Yazar "Bayhan, Merve" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 20
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bazı Ekmeklik Buğday (Triticum aestivum L.) Çeşit veHatlarında SPAD Metre ve NDVI Ölçümlerinin KaliteÖzellikleriyle İlişkilerinin Biplot Analiz Yöntemi ileDeğerlendirilmesi(2021) Albayrak, Önder; Yıldırım, Mehmet; Özkan, Remzi; Bayhan, Merve; Akıncı, CumaParçalanan ve azalan tarım alanlarından elde edilen üretimle günümüzde hızla artan nüfusun, yeterli ve dengelibeslenmesi imkânı her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Bu nedenle artan besin ihtiyaçlarının karşılanmasındadeğişen ekolojik koşullaraiyi uyum gösteren, morfolojik ve fizyolojik yönden uygun, verim ve kalite özellikleriiyi olan genotiplerin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada Diyarbakır koşullarına uyumsağlamada bazı ekmeklik buğday (Triticum aestivum L.) genotiplerinde fizyolojik özelliklerden NDVI(normalleştirilmiş vejetasyon farklılık indeksi) ve SPAD (klorofil içeriği) ile bazı kalite özellikleri (protein oranı,nişasta oranı, yaş gluten oranı, zeleny sedimantasyon değeri ve hektolitre ağırlığı) incelenmiştir. Çalışma,Diyarbakır’da Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü araştırma ve uygulama alanında 2018- 2019 üretim sezonunda yağışa dayalı koşullarda yürütülmüştür. Deneme, tesadüf blokları deneme desenine göre3 tekerrürlü olarak kurulmuştur. Çalışmada materyal olarak bölgede yoğun olarak yetiştirilen 4 adet ticari çeşit(Dinç, Ceyhan 99, Empire ve Pehlivan) ve CIMMYT (Uluslararası Mısır ve Buğday Geliştirme Merkezi)’tentemin edilen 16 adet ileri ekmeklik buğday hatı kullanılmıştır. SPAD ölçümlerinin protein, glüten vesedimantasyonla ilişkili olduğu belirlenmiştir. Ayrıca SPAD ve NDVI ölçümleri bitkinin farklı gelişimdönemlerinde doğru bir şekilde alındığında ıslah çalışmalarında seleksiyon kriteri olarak ele alınabileceğisonucuna varılmıştır. Fizyolojik ve kalite özellikleri bakımından DZ20-E6 hatının standart çeşitlere ve diğerhatlara üstünlük sağlamıştır.Öğe Bazı ekmeklik buğday (Triticum aestivum L.) melezlerinin heterosis analizi ile test edilmesi(Iğdır Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Bayhan, Merve; Özkan, Remzi; Akıncı, Cuma; Yıldırım, MehmetBu çalışmada farklı ekmeklik buğday (Triticum aestivum L.) genotiplerinden elde edilen F1 melezlerinin kontrollü koşullarda değerlendirilmesi ve melez gücü değerleri bakımından üstün performans gösteren genotiplerin sonraki ıslah kademelerine aktarılması amaçlanmıştır. 2019 yılında Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne ait sera ortamında gerçekleştirilen bu çalışmada, bitki materyali olarak 5 adet anaç ve bu anaçların melezlenmesiyle elde edilen 4 adet F1 melezi kullanılmıştır. Çalışmada tohumlar her saksıda 4 bitki hesabıyla 5 kg toprak ile doldurulmuş olan saksılara ekilmiş ve saksılar birer tekerrür olarak kullanılmıştır. Araştırma “Tesadüf Parselleri Deneme Deseni”ne göre 4 tekerrürlü olarak tasarlanmıştır. Araştırmada bazı agronomik özellikler ile melez gücü değerleri incelenmiştir. Araştırmada elde edilen varyans analiz sonuçlarına göre melez kombinasyonlarının her birinde farklı özellikler bakımından istatistiki olarak önemli bir farklılık oluştuğu saptanmıştır. Her üç melez kombinasyonundan erken olgunlaşma, yüksek başakta tane sayısı, uzun bitki boyu, uzun başak yapısı, yüksek başakta tane sayısı ve başakta tane ağırlığı performansı gösteren E1 x E2 melezi ümitvar genotip olarak belirlenmiştir. Melez gücü değerlerine göre yüksek ve pozitif yönde heterosis ve heterobeltiosis değerlerinin elde edildiği bitki boyu (%12.35 ve %9.08) ve fizyolojik olum süresi (%1.02 ve %1.58) özellikleri araştırmada kullanılan melezlerin uzun boyluluk ve erken olgunlaşma bakımından önemli bir potansiyele sahip olduklarını göstermiştir. Çalışmada özellikler arası ilişkiler bakımından melez kombinasyonlarında pozitif ve önemli korelasyon ilişkisi gösteren başakta tane ağırlığı ile başak uzunluğu ilişkisinin F1 popülasyonunda yapılacak seçimlerde bir seçim kriteri olarak kullanılabileceği düşünülmüştür.Öğe Bazı makarnalık buğday genotiplerinde (Triticum durum L.) artan su stresinde morfolojik ve fizyolojik tepkilerin incelenmesi(2021) Bayhan, Merve; Akıncı, Cuma; Akın, Büşra; Özkan, RemziKuraklık, bitkisel üretimi ve verimi sınırlayan en önemli faktörlerden biridir. Bitkiler, kuraklık stresiyle mücadele etmek için çeşitli morfolojik, fizyolojik, biyokimyasal ve moleküler tepkiler gösterirler. Çalışmada, makarnalık buğdayda artan su stresi altında genotipik farklılıkların belirlenmesi, su kullanım etkinliği ve verimle ilişkili olabilecek morfolojik ve fizyolojik parametrelerin incelenmesi amaçlanmıştır. Deneme, Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi araştırma serasında, saksılarda kontrollü koşullarda yürütülmüştür. Araştırmada 7 tane makarnalık buğday genotipi (DZ7-51, Fırat-93, Hat-300, Sena, Svevo, TBT16-7 ve TBT16-9) kullanılmıştır. Tarla kapasitesine göre belirlenen artan su stresinde (%100 Tarla Kapasitesi (TK), %75TK, %50TK ve %25TK) buğday genotiplerinin morfolojik, fizyolojik, verim öğeleri ve kalite değişimleri incelenmiştir. Yaprak kıvrılması tüm su kısıtlama seviyelerinde verimle olumsuz yönde ilişkili bulunmuştur. Su stresindeki artışa bağlı olarak mumsuluk artış göstermiş ve %50TK ve %25TK su kısıtlama seviyelerinde verimle ilişkili bulunmuştur. Artan kuraklık düzeyleri, genotiplerin morfolojik, fizyolojik, verim öğelerinde azalışa neden olurken, protein oranına pozitif bir etki yapmıştır. Tane verimi ve biyomas yönünden hesaplanan su kullanım etkinliği değerleri su stresi arttıkça önemli düzeyde artış göstermiştir. Çalışmada incelenen morfolojik ve fizyolojik özellikler içerisinde mumsuluğun kuraklığa dayanıklıkta morfolojik markör olarak kullanılma potansiyeline sahip olabileceğini göstermiştir. DZ7-51 ve Fırat-93 genotipleri su stresine en çok dayanıklı genotipler olarak belirlenmiştir.Öğe Bazı tritikale hat ve F1 melezlerinin sera koşullarında tarımsal özelliklerinin belirlenmesi(Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi, 2021) Albayrak, Önder; Özkan, Remzi; Bayhan, Merve; Akıncı, CumaAmaç: Yüksek adaptasyon kabiliyeti ve diğer tahıl türlerine göre marjinal alanlarda daha yüksek verim vermesi sebebi ile öne çıkan bir serin iklim tahılı olan tritikale, özellikle yem bitkisi olarak kuru ot ve tane ürün olarak kullanılmaktadır. Artan yem ihtiyacı ve değişen iklim koşulları göz önüne alındığında tritikalenin bu yem açığını kapatmadaki rolünün gün geçtikçe artacağı öngörülmektedir. Çalışmanın amacı yavru döllerin ebeveynlere kıyasla kontrollü koşullarda nasıl performans göstereceğini ortaya koymaktır. Materyal ve Yöntem: Bu çalışma, Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Serasında tesadüf parselleri deneme desenine göre yürütülmüştür. Çalışmada 9 adet F1 kademesinde melez hat ve 4 adet ileri hat materyal olarak kullanılmıştır. Araştırma Bulguları: Varyans analizi sonucuna göre çalışmada incelenen tüm özellikler bakımından genotiplerin istatistiksel olarak farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Başaklanma gün sayısı 52.00-63.00 gün, SPAD değeri 46.53-56.57, bitki boyu 77.67- 102.75 cm, sararma gün sayısı 89.00-94.67 gün, başak uzunluğu 5.96-8.93 cm, başakta başakçık sayısı 15.38-24.42 adet, başakta tane sayısı 19.79- 46.56 adet, başakta tane ağırlığı 0.69-1.74 g ve bin tane ağırlığı 34.61-40.11 g arasında değişmiştir. Özellikler arası ilişkiler incelendiğinde SPAD değerinin bin tane ağırlığı ve bitki boyu ile, bitki boyunun başak uzunluğu, başakta tane sayısı ve başakta tane ağırlığı değerleri ile olumlu ve önemli ilişki içerisinde olduğu tespit edilmiştir. Sonuç: Çalışma sonucunda; T1 hattı erkencilik, T7 hattı bitki boyu bakımından ön plana çıkarken, tane verimi bakımından T6, T7, T8 ve T12 hatları ön plana çıkmaktadır.Öğe Buğdayda azota tepki ve karlı çeşit tercihi(Dicle Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2018) Özkan, Remzi; Özberk, İrfan; Özberk, Fethiye; Bayhan, MerveBu çalışmada Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaygın olarak ekilen 5 ekmeklik (Ceyhan-99, Kaşifbey-95, Nurkent, Panda ve Pehlivan), 5 makarnalık (Aydın-93, Fırat-93, Sarıçanak-98, Svevo ve Şahinbey) buğday çeşitlerine artan oranlarda (6, 10, 14, 18 ve 22 kg da-1 ) verilen azotlu gübreye tepkileri belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma Ziraat Fakültesi deneme alanında 2014-15 üretim yılında iki ayrı tarla denemesi halinde (ekmeklik ve makarnalık buğday) tesadüf bloklarında bölünmüş parseller (3 tekerrürlü) deneme desenine uygun olarak yürütülmüştür. Ana parselleri azot dozları, alt parselleri çeşitler oluşturmuştur. Çalışmada çeşitli tarımsal karakterler ve tane verimi ölçülmüştür. Elde edilen veriler varyans, korelasyon ve regresyon analizleriyle detaylı olarak incelenmiştir. Ölçülen karakterlerde en yüksek ortalama değerler 18 kg da-1 azot dozundan alınmıştır. Azot dozunun 18 kg da-1 ’ın üstünde veya altında olması halinde ortalama değerlerde azalma görülmüştür. 18 kg da-1 azot uygulamasında ekmeklik Kaşifbey-95 (518 kg da -1 ) ve makarnalık Aydın-93 (538,1 kg da-1 ) çeşitleri en verimli çeşitler olmuşlardır. Ölçülen karakterler ile verim arasındaki korelasyon ilişkileri genellikle önemli bulunmuştur. İstatistiksel önemde bulunan regresyon ilişkileri ise doğrusal olmaktan ziyade parabolik bulunmuştur. Regresyon eşitlikleri tahminde kullanılmaları halinde yüksek determinasyon katsayısı değerleri ile güvenilir bulunmuşlardır. Uygulanan azot miktarı 6 kg da-1 ‘ dan 18 kg da-1 ‘a artırıldığında ekmeklik Ceyhan-99 (86,33 kg da-1 ) ve Pehlivan (83,66 kg da-1 ) çeşitleri artan azotlu gübreye cevapları en yüksek ve karlı çeşitler olarak bulunmuştur. Makarnalık buğdayda aynı orandaki azotlu gübre artışında Şahinbey (155,23 kg da-1 ) ve Sarıçanak-98 (124,8 kg da-1 ) azotlu gübreye cevabı en yüksek ve karlı çeşitler olmuşlardır.Öğe Determination of the Effects of Different EMS Doses Applied to Seeds of Chickpea and Lentil Varieties on Some Seedling Characteristics(2024) Bayhan, MerveIn this study, it was aimed to determine the effects of 11 different doses of Ethyl Methane Sulphonate (EMS) applied to the seed to create variation in the M1 generation of chickpea (Gökçe) and lentil (Şakar) genotypes during germination and seedling development periods and to determine the lethal dose that caused a 50% reduction in plant emergence rate. The research was conducted under the greenhouse and laboratory conditions of the Faculty of Agriculture of Dicle University in 2019/2020. The study was conducted according to a randomized block design with three replicates. For the M1 generation, seeds of each genotype in the elite stage were treated with EMS solution at 0 (control), 10, 20, 30, 40, 40, 50, 60, 60, 70, 70, 80, 90, and 100 mM (1000 seeds for each dose) and then sown in the greenhouse. A total of 132 tubes were sown with 30 seeds for each dose, and the effective EMS dose was determined for each genotype based on the traits examined in the developing seedlings. In the study, it was concluded that 11 different EMS doses applied to the seeds of chickpea and lentil varieties had negative effects on seedling development in the M1 generation, and increasing EMS doses from the control caused a decrease in all traits examined. With increasing EMS doses, plant emergence was observed in both chickpea and lentil up to 60 mM dose, while no germination was observed at 60 mM dose, and the dose rate varied according to species and varieties. The dose that caused a 50% decrease in the plant emergence rate in Gökçe chickpea and Şakar lentil varieties was determined as the LD50 dose. Accordingly, it was determined that the LD50 dose was 30 mM for Gökçe chickpea variety and 60 mM for Şakar lentil varietyÖğe Determination of the Effects of Different EMS Doses Applied to Seeds of Chickpea and Lentil Varieties on Some Seedling Characteristics(Hasan ÖNDER, 2024) Bayhan, MerveIn this study, it was aimed to determine the effects of 11 different doses of Ethyl Methane Sulphonate (EMS) applied to the seed to create variation in the M1 generation of chickpea (Gökçe) and lentil (Şakar) genotypes during germination and seedling development periods and to determine the lethal dose that caused a 50% reduction in plant emergence rate. The research was conducted under the greenhouse and laboratory conditions of the Faculty of Agriculture of Dicle University in 2019/2020. The study was conducted according to a randomized block design with three replicates. For the M1 generation, seeds of each genotype in the elite stage were treated with EMS solution at 0 (control), 10, 20, 30, 40, 40, 50, 60, 60, 70, 70, 80, 90, and 100 mM (1000 seeds for each dose) and then sown in the greenhouse. A total of 132 tubes were sown with 30 seeds for each dose, and the effective EMS dose was determined for each genotype based on the traits examined in the developing seedlings. In the study, it was concluded that 11 different EMS doses applied to the seeds of chickpea and lentil varieties had negative effects on seedling development in the M1 generation, and increasing EMS doses from the control caused a decrease in all traits examined. With increasing EMS doses, plant emergence was observed in both chickpea and lentil up to 60 mM dose, while no germination was observed at 60 mM dose, and the dose rate varied according to species and varieties. The dose that caused a 50% decrease in the plant emergence rate in Gökçe chickpea and Şakar lentil varieties was determined as the LD50 dose. Accordingly, it was determined that the LD50 dose was 30 mM for Gökçe chickpea variety and 60 mM for Şakar lentil variety.Öğe Effect of Different Organic Fertilizers on Bread Wheat (Triticum aestivum L.) Productivity(Gültekin ÖZDEMİR, 2021) Özkan, Remzi; Bayhan, Merve; Yorulmaz, Levent; Öner, Muhammet; Yıldırım, MehmetOrganic fertilizers are the basis of sustainable agriculture and an important resource in plant nutrition as well. The research was conducted out in the greenhouse conditions of the Dicle University Faculty of Agriculture, Diyarbakır, Turkey in 2020. The effects of 14 different organic fertilizers on grain yield, yield components, morphology and physiology properties of bread wheat (Triticum aestivum L) were examined. It was found that sheep manure (3,56 g/plant) among - used fertilizers have a greater effect on both the growth and yield components of wheat in comparison with other organic fertilizers. The grain yield and biomass yield obtained from sheep manure among organic fertilizers have been determined to be competitive with commercial fertilizers. It was revealed that certain organic fertilizers had no effect on grain yield or biomass yield as compared to the control level of no fertilizers. According to the research results, it would be appropriate to use chicken and sheep manure in order to obtain an optimal wheat yield in the organic farming system.Öğe EFFECTS OF ETHYL METHANESULFONATE ON GROWTH AND YIELD PARAMETERS OF WHEAT AND TOLERANCE TO IMAZAMOX(Bangladesh Botanical Soc, 2024) Bayhan, Merve; Ozkan, Remzi; Albayrak, Onder; Akinci, Cuma; Yildirim, MehmetIn the present study objective bread wheat (Triticum aestivum L.) and durum wheat (Triticum durum Desf.) lines resistant to Imazamox herbicides and effective lethal ethyl methanesulfonate (EMS) doses for plants. During first year (2019/2020), 1000 seeds of bread wheat and durum wheat treated with 11 different EMS doses were sown under field and greenhouse conditions. During second year (2020/2021), M1 (first generation) cereal seeds were grown as M2 (second generation) in field experiments. Herbicide containing Imazamox at a rate of 125 ml per decare was applied to M2 generation plants when they reached approximately 15 cm in height. In bread and durum wheat lines, emergent plants were observed up to a dose of 60mM EMS. The effective EMS doses for the wheat species were determined as 80 mM for bread wheat and 50 mM for durum wheat.Öğe Ekmeklik buğday (Triticum aestivum L.) genotiplerinin organik tarıma uygunluğunun agronomik ve moleküler düzeyde belirlenmesi(Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Bayhan, Merve; Yıldırım, MehmetBu çalışmada yağışa dayalı organik tarım koşullarında çok sayıdaki ekmeklik buğday genotipinin morfolojik, fizyolojik, verim ve kalite özellikleri yönünden değerlendirilerek organik yetiştiriciliğe uygunluğunun belirlenmesi ve organik ıslahta anaç olma potansiyellerinin ortaya konulması hedeflenmiştir. Ayrıca bu amaçlara uygun olarak seçilen genotipler moleküler seviyede incelenmiş ve azot kullanım etkinliği ile ilgili gen ifade seviyelerinin kullanılabilirliği değerlendirilmiştir. Çalışma 2019-2020 ve 2020-2021 yetiştirme döneminde Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Araştırma ve Uygulama Alanı'nda iki yıl süre ile yürütülmüştür. Araştırmanın birinci yılında Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesinin bazı illerinden toplanmış olan 68 adet yerel çeşit, 63 adet tescilli ticari çeşit ve Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümünde geliştirilen 26 adet ileri hatlardan oluşan toplam 157 adet ekmeklik buğday genotipi materyal olarak kullanılmıştır. Araştırmanın ikinci yılında birinci yılın sonuçlarına göre seçilen 30 genotip tesadüf blokları deneme desenine göre incelenmiştir. Çalışmanın ikinci yılının sonunda organik tarım koşullarında iyi ve kötü performanslı olarak 12 genotip belirlenmiştir. Bu genotiplerde organik koşullara uyumda büyük öneme sahip olan azot kullanım etkinliği ile ilgili genlerin etkinliğini değerlendirmek amacıyla qRT-PCR analizi yapılmıştır. İncelenen özelliklerin organik koşullarda genel olarak konvansiyonele oranla düşük olduğu, ancak hastalık ve yatma gibi verim kaybına neden olan parametrelerde düşük skorların elde edildiği belirlenmiştir. Araştırmanın ikinci yılında sınırlı azotlu gübrelemenin yanında yaşanan yağış eksikliği nedeniyle organik tarım koşullarında elde edilen değerler olumsuz etkilenmiştir. qRT-PCR analizi sonuçlarına göre ekmeklik buğday genotiplerinde nitrat taşıyıcı gen ailesinden olan TANRT2.1 geninin en yüksek ifade seviyesine sahip olduğu ve Alada genotipinin organik koşullarda azot kullanım etkinliği bakımından ön plana çıktığı belirlenmiştir. Ayrıca araştırmanın ikinci yılının sonunda Alada, Aşure, Karacadağ-98 ve 6DZT-03-01 genotiplerin organik tarıma uygunluk yönünden ön plana çıktığı gözlemlenmiştir. Organik tarım koşullarında yüksek verimli genotip seçiminde erken başaklanma, yüksek NDVI değeri, başakta başakçık sayısı, başakta tane sayısı ve başakta tane ağırlığı özelliklerinin önemli olduğu saptanmıştır.Öğe Ekmeklik buğday ileri hatlarının verim ve verim kriterlerinin incelenmesi(Dicle Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2022) Albayrak, Önder; Bayhan, Merve; Özkan, Remzi; Akıncı, CumaIslah çalışmalarında belirlenen amaca uygun genotiplerin seçimi, çalışmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için önem arz etmektedir. Bu noktada oluşturulan popülasyonun karakterize edilmesi elzemdir. Çalışmada bazı ileri ekmeklik buğday hatlarının tarla koşullarında morfolojik özellikleri incelenmiştir. Araştırmada 18 adet ekmeklik buğday hattı ve iki adet kontrol çeşidi, tesadüf blokları deneme desenine göre 3 tekrarlamalı olarak yürütülmüştür. Çalışmada, bitki boyu (46.73- 67.20 cm), başak uzunluğu (6.47-9.08 cm), başakta başakçık sayısı (15.20-18.67 adet/başak), başakta tane sayısı (27.00-53.43 adet/başak), başakta tane ağırlığı (1.11-1.82 g), bin tane ağırlığı (30.02-42.88 g) ve tane verimi (134.58-346.33 kg/da) özellikleri incelenmiştir. Çalışma neticesinden elde edilen verileri doğrultusunda, özellikle başak yapısı bakımından ön plana çıkan genotipler olduğu tespit edilmiştir. DZT-11 ve DZT-17 hatlarının başak özellikleri yönünden, DZT-4 hattının en yüksek tane verimi ve DZT-20 hattının ise en yüksek bin tane ağırlığı yönünden ideal genotipler oldukları saptanmıştır.Öğe Farklı gübre kaynaklarının ve dozlarının makarnalık buğdayın (Triticum durum L.) verimine etkisi(Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2024) Bayhan, Merve; Özkan, Remzi; Koca, Yakup Kenan; Akıncı, CumaBu çalışmada organik ve inorganik kaynaklı gübrelerin ve dozlarının makarnalık buğdayın verim ve verim öğelerine etkisi ve azot kullanım etkinliği yönünden değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Araştırma 2019-2020 yılında Diyarbakır’da Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesine ait serada gerçekleştirilmiştir. Çalışmada bitki materyali olarak Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından tescil ettirilen Sena makarnalık buğday çeşidi kullanılmıştır. Gübre uygulaması için organik ve inorganik kaynaklı 6 farklı gübre kaynağı ve bu gübrelerin 5 farklı dozu uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, küçükbaş hayvan gübresi ve kompoze gübre (20-20-0) uygulamaları, tane verimi ve biyolojik verim değeri açısından en yüksek sonuçları vermiştir. Tane verimi için en yüksek değer N3 dozunda, biyolojik verim değeri için ise N5 dozunda elde edilmiştir. Farklı gübre uygulamaları arasında en yüksek azot kullanım etkinliği kompoze gübre (20-20-0), sertifikalı ticari organik gübre (Seleda) ve solucan gübresi kaynaklarıyla elde edilirken, en düşük azot kullanım etkinliği büyükbaş ve küçükbaş hayvan gübre kaynaklarında görülmüştür. Uygulanan dozlara göre en yüksek azot kullanım etkinliği N1 dozunda, en düşük ise N0 dozunda elde edilmiştir. Gübre kaynakları arasında yapılan analizlerde, azot kullanım etkinliği ile tane verimi arasında sertifikalı ticari organik gübre (Seleda), tavuk gübresi, solucan gübresi ve küçükbaş hayvan gübre kaynaklarında pozitif ilişkiler belirlenmiştir. Ayrıca, solucan gübresi dışında diğer tüm gübre kaynaklarında SPAD ile verim arasında pozitif korelasyonlar gözlemlenmiştir.Öğe Hızlı Islah Sisteminin Optimizasyonu: İdeal Hasat Zamanı(Ordu University, 2024) Bayhan, Merve; Özkan, Remzi; Yorulmaz, Levent; Akıncı, CumaAmaç: Bu çalışmada hızlı ıslah koşullarında yetiştirilen bitkilerde çiçeklenmeden sonra 10 farklı hasat tarihi kullanılmış ve erken tohum hasadının toplam generasyon süresine etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Materyal ve Yöntem: Araştırma, 2020 yılında yarı kontrollü sera ortamında gerçekleştirilmiş ve materyal olarak TBT16-9 makarnalık buğday genotipi kullanılmıştır. Tohumlar her gözde bir bitki olacak şekilde 28 gözlü fide viyollerine ekilmiştir. Her viyol 1 tekerrür olacak şekilde her bir hasat zamanı için çalışma 4 tekerrürlü olarak tesadüf parselleri deneme desenine göre kurulmuştur. Çalışmada toprak materyali olarak hazır torf kullanılmıştır. Araştırmada 22 saat ışık 2 saat karanlık olacak şekilde (gece ve gündüz sıcaklığı 17/22 °C) hızlı ıslah protokolü uygulanmış ve ardından çiçeklenmeden sonra 10 farklı tarihte hasat yapılmıştır. Hasat edilen bitkilerde bazı morfolojik özellikler incelenmiş ve elde edilen başaklar 35 °C’de 7 gün boyunca etüvde kurutulmaya bırakılmıştır. Ardından tohumlar 4 tekerrürlü olarak 24 °C’de 96 saat doğrudan çimlendirmeye alınmış ve çimlenme oranı (%) değerleri belirlenmiştir. Araştırma Bulguları: Araştırmada incelenen morfolojik özelliklerin hasat tarihleri ile uyumlu bir artış veya azalış göstermediği belirlenmiştir. Buğday için uygulanan hızlı ıslah protokolü ile çiçeklenmeden 20 gün sonra (Ç-20) yapılan erken tohum hasadının başarılı çimlenme sonuçları (%61.07) gösterdiği ve bu metot ile hızlı ıslah koşullarında bir yılda yaklaşık 5 generasyon alınabileceği saptanmıştır. Sonuç: Hızlı ıslah koşullarında hem bitkilerin uzun ışıklanma süresine tepkisinin bir sonucu olarak erken çiçeklenmenin hem de erken tohum hasadının generasyon süresini kısaltmada etkili olduğu belirlenmiştir.Öğe Hızlı ıslah sisteminin optimizasyonu: Bitki yetiştirme tekniklerinin etkileri(Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi, 2022) Bayhan, Merve; Özkan, Remzi; Yorulmaz, Levent; Albayrak, Önder; Akıncı, CumaYeni bir çeşit geliştirilirken 5-6 yıllık bir açılan generasyon aşamasından ve sonrasında agronomik testlerden geçmektedir. Bu süreyi kısaltmak ve ıslah programlarının etkinliğini arttırmak için yeni teknolojilere gereksinim duyulmuştur. Bu yeni teknolojilerden biri de hızlı ıslah (speed breeding) tekniğidir. Bu teknik ile bitki gelişimini hızlandırmak için uzun süreli ışıklı periyot kullanılarak bir yıl içerisinde ortalama 5-6 generasyon alınabilmektedir. Bu çalışmada yüksek ve düşük girdi uygulamalarının hızlı ıslahta buğdayın generasyon süresine ve bazı agronomik özellikler üzerine etkileri araştırılmıştır. Araştırma 2021 yılında Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesinde bulunan ışık ve sıcaklığı kontrol edilebilen polikarbon serada gerçekleştirilmiştir. Çalışmada bitki materyali olarak Yitpi (ekmeklik buğday) ve Svevo (makarnalık buğday) çeşitleri kullanılmıştır. Bitkiler hızlı ıslah ortamında 22 saat ışık, 2 saat karanlık fotoperiyoda maruz bırakılmışlardır. Yüksek girdide tam sulama ve optimum gübreleme yapılırken düşük girdide %50 oranında gübre azaltılması ve bayrak yaprak çıkışından itibaren kademeli olarak su kısıtlaması uygulanmıştır. Hem ekmeklik hem de makarnalık buğdayda düşük girdide bitkide fertil kardeş sayısı, bitki boyu, başakta tane sayısı ve tane ağırlığında düşüşler yaşanmıştır. Düşük girdili koşullarda bitkiler yoğun strese maruz kalmış ve kardeşlerden başak elde edilememiştir. Düşük girdi koşullarından elde edilen tohumların çimlenme oranı, yüksek girdi koşullarından elde edilen tohumların çimlenme oranından yüksek olması, düşük girdi uygulamasının hızlı ıslah programlarının başarısını artırmada katkı sağlayabilir. Hem ekmeklik hem de makarnalık buğdayda hızlı ıslah koşullarında uzun boyluluk ile başakta tane sayısı arasında güçlü korelasyon ilişkisi saptanmıştır.Öğe İn vivo double haploid tekniği ile yerel çeşitlerden elde edilen haploid bitkilerin saf hat olarak kullanilabilirliğinin belirlenmesi(Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, 2021) Bayhan, Merve; Özkan, Remzi; Albayrak, Önder; Akıncı, Cuma; Yıldırım, MehmetDouble haploid (DH) teknolojisi son yıllarda gelişmiş ıslah programlarında yaygın olarak kullanılan bir araç haline gelmiştir. Mısır ıslahında in vivo double-haploid yöntemiyle saf hat elde etme, ıslahta zaman ve maliyet yönünden büyük avantaj sağlamakta ve ıslah süresini 6 yıl kadar kısaltmaktadır. Ayrıca daha fazla kendilenmiş hattın kolayca elde edilmesi ıslahtan elde edilecek başarı oranını artırmaktadır. Double-haploid saf hatlar %100 homozigot olmaları nedeniyle konvansiyonel yöntemle elde edilmiş kendilenmiş hatlara kıyasla daha yüksek genetik stabiliteye sahiptirler. Araştırmada maternal in vivo double-haploid yönteminin yukarıda sayılan avantajlarından faydalanılması hedeflenmiş ve haploid tohumlara kromozom katlaması tekniği başarıyla uygulanmıştır. DH tekniği ile geliştirilen n kromozomlu 12 adet haploid genotip, 2019 yılında Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri bölümüne ait laboratuvar, bitki yetiştirme kabini ve sera koşullarında incelenmiştir. Çalışmada kullanılan 12 genotipte kromozom katlanma işlemi başarıyla gerçekleştirilmiş ve bu genotiplere ait bazı agronomik özellikler incelenmiştir. Kendilenmiş double-haploid bitkilerde incelenen agronomik özellikler neticesinde DZM-45 ve DZM-7 genotiplerinin diğer hatlara üstünlük sağlayarak kendilenmiş hat olabilme potansiyelinde olduğu gözlemlenmiştir.Öğe Kurak koşullarda bazı ekmeklik buğday genotiplerinin performanslarının GGE Biplot Analizi Yöntemi ile değerlendirilmesi(2022) Yorulmaz, Levent; Özkan, Remzi; Yıldırım, Mehmet; Albayrak, Önder; Bayhan, Merve; Öner, MuhammetGünümüzde buğday üretimini ve verimliliğini sınırlayan en önemli faktör kuraklıktır. Buğday üretiminin artırılması için, bölgenin yetiştirme koşullarına uygun, kuraklığa dayanıklı ve adaptasyon gücü yüksek çeşitler geliştirilmesi bitki ıslahçıları için zorunlu hal almıştır. Çalışmada bazı ekmeklik buğday genotiplerinin Diyarbakır koşullarında agronomik performanslarının değerlendirilmesi ve GGE Biplot analizi yöntemi ile bölgeye uygun yüksek verim potansiyeline sahip genotiplerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma, 2018/2019 buğday yetiştirme sezonunda Diyarbakır ilinde Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesine ait deneme alanında yağışa dayalı koşullarda yürütülmüştür. Çalışmada materyal olarak Uluslararası Mısır ve Buğday Geliştirme Merkezinden (CIMMYT) temin edilen 36 adet ileri kademe ekmeklik buğday hattı ile Empire ve Pehlivan ticari çeşitleri kullanılmıştır. Çalışmanın geç kurulması nedeniyle yetiştirme sezonunda yağış miktarı bakımından yaşanan kısmi kuraklık ve sıcaklık stresinin etkisi verim ve verim öğelerini olumsuz etkilemiştir. ZT-18, ZT-19 ve ZT-11 genotiplerinden en yüksek tane verimi elde edilmiş ve 19 genotip ortalama verimin üzerine çıkabilmiştir. GGE biplot analizinin “hangisi-nerede-kazandı” modeline göre, ZT-18 ve ZT-19 genotipleri, tek bir mega çevre ve bir mikro sektörde kümelendikleri için BU, BBS, BTS, BTA ve TV özellikleri bakımından en uygun genotipler olarak saptanmışlardır.Öğe Makarnalık buğdayda (Triticum durum L.) generasyon süresinin kısaltılmasında hızlı ıslah tekniğinin uygulanabilirliği(Süleyman Demirel Üniversitesi, 2022) Özkan, Remzi; Bayhan, Merve; Yıldırım, Mehmet; Akıncı, CumaBu çalışmada bazı makarnalık buğday genotiplerinin hızlı ıslah (speed breeding) koşullarına tepkisi araştırılmış ve uzun fotoperiyot koşullarının buğdayda verim ile doğrudan ilişkili olan bitki boyu ve başak özellikleri üzerine etkisi belirlenmiştir. Araştırma Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesinde bulunan Tarla Bitkileri Bölümüne ait yarı kontrollü sera ortamında gerçekleştirilmiştir. Çalışmada materyal olarak 4 adet makarnalık buğday genotipi (Svevo, Sena, Burgos ve TBT16-9) kullanılmıştır. Bitkiler hızlı ıslah (speed breeding) koşullarının temel esaslarına göre 22 saat ışık 2 saat karanlık koşullardan oluşan uzun fotoperiyot süresine maruz bırakılmış, ardından çiçeklenmeden 20 gün sonra hasat edilmiştir. Hızlı ıslah sürecinde elde edilen tohumlara, dormansi kırma metodu (+4 °C’de bekletme) uygulanması, normal çimlendirme şartlarına kıyasla genotiplerin çimlenme oranında %10.01 artış yapmıştır. Dormansi uygulanmadan %80 çimlenme değeri elde edilmiştir. Erkencilik ve bitki boyunun verim kriterleri ile güçlü ve pozitif ilişkilerde bulunması, bu özelliklerin hızlı ıslah koşullarında geliştirilecek genotiplerin erken generasyonlarında seleksiyon kriteri olarak kullanılabileceğini göstermektedir. Araştırma neticesinde hızlı ıslah (speed breeding) koşullarında yetiştirilen makarnalık buğday genotiplerinden Svevo çeşidi uzun fotoperiyot koşullarına en iyi tepkiyi veren genotip olmuştur.Öğe Mısır ıslahında in vivo dihaploid teknolojisi ile saf hat geliştirilmesi(Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2023) Yıldırım, Mehmet; Albayrak, Önder; Bayhan, Merve; Özkan, Remzi; Akıncı, Cuma; Kızılgeçi, Ferhat; Biçer, Behiye TubaKlasik mısır ıslahında ıslah süresinin uzun olması, yüksek mali finans ve iş gücü gerektirmesi yeni hibrit çeşit geliştirmede özellikle küçük ve orta ölçekli ıslah kuruluşlarının mısır ıslahı yapmasını güçleştirmektedir. Bu bariyeri kırmak için son yıllarda uygulamaya konan in vivo haploidi tekniği yukarıda sayılan avantajlarının yanısıra seleksiyon etkinliğini artırmakta, tam homozigotluk sağlamakta, moleküler marker tekniklerinin uygulanması için uygun saflık sağlamaktadır. Bu çalışmada induser kullanarak in vivo maternal haploid bitki elde etme yönteminin mısır ıslahında kullanılma potansiyeli araştırılmıştır. Çalışmada kendilenmiş hat elde etmek için Karadeniz Bölgesi yerel mısır popülasyonları ve haploid bitki elde edilmesinde tozlayıcı olarak RWS ve RWK-76 induser (indirgeyici) genotipleri materyal olarak kullanılmıştır. Çalışmanın kromozom katlama, tohum çoğaltımı ve bitki yetiştirme işlemleri Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü laboratuvar, sera ve deneme arazisinde 2016, 2017 ve 2018 yıllarında yürütülmüştür. DH hatlar 3 adet ticari hibrit çeşidiyle melezlenmiş ve bu melezleme sonucunda 9 melezde tekerrürlü deneme kuracak kadar tohum elde edilmiştir. 2018 yılında DH hatlardan elde edilen test melezleri 3 tekerrürlü olarak tesadüf blokları deneme desenine göre ekilerek yetiştirilmiş ve bazı tarımsal özellikler yönünden değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre başta tane verimi olmak üzere bitki boyu, ilk koçan yüksekliği, gövde çapı, yaprak eni ve SPAD, koçan ağırlığı, koçan boyu, koçan çapı, koçanda sıra sayısı, koçan sırasında tane sayısı ve uç boşluk uzunluğu, sömek çapı, koçanda tane ağırlığı özellikleri yönünden standart çeşitleri aşan DH melez kombinasyonları saptanmıştır. İn vivo haploid bitki elde etme yönteminde başarıyı en çok düşüren aşamanın DH bitkilerin kendilenmesi aşaması olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmada mısır ıslahında bir bütün olarak başarıyla kullanılabileceği ortaya konmuştur. Yerel mısır çeşitlerimizin hem bu yöntemin uygulanmasına uygun olduğu hem de ıslahta doğrudan anaç olarak kullanmak için uygun genotipik potansiyele sahip olduğu belirlenmiştir. DZ-M-13 x Gariz, DZ-M-56 x Elioso, DZ-M-67 x Elioso-1 ve DZ-M-67 x Excel-1 DH melezleri tane verimi bakımından öne çıkan genotipler olmuşlardır. Ayrıca test melezlerinde incelenen özellikler arasında tane verimi ile bitki boyu, ilk koçan yüksekliği, koçanda tane sayısı ve koçan ağırlığı arasında pozitif ve önemli korelasyon ilişkileri saptanmıştır.Öğe Second crop potential of soybean lines for Diyarbakır location on the yield and quality(Gültekin Özdemir, 2019) Özkan, Remzi; Bayhan, Merve; Albayrak, Önder; Karaaslan, Davut; Yıldırım, MehmetThe importance of vegetable oils and oilseeds, which have an important role in human nutrition and many branches of industry, is increasing day by day. Soybean is one of the most important industrial plants in the world. Despite having the most suitable agricultural land to cultivate soybean, Turkey meets through imports almost all of its soybean needs. The aim of this study is to determine the suitability of soybean genotypes as second crop production for Diyarbakır conditions. In this study, KA-04.03.07, KA-04.06.01, KKMA-118, KSA-26, S-02.14.11, S-03.03.7, Sa-01.08.15 advance lines and Arısoy, Blaze, SA-88 Bravo, Ataem-7, Umut-2002 and GAPSOY-16 varieties were used as materials. According to the results of the research, average grain yield of genotypes was 2,37 t/ha and highest grain yield was obtained from GAPSOY-16 (4,00 t/ha) variety, followed by S-03.03.7 line (3.66 t/ha). The lowest grain yield value was obtained from Umut-2002 (1,33 t/ha) variety. As a result of the correlation analysis, a positive and significant relationship was found between grain yield and thousand grain weight. It is concluded that GAPSOY-16 variety and S-03.03.7 line can be successfully grown as second crop in Diyarbakır province.Öğe The Effect of Hand Plucking Method on Wheat Yield in Weed Control Under Organic Farming Conditions(Mus Alparslan University, 2023) Özkan, Remzi; Bayhan, Merve; Yıldırım, MehmetIn this study carried out in Diyarbakır conditions, it was aimed to determine the effect of weed control on wheat yield, which is more important in terms of yield for organic agriculture compared to conventional agriculture. The research was carried out under rainfed conditions in the trial area of the Faculty of Agriculture of Dicle University in the wheat growing period of 2020-2021. In the study, 3 bread wheat (Ceyhan-99, Empire and Pehlivan) and 3 durum wheat (Eyyubi, Sena and Svevo) varieties, which are widely grown in the region, were used as plant material. The research was established in organic farming conditions according to the “Random Blocks Trial Design” with 4 replications. No chemical pesticides were used for weed control in the study, and weed plucking was done manually at the end of the wheat plant’s stemming period. According to the variance analysis results of the research, it was determined that the average yield value in weed application (no weed) and control (weed) plots was close to each other in bread and durum wheat. The effect of the application on the genotype in terms of yield criteria in bread wheat and the genotype in durum wheat were found to be statistically significant. It was determined that Eyyubi (91.04 g/m2) and Sena (75.71 g/m2) durum wheat cultivars with the highest weed wet weight were the genotypes showing the highest yield increase in practice (plucking weeds by hand) compared to the control. In conclusion; in this study, which was carried out in Diyarbakır climatic conditions, it was observed that weed control in organic agriculture can make a difference in terms of yield in years when the climatic conditions are suitable. However, in the years when the effects of drought and high temperature were felt as in the research year, it was determined that there were abnormalities in weed growth as in the cultivated plants, and the weed effect decreased due to poor growth.