Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

https://hdl.handle.net/11468/10466

Listeleniyor 1 - 20 / 27

Effect of the different finishing and polishing procedures on the surface roughness of three different posterior composite resins
(Wiley-Hindawi, 2016) Şahbaz, Cafer; Bahsi, Emrullah; İnce, Bayram; Bakır, Elif Pınar; Çellik, Ömer
Finishing and polishing techniques have great importance on the long term success and aesthetics of the composite restorations. In this study it was aimed to examine the effect of three different posterior composites on surface texture with various finishing and polishing procedures. Three different posterior composites, Filtek P60, Clearfil Majesty Posterior and Cavex Quadent Posterior Dense, and three different finishing and polishing procedures diamond finishing burs, tungsten carbide burs and Sof-Lex discs were used in the study. The specimens were 5mm in diameter and 2mm in height. The surface roughness was measured at three seperate points with a profilometer device and the Ra values were recorded. A one-way analysis of variance (ANOVA) and Kruskal-Wallis variance analysis was applied for statistical analysis and p<0.05 was accepted significant. No statistically significant differences were found between the composite resins with respect to surface roughness (p>0.05). A statistically significant difference was found between the groups of diamond, carbide, and Sof-Lex groups (p<0.05). Sof-Lex polishing system was more successful than the diamond and carbide burs in the finishing and polishing procedures of composites. SCANNING 38:448-454, 2016. (c) 2016 Wiley Periodicals, Inc.
Dört farklı laminate veneer restorasyon materyalinin bağlanma direncinin değerlendirilmesi
(Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2018) Cangül, Suzan; Bakır, Elif Pınar
Amaç: Bu çalışmada; dört farklı laminate veneer restorasyon materyalinin bağlanma dirençleri karşılaştırmalı olarak değerlendirildi. Gereç ve Yöntem: Bu invitro çalışma; ortodontik veya periodontal nedenlerle yeni çekilmiş, çürüksüz, restorasyonsuz 60 adet üst santral keser diş üzerinde gerçekleştirildi. Tüm dişlerin labial yüzünde 0,5 mm, mesial ve distal kontakt noktalarında 0,2 mm ve gingival basamakta 0,3 mm olacak şekilde chamfer tarzında standart kavite preparasyonları hazırlandı. Kavite preparasyonları tamamlanan dişler rastgele 15’erli dört gruba ayrıldı. Birinci gruba Grandio, ikinci gruba Gradia, üçüncü gruba Amaris ve dördüncü gruba Tetric ceram restoratif materyalleri üretici firmaların önerileri doğrultusunda yerleştirilerek görünür ışık ile polimerize edildi. Daha sonra Instron test cihazına yerleştirilen dişlerdeki restorasyonlar üzerine farklı yükler uygulanarak materyallerin doğal dişten ayrılma değerleri Newton cinsinden kaydedildi. Bulgular: Ölçümler sonucu elde edilen veriler istatistiksel olarak tek yönlü varyans analizi (one way ANOVA) ve TUKEY HSD testleri kullanılarak değerlendirildi. Kırılma direnci açısından materyaller arasında anlamlı bir fark bulunamadı (p>0,05). Sonuçlar: Sonuç olarak araştırmada kullanılan nanohibrid yapılı kompozit rezin materyali olan Grandio gruplar arası değerlendirmede kırılma direnci en yüksek, mikrohibrit yapılı kompozit rezin materyallerinden Amaris ise, kırılma direnci en düşük kompozit rezin olarak belirlendi.
Relationship of socioeconomic status and oral-dental health in the Southeastern Anatolia
(MediHealth Academy Yayıncılık, 2021) Bakır, Elif Pınar; Çitaker, Özgün Kokoz; Bakır, Şeyhmus
Aim: Oral and dental health is affected by factors such as general health status, socioeconomic status.The aim of this study is to investigate the effects of socioeconomic status on DMFT and oral hygiene habits of patients. Material and Method: 400 patients who applied to Dicle University Faculty of Dentistry Department of Restorative Dentistry for dental treatments were asked to fill in a questionnaire to reflect their oral hygiene habits along with their descriptive information and socioeconomic status. Clinical and radiological examinations of the patients were made, and the value of the DMFT index was determined for each patient. Statistical analysis was performed using Mann Whitney U and Chi-Square tests. Results: According to our study, the education status, monthly income and frequency of tooth brushing affect the DMFT index value statistically significantly (p<0.05). Although 69.6% of those participating in the study are young people aged 35 and under, 46.3% do not work at any job; 84.2% of them can reach a monthly income of 4001 TL or less per month. In addition, 65.8% of the people participating in the survey think that their economic status affects oral and dental health. Those with the lowest monthly income have the highest DMFT confirms the opinion of the participants. Conclusion: Based on the results of our study, in which we found that the disadvantaged socioeconomic situation had a negative impact on oral and dental health, we think that this situation can be improved with social state practices such as fluoride prophylaxis, distribution of oral hygiene equipment.
Farklı estetik kompozit rezinlerin renk stabilitesi ve su emilimlerinin incelenmesi
(Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2023) Evran, Begüm; Bakır, Elif Pınar
Amaç: Araştırmalara göre, kabul edilemez renklenmeler an- terior kompozit restorasyonların değiştirilmesinin en büyük nedenleri arasındadır. Renk değişiminin önlenmesi, resto- rasyonların uzun ömürlü olması açısından çok önemlidir. Bu çalışmadaki amaç, anterior bölgede kullanılan kompozit re- zinleri, renk değişimi ve su emilimi açısından karşılaştırarak değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda nanohibrit, nanofil, mikrofil, mkrofil hibrit dolduruculu, ormoser ve giomer olmak üzere 9 farklı kopmozit kullanıldı. Her materyalden 40, toplam 360 ör- nek hazırlandı. İki mm derinliğinde 10 mm çapında teflon ka- lıplara kompozit rezinler yerleştirildi, LED ışık kaynağı (Guilin Med. Ins., Çin) kullanılarak üretici firmanın önerileri doğrultu- sunda polimerize edildi. Bitirme (Soflex, 3M, Almanya) ve cila (Kompozit Cila Lastiği, Kenda, Tayvan) işlemleri uygulandı. Renk stabilitesi için örnekler 37°C'lik distile suda 24 saat bek- letildi, ilk renk ölçümleri VITA Easyshade® V (VITA Zahnfabrik, Almanya) kullanılarak yapıldı. Ardından her materyalden 10 örnek içerecek şekilde gruplandırılan materyaller; çay, kahve ve distile suya daldırıldı. Su emilimi için, her materyalden 10 adet örneğin ağırlığı hassas terazi ile ölçüldü. Tüm örneklerin renk ve ağırlık ölçümleri 1 gün, 1 hafta, 1 ay ve 6 ay sonunda tekrarlandı. İstatistiksel yöntem olarak Kruskal Wallis ve Mann Whitney U testleri kullanıldı. Bulgular: Renk stabilitesi açısından her ölçümde materyaller arasında anlamlı fark (p<0,05) olduğu saptandı. Farklı doldu- rucu içerikli kompzitlerin renk stabiliteleri arasında anlamlı fark (p<0,05) olduğu belirlendi. Farklı doldurucu içerikli ma- teryaller arasında su emilimi açısından anlamlı fark olduğu (P=0,0000) tespit edildi. Sonuç: Her kompozit rezinin renk stabilitesi ve su emiliminin anlamlı derecede farklı olduğu belirlendi. Su emilimi ve renk- lenme arasında, literatürde farklı sonuçlar da bulunmasına rağmen, pek çok çalışmayı destekleyecek şekilde doğrudan bir ilişki kurulamayacağı sonucuna varıldı.
Diş hekimliğinde biyouyumluluk ve değerlendirme yöntemleri
(Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2017) Yıldırım, Zehra Süsgün; Bakır, Elif Pınar; Bakır, Şehmus; Aydın, Mehmet Salih
Dental materyallerin biyouyumluluğu; oral dokular üzerine zararlı etkilerinin en az seviyede olması şeklinde tarif edilmektedir. Bu etkinin derecesi; hastaya, materyalin fonksiyonuna, gücüne, yerleştirildiği koşullara ve zamana bağlı olarak değişir. Kullanıma sunulacak materyallerin güvenilirliğinin değerlendirilmesi önemlidir. Dental materyallerin biyouyumluluğunu değerlendirmede genellikle; in vitro testler -> hayvan deneyleri -> klinik kullanım testleri şeklinde, sıralı klasik bir paradigma kullanılmaktadır. Diş hekimi yeni bir materyali kullanmaya karar verirken, farklı araştırma sonuçlarını incelemeli ve hastanın taleplerinin yanı sıra, risk-yarar analizi de yapmalıdır.
Evaluation of the antibacterial effects of four different adhesives against three bacterial species in two time periods: An in vitro comparative study
(Sage Publications INC., 2022) Ünal, Samican; Bakır, Şeyhmus; Bakır, Elif Pınar
Aim: The study aimed at evaluating the antibacterial activities of four adhesive systems against three bacterial species in two time periods. Material and Method: Four different antibacterial adhesive materials, a nonantibacterial adhesive (Clearfil SE Bond), and a vancomycin-impregnated antibiogram disc were used in the study. The antibacterial activities of Gluma 2 Bond, Clearfil SE Protect Bond (CPB) Primer, FL Bond II (FLB), and Peak Universal Bond (PUB) on Enterococcus faecalis, Streptococcus mutans, and Lactobacillus acidophilus were evaluated by the disc diffusion method. Antibiogram discs onto which the adhesive agent was dripped were placed on agar plates at intervals. Inhibition zone diameters around the discs, which were incubated, were measured. Statistical analysis was done with the one-way analysis of variance. Results: As a result of our study, it was concluded that the CPB Primer was the agent with the highest antibacterial activity, including the control group. One of the remarkable findings in our study was that CPB Primer showed the most significant effect against Streptococcus mutans among microorganisms. Although not statistically significant, the antibacterial effect of adhesive agents at the end of the 48th h was found to be higher than at the end of the 24th h (P > .05). Conclusion: The strong antibacterial activity of the CPB Primer on all three bacteria suggests that it is a preferable adhesive agent in deep dentinal caries as well as in initial caries lesions.
Are resin-containing pulp capping materials as reliable as traditional ones in terms of local and systemic biological effects?
(Japanese Soc Dental Materials Devices, 2022) Bakır, Elif Pınar; Yıldırım, Zehra Susgun; Bakır, Şeyhmus; Ketani, Aydın
The aim of this study was to compare the local and systemic effects of current pulp capping materials containing resin with those of traditional materials in an animal study. A total of 48 rats were used: a control group (n=12) (sub-control and negative control), a resin-containing group (n=18) (Calcimol LC, Theracal LC, Activa-BioActive Base/Liner), and a traditional group (n=18) (Biodentine, ProRoot MTA, Dycal). The materials which had been placed in polyethylene tubes were implanted in subcutaneous pockets. The rats were sacrificed at 1, 2, or 4 weeks. Evaluations were made of subcutaneous connective tissue, the left kidney, liver, and blood samples. Of all the study groups, MTA demonstrated biocompatibility at a level close to that of the control groups. Inflammation was observed to be more severe in resin-containing materials, but Activa Base/Liner showed a more successful local and systemic tissue response.
Comparison of antibacterial effects of pulp capping materials
(Selçuk Üniversitesi, 2021) Bakır, Elif Pınar; Bakır, Şeyhmus; Ünal, Samican
Background: The aim of this study is to evaluate the antibacterial effects of six different pulp capping materials on Streptococcus mutans, Lactobacillus acidophilus and Enterococcus faecalis bacteria in different time periods. Methods: In our study, the antibacterial effects of TheraCal LC (BISCO Inc., USA), Dycal (Dentsply Tulsa Dental, USA), Biodentine (Septodont, France), Calcimol LC (Voco GmbH, Germany), Activa (Pulpdent Corporation, USA) and MTA Angelus (Angelus, Brazil) were tested against strains of S. mutans (ATCC 25175), L. acidophilus (RSKK 03037) and E. faecalis (ATCC 29212) using the disk diffusion method. Each of the materials was hardened in standard, 5 mm diameter, hollow sterile discs prepared beforehand in line with the manufacturer's recommendations. The materials extracted from the discs were placed in sterile sample containers. The materials placed in the sample containers were disinfected under UV light device for 20 minutes. The materials were placed in petri dishes containing the study isolates that were inoculated into the media at 2.5-3 cm intervals and homogeneously distributed. The same procedures were repeated for each microorganism in 10 separate petri dishes. The inhibition zone diameters around the discs that were left to incubate for 24-48 hours at 37°C were measured in millimeters. Statistical analysis of the data was performed using one-way analysis of variance (One Way ANOVA), Kolmogorov- Smirnow, Levene tests and Bonferroni tests. Results: At the end of the study, the tested materials showed a statistically significant antibacterial effect on all bacterial strains used (p <0.05). MTA Angelus material showed the highest effect on all three bacterial groups compared to other pulp capping materials. Calcimol LC agent had the greatest effect on L. acidophilus, while other agents used in the study showed the greatest effect on S. mutans. The antibacterial effect of all pulp capping materials used in the study was found to be higher at the end of the 48th hour than at the end of the 24th hour, but there was no statistically significant difference (p> 0.05). Conclusion: We think that the antibacterial effect of pulp capping agents against S. mutans L. acidophilus E. faecalis bacteria, which is involved in the formation and development mechanism of caries, will contribute to the preservation of pulp vitality.
Effects of defensive medicine practices on health care in southeast Turkey
(MediHealth Academy Yayıncılık, 2022) Bakır, Şeyhmus; Ünal, Samican; Eratilla, Veysel
Aim: In our country, the stress experienced by physicians due to their working conditions and intense workload plays a role in the formation of medical errors, therefore, physicians want to protect themselves from litigation processes with defensive medicine practices. The aim of our study is to evaluate the effects of defensive medicine practices on health service delivery. Material and Method: In our study, the knowledge and attitudes of a total of 175 dentists working in Dicle University Faculty of Dentistry and Diyarbakir Oral and Dental Health Hospital and its affiliated centers about defensive medicine practices, age, physician (service) duration, gender, institution, title and specialty areas, if any, the relationship was examined using the knowledge level measurement questionnaire. While performing statistical analysis, Chi-square Test was used for comparisons. Result: It was observed that 32% of the physicians in the 26-40 age group, who constitute the vast majority (71.4%) of the participants in the study, were not aware of the concept of defensive medicine. It was found that 36.6% of the participants, 84.4% of those with 1-5 years of medical experience, and 83.3% of the specialty students with the largest share, with the largest share, did not know this concept at all. Conclusion: It is found that most of the physicians do not have the necessary knowledge about medical errors and malpractice. While the level of knowledge is increased through in-service training programs, seminars and conferences about malpractice, medical errors, defensive medicine practices, the experience of experienced physicians can be used in preventing and solving problems.
Antibakteriyel içerikli adeziv sistemler ile antibakteriyel olmayan adezivlerin mikrosızıntı açısından karşılaştırılarak değerlendirilmesi: Deneysel çalışma
(Türkiye Klinikleri Yayınevi, 2022) Bakır, Şeyhmus; Akbıyık, Sema Yazıcı; Ünal, Samican; Bakır, Elif Pınar
Amaç: Bu çalışmanın amacı, antibakteriyel ajan içeren adeziv sistemler (Gluma 2 Bond, Clerafil SE Protect) ile antibakteriyel ade ziv ajan içermeyen adeziv sistemlerin (Gluma Self Etch Bond, Clear fil SE Bond, 3M ESPE Single Universal) Sınıf V kompozit rezin restorasyonlarda mikrosızıntı üzerine etkilerini karşılaştırarak değer lendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamızda, çürük ve restoras yon içermeyen 35 daimî 3. büyük azı dişi kullanıldı. Her dişin bukkal yüzeylerine 4x3x3 mm’lik Sınıf V kaviteler hazırlandı. Dişler rastgele her grupta 7 diş olacak şekilde 5 gruba ayrıldı. Birinci grup dişlere Single Bond Universal (3M ESPE, ABD), 2. grup dişlere Gluma 2 Bond (Heraeus Kulzer, Almanya), 3. grup dişlere Gluma Self Etch Bond (Heraeus Kulzer, Almanya), 4. grup dişlere Clearfil SE Protect (Kuraray, Japonya), 5. grup dişlere Clearfil SE Bond (Kuraray, Ja ponya) adeziv sistemleri uygulandı. Gruplardaki tüm örneklere üretici firmanın önerileri doğrultusunda nanohibrid dolgulu kompozit rezin uygulandı, bitirme ve cila işlemleri gerçekleştirildi. Daha sonra 1.000 kez termal siklus (NOVA, Türkiye) işlemi uygulandı. Restorasyonlar tırnak cilası ile kaplandıktan sonra %0,5 bazik fuksin solüsyonunda bekletildi. Dişler bukkolingual yönde vertikal olarak kesildi ve x40 büyütmede stereo mikroskop ile incelendi. Sonuçlar Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U testleri ile istatistiksel olarak değerlendirildi. So nuçlar yorumlanırken anlamlılık düzeyi olarak 0,05 kullanıldı. Bul gular: Gruplar arasında mikrosızıntı skorları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı (p>0,05) görülmekle bir likte, antibakteriyel içerikli Gluma 2 Bond en yüksek mikrosızıntı de ğeri gösterdi. Sonuç: Antibakteriyel içerikli adeziv sistemler ile antibakteriyel ajan içermeyen adeziv sistemler arasında mikrosızıntı açısından anlamlı bir ilişki görülmedi. Antibakteriyel adeziv sistemler arasında ise Clearfil SE Protect, Gluma 2 Bond’a göre daha düşük mikrosızıntı gösterdi.
Kavite dezenfektanları ile antibakteriyel içerikli adeziv ajanların kombine kullanımının antibakteriyel etkisi
(Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı, 2022) Bakır, Şeyhmus; Ünal, Samican; Bakır, Elif Pınar
Amaç: Bu çalışmada kavite dezenfektanlarıyla antibakteriyel içerikli adeziv ajanların kombine kullanımının Streptococcus mutans, Lactobacillus acidophilus ve Enterococcus faecalis suşları üzerindeki antibakteriyel etkisini değerlendirmek amaçlanmıştır. Yöntem: Değerlendirme disk difüzyon yöntemiyle yapıldı. Sırasıyla 15 μL kavite dezenfektanı ve 15 μL adeziv ajan ilave edilen 5 mm çapındaki standart, steril, boş antibiyogram diskleri 2,5–3 cm aralıklarla agar plakları üzerine yerleştirildi. 37°C’de 24–48 saat inkübasyona bırakılan disklerin etrafında oluşan inhibisyon zon çapları mm olarak ölçüldü. Veriler istatistiksel olarak tek yönlü varyans analiziyle incelendi. Bulgular: Oksijenli Su ile Clearfil SE Protect Bond kombinasyonunun S. mutans ve E. faecalis, klorheksidin diglukonat içeren Cavity Cleanser ile Clearfil SE Protect Bond kombinasyonunun ise L. acidophilus üzerinde daha güçlü antibakteriyel etki gösterdiği gözlendi. Tüm örneklerde 48. saat sonundaki antibakteriyel etkinin 24. saat sonundakinden fazla olduğu görüldü; ancak fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05). Sonuç: Bulgularımız restoratif diş tedavilerinde S. mutans, L. acidophilus ve E. faecalis’e karşı kavite dezenfektanlarının ve antibakteriyel adeziv ajanların kombine kullanımının çürük oluşum ve gelişim mekanizmasında rol oynayan bu mikroorganizmaları uzaklaştırdığı ve dolayısıyla sekonder çürük oluşumunu azaltacağı yönündedir.
Evaluation of knowledge levels about dental trauma (avulsion) and treatment approach of the students of medicine and dentistry faculties
(MediHealth Academy Yayıncılık, 2022) Gümüş, Simge; Bakır, Elif Pınar
Aim: In this study aimed to evaluate the knowledge of 4th and 5th grade students of Dicle University Faculty of Medicine and Dentistry and their approach to first intervention in the face of avulsion, which is the one of the types of dentoalveolar injuries. Material and Method: 300 students selected by random sampling method among 4th and 5th grade students of Dicle University Faculty of Medicine and Dentistry. 17 questions and a questionnaire consisting of three parts were applied to the total of three hundred students from two faculties. The data obtained in this study were analyzed with IBM SPSS 21 package program. While interpreting the results, 0.05 was used as the significance level. Results: There is a statistically significant relationship between the faculty and the previous trauma/emergency or first aid course status (p <0.05). While 34% of the medical school and 86.67% of the dental students had not taken a trauma/emergency or first aid course before, 66% of the medicine faculty and 13.33% of the dentistry faculty have previously taken a trauma/ emergency or first aid course. There is a statistically significant correlation between gender and previous trauma/emergency or first aid course status (p <0.05). While 76.64% of women and 51.3% of men had not taken traum /emergency or first aid courses before; 23.36% of women and 48.7% of men have previously received a trauma/emergency or first aid course. Conclusion: According to this study, it is thought that the medical and dental faculty students who came to the clinical stage of their education had insufficient knowledge about dental trauma, so it would be appropriate to provide dental health information with more comprehensive and understandable way in the education curriculum of the faculties. It will be appropriate to give interdisciplinary seminars, case presentations and lectures on practical emergency response on dental trauma.
Şekil ve konum bozukluğu gösteren maksiller anterior dişlere direkt kompozit rezin ile estetik düzenlemeler: 4 olgu sunumu
(Selçuk Üniversitesi, 2019) Yıldırım, Zehra Süsgün; Bakır, Elif Pınar; Bakır, Şeyhmus
Anterior dişlerde görülen renk, şekil ve konum bozukluğu gibiestetik sorunların tedavisinde tercih edilen protetik yöntemleresnasında fazla miktarda diş kesimi yapılması, özellikle gençbireylerde psikolojik sorunlar yaratmakta ve bu işlemler dişetive çevre dokularda harabiyet oluşturmaktadır. Bu tür dişlerintedavisinde kronlara alternatif olarak daha çok konservatifyöntemler üzerinde durulmaktadır. Günümüzde kompozit rezinmateryallerin ve dentin adeziv sistemlerin gelişmesine paralelolarak direkt kompozit restorasyonların endikasyon alanlarıgenişlemiştir. Bu tür uygulamalar; minimal preparasyongerektiren küçük mine defektleri ve diastemaların restorasyonu,kırık dişlerin tamiri, mine hipoplazileri ve renklenmelerin tedavisigibi birçok restoratif işlemde tercih edilmektedir.Bu klinik olgu sunumunda; maksiller anterior dişlerinde şekil vekonum bozukluğu görülen 4 hastanın direkt kompozitrestorasyon tekniğiyle tedavisi anlatılmaktadır. Direkt kompozitrezin restorasyonların kullanılması kısa sürede tatmin ediciestetik sonuçlar verebilmektedir.
Areas for use of PEEK material in dentistry
(Uluslararası Diş Araştırmaları Birliği, 2018) Tekin, Samet; Cangül, Suzan; Adıgüzel, Özkan; Değer, Yalçın
Polyetheretherketone (PEEK) material is a polycyclic, aromatic,thermoplastic polymer that is semi-crystalline and has a linearstructure. PEEK has good mechanical and electrical properties such asresistance to high temperature and resistance to hydrolysis. Inaddition, because of the property of high biocompatibility, use of PEEKhas increased in orthopedic and trauma cases. The most characteristicproperty of PEEK material is that it has a low elasticity modulus, closeto that of bone. It has been suggested that stress-based problemscould be reduced with this material due to the low elasticity modulus.In the light of this information, PEEK material could be considered asan alternative to conventional materials in the field of dentistry.
Evaluation of shear bond strength of amalgam restorations repaired with composite resin by different surface treatments
(Uluslararası Diş Araştırmaları Birliği, 2019) Cangül, Suzan; Adıgüzel, Özkan; Erpaçal, Begüm; Ünal, Mehmet; Acartürk, Musa; Satıcı, Ömer
Aim: Repairing amalgam restorations with composite resins is a clinicalpractice with many advantages. An effective adhesion is achievedbetween amalgam and composite by applied different surface treatmenton amalgam surface. In this study, the effect of adhesive systems appliedon amalgam surface on composite-amalgam connection was investigated.Methodology: Standard cavities were opened in 70 acrylic molds thathad completed their polymerization and amalgams were placed in thesecavities. Seven groups were randomly assigned to different surfacetreatments on amalgam. In group 1 only roughening with diamond bur, ingroup 2 acid etch, in group 3 acid application after roughening withdiamond bur, in group 4 roughening with diamond bur and silane, in group5 acid etch and silane, in group 6 roughening with diamond bur and AlloyPrimer and finally 7. acid etch and Alloy Primer was applied in thesamples. After the application of clearfil universal bond to all groups,composite resins were placed and polymerized. Shear bond strengthswere tested with a Universal testing machine. Obtained data wereevaluated by one way ANOVA and Tukey B tests.Results: In the statistical evaluation of the groups, the highest shearbond strength between amalgam-composite was seen in the 3rd groupwhere both roughening with diamond bur and acid were applied together,and the lowest shear bond strength was seen in the first group with onlyroughening with diamond bur. The differences between the groups werestatistically significant (p<0.05).Conclusions: The roughening of the amalgam surface affects the shearbond strength between amalgam and composite resin. These resultsobtained in vitro conditions should be supported with clinical studies.
The use of micro-computed tomography in dental applications
(Uluslararası Diş Araştırmaları Birliği, 2019) Erpaçal, Begüm; Adıgüzel, Özkan; Cangül, Suzan
Together with developments in digital imaging systems, there has beenincreasing use of micro-computed tomography (μCT) in many areas,primarily in dentistry. As this method allows 3-dimensional images to betaken providing safe and high quality results, without damaging thesamples being examined, it is often preferred. Consequently, it hasbecome possible to record rapid progression in endodontic studies inparticular and to research and easily compare several techniques.Furthermore, this method can be used in tissue engineering, forming datafor FEM analysis, the growth and development of craniofacial bones,imaging bone structure, and in the evaluation of implants and surroundingbone in root tip surgery, to determine mineral concentration in the teethand to measure the thickness of enamel.The aim of this review was to focus on the areas of use of μCT in dentistryand state the advantages.
A micro-computed tomography evaluation of the change in volume of different bulk-fill composite materials caused by polymerization shrinkage
(Uluslararası Diş Araştırmaları Birliği, 2021) Cangül, Suzan; Adıgüzel, Özkan; Sağmak, Savaş; Evran, Begüm
Aim: Composite resins contain different monomers and fillers that are directly affected by polymerization shrinkage. Therefore, an accurate and reliable method is needed to measure the volume changes. The aim of this study was to evaluate the amount of volume change associated with polymerization shrinkage in four different bulk-fill composite materials in class II restorations using a micro-CT device, which has high resolution and provides 3-dimensional images. Methodology: A total of 40 human 3rd molar teeth were used. First, standard class II cavities were opened on the mesial surfaces of all the teeth, and then the first micro-CT images were obtained. The same adhesive material was applied to all the teeth. The teeth were then separated into four groups, and a different bulk-fill composite was applied to each group; Filtek (FTK), X-tra Fil (XTF), Tetric Evo Ceram (TEC), and Filtek One (FLO) and the second micro-CT images were obtained. Then after polymerization of the materials, the final micro-CT images were taken, and analyses were made according to the scanning results. The Kruskal Wallis and Mann Whitney U-tests were used in the statistical evaluation of the data. Results: The volumetric gap formed after polymerization of the composite resins was not determined to be statistically significant (p>0.05). Conclusion: The volumetric difference (%) between the composite resin and the dental tissue following polymerization was seen to be greatest in XTF and least in FTK. It was concluded that the volumetric gap caused by the polymerization shrinkage of the tested materials may be due to the structure of the material.
Evaluation of the knowledge of first- and second-year medical and dental students regarding dental trauma (avulsion) and treatment approaches
(Sci Printers & Publ INC, 2021) Bakır, Elif Pınar; Bakır, Şeyhmus; Gümüş, Simge; Sonkaya, Ezgi
OBJECTIVE: To investigate the knowledge level of first- and second-year students of Dicle University Medical and Dental Faculties regarding dental trauma (avulsion) and treatment approaches. STUDY DESIGN: A total of 300 volunteers were recruited with the random sampling method from first- and second-year students of Dicle University Medical and Dental Faculties in the 2018-2019 academic year. Data were collected using a single data collection form comprising 17 items. The responses were calculated as percentages, and data evaluation was performed using Pearson's chi(2), Yates' chi(2), and Fisher's exact tests. RESULTS: The results of the study showed that a significant proportion of the students had not received any training related to dental injuries. The vast majority of the students did not have sufficient knowledge on the subject of the need for emergent replacement of an avulsed tooth. It was determined that the respondents did not know what required attention when cleaning an avulsed tooth. It was reported by 74.4% of the students that an avulsed tooth could not be put back in place. While faculty and year of study variables affected some responses, gender did not have any effect. CONCLUSION: The students were evaluated as not having sufficient first aid knowledge of tooth avulsion and emergency treatment procedures. It can be recommended that traumatic tooth injuries be included in the subjects of general first aid knowledge.
DMF-T ile dental anksiyete arasındaki ilişkinin incelenmesi: Dicle Üniversitesi örneği
(Düzce Üniversitesi, 2021) Bakır, Elif Pınar; Gümüş, Simge; Bakır, Şeyhmus
Amaç: Dental anksiyete, diş hekimliği uygulamalarına bağlı gelişen streslerin bireyde yarattığı tepki olarak ifade edilmektedir. Dental anksiyeteli bireyler, randevularını erteleyerek geciktirmekte ve hatta diş hekiminden tamamen kaçınmaktadır. Çalışmamızda; Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ndeki öğrencilerin diş sağlığı ile dental anksiyete arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden 300 öğrenci dâhil edildi. Katılan öğrencilerin ağız muayeneleri yapılarak, DSÖ’nün diş sağlığı durumunu değerlendirmekte belirlediği DMF-T indeksi kullanılarak hesaplandı. Öğrencilere dental işlemlere karşı anksiyete seviyelerini ölçebilmek için 5 sorudan oluşan Modifiye Dental Anksiyete Skalası (MDAS) anketi uygulandı. MDAS sonuçları ≥19 olan bireyler yüksek anksiyeteli olarak düşünüldü. Bireylerin demografik niteliklerini de içeren veriler istatistik programına aktarılarak değerlendirildi. Bulgular: Erkeklerin MDAS değerleri kadınlara göre anlamlı derecede düşüktür. Yaş grupları arasında DMF-T değerleri bakımından anlamlı farklılık bulunmaktadır. 17-20 yaş aralığındaki katılımcıların DMF-T değeri 26-30 yaş aralığındakilere oranla anlamlı derecede düşük hesaplanmıştır. Sonuç: DMF-T değerleri üst sınıflara gidildikçe, anksiyete verilerinden bağımsız olarak artmıştır. Araştırmamızdan elde edilen diğer verilere göre; kadın katılımcılar erkeklere nazaran anlamlı derecede yüksek anksiyeteye sahip bulunmuştur. Cinsiyet ve sınıftan bağımsız olarak Diş hekimliği eğitiminin erken bir aşamasında müfredata eklenebilecek ‘’anksiyete tanı ve kontrol yöntemleri’’ üzerine bir eğitimin kaygıyı azaltmada yardımcı olacağını düşünmekteyiz.
Farklı kahve türlerinde bekletilen kompozit rezinlerin renk stabilitelerinin incelenmesi
(Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2020) Cangül, Suzan; Adıgüzel, Özkan; Ünal, Server; Tekin, Samet; Sonkaya, Ezgi; Erpaçal, Begüm
Amaç: Bu çalışmadaki amaç pH dereceleri farklı kahve türlerinin estetik amaçla kullanılan kompozit rezinlerin renk değişimine etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 4 farklı kompozit rezin (Estelite Sigma Quick, G-Aenial, Clearfil Majesty Esthetic, Ceram X One) ve 5 farklı kahve çeşidi (Nescafe, Ethiopia, Colombia, Veranda ve Türk kahvesi) kullanılmıştır. Her bir kompozit rezinden 40’ar tane olacak şekilde 2 mm derinliğinde 8 mm çapında silindir şeklinde toplam 160 tane disk hazırlandı. Her kahveye 8 adet kompozit disk konulacak şekilde rezin grupları 5 alt gruba ayrıldı. 24 saat, 48 saat ve bir hafta kahve solüsyonlarında bekletilen kompozit rezinlerin her bekletme sonrası renk ölçümleri tekrarlandı. Ölçümler Vita easyshade ölçüm cihazı ile yapıldı. İstatistiksel analizler tek yönlü varyans analizi (one-way ANOVA), Post-hoc, Friedman ve Ki-kare testleri kullanılarak yapıldı. (p=0,05). Bulgular: İstatistiksel değerlendirmeler sonucunda en fazla renklendirmeye sebep olan bekletme solüsyonu nescafe, en az renklenen kompozit rezin ise Clearfil Majesty olarak belirlenmiştir. Estelite Sigma Quick diğer rezinlere oranla daha fazla renklenme göstermiştir. Sonuç: Bu çalışmada kahve türlerinin restoratif materyallerde ciddi renklenmelere neden olduğu, fakat yapılan çalışmaların azlığı nedeniyle yeni klinik çalışmalara ihtiyaç duyulduğu sonucuna varılmıştır.

Güncel Gönderiler