Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe SÜRYANİ KADİM KİLİSESİ’NDE MURUN SAKRAMENTİ(Dicle Üniversitesi, 2019) Seyfelı, CananBu makalenin konusu Süryani Kadim Kilisesi’nde Murun Sakramentidir. Konu, Süryani Kadim Kilisesi’nin Mesih sırrı ve öğretisine dayalı olan sakramental teolojisinden hareketle ele alınmıştır. Makalede konu ile ilgili temel kaynaklardan birisi kadim ritüel metni olmuştur. Çalışmanın hedefi Murun sakramentinin teolojik yönünü Süryani Kadim Kilisesi örneğinde ortaya koymaktır. Kutsal Kitap’a, Kilise Babalarının eserlerine ve geleneğe dayalı gelişen Murunun sakramental yönü konunun sınırlarını ifade etmektedir. Makalenin sonuçlarına göre, Süryani Kadim Kilisesi’nde sakramental teoloji erken Hıristiyanlıktaki sakramentler teolojisine paralel şekilde gelişim göstermiştir. Kilise, Ortaçağ sonlarında gelişen yedi sakrament doktrinini kadim dönemden beri uyguladığı yedi ayini sakramental kabul ederek benimsemiştir. Murun sakramenti, Kutsal Ruh’un yani Tanrı’nın Ruh’unun verildiği sakramenttir. Murunun vaftizi tamamladığı, onayladığı ve güçlendirdiği kabul edilir. Süryani Kadim Kilisesi’ne göre Murun ile kişi Kutsal Ruh’un tapınağı haline gelir ve bir Hıristiyan olarak İsa Mesih’te yaşama ruhunu elde eder. Kutsal Ruh ile kişiye, Kutsal Kitap’ta ifade edilen birçok armağan bahşedilir. Süryani Kadim Kilisesi’nde Murun ritüeli vaftiz ritüelinden hemen sonra aynı ayinde uygulanır. Murun ritüelinde kullanılan her nesne, söylenilen dualar ve din görevlisinin hareketleri sakramental ve sembolik anlamlar barındırırÖğe SAÎD PAŞA’NIN NUHBETU’L-EMSÂL ADLI ESERİ ÜZERİNE(Dicle Üniversitesi, 2016) Tanyıldız, AhmetXIX. yüzyılda yaşamış olan Diyârbekirli Mehmed Saîd Paşa dil, edebiyat ve teori başta olmak üzere tarih ve matematik ilimlerine dair eserler üretmiş seçkin bir devlet adamıdır. Özellikle şiir, nesir ve belâgat alanında kaleme aldığı eserleriyle öne çıkan müellifin Arapçadan yaptığı tercümeler de dikkat çekicidir. Bu çalışmada Ahmed bin Muhammed El-Meydânî’ye ö. 518/1124 ait Arapça Mecmau’l-Emsâl adlı eserin Saîd Paşa tarafından yapılan tercümesi Nuhbetu’lEmsâl ele alınacaktırÖğe THE ARGUMENT ON THE RELIGIOUS-PHILOSOPHICAL PHENOMENON IN THE NOVEL OF RINSER, SÜNDENBOCK(Dicle Üniversitesi, 2009) Eyigün, SabriSosyalist Katolik yazar Luise Rinser, dinsel inancı güçlü olmasına karşın, her zaman Katolik kilisiesine karşı eleştirel bir tutum içinde olur. Böylece sol katolizmin Almanya’daki seslerinden biri haline gelir. Bundan dolayı Katolizm yazarın eserlerinin arka planını oluşturur. Rinser Sündenbock romanında katloik inanacın metafizik düzenini ve bu inancın içinde var olan İyi-Kötü karşıtlığını eleştirir. Bu iki karşıt olgu yazarın romanında farklı biçimlerde ve karşıtlıklar içinde gündeme gelir. Bu araştırmanın amacı, Rinser’in kriminal romanı olan Sündenbock‘u teolojik-felsefi açıdan dışa dönük edebiyat eleştiri yöntemiyle analiz etmek, İyi-Kötü karşıtlığının sembolik içeriğini irdelemek ve böylece yazarın sanatsal gücünü ortaya koymaktırÖğe ŞİİRDE HALKBİLİMİ İZLEKLERİ: CAHİT SITKI TARANCI ÖRNEĞİ(Dicle Üniversitesi, 2017) Sezer, M. AbdulbasitÇağdaş Türk şiirinin 20. yüzyıldaki en önemli şairlerinden olan Cahit Sıtkı Tarancı, gerek ele aldığı imgeler gerekse şiirimize getirdiği yenilik ve ritim ile kendinden sonraki kuşakları etkiler. Ölüm, korku, endişe, aşk, özlem, yaşama sevinci, ayna gibi temleri dizelerine nakşeden Otuz Beş Yaş şairi, şiirlerinde halkbiliminin motiflerinden başarıyla yararlanır. Şair; masal, halk hikayesi, mitoloji, formel sayı, deyim vb. unsurları şiirlerinin dokusuna halk dilinin sadeliği ile dahil eder. O, özellikle masal motiflerini çağdaş şiirin imgeleriyle harmanlayıp güçlü ve zengin bir söylem geliştirir. Tarancı’nın şiirlerinde aynı anda bir Anadolu masalının lezzeti ile çağdaş Fransız şiirinin etkilerini görmek mümkündür. Bu çalışmada, daha çok yeni edebiyat disiplini içerisinde değerlendirilen Cahit Sıtkı’nın, halkbilimi izleklerini içerik bakımından kullanma şekli ele alınacaktır.Ayrıca şairin şiirlerinde zenginlik ögesi olarak yer verdiği halkbilimi izleklerinin halk kültüründeki kullanımları ve şairin dizelerinde yer alış şekilleri karşılaştırılacaktırÖğe VON WRIGHT’TA AÇIKLAMA VE ANLAMA(Dicle Üniversitesi, 2015) Dereko, AyhanBu makalede, mantığın alanı içinde ihmal edilmiş olduğu halde, olgusal ilişkileri biçimsel incelemeye imkan veren güçlü bir enstrüman olarak, von Wright'ın koşullar mantığını öne sürmesi üzerinde duruluyor. Yine bu bağlamda, koşullar mantığına ilişkin, burada yeni bir sembolizm öneriliyor. Koşullar mantığının nedensel açıklamaya ve insan eylemleri alanına nasıl uygulandığının örnekleri üzerinde duruluyor. Bu biçimsel mantıkçı yaklaşımın, insan bilimleri alanında, anlama ve açıklama edimleri için nasıl bir model ortaya koyduğu gösteriliyor. Son olarak, tarihsel anlama konusunda Ricoeur'ün öne çıkardığı anlatısallık yaklaşımının bakış açısından, bu biçimsel mantık yaklaşımının eksikleri ve yetersizlikleri ele alınıyorÖğe ÜNİVERSİTE - SANAYİ İŞBİRLİĞİ GELİŞTİRME ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA (DİYARBAKIR ÖRNEĞİ)(Dicle Üniversitesi, 2022) Bulut, MustafaEkonomik büyümeyi gerçekleştirerek gelişmek ve kalkınmak isteyen ülkeler, rekabet üstünlüğünü elde edebilmek için küresel ölçekte düşünmek, bilgi yoğun teknolojiler kullanarak mal ve hizmet üretmek zorundadırlar. Bunu gerçekleştirmek için de üniversite - sanayi işbirliğine ihtiyaç duymaktadırlar. Üniversite – Sanayi işbirliği gerçekleştiğinde, üniversitedeki bilimsel potansiyelin ve üretilen bilimsel bilginin sanayiye aktarılarak paylaşılmasıyla daha fazla katma değer yaratılmakta, işletmeler ar-ge, inovasyon faaliyetlerinde bulunmaya teşvik edilerek sürdürülebilir işbirliği sağlanmaktadır. Bu çalışma ile Diyarbakır İli Organize Sanayi Bölgesinde sanayi sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin, üniversite ile işbirliği düzeylerinin ve içeriğinin tespit edilerek, üniversite sanayi işbirliğinin geliştirilmesi, üniversite sanayi işbirliği içinde ar-ge, inovasyon faaliyetleriyle rekabetçi ve yenilikçi bir yapı kazanmalarının ve mevcut kaynakların etkin şekilde kullanılmasının sağlanması amaçlanmıştır. İşletmeler, üniversite – sanayi işbirliğinin gerekliliği konusunda olumsuz görüş belirtmemiş, ancak işbirliğinin istenilen düzeyde olmadığını belirtmişlerdir. Üniversite-sanayi işbirliğinin artırılması ve işletmelerin memnuniyetinin artması için neler yapılması gerektiği hususunda, işletmelerin karşılıklı güven ortamının sağlanması yani işbirliği süreciyle ilgili olarak gizliliğe önem verilmesinin gerekliliğini seçenekler arasında ilk sıraya koymaları kayda değerdir. İşletmelerin büyük çoğunluğunun üniversite - sanayi işbirliklerinde yaşanan sorunların işletmelerden kaynaklandığını belirtmeleri bir diğer önemli bulgudur. Bu çalışma, ilin sanayisine ve üniversite – sanayi işbirliğine yönelik yapılacak olan bilimsel araştırma ve projelere içerik ve veri açısından başvurulabilecek bir kaynak olma niteliğini taşımaktadır.Öğe YEŞİL GECE ADLI ROMANININ ELEŞTİREL SÖYLEM ÇÖZÜMLEMESİ MODELİYLE YORUMLANMASI(Dicle Üniversitesi, 2020) Çetinkaya, FerhatDönemin toplumsal olaylarını romanının merkezine yerleştirerek Cumhuriyet’in sancılı yıllarını konu edinen Yeşil Gece romanı, Reşat Nuri Güntekin’in özellikle çağdaş eğitim anlayışının nasıl olması gerektiği üzerinde fikirler sunduğu bir eseridir. Yazar, bireysel sorunları ele aldığı diğer romanlarına nazaran bu romanında toplumsal meseleleri ideal bir öğretmen etrafında ele alarak dönemin sorunlarını işlemiştir. Romanda temel çatışma unsurları çağdaş eğitimi benimseyenler ile softalar arasında gerçekleşirÖğe ŞİİRLE İSTİŞHAD YÖNTEMİ AÇISINDAN HALEBÎ'NİN ED-DURRU'L-MESUN ADLI TEFSİRİ(Dicle Üniversitesi, 2016) Önen, HacıHer toplumda olduğu gibi, Arap toplumunda da dilin en fasih şekli şiirlerde kullanılmıştır. Arap dilinin kurallarının tespiti ve nahvin sistemleşmesi hususunda şiir dilsel malzemenin en önemli ürünüdür. Bundan dolayı şiir, hem Arap dili açısından, hem de genel anlamda Kur’ân’ı anlama ve yorumlama hususunda önemli bir kaynak olmuştur. Bu yönüyle şiir, dolaylı olarak Kur’ân tefsirine hizmet etmiştir. Tefsirlerde âyetlerin anlamını tespit etmek için şiirle istişhad edilip, şiirlerden istifade edilmiştir. Semin el-Halebî ö. 756/1355 de tefsirinde istişhad için çok sayıda şiire yer vermiştir. O, şiiri âyetin anlamını açıklamada yardımcı bir öğe olarak kullanmıştırÖğe RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI’NDA PEYGAMBER KISSALARININ İŞLENİŞ TARZI(Dicle Üniversitesi, 2015) Yagır, Mehmet YusufPeygamber Kıssaları Kur'an-ı Kerim'in önemli bir bölümünü teşkil eder. Bu yüzden peygamber kıssaları tefsir kitaplarında da ayrıntılı olarak işlenir. Son dönemlerde yazılmış bir tefsir eseri olan Risale-i Nur Külliyatı'ndaki peygamber kıssalarının işlenme metoduna baktığımızda, bu eserde klasik tefsirlerden farklı bir metot uyguladığını görmekteyiz. Bu çalışmamızda Risale-i Nur Külliyatı'nda peygamber kıssalarının işlenme tarzını klasik tefsirlerle karşılaştırdık ve Risale-i Nur Külliyatı'nın bu konudaki farkını ortaya koyduk.Öğe SÜLEYMAN NAZİF’İN KALEMİNDEN BİR SİLSİLE-İ MAKÂLÂT: GARB EDEBİYÂTININ EDEBİYÂTIMIZA TE’SÎRİ İNCELEME-METİN(Dicle Üniversitesi, 2016) Tuğluk, AbdulhakimSüleyman Nazif tenkîd sahasında önemli yazılar kaleme alan isimlerden biri olarak dikkat çekmektedir. Gerek Doğu gerekse de Batı edebiyâtına olan âşinalığı ve nesirdeki güçlü sesi Süleyman Nazif’in Türk Edebiyâtının önemli münekkitlerinden biri olmasını sağlamıştır. Süleyman Nazif’in bu kapsamda ele alınabilecek olan bazı yazıları başmuharrirliğini Ali Kemâl’in yaptığı Peyâm-ı Sabâh gazetesinde yayımlanmıştır. Bu yazılardan, ‘Garb Edebiyâtının Edebiyâtımıza Te’sîri’ isimli 5 makaleden oluşan yazı dizisi konu başlığı ve muhtevasıyla dikkat çekmektedir. İlk dördü 1921 yılı sonlarında beşincisi ise 1922 yılı başında kaleme alınan bu makalelerde Süleyman Nazif, Tanzimat dönemi ve sonrasındaki Türk Edebiyâtındaki teceddüd serüvenini aktarmaktadır. Bu çalışmada Süleyman Nazif’in bahsi geçen yazıları ortaya konularak incelenecektirÖğe TÜRKİYE’DE ENFLASYON HEDEFLEMESİ STRATEJİSİNİN UYGULANMASI(Dicle Üniversitesi, 2016) Doğan, Bahar Burtan; Akbakay, Zeki1970’lerden sonra yaklaşık otuz yıl boyunca yüksek enflasyon ile mücadele eden Türkiye, yaşadığı başarısız parasal hedefleme ve döviz kuru hedeflemesinin ardından 22 Şubat 2001’de dalgalı döviz kurunu kabul etmiş ve ekonomide yapısal bir dönüşüm süreci başlamıştır. Bu amaçla Merkez Bankası Yasası’ında önemli düzenlemeler yapılmıştır. Yeni yasaya göre Merkez Bankası’nın temel amacı “fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi” olarak kabul edildi. Fiyat istikrarının öncelikli amaç olmasının gereği olarak 2002’de enflasyon hedeflemesi rejimi kabul edildi. Tam donanımlı bir enflasyon hedeflemesinin ön koşularının yerine getirilmesi için enflasyon hedeflemesi rejimi 2002-2005 yılları arasında örtük bir şekilde uygulanmıştır. Ön koşulların yerine getirilmesinden sonra Türkiye 2006 yılında resmi olarak “açık enflasyon hedeflemesi” stratejisini kabul etmiş ve 2010’a kadar para politikası aracı olarak faiz oranını kullanmıştır. Küresel kriz sonrasında hızlı kredi genişlemesi ve kısa vadeli sermaye akımlarına bağlı olarak artan makro finansal riskler yeni para politikası araçlarının kullanılmasını gerekli kılmıştır. Bu nedenle Merkez Bankası fiyat istikrarı yanında finansal istikrarı da sağlamak için Kasım 2011’den itibaren yeni para politikası araçlarını kullanmaktadır. Bu çalışmanın amacı 2002 yılından itibaren uygulanmakta olan enflasyon hedeflemesi rejiminin gerekçelerini ve genel çerçevesini ortaya koymaktırÖğe UYGULAMALI BİLİŞİM TEKNOLOJİSİ PROJELERİNDE ENTEGRASYON YÖNETİMİNİN KULANIMI VE CIGNA VAKASI(Dicle Üniversitesi, 2009) Eroğlu, OsmanOcak 2002’de, “Cigna Healthcare” şirketi, 1998’in sonunda CIO olarak şirketin başına getirilen Andrea Anania yönetiminde, 1 trilyon dolar bütçe ile bilişim teknolojilerinde yenilenmeye gitti. Ancak, bu plan istenilen düzeyde başarılı olamadı ve bunun sonucunda “Cigna Healthcare” milyonlarca müşterisini kaybetti. Şirket, 2002’de net 398 milyon dolar zarar etti ve stoklarında % 55 düşüş görüldü. Öte yandan, Amerika’da 365 bilişim teknolojisi yöneticisi ile yapılan bir anket çalışması sonucunda, bu yöneticilerin yürüttükleri 8380 projedeki başarı oranının sadece % 16,2 olduğu belirlenmiştir. Cigna projesinin başarısızlıkla sonuçlanmasında ve bilişim teknolojisi projelerinin başarı oranının bu kadar düşük olmasının arkasında yatan temel neden, entegrasyon yönetiminin gerektiği gibi kullanılamamasıdır. Bu çalışmanın amacı, entegrasyon yönetiminin uygulamalı bilişim teknolojisi projelerinde kullanımının önemini ortaya çıkarmaktırÖğe ZİYA GÖKALP’İN DİN VE DİNİ TERBİYE ANLAYIŞI(Dicle Üniversitesi, 2022) Işıkdoğan, DavutBu çalışmada; Osmanlı son dönemlerine ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına tanıklık etmiş bir düşünür olarak Ziya Gökalp’in; din anlayışı ve dini terbiye hakkındaki görüşleri üzerinde durulmaktadır. Gökalp’in din ve dini terbiye ile ilgili düşünceleri Cumhuriyetin kurucu iradesi üzerinde oldukça etkili olmuştur. Düşünce itibariyle dramatik geçişler yaşayan Gökalp, sosyoloji, siyaset ve terbiye ile ilgili görüşleriyle toplumu da etkilemiştir. Osmanlıcı düşüncesiyle dini, toplumu bir arada tutan temel faktör olarak görmesine karşın Gökalp, ikinci döneminde laik anlayışı savunmuş, şiir ve yazılarıyla bu düşüncelerini ortaya koymuştur. Din eğitiminin çocukluktan itibaren verilmesi gerektiğini ifade eden Gökalp, bu süreçte tarih, kültür, din esasları ve fen ilimlerinin beraber verilmesinin önemine işaret etmiştir.Öğe YAZARLAR VE DÜNYALARI: JOSEPH CONRAD'IN KARANLIĞIN YÜREĞİ VE CHINUA ACHEBE'NİN PARÇALANMA ADLI ROMANLARI(Dicle Üniversitesi, 2023) Bekler, EcevitKültürel değerler, gelenek ve görenekler, belirli konulara bakış açıları veya yaklaşımlar zamanla değişir. Kendi dönemlerinin ürünleri olarak edebi eserler, içinde doğdukları dönemin sosyal, politik ve ekonomik koşullarını yansıtan değerli bilgiler taşırlar. Bu çalışmanın amacı hem Conrad'ın hem de Achebe'nin, geçmişleri, hayat tecrübeleri ve yaşadıkları dönemden dolayı, Karanlığın Yüreği ve Parçalanma adlı romanlarını yazarlarken Afrika'ya ve Afrika’da yaşayan insanlara karşı farklı yaklaşımlara sahip olduklarını göstermektir. Ayrıca bu çalışma, Achebe'nin Conrad’ı Karanlığın Yüreği adlı çalışmasını kaleme alırken kanlı bir ırkçı olduğu suçlamasını da çürütmeyi amaçlamaktadır. Bahsi geçen her iki romanın incelenmesinde kullanılan yaklaşım, her dönemin kendine özgü koşullarını ve ideolojisini yansıttığı bilinen tarihsel-biyografi yaklaşımıdır.Öğe VÂHİDÎ’NİN KISSA-İ SEYYİD CÜNEYD VE REŞÎDE-İ ARAB VE SERGÜZEŞT-İ ÎŞÂN TERCÜMESİ1 ÜZERİNE(Dicle Üniversitesi, 2016) Ciğa, ÖzkanManzum eserler kadar ön planda olmasa bile edebî zevke hitap eden oldukça değerli mensur eserlerin de kaleme alındığı bilinmektedir. Mensur ve manzum olarak kaleme alınan hikâyeler, kültür taşıyıcısı olarak meddahlar vesilesiyle nesilden nesile anlatıla gelmiştir. İnsanda edebî zevk uyandıran hikâyeler vasıtasıyla okura/dinleyicilere İslâmî kaideler ve İslâm ahlakı, tarih, vatan ve insan sevgisi, gelenek ve görenek anlatılmış ve hikâyeler okurun/dinleyicinin yaşam boyunca ders alacağı bir nasihat kitabı olarak zihinlerde yer edinmiştir. Bunlardan biri 16. yüzyılda Vâhidî/Abdülvâhid Çelebi tarafından Farsçadan Türkçeye tercüme edilmiş Kıssa-i Seyyid Cüneyd ve Reşîde-i Arab adlı mensur bir aşk hikâyesidir. Tarihî şahsiyetlerin de kurgunun içine dâhil edildiği hikâye, İslamiyet’ten sonra geniş bir coğrafyada geçmektedir. Söz konusu çalışmada bu eserin nüshaları, dil ve üslûp özellikleri, eserin sebeb-i te’lîfi ve muhtevası ele alınarak eser günümüz bilim dünyasına tanıtılmaya çalışılacaktırÖğe Nedîm'in Farsça şiirleri(Dicle Üniversitesi, 2015) Tanyıldız, AhmetXVIII. yüzyılın zirve şâirlerinden olan Nedîm’in Türkçe şiirlerinin yanı sıra Arapça ve Farsça şiirleri de bulunmaktadır. Sağlam bir ilmî altyapıya sahip olduğunu bildiğimiz şâirin bu dillerde şiir yazması doğaldır. Ancak Nedîm’in hayatı, edebî şahsiyeti ve eserleri ile alâkalı araştırma ve neşirlerde Farsça şiirleri üzerine yapılan değerlendirmelerin son derece kısıtlı olması dikkat çekicidir. Çalışmamızda ilk olarak Nedîm’in Farsça şiirleri hakkındaki veriler değerlendirilecek, ardından Dîvân’ın mevcut neşirleri esas alınarak söz konusu şiirler şekil ve üslûp açısından ele alınacaktır. Çalışmanın son kısmında şiirlerin çevriyazısına yer verilecektirÖğe POPÜLER KÜLTÜR ARAÇLARINDAN REKLAMLARIN GÜNDELİK İHTİYAÇLARI YÖNLENDİRMESİ CAM SEKTÖRÜ REKLAMLARI ÖRNEĞİNDE BİR ANALİZ(Dicle Üniversitesi, 2017) Altincik, HasanPopüler kültür doğası gereği sürekli olarak yeni tüketimleri zihinlere kazımaya çalışmaktadır. Bunun uygulandığı en önemli alanlardan biri de şüphe yok ki reklamlardır. Özellikle televizyon reklamlarında bu olgu müzik, ilgi çeken unsurlar, ilgi çeken kişiler veya ünlüler, efektler aracılığıyla izleyicileri etkileyerek ve kendisini izlettirerek akılda kalacak şekilde sunulmaktadır. Reklamlar popüler kültürün yeniden üretilmesinde ve aktarılmasında önemli rol oynamaktadır. Aynı zamanda reklamlar aracılığıyla yeniden tüketim olgusu sürekli olarak hedef kitleye aşılanmaktadır. Bu çalışma ile reklamlarda hedef kitleye kullandığı ürünleri değersiz ve değiştirmesi gereken bir unsur haline getirmek için bilinçli bir şekilde “kır, at ve yenisini al” ideolojisi işlenmeye çalışılması incelenmektedir. Bu noktada cam sektöründen bir markanın üç reklam filmi göstergebilimsel analizle incelenmiş, popüler kültürün tüketim algılarını değiştirmeye yönelik nasıl bir yönlendirmeye girdiği tespit edilmeye çalışmıştır. Çalışma sonucunda popüler kültürün reklam endüstrisini kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirdiği ve kitle iletişim araçlarını daha fazla tüketim olgusuyla kullandığı tespit edilmiştir.Öğe MÜNTEHABÂT-I AHMED CÂVİD BEY İSİMLİ ESERİN KAYNAKLARINDAN ENVERÎ TÂRÎHİ’NİN İKİNCİ CİLDİ(Dicle Üniversitesi, 2018) Çiçek, HikmetOsmanlı Devleti’nde tarih yazıcılığı, kuruluşuna nazaran geç bir tarihte XV. yüzyılda başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemine ait yabancı kaynakların verdikleri bilgiler ise çok sınırlı mahiyettedirler. Bu dönemde kaleme alınan ilk kaynaklar, devletin kuruluşundaki gaza ve cihad anlayışına uygun olarak fetihname ve gazaname türünden eserlerdir. Devletin siyasi alandaki ilerlemesi ile beraber tarih yazıcılığında da gelişmeler meydana gelmiştir. II. Murad devrinde yabancı dillerde Arapça ve Farsça yazılmış eserlerin tercüme faaliyetleri yapılmıştır. Fatih Sultan Mehmed dönemine gelindiğinde ilk müstakil dünya ve Osmanlı tarihlerini yazma çabalarının yanında, yarı resmî tarih yazıcılığı olan şehnameciliğin temelleri atılmıştır. Sultan II. Bayezid’in saltanatı tarih yazıcılığında büyük ilerlemeler görülmüş ve tarih yazıcılığı artık sağlam temellere oturtulmuştur. XVI. yüzyılda fetihname geleneğinin devamı niteliğindeki Selimname ve Süleymannameler kaleme alınmıştır. Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman dönemi tarih yazıcılığının bir diğer önemli yanı ise şehnameciliğin yerleşmiş olmasıdır. XVII. yüzyıl Osmanlı tarihçiliğinde yabancı dilde ve Türkçe dünya tarihlerinin yanında özel tarihçelerin ve monografik eserlerin miktarında da belirgin bir artış meydana gelmiştir. XVIII. yüzyıl Osmanlı tarih yazıcılığı Divanıhümayun’daki kalemine bağlı olarak kurulan vekayi‘nüvisliğin oluşturulması resmî bir mahiyet almıştır. Osmanlı Devleti’nde vekayi‘nüvis olarak görev yapanlardan biri de Sadullah Enverî Efendi’dir. Sultan III. Mustafa, I. Abdülhamid ve III. Selim dönemlerinde aralıklarla beş kez vekayi‘nüvislik görevini ifa eden Sadullah Enverî Efendi, bu hizmeti mukabilinde yedi cüz ve üç ciltten müteşekkil Enverî Tarihi isimli eserini meydana getirmiştir. Vekayi‘nüvisliğin ihdası ile birlikte resmî tarih yazıcılığının yanında özel tarihçelerin de yazımı devam etmiştir. XIX. yüzyılda özel tarihçe yazarlarından biri olan Ahmed Câvid Efendi, Müntehabat isimli eserini kaleme almıştır. Bu eserinde H. 1032-1887/M. 1623-1774 ve H. 1187-1206/M. 1774-1791 tarihleri arasındaki Osmanlı-Rus münasebetlerini konu edinmiştir. Müntehabat’ında Kâtip Çelebi gibi tarihçelerin yanında vekayi‘nüvislerin eserini de kullanmıştır. Eserinin son kısmı kendi gözlem ve bilgilerine dayanmaktadır. Eserinin ikinci cildinde Enverî Tarihi’nin ikinci cildindeki Osmanlı-Rus münasebetlerini eklemiştir. Bu çalışmada Ahmed Câvid Efendi’nin Sadullah Enverî Efendi’nin Enverî Tarihi’ni kaynak olarak kullanma tarzı ele alınmıştır. Ahmed Câvid Efendi’nin Enverî Tarihi’ndeki konuların doğrudan alınanlar, kısmi ya da kısaltılarak değiştirilenler ve özet mahiyetinde kullanılanlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Ve böylece Osmanlı Devleti’nde tarih yazıcılığında müelliflerin birbirlerinin eserlerinden nasıl faydalandıkları Enverî Tarihi ve Müntehabat eserleri çerçevesinde araştırılmıştırÖğe POVEST VREMENNIH LET GEÇMİŞ YILLARIN HİKÂYESİ : TARİHTEKİ YERİ VE ÖNEMİ(Dicle Üniversitesi, 2013) Ulusan, AhmetPovest Vremennıh Let PVL Ortaçağ Rusları, Bizans ve Doğu Avrupa’da yaşayan farklı Türki kavimlerle ilgili en önemli metinlerden biridir. PVL bizi 10. yüzyılın ortalarından 12. yüzyılın başına kadar cereyan etmiş hadiselerden haberdar eder. PVL farklı yıllıklarda bulunur ve bulundukları yıllıkların başlangıç kısmını oluşturur. Nüshalar Nestor, Slvester ve 1118 tarihli nüsha girift ve her biri diğerinden iktibas edilen konulardan meydana gelir. Birçok tarihçi ve âlim söz konusu metinle ilgili kafa karıştırıcı bir pek çok problemi çözmeye çalışmış ve bazıları açıklığa kavuşturma konusunda başarılı da olmuştur. Birçok yanılgı ve hata barındıran PVL şüphesiz kusursuz bir metin değildir. Dolayısıyla PVL’yi bir kez daha analiz edip incelemek ve önceki tarihçi ve âlimler gibi biraz olsun mütevazı bir katkıda bulunmak bu çalışmanın amacıdırÖğe OSMANLI TARİH VE EDEBİYAT MECMÛASI’NDA SAİD PAŞA VE SÜLEYMAN NAZÎF’İN İZLERİ(Dicle Üniversitesi, 2016) Arslan, Mustafa Uğurlu19.yüzyıl Osmanlısı siyasî sahada olduğu gibi edebiyat alanında da dağılımlar, paylaşımlar ve yeni oluşumlar çağıdır. Eski-yeni, modern-klasik tartışmalarının gölgesinde gelişen yeni edebiyat, özellikle çeviri faaliyetleri, tiyatro, gazete ve dergilerdeki hayret verici çeşitlilikler, o devrin okuyucusunun gelişmeler karşısındaki tecessüsünün boyutlarını da göstermektedir. Hazîne-i Fünûn, Servet-i Fünûn, Maârif ve Malumât gibi dergiler döneme damgasını vuran dergilerden sadece birkaçıdır. Yirminci yüzyılın başlarında yayımlanan dergilerden birisi ise Diyarbakırlı Alî Emîrî Efendi’nin toplam 31 sayı olarak yayımlamış olduğu “ Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecm?ası” dır. Bu mecm?ada daha ziyade şahsî yazılarına yer veren Emîrî Efendi, zaman zaman mektuplara, vicdannâmelere, Osmanlı vesikalarına ve manzum-mensur pek çok türe yer vermiştir. Yapılan çalışmada Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecm?ası’ında Emîrî Efendi’nin hem asırdaşı hem de hemşerisi olan iki önemli şairin -Said Paşa ve Süleyman Nazîf’in- mecm?adaki izleri ele alınmaktadır