Sosyal Bilimleri Enstitüsü Tezler

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1588
  • Öğe
    İslâm hukukunda hâkimin takdir yetkisi
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Sanır, Yunus; Taş, Aydın
    Hukuk, toplu halde yaşayan insanların sosyal hayatını düzenler. İnsanlar arasındaki uyuşmazlıkları çözen ve bu faaliyeti devletin gücü ile hâkimler aracılığıyla yapan bir ilim dalıdır. Kanunların tüm olayları kapsamadığı kabul edilen bir gerçektir. Hâkimler karşılaştığı davaları sonuca ulaştırmak zorundadır. Fakat karşılaşılan her uyuşmazlık için kanunda hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda hâkim kanun içi boşluğu hak ve nısfete uygun olarak doldurarak, kanun dışı boşluk bulunması durumunda ise kanun koyucu gibi davranıp uyuşmazlığı çözecektir. Beşerî hukukta kavramlaşan takdir yetkisinin İslâm hukukunda varlığı ve mahiyetini ortaya koymayı hedeflediğimiz bu çalışmada, İslâmî müktesebatımızdaki fıkıh, hadis ve tefsir gibi klasik kaynakların yanı sıra beşerî hukuk metinlerinden ve uygulamanın zikredildiği şer'iyye sicillerden de faydalanılmıştır. Üç bölümden oluşan çalışmamızın giriş kısmında konunun ehemmiyetine, kaynaklarına ve önceki çalışmaların incelenmesine yer verilmiştir. Birinci bölümde takdir yetkisi ve ilgili kavramlar incelendikten sonra tarihsel süreç izah edilerek bölüm sonlandırılmıştır. İkinci bölümde uyuşmazlığın görüşüldüğü dava süreci ele alınmıştır. Muhâkeme usulünün işlendiği bu bölümde İslâm hukukunun bu aşamada hâkime tanıdığı takdir yetkisi, mümkün olduğu kadar mezhepler arası ihtilaflara da başvurularak Türk hukuku ile karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise ceza ve aile hukukunda bulunan takdir yetkisi de bu usule uygun olarak incelenmiştir. İlaveten şer'iyye sicillerden uygulama örnekleri verilerek mukayeseli bir çalışma ortaya konulmuştur. Zira takdir yetkisinin varlığı, yargılama esnasındaki uygulamalarla ispatlanmaktadır. Sonuç olarak beşerî hukukta var olan takdir yetkisinin aslında İslâm hukukunda daha kapsamlı olarak yer aldığı ortaya konulmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Rıfat Baba Dîvânı (İnceleme-metin-dil içi çeviri)
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Özkan, Mehmet Sadık; Sarıçiçek, Ramazan
    Klâsik Türk edebiyatında şairlerin şiirlerini topladıkları defterlere "Dîvân" adı verilmiştir. Tarih boyunca yazılan divanlardan biri de inceleme fırsatı bulduğumuz 19. asırda yaşayan Adıyamanlı Rıfat Baba'nın Dîvân'ıdır. Bu çalışma, Rıfat Baba ve Dîvân'ını tanıtmak amacıyla hazırlanmıştır. Bu hususta sanatçının şiir ve dünya görüşü, ele aldığı konular, kullandığı dil özellikleri, yaşadığı muhit olan Adıyaman çerçevesinde incelendi; şiirlerin kültürel ve sanatsal değerleri saptanmaya çalışıldı. Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde şairin hayatı, sanat görüşü, eserleri tanıtılmaya çalışıldı ve söz konusu eserin müstensihi ve musahhihi üzerinde duruldu. İkinci bölümde eserin muhteva incelemesi yapıldı. Üçüncü bölümde ise eserin aktarılmasında izlenen yöntemler sıralandı, çalışmamızın asıl konusunu oluşturan ve 186 sayfadan oluşan Rıfat Baba Dîvânı transkribe edilerek dil içi çevirileriyle birlikte verildi. Rıfat Baba Dîvânı, 19. yüzyıl Adıyaman'ıyla ilgili çok önemli kültürel, tarihî ve edebî bilgiler vermektedir. Bu çalışmada şairin duygu ve düşünce dünyasını şekillendiren kavramlar üzerinde duruldu, dönemin kültürel unsurları şiirlere yansıdığı ölçüde belirlenmeye çalışıldı.
  • Öğe
    Hekimlerin mesleki sorumluluğu
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Elçi, Gökhan; Azarkan, Necat
    Hekimlik mesleğinin temel unsurunun insan olması, bu mesleğin geçmişinin çok eskilere dayanmasını sağlamaktadır. Tıp biliminin uygulayıcısı olan hekimlerin görevi, hastalıkları teşhis ve tedavi etmektir. Hekim, hastasını yeniden eski sağlığına kavuşturmak için çeşitli tıbbi müdahalelerde bulunur. Tıbbi müdahalenin amacı hastasının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu, tıbbi açıdan zamanında gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedavi yöntemini de gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Bu durum da hekimin sorumluluğunu ortaya koymaktadır. Hekimlik mesleği gibi hekimin mesleki sorumluluğunun da kökeni çok eskilere dayanmakta olup bu çalışmamızda özellikle günümüz mevzuatı ve Yargıtay kararları eşliğinde hekimlerin mesleki sorumluluğunu ortaya çıkran hukuki durumlar, hukuki statüleri, şartları ve hukuki neticeleri detaylıca incelenmiştir. Özellikle tıbbi hatalı müdaheleye karşı Yargıtay'ın hangi bakış açısına sahip olduğunu kararları doğrultusunda incelediğimiz tezimizin son kısımda ülkemizde diğer mevzuat hükümlerine göre çok yeni sayılacak zorunlu mesleki sorumluluk sigortasına da değinilmiştir.
  • Öğe
    Kur'ân-ı Kerim'de mü'min adam kıssası
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Demir, Sait; Çelik, Muhammed
    İslâm dininin temel kaynağı olan Kur'ân-ı Kerim, pek çok vesileyle insanları hakikate davet etmektedir. İnsanların akıllarının yanında duygularına da hitap etmek suretiyle onları doğru yola çağırmaktadır. Kur'ân'ın bu iknâ ve irşat mekanizmalarından biri de tarihte yaşanmış ibretâmiz hadiselerdir. Bundan dolayı Kur'ân-ı Kerim'de pek çok peygamber ve kavmin kıssaları yer almaktadır. Bütün bu kıssaların yegâne gayesi, Kur'ân-ı Kerim'in indiriliş maksadına hizmettir. Bu itibarla Kur'ân kıssalarında insanlar için sayısız mesajların olduğu görülmektedir. Bu kıssalardan biri Mü'min/Ğâfir Sûresi 40/23-46 âyetlerinde yer alan Mü'min Adam kıssasıdır. Kur'ân'da yer alan peygamber kıssalarının çoğu önceki semavi kitaplarda yer almasına rağmen, Mü'min Adam kıssası Kur'ân-ı Kerim dışında hiçbir kutsal kitapta geçmemektedir. Dolayısıyla bu kıssanın ana kaynağı Kur'ân-ı Kerim'dir. Mü'min Adam kıssasında, Firavun ailesine mensup Mü'min Adam'ın, Firavun'un zulmüne karşı İslam, Tevhid ve Hz. Mûsâ için verdiği mücadele anlatılmaktadır. Firavun'un çaresizlik psikolojisiyle "Beni bırakın da Mûsâ'yı öldüreyim…" (el-Mü'min, 40/26) tutumuna karşı Mü'min Adam, bir insanın, "Rabbim Allah'tır?" dediği için öldürülemeyeceği gerekçesiyle en kritik anda, sürece müdahele etmiş, alenen hakkı müdafaaya başlatmıştır. Bu maksatla Mü'min Adam, kavmini hikmetle düşünmeye davet etmiş, öğüt ve nasihatleriyle doğru yola çağırmıştır. Bunu gerçekleştirmek için akla, muhakemeye ve duygulara hitap etmiştir. Bu etkili hitap, yerini bulmuş; Firavun o anda iman etmese de maksadına ulaşamamış ve Hz. Mûsa (a.s)'a zarar verememiştir. Allah, onu kavminin her türlü kötülüğünden muhafaza ederek sabır ve samimiyetle mücadelesinde yalnız bırakmamıştır. Yirmi küsür âyetten oluşan bu kıssa, ana konularının tamamını ihtiva etmesi açısından adeta veciz bir Kur'ân-ı Kerim'dir.
  • Öğe
    Xebatên şanoya kurdî lı Batmanê dı çarçoveya têkılîyên cıvakî, çandî û polîtîk da
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Uğurlu, Ahmet; Tanrıverdi, Hasan
    Son yıllarda Batman'da kültür sanat çerçevesinde yapılan teatral çalışmalar tezimizin çalışma konusudur. Kültür, sanat ve edebiyat odaklı yapılan çalışmada konunun mekânsal ve sosyolojik zemini de irdelendi. Kentleşme konusunda çok yeni olan Batman şehri pek çok alanda spesifik yönlerinin olması ve ön plana çıkmasıyla beraber tiyatro etkinliklerinin artışı ve tiyatro gruplarının sayısı ve görünürlüğüyle de dikkat çekici olmuştur. Bu kentte yapılan kültür sanat faaliyetleri Kürtlerin genel sosyo politik durumundan nasibini almış olup etkilense de dikkat çekici ve görünür bir şekilde bu kentte son yıllarda çok yoğun teatral etkinliklerin yapıldığı özellikle de niceliksel olarak diğer kürt yerleşim bölgelerine göre daha görünür, belirgin ve dikkat çekici bir artışla tiyatro grupları varlık göstermekte, oyunlar sergilemekte ve devamlılık göstermektedirler.Toplumsal, Kültürel ve Politik İlişkiler Bağlamında Batmanda Kürtçe Tiyatro Çalışmaları isimli bu tez çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Kürt tiyatrosunun başlangıcı ve gelişim süreci üzerine genel bir panorama verilip incelendi. Tarihçesi kronolojik olarak ve Kürtlerin yaşadığı parçalara ve coğrafyalara göre araştırıldı. Bu bölümün devamında 1990lı yıllardan bu yana Türkiye'de faaliyet gösteren ve oyunları Kürtçe yazıp, çevirip oynayan Kürt tiyatro gruplarını inceledik. İkinci bölümde de batmanda faaliyet gösteren ve çalışmalarını Kürtçe yapıp oynayan tiyatro grupları ile batmanın bu anlamda ön plana çıkmasının nedenleri ele alındı. Buna bağlı olarak kentteki Kürtçe tiyatro gruplarının isimleri kronolojik olarak verilerek yapılan ve yazılan oyunların isimleri ve detaylı bilgileri oyuncu ve yönetmenlerle soru cevap şeklinde yapılan görüşme formuyla tespit edilip incelenerek yazıldı. Üçünü bölümde ise yönetmen ve dramaturg Mîrza Metin tarafından yazılan ve orijinal bir Kürtçe tekst olan 'Kargalar' isimli tiyatro metni detaylı bir şekilde analiz edilerek incelendi. Bu tez çalışmasının sonunda tespit edilip görüldü ki batmanın pek çok alanda olduğu gibi kültür sanat alanında da ve özellikle tiyatro faaliyetlerinde çevresine göre ön plana çıktığı bunun da temelinde sosyolojik, kültürel, toplumsal, ekonomik ve ulusal sebeplerin olduğu görülmüştür. Batman kenti sosyolojik ve kültürel yapısıyla Kürt dili ve kültürünün egemen ve dominant yapısından kaynaklı kentteki Kürtçe kültür sanat faaliyetlerine ve özellikle de Kürtçe tiyatro çalışmalarının gelişmesine zemin oluşturmuştur.
  • Öğe
    Ceza muhakemesi hukukunda ifade alma
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Kanaş, Ernil; Sevük, Handan Yokuş
    Ceza muhakemesi hukuku, suç ve ceza arasındaki ilişkileri düzenleyerek toplumsal düzenin ve bireysel hakların korunmasını sağlayan, adaletin tecelli etmesi açısından bir dizi ayrıntılı ve sistematik aşamayı içeren dinamik bir hukuk dalıdır. Bu canlı yapının faaliyete başlaması, ilerlemesi ve sonuçlanması ancak delillerin yarattığı şüphenin ışığıyla mümkündür. Delil toplama ve değerlendirme usulleriyle yargı sürecine katılan kişilerin hak ve yetkilerini düzenleyen ceza muhakemesi hukukunda ifade alma işlemi, adaletin karmaşık dokusunun kadim ve ayrılmaz bir parçası olarak varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Suçun aydınlatılması, suçla ilişkilendirilen bireyin hakikat arayışındaki haklarının korunması ifade alma işlemi için temel işlevlerdir. Çalışmamız ifade almanın ceza muhakemesi hukukundaki yerine, işleyişine, esaslarına ve delil olarak yansıttığı hukuki fotoğrafa yöneliktir. Bu amaçla ceza muhakeme hukukundaki temel kavramlar ve ilkeler, ifade alma işleminin pratikteki tezahürü, şüpheli hakları karşısındaki ilerleyişi ve burada yaşanan aksaklıklar ile çözüm önerileri tartışılmış; yasak ifade alma ve sorgu yöntemleri ile buna bağlanan hukuki karşılıklar, yargısal kararlar ve öğretideki görüşler ışığında ortaya konmaya çalışılmış, ifade almanın delil değeri ve delil yasakları kapsamında değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu açıdan, çalışmanın hem teorik bilgi birikimine katkı sağlaması hem de uygulamadaki sorunlara çözüm önerileri getirmesi hedeflenmiştir. Şüphelinin suçla ilgili yetkili görevlilerce dinlenilmesi faaliyeti olarak tanımlanan ifade almanın usul ve esasları, sorguyla birlikte 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nu m. 145 ve m. 147'de düzenlenmiştir. Yasak ifade alma ve sorgu usulleri ve buna bağlanan sonuçlar da m. 148'de yer almaktadır.
  • Öğe
    Râşid halifeler dönemi cami ve camilerin çoklu fonksiyonu
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Ulu, Mehmet; Saylık, Mutlu
    Râşid Halifeler zamanında, genel olarak cami ve mescitler ile ilgili Hz. Peygamber'in sünneti takip edilmiştir fakat ihtiyaç halinde Kur'an ve sünnetin ruhuna aykırı olmayacak şekilde bazı değişikliler de yapılmıştır. Bu değişiklikler hem mimari hem de işlevsel yönden olmuştur. Bu dönemde Müslümanların ibadetlerini icra etmelerinin yanında aynı zamanda eğitim ve idare merkezi olan Mescid-i Nebevi cemaate yetersiz gelince, genişletilmiş ve ilk defa zeminine çakıl taşları döşenip hasır veya keçe serilmiştir. İçinde Kâbe'nin bulunduğu Mescid-i Haram'ın çevre duvarı da ilk defa Râşid Halifeler zamanında yapılmıştır. Râşid Halifeler Döneminde var olan camilerin restore edilip genişletilmesinin yanında birçok şehirde yeni camiler de inşa edilmiştir. Mekke ile Medine'den sonra Müslümanların üçüncü ziyaret mekânı olarak kabul edilen Mescid-i Aksâ Râşid Halifeler zamanında inşa edilmiştir. Bu dönemde Kûfe, Basra, Musul ve Fustat gibi yeni kurulan şehirler cami merkezli ve her yönüyle cami odaklı kurulmuştur. Râşid Halifeler döneminde Irak, Filistin, Suriye, Mısır, Cezire, Azarbaycan, İran, Horasan vb. fethedilen yeni bölgelerde, sayıları binlerle ifade edilen cami ve mescitler inşa edilmiştir. Râşid Halifeler döneminde önceden var olan ve yeni inşa edilen camiler önemli fonksiyonlar icra etmişlerdir. Bu dönemde camiler ibadi, eğitsel, siyasi, idari, mali, adli, sosyal, kültürel vb. birçok alanda işlev görmüştür. Camilerde namazların cemaatle kılınması ile birlikte ders halkaları da oluşturulmuş ve eğitim öğretim faaliyetleri yürütülmüştür. Ayrıca siyasi, askeri, idari, adli ve mali işler camilerde icra edilmiş ve camiler birer hükümet merkezi gibi iş görmüştür. Etrafında kurulan çarşı ve pazarlarla o dönemde yediden yetmişe her Müslümanın uğrak yeri olan camiler, aynı zamanda önemli sosyal ve kültürel fonksiyonlar da icra etmişlerdir.
  • Öğe
    Lise öğrencilerinin tanrı algılarının bağlanma kuramı çerçevesinden incelenmesi
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Ezgin, Muhammet Yusuf; Kula, Tahsin
    Bağlanma teorisi, bebek ve anne arasındaki ilişki türünün hayati öneme sahip olduğu ve kişilik üzerinde kalıcı yaşam boyu süren bir etkisi olduğunu varsayar. Bağlanma teorisinde genel olarak güvenli, kararsız ve kaçıngan bağlanma olmak üzere üç ayrı bağlanma türünün olduğu görülür. Bağlanma teorisi ile Tanrı algısı incelendiğinde bu iki olgu arasında önemli bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Bu konuda iki temel hipotez ortaya atılmıştır; telafi ve ikame hipotezi. Telafi hipotezi, Kirkpatrick, ebeveynleriyle güvenli bağlanma gerçekleştiremeyen bireylerin, bu eksikliği "sevgi dolu, kişisel ve ulaşılabilir bir Tanrı'ya inanarak telafi etmeye eğilimli olduklarını belirtmiştir. İkame hipotezi, bağlanma ilişkisinin kalıcı olduğu ilk kurulan örüntülerin yaşam boyu devam ettiğini belirtmektedir. Araştırma, bağlanma kuramının lise öğrencilerinin Tanrı algısı üzerinde ne tür etkilere sahip olduğunu incelenmektedir. Diyarbakır ilinde lise öğrenimi gören 748 öğrenciye uygulanmıştır. Tanrı'ya Bağlanma Envanteri, Yetişkin Bağlanma Ölçeği, Tanrı'ya Bağlanma Ölçeği, Sosyal Karşılaştırma Ölçeği ve sosyo demografik bilgileri edinmek amacıyla kişisel bilgi formu uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar, temel varsayımımız olan ikame hipotezini doğrulamaktadır. Güvenli bağlanan bireyler, Tanrıyla güvenli, güvensiz bağlanan bireylerin ise Tanrıyla da güvensiz bir bağ kurdukları görülmüştür. Sosyo-demografik faktörlerin Tanrı'ya bağlanma üzerinde önemli bir etkisi olduğu tespit edilmiştir. Kadınların erkeklere kıyasla Tanrı'ya daha güvenli bağlandıkları belirlenmiştir. Demokratik aile tutumuna sahip bireylerin, otoriter tutum sergilenen bireylere kıyasla Tanrı ile daha güvenli bağlandıkları görüldü. Namaz kılma sıklığı arttıkça, Tanrı'ya olan güvenli bağlanma davranışları da artmaktadır. Bunun yanında, dua etmenin kaygılı ve kaçıngan bağlanma tarzlarını azalttığı ve Tanrı'ya daha güvenli bir bağlanma sağladığı ortaya çıkmıştır. Katılımcıların, dini gruplara katılım sıklığının artması ile Tanrı'ya daha güvenli bağlandıkları tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Dersa Kurdî (Kurmancî) û dramaya dahêner
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Kaynun, Merve Çoban; Kazan, Faruk
    Bu çalışmamızın temel amacı Kürtçe dil eğitimin de, ders etkinliği olarak kullanacağımız yaratıcı drama tekniğidir. Tezimizin konusu içerisinde ele alacağımız unsurlar; yaratıcı drama nedir? Yaratıcı dramanın oluşumu ve aşamaları nelerdir? Diğer bir unsur ise, yaratıcı dramanın özelliklerini belirtmektir. Konumuz çerçevesinde TürkIye'de verilen Kürtçe ders eğitimi üzerinde duracağız. Kürtçe dil eğitimin de okullarda kullanılan materyal ve malzelerden bahsedeceğiz. Bu kullanılan materyal ve malzemelerin yeterliliği üzerinde duracağız. Bunlarla beraber çalışmanın son bölümün de, MEB tarafından 5.sınıf Kürtçe (kurmanci) dersi için hazırlanmış olan kitabın konularını baz alarak, ders etkinliği amacıyla yaratıcı drma tekniğini konular ile buluşturacağız. Bu çalışma, konunun temel amacıyla beraber klasik dil öğretim teknikleri nelerdir? Bu klasik dil öğretim teknikleri ne kadar yeterlidir? gibi sorulara cevap verecektir.
  • Öğe
    Kant'ın ebedi barış fikrinin normatif etiği ile ilişkisi
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Tosun, Kendal; Özel, Nurten
    Bu çalışmanın amacı, Kant'ın ebedi barış fikrinin normatif etiği ile ilişkisini incelemektir. Ebedi barış fikri, şüphesiz bir anda çıkmamakla birlikte Kant'ın yaşadığı olaylar, içinde bulunduğu çağ, tanık olduğu savaşlar, eleştirel yaklaşımı ve ileri sürdüğü ahlak yasası, ebedi barışın olanağını sorgulamasını sağlamıştır. Barış fikrinin ilk Kant tarafından savunulmadığı bilinir; fakat Kant'ın barışı aklın ışığında nihai bir şekilde tasarlaması bakımından kendinden öncekilerden farklı bir bakış açısı sunduğu oldukça açıktır. Ebedi barışın kalıcı olması için de yasaların gereğinden hukukun gücünden söz eder ve olması gereken ile olmaması gerekenleri maddeler şeklinde sıralarken etiğin normatif etkisi bariz bir şekilde görülür. Bu çalışma ile Kant'ın normatif etiğinin ebedi barış fikri ile ilişkisi ele alınacak ve Kant'ın normatif etiğinin ebedi barış fikrini belirlediği iddia edilecektir.
  • Öğe
    Ubeydullah b. Abbas'ın hayatı ve siyasi kişiliği
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Oskan, Cansel Güzel; Öner, Abdulkerim
    Ubeydullah b. Abbas, Allah Resûlü'nün amcası Hz. Abbas'ın oğlu olup Hz. Peygamber zamanında doğmuştur. Çocukluğunda Hz. Peygamber ile vakit geçirme şerefine nail olan Ubeydullah, Hz. Peygamber'in vefatında on iki yaşında genç bir sahâbîydi. Müslüman oluşu hakkında pek bir bilgi olmamakla birlikte o ve kardeşlerinin, babaları Hz. Abbas ile birlikte İslâm'a girdiği düşünülmektedir. Ubeydullah b. Abbas, Araplar arasında cömertliği ile tanınmıştır. O, eline geçen her şeyi paylaşmayı seven ve başkalarını kendi nefsine tercih eden biriydi. Ubeydullah, sık sık kurbanlar keserek çevresindekileri doyurmuş ve ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmuştur. Bu yüzden Ubeydullah'ın cömertliği Araplar arasında zamanla darb-ı mesel haline gelmiş ve kendisine "Teyyârü'l-Furât" yani "Fırat Nehri'nin Akıntısı" lakabı verilmiştir. Ubeydullah b. Abbas, Hz. Osman'ın vefatının ardından siyaset hayatında etkin rol oynamıştır. Ubeydullah, İslâm öncesi dönemde başlayıp Allah Resûlü döneminde kısmen sükûnete eren ve Hz. Osman'nın halifeliğinin sonlarında tekrar alevlenen Emevî-Hâşimî çekişmesinde Hz. Ali'nin yanında yer almıştır. Hz. Ali'nin vefatının ardından Kûfelilerle görüşüp Hz. Hasan'a biat etmelerini sağlamıştır. Hz. Hasan'ın halifeliği zamanında Ubeydullah, ordu komutanlığına getirilmiştir. Ancak Ubeydullah'ın Hz. Hasan'ı bırakıp Muâviye'nin tarafına geçmesi, tartışmalara sebep olmuştur.
  • Öğe
    Dengbêj Bekirê Îdirî (Jîyan, sermîyan û repertuar)
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Şahin, Fatma; Kazan, Faruk
    Dengbêjlik, bir sözlü sanat biçimidir. Sanatsal yönüyle birlikte, dengbêlik kürt kültürünü, dilini ve tarihini korumuştur. Bu yönüyle önemli bir fonksiyona sahip olan bir sanattır. Bu sanat, günümüzde azalmış olsa da kalıcı olmuştur. Günümüzde halen bu sanatı icra eden dengbêjler var. Malesef, dengbêjlerin söylediği birçok kilam, yazıya geçirilmeden kaybolup gitmekte. Bu çalışma, bu amaç doğrultusunda dengbêjlik ve kilamların derlenmesini amaç edinmiş ve bu çerçevede, Dengbêj Bekirê Îdirî'nın repertuarı ile birlikte, hayatı ve tecrübelerini sunmaktadır. Dengbêj Bekrê Îdirî 1945 yılında Iğdır'ın Alut (Yüzbaşılar) köyünde dünyaya gelmiştir. Serhatlı bir dengbêjdir. Serhad Bölgesi, dengbêjlîk ve dengbêjleriyle meşhurdur. Evdalê Zeynê'den bu yana, birçok tanınan dengbêj bu bölgeden çıkmıştır. Bu özeliğiyle birlikte, bu bölgedeki söylenen kilamlar enstrümansızdır. Iğdır'lı Dengbêj Bekir ise, bu özelliğin dışına çıkmış ve kilamlarını enstrüman (mey) ile söylemiştir. Bu çalışma, giriş ile birlikte üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde kısaca kültür, sözlü kültür ve sözlü kültür içinde dengbêjlik geleneğinin rolü ve dengbêjlik geleneğinden bahsedilmiştir. Dengbêjimiz Serhat Bölgesî'nden olduğu için ilk bölümün başlığı altında, kısaca Serhat dengbêjliğinden de bahsedilmiştir. İkinci bölümde, dengbêjin hayatı ve tecrübeleri, saha araştırması metoduyla yapılan çalışma doğrultusunda elde edilen bilgiler verilmiştir. Saha çalışması sürecinde dört defa dengbêj ile görüşülmüştür. Üçüncü bölümde, Iğdır'lı Dengbêj Bekir'in kendi söylediği kılamları, hikayeleri ile birlikte yazılmıştır. Bu kılamlar bizim tarafımızdan deşifre edilmiş olup, her kılam konu ve tema bakımından değerlendirilmiştir. Sonuç olarak dengbêjin kendi söylemiş olduğu 15 kılam seçilmiş ve bu tez de verilmiştir. Bu kilamlar konu açısından beş çeşide ayrılmıştır. Sırasıyla; yas, deneyim, gönül, yiğitlik ve düğün kılamları olarak belirlenmiştir. Iğdır'lı Dengbêj Bekir'in kendi söylemiş olduğu kilamları dışında, arşivinde kendisinin doldurmuş olduğu 28 tane kaset tesbit edilmiştir. Çalışmanın sonunda, dengbêjin kendi kasetlerinde tesbit etiğimiz kılamlarından oluşan ve her biri bir sayı altında belirlenen kılamların tasnif tablosu verilmiştir. Bu kılamlar bizim tarafımızdan deşifre edilmiştir.
  • Öğe
    Plandanîna zimanê Kurdî (Kurmancî-Soranî) di mînakên korî Zanyarî Kurd û Enstîtuya Kurdî ya Parîsê da
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Ergün, Zülküf; Aslanoğlu, Osman
    Dil planlaması başat batılı dillerde görüldüğü gibi dil akademileri ile başlasa da ulus devletlerin kuruluşu ile gündeme gelir. Ortak ulusal bir dilin belirlenmesini hedefleyen dil planlaması, ulus devletlerin amaçlarına ulaşması için önemli bir yere sahiptir. Ortak ulusal dilin halk arasında yaygınlaştırılması ve ulusal amaçlara hizmet edebilmesi için de bu dillerin standartlaştırılması, sadeleştirilmesi, geliştirilmesi ve modernleştirilmesi bir zorunluluk olarak görülür. Kürt aydınları dönemin gelişmelerinin etkisi altında ilk kez İkinci Meşrutiyetten sonra bu konuya yönelir ve İstanbul'daki yayınları ile Kürt dil planlamasının temellerini atarlarlar. Osmanlı Devletinin dağılmasından sonra bu çalışmalar akamete uğrar. Yeni dönemde Kürtler beş farklı devletin sınırları içinde bölündükleri için ortak bir dil planlaması imkanından mahrum kalırlar. Bundan dolayı Kürt aydınları ve dil bilimcileri 1970 yılına kadar İstanbul'daki gibi bazı yayınlar etrafında dil planlaması çerçevesinde bazı önemli işlere imza atsalar da 1970 yılında Irak'ta kurulan Kürt Bilim Akademisi ve 1983'te Paris'te kurulan Paris Kürt Enstitüsü ile Kürt dil planlaması çalışmaları kurumsal bir veçhe kazanır ve yeni bir aşamaya geçer. Bu çalışmada öncelikle dil planlamasının arka planını, Kürt dili ile ilişkili komşu dillerin nasıl planlandıklarını ve genel olarak dil planlaması teorilerini inceledikten sonra bu temel üzerine başlangıçtan 1970 yılına kadar Kürtlerin yaşadıkları farklı ülkelerdeki Kürt dili planlaması çalışmalarını tasvir ediyoruz ve özel olarak da Kürt Bilim Akademisi ve Paris Kürt Enstitüsünün çalışmaları üzerine yoğunlaşıyoruz. Bu iki kurum kendilerinden önceki Kürt dil planlamasının devamı olarak Kürt dil planlamasını Kürtçenin iki temel lehçesi olan Kurmanci ve Sorani lehçeleri üzerine inşa ederler. Bundan dolayı Kürt Bilim Akademisi Soraniyi ve Paris Kürt Enstitüsü ise Kurmanciyi esas alır. Bu çalışma ile Kürt dil planlamasının modelini, her iki kurumun çalışmalarının tanıtılmasını ve bu iki lehçenin planlanma düzeylerini karşılaştırmayı amaçlıyoruz.
  • Öğe
    Fukahâ ve Mütekellimîn metoduna göre Ziyâde ala'n-nas ve Furû' fıkha etkisi
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Türk, Emre; Yiğit, Metin
    Bu çalışmamızda İslam hukuku alanında önemli bir yere sahip olan Ziyâde ala'n-nas ve Furû Fıkha Etkisi konularını, Fukahâ ve Mütekellimin metoduna göre derinlemesine incelemeyi amaçlamaktadır. Tez, üç bölümden oluşmakta olup, her bölümde belirli bir konu üzerinde yoğunlaşarak, bu kavramların anlaşılmasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Birinci bölümde, nesih konusunu ele alarak, bu önemli hukuki ilkenin fukahâ ve mütekellimin ekollerine göre ne anlama geldiği, tarihsel gelişimi ve fıkhi uygulamalardaki yeri detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bu çalışmamızda neshi incelememizin nedeni, usûlcüler, ziyade ala'n-nas meselesini nesih faslında işledikleri içindir; buna binaen ziyâde konusu daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır. İkinci bölümde ise, Ziyade ala'n-nas meselesi üzerine usul alimlerinin görüşleri derinlemesine ele alınmıştır. Bu bölümde, fukahâ ve mütekellimin ekollerinin bu konuya yaklaşımını ve aralarındaki farklılıkları ortaya koyarak, okuyucuya zengin bir bakış açısı sunmayı arzulanmıştır. Son olarak, üçüncü bölümde, ziyâdenin furû fıkha etkisi incelenmiştir. Bu bağlamda, ziyâde kavramının fıkhi uygulamaları üzerindeki etkilerini, fıkıh literatüründeki yansımalarını ve hukuki sonuçlarını analiz ederek, konunun pratik boyutuna ışık tutmasını gaye edindik.
  • Öğe
    İmam Buhârî'nin yaşadığı konjonktürün el-Camiu's-Sahîh'in telifine etkileri
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) İlhan, Mehmet Ata; Keleş, Ahmet
    Bu çalışma İslam toplumunda oldukça saygın ve şöhret sahibi olan imam Buhârî'nin el-Câmiu's-Sahîh'in içeriği üzerine birçok araştırma yapılmasına rağmen, konjonktürün imam Buhârî ve eserin telifine etkileri üzerine doğrudan bir araştırmanın olmaması sonucu hazırlanmıştır. Araştırma, konjonktürün Buhârî ve eserinin telifine etkileri üzerine doğrudan bir inceleme sunmaktadır. Araştırma üç bölüm şeklinde ele alınmıştır; Birinci bölümde hicri üçüncü asrın ilmi, kültürel ve sosyal yapısı başlıkları altında, Buhârî'nin yaşadığı dönemin şartları, imamın maruz kaldığı Mihne süreci ve arka planı olan Halku'l-Kur'ân meselesi incelenmiştir. İkinci bölümdeyse; Buhârî'nin ilmi kişiliği ve mezhebi başlığı altında, Buhari'nin Tefsir, Hadis, Kelam, fıkıh ve Tasavvuf alanlarında sahip olduğu ilmi vukufiyeti ve bu ilmi branşlarda takip ettiği metodoloji yöntemi araştırılmıştır. Tezin Üçüncü bölümünü oluşturan "el-Camiu's Sahîh'in telifi ve metodu" başlığındaysa Konjonktürün Buhârî'nin el-Camiu's-Sahîh'i telif etme ve bab başlıklarından fıkhi hükümler istinbat etmesine etkileri incelenmiştir. Ayrıca araştırmada, imam Buhârî'nin pratikte İslami ilimleri birleştirme amacının neden başarısız olduğu, takipçileri ve öğrencileri tarafından mezhebi, neden pratiğe dönüşmediği üzerine bir perspektif geliştirilmeye çalışılmıştır. Araştırma sonucunda Buhârî'nin eserini, hadisler vasıtasıyla kendi dönemindeki mezhebi ihtilafları gidermek, tıpkı asrı saadette olduğu gibi Hz. peygamber etrafında toplamak istemiş olduğu kanısına varılmıştır. Çalışmamızın odak noktası bu minval üzere şekillenmiştir.
  • Öğe
    Milli Eğitim Bakanlığı 8. sınıf Kurdî/Kurmancî kitabında kullanılan başlıca dil öğretim yöntemleri
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Gürel, Mehmet Ali; Aslanoğlu, Osman
    Yabancı dil öğretirken birçok dil öğretim yöntemlerinden yararlanılmaktadır. Günümüz dünyasında dil öğretimi gittikçe artmaktadır ve insanlar her geçen gün birçok farklı yöntemlerle karşılaşmaktadır. Tarih içerisinde birçok dil öğretim yöntemleri kullanılmış ve bu dil öğretim yöntemleri kullanılırken öğrencinin ihtiyacına, hedeflerine, amaçlarına uygun olup olmadığına bakılır. Öğrencinin ihtiyacına uygun olmayan dil öğretim yöntemleri zaman içerisinde etkisini yitirmekte ya da istenilen seviyede kullanılamamaktadır. Özellikle birinci dünya savaşından sonra çok farklı dil öğretim yöntemleri ortaya çıktı ve bunların birçoğu günümüz dünyasında halen kullanılmaktadır. Yapmış olduğumuz bu araştırma ile MEB 8.Sınıf Kurdî/Kurmancî adlı kitap içerisinde Kürtçe öğretimi için kullanılan öğretim yöntemleri incelenerek olumlu ve olumsuz yönler ortaya konulmuş, olumsuz yönlerin giderilmesi için yapılacak çalışmalar ve değerlendirmeler gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma nitel bir çalışmadır ve bu çalışmada elde edilen bilgiler doküman inceleme yöntemi elde edilmiştir. Dokuman incelemesi kitap hakkında detaylı bir çalışma yapmamızı sağlar. Bu araştırmanın evrenini; MEB 8.Sınıf Kurdî/Kurmancî ders kitabı oluşturur. MEB Kurdî/Kurmancî 151 sayfadan oluşmaktadır. MEB 8.Sınıf Kurdi/Kurmanci ders kitabı 2023 yılında Lokman Kalan, Gülbeddin Gülmez, Ahmet Seyari, Ramazan Yaman, Abdurrahman Özhan ve Abdurrahman Kardaş tarafından yazılmıştır. Kurdî/Kurmancî ders kitabının görsel tasarım uzmanları Ercan Soysal, Mehmet Emin Sincar ve İlyas Demirhandır. MEB 8.sınıf Kurdî/Kurmancî ders kitabı analiz edilerek kitap içindeki kullanılan dil öğretim yöntemleri tespit edildi. Kitabın güçlü ve zayıf yönleri analiz edildi. MEB 8.sınıf Kurdî/Kurmancî içindeki eksik ya da kullanılmayan dil öğretim yöntemleri tespit edildi ve buna göre hazırlanacak olan ders kitapları için model oluşturulacak. Ayrıca analiz edilirken kitaptan örnekler verilerek hangi örneklerin hangi dil öğretim yöntemleri için uygun olduğunu ve bu örneklerde neler olduğunu yine analizler yapılarak incelenmelerde bulunuldu. Kurdî/Kurmancî ders kitabı içindeki dört temel beceriye uygun olup olmadığı yine analizler arasında yer almaktadır ve dört temel beceri analizi edilirken kitaptan örnekler ve resimler verilerek incelemelerde bulunuldu.
  • Öğe
    Kripto para madenciliğinin elektrik tüketimi ile enerji piyasaları arasındaki ilişkinin analizi: Seçili ülkelerden kanıtlar
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Köse, Gülseda; Yılmaz, Yunus
    Kripto para piyasası, global finans sisteminde yeni nesil sanal para anlayışının oluşumuna destek olmuştur. Ve bu anlayış kripto paraların gelişimine katkı sunmak isteyen madencilerin varlığını ortaya çıkarmıştır. Madenciler, kripto para üretimini gerçekleştirebilmek için yüksek teknolojiye sahip bilgisayarlar kullanmaktalardır. Ve bu üretim yüksek güçte enerji tüketimini ortaya çıkarmaktadır. Dünya nüfusunun hızla artması ve iklim değişikliğinden kaynaklanan sorunların ön plana çıkması ile enerji kıtlığının ilerleyen dönemlerde daha çok hissedilebilir olacağı tahmin edilmektedir. Literatür incelendiğinde kripto paraların üretimi için harcanan enerji tüketimi ve ülkelerin harcamış oldukları enerji tüketimi arasındaki ilişkiyi analiz eden çalışmaların yeterli sayıda olmadığı tespit edilmiştir. Çalışmada Cambridge Bitcoin enerji tüketim endeksine ait veriler dikkate alınarak, nüfusu yoğun olan ve en çok elektrik tüketimine sahip ülkeler araştırmaya dâhil edilmiştir. Bu ülkeler; Rusya, ABD, Çin, Fransa, Japonya, Brezilya ve Türkiye'dir. Çalışmadaki verilerin kaynağı investing.com adresi üzerinden sağlanmıştır. Veriler doğrultusunda kripto para madencilerinin tüketmiş olduğu elektrik miktarı ile enerji piyasaları arasındaki ilişki seçili ülkeler özelinde analiz edilmeye çalışılmıştır. Çalışmada Cambridge Bitcoin elektrik tüketim endeksi ile seçili ülkelerin enerji endekslerine ait 01.07.2014-01.06.2024 dönemlerini kapsayan aylık veriler kullanılmıştır. Değişkenler, Dickey-Fuller (ADF) ve Phillips-Perron (PP) birim kök testleri yardımıyla sınanmıştır. Değişkenlerin birbirleriyle olan uzun dönemli ilişkilerini belirlemek için ARDL sınır testi uygulanmıştır. Değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisini analiz etmek için Toda-Yamamoto nedensellik testine başvurulmuştur. Analizler neticesinde ARDL Sınır Testi sonuçlarına göre; Türkiye, Çin ve Japonya'ya ait enerji endeks tüketim verileri ile Cambridge Bitcoin elektrik endeks tüketimi arasında eşbütünleşme ilişkilerinin olduğu tespit edilmiştir. Aynı zamanda Toda-Yamamoto Nedensellik Testinde; Türkiye, Çin ve Japonya ülkelerine ait enerji piyasalarına ait endeksten Cambridge Bitcoin elektrik tüketimine doğru tek yönlü Toda- Yamamoto nedensellik ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. Dolasıyla Cambridge Bitcoin elektrik tüketim verileri, bu ülkelerin enerji şirketi değerlemelerini etkilediğini söylemek mümkündür.
  • Öğe
    Körtiktepe Neolitik Dönem kemik bızları
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Arslan, Nesibe; Özkaya, Vecihi
    İnsanlık kültür tarihinde leş yiyicilik süreciyle birlikte alet olarak kullanıldığı bilinen ilk aletin kemikten üretilmiş olabileceği olası görünmektedir. Avlanma yetisini henüz kazanmamış olan insan, karşısına çıkan her türlü besin kaynağından faydalanmıştır. Bunların arasından hayvanların avlarından kalan leşler hiç şüphesiz ilk sırada yer almaktadır. Bu durumda doğadan kolaylıkla elde edilebilecek hammadde kaynaklarından birini de kemik oluşturmaktadır. Alternatif kaynak gibi görünen kemik, insanın yontma yetisine sahip olmadan çok daha önce kullandığı belki de tek hammaddedir. Kemik, gerçek anlamda alternatif olma özelliğini ise uzmanlık gösteren teknikler uygulanarak üretilen kemik aletlerin çok belirgin bir artış ve çeşitlenme gösterdiği Üst Paleolitik ve Neolitik Dönem'de önem kazanmıştır. Dönemsel fark gözetilmeksizin kullanılmış olan kemik, son derece kolay şekilde elde edilebilen bir hammadde kaynağıdır. Üst Paleolitik Dönem'de standart haline gelen kemik alet üretiminin en erken aşaması ve bu aşamaya ait örnekler, kemik alet üretiminin daha erken dönemlerde var olduğunu göstermektedir. Ilısu Barajı ve HES Projesi kapsamında gerçekleştirilen arkeolojik kazılardan biri olan Körtiktepe, Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem A (PPNA)'ya ait katmanlarda farklı tür ve çeşitlilikte kemik eserler ortaya çıkarılmıştır. Bu kemik alet topluluğu içerisinde gerek işlevleri gerekse sayısal çokluğu açısından büyük bir bölümünü oluşturan kemik bızlar önemli bir yere sahiptir. Değerlendirme kapsamına alınan bir grup bız; malzeme, hammadde (hayvan kemikleri), işleme teknikleri, işlevleri ve tipolojilerine göre tasnif edilerek; bölgenin söz konusu diğer çağdaş yerleşimleriyle olan ilişkileri irdelenmiştir.
  • Öğe
    Artuklular döneminde Diyarbakır
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Yıldırım, Esengül; Öner, Abdulkerim
    Malazgirt Savaşı'ndan sonra kurulan Artuklu beyliğinin önemli kollarından biri olan Hısnıkeyfâ Artukluları'nın önemli şehirlerinden biri de Diyarbakır'dı. Diyarbakır, Artuklu hâkimiyeti döneminde yalnız siyasi alanda değil aynı zamanda ekonomik, sosyal, mimarî, ilmî ve kültürel alanlarda da önemli bir yer olmuştur. Artuklu hükümdarlarının halkın huzurlu bir şekilde yaşaması için vergileri düşürüp üretimi arttırmasıyla şehir, bu dönemde ekonomik refaha kavuşmuştur. Hükümdarların Müslüman olmayan halklara karşı siyasi ve ekonomik konularda adil davranmaları şehirde sosyal alanda birlik ve beraberlik sağlanmıştır. Bu dönemde yapılan eserler bugünkü Diyarbakır şehir kimliğinin oluşması üzerinde kalıcı etkiler bırakmıştır. Artuklular döneminde şehirde yapılan camiler, medreseler, burçlar, köprüler ile şehir bayındır bir hale getirilmiştir. Hükümdarların ilme önem verip âlimleri koruması sayesinde Diyarbakır bu dönemde ilmî açıdan da önemli bir merkez olmuştur. Cezerî'nin Diyarbakır Artuklu Sarayında yirmi beş yıl hizmet vermesi, dinî inanışı ne olursa olsun hükümdarların âlimlere büyük bir saygı göstermesi ile şehir dönemin önemli ilim merkezlerinden biri olmuştur. Artukluların Diyarbakır'daki hâkimiyeti Timur'un şehri yağmalayarak ele geçirmesiyle son bulmuştur.
  • Öğe
    Cumhuriyet sonrası Türkiye'de Ebû Hüreyre hakkında yapılmış çalışmaların tematik analizi
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Şen, Hava; Keleş, Ahmet
    Bu tez, Cumhuriyet sonrası Türkiye'de Ebû Hüreyre hakkında yapılmış çalışmaların tematik analizini kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Çalışma, giriş ve iki ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, Ebû Hüreyre'nin hayatı ve hadis ilmindeki merkezi rolü ve fıkıhçılığı gibi konulardan bahsedilmiştir. Söz konusu çalışmaların içerikleri üç noktada toplanabilir. Birincisi Ebû Hüreyre aleyhine olan çalışmalar ikincisi Ebû Hüreyre savunusu olarak görülebilecek olan savunmalar üçüncüsü de her iki unsuru da ihtiva eden çalışmalar. Çalışma bunları incelemiş, değerlendirmiş ve kendi görüşleriyle sonuca bağlamıştır. Her bölümde yer alan çalışmalar özel olarak bölüm sonlarında da değerlendirilmiş ve bir sonuç kısmı oluşturulmuştur. Cumhuriyet sonrası Türkiye'de doğrudan Ebû Hüreyre hakkında yapılmış beş tez, on beş makale, on iki kitap ve TDV'nin ansiklopedisinde yer alan "Ebû Hüreyre" maddesine ulaşılmıştır. Toplamda 33 çalışmadan yalnızca 3'ü Ebû Hüreyre'yi ta'n etse de diğer kalan tüm çalışmalar Ebû Hüreyre ve rivayetlerinin değerinin düşürülemeyeceğini göstermektedir. Çalışmamız, Ebû Hüreyre hakkındaki mevcut çalışmaların, onun hadisçiliğine ve fıkıhçılığına dair yeterli bir kaynak oluşturduğunu göstermektedir. Ancak bununla birlikte, Ebû Hüreyre'nin rivayetlerinin çok fazla olması sebebiyle rivayetleri üzerine başka araştırmaların da yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.