Yazar "Eren, Nesimi" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 20
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akciğer kist hidatiği: 728 olgunun cerrahi tedavi ve izlemi(2001) Balcı, Akın Eraslan; Eren, Nesimi; Cebeci, Erdoğan; Ülkü, Refik; Eren, Tahir ŞevvalHidatik kist operasyonlarının sonuçlarını incelemek için, 1970-1999 yılları arasında opere edilen 728 hasta incelendi. Erkek/kadın oranı: 2.14; yaş ortalaması 29.25 ± 5.68 yıl (5 ay-71 yıl); en sık semptom ateşti. Akciğer ve karaciğer kisti birlikteliği %6.73 (49 olgu) idi ve bunlarda sağ torakofrenotomi (n= 26); median sternotomi + sağ frenotomi (n= 5) yapıldı. Bilateral akciğer kisti olan 31 hastanın 8'inde tek evreli bilateral torakotomi; 11'inde iki evreli torakotomi 12'sinde median sternotomi yapıldı. En sık operasyon yöntemi, kistotomi ve kapitonajdı (%82.5). Kapitonajsız kistotomi 76 (%11.2); akciğer rezeksiyonu 51 (%7) olguda, wedge rezeksiyon ise 9 (%1.2) hastada yapıldı. En sık görülen postoperatif komplikasyonlar atelektazi ve yara infeksiyonu olup, morbidite %14.4, mortalite %1.5 ve rekürrens %2.5 idi. Hastanede kalış süresi 13.4 ± 7.2 (9-40) gündü.Öğe Çocuklarda pektus karinatum deformitesi onarımı(2002) Balcı, Akın Eraslan; Ülkü, Refik; Eren, Tahir Şevval; Eren, NesimiAmaç: Pektus karinatumda operasyon sonuçlarımızı değerlendirmek ve literatürle karşılaştırmak. Materyal ve Metod: 20 yıllık dönemde ameliyat edilen 18 çocuk retrospektif olarak değerlendirildi. Erkek / kız oranı 15 / 3, deformitenin farkedildiği ve ameliyat edildiği yaşlar sırasıyla 7.2 ± 4.4 ve 8.7 ± 5.2'ydi. Simetrik deformite 12 (%66.7), asimetrik deformite 4 (%22.2) ve birlikte ekskavatum / karinatum deformitesi 2 hastada (%11.1) görüldü. Operasyon tekniği, aşırı gelişmiş kosta kartilajlarının bilateral rezeksiyonu ve transvers sternum osteotomisiydi. Bulgular: Komplikasyon oranı %16.7 oldu (pnömotoraks 1, atelektazi 1, doku nekrozu 1). Komplikasyonlar sekelsiz düzeldi. Hastanede kalış süresi ortalama 7.6 ± 6.6 gün oldu. Bütün hastalarda deformite tam olarak düzeldi. Ortalama 3.1 ± 2.8 yıllık (10 ay - 6 yıl) izlemde toraks kemik gelişimi normal oldu. Sonuç: Karinatum deformitesinin erken düzeltilmesi toraks yapısının normal gelişimine devamını sağlar ve hastanın kendi vücut imajı hakkındaki olumsuz düşüncesini önler.Öğe Erişkinlerde mediastenin primer tümör ve kistleri: 61 olgunun klinik değerlendirilmesi ve cerrahi sonuçları(2003) Balcı, Akın Eraslan; Eren, Nesimi; Eren, Tahir ŞevvalAmaç: Mediasten kitlelerinde cerrahi girişimin tanı, tedavi ve uzun dönemdeki etkilerini incelemek.Materyal ve metod: 1990-2000 yılları arasında mediasten kitlesi tanısıyla ameliyat edilen 61 hasta retrospektif olarak gözden geçirilerek hasta ve operasyona ait özellikler kaydedildi.Bulgular: Yaş ortalaması 38.2 ± 20.3 (15-71), erkek/kadın oranı 1.44 idi. En sık lokalizasyon anterosuperior mediasten bölgesindeydi. Çıkarılan kitlelerin ortalama çapı 7.8 ± 5.2 cm bulundu. Hastaların 51 (%83.6)'inde tümöral, 10 (%16.4)'unda kistik lezyon vardı. Benin tümörlerin sayısı 33 (%64.7, 33/51), malinlerin sayısı ise 18 (%35.2, 18/51) oldu. Rezeksiyon 8 (%13.1) hastada inkomplet oldu; bu hastaların hepsi malin tümörlü hastalardı. Dolayısıyla malin tümörlerde komplet rezeksiyon oranı %55.6 (10/18) bulundu. Minör komplikasyon oranı % 4.9 olup nedenleri şunlardı: yara enfeksiyonu 1, diafragma elevasyonu 1 ve atelektazi 1. Rekürrens bir (%1.6) hastada görüldü. Operasyon sonrası bir yıl içinde tümör bağlı hastalıktan 4 (%6.7); izleyen yıllarda bir (%1.7) hasta kaybedildi. Malin mediasten tümörlü hastaların takip süresinde sağ kalım oranı %72.2 oldu.Sonuç Mediasten kitlelerinde cerrahiyi öncelikli olarak düşünmek uygun bir yaklaşım tarzı olacaktır.Öğe $FEV_1$ ve akciğer perfüzyon sintigrafisinde torakotomiyle oluşan değişmelerin korelasyonu(2000) Balcı, Akın Eraslan; Eren, Nesimi; Balcı, Tansel AnsalRezeksiyon dışı torakotomilerde operasyonun yararını, klinik gözlem dışındaki objektif parametrelerle ortaya koyabilmek ve solunum fonksiyon testleriyle perfüzyon sintigrafisi sonuçları arasındaki bağlantıyı araştırmak için yapılan bu prospektif çalışmada yaş ortalaması 37.52 olan 72 hasta değerlendirildi. Hastalara preoperatif ve postoperatif dönemde solunum fonksiyon testleri ve akciğer perfüzyon sintigrafileri çekildi. Hem $FEV_1$ değerinin, hem de perfüzyonun operasyondan sonra anlamlı derecede arttığı ve bu artışların birbiriyle korele olduğu görüldü. Sonuç olarak operasyon $FEV_1$ değerinde artışa neden oluyorsa, akciğer perfüzyonunu da arttığı söylenebilir.Öğe Herediter protein-C yetmezliğine bağlı 11 yaşındaki kız çocuğunda tekrarlayan derin ven trombozu(2006) Göz, Mustafa; Çakır, Ömer; Eren, NesimiProtein-C, fizyolojik antikoagülan sistemde önemli rol oynayan bir plazma proteinidir. Herediter eksikliğinde venöz ve arteryel trombozlar ortaya çıkar. Sol bacakta ağrı, şişlik ve hareket kısıtlılığı ile başvuran 11 yaşında kız çocuğunun öyküsünde, ateşli bir üst solunum yolu enfeksiyonundan dört gün sonra bu yakınmaların ortaya çıktığı öğrenildi. Özgeçmişinde bir yaşında febril atak nedeniyle hastanede yatarak tedavi gördüğü sırada aynı bacakta şişlik olduğu ancak herhangi bir tedavi uygulanmadığı belirtiliyordu. Yapılan fizik muayenesinde alt ekstremiteler arasında 3 cm çap farkı vardı, Homans testi pozitif bulundu. Doppler ultrasonografide distal kronik ve proksimal akut derin ven trombozu olduğu görüldü. Yapılan aile taramasında ailesel protein-C eksikliği saptandı. Hastaya subkutan heparin ve oral antikoagülan tedavi başlandı. Altı ay uygulanan oral tromboemboli profilaksisi süresince rekürrens görülmedi.Öğe İnterlober fissürde hamartom olgusu(2002) Ülkü, Refik; Büyükbayram, Hüseyin; Eren, Nesimi; Eren, ŞevvalHamartomlar akciğerin en sık görülen benign tümörüdür. Akciğerin heryerinde görülebilirler. Ancak hilusta ve endotrakeal bölgede az sıklıkta görülürler. Literatürde İnterlober fissüre uyan bölgede hamartoma rastlanılmamıştır. Bu olguda İnterlober fissürde 6-8 cm çapında opere edilen hamartom sunulmuştur.Öğe Künt travmaya bağlı ünilateral pnömotoraks, sağ arteria iliaca, sol femoral arter, ven, üretra yaralanması ve pelvis, femur, tibia fraktürü (Olgu sunumu)(2001) Ülkü, Refik; Eren, Nesimi; Balcı, Akın; Eren, Şevval; Çakır, ÖmerTrafik kazalarına bağlı kunt travmalar halen bir halk sağlığı sorunu olma özelliğini korumaktadır. Bu kazalar tüm yaş gruplarını etkilemekle birlikte özellikle genç yetişkinlerin ölüm nedenleri arasında birinci sıradadır. Özellikle 1 ile 34 yaşlan arasında en sık ölüm nedeni olduğu bildirilmiştir. Bu kazalardaki mortalite ve morbiditenin yüksek olmasının nedeni acil servislerdeki yetersiz teknik ve personel donanımına ve hasta transportunun acilen doğru biçimde yapılmamasına bağlanmaktadır. Travma yaklaşımındaki başarı objektif olarak yaralanma şiddet skoru ile saptanmaktadır. Bizde bu olgumuzda yaralanma şiddet skoru oldukça yüksek ve yaşama olasılığı düşük olan dört ayrı majör yaralanması olan hastamızı değerlendirdik.Öğe Myocardial infarction and venous thrombosis in a 42-year old woman with heterozygous methylenetetrahydrofolate reductase (MTHRF) gene mutation, hyperhomocysteinemia, and protein C deficiency(2007) Çakır, Ömer; Ayyıldız, Orhan; Göz, Mustafa; Şit, Dede; Eren, NesimiObjective: Hyperhomocysteinemia and protein C deficiency have synergistic effect on the onset of thrombotic disease. Methods: We report a 42-year old woman with myocardial infarction and venous thrombosis in whom recognition of heterozygous MTHRF gene mutation, hyperhomocysteinemia, and protein C deficiency. Results: The patient was treated successfully with coronary artery bypass graft surgery and systemic anticoagulation. Conclusions: Our report emphasize that a combined hyperhomocysteinemia, and protein C deficiency may be a high risk factor for arterial and venous thromboembolic events in young adults. These patients might be candidates for indefinite anticoagulation.Öğe Oleik asit ile oluşturulan akut respiratuar distres sendromunun tedavisinde metilprednizolun etkinliği(2003) Şehitoğulları, Abidin; Eren, Tahir Şevval; Büyükbayram, Hüseyin; Balcı, Akın Eraslan; Eren, NesimiAmaç: Akut Respiratuar Distres Sendromu (ARDS)'nun engellenmesinde metilprednizolün etkinliğini deneysel olarak araştırmak.Materyal ve metod: Her biri 7 tavşandan oluşan 3 grup oluşturuldu. Birinci gruba (kontrol) serum fizyolojik (%0.9 NaCl), ikinci gruba serum fizyolojikle beraber oleik asit ve son gruba da ikinci gruptakilere ek olarak metilprednizol verildi. Kan gazı değerleri, ortalama arter basınçları ve kalp hızları kaydedildi. Bronkoalveolar lavaj ve periferik kanda lökosit sayımı yapıldı. Akciğer yaş ve kuru ağırlıkları ölçüldü. Işık mikroskopunda hemoraji ve patolojik akciğer lezyonları kullanılan derecelendirme sistemine göre değerlendirildi. Bulgular: PaO2 değeri kontrol grubunda 85.7 ± 22.3, oleik asit grubunda 58.6 ± 11.2 ve metilprednizolon grubunda 66.3 ± 10.2 mm Hg oldu. Aynı sırayla diğer parametreler de şöyle bulundu: PaCO2; 34.2 ± 3.4, 41.4 ± 2.5 ve 40.3 ± 1.9 mmHg. Kalp atım hızı; 101.7 ± 11.3, 75 ± 8.8 ve 79.2 ± 12.2 1/dk. Akciğer yaş ağırlığının kuru ağırlığına oranı; 4.5 ± 1.3, 6.1 ± 0.8 ve 5.7 ± 0.7. Bronkoalveolar lavajdaki lökosit sayısı 2.3 ± 0.3, 9 ± 0.4 ve 3.8 ± 0.8 x105/ml. Periferik lökosit sayısı 7100 ± 500, 3600 ± 785 ve 3800 ± 525. Grade 3 hemoraji metilprednizol grubunda olmazken, oleik asit grubunda %28.6 oranında görüldü. Şiddetli patolojik lezyonlar oleik asit grubunda %29, metilprednizol grubunda %14.2 oldu. Sonuç: Metilprednizolün oleik asitin neden olduğu Akut Respiratuar Distres Sendromu üzerinde sınırlı bir tedavi edici etkisi vardır.Öğe Penetran kalp yaralanmaları(1999) Özçelik, Cemal; Eren, Nesimi; Eren, Şevval; Balcı, Akın E.; Çakır, Ömer1977 - 1999 yılları arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Klinğinde penetran klap yaralanması nedeniyle opere edilen 27 olgu retrospektif olarak incelendi. Yaş ortalaması 22.3 (en genç 5-en yaşlı 37) olan olguların tümü erkekti. Olgularımızın 23'ü kesici delici aletle, 4'ü ateşli silahlı yaralanmıştı. Cerrahi girişim 21 olguda sol, 5 olguda sağ anterolateral torakotomi ve 1 olguda ise median sternotomi ile yapılmıştır. Yaralanma yeri 15 (%55.5) olguda sağ ventrikül, 8 (29.6) olguda sol ventrikül, 3 (%11.1) olguda sağ atrium ve 1 (%3.7) olguda ise sol atrium olarak tespit edildi. İlave patoloji olarak 7 olguda akciğer yaralanması, 1 olguda vena kava inferior, duktus torasikus ve özofagus yaralanması, 1 olguda karaciğer yaralanması, 2 olguda sağ İMA yaralanması, 1 olguda sol frenik sinir yaralanması ve 1 olguda medulla spinalis yaralanması tespit edildi. Tüm hastalara acil cerrahi girişim uygulandı. Kardiyak yaralanma en çok primer sütürle tamir edildi. 5 olgu ile hastane mortalitesi %18.5 olarak tespit edildi. (Pulmoner emboli, beyin ölümü, kadiojenik şok). Hızlı ulaşım, uygun resüssitasyon ve acil torakotomi penetran kalp yaralanması olan hastaların hayatta kalma oranlarını artıracaktır.Öğe Right atrial myxoma in a patient presenting with syncope(2006) Çakır, Ömer; Göz, Mustafa; İltemur, Kenan; Eren, Nesimi; Kılınç, KenanElli yedi yaşında erkek hasta altı aydır eforla ortaya çıkan senkop yakınmasıyla başvurdu. Hastanın fizik muayenesi, göğüs röntgenografisi ve elektrokardiyografisi normal sınırlar içindeydi. Yapılan transtorasik ve transözofageal ekokardiyografide diyastolde triküspid kapaktan sağ ventriküle prolabe olan sağ atriyal kitle görüldü. Diğer kalp boşlukları normaldi. Koroner anjiyografide koroner arterler normal bulundu. Ameliyat ve kardiyopulmoner bypass, çıkan aort, superior vena kava ve femoral ven kanülasyonuyla yapıldı. Sağ atriyumun cerrahi eksplorasyonunda 6.5x5.5x4.5 cm boyutlarında interatriyal septuma bağlı mat, mor renkli kitle görüldü. Kitle dikkatli ve başarılı bir şekilde eksize edildi. Histolojik inceleme sonucunda kardiyak miksoma tanısı konuldu. Hasta komplikasyonsuz olarak iyileşti. Bu olgu sunumunda senkop ataklarının karakteristik özelliklerine dikkat çekildi ve sağ atriyal miksomalı hastaların kardiyopulmoner bypass için kanülasyonunda sistemik ve pulmoner tümör embolizasyonundan korunmanın önemi tartışıldı.Öğe Safen ven hazırlanmasında sodyum nitroprussid ve papaverin kullanımı(2004) Yıldız, Fetin; Erdem, Kemalettin; Eren, Nesimi; Oruç, Ahmet; Çakır, ÖmerAmaç: Bu çalışmanın amacı safen yenlerde sodyum nitroprussid ve papaverin kullanımı ile olan endotel hasarını karşılaştırmaktır. Materyal ve Metod: On hastadan alınan safen venler 4 eşit parçaya bölündü. Grup l 'de (Kontrol grubu) safen venler heparinize laktatlı ringer solüsyonunda 20 mmHg basınçla, Grup 2'de (Laktatlı Ringer grubu) 80 mmHg basınçla şişirildi. Grup 3'de (Sodyum nitroprussid grubu) safen venler sodyum nitroprussidli heparinize laktatlı ringer solüsyonunda, Grup 4'de (Papaverin grubu) ise papaverinli heparinize laktatlı ringer solüsyonunda 80 mmHg basınçlarla şişirildi. Parçalar ilgili solüsyonlarda oda ısısında bir saat bekletildi. Tüm safen venler ışık mikroskobu ile endotel ve media hasarı yönünden incelendi ve O ile 3 arasında skorlandı. Bulgular: Ortalama skorlar Grup l'de 0.7 ± 0.82, Grup 2'de 1.3 + 0.67, Grup 3'de 2.0 + 0.66 ve Grup 4'de 1.1 + 0.87 olarak bulundu. Sodyum nitroprussid grubunda skorun diğerlerinden daha iyi olduğu tespit edildi. Sonuç: Çalışmamızın sonucu olarak, safen ven saklama solüsyonuna sodyum nitroprussid eklenmesinin endoteli daha iyi koruduğu görülmektedir.Öğe Tibial arter yaralanmaları(2002) Çakır, Ömer; Eren, Nesimi; Ülkü, Refik; Balcı, Akın E.; Oruç, AhmetKliniğimizde Ocak-1985 ve Mart-2001 yılları arasında tibial arter yaralanması sebebiyle 53 hasta tedavi edildi. Olgularımızın 41 (%77)'i erkek, 12 (%23)'si kadındı ve yaş ortalaması 27.6 idi (6-55 yaş arası). Yaralanma sebepleri 24 (%45) olguda ateşli silahla yaralanma, 14 (%26) olguda trafik kazası, 12 (%23) olguda kesici-delici aletle yaralanma ve 3 (%6) olguda ise kunt travma idi. Arteriyel yaralanmaya 31 (%58) olguda kemik fraktürü, 15 (%28) olguda geniş yumuşak doku defekti eşlik ediyordu. Arteriyel tedavi 45 (%62) ekstremitede safen ven interpozisyonu, 9 (%13) uç uca anostomoz, 9 (%13) trombektomi, 8 (%11) ligasyon ve 1 (%1) ekstremitede de lateral tamirle yapıldı. Ondört hastada fasiotomi yapıldı. Altı hastada amputasyon gerekti. Sonuç olarak geniş yumuşak doku defekti ve kemik fraktürü amputasyon riskini artırmaktadır. Erken tedavi iskemi, pseudoanevrizma, arteriovenöz fistül ve kompartıman sendromu gibi ciddi komplikasyonları önlemektedir.Öğe Torakotomiyle sağaltılan primer ve sekonder spontan pnömotoraks hastalarının karşılaştırılması ve torakotominin değeri(2001) Balcı, Akın Eraslan; Eren, Nesimi; Cebeci, Erdoğan; Ülkü, Refik; Eren, Tahir ŞevvalSpontan pnömotoraks (SP)'ın tedavisinde tartışmalar sürmektedir. Bu seride torakotomiyle tedavi edilen SP'lerin sonuçları değerlendirilmiştir. 1986-2000 yılları arasında yatırılan 205 primer spontan pnömotoraks (PSP)'lı, 112 sekonder spontan pnömotoraks (SSP)'lı 31 7 hastadaki 369 SP atağı incelendi. PSP ve SSP'deki yaş ortalaması sırasıyla 32.6 ± 8.7 ve 58.6 ±10.12 yıldı. PSP'li 45, SSP'li, 35 olmak üzere, opere edilen 80 hastadaki ameliyat yöntemleri bül ligasyonu, bül eksizyonu, apikal plörektomi, plevral abrazyon ya da plevral tent olmuştu. En sık cerrahi endikasyon rekürrens SP idi. Tüp torakostomisinden sonra rekürrens PSP'de %17, SSP'de %20.5, operasyon sonrası ise %2.85 idi. SSP hastalarında operasyon oranı, operasyonun süresi, postoperatif hava kaçağı ve toraks dreninin süresi, hastanede kalış süresi, morbidite ve mortalite daha fazlaydı. Operasyon SSP hastalarında PaO2 değerinde anlamlı bir artışa neden olurken, PSP hastalarında anlamlı artış yapmaz. Torakotomi düşük morbidite, mortalite ve kısa hastanede kalış süresiyle hem PSP hem de SSP hastalarında etkin ve güvenilir tedavi sağlar.Öğe Tracheobronchial foreign body aspirations in children: A retrospective analysis of 980 patients(Lippincott Williams and Wilkins, 1998) İnci, İlhan; Özçelik, Cemal; Ülkü, Refik; Taş, Selçuk; Eren, Nesimi; Özgen, GökalpBetween January 1987 and May 1997, hospital records of 980 children (587 boys and 393 girls) ?s 15 years old referred to our clinic for suspected airway foreign body aspiration were reviewed. Rigid bronchoscopy was performed for all patients. Foreign bodies were successfully removed in 918 (93.7%) patients; 740 (75.5%) presented with a definite history of foreign body aspiration and 178 (18.2%) did not. In 62 patients (6.3%), bronchoscopy was negative. Watermelon seeds, found in 364 (39%) patients, were the most common foreign bodies. The average length of hospital stay for those who were admitted within 24 hours of the aspiration was <1 day (20 hours); however, for those who admitted >24 hours after the aspiration event, average length of stay was 3.1 days (p <0.001). Open surgical procedures were required for 17 (1.7%) patients; tracheostomy through the ventilating bronchoscope for 5, Iobectomy for 2, and bronchotomy for 10. Bronchial rupture related to bronchoscopy occurred in 3 patients; 2 died postoperatively. The overall mortality rate was 0.8%. We conclude that parental education is mandatory for decreasing the incidence of airway foreign body aspirations. Our negative bronchoscopy rate (6.3%) is not high compared to other reports and even higher rates may be needed to prevent missed foreign body aspiration and its consequent complications. Expert anesthesia is essential and bronchoscopy should be performed by an experienced staff, if a lower incidence of complications and better results are to be expected.Öğe Trakea ve özefagusun ateşli silah ile eşzamanlı yaralanmaları(1998) Özçelik, Cemal; Eren, Nesimi; İnci, İlhan; Özgen, Gökalp; Ülkü, RefikEş zamanlı trakea ve özefagııs yaralanması olan olgular trakeoözefagealfıstiil, özefagııs kaçağı, pnömoni ve mediastinel abse gibi majör komplikasyonlann gelişebileceği risk altında olan olgulardır. Ocak 1980 Mayıs 1997 tarihleri arasında kliniğimizde 23 trakeobronşial yaralanma olgusu tedavi edilmiştir. Bu olguların Tsinde (%30.4) eş zamanlı trakea ve servikal özefagııs yaralanması vardı. Tüm olgularda etken ateşli silah yaralanması idi. Özefagııs yaralanması tanısı 5 olguda özefagografı, 2 olguda ise cerrahi eksplorasyon sırasında kondu. Olguların yaralanma ile cerrahi tedavileri arasında geçen süre ortalama 30 saat (6 saat ile 48 saat arası) idi. Olguların tümüne oblik servikal insizyon (anterior sternokleidomastoid insizyon) ile yaklaşıldı. Özefagııs yaralanması için 3 olguda sadece drenaj, 3 olguda iki tabaka primer onarım ve drenaj ve l olguda ise servikal T-ti'ıp özefagostomi + totale yakın servikal özefageal ekskliizyon uygulandı. Trakea onarımı tek tek, tek tabaka olarak polypropylene veya polyglycolic acid sütür kullanılarak yapıldı. Tüm olgulara geniş spektrumlu antibiotik verildi. Eşlik eden yaralanmalar pnömotoraks (n=3), heınotoraks (n—2), hemopnömotoraks (n=2), larinks (n=i) ve n.laryngeus inferior (n=l) idi.Larinks yaralanması olan olguya yaygın hasar nedeniyle kalıcı trakeostoıni yapıldı. Postoperatif servikal özefageal kaçak (n — l j, trakeoözefageal fıstiil (n = l), özefageal stenoz (n=l) ve pnömoni (n = 1) serimizdeki komplikasyonları oluşturdu. Serimizde mortalite oranı %42.8 (3 olgu) Air. Bu üç olguyu sepsis nedeniyle kaybettik. Tüm seri için hastane kalış süresi 5 ile 99 gün arasında olup ortalama 36.8 gün idi. Komplikasyon sayısı trakea ve özefagııs yaralanmalarının erken tanı ve tedavileri ile azaltılabilir. Özellikle trakeal onarımın tehlikeye atılmaması ve trakeoözefageal fıstül gelişimini önlemek için her iki yaralanmanın onarımı bittikten sonra yaralanma zamanı ve cerrahi onarım arasındaki geçen süreye bakılmaksızın canlı bir doku flebi, sternokleidomastoid adele ilk seçenek olmak üzere konulmalıdır.Öğe Travmatik arterio-venöz fistüller(2001) Çakır, Ömer; Özçelik, Cemal; Eren, Şevval; Eren, Nesimi; Balcı, Akın E.Kliniğimizde 1976-2000 yılları arasında toplam 33 hasta travmatik arterio-venöz fistül (AVF) sebebiyle ameliyat edilmiştir. Hastaların 30 (%91)'u erkek, 3 (%9)'ü kadın, yaş ortalaması ise 28 (10-60) idi. Etiyolojide olguların 24'ü (%73) ateşli silahla, 8'i (%24) kesici delici aletle yaralanma, 1'i (%3) ise künt travma idi. AVF'lerin sıklık sırasına göre lokalizasyonu ise; femoral arter 10 (%31), popliteal arter 6 (%18), a. karotis communis 6 (%18) ve tibial arterler 4 (%12) olgu şeklindeydi. AVF'lerin çoğunluğuna (%88) travmadan sonra 1 yıl içinde tanı konulmuştur. En sık rastlanan bulgu üfürüm (%100)'dü, onu tril (%91) ve pulsatil kitle (%52) takip etmekteydi. Arteryel injuri en sık uç uca anastomoz ve otojen greft interpozisyonu ile tedavi edilmiş, venler ise en sık lateral sutur ve otojen greft interpozisyonu ile tedavi edilmiştir.Öğe Üst ekstremite vasküler yaralanmaları(2001) Balcı, Akın E.; Ülkü, Refik; Eren, Şevval; Eren, Nesimi; Çakır, Ömer; Erdem, KemalettinKliniğimizde Ocak 1985-Temmuz 2000 tarihleri arasında üst ekstremite vasküler yaralanması sebebiyle 518 olgu tedavi edildi. Hastaların 491(%95)'i erkek, 27(%5)'i kadın olup, yaş ortalaması 23.2(3-70 arası) idi. Olguların yaralanma etiyolojisi; 326(%63)'sı kesicidelici alet, 101(%20)'i ateşli silah, 91(%17)'i kunt travma idi. Yaralananmaların lokalizasyonu; subklavian arter 5(%1), aksiller arter 27(%5), brakial arter 159(%31), radial/ulnar arter 56(%11), radial arter 150(%29) ve ulnar arter 121 (%23) olgu idi. Arteriyel yaralanmaya; venöz yaralanma 49(%9), sinir yaralanması 135(%26), tendon kesişi 118(%23), kemik fraktürü 70 (%14), geniş doku defekti 19(%4) olguda eşlik ediyordu. Arte-riyel tamir yaralanmaların 390(%68)'ında uçuca anostomoz, 110(%19)'unda safen ven interpozisyonu, 32(%6)'sinde sefalik/bazilik ven interpozisyonu, 15(%3)'inde primer lateral tamir, 8(%1)'inde sentetik greft interpozisyonu, 7(%1)'sinde trombektomi, 12(%2)'sinde ise ligasyon ile yapıldı. Onüç olguda fasiotomi yapıldı. Üç (%0.5) olguda amputasyon yapıldı. Mortalite 3(%0.5) olguda görüldü. Sonuç olarak geç müdahale, kunt travma, geniş yumuşak doku defekti ve kemik fraktürü amputasyon riskini artırır. Erken müdahale, kan ve volum açığının kapatılması, fasiotomi ile iskeminin şiddetinin azaltılması ve sistemik antikoagulan kullanımı morbidite ve mortaliteyi aşağıya çekecektir.Öğe Vasküler yaralanmalarda gecikmiş tanı ve tedavi(2002) Çakır, Ömer; Eren, Nesimi; Erdem, KemalettinKliniğimizde 1987-2001 yılları arasmda ekstremite ve boyunda arteriyel yaralanması olan ve geç tanı konulan 72 hasta tedavi edildi. Yaralanma ve tanı arasındaki ortalama gecikme süresi 4.3±14.6 (12 saat-7 yıl) aydır. Kırksekiz hasta farklı branş ve eğitim seviyelerindeki hekimler tarafından görülmüştü. Hasta öyküsü ve kayıtlarına göre bu hastaların 41'inde travma sonrası ilk başvuruda vasküler yaralanmanın belirgin bulguları yoktu. Yedi hastaya cerrahi eksprlorasyon yapılmıştı. Yirmidört hasta ise sosyal sebeplerle gecikmişti. Geç tanı konulan arteriyel yaralanmaların komplikasyonlar: pseudoanevrizma, 23 (%42); arteriovenöz fistül, 18'(%26); okluzyon, kahama ve hematom, 30 (%42). En sık yaralanan arter süperfisyal femoral arterdi (n=19). Diğer arterler: carotis, 4; subclavian, 2; axiller, 4; brakial, Stadial veya ulnar, 6; glutealis superior, 1;Kommon femoral, 4; profunda fempris, 3; popliteal, 15; tibioperoneal, 5. Atmışaltı hastada penetran yaralanma (24 kesici-delici alet, 22 yüksek hızlı ateşli silah, 14 düşük hızlı ateşli silah, 6 parça tesirli ateşli silah), yalnız 6 hastada kunt travma vardı. Tüm hastalar cerrahi olarak tedavi edildi. Üç (%4) hastada amputasyon yapıldı. Mortalite %4(3 olgu)'dü. Travmatik arteriyel yaralanmalar olaydan aylar, yıllar sonra bile ciddi geç komplikasyonlara sebep olabilirler; Tedavi edilmemiş vasküler yaralanmaların arteriyel okluzyon, kanama, pseudo-anevrizma ve arteriovenöz fistül gibi geç komplikasyonlarını önlemek için erken tanı ve uygun tedavi esastır.Öğe A young adult with coronary artery and jugular vein thrombosis: A case report of combined protein S and protein C deficiency(2002) Çakır, Ömer; Ayyıldız, Orhan; Oruç, Ahmet; Eren, NesimiProtein C and protein S deficiencies increase the risk of thromboembolic events. We report a case of combined protein C and S deficiency in a young woman, with resulted in acute myocardial infarction and asymptomatic jugular vein thrombosis. The patient was treated successfully with coronary artery hypass graft surgery and systemic anticoagulation. Our report emphasizes that a combined deficiency of protein C and S may be a high risk factor for arterial thromboembolic events in young adults.