Yazar "Aldemir, Mustafa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 47
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Abdominal kompartman sendromunda intestinal iskemi ve bakteriyel translokasyon(2000) Geyik, M. Faruk; Öztürk, Hayrettin; Güloğlu, Cafer; Aldemir, Mustafa; Orucu, Mehmet; Yağmur, YusufYaygın abdominal distansiyon, santral venöz basınçta artma, üriner output'ta azalma ve solunum sıkıntısı şeklinde ortaya çıkan Abdominal Kompartman Sendromu (AKS), post operatif intraabdominal hemoraji, komplike ciddi abdominal travma, visseral ödemin eşlik ettiği peritonit ve laparoskopik cerrahi gibi pek çok nedenlere bağlı gelişebilir. İntraabdominal basınç (İAB)'ın artmasının sistemik ve splanknik hemodinami üzerine etkileri açıklanmasına rağmen, bağırsak hipoperfüzyonunun sonuçları iyi bilinmemektedir. Bakteriyel translokasyon splanknik iskemiden sonra meydana gelmekte ve sonraları organ yetmezliğine katkıda bulunmaktadır. Bu çalışmada AKS'na bağlı intestinal iskemi ve bakteriyel translokasyonu araştırdık. 20 wistaralbina rat (235±20 gram) kullanıldı. Grup 1 (n= 10, kontrol)'de sadece orta hat insizyonla laparotomi yapıldı. Grup 2 (n=10)'de orta hat kesiden sonra karın içi basıncı 60 dakika süreyle 20 mmHg'de tutuldu ve artan İAB'ın ince bağırsak ve bakteriyel translokasyon üzerine etkileri araştırıldı. Bütün ratların ortalama arter basıncı (OAB) sıvı verilerek ayarlandı. 24 saat sonra karaciğer, dalak ve mezenterik lenf bezleri (MLB)'nin bir kısmı mezoyla beraber çıkarılarak bakteriyel translokasyonu araştırmak için kültüre ekildi. İnce bağırsak ve karaciğerin bir kısmı alınarak malondialdehid (MDA) seviyeleri ölçüldü. Son olarak ince bağırsağın bir kısmı, puanlama sistemi ile histopatolojik olarak değerlendirildi. İAB'ın 20 mmHg'de 60 dakika tutulması ile MLB'nde bakteriyel translokasyon meydana geldi (p<0.05). MDA seviyesi karaciğer ve ince bağırsakta kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.05). Histolojik analizlerde 2.grupta ince bağırsak villüslerinin üst üçte birinde nekroz ve dökülme görülürken, 1. grupta normal histolojik bulgular saptandı. İAB'ın artması intestinal mukozal kan akımında azalmaya, ince bağırsakta histolojik değişikliklere, daha sonra da septik komplikasyonlara ve organ yetmezliğine neden olabilecek bakteriyel translokasyona neden olmaktadır.Öğe Acil servise başvuran multitravmalı olgularda, travma skorları ile AT-III, trombosit sayısı, APTT, PT ve fibrinojen düzeylerinin değerlendirilmesi(2000) Kara, İsmail Hamdi; Kiraz, Mehmet; Güloğlu, Cafer; Aldemir, Mustafa; Uğur, Mustafa; Yağmur, YusufBu prospektif çalışmada multitravmalı olgularda AT-III, trombosit sayısı, aPTT, PT ve fibrinojen gibi parametrelerin travmanın şiddeti ve travmadan sonra geçen süre içindeki etkilerinin araştırılması amaçlandı. Ocak 1998-Mart 1999 tarihleri arasında, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi İlk ve Acil Yardım Servisine başvuran 30 multitravmalı olgu değerlendirildi. Değerlendirmeye esas olacak testler için, kanlar, multitravmalı olguların acil birime başvuruları sırasında ve 3. günde venöz yoldan alındı. Olgular başvuru esnasında Injury Severity Score (ISS) ve Glasgow Coma Score (GCS) ile skorlanarak, 3 gruba ayrıldı: Grup I (n=8)-ISS >25 ve GCS <8 ağır multi travmalı ve ileri derecede kafa travmalı olgular, Grup II (n=8)- ISS >25 ve GCS>12 olan ağır multi travmalı ve hafif kafa travmalı olgular, Grup III (n=14)- ISS <25 ve GCS>12 olan hafif multi travmalı ve hafif kafa travmalı olgular. İstatistiksel analizler SPSS 6.0 bilgisayar programında yapıldı. Gruplara göre olguların hematolojik parametreleri karşılaştırılınca: ISS'nin yüksek olduğu grup II'de, AT-III düzeyi diğer gruplara göre daha düşüktü (p=0.007). Grup II'de AT-III düzeyinin 3.gün nisbeten yükseldiğini izledik. Ancak, AT-III düzeyi, diğer iki gruba göre yine de düşük değerlerde kalmıştır. Grupların AT-III değerleri; Grup I'de 0. gün 32.3±11.5 mg/dl, 3. gün 35±27.9 mg/dl; Grup II'de 0. gün 26.7±8.1 mg/dl, 3. gün 30.8±11.8 mg/dl; Grup III'de 0. gün 39.7±8.9 mg/dl, 3. gün 39.3±14.6 mg/dl şeklinde bulundu. Tüm gruplarda aPTT ve trombosit değişimleri anlamlı bulunmamıştır (P>0.05). Fakat PT, bütün olgularda 0. güne göre 3. gün düşmüştür (P=0.0006). Her üç grubun fibrinojen düzeyleri de normal sınırlarda olmasına rağmen; Grup II'de fibrinojen düzeyi, diğer iki gruba göre 0. günde daha yüksekti (p=0.02), 3. günde ise fark yoktu (p>0.05). Sonuç olarak, Acil Servise başvuran multitravmalı olgularda tromboemboli riskinin arttığı ve tedavinin de, bu durum göz önüne alınarak planlanması gerektiği kanısına varıldı.Öğe Alev ve haşlanma yanıklarında mortalitede etkili faktörler: 816 hastada deneyimlerimiz(2009) Yıldırım, Cuma; Çoban, Sacit; Güloğlu, Cahfer; Aldemir, Mustafa; Al, BehçetAMAÇ Diyarbakır bölgesinde meydana gelen alev ve haşlanma yanıklarında mortalite üzerine etkili olan faktörler araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Kliniği?ne Ocak 2001 ile Mayıs 2005 yılları arasında haşlanma ve alev yanıkları nedeni başvuran 816 hastanın verileri geriye dönük olarak incelendi. Hastalar yaşayanlar ve ölenler olmak üzere iki gruba ayrıldı. Hastalarda cinsiyet, yaş, yanma şekilleri, yanık dereceleri ve yanık yüzdeleri, yanık bölgeleri, başvuru süreleri, yatış süreleri, gelişen komplikasyonlar ve yapılan girişimler değerlendirildi. BULGULAR Başvuran hastaların %43,5?i kadın, %57,5?i erkek idi; 658 hasta altı yaşın altındaydı. Yanıkların %70,5?i ihmal sonucu meydana gelmişti. Yanıkların %76,5?i haşlanma, %23,5?i de aleve bağlı meydana gelmişti. Ölen hastaların 39?u on yaşın altında idi. Tüm hastalarda yaş ortalaması 9,32 idi. Tüm hastaların ortalama yatış süresi 10,37 gün idi. En sık gelişen komplikasyon yara enfeksiyonu idi. Genel olarak mortalite oranı %6,1 idi. SONUÇ On beş günden uzun yatan hastalarda (p=0,030), intihar nedeni ile yananlarda (p=0,002), yanık yerine tedavi niyeti ile ayakkabı boyasını kullananlarda (p=0,000), >%40 ikinci derece yanığı olanlarda (p=0,000), >%20 üçüncü derece yanığı olanlarda (p=0,000), akut solunum yetersizliği gelişenlerde, kompartman sendromun gelişenlerde, hipoalbünemi ve sepsis gelişenlerde (p=0,000) mortalite daha yüksekti.Öğe Ascaris lumbricoides'e bağlı granülomatöz peritonit(2000) Aldemir, Mustafa; Girgin, Sadullah; Yılmaz, Gülşen; Akgün, Mehmet Yılmaz[Abstract Not Available]Öğe Cerrahi tedavi uygulanan varis-dışı ve malignite-dışı üst gastrointestinal sistem kanamalarında mortaliteyi etkileyen faktörler(Turkish Surgical Society, 2011) Önder, Akın; Kapan, Murat; Taşkesen, Fatih; Aliosmanoğlu, İbrahim; Arıkanoğlu, Zülfü; Gül, Mesut; Başol, Ömer; Aldemir, MustafaÖz:Giriş: Tedavi yöntemlerindeki ilerlemelere rağmen, üst gastrointestinal kanamaları hala ciddi bir sorundur. Bu çalışmada, endoskopik olarak durdurulamayan varis ve malignite dışı üst gastrointestinal sistem kanaması nedeniyle cerrahi uygulanan hastalarda mortaliteyi etkileyen risk faktörlerini araştırmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntem: 1997–2010 yılları arasında endoskopik olarak durdurulamayan üst gastrointestinal sistem kanaması nedeniyle cerrahi uygulanan 74 hasta retrospektif olarak incelendi. Varis ve maligniteye bağlı kanamalar dışlandı. Bulgular: Hastaların 61'i (%82.4) erkek, 13'ü (%17.6) kadın olup, yaş ortalaması 51.8 yıldı. Başvuruda en sık şikayet melenaydı (%50). Hastaların 19'unda (%27.4) görülen kardiyovasküler hastalıklar en sık gözlenen yandaş hastalıktı. Şok bulguları 48 (%64.9) hastada görüldü. Endoskopik olarak 34 (%51.5) hastada saptanan en sık kanama şekli Forrest 1a idi. 56 (%75.7) hastada duodenal ülser saptandı. En sık uygulanan cerrahi prosedür bilateral trunkal vagotomi ve piloroplasti ile birlikte gastroduodenali arter ligasyonuydu (%70.3). Morbidite oranı %24.3 olup, akciğer komplikasyonu en sık görüleniydi. On beş (%20.3) hastada mortalite görüldü. Rockall skoru <5 olan hastalarda mortalite gözlenmezken, diğerlerinde mortalite oranı %25.4 idi. İleri yaş, erkek cinsiyet, yandaş hastalık, şok, hemoglobin değerinin düşük olması, kan transfüzyonu, Rockall skorunun yüksek olması mortalite üzerine etkili risk faktörler iydi. Sonuç: Gastroenterolog ile cerrah arasında yakın işbirliği ve erken cerrahinin varis ve malignite dışı yüksek riskli üst gastrointestinal sistem kanamalarının tedavisinde faydalı olacağını düşünmekteyiz.Öğe Dental abseye bağlı servikomammarian nekrotizan yumuşak doku enfeksiyonu: Olgu sunumu(2000) Geyik, M. Faruk; Taçyıldız, İbrahim; Kutsal, Tamer; Girgin, Sadullah; Yılmaz, Gülşen; Aldemir, Mustafa[Abstract Not Available]Öğe Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde haşlanma ve alev yanıklarının epidemiyolojik özellikleri(2005) Al, Behçet; Güllü, M. Nezir; Kara, İsmail Hamdi; Okur, Hanefi; Aldemir, Mustafa; Öztürk, HülyaAmaç: Dünyada her yıl 2,5 milyon insan yanıktan etkilenmektedir. Bunların yarısını çocuklar oluşturmaktadır ve dörtte biri ağır yanık vakalarıdır. Bunun için yanık hastalarını ciddi bir travma hastası olarak değerlendirip tedavi etmek gerekmektedir. Bu çalışmayı yanık olgularının sosyodemogralîk verilerini tespit etmek ve yanıklı hastalarda morbidite ve mortalite üzerine etkili faktörleri tespit etmek için planladık. Gereç ve Yöntem: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi ve Yanık Ünitesinde 2001-2004 yılları arasında ayaktan veya yatırılarak tedavi edilen 739 hastanın kayıtları geriye dönük incelendi. Hastaların yaşı, cinsi, toplam yatış süresi, yanık derecesi ve yüzdesi, yanma şekli ve nedenleri, yanık bölgeleri, yapılan müdahaleler, gelişen komplikasyonlar araştırıldı. Bulgular: Toplam 739 hastanın 317 (%42,9)'si kadın,422 (%57,1) sierkekidi.Olguların 554 (%75)' ünü on yaş altı çocuklar, 35 (%4,7)' ini 40 yaş ve üstü hastalar oluşturuyordu. Yanıkların 563 (%76,2)' ü haşlanma, 175 (% 23.6)' i aleve bağlı gelişmişti. 673 (%91.1) hastanın ikinci derece, 9 (%1.2) hastanın üçüncü derece, 57 (%7.7) hastanın da hem ikinci hem de üçüncü derece yanığı vardı. Vakaların 187 (%25.3)' si kaza, 545 (%73.6)' i ebeveyn ihmali, 4 (%0.5)' ü cana kıyma amaçlı, 3 (%0.4)' ü epileptik nöbet sırasında ateşe düşmesi sonucu yanık olayı meydana gelmişti. Hastaların büyük kısmı (n=610, %74.7) 10 gün ve daha fazla yatırılmıştı. Küçük yaşlarda haşlanma yanıkları, büyüklerde alev yanıkları çoğunlukta idi. Yaş küçüldükçe mortalite ve morbidite oranları artmaktadır (p=0.002). Mortal seyreden 46 hastanın 35 (%76)' ini, 91 sepsisli hastanın 75 (%82)' ini on yaş altı çocuklar oluşturuyordu. Sonuç: Herhangi bir sağlık kuruluşuna danışmadan aileler tarafından yapılan bilinçsiz tedavi, geç başvuru, tedavi bitmeden kendi istekleri ile hastaneyi terk, hasta yaşının küçük olması, yanık yüzdesinin ve derecesinin yüksek olması mortaliteyi, morbiditeyi ve yatış süresini en çok etkileyen faktörler olarak tespit edildi.Öğe The Effective Factors in Emergency Department Observation on Hospitalization Requirement and Mortality in Blunt Trauma Patients(Emergency Medicine Physicians Assoc Turkey, 2010) Altunci, Yusuf Ali; Aldemir, Mustafa; Guloglu, Cahfer; Ustundag, Mehmet; Orak, MuratObjective: Today, despite social and economic development, trauma is the most important public health problem for all countries. Our aim is to retrospectively overview patients with blunt multi trauma who applied to our emergency department within their treatment period in the emergency department or other surgical departments and evaluate the factors which were effective for hospitalization and mortality. Materials and Methods: In our study we evaluated 226, patients over 15 years of age who applied to Dicle University Emergency Department between January 2006 and January 2008 due to blunt multi trauma such as motor vehicle crash, fall etc. retrospectively according to their definitive medical records. For statistical analysis, we divided our patients into two groups: treated in emergency department (n=105), treated in surgical departments (n=121). Results: Of our 226 patients 71.7% (n=162) were male and 28.3% (n=64) were female. Nineteen (8.4%) of trauma patients died. The average age for all patients was 35.9 +/- 15.882 (15-94). Blood transfusion requirement effected transfer of patients to surgical department (p=0.00). Between our groups, alanin transaminase, aspartate transaminase, hematocrit and white blood cells were submitted for statistical analysis (p>0.05). Injury Severity Score (ISS) and Abbreviated Injury Scale (AIS) were available for group 2 patients scientifically (p<0.05). Conclusion: Multivariate analysis showed that high white blood cell levels (OR=1.0, CI=1.00+1.00, P<0,01), high AIS score (OR=4.17, CI=2.34+7.43, P=0,00) and blood transfusion requirement (OR=0.042, CI=0.005+0.33, P<0,01) were effective factors for hospitalization.Öğe Effects of Ellagic Acid on Copper, Zinc, and Biochemical Values in Serum and Liver of Experimental Cholestatic Rats(Humana Press Inc, 2011) Gumus, Metehan; Yuksel, Hatice; Evliyaoglu, Osman; Kapan, Murat; Boyuk, Abdullah; Onder, Akin; Aldemir, MustafaEllagic acid (EA) is a natural polyphenolic compound. Although, modulator effects of EA on copper (Cu) and zinc (Zn) levels in some liver diseases have been reported in experimental animals, its effects in obstructive jaundice (OJ) has not been clarified. We aimed to evaluate potential effects of EA on Cu and Zn levels in liver and serum of cholestatic rats. Forty Wistar albino rats were equally divided into four groups. First group was used as controls. Second group received EA (60 mg(-1) kg(-1) day(-1)) for 8 days. Third was OJ group, and fourth group was OJ plus EA group. After 8 days, blood and liver samples were obtained. Higher serum and liver Cu and lower serum and liver Zn levels were found in OJ group (p < 0.05) compared with other groups. However, these differences reached to significant levels for Cu in serum and for Zn in lever. Higher serum copper levels were decreased, and lower liver Zn levels were increased by EA treatment in cholestatic rats (p < 0.05). Also, higher Cu/Zn ratio in OJ group was decreased by EA treatment both in liver (p < 0.05) and in serum (p < 0.05). Significantly higher serum bilirubin, alkaline phosphatase, alanine aminotransferase, and aspartate aminotransferase values were found in OJ and OJ + EA groups compared with the control and EA groups (p < 0.05). In conclusion, result of the current study indicated that ellagic acid has modulator effects on Cu and Zn levels in liver and serum of cholestatic rats.Öğe The effects of glucose-insulin-potassium solution and BN 52021 in intestinal ischemia-reperfusion injury(2003) Aldemir, Mustafa; Gürel, Ahmet; Büyükbayram, Hüseyin; Taçyıldız, İbrahimThe objective of this study was to investigate effects of glucose-insulin-potassium (GIK) solution and BN 52021, a platelet-activating factor antagonist, on intestinal ischemia-reperfusion injury. Fifty male Sprague-Dawley rats (200-225 g) were divided into 5 groups each containing 10 rats; group SO, sham operation group; group I, mesenteric ischemia group (for 30 minutes); group R, ischemia plus reperfusion (for 60 minutes); group BR, ischemia-reperfusion plus BN 52021; group GR, ischemia-reperfusion plus GIK solution. Samples for malondialdehyde (MDA) and ileum (for mucosal injury score) were obtained. The mucosal injury scores of group R were significantly higher than those of group I (4 ±0.20 and 3 ±0.16, respectively, p < 0.0001). The scores of groups BR and GR were significantly lower than those of group R (p < 0.0001 and p < 0.0001, respectively). When it was compared with the injuries in BR and GR groups, similar results were obtained in both groups (p = 0.190). Mean MDA levels of group R were significantly higher than those of group I, BR and GR (131.33 ±3.99 nmol/g, 93.74 ±3.22 nmol/g, 104.81 ±2.56 and 100.34 ±5.30, respectively, p < 0.0001). MDA levels of group BR and GR were significantly lower than those of group I (p < 0.0001 and p = 0.003, respectively). These observations suggest that treatment with GIK solution and BN 52021 before reperfusion and during reperfusion period may be useful in decreasing intestinal reperfusion injury.Öğe The effects of Saccharomyces boulardii on bacterial translocation in rats with obstructive jaundice(Royal Coll Surgeons England, 2006) Geyik, Mehmet Faruk; Aldemir, Mustafa; Hosoglu, Salih; Ayaz, Celal; Satilmis, Selda; Buyukbayram, Huseyin; Kokoglu, Omer FarukINTRODUCTION The aim of this study was to investigate the effect of Saccharomyces boulardii treatment on preventing bacterial translocation in an obstructive jaundice animal model. MATERIALS AND METHODS Sixty adult rats were divided into five groups: group 1 - the sham-operated group; group 2 - the common bile duct ligation group; group 3 - the S. boulardii group; group 4 - the ampicillin-sulbaktam group; and group 5 the S. boulardii plus ampicillin-sulbaktam group. The saline, antibiotics and S. boulardii were given, respectively, for a 7-day period as a single dose per day via temporary orogastric intubation. Seven days following the obstructive jaundice, the animal had laparatomy under sterile conditions. Segments of ileum were removed for histopathological examination. Blood, liver, spleen and mesenteric lymph nodes were taken for microbiological culture. RESULTS Bacterial translocation rates were 0% in the sham-operated group, 83% in group 2, 42% in group 3, 42% in group 4 and 33% in group 5. Bacterial translocation significantly increased in group 2 compared to groups 3, 4 and 5 (P = 0.001). The bacterial counts (CFU/g) of group 2 were significantly higher than those of groups 3, 4 and 5 (P = 0.001). Histopathological examination of ileum specimens revealed a significant decrease in the heights of villi in groups 2-5 compared to the sham-operated group (P = 0.001). The mean villus height in groups 3 and 5 was significantly higher than that of group 4 (P = 0.001). CONCLUSIONS S. boulardii was found to be effective in the successful control of translocation and improvement of intestinal barrier function.Öğe The effects of the nitric oxide donor molsidomine prevent in warm ischemia-reperfusion injury of the rat renal - A functional and histopathological study(2001) Öztürk, Hayrettin; Aldemir, Mustafa; Büyükbayram, Hüseyin; Dokucu, Ali İhsan; Otçu, SelçukAim of this experimental study is to verify the protective effect of molsidomine on the renal function and structural modifications in the ischemia-reperfusion rat kidney. Sixty-eight male Sprague-Dawley rats, which were right nephrectomized and occluded left renal artery for 60 minutes were used. Group I (n = 10) sham-operated animals, which only underwent right nephrectomy. Group II (n = 20) Untreated ischemic rats, which underwent left renal ischemia by occlusion of the renal artery for 60 minutes before blood was restored. Group III (n = 18) molsidomine treated ischemic rats, Group IV (n = 20) L-NAME (NG-nitro-L-arginine methyl ester) treated ischemic rats. Serum creatinine and blood urea nitrogen (BUN) were measured daily and biopsies were obtained from the remaining left kidneys. At seventh day, 55% and 50% of the rats remained alive at the G-II and G-IV respectively. Molsidomine treated rats (G-III) were alive and healthy at day 7. The serum creatinine and BUN levels were significantly higher in G-II and G-IV when compared with the sham-operated group (G-I). G-III rats showed a rapid return to the normal serum creatinine and BUN values on postoperative days 1, 2, 3 and 4. The obtained values in G-III were significantly lower in comparison to the values of G-II and G-IV. The most severe damage (grade 3 to 4) was determined in the kidneys of rats from GII or GIV. The degree of renal tubular damage in GIII was evaluated as grade 1 or 2 tubular damage according to Jablonkski's scale. Our findings suggested that the administration of molsidomine may vanquish the pernicious effects of warm ischemia on kidney structure and function.Öğe Elektrik çarpması sonucu acil servise başvuran hastaların epidemiyolojik özellikleri(2006) Kara, İsmail Hamdi; Girgin, Sadullah; Al, Behçet; Aldemir, Mustafa; Güloğlu, CahferAMAÇ: Bu çalışma, elektrik çarpmalarının epidemiyolojik özelliklerini belirlemek, mortalite ve morbiditeye etkili olan faktörleri saptamak için planlandı. GEREÇ-YÖNTEM: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Kliniğine Ocak 2003-Nisan 2004 tarihleri arasında elektrik çarpması şikayetiyle başvuran 165 hasta (126 erkek; 39 kadın; ort. yaş 21.1; dağılım 2.5-62) yaş, cinsiyet, elektik kaynağı ve gücü, yanık derecesi ve yüzdesi, oluşan komplikasyonlar, yapılan müdahaleler, eğitim durumu ve meslekleri bakımından değerlendirildi. BULGULAR: Hastaların, 60’ı (%36.4) 12 yaşın altında, 95’i (%57.6) genç ve erişkin yaşta ve 10’u (%6) ileri yaşta idi. Yirmi dokuz (%17.6) hasta okuryazar değil, 36’sı (%21.8) okuryazar ve 97’si (%58,8) halen eğitim görmekte idi. Yanıkların 99’u (%60) kaza, 66’sı (%40) ise dikkatsizlik ve ihmal sonucu oluşmuştu. Hastaların 69’u (%41.8) yüksek, 96’sı (%58.2) düşük voltaja maruz kalmıştı. On altı hastada birinci derece, 96 hastada ikinci derece ve 86 hastada üçüncü derece yanık meydana gelmişti. En sık görülen komplikasyonlar, ekstremitelerde kontraktür (%10.9) ve kompartman sendromu (%3.6) idi. Hastaların 10’una eskarotomi, 16’sına fasyotomi, 9’una amputasyon uygulanmıştı. Mortalite oranı %9.1 (n=15) idi ve bu olguların %80’i yüksek elektrik voltajına maruz kalmıştı. Gözlenen komplikasyonlar ile mortalite arasında pozitif bir korelasyon saptandı (p<0.001). SONUÇ: Elektrik sistemlerinin doğru kullanımı ile ilgili toplumsal eğitimin verilmesi, ev içi ve ev dışı elektrik hatlarının gizli döşenmesi gibi basit önlemlerin alınması ile kazalar en aza indirilebilecektir.Öğe An evaluation of pediatric burn patients over a 15-year period(Turkish Assoc Trauma Emergency Surgery, 2012) Tekin, Recep; Yolbas, Ilyas; Selcuk, Caferi Tayyar; Gunes, Ali; Ozhasanekler, Ayhan; Aldemir, MustafaBACKGROUND Burn injuries are a huge public health issue for children. The aim of this study was to determine the demographic and etiological features, burn wound infections, and clinical trends of 2346 pediatric burns patients over 15 years in the southeast provinces of Turkey and to establish criteria for a pediatric burn prevention program. METHODS Age, gender, degree of burn, demographics, etiology of burn, burn wound infections, length of hospital stay, total body surface area percentage, and outcome data of 2346 children (1064 males, 1282 females; mean age 4.42 +/- 3.56 years; range 2 months to 15 years) who admitted to the Burn Center of Dicle University between January 1994 and December 2008 were recorded. RESULTS The male to female ratio was 0.8:1. The highest incidence appeared in the 0-4 years of age group (68.5%). Burn type was scalding burns in 1828 (77.9%), flame burns in 332 (14.2%) and electrical burns in 186 (7.9%). Distribution of the degree of burns was 19 (0.8%) first-degree, 2172 (92.6%) second-degree and 155 (6.6%) third-degree. The mean total body surface area burn was 21.5 +/- 12.6%. The mean length of hospitalization was 12.87 +/- 10.02 days. The most frequently isolated burn wound infections were Pseudomonas aeruginosa (52%, 368), Acinetobacter spp. (12%, 83), and Escherichia coli (9%, 66). 2241 (95.5%) cases were survivors and 105 (4.5%) were non-survivors. CONCLUSION The epidemiological features of pediatric burns in the southeast region of Turkey differ from those of other regions. Burn prevention education should include training in pediatric burn prevention.Öğe FACTORS AFFECTING MORTALITY IN PATIENTS WITH GUNSHOT INJURIES(Marmara Univ, Fac Medicine, 2009) Eris, Savas; Orak, Murat; Al, Behcet; Guloglu, Cahfer; Aldemir, MustafaObjective: We planned this study in order to determine the factors affecting mortality in patients with gunshot injuries in more than one organ. Methods: We retrospectively reviewed the hospital records of 714 patients admitted to the Emergency Department of Dicle University, between January 2000 and December 2004. The factors that we considered would affect mortality such as age, sex, attempts suicide, long barrelled gun injuries, pellet injuries, contact/near contact shot, delayed admission time, presence of serious anemia and shock during admission, more than four entrance wounds, injury areas, serious cranial, thorax and abdominal injuries, vascular injuries in the extremities, administration of multiple transfusion, and trauma scores as GCS, RTS, PATI were analyzed. Results: As a result of unvaried statistical analyses, we determined that suicide attempts (p= 0.001), presence of serious anemia (p= 0.001) and shock (p= 0.001) during admission, presence of serious cranial (p= 0.001), thorax (p= 0.001) and abdominal (p= 0.001) injury, femoral artery injury (p= 0.001), multiple blood transfusion (p= 0.009),, GCS 0-7, GCS 8-12 (p= 0.001) and low RTS (p= 0.001) were significant factors affecting mortality. Conclusion: Multivariate analysis showed that serious anemia during admission, serious cranial injury, serious abdominal injury and low RTS were independently significant in predicting mortality (p< 0.05).Öğe Factors effecting mortality in patients with gunshot injuries(2009) Eriş, Savaş; Güloğlu, Cahfer; Orak, Murat; Aldemir, Mustafa; Al, BehçetAmaç: Bu çalışmada birden fazla organda silah yaralanmasına maruz kalan hastalarda mortalitede etkili faktörleri tespit etmeyi amaçladık.Metot: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Kliniğine Ocak 2000 ile Aralık 2004 arasında ASY nedeniyle başvuran 714 hastanın kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Sağ kalanlar ve ölenler arasında mortalite üzerine etkisi olabileceğini düşündüğümüz; ileri yaş, cinsiyet, öz kıyım amaçlı olması, uzun namlulu silahla yaralanma, saçma atan silahlarla yaralanma, yakın atış, gecikmiş başvuru zamanı, başvuruda derin anemi ve şok varlığı, ateşli silah giriş sayısı ?4 olması, yaralanma bölgeleri, ciddi kafa, toraks ve batın yaralanmasının olması, ekstremite vasküler yaralanması, multiple kan transfüzyonu yapılması, GKS, RTS ve PATİ değerleri analiz edildi.Bulgular: Ünivariete istatistiksel analizler neticesinde; öz kıyım amaçlı yaralanma (p=0.001), başvuruda derin anemi (p=0.001) ve şok varlığı (p=0.001), ciddi kafa yalanması (p=0.001), ciddi toraks yaralanması (p=0.001) ve ciddi batın yaralanmasının olması (p=0.001), femoral arter yaralanması (p=0.001), multiple kan transfüzyonu (p=0.009), GKS'nın 0-7 ve 8-12 olması (p=0.001) ve düşük RTS skoru (p=0.001)'nun mortalite üzerinde anlamlı etkisinin olduğunu tespit ettik.Sonuç: Multivarite analiz sonucunda; başvuruda derin anemi varlığı, ciddi kafa travması varlığı, ciddi batın travması olması ve düşük RTS skoru mortaliteyi etkileyen en önemli bağımsız değişkenler olarak bulundu (p<0.05).Öğe Factors influencing mortality in pediatric trauma patients(2012) Taş, Mahmut; Orak, Murat; Aldemir, Mustafa; Güloğlu, Cahfer; Üstündağ, MehmetAmaç: Çalışmamızda pediatrik yaş grubundaki travmalı hastalarda mortalite üzerine etkilerinin olabileceğini düşündüğümüz faktörleri araştırdık. Gereç ve Yöntemler: Mart 2003 ile Aralık 2006 arasında Güneydoğu Anadolu bölgesinde yüksekten düşme, yanık, kesici delici alet yaralanması, ateşli silah yaralanması, araç içi ve araç dışı trafik kazası nedeniyle Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisimize başvuran pediatrik yaş grubundaki (0-15 yaş) hastalara ait veri geriye dönük olarak analiz edildi ve ardışık olarak çalışmaya alındı. Hastalar sağ kalanlar grup 1 ve ölenler grup 2 olmak üzere iki gruba ayrıldı. Bulgular: Çalışmaya alınan 1658 hastanın %70.5’i (n=1169) erkek, %29.5’i (n=489) kadındı. Travmaya maruz kalan 1658 hastanın 107’i (%6.46) ex oldu. Ortalama yaş ex grubunda 6.75±0.397 (0-15), sağ kalan grupta ise 7.00±0.99 (0-15) idi. Düşük RTS skoru [OR(Odds Ratio)=1.565, CI=1.297-1.889, p<0.05], yüksekten düşme (OR= 0.637, CI=0.408-0.995, p<0.05),geç başvuru (OR=2.035, CI=1.267-3.267, p<0.05) ve medikal tedavi (OR=0.451, CI=0.273-0.744, P<0.05) travmalı hastalarda mortalite üzerinde etkili faktörler olarak bulundu. Sonuç: Yüksekten düşme, batın ve toraks yaralanması, başvuru anında düşük İSS, RTS, PTS, TRİSS’ e değeri ve geç başvuru olması pediatrik travmalı hastalarda mortalite üzerinde etkili faktörlerdir.Öğe Factors Influencing Mortality in Pediatric Trauma Patients(Emergency Medicine Physicians Assoc Turkey, 2012) Tas, Mahmut; Guloglu, Cahfer; Orak, Murat; Ustundag, Mehmet; Aldemir, MustafaObjective: In our study, we aimed to research the factors we thought might be affect mortality in a pediatric age group (0-15 y) with multiple trauma. Materials and Methods: In our study of 1658 pediatric patients suffering from falling events, burns, cutting and perforating instrument injuries, gunshot injuries and vehicle accidents admitted to Dicle University. hospital ED between March 2003 and December 2006 were analyzed and included to the study consecutively. The patients were divided in two groups, the patients who survived were in group 1, and the patients who died were in group 2. Results: Of the 1658 patients, 70.5% (n= 1169) were male, 29.5% (n=489) were female and 107 patient died (6.46 %). Mean age was 6.75+-0.397 in group 2 (who died) and 7.00+-0.99 in group 1, (survived). Low RTS score (OR (odds ratio)= 1.565, CI=1.297-1.889, p<0.05). Falling down from height OR=0.637, CI=0.408- 0.995, p<0.05), postulated admission (OR=2.035 CI=1.267-3.267, p<0.05) and medical treatment (OR=0.451, CI=0.273-0.744, p<0.05) were found to be the effective factors in pediatric patients with multiple trauma. Conclusion: The falling events, abdominal and thoracic trauma with low ISS, RTS, TRISS and postulated admission to ED are the factors that affect the mortality in pediatric trauma patients.Öğe Factors that effect on complication development while inserting central venous catheter(Elsevier Science Bv, 2006) Orak, Murat; Ustundag, Mehmet; Guloglu, Cahfer; Aldemir, Mustafa; Dogan, HalilObjectives: Knowledge of factors that effect the development of complications while inserting a central venous catheter can lead to interventions which can lead to decreased rates of complications. In this study we evaluate the factors that effect the development of complications during central venous catheter insertion. Materials and Methods: 325 patients (179 males (% 55.1), 146 females (% 44.9)) who had central venous catheters inserted in Dicle University hospital emergency department between June 2005 and May 2006 were enrolled in this study. The effect of age, gender, reason for central venous catheter insertion, diameter of the catheter, the initial insertion site, the number of attempts for inserting the catheter, the time of day when the catheterwas inserted and the level of training of the physician on development of complications was studies. Chisquare test was used for categorical variables and the t test for continuous variables in statistical analysis. Results: Complications developed in 12% (n=39) patients. Of patients with complications, 56.4% (n=22) were male and 43.6% (n=17) female. No significant statistical relationship was detected between complication development and age, gender, reason of central venous catheter insertion, diameter of the catheter, the insertionsite, the time of day when the catheter was inserted, or the level of training of the physician (p>0.05). Patients in whom the initial insertion site was infraclavicular (42.6%) had a statistically significant higher rate of complications (p=0.036). Patients who had three or more attempts for catheterization (26.5%) also had statistically significant increase in the rate of complications (p<0.0001). Conclusion: The infraclavicular approach and three or more attempts at CVP catheter insertion arerelated to complicationst.Öğe Genel cerrahi yoğun bakım ünitesinde deliryum sebebleri, prevelansı ve sonuçları(2018) Aldemir, Mustafa; Keleş, Celalettin1 ocak 1996 ile 1 ocak 1997 arası bir yıllık süre zarfında, kliniğimize değişik tanılarla başvuran 818 hasta deliryum açısından prospektif çalışma protokolüne alındı. Deliryum grubu(n=90) ve kontrol grubu(Nondeliryum grubu, n=728) ele alındı. Deliryum prevalansı %11 bulundu. Deliryum gelişen hastaların ; 56(%62.2)'si erkek, 34(%37.8)'ü kadın, gelişmeyen hastaların ; 414(%56.9)'ü erkek, 314(%43.1)'ü kadın idi. Cinsiyet açısından aralarında anlamlı fark bulunamadı(X2=0.94 p=0.332). Deliryum gelişenlerin yaş ortalaması 47.57±19.89, gelişmeyenlerin yaş ortalaması 39.88±17.07 bulundu(t=3.92 p=0.000). Acil vakalarda deliryum daha sık izlendi(X2=37.91 pO.0000). Ortalama hastanede yatış süresi 15.64±1 6.52(1 -105) gün idi. Tıkanma ikterlerinde; %51.7, fistüllerde %50, ateşli silah yaralanmalarında %22.9, kunt batın travmalarında %35.3, sigmoid kolon torsiyonlarında %50, nekrotizan faciitlerde %50, üst GİS kanamalarında %60 oranında deliryum görüldü. Deliryumlu hastaların %63.7'sinde elektrolit imbalansı, %78.9'unda respiratuar hastalık, %41.1'inde azotemi, %44.4'ünde anemi, %43.3'ünde hipoalbüminemi, %76.7'sinde hipotansiyon, %73.3'ünde ateş/hipotermi, %38.9'unda metabolik asidoz etyolojik faktörler olarak tesbit edildi. Hastaların; %67.8'inde hiperaktif tip, %32.2'sinde hipoaktif " tip psikomotor aktivite tesbit edildi. Hastaların %31'ine sebebe yönelik tedavi ve diazepam, %13.3'üne sebebe yönelik tedavi ve haloperidol, %55.6'sınada sadece sebebe yönelik tedavi uygulandı. Deliryumlu grupta mortalite oranı %58.9 iken, nondeliryum grubunda mortalite oranı %0.3 bulundu(X2=438.78 p<0.0000). Sonuç olarak; deliryumun multipl etyolojik faktörlerinin olduğu, acil vakalarda deliryum sıklığının daha fazla olduğu (p<0.0000), morbidite ve hospitalizasyon süresini arttırdığı ve deliryum gelişenlerde mortalitenin daha yüksek olduğu kanaatine varıldı.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »