Çermik Meslek Yüksekokulu Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 33
  • Öğe
    Öğretmenlerin epistemolojik inançları ile ölçme – değerlendirme uygulamalarının Türk eğitim sistemi bağlamında incelenmesi
    (Ahmet KARA, 2020) Özeren, Ender; Akpınar, Burhan
    Araştırmanın amacı, öğretmenlerin epistemolojik inançları ile öğretim sürecinde uyguladıkları ölçme ve değerlendirme yöntemleri arasındaki ilişkiyi belirlemektir. İlişkisel desende yürütülen araştırmanın evrenini, Diyarbakır, Elazığ, Malatya ve Şanlıurfa illerindeki liselerde görev yapan öğretmenler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise, evrenden oransız küme örnekleme ile belirlenmiş 819 öğretmen oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri Epistemolojik İnanç Bilgi Formu ve Bilimsel Epistemolojik İnançlar Ölçeği ile toplanmıştır. Araştırma verileri betimsel ve çıkarımsal istatistiki yöntemlerle analiz edilmiştir. Araştırmada lise öğretmenlerinin büyük çoğunluğunun, ders işlerken ve sınama durumları için soru hazırlarken konu içeriğinde yer alan bilgilerin doğasını dikkate aldıkları belirlenmiştir. Öğretmenlerin Otorite ve Doğruluk alt boyutunda gelişmemiş, geleneksel; Bilgi Üretme Süreci, Akıl Yürütme ve Bilginin Değişirliği boyutlarında gelişmiş, çağdaş ve Bilginin Kaynağı alt boyutunda orta düzey, karma epistemolojik inanca sahip oldukları belirlenirken, Bilimsel Epistemolojik İnançlar Ölçeğinin geneli itibarıyla öğretmenlerin orta, karma epistemolojik inanca sahip oldukları belirlenmiştir. Ayrıca araştırmada öğretmenlerin epistemolojik inanç düzeylerinin, “Bilginin Kaynağı” alt boyutunda uyguladıkları geleneksel ölçme ve değerlendirme yöntemlerini yordadığı belirlenmiştir.
  • Öğe
    Ölçme ve değerlendirmede yeni bir anlayış: Bilgisayar ortamında bireyselleştirilmiş testler ve kısa cevaplı maddeler
    (Erzurum Kültür ve Eğitim Vakfı, 2018) Safalı, Serdar; Akpunar, Bürhan; Özeren, Ender
    Bu çalışmanın amacı, ölçme ve değerlendirmede bireyselliğe verdiği önemle daha çok kullanılmaya başlanılan “bilgisayar ortamında bireyselleştirilmiş testler”in (BOB testlerin) ve Türkiye’de ÖSYM ve Anadolu Üniversitesinin sınavlarda sormaya başladığı “kısa cevaplı sorular”ın temellerini incelemek ve karşılaştırmaktır. Çalışmada literatür tarama yöntemi kullanılmış olup, veriler ilgili yerli ve yabancı literatürden elde edilmiştir. Öncelikle, programın en önemli unsurlarından bir tanesi olan “ölçme ve değerlendirme” değerlendirilmiş, günümüzde halen kullanılmakta olan kâğıt kalem testlerinin kullanımıyla birlikte getirmiş olduğu dezavantajlar irdelenmiş, teknolojinin gelişmesiyle birlikte ölçme ve değerlendirme sürecinde bireyselliğin öneminin artmasıyla birlikte, bilgisayar ve teknolojiyi de içeren geliştirilmiş alternatif ölçme araçlarından bahsedilerek, bilgisayar ve teknolojinin de kullanıldığı bilgisayar destekli alternatif testler ve bilgisayar ortamında bireyselleştirilmiş testlerde kısa cevaplı maddelerin kullanılabilirliği tartışılmıştır. Çalışma sonunda, gelişmiş teknolojinin ve buna bağlı olarak bilgisayarların eğitimin ölçme ve değerlendirme aşamasında kullanım amacı belirtilmiş, eğitimde ölçme ve değerlendirmede yeni arayışların sonucu olan, güvenirliği ve sınav uygulayıcısına sağladığı avantajlardan dolayı tercih edilebilen kısa cevaplı maddelerin önemi vurgulanmıştır. Yapılan çalışmayla oluşan alan yazındaki boşluğun doldurulması ve bilgisayar ortamında bireyselleştirilmiş testlerde kısa cevaplı sınav sistemiyle ilgili alan yazına katkı sağlanması hedeflenmiştir.
  • Öğe
    İlkokul 4. sınıf öğrencilerinin iş birlikli öğrenmeleri ile karar verme becerileri arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Ahmet Kara, 2023) Özeren, Ender; Erdamar, Fatih Selim
    Bu araştırmada, İlkokul 4. sınıf öğrencilerinin iş birlikli öğrenmeleri ile karar verme becerileri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Dolayısıyla bu çalışma, değişkenler arasındaki ilişkilerin varlığını, varsa ilişkinin yönünün ve düzeyinin belirlendiği korelasyonel model ile tasarlanmıştır. Araştırmanın evrenini, 2021-2022 eğitim öğretim yılında Diyarbakır İli merkezinde bulunan kamu ilkokullarında öğrenim gören öğrenciler oluşturmaktadır. Araştırma örneklemini ise evrende yer alan ilkokul öğrencileri arasından olasılığa dayalı örneklem türlerinden olan “Basit Seçkisiz Örnekleme” yöntemi ile belirlenen Diyarbakır ilindeki kamu okullarının 4. sınıflarında okuyan öğrencilerden oluşmaktadır. Bu araştırma kapsamında, uygulanan güvenirlik analizi sonucunda, Cronbach-alfa güvenirlik katsayısı iş birlikli öğrenme ölçeğinde .84, karar verme becerileri ölçeğinde .80 olarak hesaplanmıştır. Öğrencilerin; iş birlikli öğrenmeye ilişkin algılarının “çoğunlukla” düzeyde ( X = 3.14), karar verme becerilerine ilişkin algılarının ise “ara sıra” düzeyinde ( X = 2.35) olduğu belirlenmiştir. Korelasyon analizi neticesinde; iş birlikli öğrenme ile karar verme becerileri arasında istatistiki açıdan anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir (p = .06).
  • Öğe
    Eğitimde ölçme ve değerlendirme dersine ilişkin öğretmen adaylarının tutumlarının incelenmesi
    (Asos Eğitim Bilişim Danışmanlık, 2022) Özeren, Ender
    Araştırmada eğitimde ölçme-değerlendirme dersine ilişkin öğretmen adaylarının tutumlarının nasıl ve ne düzeyde olduğunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca araştırmada öğretmen adaylarının eğitimde ölçme ve değerlendirme dersine yönelik tutumlarının cinsiyet, yaş, öğrenim görülen öğretmen yetiştirme programı ve sınıf değişkenlerine göre farklılık gösterip göstermediğini belirlemekte amaçlanmıştır. Araştırmanın amaçları doğrultusunda nicel ve nitel yöntemlerin birlikte ve sıralı olarak kullanıldığı karma yöntem tasarımlarından açıklayıcı sıralı desen yöntem olarak tercih edilmiştir. Araştırmanın nicel çalışma grubunu Dicle Üniversitesinde 2021-2022 akademik yılının bahar döneminde öğrenimine aktif olarak devam eden öğretmen adayları arasından “Basit Seçkisiz Örnekleme” yöntemi ile belirlenen 339 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Araştırmanın nitel verilerini toplamak için amaçlı örnekleme yöntemi ile nicel veri toplama sürecine katılım gösteren öğretmen adayları arasında seçilen ve gönüllü katılım gösteren 12 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Araştırma verilerini toplamak için “Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme Dersine Yönelik Tutum Ölçeği” ve araştırmacı tarafından uzman görüşü alınarak hazırlanan “Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu” kullanılmıştır. Araştırma için kullanılan ölçek, Likert tipi 5’li derecelendirme şeklinde olup 3 boyut ve 20 maddeden oluşmaktadır. Yarı yapılandırılmış görüşme formu ise üç sorudan oluşmaktadır. Ayrıca araştırmada öğretmen adaylarının demografik özelliklerini belirlemeye yönelik olarak araştırmacı tarafından hazırlanan “Kişisel Bilgi Formu” da veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Araştırma için toplanan veriler SPSS paket programı vasıtasıyla analiz edilmiştir. Araştırmada öğretmen adaylarının eğitimde ölçmedeğerlendirme dersine yönelik tutumlarının iyi düzeyde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca araştırmada cinsiyet, öğrenim görülen öğretmen yetiştirme programı ile sınıfa göre araştırmaya katılım gösteren öğretmen adaylarının eğitimde ölçme-değerlendirme dersine yönelik tutumlarının anlamlı farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Bu sonuçlara ek olarak araştırmanın nitel verilere göre öğretmen adaylarının eğitimde ölçmedeğerlendirme dersine yönelik olumsuz bir tutumlarının olmadığı, dersin öneminin öğretmen adayları tarafından anlaşıldığı ve bilişsel açıdan öğretmen adaylarının yeterli olduklarına vurgu yapıldığı belirlenmiştir.
  • Öğe
    Katılım bankacılığı sektörünün gelişimi ve sektör yoğunlaşma düzeyine yönelik bir analiz
    (Astana Yayınları, 2021) Beybur, Mustafa; Aslan, Seyfettin; Yılmaz, Yunus; Sizer, Lütfi
    Türkiye’de katılım bankaları 1985 yılında özel finans kurumu olarak faaliyete başlamalarına karşın 5411 sayılı bankacılık kanununda yer alan düzenleme ile banka statüsü kazanmış ve bu tarihten sonra katılım bankası olarak anılmışlardır. Katılım bankacılığı sektöründe 2015 yılına kadar sadece özel sermayeli katılım bankaları faaliyet gösterirken bu tarihten sonra Ziraat, Vakıf ve Emlak katılım bankaları kamu sermayeli katılım bankaları olarak faaliyete başlamışlardır. Kamu sermayeli katılım bankalarının sektörde faaliyete başlamaları ile birlikte Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren katılım bankalarının sayısı 6’ya yükselmiştir. Katılım bankacılığı sektörü kamu katılım bankalarının faaliyete başlaması, katılım bankacılığında müşterilere yeni ürün/hizmetlerin sunulması ve katılım bankalarının daha aktif ve kapsayıcı bir pazarlama politikası izlemesi gibi nedenlerle son yıllarda hızlı bir ivme ile büyüme sürecine girmiştir. Bu gelişmelerle birlikte katılım bankacılığının toplam bankacılık sektörü içerisindeki payının 2021- 2025 yılları arasında %15 seviyesine yükseltilmesi hedeflenmektedir. 2021 yılı Haziran ayı verilerine göre ise katılım bankaları aktiflerinin toplam bankacılık sektörü içerisindeki payının %7,5 seviyesinde olduğu gözlenmektedir. Uzun yıllardan bu yana katılım bankaları Türk bankacılık sektörü içerisinde faaliyet göstermelerine rağmen katılım bankası sayısının düşük olması dikkat çekmektedir. Buna rağmen yakın zamanlarda bazı ulusal haber organlarında kamu katılım bankalarının birleşme hazırlığında olduğuna yönelik ifadeler yer almaktadır. Bu nedenle bu çalışmada katılım bankacılığı sektörünün mevcut durumu ve sektörün yoğunlaşma düzeyinin analiz edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla çalışmada katılım bankacılığının gelişimi incelenmiş, katılım bankalarının katılım bankacılığı sektörü içerisindeki mevcut durumlarının karşılaştırmalı analizi yapılmış ve CRn yoğunlaşma oranı ile Herfindahl- Hirschman endeksine göre kamu katılım bankalarının birleşmeleri durumunda oluşacak yoğunlaşma düzeyi analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda kamu katılım bankalarının birleşme durumlarına ve katılım bankacılığının gelişimine yönelik önerilerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    Covid-19’un Türk bankacılık sektöründeki hizmet dağıtım kanalları ve istihdam düzeyi üzerindeki etkileri
    (Gazi Kitabevi, 2022) Beybur, Mustafa; Barut, Abdulkadir; İlbasmış, Metin
    Bu çalışmanın amacı Covid-19 pandemisinin Türk bankacılık sektöründeki istihdam ve alternatif dağıtım kanalları üzerindeki etkileri üzerine yapılan inceleme sonucunda bankacılık sektörü açısından pandemi sonrası sürece ışık tutmaktır. Bu amaçla pandemi sürecinde bankacılık sektörü tarafından uygulanan çalışma modelleri açıklanmış, alternatif dağıtım kanallarının banka müşterileri tarafından kullanım düzeyi ve bankacılık sektörünün istihdam düzeyinde meydana gelen değişiklikler TBB ve BDDK tarafından yayınlanan veriler ışığında dönemsel olarak incelenmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda bankacılık sektöründeki dağıtım kanalı tercihlerinde meydana gelen değişiklikler yorumlanmıştır.
  • Öğe
    Katılım bankacılığı mevduatının kredi ve menkul kıymete dönüşümünün incelenmesi
    (Nobel Akademik, 2022) Beybur, Mustafa; Çemberlitaş, İbrahim
    Bu araştırmada katılım bankalarının misyon ve vizyon ifadeleri ile İslami fi- nansın felsefesi ve temel ilkelerinin uyumunun incelenmesi, bankaların esas faa- liyet konusu perspektifinde katılım bankalarındaki toplam nakdi krediler/toplam mevduat oranı, söz konusu bu oranın zaman içerisindeki değişimleri ve değişi- me neden olan gelişmelerin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla 5411 sayılı Bankalar Kanunu’na göre banka tanımı ve bankaların faaliyet esasları, İslam ik- tisadı ve İslami finansın temel prensipleri ile mevduatın krediye dönüşüm ora- nı kavramsal açıdan açıklanmıştır. Ayrıca Türk bankacılık sektöründeki katılım bankalarının misyon ve vizyon ifadeleri içerik analizine tabi tutulmuş, katılım bankalarındaki toplam nakdi krediler/toplam mevduat, toplam menkul değerler/ toplam mevduat ve toplam devlet iç borçlanma senetleri/toplam aktif oranları karşılaştırmalı analiz tekniği ile yıllara göre analiz edilmiştir. Araştırmanın sonuç bölümünde ise analiz bölümünde elde edilen bulgulara dayanarak değerlendirme yapılmış ve katılım bankalarına önerilerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    Sermaye yapılarına göre mevduat bankalarının finansal performans analizi
    (Gazi Kitabevi, 2022) Beybur, Mustafa; Güngör, H. Yusuf
    Bankacılık sektörünün finansal ekosistem içerisinde payı ve önemi gün geçtikçe artmaktadır. Son yıllarda özellikle teknoloji alanında süregelen gelişmeler, ödeme sistemlerinin gelişmesine ve bankacılık sektörünün finansal kapsayıcılık düzeyinin artmasına neden olmuştur. Temel işlevi fon fazlası olan birimlerden toplamış olduğu fonları fon ihtiyacı olan birimlere aktarma olan bankacılık sektörü bu görevini ifa ederken, banka üst yönetimleri tarafından alınan kararlar ve kamu otoritesi tarafından uygulanan ekonomi politikaları bankaların finansal performanslarını etkilemektedir. Son yıllarda tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi, ödeme sistemlerindeki gelişim düzeyinin ve bankacılık sektörünün önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Pandemi sürecinde gerek temastan kaçınmak üzere bankaların almış olduğu kararlar gerekse hane halkı ve işletmelerin gereksinim duyduğu finansman kaynağını sağlama işlevi bankacılık sektörünü pandemi sürecindeki en önemli sektörlerden biri haline getirmiştir. Bu dönemde Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren kamu bankaları, bankacılık sektörü faaliyetlerini etkileyici kararlar alarak ekonomide resesyon oluşumunu engelleyici bir davranış sergilemişlerdir. Yerli ve yabancı sermayeli özel bankaların bir kısmı kamu bankalarını takip etme politikası ile hareket etmiş, bir kısmı ise yasalar çerçevesinde kendi yönetim politikalarını uygulamışlardır. Beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan bu durum bankaların finansal performansları üzerinde etkili olmuştur. Dört bölümden oluşan bu çalışmanın ilk bölümünde Türk bankacılık sektörü hakkında bilgiler, ikinci bölümünde ise CAMELS derecelendirme sistemi hakkında bilgiler yer almaktadır. Çalışmanın üçüncü bölümünde Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren kamu, yerli-özel ve yabancı sermayeli mevduat bankalarının 2017-2021 yılları arasındaki finansal performanslarının CAMELS derecelendirme sistemi ile analizi ve bu analize ait bulgulara yer verilmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise analiz sonucunda elde edilen bulgulara dair değerlendirme ve öneriler yer almaktadır.
  • Öğe
    Blokzincir teknolojisi ile evrilen FinTek ve bankacılık anlayışı
    (Gazi Kitabevi, 2023) Beybur, Mustafa
    2008 yılında ABD’de Lehman Brothers Yatırım Bankası ve İngiltere’de Royal Bank of Scotland finansal başarısızlık yaşaması ulusal para birimlerine ve para politikalarına olan güvenin sarsılmasına yol açmıştır. Bu olaydan kısa bir süre sonra Nakamoto (2008) tarafından merkeziyetçi finans sistemine karşı çıkan "Bitcoin: A Peer-to-Peer Electronic Cash System" isimli bir makale yayınlanmıştır. Söz konusu makale merkeziyetçi finansın işlem sürelerindeki hantallığını ve finansal sektör açısından bir devrim niteliğinde olan blokzincir teknolojisini açıklamaktadır. Makalenin ardından blokzincir teknolojisi çok kısa bir süre içerisinde kullanılmaya ve gelişmeye başlamıştır. Blokzincir teknolojisi FinTek işletmelerinin iş alanlarının gelişmesine ve sayılarının hızla artmasına katkı sağlamıştır. FinTek işletmeleri uzun yıllardır faaliyet gösterse de blokzincir teknolojisi sayesinde FinTek 3.0 olarak adlandırılan döneme girilmiş ve FinTek’lere olan ilgi artmıştır. Blokzincir ve kripto para piyasalarında yaşanan teknolojik gelişmeler BigTech olarak adlandırılan ABD menşeli teknoloji şirketleri Google, Apple, Facebook, Amazon ve Microsoft (GAFAM) şirketlerinin de ilgisini çekmiş, bu şirketler de kendi ödeme sistemlerini ve kripto paralarını çıkarmak üzere girişimlerde bulunmuşlardır. İlk akıllı telefonun icadından bu yana bankacılık ve finans sektörü teknolojik gelişmelere oldukça maruz kalmakta ve her geçen gün farklı bir teknolojik yenilikle yüzleşmektedir. Daha önce internet ve akıllı cihazlarda yaşanan gelişmelere bankacılık sektörü adapte olmakta zorlanmamıştır. Ancak blokzincir teknolojisinin beraberinde getirdiği yenilikler daha önceki yeniliklerden farklı olarak geleneksel bankacılık iş modellerini, sektörün merkeziyetçi yapısını reddetmekte ve hatta ulusal para birimi dışında dijital para birimleri ile sektörün geleceğini tehdit etmektedir. Bu nedenle bankaların daha önce olduğu gibi sadece bankacılık sektöründe faaliyet gösteren diğer bankalarla değil aynı zamanda hem BigTech firmaları hem de FinTek firmaları ile rekabet ettiği bir sürecin yaşandığı görülmektedir. Şu anda finansal sektörün sağlıklı bir şekilde faaliyet göstermesi için FinTek’ler ile bankalar arasında rekabet mi olmalı yoksa işbirliği mi olmalı sorusuna yanıt aranmaktadır. Bu çalışmada blokzincir teknolojisi ile birlikte gelişen FinTek’ler ve yeni nesil bankacılık anlayışı yer almaktadır. Çalışma 2 bölümden oluĢmakta olup birinci bölümde blokzincir teknolojisi sonrası ilgi düzeyi sürekli artan FinTek’ler ve bu işletmelerin bankacılık sektörü ile ilişkisi, ikinci bölümde blokzincir teknolojisi sonrası gelişen yeni nesil bankacılık anlayışı yer almaktadır. Çalışmanın sonuç bölümünde ise blokzincir teknolojisi sonrası bankacılık ve finans sektöründe artan rekabete yönelik sektör yöneticilerine öneriler yer almaktadır.
  • Öğe
    Türk bankacılık sektöründe müşteri gruplarına göre kredi portföy çeşitlendirmesi: Katılım bankalarının asimetrik tepkileri
    (Scala Yayıncılık, 2022) Beybur, Mustafa
    Araştırma üç aşamalı şekilde gerçekleştirilmiş olup, araştırmanın birinci ve ikinci bölümlerinde 2017:01- 2022:02 tarihleri arasında BDDK tarafından yayınlanan mevduat ve katılım bankalarına ait aylık bankacılık sektörü verilerinden yararlanılmıştır. Araştırmanın üçüncü bölümünde ise 2017-2021 yılları arasında katılım bankaları tarafından yayınlanan bağımsız denetim raporlarından yararlanılmıştır. Araştırmada bankacılık sektörü tarafından kullandırılan nakdi kredilere ait veriler değerlendirilirken finansal kesime yönelik kullandırılan krediler araştırmaya dahil edilmemiştir. Araştırmanın ilk bölümünde; Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren mevduat ve katılım bankaları tarafından kullandırılan bireysel krediler, Kobi kredileri ve kurumsal kredilerin toplam krediler içerisindeki oranı ile bu kredilere ait tahsili gecikmiş alacakların toplam tahsili gecikmiş alacaklar içerisindeki oranı karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Yapılan karşılaştırmalı analizde, inceleme dönemi boyunca mevduat bankaları tarafından kullandırılan bireysel, Kobi ve kurumsal kredilerin oranı ve söz konusu bu kredilere ait tahsili gecikmiş alacakların oranında belirgin bir farklılık gözlenmemiştir. Buna karşılık özellikle 2018Q3’ten bu yana katılım bankalarına ait kurumsal kredilerin toplam krediler içerisindeki oranının yükseldiği ve %61,75 seviyesine ulaştığı gözlenmiştir. Bununla birlikte katılım bankacılığına ait kurumsal kredi TGA/toplam TGA oranının da yükselerek %54,97 seviyesine ulaştığı gözlenmiştir. Ayrıca katılım bankacılığında gerek bireysel kredilerin gerekse Kobi kredilerinin toplam krediler içerisindeki oranının zaman içerisinde azalış trendi gösterdiği tespit edilmiştir. Araştırmanın ikinci bölümünde katılım bankacılığına ait bireysel, Kobi ve kurumsal kredilerin oranı ile bu kredilere ait tahsili gecikmiş alacak oranları arasındaki ilişki nedensellik testi ile analiz edilerek katılım bankacılığı portföy çeşitlendirmesi ile kredi riski arasındaki ilişki araştırılmıştır. Nedensellik testi öncesinde katılım bankacılığı bireysel kredi/toplam kredi, bireysel kredi TGA/toplam TGA, Kobi kredi/toplam kredi, Kobi kredi TGA/toplam TGA, kurumsal kredi/toplam kredi ve kurumsal kredi TGA/toplam TGA oranlarına ait seriler Enders ve Lee (2012) tarafından yapısal kırılmaların dikkate alındığı Fourier birim kök testine tabi tutulmuştur. Fourier birim kök testinde yapısal kırılmalara ait trigonometrik değerlerin anlamsız olması durumunda Geliştirilmiş Dickey-Fuller (1979, 1981) birim kök testinin kullanılması gerektiği belirtilmektedir (Enders ve Lee, 2012). Bu nedenle seriler Geliştirilmiş Dickey-Fuller (1979, 1981) ve Phillips-Perron (1988) durağanlık testlerine tabi tutulmuştur. Serilerin tamamının 1. derece farklarının alınması durumunda durağan hale geldikleri tespit edilmiştir. Seriler arasındaki nedensellik ilişkisi Toda-Yamamoto (1995) nedensellik testi ile araştırılmıştır. Toda- Yamamoto nedensellik testi sonucunda katılım bankacılığı bireysel krediler gecikme oranından bireysel kredi oranına doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi olduğu, Kobi kredileri gecikme oranında Kobi kredileri oranına doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca katılım bankalarında kurumsal kredi/toplam kredi oranı ile kurumsal kredi TGA/toplam TGA oranı arasında karşılıklı bir nedensellik ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. Araştırmanın üçüncü bölümünde; 2017-2021 yılları arasında Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren katılım bankaları tarafından yayınlanan bağımsız denetim raporlarındaki kredi riskine dair bilgileri incelenmiştir. Yapılan inceleme sonucunda katılım bankalarının ilk büyük 100 ve 200 kredi müşterisinden olan alacak/toplam nakdi krediler oranının 2020 yılında düşüş gösterdiği ancak 2020 yılından itibaren tekrar yükselişe geçtiği gözlenmiştir. Ayrıca Ziraat Katılım, Vakıf Katılım ve Albaraka Türk katılım bankalarında söz konusu oranların %50 seviyesinin üzerinde olduğu göze çarpmaktadır.
  • Öğe
    Banka kartı ve kredi kartı kullanıcılarının Covid-19 sürecinde ödeme ve alışveriş davranışlarındaki değişimler
    (Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2022) Beybur, Mustafa
    Covid-19 pandemisi nedeniyle uygulanan önlemler, tüketici alışkanlıklarında ve davranışlarında değişikliklere yol açmıştır. Pandemi sürecinde tüketici ihtiyaçlarının büyük bir bölümü dijital platformlar üzerinden hizmet sunan işletmeler tarafından karşılanmış, bu nedenle ödemelerde banka kartı ve kredi kartı kullanımı artmıştır. Ayrıca pandeminin yayılım hızını azaltma adına alınan önlemler bir yandan banka kartları ve kredi kartlarının fiziki olarak kullanımını azaltırken diğer yandan temassız ödeme sistemlerinin kullanımlarını arttırmıştır. Pandeminin ödemelerde kart kullanımı üzerindeki etkisinin araştırılması bankacılık sektörünün dijital bankacılık ürün/hizmetlerine yönelik alacağı kararlar açısından önem arz etmektedir. Bu çalışmanın amacı pandemi öncesi ve pandemi sürecinde banka kartı ve kredi kartı kullanıcılarının ödeme ve alışveriş davranışlarındaki değişimleri banka kartı ve kredi kartı kullanım verileri ile analiz etmektir. Bu amaçla kartlı ödeme endeksi, internet/mektup/telefon yoluyla yapılan ödeme tutarları ve adetlerine ait veriler pandemi öncesi ve pandemi süreci olmak üzere iki ayrı döneme ayrılmış ve eşleştirilmiş örneklem t-testi ile analiz edilmiştir. Ayrıca yerli kartların temassız kullanımına dair verilerde meydana gelen değişimler dönemsel olarak incelenmiştir. Eşleştirilmiş örneklem t-testinde, pandemi sürecinde meydana gelen farklılaşmanın analize dahil edilen tüm değişkenlerde anlamlı olduğu tespit edilmiştir. Pandemi sürecinde pandemi öncesi döneme göre internet/mektup/telefon yoluyla yapılan ödeme tutarı ortalamasının %8,42 oranında yükseldiği, internet/mektup/telefon yoluyla yapılan ödeme adedi ortalamasının %6,32 oranında yükseldiği ve kartlı ödeme endeksi ortalamasının %26,57 oranında yükseldiği tespit edilmiştir. Ayrıca yerli kartların temassız kullanımının da pandemi sürecinde hızla yükseldiği gözlenmiştir. Bankacılık sektörünün ödeme sistemlerindeki dijital yenilikler uzun bir süredir uygulanıyor olsa da pandemi sürecinde kullanım düzeylerindeki hızlı artış nedeniyle pandeminin bu yeniliklerin kullanıcılar tarafından benimsenmesi için bir katalizör görevi gördüğü söylenebilir. Buna rağmen banka kartı ve kredi kartı ile yapılan toplam işlem adedinin sadece %44’ünün temassız olarak gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Pandemi sürecinin banka kartı ve kredi kartı kullanım alışkanlıklarında meydana getirdiği değişikliğin teknoloji kullanımının sürdürülebilirliği açısından bankacılık sektörü tarafından iyi değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Bu nedenle bankacılık sektörüne ödeme sistemlerindeki dijital yeniliklerin kullanımını özendirecek bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetlerini arttırmaları önerilmektedir.
  • Öğe
    Borsa İstanbul işlem hacimleri ile Bitcoin işlem hacimleri arasındaki ilişkinin Toda Yamamoto yaklaşımı ile incelenmesi 2017:01 – 2021:12
    (Gazi Akademik Yayıncılık, 2022) Kaymak, Ozan; Koç, Selahattin
    Kripto paralar 2008 yılında Bitcoin’nin ortaya çıkmasıyla birlikte kısa zaman içinde önemli sayıda yatırımcının ilgisini çekmeyi başarmışlardır. 2012 yılından itibaren kripto para piyasaları dünya genelinde yüksek derecede işlem hacimlerinin gerçekleştiği piyasalar haline gelmişlerdir. Günümüzde kripto para piyasalarındaki en fazla tanınan ve en yüksek piyasa değerine sahip olan varlık Bitcoin’dir. Bu durum Bitcoin’nin kripto para piyasaları üzerindeki dominasyon etkisi ile değerlendirilmektedir. Tasarrufların geleneksel finansal piyasalardan kripto para piyasalarına doğru geçiş yapıp yapmadıkları dünyada ve ülkemizde merak edilen bir konudur. Bu çalışmanın amacı Bitcoin işlemleri ile Borsa İstanbul’da gerçekleşen işlemler arasında herhangi bir nedensellik ilişkisinin var olup olmadığının ortaya konulmasıdır. Bitcoin işlemlerinde meydana gelecek değişimlerin Borsa İstanbul üzerindeki bir etkiye sahip olup olmadığı belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmada; 2017 ile 2021 yılları arasında gerçekleşen Bitcoin işlem hacimleri ve Bitcoin fiyat değişimleri ile Borsa İstanbul (BİST)’da gerçekleşen işlem hacimleri ve BİST 100 endeksi arasındaki muhtemel ilişkiler Granger nedensellik yaklaşımı ile incelenmiş ve Toda Yamamoto nedensellik modeli kullanılarak bu ilişkilerin yönü belirlenmeye çalışılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda Bitcoin işlem hacimleri ile Borsa İstanbul işlem hacimlerinin ilgili tarihler arasında Toda Yamamoto yaklaşımına göre nedensellik ilişkisinin olmadığı tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Reel kesim güven endeksi ve ticari krediler arasındaki ilişki: ARDL sınır testi yaklaşımı
    (IKSAD Yayınevi, 2022) Beybur, Mustafa; Güler, Mehmet Şirin; Ağgül, Seda; Korucuk, Murat
    Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde bankacılık sektörü tarafından kullandırılan krediler ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği açısından büyük önem arz etmektedir. Bununla birlikte banka kredisi kullanan tarafların kredi kullanmaya yönelik davranışları ekonomiye duyulan güvenden etkilenebilmektedir. Tüketicilerin ekonomiye yönelik güven algıları ve geleceğe dair beklentileri güven endeksleri ile ölçülebilmektedir. Güven endekslerindeki iyimserliğin tüketicilerin borçlanma ve harcama yapma istekleri üzerinde olumlu bir etkiye neden olduğu belirtilmektedir. Reel kesim güven endeksi, imalat sanayii üst düzey yöneticilerinin yakın geçmiş, mevcut durum ve gelecek hakkındaki beklentilerini araştırarak kısa dönemdeki eğilimlerin yansıtıldığı endeksi ifade etmektedir. Bankacılık sektörü tarafından kullandırılan kredilerin büyük bir bölümü ticari kredilerden oluştuğundan dolayı reel kesim güven endeksi ile ticari krediler arasındaki ilişkinin araştırılması önem arz etmektedir. Bu araştırmada Türk bankacılık sektörü tarafından kullandırılan ticari krediler ile reel kesim güven endeksi arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Araştırmada 2014:03-2022:03 dönemleri arasında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yayımlanan bankacılık sektörü kredi verileri ile Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan reel kesim güven endeksi verileri kullanılmıştır. Ticari kredi hacmi verileri, bankacılık sektörü tarafından kullandırılan toplam kredi hacminden finansal kesim ve bireysel müşterilere yönelik kullandırılan krediler arındırılarak elde edilmiştir. Araştırmada kullanılan seriler öncelikle yapısal kırılmaları dikkate alan Fourier ADF birim kök testine tabi tutulmuş ve yapısal kırılmaların anlamsız olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle seriler Augmented Dickey-Fuller (ADF) ve Phillips- Perron (PP) birim kök testlerine tabi tutulmuşlardır. Yapılan birim kök testlerine göre serilerin farklı düzeylerde durağanlık derecesine sahip oldukları tespit edilmiş ve seriler arasındaki ilişki ARDL sınır testi kullanılarak araştırılmıştır. Elde edilen ARDL sınır testi sonuçlarına göre %5 anlamlılık düzeyinde seriler arasında uzun dönemde bir eşbütünleşme ilişkisinin olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca reel kesim güven endeksinin %1 yükselmesi durumunda bankacılık sektörü ticari kredilerinin %0,48 düzeyinde yükseldiği tespit edilmiştir. Son olarak kısa dönemde dengede meydana gelecek şokların etkisinin, yaklaşık 2.3 ay sonra düzelerek uzun dönem dengesine ulaşacağı tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Türk bankacılık sektöründe takipteki kredilerin neden olduğu duran varlıklar sorunu üzerine bir araştırma
    (8. Uluslararası ZEUGMA Bilimsel Araştırmalar Kongresi, 2022) Beybur, Mustafa; Erkmen, Osman; Tursynbay, Almaz
    Bankacılık sektörü tarafından kullandırılan kredilerin temerrüde düşmesi durumunda kredinin teminatını oluşturan varlıklar yasal yollar kullanılarak nakde çevrilmekte ve alacaklı bankanın kredi riski tahsil edilmektedir. İcra makamlarınca düzenlenen ihalede varlığın değerini karşılayacak fiyat teklifinin yapılmaması durumunda söz konusu varlıklar banka tarafından satın alınmaktadır. Bankanın uhdesine geçen bu varlıkların banka tarafından daha sonra satışa çıkarılması ve daha yüksek bir fiyattan satılması amaçlanmaktadır. Bankanın uhdesine geçen varlıklar banka bilançolarında “Satış Amaçlı Elde Tutulan ve Durdurulan Faaliyetlere İlişkin Duran Varlıklar” bölümünde takip edilmektedir.Özellikle 2018 yılı 3. çeyreğinde Türkiye’de yaşanan kur şoku ekonomik sistemde istikrarın bozulmasına, döviz kurlarında belirsizliğe ve banka müşterilerinin kredi ödemelerinde sorun yaşamalarına neden olmuştur. Ayrıca aynı süreçte banka bilançolarındaki “Satış Amaçlı Elde Tutulan ve Durdurulan Faaliyetlere İlişkin Duran Varlıklar” keskin artış ve azalışlar göstermiş ve son dönemde incelemeye konu bankalara ait satılık gayrimenkul sayısı 2.000’e yaklaşmıştır. Bankaların asıl faaliyet konusundan uzaklaşarak bir nevi emlakçılık faaliyetlerinde bulunmasına neden olan bu konunun araştırılması varlıklarını daha etkin bir biçimde kullanmaları açısından bankacılık sektörü için önem arz etmektedir. Bu araştırmada 2015Q1-2022Q1 dönemleri arasında Türk bankacılık sektöründeki takipteki kredilerin neden olduğu duran varlık sorununun bankalar özelinde incelenmesi amaçlanmaktadır. Araştırmada 2018 yılı 3. çeyreği baz dönem olarak kabul edilmiş, baz dönem öncesi ve sonrasına ait farklılıklar eşleştirilmiş örneklem t-testi ile analiz edilmiştir. Ayrıca Türk bankacılık sektörü aktifinin %75,37’sini oluşturan ve en yüksek aktif hacmine sahip Ziraat bankası, Vakıfbank, Halk Bankası, İş Bankası, Yapı Kredi Bankası, Garanti bankası ve Akbank verilerinden yararlanılmıştır. Söz konusu bankaların Satış Amaçlı Elde Tutulan ve Durdurulan Faaliyetlere İlişkin Duran Varlıklar/Toplam Varlıklar oranları eşleştirilmiş örneklem t-testine tabi tutulmuştur. Araştırma sonucunda Yapı ve Kredi Bankası, Ziraat Bankası ve İş Bankası’na ait Satış Amaçlı Elde Tutulan ve Durdurulan Faaliyetlere İlişkin Duran Varlıklar/Toplam Varlıklar oranının 2018Q3 dönemi sonrasında önceki döneme göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı tespit edilmiştir. Ayrıca araştırmaya konu bankalar arasında en büyük farklılaşmanın ve en yüksek Satış Amaçlı Elde Tutulan ve Durdurulan Faaliyetlere İlişkin Duran Varlık hacminin Ziraat bankasına ait olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Müşteri verilerinin özgürleşmesi: Açık bankacılık
    (Orion Akademi, 2022) Beybur, Mustafa
    Teknolojik yeniliklerden en fazla etkilenen sektörlerin başında gelen bankacılık sektörü, özellikle mobil cihazlarda internet kullanım oranının hızlandığı 2007 yılından bu yana hizmet sunum biçimini büyük ölçüde değiştirmek zorunda kalmıştır. Bankalar her geçen gün müşterilerinin istek ve ihtiyaçlarına yönelik yeni ürün ve hizmetler geliştirmektedirler ancak içinde bulunulan dönem itibariyle dijitalleşme hızının yüksekliği bu ürün ve hizmetlerin yaşam seyrini olabildiğince kısaltmaktadır. Bu nedenle bankacılık sektörü aktörleri gün geçtikçe artan ve değişen müşteri istek ve ihtiyaçlarını karşılamak için adeta bir dijitalleşme yarışı içerisine girmişlerdir. Teknolojik alanda yaşanan gelişmelerin yanı sıra dijital çağ içerisinde doğan, dijitalleşmeyi uyum sağlanması gereken bir yenilik olarak görmeyip bir yaşam biçimi olarak kabul eden jenerasyonların bir bankaya değil de bankacılık işlemlerini gerçekleştirebileceği ya da bankacılık hizmetlerini alabileceği bir platforma ihtiyaç duyması bankacılık hizmetleri için bankaların gerekliliğinin sorgulanmasına yol açmıştır. 2008 yılında yaşanan küresel finans krizinde büyük ölçekli geleneksel bankaların krizin derinleşmesine yol açması ve yeterli esnek yapılarının olmaması FinTech şirketlerinin bankacılık hizmetleri ve ödeme sistemleri alanında hızla yol almasına ve banka müşterileri tarafından kabul görmesine neden olmuştur. Yaşanan bu gelişmeler müşteri istek ve ihtiyaçlarının değişmesine, bankacılık hizmetleri için FinTech şirketlerinin tercih edilmesine ve bankacılık sektörü açısından “Açık Bankacılık” olarak anılan yeni bir kavramın ortaya çıkmasına yol açmıştır. Açık bankacılık kavramı geleneksel bankacılık anlayışının mihenk taşlarından biri olan müşteri verilerinin gizliliği esasına tamamen aykırı olarak karşımıza çıkmıştır. Uzun yıllardır adeta kapalı devre bir sistem olarak faaliyet gösteren bankaların, talepleri doğrultusunda müşteri bilgilerini üçüncü parti finansal hizmet geliştiricilerine açması anlamına gelmektedir. Diğer bir deyişle müşteri bilgilerinin yönetimi artık bankaların sahipliğinden çıkmış, müşterilerin tercih ve yönetimine uygun hale gelmiştir. Açık bankacılık ile bankalar müşterilerine daha uygun ürün ve hizmet sağlama imkânı, müşteriler ise veri paylaşımına verilen rıza beyanı ile kendilerine ait verilerin özgürleşmesini sağlayarak hem finansal hizmetlerinin tümüne hem de kendileri açısından en cazip ürün ve hizmet tekliflerine tek bir uygulama çatısı altında ulaşma imkânı elde etmektedirler. Geleneksel bankacılık anlayışında hâkim olan veri gizliliği esasının temelinden sarsıldığı ve gün geçtikçe daha da yaygınlaşan açık bankacılık ile ilgili bankacılık sektörü tarafından müşterilere yeterli bir bilgilendirme yapılmadığı ve bu alanda özellikle ulusal düzeyde yapılan çalışmaların az sayıda olduğu gözlenmektedir. Bu nedenle bu bölümde bankacılık sektöründeki teknolojik gelişmeler ve yeni kavramlar, açık bankacılık, Türk bankacılık sektörü tarafından uygulanan açık bankacılık faaliyetleri ve yasal düzenlemeler ile açık bankacılığın faydaları ve riskleri konularında tanıtıcı bilgi verilerek hem bankacılık literatürüne katkı sağlanması hem bankacılık hizmeti alan müşterilere bilgilendirme yapılması hem de geleneksel bankacılığın geleceğine ilişkin değerlendirmelerde bulunulması amaçlanmaktadır.
  • Öğe
    Banka türlerine göre ticari kredilerin istihdam üzerindeki etkisi: Toda-Yamamoto yaklaşımı
    (Dicle Üniversitesi, 2022) Beybur, Mustafa; Aslan, Seyfettin; Ülker, Barış
    Türk bankacılık sektörü katılım ve mevduat bankalarının birlikte faaliyet gösterdiği ikili bir bankacılık sistemine sahiptir. Türkiye’de uzun yıllardan bu yana katılım bankacılığı faaliyetleri yapılmakla birlikte katılım bankacılığının bankacılık sektörü içerisindeki pazar payı özellikle son yıllarda artış göstermiştir. Gerek fon toplama gerekse fon kullandırma prensipleri birbirinden farklı olan söz konusu bu bankalar tarafından hem işletme hem de bireysel müşterilere yönelik krediler kullandırılmaktadır. Ancak katılım bankaları sadece gerçek ticari işlemleri finanse etmekte ve bu yönleri ile mevduat bankalarından farklılaşmaktadır. Bankalar tarafından kullandırılan ticari krediler işletmelerin daha fazla yatırım, üretim ve istihdam oluşturmalarına imkân vermektedir. Böylelikle kullandırılan kredilerin ekonomik büyüme ile birlikte istihdamı da arttırması beklenmektedir. Banka kredileri ile istihdam arasındaki ilişkinin incelendiği çalışmaların bankacılık sektörü geneline yönelik olduğu göze çarpmaktadır. Ancak fon kullandırım prensipleri ve şekilleri farklı olan katılım ve mevduat bankalarının ayrı ayrı incelenmesi gerektiği düşünülmektedir. Böylece katılım ve mevduat bankaları tarafından kullandırılan ticari kredilerin istihdam üzerindeki etkisi açısından farklılık gösterip göstermediği incelenebilecektir. Ayrıca kullandırılan ticari kredilerin istihdam üzerindeki etkileri gerek ülke ekonomisi gerekse banka yönetimlerinin alacağı kararlar açısından önem arz etmektedir. Bu çalışmada mevduat ve katılım bankaları tarafından kullandırılan ticari kredilerin istihdam üzerindeki etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla 2017:01-2022:02 dönemleri arasında mevduat ve katılım bankaları tarafından kullandırılan ticari kredilerin istihdam üzerindeki etkisi Toda-Yamamoto nedensellik testi ile analiz edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda katılım bankaları tarafından kullandırılan ticari kredilerin istihdam üzerinde etkili olduğu, buna karşılık mevduat bankaları tarafından kullandırılan ticari kredilerin istihdam üzerinde etkili olmadığı tespit edilmiştir. Sadece reel ticaretin finanse edildiği katılım bankaları tarafından kullandırılan ticari kredilerin istihdamın arttırılması açısından daha etkili olduğu sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Mevduat bankalarının kredi ve mevduat faizi gelir/gider dengesine yönelik bir inceleme: 09/2016 – 09/2021
    (IKSAD Yayınevi, 2022) Beybur, Mustafa
    Türk bankacılık sektöründe 6’sı katılım bankası, 15’i kalkınma ve yatırım bankası ve 32’si mevduat bankası olmak üzere toplam 53 banka faaliyet göstermektedir. Bu banka türlerinden mevduat ve katılım bankaları mevduat toplamaya yetkili bankaları oluşturmaktadır. Bununla birlikte Türk bankacılık sektöründe toplanan mevduatın %90,28’i ve kullandırılan kredilerin 85,64’ü mevduat bankalarının bünyesinde yer almaktadır. Sahiplik türleri açısından mevduat bankaları kamu sermayeli, yabancı sermayeli ve yerli-özel sermayeli mevduat bankaları olmak üzere 3’e ayrılmaktadır. Bankalar düşük faiz oranları ile mevduat toplamayı ve yüksek faiz oranları ile kredi kullandırmayı amaçlayarak yapılan bu aracılık işleminden kâr elde etmeyi hedeflemektedirler. Temel faaliyet konusu mevduat toplama ve kredi kullandırma olan bankaların kâr-zarar tablolarında toplanan mevduata ödenen faizler ve kullandırılan kredilerden alınan faizler en yüksek hacimli değerleri oluşturmaktadır. Son yıllarda Türk finans sektöründe faiz oranlarında meydana değişiklikler bankacılık sektöründe kredilerden alınan faizler ile mevduata ödenen faizler arasındaki marjın değişmesine neden olmuştur. Bankacılık sektörü tarafından toplanan mevduat ve kullandırılan kredilerin büyük bir bölümü mevduat bankaları bünyesinde yer aldığından dolayı bu çalışmada sahiplik türleri açısından mevduat bankalarının kredilerden alınan faiz gelirleri ile mevduata ödenen faiz giderlerinde meydana gelen değişiklik düzeyi incelenmiştir. Çalışmada BDDK tarafından yayınlanan aylık bankacılık sektörü verilerinde yararlanılmış ve inceleme dönemlerinde meydana gelen değişiklikler sahiplik türlerine göre mevduat bankaları açısından karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda gerek kullandırılan kredilerde gerekse toplanan mevduatlarda kamu sermayeli mevduat bankalarının mevduat bankaları içerisinde en yüksek paya sahip konuma geldiği tespit edilmiştir. Bununla birlikte kamu sermayeli mevduat bankalarında kredilerden alınan faizlerin artış hızının mevduata ödenen faizlerin artış hızına göre daha düşük seviyede kaldığı göze çarpmaktadır. Ayrıca özellikle son dönemlerde kamu sermayeli mevduat bankalarının mevduata ödenen faiz miktarı/kredilerden alınan faiz miktarı oranının yükseldiği tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Mevduat ve katılım bankalarının mevduat vadeleri yönünden karşılaştırmalı analizi
    (14. Uluslararası Güncel Araştırmalarla Sosyal Bilimler Kongresi, 2021) Beybur, Mustafa; Bozkurt, Ömer
    Banka bilançolarının pasif bölümünde en önemli paya sahip olan mevduatlar, bankaların temel işlevi olan fon toplama ve kredi kullandırma fonksiyonunu yerine getirmesinde önemli bir yere sahiptir. Vadelerine göre mevduatlar genel anlamda vadeli ve vadesiz mevduatlar olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır. Vadeli mevduatlara bankalar tarafından faiz/kâr payı ödenmesine karşın, vadesiz mevduatlara bankalar tarafından herhangi bir ödeme yapılmamaktadır. Bu yönü vadesiz mevduatları bankacılık sektörü açısından hem ucuz bir fon kaynağı ve hem de kaynak maliyetlerini düşürücü bir ürün yapmaktadır. Diğer taraftan mevduatların bir kısmı zorunlu karşılık olarak ayrıldığından dolayı tamamı kredi işlemlerinde kullanılamamaktadır. Mevduat vadesinin uzun olması ayrılacak zorunlu karşılık oranının düşmesini sağlamakta ve en yüksek zorunlu karşılık oranı ise vadesiz mevduatlara uygulanmaktadır. Vadesiz mevduatlar aynı zamanda her an geri çekilme riski taşıdığından dolayı banka bilançolarının zayıflamasına da neden olmaktadır. Vadesiz mevduatların bünyesinde barındırdığı bu risk ve zorunlu karşılık oranlarının yüksekliği bankaların uzun vadeli mevduatlara daha yüksek faiz/kâr payı ödemesine neden olmaktadır. Bankalar açısından vadeli ve vadesiz mevduatların hem avantaj hem de dezavantajları bulunduğundan dolayı bankaların mevduat vade yapılarını iyi dengelemeleri gerekmektedir. Uzun vadede ekonomik koşulların, mevduat faiz oranlarının veya kurların değişmeyeceği yönünde beklenti içerisinde olan mudiler tarafından vadeli mevduat hesapları tercih edilmektedir. Toplam mevduat içerisindeki vadesiz mevduat payının yükselmesi, bankacılık sektörüne duyulan güvenin zayıflığına, dolarizasyon riskine ve uzun vadede ekonomiye duyulan güvenin zayıfladığına işaret etmektedir. Bu nedenle mevduatların vade yapısı hem bankacılık sektörünün likiditesi açısından hem de ekonomik beklentiler açısından önem arz etmektedir. Bu çalışmada 2011-2021 yılları arasındaki süreçte katılım ve mevduat bankalarının mevduat vade yapılarının gelişimi karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda toplam mevduat içerisindeki vadesiz mevduat oranının katılım bankalarında mevduat bankalarına göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra 2011, 2012 ve 2013 yıllarında katılım bankalarının toplam mevduatlarının ortalama %23’ünün 1 yıl ve üzeri vadeli mevduatlardan oluştuğu ancak sonraki yıllarda toplam mevduat içerisindeki 1 yıl ve üzeri mevduat oranında hızlı bir azalma olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, özellikle 2020 ve 2021 yıllarında hem katılım hem de mevduat bankalarının 1-3 ay arası vadeli mevduat oranlarının azaldığı, buna karşılık vadesiz mevduat oranlarının yükseldiği tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Kamu sermayeli katılım bankaları birleşmeli mii?
    (Dicle Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 2021) Beybur, Mustafa
    Türk bankacılık sektöründe ilk olarak 1985 yılında özel finans kurumları olarak faaliyetlerine başlayan katılım bankaları, 01.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı bankacılık kanunu ile katılım bankası olarak faaliyetlerine devam etmiştir. Albaraka Türk, Faisal Finans ve Kuveyt Türk Türkiye’de yabancı sermayeli özel finans kurumları olarak, İhlas Finans, Asya Finans ve Anadolu Finans ise yerli sermayeli özel finans kurumları olarak faaliyet göstermişlerdir. Faisal Finans 2001 yılında ünvanını Family Finans olarak değiştirmiş ve devamında 2005 yılında Anadolu Finans ile birleşerek Türkiye Finans Katılım Bankası olarak faaliyetlerine devam etmiştir. Özel finans kurumlarının katılım bankası olarak faaliyetlerine devam etmesi ile birlikte Türk bankacılık sektöründe Kuveyt Türk, Albaraka Türk, Bank Asya ve Türkiye Finans olmak üzere dört katılım bankası bulunmaktaydı. 2001 yılında İhlas Finans’ın tasfiye etmesi, özel finans kurumlarına karşı güvenin sarsılmasına neden olmuştur. Bunun yanı sıra 2016 yılında Bank Asya’nın faaliyetlerine son verilmesi ile birlikte katılım bankalarının toplam bankacılık sektörü içerisindeki payı toplanan fonlarda %5,6, kullandırılan fonlarda %4,8, toplam aktifte %4,9 seviyelerine gerilemiştir. Bu gelişmelerin ardından 2015 yılında Ziraat Katılım, 2016 yılında Vakıf Katılım ve 2019 yılında Emlak Katılım bankaları kamu sermayesi ile kurulan katılım bankaları olarak faaliyetlerine başlamışlardır. Sektöre kamu sermayeli katılım bankalarının katılması ile birlikte katılım bankalarının sayısı altıya yükselmiş ve 2020 yılı itibariyle katılım bankalarının toplam bankacılık sektörü içerisindeki payı toplanan fonlarda %9,3, kullandırılan fonlarda %6,5 ve toplam aktifte %7,2 seviyesine yükselmiştir. 2021 yılı Haziran ayı itibariyle katılım bankaları 1.280 şubeye ve 17.181 çalışan sayısına ulaşmıştır. 23 Haziran 2021 tarihinde ulusal basında kamu katılım bankalarının birleştirilmesi konusunda görüşmelerin yapıldığına yönelik haberlere yer verilmiştir. Banka birleşmelerinin olumlu yönleri olabileceği gibi olumsuz yönlerinin bulunduğu bir gerçektir. Bu nedenle bu çalışmada Türkiye’de faaliyette bulunan katılım bankalarının mevcut durumu, kamu katılım bankalarının katılım bankacılığı içerisindeki durumu ve katılım bankalarının illere göre şube sayıları analiz edilerek kamu katılım bankalarının birleşmelerinin olumlu ve olumsuz yönleri üzerine önerilerde bulunulmaktadır.
  • Öğe
    Katılım bankaları ile konvansiyonel bankalar arasında ürün analizi
    (Yozgat Bozok Üniversitesi, 2018) Beybur, Mustafa; Parıltı, Nurettin; Güngör, Ebubekir
    Her geçen gün değişmek ve gelişmek zorunda kalan bankacılık sektörü içerisinde konvansiyonel bankaların en büyük paya sahip olmaları ile birlikte son yıllarda katılım bankalarının konvansiyonel bankalara göre daha hızlı büyüme rakamlarına ulaştığı göze çarpmaktadır. Bir taraftan kalkınmakta olan ülkelere sermayenin küreselleşmesi sonucu sermaye girişi sağlayan katılım bankaları diğer taraftan faiz hassasiyetinden dolayı konvansiyonel bankalarla çalışmayı reddeden müşteri kitlesinin atıl durumda bulunan tasarruflarının reel sektöre aktarılmasını sağlamaktadır. Bu çalışmada hızlı bir büyüme trendi içerisinde olan katılım bankalarının dünyada ve Türkiye’de doğuşu ile fon toplama ve kullandırma yöntemlerinde konvansiyonel bankacılık ile arasındaki farkları incelenmiştir.