Yazar "Çakmak, Alpay" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akrodermatitis enteropatika(Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1998) Söker, Murat; Yıldırım, İdris; Yaramış, Ahmet; Çakmak, Alpay; Haspolat, Yusuf Kenan; Kara, İsmail H.; Yaldız, MehmetAkrodermatitis entorpatika ciddi gastrointestinal ve akral cilt lezyonlarına yol açması nedeniyle bu şekilde isimlendirilmiş olan, çinko metabolizmasını etkileyen kalıtsal bir bozukluktur. Bu makalede, akrodermatitis enteropatika teşhisi konan 5 yaşındaki bir hastanın klinik ve laboratuar bulgularını sunduk.Öğe Beta talasemi intermedia’lı hastalarda rekombinant eritropoietin tedavisi(Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1998) Söker, Murat; Haspolat, Yusuf Kenan; Gürkan, Fuat; Çakmak, Alpay; Yaramış, AhmetBeta talasemili hastalarda hemosiderozis ve/veya demir yüklenmesi gibi transfüzyon sıklığına bağlı komplikasyonları azaltmak, dolayısıyla talasemili hastaların yaşam kalitesini arttırmak amacıyla çeşitli tedavi yöntemleri hayvan modelleri ve küçük β-Talasemi gruplarında uygulanmaktadır. Bu tedavi yöntemlerinden birisi de rekombinan eritropoietin kullanımıdır. Hemoglobin düzeyini arttırarak talasemik hastaların yaşam kalitesini arttırmak amacıyla 13 β- Talasemi intermedia olgumuza 500 U/kg/gün haftada 3 kez ortalama 14.2±3 hafta süreyle subkutan rekombinan eritropoietin tedavisi uygulandı. Tedavi süresi boyunca oral 1.5 mg/kg/gün elementer demir desteği yapıldı. Tedavi süresi içinde 2 vakaya eritrosit transfüzyonu yapıldı. Hastalarımız tedavi süresince ve sonrasında Hemoglobin (hb), hemotokrit (hct), retikülosit, hemoglobin F (hbF), ferritin ve eritrosit indeksleri açısından takip edildi. Tedavi peryodu içinde hemoglobin düzeylerinde (1.9 ± 0.8 gr/dl) ve yaşam kalitesinde görülen artış, tedavinin kesilmesi ile ortadan kalktı. Sonuçlar literatür bilgileri ışığında değerlendirildi.Öğe İnsülin bağımlı diabetes mellitusda myokard fonksiyon değişikliklerinin ekokardiografi ile değerlendirilmesi(Bilimsel Tıp Yayınevi, 1998) Söker, Murat; Elevli, Murat; Kılınç, Metin; Kervancıoğlu, Mehmet; Çakmak, Alpay; Gürkan, Fuat; Yaramış, Ahmet; Haspolat, Yusuf Kenanİnsülin bağımlı (tip 1) diyabetes mellituslu (DM) olgularda, kardiyomyopatinin öncül bulgusu olan sol ventrikül diyastolik disfonksiyonun belirlenmesi, hastaların gelecekteki kardiak patolojileri için erken tanı olanağı sağlayabilmektedir. Çalışmamızda tip 1 DM'lu hastalarda sol ventrikül morfolojik, sistolik ve diyastolik fonksiyonların? değerlendirmeyi amaçladık.Öğe Komplike olmayan primer monosemptomatik enürezis noktürna'da davranış terapisi ve intranasal desmopressin tedavisinin değerlendirilmesi(Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1999) Söker, Murat; Çakmak, Alpay; Haspolat, Yusuf Kenan; Gürkan, Fuat; Yaramış, Ahmet60 çalışmada Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Polikliniğine enürezis nokturna şikayeti ile başvuran olgularda davranış terapisi ve desmopressin tedavisinin etkinliği değerlendirildi. Enüretik şikayet ile ilk başvuran 54 olgudan 17'si çeşitli nedenlerden ötürü çalışma dışında bırakıldı. Primer monosemptomatik enürezis nokturnalı 27 olgu çalışma grubunu, 10'u kontrol grubunu oluşturdu. Çalışma grubumuzun yaş ortalaması 8.7±2.5 (6-16) yıl arasında idi. Olguların 277 (%77.7) erkek, altısı (%22.3) kız idi. Kontrol grubundaki olguların yaş ortalaması ise 7.3±1.6 yıl olup , yedisi (%70) erkek, üçü (%30) kız idi Primer monosemptomatik enürezis nokturnalı 27 olgumuza önce davranış terapisi uygulandı ve takip süresince ortalama kuru kalma oranı %46.9 olarak tespit edildi. Olgulardan 4'ü (%14.8) tam olarak düzeldi. Davranış terapisi ile tam düzelmeyen 23 olguya intranasal desmopressin tedavisi uygulandı. Olguların 11'i (%47.8) tam cevap, 11'i (%47.8) kısmi cevap, biri (%4.3) cevapsız olarak değerlendirildi . intranasal desmopressin tedavisi uygulanan 23 olgumuzda ortalama tedavi başarı yüzdesi %79.6 olarak tespit edildi. Olguların ilk başvurdukları dönem ile davranış terapisi ve desmopressin tedavisi uygulanan dönemdeki kuru gece sayısındaki artma istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.0001).Kontrol grubu ile davranış terapisi ve desmopressin tedavisi alan olgularımız enüretik atak sayısındaki azalmaya göre ayrı ayrı karşılaştırıldığında, davranış terapisi ve dezmopressin tedavisi alan olguların enüretik atak sıklığındaki azalma kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05,p<0.0001): Davranış terapisi dönemindeki haftalık gece altını ıslatma sayısı ile desmopressin tedavisi sırasındaki haftalık gece altını ıslatma sayısındaki azalma karşılaştırıldığında, aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu(p<0.0001). Desmopressin nazal spreyi olguların iyi tolere ettikleri ve cevapsız bir olguda (%4.3) gelişen rinit dışında her hangi bir yan etkinin ortaya çıkmadığı görüldü. Bulgularımız literatür bilgilen ışığında değerlendirildi.Öğe Komplike olmayan primer monosemptomatik Enürezis Noktürna'da davranış terapisi ve intranazal desmopressin tedavisinin değerlendirilmesi(2018) Çakmak, Alpay; Haspolat, KenanDicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Polikliniğine nokturnal enürezis şikayeti ile başvuran 54 poliklinik hastası değerlendirildi. Enüretik 54 olgudan 10'u kontrol gurubu olarak ayrıldı. Olgulardan 17'si çalışma dışında kaldı. Çalışma primer monosemptomatik enürezis nokturnalı 27 olgu ile yapıldı. Çalışma kapsamındaki olguların yaş ortalaması 6-16 arasında değişmekte olup ortalama yaş 8.7±2.5 idi. Olguların 2 İM (%77.7) erkek, 6M*ı (%22.3) kızdı. Erkek/Kız oranı(21/6) 3.5 idi. Hiç tedavi başlanmayan kontrol gurubundaki olguların yaş ortalaması 7.3±1.6 idi. Olguların 7*si (%70) erkek, 3Mi (%30) kızdı. Erkek/Kız oranı(7/3) 2.3 idi. Çalışmada davranış terapisi ve dezmopressin tedavisi alan olgular tedavi verilmeyen kontrol gurubu ile karşılaştırıldı. Davranış tedavisi uyguladığımız 27 primer monosemptomatik enürezis nokturnalı olgunun takip süresince ortalama kuru kalma oranı %46.9 olarak tespit edildi. Olgulardan 4 Ma (%14.8) tam düzeldi. Davranış terapisi ile tam düzelmeyen 23 olguya ilaç tedavisi başlandı. Dezmopressin tedavisi uygulanan 23 olgunun ortalama tedavi başarı yüzdesi %79.6 alarak tespit edildi. 23 olgudan HM (%47.8) tam cevaplı ve 11 olgu ise (%47.8) kısmi cevaplı idi. Olguların ilk başvurdukları dönem ile davranış terapisi ve dezmopressin tedavisi uygulanan dönemdeki kuru gece sayısındaki artma istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Kontrol gurubu ile davranış terapisi ve dezmopressin tedavisi alan olguların enüretik atak sayısındaki azalma karşılaştırıldığında, davranış terapisi ve dezmopressin tedavisi alan olguların enüretik atak sıklığındaki azalma istatistiksel olarak anlamlı tespit edildi. Çalışma ile primer monosemptomatik enürezis nokturnalı olgularda, öncelikle davranış terapisinin uygulanması eğer bunda başarılı olunmazsa dezmopressin uygulamanın yararlı olacağı düşünüldü.Öğe Konjenital hipotiroidili 34 olgunun tanı sırasındaki semptom ve bulguları(Ekin Yayıncılık, 1997) Yaramış, Ahmet; Söker, Murat; Gürkan, Fuat; Çakmak, Alpay; Haspolat, Yusuf KenanPediatrik Endokrinoloji Bilim Dalında 1991-1995 yılları arasında izlenen 34 konjenital hipotiroidi olgusunun ilk başvuru anındaki semptom ve bulgularının tanı yaşlarına göre dağılımı retrospektif olarak incelendi. Olguların ortalama tanı yaşı 14.79 ay bulundu. Yedi olguda (%20.5) guatröz aile anemnezi, 10'unda (%29.4) ise 1. dereceden akraba evliliği anemnezi vardı. En sık görülen semptomlar büyümeme, ses kalınlığı ve dil büyüklüğü, en sık bulgular ise büyük dil ve kaba yüzdü. Bu çalışmada tanı yaşının ileri oluşuna ve tedaviye geç başlanmasına dikkat çekilerek, yenidoğan hipotiroidi tarama programının uygulanmasının önemi vurgulandı.Öğe Prolidase activity and oxidative status in patients with thalassemia major(Wiley, 2010) Çakmak, Alpay; Söker, Murat; Koç, Ahmet; Aksoy, Nurten; 0000-0001-8463-2723Aim: Prolidase is a specific imidodipepticlase involved in collagen degradation. The increase in the enzyme activity is believed to be correlated with the increased intensity of collagen degradation. The study aimed to evaluate the relationship between prolidase activity and oxidative status in patients with thalassemia major. Methods: Comparison was made between 87 patients diagnosed with thalassemia major and 33 healthy children of similar age and gender. Mean age of the subjects was 7.5 +/- 4.3 years in the group of patients with thalassemia major and 8.9 +/- 3.1 years in the control group. Serum prolidase activity was measured spectrophotometrically. Oxidative status was determined using total oxidant status (TOS), total antioxidant capacity (TAC), and oxidative stress index (OSI) measurement. Results: Prolidase activity was significantly increased in patients with thalassemia major (53.7 +/- 8.7U/l) compared to the control group (49.2 +/- 7.2 U/l, P<0.001). TOS was significantly increased in the patient group (5.31 +/- 3.14 mmol H2O2 equiv./l) compared to the control group (3.49 +/- 2.98 mmol H2O2 equiv./l) and the OSI was also significantly increased in the patient group (3.86 +/- 3.28 arbitrary unit) compared to the control group (2.53 +/- 2.70 arbitrary unit) (P<0.0001 and P<0.001, respectively), while there were no significant differences between the patient (1.61 +/- 0.30 mu mol Trolox equiv./l) and control (1.64 +/- 0.33 mu mol Trolox equiv./l) groups with respect to TAC. Conclusion: Significant increases in prolidase activity in patients with thalassemia major may constitute a key parameter in demonstrating a disorder of the collagen metabolism.Öğe Tüberküloz menenjit olgularında radyonüklid ventrikülosisternografinin yeri ve önemi(1998) Söker, Murat; Elevli, Murat; Özbek, Nuri; Gürkan, Fuat; Çakmak, Alpay; Yaramış, AhmetKlinik ve laboratuvar bulguları ışığında tüberküloz menenjit tanısı konan ll'i erkek (%47), 12'si kız (%53) toplam 23 olgu değerlendirildi. Yaşlan bir ile 14 yıl arasında olan (yaş ört. 5±0.4) olguların dördünde (%17) milier tüberküloz mevcut olup , 14'ü (%60) klinik olarak evre II, dokuzu (%40) evre III idi. Bu araştırmada olguların kraniyal tomografi ve ventrikülosisternografi bulguları arasında korelasyon olup olmadığı araştırıldı ve olguların tümünde gözlenen hidrosefalinin tanı ve tedavisinin yönlendirilmesinde bu iki yöntemin yeri tartışıldı.