Yazar "Çelen, Mustafa Kemal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 57
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A 32-year-old male with an ulcer with necrotic crusts on the right arm(2011) Çelen, Mustafa Kemal; Boşnak, Vuslat; Yeşilova, Yavuz; Ayaz, Celal; Tekin, Recep[Abstract Not Available]Öğe 96 weeks treatment of tenofovir alafenamide vs. tenofovir disoproxil fumarate for hepatitis B virus infection(Elsevier B.V., 2018) Agarwal, Kosh; Brunetto, Maurizia; Seto, Wai Kay; Lim, Young Suk; Fung, Scott; Marcellin, Patrick; Ahn, Sang-Hoon; Çelen, Mustafa Kemal; 0000-0001-5876-2241Background & Aims: Tenofovir alafenamide (TAF) is a new prodrug of tenofovir developed to treat patients with chronic hepatitis B virus (HBV) infection at a lower dose than tenofovir disoproxil fumarate (TDF) through more efficient delivery of tenofovir to hepatocytes. In 48-week results from two ongoing, double-blind, randomized phase III trials, TAF was non-inferior to TDF in efficacy with improved renal and bone safety. We report 96-week outcomes for both trials. Methods: In two international trials, patients with chronic HBV infection were randomized 2:1 to receive 25 mg TAF or 300 mg TDF in a double-blinded fashion. One study enrolled HBeAg-positive patients and the other HBeAg-negative patients. We assessed efficacy in each study, and safety in the pooled population. Results: At week 96, the differences in the rates of viral suppression were similar in HBeAg-positive patients receiving TAF and TDF (73% vs. 75%, respectively, adjusted difference ?2.2% (95% CI ?8.3 to 3.9%; p = 0.47), and in HBeAg-negative patients receiving TAF and TDF (90% vs. 91%, respectively, adjusted difference ?0.6% (95% CI ?7.0 to 5.8%; p = 0.84). In both studies the proportions of patients with alanine aminotransferase above the upper limit of normal at baseline, who had normal alanine aminotransferase at week 96 of treatment, were significantly higher in patients receiving TAF than in those receiving TDF. In the pooled safety population, patients receiving TAF had significantly smaller decreases in bone mineral density than those receiving TDF in the hip (mean % change ?0.33% vs. ?2.51%; p <0.001) and lumbar spine (mean % change ?0.75% vs. ?2.57%; p <0.001), as well as a significantly smaller median change in estimated glomerular filtration rate by Cockcroft-Gault method (?1.2 vs. ?4.8 mg/dl; p <0.001). Conclusion: In patients with HBV infection, TAF remained as effective as TDF, with continued improved renal and bone safety, two years after the initiation of treatment. Clinicaltrials.gov number: NCT01940471 and NCT01940341. Lay summary: At week 96 of two ongoing studies comparing the efficacy and safety of tenofovir alafenamide (TAF) to tenofovir disoproxil fumarate (TDF) for the treatment of chronic hepatitis B patients, TAF continues to be as effective as TDF with continued improved renal and bone safety. Registration: Clinicaltrials.gov number: NCT01940471 and NCT01940341.Öğe Alanin aminotransferaz düzeyi normal kronik hepatit C infeksiyonlu hastaların karaciğer histolojileri(2012) Çelen, Mustafa Kemal; Aygen, Bilgehan; Yıldız, Orhan; Gökahmetoğlu, Selma; Patıroğlu, Tahir Ercan; Erten, Siraç; Deniz, KemalAmaç: Bu çalışmada alanin aminotransferaz (ALT) düzeyi normal kronik hepatit C (KHC)li hastalarda karaciğerdeki histolojik değişikliklerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntemler: Çok merkezli retrospektif çalışmamızda >16 yaş, ALT düzeyi normal, KHCli 72 hasta değerlendirildi. ALTnin en az 6 ay süresince ve en az birer ay arayla 2 veya 3 kez normal sınırlar içinde olması normal ALT düzeyi kabul edildi. Demografik veriler, tanı konulan yıl, 6 ay içindeki en az 2 ALT değeri, hepatit göstergeleri, hepatit C virusu (HCV) RNA ve karaciğer biyopsisi sonuçları kaydedildi. Hepatit göstergeleri farklı kitlerle test edildi. HCV RNA, ölçüm aralığı ve duyarlılığı farklı polimeraz zincir reaksiyonu kitleriyle çalışıldı. Biyopsi preparatları aynı patologca tekrar değerlendirildi. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 44±13 yıldı ve %61.1i kadındı. HCV RNA değerleri 1.53x102-1.13x108 İÜ/ml arasındaydı. ALT değerleri ortalaması 30.3±9.6 İÜ/lt bulundu. Histopatolojik olarak ortalama nekroinflamasyon derecesi 4.67±1.96 ve ortalama fibroz evresi 1.03±1.13 idi. Biyopsilerin %48.6sında minimal aktivite, %45.8inde hafif aktivite ve %2.8inde orta aktivite saptandı. Portal-periportal fibroz oranı %51.4, köprüleşen fibroz oranı %6.9 ve inkomplet-komplet siroz oranı %1.4 idi. Sonuçlar: KHCli hastalarda ALT düzeyleri hastalığın aktivitesini belirlemede zayıf bir göstergedir. Tedavi indikasyonu olan hastalar karaciğer biyopsisi açısından değerlendirilmelidir.Öğe Alt göz kapağında şarbon(2011) Çaça, İhsan; Boşnak, Vuslat; Ayaz, Celal; Çelen, Mustafa Kemal; Tekin, RecepEsas olarak ot yiyen hayvanların hastalığı olan şarbon, insanlara enfekte hayvanlardan bulaşan bir zoonozdur. Bu hastalığın en sık görülen formu, olguların yaklaşık % 95’inde saptanan deri şarbonudur; alt göz kapağı tutulumu ise nadirdir. 17 yaşındaki kadın hastanın sağ alt göz kapağında kaşıntılı ve eritemli papül şeklinde başlayan ve daha sonra kapağın tamamına yayılan, ödemin de eşlik ettiği lezyon mevcuttu. Alınan materyalde zincir şeklinde Gram pozitif basiller görüldü, ancak kültürde üreme olmadı. Orbital bilgisayarlı tomografide periorbital bölgede yumuşak doku şişliği saptandı. Lezyonun tipik olması ve Gram pozitif basiller görülmesi ile hastaya deri şarbonu tanısı kondu. Hastanın başlangıç ve idame tedavisi için ampisilin/sulbaktam verildi. Hastanın iki hafta sonraki kontrolünde her hangi bir komplikasyon gelişmeden tamamen iyileştiği gözlendi. Periorbital şarbon olgularında tedaviye rağmen skatrisyel ektropion ve lagoftalmus benzeri komplikasyonlar gelişebilir. Erken tanı konulup antibiyotik tedavisine başlanması komplikasyon oluşumunu anlamlı derecede azaltabilir. Bu olgu sunumunda şarbon hastalığında nadir olarak görülen, alt göz kapağı şarbonlu bir olgu rapor edilmiş olup, tanı ve tedavi yaklaşımları değerlendirilmiştir.Öğe Antibiyotiklerin reçete edilmesine getirilen sınırlamanın antibiyotik tüketimine etkileri(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2006) Çelen, Mustafa Kemal; Hoşoğlu, Salih; Eraydın, Hakan; Geyik, Mehmet Faruk; Ayaz, CelalDicle Üniversitesi Hastanesinde Sağlık Bakanlığı’nın 2003 Nisan ayında uygulamaya koyduğu antibiyotik kısıtlama politikası öncesi ve sonrası ardışık üç günlük antibiyotik kullanım yoğunluğu, maliyeti ve infeksiyon hastalıkları konsültasyon hizmetinin etkisi değerlendirilmiştir. Dicle Üniversitesi Hastanesi 1050 yataklı bölgesel sağlık hizmeti veren bir referans hastanesidir. DSÖ’nün tanımlamalarına göre kısıtlama öncesi ve sonrasında karbapenem, glikopeptid, piperasilin-tazobaktam ve amfoterisinB’nin ardışık üçer günlük “Antibiyotik tüketim indeksi” (ATİ) değeri hesaplanmıştır. Uygulama öncesi bütün antibiyotikler için ATİ 76.7 Tanımlanmış Gün Dozu (TGD)/100-Yatış Günü (YG) ve sonrası 76.6 TGD/100-YG olarak bulunmuş, önemli bir düşüş saptanmamıştır. Buna karşılık kullanımı kısıtlanan antibiyotiklerin ATİ değerlerinde belirgin bir düşüş saptanmış, kısıtlama öncesi ve sonrası ATİ değerleri meropenem için 2.5 TGD/100- YG’den 1.6’ya, teikoplanin için 1.4’den 0.8’e, vankomisin için 1.9’dan 1.2’ye, piperasilin-tazobaktam için 1.6’dan 0.6’ya ve amfoterisin-B için 0.5’ten 0.2’ye inmiştir. Üç günlük kısıtlama sonrası kullanılan antibiyotiklerin maliyetinden 1315 Amerikan doları tasarruf elde edilirken hastane infeksiyonu gelişiminde de artış görülmemiştir. Antibiyotiklerin reçete edilmesine getirilen sınırlamanın, gereksiz geniş spektrumlu antibiyotik kullanımını sınırlandırdığı ve ekonomiye doğrudan katkı sağladığı sonucuna varılmıştır.Öğe Barsak kanaması ile seyreden bir tifo olgusu(2004) Gedik, Ercan; Ayaz, Celal; Çelen, Mustafa Kemal; Geyik, Mehmet Faruk; Uluğ, Mehmet; Eraydın, HakanTifoda rektal kanama nadir fakat morbidite ve mortalitesi yüksek bir komplikasyondur. Hikayesinden iki hafta önce arkadaş toplantısında çiğköfte ve marul yiyen 22 yaşındaki erkek hasta; Ateş, baş ağrısı, kuru öksürük ve iştahsızlık şikayeti ile yatırıldı. Yattığı sırada hematokriti (Htc) % 39,6 olan hastada Salmonella typhi enfeksiyonu düşünülerek siprofloksasin 500 mg. tablet 2x1 başlandı. Kan kültüründe S. typhi üredi. Masif rektal kanama gelişen hastanın Htc değeri % 23,9'a düşünce hastaya üç ünite kan verildi. Kanaması durmayan hasta genel cerrahi yoğun bakımına (GCYB) transfer edildi. Hastanın hematokrit değeri % 19,4'e düşünce acil olarak operasyona alındı. Hastanın tedavisi 21 güne tamamlanarak taburcu edildi. Enterostomi için ikinci operasyon planlandı.Öğe Batman Devlet Hastanesine Başvuran Kişilerde Hepatit ve HIV Serolojisinin Sonuçları(2012) Çelen, Mustafa Kemal; Mert, Duygu; Değirmen, Elif; Işık, Sehavet Tezcan; Demirpençe, Özlem; Gümüş, AlperAmaç: Günümüzde viral hepatitler ve HIV enfeksiyonu önemli küresel sağlık sorunlarıdır. Bu çalışma, 3 Mart 2010 ve 8 Mart 2011 tarihleri arasında Batman Bölge Hastanesi polikliniklerine başvuran bireylerde; HAV IgG, HBsAg, anti-HBs, anti-HCV ve anti-HIV seropozitiflik oranlarının belirlenmesi amacı ile yapılmıştır.Gereç ve Yöntemler: Alınan kan örnekleri CMIA (Chemiluminescent Microparticle İmmunoassay) yöntemi ile (Architect İ2000 SR, USA) çalışılmıştır.Bulgular: HBsAg açısından incelenen 11131 serum örneğinin 1398inde (%12,6) HBsAg pozitifliği, anti-HBs açısından incelenen 10957 serum örneğinin 5266sında (%48,06) anti-HBs pozitifliği, anti-HCV açısından incelenen 9666 örneğin 186sında (%1,9) anti-HCV pozitifliği, HAV IgG açısından incelenen 2606 örneğin 2447sinde (%93,9) HAV IgG pozitifliği, anti-HIV 1/2 açısından incelenen 6442 örneğin sadece 1inde (%0,015) anti-HIV pozitifliği saptanmıştır. Sonuç: Sonuç olarak, viral hepatitler ilimiz için önemli sağlık problemleridir. Aşılama, enfeksiyon kontrol programları ve halkın eğitimi yeni enfeksiyonların riskini azaltabilir. Anti-HIV pozitifliği ilimizde çok düşük bulunmuştur. (Viral Hepatit Dergisi 2012; 18(1): 6-10)Öğe Beyin cerrahisi yoğun bakım ünitesi enfeksiyon etkenleri ve antibiyotik duyarlılıkları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2009) Güzel, Aslan; Aktaş, Gökhan; Çelen, Mustafa Kemal; Tatlı, Mehmet; Özekinci, Tuncer; Üstün, Cemal; Özkan, Ümit; Satıcı, Ömer; Ceviz, AdnanAmaç: Yoğun bakım ünite (YBÜ)’lerinin sıkça saptanan etkenlerinin ve bunların duyarlı oldukları antibiyotiklerin bilinmesi bunlara yönelik uygulanacak tedavilerin planlanmasında yarar sağlayabilir. Bu çalışmada nöroşirürji kliniği YBÜ’sinde alınan kültürlerden izole edilen etkenler ve antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Dicle Üniversitesi Araştırma Hastanesi Nöroroşirurji Kliniği’nde 2001-2005 yılları arasında değişik etyolojilerle yatırılıp, nöroroşirurji YBÜ’sinde 48 saatten uzun süre takip edilmiş hastaların dosyaları retrospektif olarak incelenerek alınan kültürler değerlendirildi. Bulgular: Beş yıllık sürede ameliyat edilen toplam 2197 hastanın 457’sinin NYBÜ’sinde izlendiği ve bunlardan toplam 1155 kültür örneğinin alındığı belirlendi. NYBÜ’sinde izlenen 123 olgudan alınan 317 kültürü pozitif örneğin 73’ü beyin omurilik sıvısı, 45’i yara yeri aspiratı, 47’si derin trakeal aspirat (DTA), 96’sı idrar, 27’si kan, 29’u damar yolu kateter ucu incelemeleriydi. En sık Staphylococcus aureus, koagülaz negatif stafilokok (KNS) bakterileri saptandı. BOS, kan ve yara yeri örneklerinden KNS, idrar örneklerinden Eschericha coli; DTA’dan Klebsiella pneumoniae; kan kateterlerinden Pseudomonas aureginosa en sık üreyen bakterilerdi. İzole edilen Gram pozitif suşların hiç birinde vankomisine direnç saptanmadı. Gram negatif suşlarda ise en etkili antibiyotiğin imipenem olduğu belirlendi. Sonuç: Nöroşirürji YBÜ’sinde en sık S aureus, KNS ve P. aureginosa, bakterilerinin izole edildi. Enfeksiyon kontrol önlemlerinin sıkı uygulanmasıyla bu infeksiyon oranlarında düşme sağlanabilir.Öğe Bir Üniversite Hastanesindeki Hekim ve Hemşirelerin HIV/AIDS ile İzlenen Hastalara Yönelik Bilgi ve Ön Yargi Düzeyleri(2021) Darakci, Savaş Mert; Mut, Ayşe Nur; Kalkan, İrem Akdemir; Aktar, Fesih; Çelen, Mustafa Kemal; Demir, YakupGiriş: HIV ile enfekte hastaların izleminde yer alacak olan sağlık personellerinin ön yargılı olmaları ve bunun getireceği stigma önemli bir sorun olarak hasta takibine yansıyabilir. Bu çalışmanın amacı, bir üniversite hastanesinde çalışan hekim ve hemşirelerin HIV/AIDS hakkındaki bilgi ön yargı düzeylerinin değerlendirmesidir. Gereç ve Yöntem: Bu kesitsel çalışmanın örneklem büyüklüğü iki yönlü %95 güven aralığında, ortalamadan güven aralığına uzaklık 1, standart sapma 7 alınarak 191 olarak hesaplanmıştır. Dicle Üniversitesi Hastanelerinde 23 kliniğin her birinden rastgele örneklem metodu ile 6 hemşire, 4 asistan hekim ve 1 uzman hekim/öğretim görevlisi/üyesi belirlenerek davet edilmiştir. Toplam 218 hekim ve hemşire dahil edilmiştir. Demografik bilgileri ve HIV/AIDS?le ilgili 30 ifadeyi içeren bir anket uygulanmıştır. Hem bilgi hem de ön yargı puanları için maksimum puan 100 olacak şekilde toplam puanlar hesaplanmıştır. Elde edilen veriler R-3.5.1 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Yüzde 33,5?i daha önce HIV ile enfekte bir hastanın takiplerinde görev aldığını ifade etmiştir. HIV bilgi puanı ortalaması 76,3±13,7 olup, erkeklerde (78,9±13,5) ve doktorlarda (83,2±11,1) daha yüksektir. HIV ile ilgili ön yargı ortalama puanı 39,0±21,2 olup, hemşirelerde (42,0±22,3) daha yüksek, akraba/arkadaşlarında HIV ile enfekte bir birey bulunanlarda (23,6±14,3) ise daha düşüktür. HIV bilgi puanı ve ön yargı puanları arasında zayıf negatif bir korelasyon vardır. Katılımcıların %40,6?sı HIV/AIDS?in tedavi edilebilen bir hastalık olmadığını düşünmektedir. Yüzde 52,5?i HIV/AIDS?li hastaları takip etmeyi tercih etmeyeceğini belirtmiştir. Sonuç: HIV/AIDS açısından yüksek endemik bir alanda yer alan ülkemiz için sağlık personellerinin bu hastalıkla daha çok karşılaşacağı göz önüne alındığında sonuçlar kaygı vericidir. Ülkemizde HIV/AIDS stigmasını azaltmaya yönelik yapılacak tüm çalışmalarda sağlık personelleri özel bir grup olarak ele alınmalıdır.Öğe Central nervous system infections in the absence of cerebrospinal fluid pleocytosis(Elsevier B.V., 2017) Erdem, Hakan; Engin, Derya Öztürk; Çağ Yasemin; Şenbayrak, Seniha; İnan, Asuman; Kazak, Esra; Dayan, Saim; Çelen, Mustafa KemalPrevious multicenter/multinational studies were evaluated to determine the frequency of the absence of cerebrospinal fluid pleocytosis in patients with central nervous system infections, as well as the clinical impact of this condition. It was found that 18% of neurosyphilis, 7.9% of herpetic meningoencephalitis, 3% of tuberculous meningitis, 1.7% of Brucella meningitis, and 0.2% of pneumococcal meningitis cases did not display cerebrospinal fluid pleocytosis. Most patients were not immunosuppressed. Patients without pleocytosis had a high rate of unfavorable outcomes and thus this condition should not be underestimated.Öğe Comparison of tenofovir alafenamide and entecavir therapy in patients with chronic Hepatitis B initially treated with tenofovir disoproxil: A retrospective observational survey(Kowsar Publication, 2021) Kalkan, İrem Akdemir; Karaşahin, Ömer; Sarıgül, Figen; Toplu, Sibel Altunışık; Aladağ, Murat; Akgül, Fethiye; Demir, Yakup; Çelen, Mustafa KemalBackground: In chronic hepatitis B patients with or exposed to the risk of osteoporosis or renal dysfunction, switching from tenofovir disoproxil fumarate (TDF) to tenofovir alafenamide fumarate (TAF) or entecavir (ETV) maybe the right choice. Objectives: This study aimed to present real-life data in terms of the efficacy and safety of a TAF/ETV treatment change while receiving TDF. Methods: This retrospective study was conducted on 344 adult patients from 10 centers. The data of patients who had changed to ETV (n = 107) and TAF (n = 237) while receiving TDF were analyzed. The data collected at 0 and 6 months of treatment were analyzed. The virological response was assessed based on undetected hepatitis B virus (HBV) DNA. Serum alanine aminotransferase (ALT) values were used to evaluate the biochemical response. For renal function, serum creatinine and phosphorus, as well as estimated glomerular filtration rate (eGFR), were recorded. Moreover, lumbar spine and hip T-scores along with the serum lipid profile were evaluated. Results: The mean age of patients was 41.14 +/- 13.46 years, and 224 (65.1%) of the participants were male. The treatment arms were not significantly different in terms of demographic characteristics, comorbid diseases, infection duration, family history of HBV infection, blood platelet count, serum biomarkers, such as ALT, phosphorus, creatinine, total bilirubin, albumin, lipid profile, and HBV DNA levels at the beginning. No statistically significant difference was found between the proportion of undetectable HBV DNA of the two treatment groups after 6 months (P = 0.221). The ALT normalization in the ETV and TAF groups at the sixth month compared to the baseline levels was not significantly different (P = 0.853, P = 0.330, respectively). There was no statistically significant difference between the two treatment arms regarding changes in eGFR, creatinine, phosphorus, hip, and spine T-scores from baseline to 6 months (P = 0.296, P = 0.78, P = 0.141, P = 0.832, P = 0.947, respectively). In those who switched to TAF or ETV, low-density lipoproteins cholesterol were observed to be significantly higher after 6 months compared to baseline values (P = 0.002, P = 0.049, respectively). The TC increased significantly in the TAF group (P = 0.035). Conclusions: Our study showed that switching to ETV and TAF sustained the viral suppression and biochemical response achieved by TDF therapy. The treatment switch to TAF of ETV can control renal dysfunction and reduce bone mineral density caused by TDF.Öğe COVID-19: “Soru işaretleri”(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2021) Çelen, Mustafa KemalÇin’in Hubei eyaletinde 2019 yılının sonlarına doğru akut solunum sendromu olarak (SARS-CoV-2) ortaya çıkmış olması korona virüslerinin salgın potansiyelini ortaya koymuştur. İki ay gibi kısa bir süre içinde hastalığın tüm dünyaya hızla yayılmış olması bulaştırıcılığı gösterirken ciddi morbidite ve mortalitenin ciddiyetini gözler önüne sermiştir. Mevcut soruları virüsün biyolojik özellikleri ile irdelemek gerekmektir.Öğe Dicle Üniversitesi Hastanesi'nde alet ilişkili hastane infeksiyonları(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2007) Geyik, Mehmet Faruk; Üstün, Cemal; Hoşoğlu, Salih; Çelen, Mustafa Kemal; Ayaz, CelalDicle Üniversitesi Hastanesi’nde alet kullan›m› ve alet iliflkili hastane infeksiyonlar› (A‹H‹) irdelenmifltir. A‹H‹’lerin tan›mlanmas›nda Centers for Diseases Control and Prevention kriterleri kullan›lm›flt›r. A‹H‹ h›zlar› 1000 alet-gün say›s›na göre hesaplanm›flt›r. Bir y›ll›k sürede 2006 y›l›nda hastanemizde 42843 hasta izlenmifltir. Bu sürede 545 hastada 602 hastane infeksiyonu saptanm›flt›r. Bu infeksiyonlar›n 174’ü A‹H‹ olarak tan›mlanm›flt›r. A‹H‹’n›n 78’i üriner sistem infeksiyonu, 66’s› ventilatör iliflkili pnömoni ve 30’u santral venöz kateter infeksiyonu olarak belirlenmifltir. Araflt›rma sonucunda, 1000 alet kullan›m gününe göre santral venöz kateter iliflkili bakteriyemi 2.7, üriner kateter iliflkili üriner sistem infeksiyonu 2.4 ve ventilatör iliflkili pnömoni 12.7 olarak bulunmufltur. ‹nvaziv giriflim endikasyonlar›n›n iyi konulmas›, kullan›lan ekipman›n mümkün oldu¤unca erken ç›kart›lmas› A‹H‹ h›z›n› azaltacakt›r.Öğe Dicle Üniversitesi Hastanesinin antibiyotik tüketimi indeksi ve antibiyotik kullanımına müdahalenin sonuçları(2016) Çelen, Mustafa Kemal; Hoşoğlu, SalihBir hastanede objektif olarak antibiyotik kullanım yoğunluğu Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen "Antibiyotik Tüketim İndeksi" (ATİ)=Toplam Gün-Doz (TGD)/100 Yatış-Gün (YG) ile hesaplanmaktadır. Antibiyotik tüketiminin objektif ölçümü amacıyla Dicle Üniversitesi Hastanesi'nde seçilen dokuz klinikte ilk altı ayda antibiyotik kullanım indeksi hesaplandı. İkinci altı ay içinde bu kliniklerden dördünde antibiyotik kullanımına eğitim ve konsültasyon hizmetleriyle müdahale edildi. Kontrol grubu olarak müdahale edilmeyen iki klinik alındı, ilk ve ikinci altı aylık dönemde bu kliniklerde hastane enfeksiyon insidansları takip edildi. Çalışma sonunda ilk altı ayda Dicle Üniversitesi Hastanesinde ATİ değeri 90,7 TGD/100YG olarak bulundu. ATİ değerleri; Göğüs Kalp Damar Cerrahisi (GKDC) Kliniğinde 102,7 TGD/100-YG, Nefrolojide 109,8, Yanık Ünitesinde 128, Nöroşirurjide 71,5, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyolojide 88,4, Gastroenterolojide 62,7, Hematolojide 103, Göğüs Hastalıklarında 70, Çocuk Hastalıkları Kliniğinde 75 TGD/100-YG olarak bulunmuştur. Hastane genelinde en fazla kullanılan antibiyotikler sırasıyla seftriakson, siprofoksasin ve sefazolin idi. Yanık ünitesi, GKDC, Nöroşirurji ve Nefroloji Kliniklerinde antibiyotiklerin kullanımı müdahale sonrasında sırasıyla 83, 90, 84 ve 64 TGD/100-YG olarak bulundu. Kontrol grubu olarak alınan Gastroenteroloji ve Hematoloji Kliniklerinin ATİ değerleri ikinci altı ayda sırasıyla 60,7 ve 106,5 TGD/100-YG olarak bulundu. Müdahale edilen dört klinikte; müdahale sonucunda altı ayda yaklaşık 80.000 dolar tasarruf sağlandı. Aynı kliniklerde ilk dönemde hastane enfeksiyon insidansı ortalama %8,30 ikinci altı aylık dönemde %4,94 idi. Sonuç olarak eğitimin ve Enfeksiyon Hastalıkları konsültasyonu istemenin antibiyotik tüketimini azalttığını ve hastane enfeksiyonu gelişme oranında artışa yol açmadığı görülmüştür.Öğe Diyabetik ayak enfeksiyonlu hastalarda Wagner sınıflaması ve kültür sonuçlarının değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Bozkurt, Fatma; Tekin, Recep; Çelen, Mustafa Kemal; Ayaz, CelalAmaç: Çalışmamızda Wagner evrelemesine göre diyabetik ayak enfeksiyonlu hastaların sürüntü kültürleri ile derin doku kültürlerinde üreyen mikroorganizmalar arasındaki uyum oranını belirlemeyi amaçladık. Materyal ve metot: Çalışmaya Ekim 2006 ile Kasım 2007 tarihleri arasında, Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde yatan 63 diyabetik ayak enfeksiyonlu hasta alındı. Yara sınıflandırmasında Wagner evrelemesi kullanıldı. Mikrobiyolojik kültür için her bir hastadan eş zamanlı olarak sürüntü kültürü ile derin doku kültürü alındı. Aerob ve anaerob kültür için hızlı bir şekilde laboratuvara gönderilen materyaller mikrobiyolojik değerlendirmeye alınarak duyarlılık ve özgüllük oranlarına göre değerlendirildi. Bulgular: Hastaların 38’i (%60) Wagner evre ≤2 iken, 25’i (%40) Wagner evre ≥3 idi. Wagner evre ≤2 olan hastalarda 66 (%69) Gr (+) mikroorganizma, 30 (%31) Gr (-) mikroorganizma üredi. Wagner evre ≥3 olan hastalarda 25 (%35) Gr (+) mikroorganizma, 46 (% 65) Gr (-) mikroorganizma üredi. Wagner evre ≤2 yaralarda sürüntü kültürleri, derin doku kültürlerinin %89’unda bütün patojenleri tanımlarken, Wagner evre ≥3’deki yaraların %64’ünde bütün patojenleri tanımladı. Sonuç: Sonuçlarımız, enfekte diyabetik ayak ülserlerinde steril bir şekilde alınan sürüntü kültür sonuçlarıyla antimikrobiyal tedavi başlanabileceği ancak yanıt alınmayan hastalarda, derin doku kültürünün alınması gerektiği sonucunu ortaya koymaktadır.Öğe Etkin eğitim müdahalesi HIV hastalarında uyumu ilaç pozolojisinden bağımsız olarak etkiler mi?(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2019) Kalkan, İrem Akdemir; Karaşahin, Ömer; Dal, Tuba; Ören, Meryem Merve; Ayhan, Merve; Demir, Yakup; Yıldız, Yeşim; Aktar, Fesih; Çelen, Mustafa KemalAmaç: Ülkemizde 2017 verileriyle 17.000 kişinin HIV (insan immün yetmezlik virüsü) ile enfekte olduğu bilinmektedir. Hastalığın tedavisinde ilaç uyumu en önemli noktalardandır. HIV/AIDS tedavisinde hasta eğitimi çok önemlidir. Bu çalışmanın amacı eğitim müdahalesi yapılan hasta grubunda ilaç uyumunun değerlendirilmesidir.Yöntemler: Çalışma retrospektif verilerin analiz edildiği bir müdahale çalışması olarak gerçekleştirilmiştir. MayısTemmuz 2017 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji bölümünde izlenmekte olan 107 HIV/AIDS hastası çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalığa özgü detaylı eğitim almayı kabul eden hastalar 1. Grup olarak değerlendirilmiştir. Eğitim almak istememiş olan 25 hasta ise (2. Grup/Kontrol grubu) standart poliklinik bilgilendirmesi almıştır. Her iki grubun eğitimleri aynı hekim tarafından verilmiştir. Hastaların tedavinin 3. ve 6. aylarındaki ilaç uyumları tablet sayma yöntemiyle değerlendirilmiştir. Bulgular: Tedavi almakta olan 107 hastanın yaş ortalaması 28.6 yıldır. Hastaların 86’sı (%80,4) erkektir. Hastaların eğitim durumları incelendiğinde %8,4’ü (n=9) sadece okuryazar, %67,3’ü (n=72) ilk ve orta öğretim mezunu olarak tespit edilmiştir. Hastaların öğrenim durumları ile 3. ve 6. aydaki ilaç uyumları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmemiştir (sırasıyla p=0,159 ve p=0,274). Günlük tablet sayısından bağımsız olarak, ilaç uyumu, eğitim verilenlerde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek saptanmıştır ( p<0,001).Tartışma ve Sonuç: HIV enfeksiyonu olan hastalarda, hastalığa özgü eğitim vermek tablet sayısından ve temel öğrenim üzeyinden bağımsız olarak, ilaç uyumunu anlamlı düzeyde arttırmaktadır. Daha az sayıda tablet içeren rejimler kullanmak da ilaç uyumunu arttırmaktadır.Öğe Evaluation of kidney function tests in HIV-positive patients receiving combined antiretroviral therapy(John Wiley and Sons Inc, 2021) Aydın, Emre E.; Aydın, Fatma Yılmaz; Demir, Yakup; Yıldırım, Yaşar; Çelen, Mustafa KemalIntroduction: Human immunodeficiency virus is a chronic infection that attacks the immune system of the human body, particularly CD4 T lymphocytes. Combined antiretroviral therapies are highly effective in virological suppression of human immunodeficiency virus infection. It has been shown that some retroviral therapies have a higher nephrotoxicity potential. As a result of renal injury, serum creatinine increases and the estimated glomerular filtration rate is reduced. The aim of our study was to assess changes in kidney function during a 24-month period in HIV-positive patients who were begun on combined antiretroviral therapy. Material and Methods: A total of 127 HIV-positive patients were enrolled. The patients were divided into five groups; patients who received no therapy were designated as group 1; those who received Dolutegravir/Abacavir/Lamivudine combination as group 2; those who received Elvitegravir/Cobicistat/Emtricitabine/Tenofovir Alafenamide Fumarate combination as group 3; those who received Emtricitabine/Tenofovir Disoproxil Fumarate/Dolutegravir combination as group 4; and those who received Emtricitabine/Tenofovir Disoproxil Fumarate/Raltegravir combination as group 5. We compared the effects of these drugs on estimated glomerular filtration rate during a 24-month follow-up period. Results: At the 24th month of therapy, a significant difference was observed between the estimated glomerular filtration rate (eGFR) levels of the study groups (P <.001). eGFR level was significantly higher in group 4 compared with groups 1, 2 and 3 (P =.009, P <.001, P <.001, respectively), whereas it was significantly lower in group 5 than groups 1, 2 and 3 (P =.005, P <.001, P [removed].05). Serum creatinine level was significantly higher in groups 4 and 5 compared with the other groups (P <.001). Conclusion: The use of TDF-containing regimens causes renal dysfunction. Therefore, we recommend close monitoring of renal function, especially in patients treated with TDF.Öğe Evaluation of Vitamin D Levels in Chronic Hepatitis B Patients(Deneysel, Biyoteknolojik, Klinik ve Stratejik Sağlık Araştırmaları Derneği, 2021) İnce, Fatma Meral; Çelen, Mustafa Kemal; İnce, Hasan; Kalkan, İrem AkdemirAmaç: Hepatit B virüs (HBV) enfeksiyonu halen tüm dünyada önde gelen sağlık sorunlarından biridir. Karaciğer, vitamin D (Vit-D)’nin metabolizması ve depolanmasında önemli bir organdır. Vit-D’nin hücre farklılaşması, çoğalması ve bağışıklık modülasyon inhibisyonu da dâhil olmak üzere çok önemli bir biyolojik etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Son zamanlarda, Vit-D düzeylerinin HBV enfeksiyonu gibi viral enfeksiyonlara karşı immün sistem ve konak yanıtını etkileyebileceği düşünülmektedir. Bu çalışmamızda amaç HBV ile enfekte bireyler ve HBV ile enfekte olmayan bireylerde Vit-D düzeyini karşılaştırıp Vit-D düzeyinin HBV replikasyonu ve hastalığın progresyonu ile ilişkisini saptamaktır.Materyal ve Metod: Çalışmamız retrospektif olarak gerçekleştirilen tanımlayıcı bir çalışma olarak tasarlanmıştır. Dicle üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji polikliniğine Ocak 2014 - Aralık 2015 tarihleri arasında başvuran HBsAg pozitif ve HBV DNA’sı negatif 29 hasta, HBsAg pozitif ve HBV DNA‘sı 2000-20000 IU/ml olan 30 hasta, HBsAg pozitif ve HBV DNA’sı >20000 IU/ml olan 31 hasta ile HBsAg negatif ve komorbiditesi olmayan ancak halsizlik, yorgunluk şikâyeti ile polikliniğimize başvurup vitamin-D düzeyleri bakılmış olan 45 hasta kontrol grubu olarak çalışmamızda değerlendirmeye alınmıştır. Hastaların başlangıç, 6. ay ve 12. ay 25 (OH) D düzeyleri incelenmiştir. Bu çalışmada kullanılan kit için üretici firmanın belirlediği 25 (OH) D referans aralıkları; eksik (<10 µg /L), yetersiz (10-30 µg/L) ve yeterli (?30 µg/L) şeklinde belirtilmiştir.Bulgular: Kronik Hepatit B (KHB)’li hastaların ortalama Vit-D düzeyi 23,37±10,71 µg/l, kontrol grubunun ortalama Vit-D düzeyi 35,54±10,42 µg/l olarak saptanmıştır (p<0,001). Bu durumda KHB’li has- talarda Vit-D düzeyi yetersiz olup kontrol grubuna göre daha düşük saptanmıştır. Kontrol grubunun ise vitamin D düzeyi normal sınırlarda saptanmıştır. KHB’li hastaların grup içi Vit-D düzeyleri karşılaştırıldığında anlamlı bir fark saptanmamıştır. Bu çalışmada düşük Vit-D düzeyinin yüksek viral yük ile ilişkili olmadığı sonucuna varılmıştır.Sonuç: Çalışmamızda, KHB hastalarında Vit-D düzeyi yetersiz bulunmuştur. Düşük Vit-D düzeyinin yüksek viral yük ile ilişkili olmadığı saptanmış olup detaylı tasarlanmış, prospektif ve kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır. Ayrıca hastalar; Vit-D eksikliği ve yerine koyma tedavisi açısından değerlendirilmelidir.Öğe Evulation of prolidase enzyme, and galectin levels as a marker for fibrosis in patients with chronic hepatitis B(Verduci Editore s.r.l, 2022) Mermutluoğlu, Çiğdem; Tekin, Recep; Tekin, Rojbin Ceylan; Tekin, Salih; Erkan, Revşa Evin Canpolat; Deveci, Özcan; Aydoğdu, Gülay; Çelen, Mustafa Kemal; Dayan, SaimOBJECTIVE: The fibrosis can be detected using non-invasive methods including prolidase activity, proline levels and galectin-3 (GAL-3) detection in the serum. The aim of this study was to investigate the liver fibrosis through non-invasive methods in chronic hepatitis B patients. PATIENTS AND METHODS: This prospective case control study includes 56 patients with Chronic Active Hepatitis B (CAHB), 57 patients with Inactive Hepatitis B (IHB), and 60 healthy matched control subjects. The first group included the CAHB [hepatitis B surface antigen (HBsAg): positive; HBV DNA >2,000 IU/mL; normal or high alanine aminotransferase (ALT) value] undergo a liver biopsy, while the second group included the IHB (HBsAg: positive; HBV DNA: negative; normal ALT value). The third group comprised the healthy controls. Serum prolidase enzyme activities (SPEA), proline and galectin-3 levels were measured for each group. RESULTS: Patients with CAHB had significantly higher SPEA levels (1,004.3±186.8 IU/L) than did the controls (196.5±306 IU/L) (p<0.001). Significantly higher serum GAL-3 levels were found in the CHB group compared with HBV carrier and the control groups (27.4±32.2 ng/ mL, 6.5±13.4 ng/mL, 3.1±5.7 ng/mL, respectively, p<0.001). The relationship between serum prolidase activity, hidroxiprolyne and fibrosis (p<0.05). There were no significant differences in ALT levels between inactive HBV carriers and the control groups (p>0.05). CONCLUSIONS: We suppose that hidroxiprolyne levels and prolidase enzyme activity might be an indicator as a marker for fibrosis in CAHB and the evaluation of response to treatment.Öğe Fetal seyirli fournier gangreni: Bir olgu sunumu(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2008) Çelen, Mustafa Kemal; Uluğ, Mehmet; Tekin, Recep; Geyik, Mehmet Faruk; Ayaz, CelalFournier gangreni, genital bölgenin ve perinenin aerobik ve anaerobik bakterilere ba¤l› olarak geliflen ve nadir görülen nekrotizan fasiitidir. Bu sinerjistik infeksiyon multipl organ disfonksiyonu ve ölüm gibi ciddi komplikasyonlara yol açmaktad›r. Bu hastal›¤›n do¤al olarak agressif tedavisi için öncelikli olan tan›n›n erken konmas›d›r. Tedavideki as›l nokta, genifl doku debritman› ile birlikte genifl spektrumlu antibiyoterapinin uygulanmas›d›r. Tedaviye ra¤men mortalite yüksek seyretmektedir. Bu olguda ürosepsis ve genital bölgede mevcut nekrotik lezyonla acile baflvuran yafll› bir erkek hasta irdelenmifltir.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »