Yazar "Tekin, Alaattin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Antik Çağdan İslâm Dünyasına: Mantığın Felsefe Karşısındaki Konumuna Dair Tartışmalar(Bingöl Üniversitesi, 2022) Tekin, AlaattinMantık, ilk defa Aristoteles tarafından sistemli bir şekilde incelenmiştir. İlginç olan ise kendisinin bu disiplin için mantık (logikhe) terimini değil “analitik” terimini kullanmış olmasıdır. Bu disiplin için “analitik” terimini kullanmasına sebep olarak onun bu kavramla düşüncenin sûretleri üzerinde durması ve onları bir nevi “analiz” etme amacını gütmesi olduğu söylenebilir. Analitik olarak belirlenen bu disiplin için kaynaklarımıza göre ilk defa Alexandre of Afrodisias tarafından bugünkü mantık anlamında logikhe ya da logic teriminin kullanıldığı ve Organon (instrument) olarak ifade edildiği söyleyenebilir. Organon; instrument, alet veya araç anlamlarına gelmektedir. Organon terimi bu sayede Aristoteles’in mantık alanında ortaya koyduğu eserleri bir külliyat olarak karşılayan özel bir isme evrilir. Ayrıca organon terimi, mantığın felsefe karşısındaki konumunu da belirler. Yani mantık, felsefenin bir kısmı mı, bir aleti mi yoksa hem bir kısmı hem de bir aleti mi şeklinde vuku bulan tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Biz de çalışmamızda meselenin tarihsel arka planını ortaya koyarak bu konuda Platoncular, Aristotelesçiler ve Stoacılar olmak üzere üç temel felsefî ekolun görüşlerini şarihler bağlamında ele alıp değerlendireceğiz.Öğe Antikçağdan İslâm Dünyasına Tevarüs Eden Felsefî Tanımlar(2023) Tekin, AlaattinAntikçağ Yunan dünyasında salt bir düşünce olarak gelişen felsefe, süreç içerisinde filozofla- rın veya bilim adamlarının katkıları sonucu sınırları belirlenmeye çalışılmıştır. Bu hususta felse- fenin ne olduğu sorusu yani mahiyeti ana hatlarıyla tespit edilmeye gayret edilmiştir. Bu sayede filozoflar kendi birikimlerine bağlı kalarak felsefeyi tanımlamışlardır. Konuyla ilgili günümüze intikal eden en eski felsefe tanımları, doğa filozoflarından olan Pythagoras’a atfedilmektedir. Kendisi felsefeye “varlık olması açısından varlıkların bilgisi”, “ilahî ve insanî şeylerin bilgisi” ve “bilgelik (hikmet) sevgisi” gibi tanımlar getirmiştir. Sonraki süreçte Platon, felsefeyi “insanların mümkün olduğu kadar tanrıya benzemeye çalışmaları ve “ölüm için bir eğitim” olarak tarif etmiş, öğrencisi Aristoteles de felsefeyi “sanatların sanatı ve bilimlerin bilimi” şeklinde tanımlamıştır. Mezkûr altı tanım, tespit edebildiğimiz kadarıyla bir bütün halinde Ammonius Hermiae tarafın- dan ele alınmış ve bunlara yönelik değerlendirmelerde bulunulmuştur. Onun tedrisatından geçen öğrencilerin de bu tanımları eserlerinde inceleyerek bu durumu bir gelenek haline getirdiklerini ifade edebiliriz. Söz konusu gelenek İslâm dünyasında Kindî ve özellikle Ebü’l-Ferec Abdullah İbnü’t-Tayyib ile temsil edilmiştir. Bununla birlikte İslâm dünyasında felsefeyle ilgilenen filozof- ların da felsefeyi benzer bir şekilde tanımladıklarını ifade edebiliriz. Genel itibariyle bu altı tanım klasikleşerek felsefeyle ilgilenen her kesim tarafından benimsenmiştir. Biz de bu çalışmamızda felsefeye dair yapılan bu altı tanımı Antikçağdan başlatarak İslâm dünyasına intikalinde ortaya konan süreci ele almaya gayret ettik.Öğe David The Invincible’s Commentary on Eisagoge(Şarkiyat Araştırmaları Derneği, 2024) Tekin, AlaattinBetween the fifth and sixth centuries, under the leadership of Ammonius son of Hermias, a serious work of commentary on the works of Plato and Aristotle was produced in Alexandria. The teaching of philosophical commentary that began with Ammonius was continued by Simplicius, Philoponus, Olympiodorus, and his students David and Elias, whom he trained at the Alexandrian School of Philosophy, and they contributed to the formation of a tradition within the framework of a certain curriculum. Likewise, the students who fed on the tradition did not limit themselves only in Athens and Alexandria, but for various reasons they spread to Persia and Armenia and continued the Alexandrian/Hellenistic commentary tradition effectively in these regions. David the Invincible, who followed the tradition in the second half of the sixth century, is a case in point. He became famous in the fields of philosophy and logic in Athens, Alexandria and Ancient Armenia. Especially towards the end of his life, he travelled to Armenia, where he translated various works of the ancient Hellenistic heritage into Old Armenian and mediated the transmission of philosophical thought to this region. Although he wrote four commentaries in the field of logic, the most important of these is The Commentary on Porphyry’s Isagoge, which he wrote on Porphyrios’ Eisagoge. The work is important as it is one of the first commentaries of the first period to be produced by comparing Greek and Armenian manuscripts. We have endeavored to present this study based solely on David’s text.Öğe David The Invincible’ın Eisagoge Şerhi(2024) Tekin, AlaattinBeşinci asır ve altıncı asırları arasında İskenderiye’de Ammonius son of Hermias’ın öncülüğünde başta Platon ve Aristoteles’in eserleri üzerine ciddi bir şerh çalışması ortaya konulmuştur. Ammonius ile başlayan felsefî şerh tedrisatı onunİs kenderiye Felsefe Okulunda yetiştirdiği Simplicius, Philoponus, Olympiodorus, onun öğrencisi David ve Elias gibi şarihler üzerinden bir geleneğin oluşmasında etkili olmuştur. Bu gelenek sadece Atina ve İskenderiye bölgesiyle sınırlı kalmayıp İran ve Ermenistan bölgelerine doğru yayılmıştır. David The Invincible, altıncı asrın ikinci yarısında bu geleneğe bağlı olarak bu sürecin önemli bir temsilcisidir. Kendisi. Atina, İskenderiye ve Eski Ermenistan bölgesinde felsefe ve mantık alanında şöhret bulmuştur. Özellikle ömrünün sonlarına doğru Ermenistan bölgesine gelerek burada Antik çağ Helenistik mirasının çeşitli eserlerini Eski Ermeniceye çevirerek felsefî düşünce kanalı bu bölgeye intikal etmiştir. Onun en önemli eserlerinden biri de The Commentary on Porphyry’s Isagoge’dir. Eser, ilk dönem şerhlerinden biri olmasının yanında Grekçe ve Ermenice yazma nüshaları karşılaştırılarak ortaya konulması açısından da önemlidir. Bizde bu çalışmamızı sadece David’in metnine bağlı kalarak ortaya koymaya gayret ettik.Öğe Ebü'l-Ferec Abdullah İbnü't-Tayyib'in Eisagoge ve Categorias şerhi(Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Tekin, Alaattin; Hasırcı, NazımTezimiz, Ebü'l-Ferec'in günümüze ulaşan Tefsirü Kitâbi Îsâgûcî li Furfûryûs ile Şerhu'l-Kebîr li Makûlât'ı Aristûtâlîs adlı şerhlerinin incelenmesidir. Ebü'l-Ferec'in zikredilen iki şerhinden ziyade onun yaşadığı dönem ile kendinden önceki dönemde bu iki şerhi besleyen ve ondan beslenen kaynakları tespit ederek tümünü mukayeseli bir şekilde ortaya koymaya çalıştık. Bu sayede Ebü'l-Ferec'in iki şerhinden hareketle mantığa dair görüşlerini tespit ederek mantık tarihindeki değerini belirlemeye gayret ettik. Dolayısıyla tezimizi, iki şerhin genel anlamda bu alanda yazılmış şerhlerini de kuşatacak şekilde ortaya koymaya çalıştık. Ayrıca Antikçağdan İslâm dünyasına kadar ki süreçte zikredilen iki kitaba yazılan şerhlerdeki değişim ve dönüşümün ve bu alanda tartışılan konuların nasıl çözüme kavuşturulabileceğine dair hususları çalışmamızda tespit ettik. Tezimiz giriş, üç bölüm ve bir sonuçtan oluşmaktadır. Girişte, araştırmanın konusu, amacı, önemi, yöntemi ve kaynaklarını inceledik. Özellikle araştırmanın kaynakları kısmında tezimizde sıklıkla bahsettiğimiz Helenistik şarihlerin hayatlarını ve eserlerini kısaca tanıtmaya gayret ettik. Birinci bölümde, Ebü'l-Ferec'in ülkemizde çok az tanınmasından dolayı hayatını, hocalarını, öğrencilerini ve felsefe, mantık, tıp ve Hıristiyan öğretisine yönelik yazmış olduğu, şerh ve telif düzeyindeki bütün eserlerini tespit etmeye çalıştık. İkinci bölümde, Ebü'l-Ferec'in Porphyrios'un Eisagoge (Îsâgûcî) adlı eserine yazmış olduğu şerhini inceledik. Porphyrios'un metni sadece beş tümeli inceleme konusu yaparken Ebü'l-Ferec'in şerhi ve diğer şerhler, felsefeye giriş tarzında bir bölümle başlar. Biz de söz konusu şerhin, giriş dahil bütün konularını inceledik, diğer şerhlerle aralarındaki farklılıkları ve benzerlikleri ortaya koymaya gayret ettik. Üçüncü bölümde ise Ebü'l-Ferec'in, Aristoteles'in Kategoriler adlı eserine yazmış olduğu şerhi ele aldık. Şerh, bütün kategorilerin konularını kapsayacak şekilde yazılmış hacimli bir çalışmadır. Şerhte ele alınan konuları ayrıntılı bir şekilde inceleyerek çalışmamızı tamamladık. Son olarak elde ettiğimiz bulguları sonuç bölümünde zikrettik.Öğe İmamü'l-Harameyn El-Cüveyni'nin mantıki kıyasa yönelik eleştirileri(Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Hasırcı, Nazım; Tekin, Alaattinİmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî, İslam dünyasında dinî ve felsefî ilimlerinin belli bir olgunluğa ulaştığı miladi XI. asırda yaşamıştır. O Bâkıllânî’nin ileri sürdüğü “delilin yanlışlığı iddianın yanlışlığını gösterir”(in’ikâs-ı edille) prensibini reddederek kelâm ilminin kapılarını mantık ve felsefeye açmıştır. Cüveynî, Bâkıllânî’nin kıyas tanımını doğru kabul etmiş, bu tanım dışındaki kıyas tanımlarını, özellikle de mantıkî kıyas tanımını ve mantıkî kıyasın kendisini çeşitli yönlerden eleştirmiştir. Mantıkî kıyasa yönelttiği eleştiriler kısaca şunlardır: Mantıkçıların kıyas tanımı Arapçanın dil kurallarına aykırıdır, gerçeklere ve tanım şartlarına uygun değildir. Sonuç öncüllerdeki bilgilerin farklı bir ifade ile tekrar edilmesi olup ayrıca zikredilmesinin bir anlamı yoktur. Diğer kıyas modları birinci modun tekrarıdır. Mantıkçıların şartlı kıyaslarında sonuç öncüllerden daha açık olup, ona kıyas olarak isimlendirmek mümkün değildir. Çalışmamızda, Cüveynî’nin mantıkî kıyasa yönelttiği bu ve benzeri eleştiriler ele alınarak ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmiştir.Öğe İMÂMÜ’L-HAREMEYN EL-CÜVEYNÎ’NİN MANTIKÎ KIYASA YÖNELİK ELEŞTİRİLERİ(Dicle Üniversitesi, 2019) Hasırcı, Nazım; Tekin, Alaattinİmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî, İslam dünyasında dinî ve felsefî ilimlerinin belli bir olgunluğa ulaştığı miladi XI. asırda yaşamıştır. O Bâkıllânî’nin ileri sürdüğü “delilin yanlışlığı iddianın yanlışlığını gösterir” in’ikâs-ı edille prensibini reddederek kelâm ilminin kapılarını mantık ve felsefeye açmıştır. Cüveynî, Bâkıllânî’nin kıyas tanımını doğru kabul etmiş, bu tanım dışındaki kıyas tanımlarını, özellikle de mantıkî kıyas tanımını ve mantıkî kıyasın kendisini çeşitli yönlerden eleştirmiştir. Mantıkî kıyasa yönelttiği eleştiriler kısaca şunlardır: Mantıkçıların kıyas tanımı Arapçanın dil kurallarına aykırıdır, gerçeklere ve tanım şartlarına uygun değildir. Sonuç öncüllerdeki bilgilerin farklı bir ifade ile tekrar edilmesi olup ayrıca zikredilmesinin bir anlamı yoktur. Diğer kıyas modları birinci modun tekrarıdır. Mantıkçıların şartlı kıyaslarında sonuç öncüllerden daha açık olup, ona kıyas olarak isimlendirmek mümkün değildir. Çalışmamızda, Cüveynî’nin mantıkî kıyasa yönelttiği bu ve benzeri eleştiriler ele alınarak ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmiştirÖğe Mantıkçı ve Şarih Ebü’l-Ferec Abdullah İbnü’t-Tayyib’in Hayatı, İlmî Kişiliği ve Eserleri(Ahmet KAYACIK, 2022) Tekin, AlaattinEbü’l-Ferec Abdullah İbnü’t-Tayyib, İbn Sînâ ile çağdaş olmasına rağmen hayatı, ilmî kişiliği ve eserleri hakkında ülkemizde sınırlı sayıda bilimsel çalışma bulunmaktadır. Yaptığımız araştırmalar neticesinde Ebü’l-Ferec’in Antikçağ felsefî mirasa vakıf olduğu onun ortaya koyduğu şerh ve telif tarzı eserlerde bu durum gözlemlenebilir. Ayrıca günümüze ulaşan Eisagoge Şerhi ile Kategoriler Şerhi, Helenistik şarihlerin şerhlerine hem içerik hem de biçim açısından benzer özellikler taşır. Bu durum Ebü’l-Ferec’in İskenderiye felsefî geleneğin İslâm dünyasında önemli bir temsilcisi olduğunu ortaya koyar. Kısacası Ebü’l-Ferec, tıpta Galenci ve felsefede ise Aristotelesçi geleneğin önemli bir savunucusudur. Ebü’l-Ferec’in Hıristiyan oluşu ve dini bir makamda bulunması onun bu alanda da nitelikli eserler kaleme almıştır. Özellikle hem ibadet hem de itikat seviyesinde metinler yazması ve kutsal kabul edilen dört İncil metnini bir arada şerh etmesi dikkate değer bir durumdur. Genel olarak bu çalışmamızda Ebü’l-Ferec’in hayatı, ilmî kişiliği, hocaları, öğrencileri, felsefe, mantık, tıp ve Hıristiyanlık öğretisine yönelik ortaya koyduğu eserleri üzerinde durulucaktır.Öğe MEŞŞÂÎ GELENEKTE KATEGORİLERİN SAYISINA DAİR TARTIŞMALAR (EBÜ’L-FEREC ÖRNEĞİ)(Dicle Üniversitesi, 2023) Tekin, AlaattinKategoriler, varlığa yüklenen en genel yüklenenler olması açısından konusu itibariyle hem mantığın hem de felsefenin araştırma alanına girdiğini söylemek mümkündür. Mantığı sistemleştiren Aristoteles’in bu eseri Organon külliyatının başına koyup bütün bilimlerin anlaşılmasını Kategoriler’e bağlayarak, önemini güçlü bir şekilde ortaya koyduğu görülmektedir. Aristoteles sonrası dönemde hem Helenistik şarihler hem de İslâm filozofları tarafından yoğun bir şekilde inceleme konusu yapılan en önemli eser, Kategoriler olmuştur. Nitekim felsefe ve mantık tarihine bakıldığında diğer eserlere nazaran Kategoriler üzerine iki yüzden fazla şerhin yazıldığını ancak çok azının günümüze ulaştığını ifade edebiliriz. Kategoriler adlı eser, veciz bir şekilde yazılmasına rağmen Antikçağdan günümüze kadar ciddi tartışmaların ana kaynağını oluşturması açısından önemlidir. Bu tartışmalardan biri de kategorilerin sayısına dairdir. Biz de bu makalemizde Aristoteles’ten İbn Hazm’a kadar olan süreçte kategorilerin sayılarına yönelik ortaya konan tartışmaları ve bunlara dair çözüm önerilerini incelemeye çalışacağız.Öğe Meşşâî gelenekte kategorilerin sayısına dair tartışmalar (Ebü'l-Ferec Abdullah İbnü't-Tayyib örneği)(Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Tekin, AlaattinKategoriler, varlığa yüklenen en genel yüklenenler olması açısından konusu itibariyle hem mantığın hem de felsefenin araştırma alanına girdiğini söylemek mümkündür. Mantığı sistemleştiren Aristoteles, bu eseri Organon külliyatının başına koyup bütün bilimlerin anlaşılmasını Kategoriler‟e bağlayarak, önemini güçlü bir şekilde ortaya koyduğu görülmektedir. Aristoteles sonrası dönemde hem Helenistik şarihler hem de İslâm filozofları tarafından yoğun bir şekilde inceleme konusu yapılan en önemli eser, Kategoriler olmuştur. Nitekim felsefe ve mantık tarihine bakıldığında diğer eserlere nazaran Kategoriler üzerine iki yüzden fazla şerhin yazıldığını ancak çok azının günümüze ulaştığını ifade edebiliriz. Kategoriler adlı eser, veciz bir şekilde yazılmasına rağmen Antikçağdan günümüze kadar ciddi tartışmaların ana kaynağını oluşturması açısından da önemlidir. Bu tartışmalardan biri de kategorilerin sayısına dairdir. Biz de bu makalemizde Aristoteles‟ten İbn Hazm‟a kadar olan süreçte kategorilerin sayılarına yönelik ortaya konan tartışmaları ve bunlara dair çözüm önerilerini incelemeye çalışacağız.Öğe V. Asırdan XI. Asır İslâm Dünyasına tevarüs edilen Aristoteles’in eserlerine başlanmadan önce bilinmesi gerekli on temel ilke(Murat Serdar, 2022) Tekin, Alaattin; Hasırcı, NazımV. yüzyılın sonları ile VI. yüzyıl boyunca Helenistik Dönem İskenderiye’sinde mevcut olan İskenderiye Felsefe Okulu müfredatı, temelde Aristoteles’in felsefesi üzerine inşa edilmekle birlikte Platonculuk öğretisinden de pay almaktaydı. Bu hususta şarihler genelde Aristoteles’in eserlerini ve görüşlerini sistematik bir tarzda ve belirli bir müfredata bağlı kalarak yeni gelen öğrencilere öğretirlerdi. Özellikle yeni gelen öğrencilerin zor ve zahmetli olan Aristoteles’in eserlerini yarıda bırakmamaları ve sıkılmamaları için giriş seviyesinde on temel konu anlaşılır bir biçimde öğrenciye öğretilirdi. Bu sayede öğrenci zor ve zahmetli olan Aristoteles’in eserlerini ve görüşlerini anlamada ve aktarmada önemli bir aşamaya ulaşırlardı. Ayrıca bu on temel konu, bir nevi öğrencilerin oryantasyon sürecini oluşturması açısından da önemli bir işleve sahiptir. Bu on temel husus, tespit edebildiğimiz kadarıyla ilk defa Ammonius Son of Hermias ile başlayıp onun yetiştirmiş olduğu öğrencileri tarafından sürdürülerek bir gelenek halini almasına imkân sağladı. Bu gelenek, tercümeler vasıtasıyla Fârâbî ve Ebü’l-Ferec İbnü’t-Tayyib tarafından incelenerek İslâm dünyasında da sürdürüldü. Bu on temel konu şunlardır; (i) Felsefe okullarının adları nereden gelmektedir? (ii) Aristoteles'in eserlerinin sınıflandırılması nasıldır? (iii) Aristoteles’in eserlerini öğrenmeye nereden başlanmalıdır? (iv) Aristoteles’in felsefesi bize ne tür açık faydalar sağlar? (v) (Felsefe yaparken) bize rehberlik edecek olan nedir? (vi) Felsefe derslerini dinleyen biri kendini nasıl hazırlamalıdır? (vii) Aristoteles’in eserlerinde anlatım biçimleri nelerdir? (viii) Aristoteles niçin kapalı bir üslûp kullanmıştır? (ix) Aristoteles’in kitaplarından her birini inceleyenin bilmek zorunda olduğu hususlar nelerdir ve kaç çeşittir? (x) Aristoteles’in eserlerinin şarihi olabilecek kişi nasıl biri olmalıdır? Bu çalışmamızda ilgili on temel konuyu ana hatlarıyla incelemeye ve bunun tarihsel sürecini ortaya koymaya çalıştık.Öğe Yahya İbn ‘Adî’nin mantık anlayışı(2015) Tekin, Alaattin; Hasırcı, NazımÇalışmamızda V. asırdan itibaren Süryani filozof ve mütercimlerin İslam dünyasındaki mantık ilmine katkılarını Yahya İbn ‘Adî örneğinde ele aldık. Tezimizi giriş hariç üç bölümden oluşturduk. Girişte araştırmamızın konusu, önemi ve amacını açıkladık. Birinci bölümde Yahya İbn ‘Adî’ye kadar Süryanilerde ve İslam dünyasındaki mantık çalışmalarını ana hatlarıyla inceledik. İkinci bölümde Reisu’l-Mantıkıyyın olarak şöhret bulan Yahya İbn ‘Adî’nin hayatı, sosyal, entelektüel, dini kişiliğini ve eserlerini ortaya koymaya ve değerlendirmeye gayret ettik. Buna bağlı olarak Bağdat Okulu adıyla da anılan Yahya İbn ‘Adî Okulunun kuruluşu, önemi ve İslam düşünce dünyasındaki yerini belirlemeye çalıştık. Üçüncü bölümde ise Yahya İbn ‘Adî’nin mantık hakkında yazdığı risaleler başta olmak üzere diğer eserlerinde yer alan mantık görüşlerini inceledik. Bu bağlamda onun kavram, kategoriler, tanım, kıyas ve kıyas yanlışları hakkındaki mantığa katkılarını ortaya koyduk. Tezimizin sonunda da ulaştığımız sonuçları zikrettik. Anahtar Sözcükler Yahya İbn ‘Adî, el-Mantıkî, Reisu’l-Mantıkıyyın, Süryaniler, Bağdat Okulu, Mantık.