Yazar "Mete, Mahmut" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 22
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ağız sürüntüsü ve dışkı örneklerinden soyutulan candida albicans suşlarının klotrimazol, ketokonazol, mikonazol, ekonazol ve 5-florositozin'e in vitro duyarlılığı(1998) Gül, Kadri; Suay, Adnan; Mete, Ömer; Mete, MahmutAğız sürüntüsü ve dışkı örneklerinden soyutulan 50 Candida albicans susunun İmidazol türevlerinden klotrimazol, ketakonazol, mikonazol ve ekonazol ile 5-florositozin'e duyarlılığı disk difüzyon yöntemi ile araştırılmıştır. Candida albicans suşları klotrimazol'e % 32, ketokonazol'e % 26, mikonazol'e % 34, ekonazol'e % 98 ve 5-fluorositozin'e % 36 duyarlı bulunmuştur.Öğe Antibiyotik sağaltımındaki çocuklarda ağız ve bağırsakta Candıda kolonizasyonu ve Candıda suşlarının Nystatın’e In Vıtro duyarlılığı(2018) Mete, Mahmut; Arıkan, Eralp1991 Eylül ayı ile 1992 Ocak ayı arasında Dicle üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk SagliQi ve Hastalıkları Anabil im Dalı'na başvuran ve antibiyotik sağaltımı uygu lanan 148 çocuktan alınan ağız sürüntüsü ve diski örnek leri Candida kolonizasyonu ve soyutulan Candida suşlarının in vitro şartlarda Nystatin *e duyarlılıkları yönünden incelendi. 25 hastanın her iki örneğinden, 39 hastanın sadece ağız, 11 hastanın ise diski örneklerinden olmak üzere toplam 100 maya mantarı soyutularak bunların tür ayırımları yapıldı. Maya mantarlarının S3 İV* 83) 'ü Candida albicans, İO <%) *u Candida tropical is, 4 (% 4) *ü Candida stellatoidea, 3 (% 3> *ü Candida pseudotropicalis olarak saptandı. Candida suşlarının 73 (Î473) 'ü Nystatin'e duyarlı, 27 <%27) 'si ise dirençli olarak belirlendi.Öğe Assessment of the results of erlich ziehlneelsen and fluorochrome staining procedures, bactec 460 and löwenstein-jensen culturing procedures in the diagnosis of tuberculosis(2004) Mete, Mahmut; Özekinci, Tuncer; Suay, Adnan; Akpolat, Nezahat; Atmaca, SelahattinThe Ziehl-Neelsen (ZN) and fluorochrome (FC) staining procedures and the Bactec and Löwenstein-Jensen (L-J) culturing procedures were used to test 340 clinical specimens for tuberculosis, and the diagnostic value of the fluorochrome procedure was investigated. Positive cultures were obtained from 34 specimens (10%), of which 13 (3.8%) tested positive in ZN, and 18 (5.3%) in FC. Sensitivity of the ZN and FC staining results was found to be 38.2% and 52.9%, respectively. NAP (p-nitro-?-acetylamino-?-hidroxypropiophenone) identified 32 (94.1%) of the 34 strains as M. tuberculosis complex, and 2 (5.9%) as Mycobacteria other than tuberculosis (MOTT) bacilli. Twenty-one (61.7%) of the 34 culture-positive specimens grew only in Bactec 12 B medium, 2 (5.9%) grew only in L-J medium, and 11 (32.3%) grew in both Bactec and L-J media. The 32 M. tuberculosis complex strains' sensitivities to streptomycin (STR), isoniazid (INH), rifampin (RIF), and ethambutol were assessed with the Bactec system. Four (12.5%) of these strains were resistant to streptomycin, 9 (28.1%) to isoniazid, 7 (21.8%) to rifampin, and 6 (18.7%) to ethambutol. Total drug resistance was 43.7%. Six strains (18.7%) were resistant to 1 drug, 5 (15.6%) to 2 drugs, 2 (6.2%) to 3 drugs, and 1 (3.1%) to all 4 drugs, isoniazid plus rifampin resistance was seen in 18.7%.Öğe Deneysel meninjitte lipit peroksitleriyle antioksidanların rolü ve seftriakson- diklofenak sodyum ile etkileşimi(1997) Ceviz, Adnan; Hoşoğlu, Salih; Koçyiğit, Yüksel; Atamer, Aytaç; Atamer, Yıldız; Mete, MahmutDeneysel olarak akut bakteriyel menenjit (ABM) oluşturulan sıkanların beyin dokusunda, lipit peroksidasyonunun bir göstergesi olan malondialdehit (MDA), antiperoksidant glutatyon (GSH_), glutatyon peroksidaz (GSH-Px) değişiklikleriyle, tedavi olarak 6 gün uygulanan seftriakson ve diklofenak sodyum'un bu parametrelere etkisi incelendi. Toplam 46 sıçan, kontrol (n=10), meninjit (n=7), seftriakson (30 mg/kg/gün, n=14) ve seftriakson+diklofenak sodyum (30mg/kg/gün + 0.5 mg/gün,, n=15) olmak üzere 4 gruba ayrıldı. Kontrol ve meninjit grubu dışındaki sıçanlara altı gün süresince anti-enflamatuvar ve antibiyotik uygulandı, meninjit grubuna sadece 0.4 mg/gün serum fizyolojik intraperitoneal olarak verildi. Uygulama sonunda tüm hayvanlar öldürülerek doku örnekleri alındı. Kontrollere göre, tüm grupların MDA düzeylerinin önemli derecede yüksek (p < 0.001) olduğu, GSH düzeylerinin düştüğü (p <0.001) gözlendi. Meninjit (M) ve seftriakson (5) gruplarının GSH - px aktivitelerinde sırasıyla p < 0.005; p < 0.05 düzeyinde düşük olduğu, seftriakson + diklofenak sodyum (S+D) grubunda anlamlı bir farklılık olmadığı saptandı. Meninjit grubuna göre; S ve S+D gruplarının MDA düzeylerinin önemli derecede düştüğü (p < 0.005; p < 0.001), GSH-Px aktivitelerinin yükseldiği (p <0.02; p » 0.001) gözlendi. S+D grubunun GSH düzeyleri de önemli derecede yüksek (p < 0.001) bulunurken, S grubunda herhangi bir farklılık bulunmadı. Sonuçta; akut bakteriyel meninjitte lipit peroksidlerinin arttığı, GSH ve GSH-Px sisteminde bozukluklar olduğu, seftriakson-diklofenak sodyum uygulamasının tedavide yararlı etkiler sağladığı gözlenmiştir.Öğe Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Laboratuvarına başvuran hastalarda dermatofitoz etkenleri(2006) Topçu, Mehmet; Mete, Mahmut; Gedik, Murat; Tekay, Fikret; Özekinci, Tuncer; Özbek, ErdalDicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı’na dermatofitoz ön tanısı ile gönderilen 538 hastadan alınan örnekler direkt mikroskobi ve kültür yöntemleriyle incelendi. Direkt mikroskopik incelemede mantar görülen 106 hastanın 75’sinde (%70,6) dermatofit soyutlandı, 31’inde (%29,3) dermatofit soyutlanmadı. Dermatofitler arasında en sık Trichophyton rubrum (%69,2) soyutlandı. Bunu Trichophyton mentagrophytes (%8,0) ve Trichophyton violaceum (%8,0) izledi. Sonuç olarak, bulgularımız yurdumuzda yapılan diğer çalışmalara benzer olarak bulunmuştur. Ayrıca dermatofitoz etkenleri araştırılırken direkt mikroskobi ve kültür yöntemlerinin birlikte kullanılmasının gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.Öğe Diyarbakır'da 72 aydan küçük çocuklarda Haemophilus İnfluenzae sıklığı 2000(2002) Ertem, Melikşah; Palancı, Yılmaz; Acemoğlu, Hamit; Mete, Mahmut; Ceylan, Ali; Saka, GünayBu çalışmada önemli bir çocuk sağlığı sorunu olan Heamophilus İnfluenzae tip b (HIB)'in Diyarbakır ilindeki seropozitiflik sıklığı araştırılmıştır. Bunun için il merkezinden ve kırsalından 356 çocuktan venöz kan örnekleri alınmış ELIZA yöntemi ile antikor varlığına bakılmıştır. Seropozitiflik çocukların yaş, cins, sosyo-ekonomik diğer özelliklerine göre ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. Çocukların %34'ünde HIB(+) bulunmuştur. Cinsler, kır-kent ve anne eğitim düzeyleri arasında HIB'nin seropozitifliği bakımından fark bulunmamıştır. Yaş ilerledikçe HIB(+)lik sıklığı artmış olduğu saptanmıştır. Kalabalık ailelerde ve ekonomik düzeyi düşük olan ailelerde yaşayan çocuklarda HIB(+)lik daha fazla bulunmuştur. HIB önemli ve yaygın bir hastalık olduğu ortaya çıkmıştır. Hastalıkla mücadelede bağışıklama önemli ve etkin bir yoldur. Bir çok gelişmiş ülkede olduğu gibi ülkemizde de aşılama çalışmalarına rutin sağlık hizmeti olarak başlanmalıdır.Öğe In Vitro Antimicrobial Susceptibility Pattern Among Stenotrophomonas Maltophilia Strains Isolated From Clinical Specimens(Düzce Üniversitesi, 2014) Dal, Tuba; Tekin, Recep; Deveci, Özcan; Demirkaya, Safinaz; Mete, Mahmut; Dayan, Saim; Tekin, AlicemAim: In this study, the determination of in vitro antimicrobial susceptibility rates amongStenotrophomonas maltophilia strains isolated from clinical specimens was aimed.Method: A total of 60 S. maltophilia strains isolated from various clinical specimens sent toDicle University Hospital clinical microbiology laboratory between January 2006 and September2011 were included retrospectively in this study. Urine samples were inoculated onto 5% sheepblood agar and Eosin-Methylene Blue (EMB) agar media, quantitatively; other clinical sampleswere inoculated, qualitatively. Identification of S. maltophilia isolates was performed byconventional methods and fully automated microbiology system. Antimicrobial susceptibilitytests were performed by Kirby-Bauer’s disk diffusion method and by broth dilution.Results: A total of 60 S. maltophilia strains isolated from clinical specimens as 24 urine, 15blood, 11 sputum, four synovial fluids, three cerebrospinal fluids, two wound swabs and onemiddle ear materials. The resistance rates against antibiotics were detected as 85% (n=51) forpiperacillin-tazobactam, 75% (n=45) for levofloxacin, 73% (n=44) for ciprofloxacin, 57%(n=34) for trimethoprim-sulfamethoxazole, 5% (n=3) for meropenem and imipenem, and 0%(n=0) for amikacin.Conclusion: In this study, it was detected that piperacillin-tazobactam can be used as analternative option other than trimethoprim-sulfamethoxazole, for the treatment of infections dueto S. maltophilia at least in our regionÖğe İnsüline bağımlı ve insüline bağımsız diabetes mellitus'ta anormal serum immunoglobulin yoğunlukları(1996) Batun, Sabri; Taşkapan, Çağatay; Mete, Nuriye; Işık, Fatma Birgül; Mete, Mahmutinsuline bağımlı diabetes mellitus (IDDM)'lu hastaların % 49'unda, insûline bağımsız diabetes mellitus (NIDDM)'lu hastaların % 52'sinde anormal serum IgA yoğunlukları görüldü. Anormal IgG yoğunlukları ise daha düşük orandaydı (IDDM'ta % 10.2, NIDDM'ta % 12.3). IgA ve IgG'nin tersine, IgM yoğunlukları toplam diyabetiklerin % 43.3ünde kontrollere göre daha düşük bullundu. IgA'nın fruktozamin HbAlc, ve albumin ile korelasyon gösterdiği saptandı. Sonuç olarak IgA konsantrasyonlarının glisemik kontrol ile ilişkili oduğu ve glisemik kontrolün bozuk olduğu hastalarda diğer immunglobulinlerde de anormal yoğunlukların olduğu görüldü.Öğe Klinik örneklerde saptanan Candida türlerinin MALDI-TOF MS ile tiplendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Özcan, Nida; Ezin, Özgür; Akpolat, Nezahat; Bozdağ, Hasan; Mete, Mahmut; Gül, KadriAmaç: Kandida türleri, hastane ve toplum kökenli enfeksiyon etkenleri arasında önemli yer tutar. Antifungal direnç durumlarının farklılık göstermesi, etkenlerin tür düzeyinde tanımlanmasını önemli kılar. MALDI TOF (matriks aracılı lazer dezorpsiyon iyonizasyon uçuş zamanı) MS (kütle spektrometresi) yöntemi, bakterilerin yanı sıra maya mantarlarını da içerdikleri protein kütlelerine göre tür düzeyinde kısa sürede ve doğru şekilde tanımlayabilmektedir. Bu yöntemle laboratuvarımızda izole ettiğimiz kandida türlerini tanımlamayı amaçladık. Yöntemler: Mart 2015-Şubat 2016 tarihleri arasındaki bir yıllık süre içinde Dicle Üniversitesi Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuvarına gönderilen klinik örneklerden soyutlanan kandida türleri çalışmaya dahil edildi. İzolatlar MALDI Biotyper (Bruker Daltonics, ABD) kütle spektrometresi kullanılarak tanımlandı. Bulgular: Çalışmaya, klinik örneklerden soyutlanan 297 kandida türü dahil edildi. Klinik örneklerin 195 (%65,7)’i yoğun bakımda, 61 (%20,5)’i klinikte yatmakta olan, 41 (%13,8)’i ise poliklinik hastalarına aitti. Çalışmada 161 (%54,2)’i idrar, 78 (%26,3)’i kan, 34 (%11,4)’ü vajen, 4’ü solunum yolu örneği, 10 (%3,4)’u yara, 8’i diğer (3 plevra, 2 periton, 2 dren sıvısı, 1 BOS) örneklerden toplam 297 maya mantarı saptandı. İzolatların 179 (%60,3)’u C. albicans, 46 (515.5)’sı C. tropicalis, 27 (%9,1)’si C. parapsilosis, 19 (%6,4)’u C. glabrata, 13 (%4,4)’ü C. kefyr, 7(%2,3)’si C. lusitaniae, 3 (%1,0)’ü C. krusei, 2(%0,7)’si C. utilis, 1 (%0,3)’i C. guillermondi olarak tanımlandı. Kandida üreyen tüm hastaların 173 (%58,2)’si kadın, 124 (%41,8)’ü erkek hastalardı. İnvaziv örneklerde maya mantarı üreyen toplam 84 hastanın 50 (%59,5)’si erkek, 30 (%40,5)’u kadındı. Sonuç: Candida albicans, %60,3 ile laboratuvarımızda en sık saptanan maya mantarı olmaya devam etmekte ancak diğer türler de (%39,7) önemli oranda enfeksiyona yol açmaktadır. Kültürde üreyen maya mantarlarının tür düzeyinde tanımlanması konvansiyonel yöntemlerle birkaç günde, kütle spektrometresi ile dakikalar içinde gerçekleşmektedir. Bu süre, özellikle yoğun bakım hastalarının tedavisinde hayati önem taşır.Öğe Kronik tonsillitli hastalarda tonsil yüzey sürüntü ve doku içi kültürlerinin karşılaştırılması(1999) Geyik, M. Faruk; Demir, Hüseyin; Hoşoğlu, Salih; Mete, Mahmut; Osma, Üstün; Ayaz, Celal; Cüreoğlu, SebahattinKronik tonsillitin medikal tedavisinde antibiyotik seçimi için genellikle tonsil yüzey sürüntüsünden yararlanılmaktadır. Bu çalışmada, kronik tonsillit nedeniyle tonsillektomi uygulanan 31 hastada, tonsil yüzey sürüntü kültürleri ile derin doku kültürlerinin karşılaştırılması amaçlandı. Olguların 17'sinde (% 54.8) tonsil yüzey sürüntü kültürüyle derin doku kültürü farklılık gösteriyordu. Geri kalan 14 olguda ise (% 45.2) izole edilen mikroorganizmalar her iki kültürde aynı idi. Altı olguda (% 19.4) yüzey sürüntü kültüründe normal flora bakterileri izole edilmesine karşın derin doku kültüründe bakteri izolasyonu yoktu. Beş olguda (% 16.1) tonsil yüzey sürüntü kültüründe normal flora bakterileri izole edilirken tonsil derin doku kültüründe patojen bakteriler izole edildi. Beş olguda (% 16.1) yüzeyde izole edilen patojen bakteri ile derin dokudan izole-edilen patojen bakteri farklı idi. Bir olguda ise (% 3.2) yüzey sürüntü kültüründe patojen bakteri izole edildiği halde derin doku kültüründe bakteri izole edilemedi. Olguların yüzeyel sürüntü kültürlerinde 22 olguda (% 71.0) normal boğaz flora bakterileri, dört olguda (% 12.9) Streptococcus pyogenes, dön olguda (% 12.9) Staphylococcus aureus ve bir olguda (% 3.2) Streptococcus viridans izole edildi. Derin doku kültürlerinde ise 11 olguda (% 35.4) normal boğaz flora bakterileri, yedi olguda S. aureus (% 22.6) ve altı olguda (% 19.4) S. pyogenes izole edildi. Yedi olguda bakteri izolasyonu yoktu (% 22.6). Sonuç olarak, tonsil yüzey kültüründen bakteri izole edilemediği ya da uygulanan antibiyotiğe yanıt alınamadığı durumlarda derin tonsil kültürü yol gösterici olabilir.Öğe Malaria status in diyarbakir and its districts between 1995–2000 years on basis of the malaria eradication institute's data(2005) Suay, Adnan; Mete, Mahmut; Kaya, N. A.; Akdeniz, SedatThe records for malarial patients were detected by malaria surveillance studies and by research of Malaria Eradication Instıtute, Diyarbakır branch between the years of 1995 - 2000 were examined in this study. According to the records, a total of 751.312 blood samples were investigated for active surveillance, passive surveillance and check studies and a total of 80.330 malaria cases were detected. All the cases were Malaria tertiana caused by Plasmodium vivax. Of the malarial donors, 44.033 were male (54.8%) and 36.297 were female (45.2 %). According to the years in which the experimental data were collected, the number of cases, which was 26.912 in 1995, fell down to 2.581 in 2000. In the total, July, in which 12.361 symptoms were detected, and August, in which 10.572 symptoms were found were the months in which the highest numbers were seen. In addition, the most prevalent age groups for malaria infection were 15 - 24 years-old with 17.387 patienst, and 25 - 44 years-old with 17.757 patients. Furthermore, Ergani with 10.686 and Silvan with 13.774 symptoms occupied the first places for the intensity of infection.Öğe Mesleki beceri laboratuvarında uygulanan simülasyon yönteminin öğrencilerin sorun çözme becerileri üzerindeki etkisinin incelenmesi(Logos Yayıncılık, 2017) Mete, Mahmut; Gümüş, Funda; Zengin, Leyla; Erkan, Medine; Sürücü, Hamdiye Arda; Yiğitalp, Gülhan; Evinç, Evin; Duman, Mesude; Ozan, Yeter DurgunAmaç: Mesleki beceri laboratuvarında uygulanan smilasyon yönteminin öğrencilerin sorun çözme becerileri üzerindeki etkisinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Çalışma yarı deneysel olarak planlanmıştır. Araştırmanın örneklemini Dicle Üniversitesi Diyarbakır Atatürk Sağlık Yüksekokulu 2015-2016 Eğitim-Öğretim yıllında 1. sınıf hemşirelik öğrencileri oluşturmuştur. Veriler, öğrencilerin sosyodemografik özeliklerini içeren soru formu ve Sorun Çözme Envanteri yüz yüze görüşme metodu ile toplanmıştır. Bireylere ait tanımlayıcı özellikleri incelemek amacıyla yüzdelik dağılım ve ortalama, bağımlı gruplarda student t testi kullanılmıştır. Araştırmanın yapılabilmesi için çalışmanın yapılacağı kurumdan, Etik Kuruldan ve araştırmaya katılmayı kabul eden bireylerden yazılı bilgilendirilmiş onam formu alınmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan öğrencilerin yaş ortalamasının 19.67±1.59, %59.2’sinin erkek, %67.3’ünün Anadolu lisesi mezunu, %42.9’unun akademik başarı tanımlarının iyi olduğu, %59.2’sinin hemşirelik bölümüne istemeden geldiği, istemeden gelen öğrencilerin en çok hemşirelik mesleğinin iş imkanlarının iyi olmasından dolayı ve\veya ailelerinin zorlamaları nedeniyle geldikleri belirlendi. Öğrencilere mesleki beceri laboratuvarında uygulanan simülasyon yöntemi öncesi ve sonrası sorun çözme becerilerine ilişkin özelliklerine göre dağılımları t testi ile incelendiğinde, öğrencilerin kişisel kontrol (t=-2.56; p=0.014) ve toplam sorun çözme (t=-2.13; p=0.038) ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı (t=2.194; p<0.035) fark saptandı. Sonuç: Mesleki beceri laboratuvarında simülasyon yönteminin uygulanmasından sonra öğrencilerin kişisel kontrollerinin ve sorun çözme becerilerinin arttığı saptandı.Öğe Orthophenylphenol in healthcare environments: a trial related to a new administration method and a review of the literature(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2013) Tekin, Alicem; Dal, Tuba; Selcuk, Caferi Tayyar; Deveci, Ozcan; Tekin, Recep; Mete, Mahmut; Dayan, SaimAim: To investigate antibacterial and antifungal effectiveness of orthophenylphenol (Fumispore, LCB, La Salle, France) with a new administration method in healthcare environments. Materials and methods: This study was performed in 3 units of the Dicle University Hospital. Surface swab and ambient air samples were collected just before the application of Fumispore and 6 h later. All samples were inoculated onto plate count agar and Sabouraud dextrose agar. The total aerobic colony count (ACC) was determined by using the standard method based on quantitative bacterial measurement. Results: In total, 30 surface swabs and 6 ambient air samples were collected. The mean values of the total ACC were determined on surface swabs: 12.1 colony CFU/cm2 for total microorganisms and 2.9 CFU/cm2 for fungi before application, and 1.6 CFU/cm2 for total microorganisms and 0.4 CFU/cm2 for fungi after application. The mean values of the total ACC were detected in ambient air samples: 258 CFU/m3 for total microorganisms and 208 CFU/m3 for fungi before application, and 20 CFU/m3 for total microorganisms and 15 CFU/m3 for fungi after application. Conclusion: The total ACC values obtained before and after applications have shown that orthophenylphenol (Fumispore) is suitable for adequate disinfection in healthcare environments.Öğe Orthophenylphenol in healthcare environments: a trial related to a new administration method and a review of the literature*(2013) Hoşoğlu, Salih; Deveci, Özcan; Mete, Mahmut; Tekin, Alicem; Dal, Tuba; Dayan, Saim; Selçuk, Caferi TayyarAim: To investigate antibacterial and antifungal effectiveness of orthophenylphenol (Fumispore, LCB, La Salle, France) with a new administration method in healthcare environments. Materials and methods: This study was performed in 3 units of the Dicle University Hospital. Surface swab and ambient air samples were collected just before the application of Fumispore and 6 h later. All samples were inoculated onto plate count agar and Sabouraud dextrose agar. The total aerobic colony count (ACC) was determined by using the standard method based on quantitative bacterial measurement. Results: In total, 30 surface swabs and 6 ambient air samples were collected. The mean values of the total ACC were determined on surface swabs: 12.1 colony CFU/cm2 for total microorganisms and 2.9 CFU/cm2 for fungi before application, and 1.6 CFU/cm2 for total microorganisms and 0.4 CFU/cm2 for fungi after application. The mean values of the total ACC were detected in ambient air samples: 258 CFU/m3 for total microorganisms and 208 CFU/m3 for fungi before application, and 20 CFU/m3 for total microorganisms and 15 CFU/m3 for fungi after application. Conclusion: The total ACC values obtained before and after applications have shown that orthophenylphenol (Fumispore) is suitable for adequate disinfection in healthcare environments.Öğe Paraziter infestasyon saptanan kısa boylu çocuklarda antiparaziter tedavinin etkisi(Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti, 2000) Gürkan, Fuat; Ece, Aydın; Haspolat, Yusuf Kenan; Mete, Mahmut; Karagün, Osman; Boşnak, MehmetÇocuklarda en sık karşılaşılan sağlık sorunlarından biri olan paraziter infestasyonlar, büyüme ve gelişme geriliğine yol açmaları nedeniyle de önem taşır. Boy kısalığı olan ve etyolojisinde paraziter infestasyon dışında bir neden bulunamayan 24'ü (%57) erkek, 18'i (%43) kız, toplam 42 çocuk antiparaziter tedavinin etkinliğini değerlendirmek amacıyla iki yıl boyunca üç ayda bir boy ve tartı takiplerine çağrıldı. Hastaların yaş ortalaması 7.2((2.6 yıl (4-11) idi. Dışkı parazitolojik incelemelerinde, 24 (%57) hastada Giardia lamblia, 15 (%36) hastada Entamoeba histolytica, dört (%10) hastada Ascaris lumbricoides, dört (%10) hastada Oxyuris vermicularis, iki (%5) hastada Taenia saginata ve bir (%2) hastada Hymenolepis nana saptandı. Tedavi öncesi tümü üçüncü persantilin altında boy ölçümlerine sahip olan hastalardan, iki yıllık takip sonrasında yedisi (%17) üçüncü persantilin üzerine çıkmış olarak bulundu. Tedavi öncesi büyüme hızı 4.2 cm/yıl iken, tedavi sonrası 7.1 cm/yıl; tedavi öncesi boy SDS -3.4 iken, tedavi sonrası izlem bitiminde -2.8 olarak bulundu. Büyüme hızı <4 cm/yıl olanların oranı tedavi öncesi %37.0 iken, tedavi sonrası %16.8 olarak saptandı. Tedavi öncesi ve sonrası değerler arasındaki farklar istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Sonuç olarak, parazit infestasyonu özellikle giardiazizi olan hastalarda gastrointestinal semptomlar olmasa bile malabsorbsiyon, iştahsizlik, halsizlik gibi besin öğelerinin alınmasını engelleyen durumların büyüme ve gelişme geriliğine neden olabileceği unutulmamalı; eğer malabsorbsiyon veya büyüme bozukluğu varsa mutlaka tedavi edilmelidir.Öğe Plasma fibronectin and urine glycosaminogiycane levels in rheumatic diseases(1998) Mete, Nuriye; Öztürk, İ. Hakkı; Çolpan, Leyla; Mete, MahmutIn this study, plasma fibronectin and urine glycosaminoglycane levels were determined spectrophotometrically in 20 Rheumatoid arthritis, 10 Ankilosing spondilites, 22 osteoarthrosis and 21 healthy control subjects. The mean levels of Fibronectin (ug/ml) were 413.3±97 in patients with rheumatoid arthritis, 325.5+93.5 in ankilosing spondilites, 439.1±120.3 in osteoarthrosis and 302.2±60.1 in the control group. The ratio of urine glycosaminoglycan excretion to creatinine (g/mol) was 4.52±2.64 in patients with rheumatoid arthritis, 4.18±1.52 in patients with ankilosing spondilites, 2.72±1.19 in osteoarthrosis and 2.21 ±1.02 in the control group. Plasma Fibronectin lev-els were significantly higher in rheumatoid arthritis and osteoarthrosis when compared to the control group (p<0.001). The ratio of urinary glycosaminoglycans excretion to cre-atinine levels in patients with rheumatoid arthritis and ankilosing spondilites were significantly greater when compared with control group (p<0.001). Having established that plasma fibronectin levels and urine glycosaminoglycane/creati-nine ratio were important laboratory findings in rheumatic diseases, and it was decided to employ further research to englihten mecha-nisms that are still controversial.Öğe Septic arthritis caused by Aspergillus fumigatus in an immunosuppressive patient: A case report and review of the literature(2012) Bulut, Mehmet; Fırat, Uğur; Mete, Mahmut; Tekin, Alicem; Dal, Tuba; Deveci, ÖzcanSeptik artrit; tanı ve tedavisi geciktiğinde hızlı bir şekilde kronik ve geri dönüşümsüz eklem hasarına neden olan ciddi bir problemdir. Septik artritin en sık nedeni bakteriler olmasına rağmen nadiren mantarlar da bu hastalığa yol açabilmektedir. Biz bu makalede diabetes mellituslu 65 yaşındaki erkek hastada gelişen Aspergillus fumigatus’un neden olduğu septik artrit olgusunu sunduk. Hasta onsekiz gündür vankomisin ve seftriakson kullanmasına rağmen gerileme göstermeyen yüksek ateş ve sağ dizinde ağrı, şişlik, kızarıklık şikayetleri ile hastanemize başvurdu. Hastaya hemen imipenem tedavisi başlandı. Hastanın şikayetlerinde herhangi bir azalma olmadığı için yedinci günün sonunda tedavi sonlandırıldı ve hastanın sağ dizine artroskopik sinovektomi ve lavaj yapıldı. Cerrahi operasyon sırasında alınan aspirasyon biyopsi materyalinden Aspergillus fumigatus izole edildi ve hasta vorikonazol ile başarılı bir şekilde tedavi edildi.Öğe Serumun pseudomonas aeruginosa suşlarına antibakteriyel etkisi(1998) Gül, Kadri; Elçi, Saffet; Atmaca, Selahattin; Mete, Mahmutinsan serumunun antibakteriyel etkinliğini saptamak amacıyla 86 Pseudomonas aeruginosa susunun insan serumuna duyarlılığı Benge yöntemi ile incelendi. Pseudomonas aeruginosa suşlannın 72'si (% 83.7) serum-dirençli, sekizi (% 9.3) serum-orta duyarlı ve altısı (% 6.9) ise serum duyarlı bulundu.Öğe Soft Tissue Abscess Caused by Aspergillus Fumigatus in an Immunosuppressive Patient(Modestum Ltd, 2013) Dal, Tuba; Tekin, Alicem; Tekin, Recep; Deveci, Ozcan; Firat, Ugur; Mete, Mahmut; Dayan, SaimAspergillosis is a definition including a wide variety of diseases caused by fungi in the genus Aspergillus. Aspergillosis that occurs especially in neutropenic and immunosuppressive patient is an opportunistic infection with a very high mortality rate. In this study, we presented a case of primary cutaneous aspergillosis that caused in a heart transplant recipient. Thirty-nine-years-old male patient with the complaints of high fever lasting for ten days, redness of the right thigh, swelling, and pain, was admitted to our hospital. By the tissue ultrasonography of right thigh, 3x12 cm in size of septated intensive fluid collection (abscess?) in muscle tissue at a depth of 1.5 cm to the skin surface was reported. The biopsy specimens that were taken from the lesion sent to microbiology and pathology laboratories. The branching septate hyphae were observed in Hematoxylin-Eosin and Gram stained preparations. Aspergillus fumigatus was isolated and identified from the biopsy specimen. The patient's symptoms were regressed rapidly and the lesion was improved by surgical debridement and antifungal agent (amphotericin B) therapy. In the light of this case report, we were emphasized that microbiologic examination and culture have an important role for diagnosis of cutaneous aspergillosis.Öğe Testing for Total HDV Antibodies in HBsAg Positive Patients with HBV-DNA Less Than 5 pg/mL by Hybrid Capture(Galenos Yayincilik, 2005) Ozekinci, Tuncer; Akpolat, Nezahat; Atmaca, Selahattin; Elci, Saffet; Mete, MahmutThe sera of 21 patients with HBV-DNA less than 5 pg/mL by Hybrid Capture that were positive for the surface antigen (HBsAg) tested positive for total HDV antibodies. These 21 delta antibodies that obtained from positive serum, in the one of them HBV-DNA level 3 pg/mL, the other two 1 pg/mL and HBV-DNA was not observed from the rest of the serum. It has been observed that if the HBV-DNA amount is under 5 pg/mL in the HBsAg positivity neglected serum, it is important to investigate this serum for the HDV infectious direction.