Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Tüzün, Abidin" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    Akut biliyer pankreatitte apache II, Ranson ve Balthazar skorlama sistemlerinin morbidite tahminindeki yeri (Prospektif çalışma)
    (2015) Tüzün, Abidin
    Giriş: Akut pankreatit tanısı alan hastaların tedavisinin planlanması hastalığın şiddetinin belirlenmesine bağlıdır. Akut pankreatit şiddetinin belirlenmesi, klinik komplikasyonların öngörülmesi ve potansiyel ölüm riskinin saptanması çok önemlidir. Akut pankreatit prognozunu öngörmek için Ranson, Acute Physiologic and Chronic Health Evaluation II (APACHE II) ve Balthazar sınıflaması gibi skorlama sistemleri kullanılmaktadır. Amaç: Akut biliyer pankreatitli hastalarda pankreatit şiddetini belirlemek ve hastaların takiplerinde kullanılmak üzere APACHE II, Ranson ve Balthazar skorlama sistemlerinin morbidite tahminindeki etkinlikleri ve varsa birbirlerine üstünlüklerini irdeledik. Materyal ve metot: 15.12.2009 - 15.12.2011 tarihleri arasında kliniğimize başvuran 131 akut biliyer pankreatitli hasta çalışmaya alınarak prospektif araştırıldı. Hastaların APACHE II, Ranson ve Balthazar şiddet skorları ayrı ayrı belirlendi. Her 3 skorlama sistemine göre hafif ve şiddetli pankreatit olmak üzere 2’şer grup oluşturulduktan sonra morbidite gelişenler ve gelişmeyenler olarak 2 alt grup daha oluşturuldu. Bulgular: 131 hastanın 51’inde (%38.9) lokal, 68’inde (%51.9) sistemik komplikasyon olmak üzere toplam 77 hastada (%58.8) morbidite geliştiği gözlendi. APACHE II skoruna göre 61 (%46.6), Ranson skoruna göre 77 (%58.8), Balthazar skoruna göre 58 (%44.3) hastada şiddetli pankreatit saptandı. Skorlama sistemlerinin morbidite tahmininde spesifite, sensitivite, pozitif prediktif değer ve negatif prediktif değerlerine bakıldığında APACHE II için %87.03, %70.13, %88.50, %67.14, Ranson için %74.04, %81.81, %81.81, %74.07, Balthazar için %98.15, %74.03, %98.27, %72.60 olarak saptandı. Sonuç: APACHE II, Ranson ve Balthazar skorlama sistemlerinin akut biliyer pankreatit hastalarının morbidite tahmininde etkin olduğu ancak Balthazar skorlama sisteminin morbidite ve lokal komplikasyon tahmininde, APACHE II skorlama sisteminin ise sistemik komplikasyon tahmininde diğer skorlama sistemlerinden daha etkin olduğu saptandı. Anahtar kelimeler: Akut biliyer pankreatit, morbidite, şiddet, APACHE II, Ranson, Balthazar
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Comparison of pilat procedure and crystallized phenol applicayion in pilonidal sinus surgery
    (Medical & Surgical Research Journals Group, 2021) Dalbaş, Erkan; Akgül, Ömer Lütfi; Tüzün, Abidin; Gedik, Ercan
    Background: Pilonidal sinus disease (PSD) is an infectious, chronic and benign disorder of the sacrococcygeal area, predominantly encountered in young men. The surgical treatment of PSD has a wide range from minimally invasive interventions to complex flap techniques, however there is no agreement on the surgical approach. Minimally invasive procedures such as crystallized phenol (CP) application, sinusectomy, and pilonidal sinus tract ablation with laser (PiLAT) are easily applied, need a short hospital stay, cause less postoperative pain and minimal tissue loss, and have good cosmetic results. In this study, we aimed to compare the data of PSD patients treated with minimally invasive methods, namely CP and PiLAT. Material and Methods: The files of 245 PSD patients who were treated with the CP or PiLAT in our clinic between January 2016 and January 2020 were retrospectively reviewed. The patients were divided into two groups: 120 patients in the CP group and 125 patients in the PiLAT group. Both group were analyzed for age, gender, the number of sinuses, duration of surgery, severity of postoperative pain and need for analgesics, duration of antibiotic use, postoperative complications (infection, hematoma, seroma, cosmetic), time to return to daily activities, satisfaction for procedure, body mass index (BMI) and recurrence rates. Results: The patients in the PiLAT group were discharged the next day after the procedure, while the patients in the CP group discharged on the same day (p<0.001). The mean number of sinuses was 2.2 +/- 0.25 in the CP group and 3.6 +/- 0.81 in the PiLAT group, and the difference was statistically significant (p<0.001). The mean dressing time was 3.1 +/- 0.4 days in the PiLAT group, while it was longer, 9.5 +/- 2.1 days, in the CP group (p <0.001). Conclusion: CP and PiLAT procedures are minimally invasive methods that can be safely used in the treatment of PSD.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Emergency surgery of obstructed carcinoma of the left colon with perforation of the cecum: Colectomy and anastomosis series
    (Türk Kolon ve Rektum Cerrahisi Derneği, 2023) Dalbaşı, Erkan; Tüzün, Abidin; Durgun, Cemalettin; Oğuz, Abdullah
    Aim: The operation of choice for obstructed carcinoma of the left-side colon with perforation on the cecum is controversial. This study evaluated the timing of subtotal/total colectomy in acutely obstructed carcinoma of the left-side colon with perforation on the cecum. Method: Twelve patients with cecal perforation due to obstructed left-side colon tumor were included in this study. The patients were evaluated for age, gender, application time, presence of systemic diseases, Acute Physiology and Chronic Health Evaluation II scores, primary tumor localization, tumor stage, type of surgical operation, Mannheim Peritonitis Index, morbidity, and mortality. Results: Seven adenocarcinomas were localized on the left colon, three were localized on the midsigmoid, and two were localized on the rectosigmoid junction. All patients had a massively distended colon with perforation on the cecum. Seven patients underwent subtotal colectomy, while five patients underwent total colectomy. After the resection, anastomosis was performed using a circular stapler. After anastomosis, loop ileostomy was performed on the right side of the abdomen for all patients for anastomosis safety. Conclusion: This study suggests that resection, anastomosis, and protective loop ileostomy are viable surgical alternatives, even in emergency conditions, if they can be performed together with decompression and peritoneal lavage in the surgical treatment of cecum perforation due to obstructed left colon tumors.
  • [ X ]
    Öğe
    Kolonoskopi Esnasında Karşılaşılan Kötü Bir Sürpriz: Polipektomi Skar Dokusu Perforasyonu
    (2020) Tüzün, Abidin; Dalbaşı, Erkan; Gedik, Ercan
    Günümüzde, gastrointestinal sistem (GİS) endoskopisi tanı veminimal invaziv girişime olanak sağlayarak tedavi amaçlıkullanılmaktadır. Üst ve alt GİS kanamaları, polip eksizyonu,işlem esnasında farkedilen ve endoskopik girişim ile tedaviedilebilecek GİS perforasyonları gibi durumlarda cerrahiişleme gerek kalmadan tedavi imkanı sunmaktadır. Bu olguda69 yaşında kadın hasta bir yıl önce kolonoskopi esnasındasigmoid kolon distalinde görülen polip kolonoskopik olarakeksize edilmiş. Patoloji sonucu yüksek dereceli displazi ve sınırtemiz olarak gelmiş. Hastaya takip önerilmiş. Semptomatikkolelitiazis nedeniyle başvuran hastaya laparaskopikkolesistektomiyle eş zamanlı kolonoskopi planlandı. Genelanestezi sonrası kolonoskopi yapıldı. Polipektomi yerindekiskar dokusu kolonoskopi esnasında verilen hava veya mekaniktravma ile rüptüre oldu. Yaklaşık 2*1,5 cm çapında arkasındaperiton ve ince barsakların görüldüğü açıklık tespit edildi.Hava basıncı düşürüldü ve bu alan üç adet endoskopik klipkullanılarak mukoza-mukoza olacak şekilde kapatıldı. Havaaspire edilerek işlem sonlandırıldı. Laparoskopikkolesistektomiye geçildi. Laparoskopik explorasyonda batıniçinde GİS içeriği, serbest sıvı görülmedi. Ameliyat sonrası3.günde spontan deşarj olan hastaya, 4.günde oral gıdabaşlandı. Oral alımı tolere eden hasta 6.günde sorunsuztaburcu edildi. Preop beyaz küre 7,5 bin/ul, C-reaktif protein(CRP) 3,5 mg/l olup normal sınırlarda idi. Postop enfeksiyontakibi CRP ile yapıldı. Endoskopik klip kullanımı GISkanamaları ve GIS lezyonların işaretlenmeleri içinuygulanırken günümüzde iatrojenik perforasyonlarınsağaltımında da kullanılmaktadır.
  • [ X ]
    Öğe
    Meme Koruyucu Cerrahide İntraoperatif Ultrason ve Frozen Patoloji Kullanımının Güvenli Cerrahi Sınır Üzerindeki Etkinliği
    (Harran Üniversitesi, 2023) Tüzün, Abidin; Dalbaşı, Erkan; Gedik, Ercan
    Amaç: Meme kanseri 40 yaş üstü kadınlarda en sık görülen kanserdir. Yaşam boyu risk %12 civarındadır. Günümüzde tarama programları sayesinde meme kanseri hastalarına erken tanı konulmakta ve bu sayede ölüm oranları %25-30 civarına düşmektedir. Meme Koruyucu Cerrahi'de cerrahi sınırların pozitifliği veya yakınlığı %5-60 arasında değişmektedir. İleride tekrar meme kanseri oluşmasını önlemek, tekrarlayan ameliyatları önlemek ve ek tedavilerin önüne geçmek için cerrahi sınırların negatifliği çok önemlidir. Bu çalışmada Meme Koruyucu Cerrahi ile tedavi edilen meme kanserlerinde intraoperatif ultrasonografi ve frozen kesit kullanımının güvenli cerrahi sınır elde etmede ve postoperatif kozmetik açıdan etkinliğini araştırmayı amaçladık. Materyal ve Metod: Bu çalışma, Ocak 2015 ile Ocak 2019 tarihleri arasında meme kanseri tanısı alan ve Meme Koruyucu Cerrahi ile tedavi edilen 150 hastayı içermektedir. Memelerde uzak metastaz varlığı ve multifokal ya da santral yerleşimli tümör tutulumu araştırıldı. Tüm hastalarda tümörün lokalizasyonu preoperatif ultrasonografi ile anatomik olarak işaretlendi. Tümör tamamen eksize edildi ve altta yatan kas fasyası da dahil olmak üzere ameliyat öncesi işaretli alanda deri de dahil olmak üzere tümörün çevresinde en az 1 cm sağlam doku bırakıldı. Medial ve superior sınırlar ip ile işaretlendi. Eksize edilen bu doku bloğu intraoperatif ultrasonografi ile incelendi. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 48,3± 9,7 idi. Tümör hastaların 83 (%55,3)'ünde sağ memede yerleşirken, 67 (%44,7) hastada sol memede yerleşmişti. Tümör 67 (%44,7) hastada üst dış kadranda, 53 (%35,3) hastada üst iç kadranda, 30 (%20) hastada alt dış kadranda yerleşmişti. Hastaların 21'ine (%14) sentinel lenf nodu pozitifliği nedeniyle aksiller diseksiyon uygulandı. Histolojik tiplendirmede 141 (%94) hasta duktal karsinom ve 9 (%6) hasta lobüler karsinomdu. Sonuç: Çalışmamız ve literatür taraması sonucunda intraoperatif ultrasonografi ile birlikte frozen incelemenin Meme Koruyucu Cerrahi'de güvenli cerrahi sınırı belirlemede basit, kolay uygulanabilir ve kozmetik açıdan iyi bir yöntem olduğunu düşünüyoruz.

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim