerindendir. Bu çalışmada hastanemizde 2018, 2019 ve 2020 yılları içerisinde yatan hastalardan alınan farklı klinik örneklerden izole ettiğimiz metisilin dirençli S.aureus (MRSA) suşlarının çeşitli antibiyotiklere karşı direnç oranlarının sunulması ve ülkemizde farklı dönemlerde yapılan benzer çalışmalardan elde edilen sonuçlarla birlikte incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmamıza üç yıllık zaman aralığında izole ettiğimiz toplam 322 MRSA suşu dahil edilmiştir. Bunların 135’i (% 42) yoğun bakım ünitelerinden, 187’si (% 58) kliniklerde yatan hastalardan gönderilmiştir. Suşların % 32’si kan, % 20,8’i yara, % 19,2’si solunum yolu, % 6,5’i idrar, % 6,2’si steril sıvılar ve % 13,9’u diğer örneklerden izole edilmiştir.Yapılan antibiyogram sonucunda üç yıllık zaman aralığı içerisinde MRSA izolatlarının tamamı her üç dönem için vankomisin ve daptomisine karşı duyarlı bulunmuştur. Diğer antimikrobiyallerde en düşük direnç oranları ise 2018’de % 1 ve % 2 ile sırayla linezolid ve kinopristin/dalfopristine, 2019’da % 1, 2020’de ise % 2 ile teikoplanine karşı belirlenmiştir. MRSA suşlarının eritromisin ve klindamisin direnci 2019 yılında 2018 yılına göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde (p: 0,002 ve p: 0,004) artmıştır. Ancak, eritromisin direnci 2020 yılında 2019 yılına göre (p: 0,015) düşüş göstermiştir. Rifampin direnci 2020 yılında 2018 yılına göre artmış (p: 0,003), tobramisin direnci 2019 yılında 2018 yılına göre azalmıştır (p: 0,009). MRSA suşlarının gentamisin direnci 2019 yılında 2018 yılına göre azalmış (p: 0,023) ve levofloksasin direnci 2020 yılında 2018 yılına göre azalmıştır (p: 0,044).MRSA suşları 2018 yılında en sık kan (% 27) ve yara (% 27) kültürlerinden izole edilmiştir. Kan kültürlerinden izole edilen suşlar (% 39), yara kültürlerine (% 15) göre 2019 yılında 2018 yılına göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde artmıştır (p: 0,09).Çalışmada merkezimizde MRSA suşlarının hâlâ glikopeptidler ile yeni antibiyotikler olarak tanımlanan linezolid, kinopristin/dalfopristin ve daptomisine karşı duyarlılık oranlarının yüksek olduğu görülmüştür. Aynı zamanda fusidik asit, fosfomisin ve trimetoprim/sülfametoksazole karşı düşük direnç oranları saptanmıştır. Ülke genelinde farklı zaman aralığında değişik bölgelerden izole edilen MRSA suşlarına ait antibiyotik direnç profillerinin sunulması, tedavide antimikrobiyal seçimine yön verecek ve aynı zamanda direnç oranlarının azalmasına yardımcı olacaktır.Öğe Effect of routine Hepatitis B vaccination program in Southeast of Turkey? Comparing of the results of HBV DNA in terms of age groups for the years 2002 and 2012(Termedia Publishing House Ltd, 2014) Ozekinci, Tuncer; Atmaca, Selahattin; Dal, TubaDiyarbakir is the largest residential area in the Southeastern Anatolia of Turkey. Routine HBV vaccination has begun to be implemented by the Ministry of Health in Turkey in 1998. The purposes of this study were to detect the levels of HBV DNA in patients with HBV in 2012, and to compare the results of the year 2002 according to age groups. HBV DNA results of patients were divided in to seven age groups (0-14, 15-20, 21-30, 31-40, 41-50, 51-60, and > 61 years) and for comparison of HBV DNA levels of 2002 and 2012, HBV DNA values in pg/ml of year 2002 were translated into IU/ml and HBV DNA levels were grouped as <5 pg/ml < 2.43 x 10(5) IU/ml, 5-100 pg/ml 2.43 x 10(5)-4.86 x 10(6) IU/ml, 101-2000 pg/ml 4.87 x 10(6)-9.72 x 10(7) IU/ml, > 2000 pg/ml > 9.72 x 10(7) IU/ml 2-3. A statistically significant decrease was seen in the number of individuals in 0-14 age group in 2012 compared with 2002. In 2002 the rate of individuals in 0-14 age group was 18.8% whereas 4.8% in 2012. Our study was suggested that that routine HBV vaccination program, contributed to the reduced risk of HBV infection in our region.Öğe The effect of zinc on microbial growth(1998) Çiçek, Ramazan; Gül, Kadri; Atmaca, SelahattinThe antibacterial activity of zinc acetate against Staphylococcus auerus, Staphylococcus epidermidis and Pseudomonas aeruginosa isolates was measured in Mueller-Hinton broth containing different amounts of zinc acetate using spectrophotometry. Staphylococcus auerus, Staphylococcus epidermidis and Pseudomonas aeruginosa isolates were inhibited by zinc acetate (p<0.05). The effect on Staphylococcus auerus and Staphylococcus epidermidis was greater than on Pseudomonas aeruginosa (P<0.05).
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »