Fen Bilimleri Enstitüsü Tezler

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1681
  • Öğe
    Çelik çerçevelerin 2018 Türk Çelik Tasarım Yönetmeliğine göre genetik algoritmayla optimum tasarımı ve sonuçların SAP 2000 çözümleriyle karşılaştırılması
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Acar, Zeynep; Hayalioğlu, Mehmet Sedat
    Yapısal taşıyıcı sistemlerinin optimum tasarımı yapı mühendisliğinde önemli bir konudur. Tasarımdaki amaç yeterli güvenliği sağlayan en ekonomik yapıyı oluşturmaktır. Bu çalışmada, çelik bina çerçevelerinin 2018 Türk Çelik Tasarım Yönetmeliği'nin (Çelik Yapıların Tasarım, Hesap ve Yapımına Dair Esaslar-ÇYTHYDE 2018) yük ve tasarım koşullarıyla Genetik Algoritma yöntemi kullanarak optimum tasarımı yapılmıştır. Tasarımlarda gerekli koşulları sağlayan minimum ağırlıklı çerçevelerin elde edilmesi amaçlanmıştır. Öncelikle Genetik Algoritma optimizasyon yöntemini, çerçeve analizi ve Türk Çelik Tasarım Yönetmeliği koşullarıyla birleştiren bir bilgisayar programı geliştirilmiştir. Geliştirilen programla farklı boyutlarda üç çerçeve örneğinin optimum tasarımı yapılarak sonuçlar aynı koşullar altında SAP 2000 programının tasarımlarıyla karşılaştırılmıştır. Ayrıca geliştirilen yöntemin üstün ve zayıf yanları değerlendirilmiştir. Sonuç olarak geliştirilen Genetik Algoritma yönteminin çelik çerçeve tasarım örneklerinde SAP 2000 programının tasarımlarına göre hem ekonomik hem de güvenli çerçeveler elde edilmiştir.
  • Öğe
    Cucurbita moschata Duchesne ex poıret (bal kabağı) kabuk ekstraktında altın nanopartiküllerinin biyosentezi ve bunlar üzerine biyomedikal uygulamalar
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Kaval, Uğur; Hoşgören, Hülya; Keskin, Cumali
    Biyosentezlenmiş AuNP'ler düşük toksik özellikleri ve biyouyumlulukları sayesinde başta biyomedikal uygulamalar olmak üzere birçok alanda kullanılan yenilikçi ve etkili nanomateryallerdir. Bu çalışmada, ilk kez Cucurbita moschata Duchesne Ex Poiret meyvesinin atık durumdaki kabuk ekstresi kullanılarak AuNP'ler yeşil sentez yöntemiyle sentezlenmiştir. C. moschata (CM) ile AuNP'lerin biyolojik sentezinde indirgeme, kaplama ve stabiliteden sorumlu bileşikleri ve grupları belirlemek için LC-MS/MS ve FTIR kullanıldı. Biyosentezlenen AuNP'ler 555 nm dalga boyunda maksimum absorbans gösterdi ve XRD analizi sonuçları CM-AuNP'lerin 100 nm'den küçük partikül boyutuna ve yüz merkezli kübik (fcc) kristal yapıya sahip olduğunu ortaya koydu. TEM görüntüleri, altın partiküllerinin önemli bir kısmının ağırlıklı olarak küresel bir morfolojiye sahip olduğunu ve ortalama çapının 18,10 nm olduğunu gösterdi. FTIR analizi, indirgeme reaksiyonlarında yer alan fonksiyonel grupların varlığına işaret eden güçlü pikler gösterdi. Zeta potansiyeli ölçümleri sonucu iyosentezlenmiş AuNP'lerin yüzey yüklerinin –19,7 mV olduğu hesaplandı. AuNP'lerin patojen suşlara karşı antibakteriyel ve antifungal etkileri minimum inhibisyon konsantrasyonu (MİK) yöntemiyle belirlendi. CM-AuNP'lerin kanser hücre hatları (Sk-Ov-3, CaCo-2 ve A549) ve sağlıklı hücre hattı (HUVEC) üzerindeki sitotoksik etkileri MTT yöntemi kullanılarak araştırıldı. Bulgular, C. moschata kabuğu sulu özütü ile yeşil sentez yöntemiyle üretilen AuNP'lerin patojen mikroorganizmaların büyümesi üzerinde yüksek inhibisyona aynı zamanda düşük dozlarda kanserli hücre hatlarına karşı etkili sitotoksik aktiviteye sahip olduğunu gösterdi. Sonuç olarak, CM-AuNP'lerin ilaç, gıda ve kozmetik endüstrilerinde antibakteriyel ve/veya antikanser ilaçların üretiminde son derece etkili olacağı sonucuna varılabilir.
  • Öğe
    Batman ili İluh Deresi ve çevresinin kentsel dönüşüm kapsamında CBS yardımıyla irdelenmesi
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Gülsever, Mahsum; Kavak, Orhan
    Kentsel dönüşüm kavramı, dönüşüme konu bölgenin ihtiyacı doğrultusunda şekillenen bünyesinde sosyal ve teknik anlamda birçok parametre bulunduran afet riskinin öncelikli olduğu, yerleşkelerin yeniden dizayn edilmesidir. Bu çalışmada, Batman İli, Merkez İlçesinde bulunan İluh Deresi ve çevresinin, hem afet riski (su baskını) hem de kent yerleşkelerinin ihtiyaç duyduğu yeşil alan, otopark alanı, altyapı eksikliği gibi faktörlerine istinaden kentsel dönüşüm uygulamasına ihtiyaç duyulup duyulmadığı ele alınmıştır. Bu kapsamda bölgenin nüfus yoğunluğu, taşınmazların durumu (parsel, yapı ve eklentileri), yol ulaşım ağı, imar durumu gibi faktörler veri tabanı oluşturulup haritalandırılarak mekânsal analizler yapılmış, yine bölgede 10 adet 20'şer metre derinlikte sondaj kuyusu açılarak, numunelerin deney sonuçları analizi aktarılarak söz konusu alanın yapılaşmaya uygun olup olmadığı sorgulanmıştır. Kentsel dönüşüm kavramı ifade edilerek yasal zemindeki uygulama çeşitliliği vurgulanmıştır. Mekânsal analizler için Netcad 7.6 GIS ve Netcad 8.0 GIS yazılımlarından yararlanılmış olup veri tabanı oluşturulması için Microsoft Access ve Excel programlarından yararlanılmış olup bölgeye ait lokal Coğrafi Bilgi sistemi (CBS) elde edilmiştir. Ayrıca bölgenin uygulama projesi sonrası, olası çalışmaların üç boyutlu görsellerin elde edilmesi için Lumion yazılımı üzerinde çalışılmıştır. Batman İli, Merkez İlçesi, İluh Deresinin taşkın riski taşıdığı, 2006 senesinde afet gördüğü, kenti kuzey ve güney olmak üzere ikiye bölüp kuzey kısmının gelişmesine devam edip güney kısmının yerinde saymasına neden olduğu, sondaj deneyleri sonucunda olası bir üst yapının yapılabilmesi için gevşek zeminin 6,5 metrede son bulup yapılaşmaya esas zemine tekabül ettiği sonuçlarına ulaşılmıştır. Bulgular değerlendirilerek yapılması gereken kentsel dönüşüm uygulaması üç alternatif olarak sunulmuştur.
  • Öğe
    Mikroalg temelli aktif karbon kullanarak hidrojen üretiminin hızlandırılması ve korona etkisi altında performansı arttırılan bir prototip süperkapasitör geliştirilmesi
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Çetin, Rıdvan; Arseri̇m, Muhammet Ali; Akdemir, Murat
    Bu tez çalışmasında, Dunaliella Salina mikroalgi çift fonksiyonlu bir malzeme olarak hem süperkapasitör elektrot malzemesi hem de hidrojen üretimi için katalizör malzemesi olarak kullanılmıştır. Aktif karbon eldesi için kimyasal aktivasyon malzemesinin türü, aktivasyon malzemesinin miktarı, yakma sıcaklığı ve yakma süresi gibi parametreler kimyasal aktivasyon/karbonizasyon için belirlenmiş olup, Taguchi ortogonal diziler yöntemi L9 (3,4), deneysel tasarım için klasik yöntemlere alternatif olarak kullanılmıştır. Belirlenen deneysel tasarıma uygun şekilde elde edilen aktif karbonlar süperkapasitör elektrot malzemesi olarak kullanılarak elektrokimyasal performansları incelenmiştir. En iyi spesifik kapasitans değeri 1 A/g akım yoğunluğunda 284,86 F/g ile MAD-3 elektrodu için elde edilmiştir. Elde edilen spesifik kapasitans değerlerine lineer regresyon modeli uygulanarak deney parametrelerinin içerisinde spesifik kapasitans değerine en belirgin etkinin yakma sıcaklığı parametresi olduğu görülmüştür. MAD-3 elektrot materyal daha sonra farklı uygulama gerilimi frekansı değerlerinde korona boşalmalarına maruz bırakılarak elektrokimyasal performansı geliştirilmiştir. Elektriksel aktivasyon ile elde edilen tüm elektrotların kapasiteleri MAD-3 elektrotundan daha yüksek olup, en iyi kapasite değerinin 1 A/g akım yoğunluğunda 335,23 F/g değeri ile en düşük frekans değeri olan 50 Hz uygulama gerilimi frekansında MAD-C50 elektrodu için elde edilmiştir. Malzemeye ait SEM ve BET analizi sonuçları, korona boşalmasının aktif karbonun yüzey alanı ve gözenek hacmini arttırdığını ve dolayısıyla süperkapasitör elektrotlarının elektrokimyasal performansını iyileştirdiğini göstermiştir. MAD-C50 için 2 A/g akım yoğunluğunda 1000 döngü sonrası kapasitans azalması %15, 10 A/g akım yoğunluğunda 2000 A/g için %22,57 olarak hesaplanmıştır. Bununla birlikte MAD-C50'nin enerji yoğunluğu, 485,50 W/kg güç yoğunluğunda 19,92 W?h/kg olarak hesaplanmıştır. Ayrıca elde edilen aktif karbonlar NaBH4'ün metanolizinde katalizör olarak kullanılmış olup en yüksek HÜH(max) değeri, 0,1 g katalizör ve 0,25 g NaBH4 varlığında 13,085 mL?min-1gcat-1 ile 60 °C ortam sıcaklığında ölçülmüştür. Lineer regresyon sonuçlarına göre maksimum hidrojen üretim hızına en belirgin etkiyi H3PO4 parametresi göstermiştir. Alınan sonuçlar, Dunaliella Salina mikroalginin hem elektrokimyasal hem de hidrojen üretimi açısından iyi bir performans sergilediğini göstermiştir.
  • Öğe
    PLC kullanarak kesir dereceli PID kontrollerin otomatik ayarı
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Ahmad, Mohammad Ameen; Arseri̇m, Muhammet Ali
    Günümüzde, teknolojinin hızla ilerlemesiyle birlikte endüstriyel otomasyon sistemleri daha önemli hale gelmiştir. Endüstriyel otomasyon sistemlerinde üretilen ürünler başta sağlık, gıda güvenlik, ulaşım gibi hayatın her alanında yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Gıda sektöründe kullanılan Isıtma Havalandırma ve İklimlendirme(Heating Ventilation and Air-Conditioning(HVAC)), gıdaların ısısının tazleğinin korunması için kullanılan en önemli sistemlerden biridir. Bununla birlikte endüstriyel otomasyon sistemlerinde var olan süreçlerin kontrolü çok önemlidir. Bilinen ve uygulanan en eski kontrol yöntemi Oransal İntegral Türevsel(Proportional Integral Derivative(PID)) kontrol yöntemidir. PID kontrolörün tasarımı ve uygulanmasının kolay olması ve hızlı cevap vermesi nedeniyle çok fazla tercih edilmektedir. Ancak doğadaki çoğu sistem nonlineer olup buna ilaveten tam dereceli integral ve türevsel denklemlerle ifade edilemezler. Çoğunlukla bu sistemler lineerlestirilir veya tam dereceli türev ve integral içeren denklemlerle ifade edilir. Bu yüzden kesir dereceli bir sistemin kesir dereceli kontrolörlerle kontrol edilmesi sistem cevabı üzerinde iyileştirmeler sağlayabilir. PID ve FOPID uygulamalarında en iyi kontrol parametrelerin bulunması için Parçaçık Sürü Optimizayonu (Particle Swarm Optimisation(PSO)) gibi optimizasyon yönteleri kullanılabilir. PSO algoritmasında bir sürüdeki bireylerin yiyecek, korunma gibi amaçlar için yaptığı hareketleri taklit eder. Bunun yanı sıra günümüz endüstriyel otomasyon sistemlerinde Programlanabilir Lojik Kontrolörler(Programmable Logic Controller(PLC)) kullanılmaktadır. PLC'nin en büyük avantajı kumanda işlemlerinin yanı sıra kontrol, veri toplama, izleme ve haberleşme işlemleri de yapılabilmektedir. MATLAB programı ve bileşeni olan Simulink modelleme yazılımı gereçke hayattaki sistemlerin davranışlarını analizde kullanılan önemli bir mühendislik programıdır. Simulink programıyla simülasyon yapılabildiği gibi PLC veya farklı donanımlarla birlikte kullanılarak sistemin simüle edilip kontrol mekanizmasının donanımda çalıştırıldığı durumlarda sözkonusudur. Bu tez çalışmasının kapsamında bir HVA sisteminin kesir dereceli kontrol uygulamasının yapılması hedeflenmiştir. HVAC sistemini kontrol edecek FOPID'in parametreleri PSO algoritmasıyla belirlenmiştir. Bununla birlikte HVAC sistemi olarak MATLAB/Simulink programında daha önceden var olan bir model kullanılmıştır. Bu sistemin kontrolü olarak kullanılacak FOPID ise PLC'de simüle edilmiştir. Elde edilen sonuçlar bu modelin önerilen yöntemle kontrol edilmesi için uygun görülmektedir.
  • Öğe
    Para-kompleks geometride warped çarpım noktasal slant altmanifoldlar
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Ayaz, Sedat; Gündüzalp, Yılmaz
    Bu tez beş bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, bu çalışmanın temelini oluşturacak daha önce yapılmış çalışmalarla ilgili bilgiler verilmektedir ve bu çalışmanın içeriği açıklanmaktadır. Önceki çalışmalar bölümünde, bu çalışmanın tarihsel gelişimi ile ilgili genel bilgiler verilmektedir. Malzeme ve yöntem bölümünde, gelecek bölümlerde kullanabilmek için temel tanımlar, kavramlar ve örnekler verilmektedir. Bulgular ve tartışma kısmında ise çalışmamızın orijinal bölümüne yer verilmektedir. Bu kısımda öncelikle para-Kaehler geometride noktasal yarı-slant ve bi-slant altmanifoldlarla ilgili tanımlar, kavramlar ve örnekler elde edilmektedir. Ayrıca, nearly para-Kaehler geometride noktasal anti-slant altmanifoldlarla ilgili tanımlar, kavramlar ve örnekler verilmektedir. Bu bölümde noktasal altmanifoldlar araştırıldığından sabit olmayan açılar elde edilmektedir. Çünkü değişkene bağımlı açılar oluşmaktadır. Para-Kaehler geometride ve nearly para-Kaehler geometride bu açıların aldığı değerin aralığına göre altmanifoldların tip-1 ve tip-2 durumları incelenmektedir. Ayrıca distribüsyonların integrallenebilirliği ve tamamen jeodezik olma durumları tip-1 ve tip-2 durumlarına göre ele alınmaktadır. İkinci kısımda, para-Kaehler geometride non-trivial warped çarpım noktasal yarı-slant altmanifoldlar incelenmektedir ve para-Kaehler geometride non-trivial doubly warped çarpım noktasal bi-slant altmanifoldlara da çalışılmaktadır. Ayrıca nearly para-Kaehler geometride non-trivial warped çarpım noktasal anti-slant altmanifoldlar da incelenmektedir. Bunlarla ilgili tanımlar, teoremler ve örnekler verilmektedir. Bu bölümün üçüncü kısmında ise bu çalışmalarla ilgili eşitsizlikler oluşturulmaktadır. İlk olarak, para-Kaehler geometride non-trivial warped çarpım noktasal yarı-slant altmanifoldlar ile ilgili eşitsizlikler ve bunlarla ilgili sonuçlar incelenmektedir. İkinci olarak, para-Kaehler geometride non-trivial doubly warped çarpım noktasal bi-slant altmanifoldlar ile ilgili eşitsizlikler ve bunlarla ilgili sonuçlar elde edilmektedir. Bu bölümün sonunda ise nearly para-Kaehler geometride non-trivial warped çarpım noktasal anti-slant altmanifoldlar ile ilgili eşitsizlikler ve bunlarla ilgili sonuçlar incelenmektedir. Son olarak sonuç ve öneriler bölümünde tezin genel bir değerlendirilmesi yapıldıktan sonra ileride yapılacak olan çalışmalara katkıda bulunmak için öneriler verilmektedir.
  • Öğe
    Geri dönüşüm malzemesi olarak araç lastik çelik lifli betonun yüksek sıcaklık koşullarında mekanik ve mikroyapısal özelliklerinin incelenmesi
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Ayhan, Ersin; Karaşin, Abdulhalim; Doğruyol, Murat
    Giderek artan Dünya nüfusunun artan konfor talebi araç sayısının da artmasına neden olmuştur. Bu artışla bağlantılı olarak kullanılan araç lastikleri de belli bir dönemden sonra servis ömrünü tamamlayarak atıl duruma düşmektedir. Gittikçe popüler hale geri dönüşüm kavramı daha sağlıklı ve daha yaşanabilir bir Dünya için eşsiz bir ufuk açmış ve cesaret vermiştir. Bu nedenle bu konuda sayısız bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Atık araç lastiğinin değerlendirmesi günümüzde de aktif yürütülen bir süreçtir. Ancak popüler hale gelen yeşil beton kavramına ışık tutması bakımından atık lastiklerin yan ürünlerinin betonda kullanımı da ilgi görmeye başlamıştır. Bu çalışmada, ağır vasıta lastiklerinin geri dönüşümünden elde edilen atık lastik çeliği lifinin betonda kullanımı üzerine, geri dönüşüm ve hammadde ihtiyacının azaltılması hedefini de içeren deneysel çalışmalar yapılmıştır. Bir deney grubunda atık lastik çeliği betona ince agrega yerine betona hacimce %0,4 oranında eklenirken, diğer deney grubunda hacimce %0,8 oranında eklenmiştir. Bu çalışmada, ağır vasıta lastiklerinin geri dönüşümünden elde edilen atık lastik çeliği lifinin betonda kullanımı üzerine, geri dönüşüm ve hammadde ihtiyacının azaltılması hedefini de içeren deneysel çalışmalar yapılmıştır. Çalışmada 28 günlük küre maruz kalmış 150×300 mm ebatlarında ve 150×150×600 mm ebatlarında üretilen 9'ar adet silindir ve kiriş numuneler ile mekanik analizlerin yanı sıra 36 adet olarak üretilen 15 cm küp betonların yüksek sıcaklık koşullarındaki davranışları ile sıcaklık öncesi davranışları arasındaki sonuçlar arasında güçlü bir ilişki olup olmadığını anlamak üzere birçok mikroyapısal analiz deneyi gerçekleştirilmiştir. Çalışma, ISO 834 ve ASTM E119 standartlarına göre yapı ve inşaat malzemeleri için yangın senaryosuna bağlı olarak 400, 600 ve 800 oC hedef sıcaklıklarda gerçekleştirilmiştir. Hedeflenen yüksek sıcaklıklara 60 dakika boyunca maruz bırakılan 15 cm küp kontrol betonu ve kompozit beton numunelerindeki basınç dayanımı kayıpları ve karakterizasyon değişiklikleri dayanım açısından karşılaştırılmıştır. Literatürde atık lastik çelik lif takviyeli beton ile ilgili yeterli veri olmadığı anlaşıldığından ultrasonik darbe hızı (UPV), taramalı elektron mikroskobu (SEM), termogravimetrik analiz (TGA), diferansiyel termal analiz (DTA), X-ışını kırınım analizi (XRD) ve Fourier dönüşümlü kızılötesi spektroskopisi (FTIR) analizleri de yapılmıştır. Genel sonuçlar, lif katkılı betonun yüksek sıcaklıklarda beton performansına önemli katkılar sağladığını göstermiştir.
  • Öğe
    Elektrik enerjisi üretim sistemlerinde yük frekans kontrolü için yüksek performanslı denetleyici tasarımı
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Güler, Yavuz; Kaya, İbrahim
    Bu tez çalışmasında, ilk olarak farklı termal türbinlerden oluşan tek ve çok kaynaklı yapıya sahip tek alanlı elektrik güç sistemlerinde YFK için parametre değişikliklerine karşı dayanıklı ve yük bozulmalarını bastırma özelliğine sahip oransal integral – oransal türev (PI-PD) kontrolör tasarımı sunulmuştur. PI-PD kontrolörün parametreleri, kararlılık sınır eğrilerinin ağırlıklı geometrik merkezlerinin hesaplanmasına dayanan grafiksel bir yöntem ile hesaplanmıştır. Çalışmada ayrıca, kaskad kontrol yapısında filtreli seri oransal integral türev (PIDF) denetleyici kullanılarak farklı termal türbinlere sahip tek, iki ve dört alanlı elektrik güç sistemlerinin YFK önerilmiştir. Kaskad kontrol yapısının hem iç hem de dış döngülerinde PIDF kontrolör kullanılmıştır. İç ve dış döngülerde kullanılan PIDF kontrolör parametreleri, kontrolör sentez yaklaşımından faydalanılarak analitik olarak tasarlanmıştır. Çalışma kapsamında, son olarak, elektrik güç sistemlerinin YFK için, oransal-integral-türev artı ikinci dereceden türev (PIDD2) denetleyici kullanılarak denetlenmesi sunulmuştur. Önerilen kontrolörün parametreleri, analitik bir ayarlama yöntemi olan doğrudan sentez (DS) yöntemi ile belirlenmiştir. Bu yöntem, öncelikle uygun bir referans modelinin geliştirilmesine dayanmakta ve daha sonra istenen dinamik davranış modeli, kapalı döngü sistem modeliyle eşleştirilmiştir. Önerilen DS tabanlı PIDD2 denetleyici tasarımı hem yük bozucu reddi hem de bozucu reddi için ayrı ayrı gerçekleştirilmiştir. Tasarım yaklaşımları, çeşitli termal türbinleri barındıran tek, iki ve üç alanlı güç sistemleri için tasarlanmıştır. PIDD2 kontrolör parametrelerinin en uygun değerleri, IAE ve yerleşme süresi gibi kriterleri içeren yeni bir amaç fonksiyonu kullanılarak belirlenmiştir. Bu tez çalışmasında YFK için önerilen her üç tasarım yaklaşımında, frekans ve bağlantı hattı güç değişimlerinin yük değişimlerine karşılık yerleşme zamanı, tepe değeri ve mutlak hata integrali (IAE) gibi farklı performans kriterleri kullanılarak önerilen çalışmaların etkinlikleri ortaya konulmuştur. Ayrıca, sistem parametrelerinde oluşabilecek değişimler ve rastgele yük değişimleri göz önüne alınarak da benzetimler gerçekleştirilmiştir. Tez çalışmasında önerilen her üç denetleyici tasarım yaklaşımlarının da literatürdeki çalışmalar ile karşılaştırıldığında, önemli avantajlar sağlayabileceği görülmüştür.
  • Öğe
    Kabuli, desi ve yabani nohut genotiplerinin fenolojik, morfolojik ve tarımsal karakterlerinin genetik yapısının belirlenmesi üzerine bir çalışma
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Tekin, Gizem Kamçı; Biçer, Behiye Tuba
    Bu çalışma 2022-2024 yılları arasında Dicle Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri deneme alanında üç yıl süreyle yürütülmüştür. Çalışmada farklı sayıdaki desi, kabuli ve yabani nohut türlerinin yarım-diallel (5 × 5) melezleme ve serbest melezleme (16 kombinasyon) ile elde edilen F1 ve F2 generasyonlarında fenolojik, morfolojik ve tarımsal özelliklerin genetik yapısı incelenmiştir. Çalışmada yarım-diallel melezlemede 3 desi (Siyah, ICCV 10 ve ILC 533) ve 2 kabuli tip ebeveyn (Azkan ve ILC 482), serbest melezlemede 6 kabuli tip (Azkan, Gökçe, ILC 482, ILC 1929, ILC 533 ve Diyar 95) ve 6 desi tip (Siyah, ICC 16207, ICCV 03107, ICCV 96029, JG 11 ve ICCV10) ve 2 yabani Cicer türü (C. echinospermum ve C. reticulatum) ebeveyn olarak kullanılmıştır. Yarım-diallel melezleme için 11 melez, serbest melezleme için 15 melez kombinasyonu oluşturulmuştur. Melezlemeler 2022 yılında gerçekleştirilmiştir. 2023 yılında F1 tohumları, 2024 yılında F2 tohumları Tesadüf Blokları Deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak ekilmiştir. Araştırmada ebeveyn ve F1 melezlerinde çıkıştan ilk çiçeğin görüldüğü gün sayısı, çiçeklenmeden baklalanmaya kadar gün sayısı, çıkıştan baklalanmaya kadar gün sayısı, gövde üzerinde ilk çiçeğin görüldüğü boğum numarası, bitki boyu, bitki başına boğum sayısı, 10 tane ağırlığı, ilk bakla yüksekliği, bitkide bakla sayısı, boğum arası uzunluk ve kalınlık, çiçek rengi, yaprak rengi, bitki büyüme alışkanlığı, yaprak ve yaprakçık uzunluğu ve genişliği, yaprak başına yaprakçık sayısı, antosiyanin pigmentasyonu, kırmızımsı gövde özellikleri incelenmiştir. Elde edilen veriler yarım diallel, heterosis, heterobeltoisis, potans oranı ve ki kare testleri ile değerlendirilmiştir. F1 ve F2 generasyonlarında incelenen özelliklerde dominant gen etkileri varyansı (H) eklemeli gen etkileri varyansından (D) büyüktür. 10 tohum ağırlığı hariç incelenen tüm karakterlerde etkili gen sayıları tespit edilememiş, 10 tohum ağırlığının 2 gen tarafından kontrol edildiği saptanmıştır. Dar anlamda kalıtım derecesi (hd) ilk çiçeklenme gün sayısı, bakla sayısı (0,67), bitki boyu (0,85) ve 10 tohum ağırlığı (0,82) özelliklerinde yüksek bulunmuştur. F1 genereasyonunda GUY/ÖUY oranı bitki boyu, bitki başına boğum sayısı, yaprakta yaprakçık sayısı hariç, F2 generasyonunda bakla sayısı, yaprakta yaprakçık sayısı hariç tüm özelliklerde eklemeli gen etkisi varyansı dominant gen etkisi varyansından büyük bulunmuştur. F1 ve F2 generasyonunda Azkan ebeveyni en iyi ebeveyn olup en iyi melez kombinasyonlar ise incelenen özelliklere göre farklılık göstermiştir. Serbest melezleme sonuçlarına göre; F1 generasyonunda; ilk çiçeklenme gün sayısı için Azkan (geçci) × C. reticulatum (orta erkenci) kombinasyonu en yüksek negatif heterobeltiosise sahip bulunmuştur edilmiştir. F2 generasyonunda ICCV 96029 (süper erkenci) × Azkan (geçci), ICCV 96029 (süper erkenci) × Gökçe (orta erkenci), Azkan × C. reticulatum (orta erkenci) ve Gökçe × C. reticulatum kombinasyonlarında negatif yönde heterosis saptanmıştır. Bitki boyu için maksimum negatif heterosis ve heterobeltiosis F1 generasyonunda Gökçe × C. echinospermum, F2 generasynonunda ICCV10 (kısa) × Gökçe (uzun) kombinasyonlarında tespit edilmiştir. 10 tohum ağırlığı için yüksek düzeyde pozitif heterosis ICCV96029 (küçük) × Azkan (iri) kombinasyonunda belirlenmiş olup kalıtım derecesi düşük bulunmuştur. Çiçeklenme gün sayısı kalıtımının 9 (geçci): 7 (erkenci) ve 3 (geçci): 1 (erkenci), çiçek rengi kalıtımının 3 (pembe): 1 (beyaz) birçok kombinasyonda Mendel açılımına uyduğu ve tek gen tarafından kontrol edildiği saptanmıştır.
  • Öğe
    Yerelleşmiş yüzey plazmon spektroskopisi ile yüzey plazmon rezonans spektroskopisinin sensör uygulamalarında karşılaştırmalı incelenmesi
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Bingöl, Gülan; Binbay, Fatma Figen
    Günümüzde kullanım alanları gittikçe artan, Yüzey Plazmon Rezonans Spektroskopisi (SPR) ve Yerelleşmiş Yüzey Plazmon Rezonans Spektroskopisi (LSPR); Nanoteknoloji, Biyosensörler, Kimyasal Sensörler, Malzeme bilimi, Tıp ve Sağlık, Çevre Bilimi, Kinetik Analiz ve Biyomoleküler Etkileşimler gibi pek çok uygulama alanına sahiptir. Hassasiyetleri ve özgüllükleri sayesinde bilimsel araştırmalar ve endüstriyel uygulamalar için vazgeçilmez araçlar haline gelmiştir. Metal bir yüzey ile dielektrik arayüzünde elektromanyetik dalga tarafından uyarılan bir plazmonun rezonansa girmesi ve belirli bir açıda gelen ışığın büyük bir kısmının yüzey plazmonları oluşturmak için kullanılması prensibine dayanan Yüzey Plazmon Rezonans Spektroskopisi (SPR), yansıyan ışığın minimum seviyeye düşüp yoğunluğunun bir dedektör tarafından ölçülmesini, aynı zamanda yüzeydeki biyomoleküler etkileşimleri etiketleme yapmaksızın tespit ve analiz edilmesini sağlar. Bir de özellikle nano ölçekteki metalik yapılar (genellikle altın veya gümüş) ile etkileşime giren ışık dalgalarının nanoparçacık yüzeyindeki elektronların topluca salınımının uyarılmasını inceleyen Yerelleşmiş Yüzey Plazmon Rezonans Spektroskopisi (LSPR), salınan elektronların rezonansa girmesi durumunda ışığın nanoparçacıklar tarafından absorbe edilmesi gibi optik özelliklerini araştırır. SPR ve LSPR'nin karşılaştırmalı incelenmesini konu alan bu çalışmada, öncelikle, harici bir ortama gömülü (yani vakum, gaz veya sıvı) nano boyutta y-yayılımlı z-polarizasyonlu ışınlanmış tek bir metal küre için, kullanılan lazer ışığının dalga boyu ?, ortamın dielektrik sabiti ?_0, kürenin dielektrik sabiti ?_1, kabul edilmek üzere bu küresel yapı için Yerelleşmiş Yüzey Plazmon Spektroskopisi (LSPR) teorik altyapısı incelenecek ve bu bağlamda ilgili Maxwell Denklemleri çözülüp bu iki yöntemin nano yapılara uygunluğu tartışılacaktır.
  • Öğe
    Gama ile ışınlandıktan sonra bazı ilaç hammaddelerinde oluşan yapısal bozuklukların EPR spektroskopisi ile incelenmesi
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Süleymanoğlu, İskender; Sütçü, Kerem
    Yakın zamanda pandemi deneyimlemiş bir dünyada temassız sterilizasyonun önemi oldukça önem kazanmıştır. Bu bağlamda; bu tezde tıp sektöründe yaygın olarak kullanılan iki ilaç hammaddesinin radyasyon duyarlılıkları Elektron Paramanyetik rezonans (EPR) spektroskopisi ile incelenerek; numunelerin radyasyonla sterilizasyona uygun olup olmadıkları belirlenmiştir. İncelenen numunelerden ilki olan Propil 4-hidroksibenzonat numunesi antiseptik özelliği sayesinde ilaç, gıda ve kozmetik alanlarında koruyucu olma özelliği; ikinci numune olan talbutamid ise tip 2 diyabette kullanılması özelliği ile bilinmektedir. Numunelerin radyasyon duyarlılıkları beş farklı aşamada incelenmiştir. Öncelikle ışınlanmış numunelerin deneysel ve simüle spektrumları yardımıyla yapılarında oluşan radikallerin yapıları belirlenmiştir. Belirlenen radikallerin 0-20 mW mikrodalga güç bölgesinde farklı spektrumları kaydedilerek spektruma katkı getiren radikal türleri ve bu radikallerin mikrodalga doyum özellikleri tespit edildi. 2, 4, 7, 10, 14, 17 ve 20 kGy dozlarda ışınlanmış numunelerden elde edilen deneysel spektrumlar kaydedilerek numunelerin doz-cevap eğrileri elde edilmiştir. Bu eğrilere en yakın matematiksel denklemler korelasyon katsayıları ile hesaplanmıştır. Farklı sıcaklıkların oluşan radikal türlerine etkisini incelemek amacıyla 123-423 K sıcaklık aralığında kaydedilen spektrumlar incelenmiştir. Bu sıcaklık aralığında numunelerde yeni radikaller tespit edilmemiştir. Ayrıca 106 gün boyunca belirli aralıklarla spektrumlar kaydedilerek ışınlama sonucunda oluşan radikallerin sönüm eğrileri belirlenmiştir. Bu depolama süreci boyunca numunelerde kararlı radikaller oluştuğu belirlendiğinden numunelerin radyasyonla sterilizasyon işlemine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Elektrikli araç şarj tesislerinin dağıtım sisteminin kapasite ve güç kalitesi üzerindeki etkilerinin belirlenmesi
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Tekin, Halil İbrahim; Gümüş, Bilal
    Küresel çapta artan hava kirliliği ve kaynak kısıtlılığı, ulaşım sektöründe sürdürülebilir ve çevre dostu alternatiflerin aranmasını zorunlu kılmıştır. Bu bağlamda, elektrik enerjisinin verimli kullanımına dayalı "e-mobilite" kavramı öne çıkmış ve elektrikli araçların yaygınlaşması, mevcut elektrik şebekelerinde kapasite ve güç kalitesi sorunlarına yol açmıştır. Bu tez çalışması, e-mobilite şarj uygulamalarının elektrik şebekesi üzerindeki etkilerini incelemektedir. Çalışmanın odak noktası, elektrikli araçların şebeke entegrasyonunda ortaya çıkan kapasite ve güç kalitesi sorunlarını belirlemek ve bu sorunlara yönelik çözüm stratejileri sunmaktır. Gerçek uygulamalara yakın test ortamlarında yapılan deneysel analizler sonucunda, bu sorunların nasıl ortaya çıktığı incelenmiş ve çözüm önerileri sunulmuştur. Tez, e-mobilitenin başarılı entegrasyonunun sağlaması hedefinin, elektrik şebekesi yönetimi için önemli bir unsur olduğunu vurgulamaktadır. Elde edilen bulgular, sürdürülebilir ve verimli enerji yönetimi stratejilerinin geliştirilmesine katkı sağlamaktadır.
  • Öğe
    Kültür merkezi cephelerinin tasar öge ve ilkelerine göre görsel algı analizi
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) İlhan, Nevra; Aykal, Fatma Demet
    Kültür merkezi yapıları, kentin tarihi, gelenekleri, inançları, kültürel ve sosyal değerlerini yaşatmak, gelecek nesillere bu bilgi ve değerleri aktarmak amacıyla kullanılan kamu binalarıdır. Bununla birlikte toplumun sanatsal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için kullanıcılara farklı mekânlar da sunmaktadır. Kent kullanıcıları için sosyal bir etkileşim alanı oluşturan bu yapı grubu, toplumun kimliği ile bölgenin kültürünü koruma ve sürdürülebilir olmasını sağlamaktadır. Dolayısıyla kent için sosyal bir buluşma alanı sunan bu yapıların aktif bir şekilde kullanılması oldukça önemlidir. Kullanıcıların işlevsel ve konforlu bir alan da sosyal ile kültürel aktivitelerini gerçekleştirmesinin yanı sıra kentliler için estetik açıdan da bir doyum yaşatmalıdır. Bu etkenler kültür merkezi yapısının devamlı olarak kullanılmasını sağlayan önemli özelliklerdir. Kültür merkezleri ile kentte yaşayan bireyler arasında ilk iletişimi cepheler sağlamakta ve cephenin sahip olduğu etkin tasarım hedef kitlenin yapıyı kullanmasına teşvik etmektedir. Cephenin etkin ve özgün tasarımı ise tasarımcıların yapı kurgusunu oluştururken kullandığı bazı kılavuzlar sayesinde gerçekleşmektedir. Bu kılavuzlar binanın vermek istediği soyut mesajı somut bir şekilde kullanıcılara aktarmaya yardımcı olan tasar öge ve ilkeleridir. Tasar öge ve ilkeleri, bir binanın hem işlevsel hem de estetik olarak tasarım kurgusunu oluşturma da önemli bir rol oynamaktadır. Bu tasarım elemanları cephe kompozisyonun görsel kalitesini etkilemekte ve bireyle görsel bir iletişim kurulmasını sağlamaktadır. Bu doğrultuda çalışma, kent için önemli bir simge olan kültür merkezi yapılarına ait cephelerde görsel bir etki yaratmak için tasar öge ve ilkelerinin kullanılıp kullanılmadığını ve bu tasar öge ve ilkelerin bireyin görsel algısını nasıl etkilediğine dair bir hipotez sunarak, hipotezin doğruluğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmadaki temel amaç, kültür merkezlerinin cephe oluşumunu etkileyen tasar öge ve ilkelerini belirleyerek, bireylerin kültür merkezlerini görsel olarak nasıl algıladığı ve yapıyla nasıl bir ilişki kurduğunu açıklamaktır. Çalışmanın problemi Türkiye ve Dünya'da bulunan on kültür merkezi örneği kapsamında incelenmiştir. Her bölgeden beş örnek seçilerek, bu yapıların cephelerinde bulunan tasar öge ve ilkeleri ve bireylerde duyusal olarak bıraktığı hisleri belirlemeyi amaçlayan iki farklı anket çalışması yapılmıştır. Anketlerin değerlendirilmesi sonucunda ise Türkiye ve Dünya'da bulunan kültür merkezi yapılarının cepheleri ayrı ayrı değerlendirilmiş ve sonra bu örnekler arasında bir kıyaslama yapılmıştır. Çalışma sonucunda ise sunulan hipotezin doğruluğu ölçülerek, kültür merkezi yapılarının hedef kitlenin nasıl dikkatini çekebileceği ve tasarımcıların bu yapı grubunun cephe tasarımında nelere dikkat etmesi gerektiğine dair öneriler sunulmuştur.
  • Öğe
    FIDIC sözleşmeleri çerçevesinde uyuşmazlık çözüm yöntemleri
    (Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Ertan, Yunus; Çelik, Neşe Baran
    Teknolojinin gelişmesi dünyanın her yerini erişilebilir kılarken uluslararası ilişkileri ve dolayısıyla uluslararası ticareti de geliştirmiştir. Uluslararası ekonomik ilişkilerin ve işbirliğinin artması beraberinde hukuki sorunlar getirmiştir. Yabancılık unsuru taşıyan bir ekonomik ilişkide hangi hukuk kurallarının nasıl kullanılacağı tartışılırken aynı zamanda bütün ülkeler için geçerli olacak standartların geliştirilmesinin bir ihtiyaç olduğu da ortaya çıkmıştır. Ulusal yargı sistemleriyle entegre şekilde çalışacak uluslararası uyuşmazlık çözüm mekanizmaları bu ihtiyacın sonucunda gelişmiştir. Gelişen uluslararası ekonomik ilişkiler, etkisini inşaat sektöründe de göstermiştir. Uluslararası inşaat proje sayısının hızla artması bu alanda; taraflara, mesleki örgütlere ve ulusal yargı sistemine rehberlik edecek, kolaylık sağlayacak standartların hazırlanmasını zaruri kılmıştır. İnşaat projelerinin çok fazla değişken içermesi, taraflar arasında uyuşmazlıkların çıkma ihtimalini artırmaktadır. Teknik ve mali açıdan zaten karmaşık ve çok boyutlu olan inşaat projeleri ek olarak uluslararası bir niteliği de taşıdığında ortaya çıkacak bir uyuşmazlık tarafları içinden çıkılmaz bir sürece sokabilmektedir. Bu nedenle; hem muhtemel uyuşmazlıkların önüne geçmek hem de ortaya çıkan uyuşmazlıkların zaman ve mali bakımdan yükünü azaltmak için standart sözleşme türleri hazırlanmıştır. FIDIC sözleşme paketleri de çok farklı amaç ve kapsamda hazırlanmış olan standart sözleşme paketlerinin en yaygın kullanılan sözleşme formlarındandır. Bu çalışmada; inşaat sözleşmelerinde ortaya çıkan uyuşmazlıkların FIDIC kuralları çerçevesinde nasıl çözülebileceği incelenmiştir. Çalışmada ağırlıklı olarak 2017 yılında yayınlanmış olan ve ülkemizde çok yaygın kullanılan Kırmızı Kitap baz alınmıştır. Türk hukukuna göre sözleşmeleri ve özelde inşaat sözleşmelerini kapsayan eser sözleşmelerini inceleyerek başlayan çalışma akabinde yabancılık unsurunu detaylandırarak uluslararası sözleşmelere geçiş yapmıştır. Çalışmanın asıl amacı uluslararası inşaat sözleşmelerinde ortaya çıkan uyuşmazlıkların FIDIC çerçevesinde çözülme yollarının incelenmesidir. İnşaat projelerindeki uyuşmazlıkların çözüm sürecini daha hızlı, daha ucuz ve daha adil yürütme iddiasını taşıyan FIDIC kurallarının etkinliğinin analiz edilmesi temel gayedir. Bu analiz yapılırken 1987, 1999 ve son versiyon olan 2017 FIDIC versiyonları dikkate alınmıştır.
  • Öğe
    Farklı organik gübre uygulamalarının bazı kolza çeşitlerinin verim unsurları ile yağ asitleri kompozisyonu üzerine etkisi ve biyokütle atıklarından elde edilen briketlerin fiziksel ve yakıt özelliklerinin belirlenmesi
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Erdem, Veysel Enes; Karaaslan, Davut
    Bu çalışma, bazı kolza çeşitlerinde farklı kaynaklı gübre uygulamalarının verim ve verim unsurları yanı sıra biyokütle verileri üzerine etkilerini belirlemek amacıyla Diyarbakır ekolojik koşullarında Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalı Araştırma ve Uygulama Alanı sulu koşullarında (2019-2020 ile 2020-2021) iki yıl süreyle yürütülmüştür. Araştırmada iki kışlık kolza çeşidi (DK Exstorm ve ES Hydromel) ve farklı kaynaklı bitki besin elementleri (kontrol, kimyasal gübre, katı sığır gübresi, sıvı sığır gübresi, koyun gübresi, solucan gübresi ve tavuk gübresi) kullanılmıştır. Deneme tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre dört tekrarlamalı olarak kurulmuştur. Ana parsellere çeşitler, alt parsellere uygulamalar tesadüfi olarak dağıtılmıştır. Araştırmada; Bitki boyu, yan dal sayısı, kapsül sayısı, kapsülde tane sayısı, kapsül uzunluğu, kapsül eni, bin tane ağırlığı, tohum verimi, yağ oranı, yağ verimi, protein oranı, protein verimi, palmitik asit, linoleik asit, oleik asit, stearik asit, araşidik asit, linolenik asit, alt ısıl değeri, kül içeriği, dayanıklılık (tumbler) direnci ve kırılma (shatter) direnci gibi verim, verim ögeleri ve kalite özellikleri incelenmiştir. Yürütülen çalışma neticesinde yıl * çeşit * uygulama interaksiyonu verilerine göre; tohum verimi, en yüksek 2019-2020 üretim sezonunda DK Exstorm çeşidinin kimyasal gübre (368,84 kg da-1) uygulamasından, en düşük değeri ise 2020-2021 üretim sezonunda Es Hydromel çeşidinin kontrol grubu (67,48 kg da-1) uygulamasından elde edilmiştir. Protein oranı, en az 2019-2020 üretim sezonunda DK Exstorm çeşidinin küçükbaş gübre (%12,56) uygulamasında, en fazla ise 2020-2021 üretim sezonunda Es Hydromel çeşidinin katı sığır (%19,20) gübre uygulamasında tespit edilmiştir. Yağ oranları %33,11 ile %46,99 arasında tespit edilmiştir. En düşük oleik asit oranı 2019-2020 üretim sezonunda DK Exstorm çeşidinin sıvı sığır (%60,55) uygulamasından, en yüksek oranı ise 2020-2021 üretim sezonunda aynı çeşidin katı sığır (%71,59) uygulamasından elde edilmiştir. Araştırma neticesinde, kimyasal girdiyi azaltma ve sürdürülebilirlik bakımından yapılacak benzer çalışmalar ile üreticilere katkı sunacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Diyarbakır sulu koşullarında yağlık ve çerezlik ayçiçeği genotiplerinin (Helianthus annus L.) morfolojik ve kalite özelliklerinin belirlenmesi
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Pusa, Zeynep; Karaaslan, Davut
    Bu araştırma Trakya Tarımsal Araştırma tarafından geliştirilen bazı ayçiçeği genotiplerinin ve tescilli bazı ayçiçeği çeşitlerinin morfolojik ve kalite özellikleri yönünden performanslarının belirlenmesi amacıyla Diyarbakır ekolojik koşullarında, Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri araştırma ve uygulama alanında augmented deneme desenine göre 5 tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Çalışmada 4 adet standart ayçiçeği çeşidi (Ahmet Bey, Metin Bey, Es Bella, Es Romantic) ve 70 adet genotip kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre ayçiçeği genotip ve çeşitleri arasında bitki boyu, yaprak sayısı, yaprak eni, yaprak boyu, tabla çapı, sap kalınlığı, verim, çiçeklenme gün sayısı, çiçeklenme dönemi SPAD değeri, tabla dönemi SPAD değeri, tabla dönemi NDVI değeri, bin tane ağırlığı, hektolitre ağırlığı, kabuk oranı, iç oranı, protein oranı, yağ oranı, nem oranı, selüloz oranı, kül oranı özellikleri incelenmiştir. Araştırmada incelenen genotip ve çeşitler arasında çiçeklenme gün sayısı, tabla dönemi NDVI değeri, bin tane ağırlığı ve protein oranı dışında kalan tüm parametreler bakımından önemli farklılıklar bulunmuştur. İncelenen tüm ayçiçeği genotipleri arasında İmi21044 yağlık genotipi (202.30 cm) ile en uzun boylu genotip olmuştur. İmi21020 yağlık genotipi en yüksek yaprak sayısını (33.64), İmi2102 yağlık genotipi en yüksek yaprak enini (33.04 cm), İmi21020 yağlık genotipi en yüksek yaprak boyunu (33.52 cm), İmi2101 yağlık genotipi en yüksek tabla çapını (27.17 cm), Ahmet Bey çerezlik çeşidi en yüksek sap kalınlığını (28.64 mm), İmi 21010 yağlık çeşidi en yüksek çiçeklenme dönemi SPAD değerini (44.74), Or21063 yağlık çeşidi en yüksek tabla dönemi SPAD değeri (45.00), en yüksek tabla dönemi NDVI değerini OR21032 yağlık genotipi (0.77), Or21069 yağlık çeşidi en yüksek tane verimini (822.53 g), İmi 21042 yağlık çeşidi en yüksek hektolitre ağırlığını (457 kg/hl), Or21060 ve Or21055 yağlık genotipleri en yüksek tane iç oranını (%80.75), İmi 21045 yağlık genotipi en yüksek nem oranına (%4.93), Or21055 yağlık genotipi en yüksek selüloz oranını (%15.43), Or21009 yağlık genotipi en yüksek yağ oranını (%50.80) ve P64 LL 62 yağlık çeşidi en yüksek kül oranını (%6.19) vermiştir.
  • Öğe
    İmidaklopride maruz kalan melanopsis praemorsa lınnaeus, 1758 (gastropoda: Prosobranchıa)'daki histopatolojik ve ultrastrüktürel değişikliklere askorbik asitin koruyucu etkisi
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Damar, Lokman; Otludil, Birgül
    Neonikotinoidler, güçlü ve sistemik insektisitlerdir. Yaygın kullanımları nedeniyle çevreyi kirletmekte, hedef olmayan canlılarda oksidatif stresi indükleyerek ciddi zararlar oluşturmaktadır. Deneysel çalışma için; imidakloprid konsantrasyonuna ve askorbik asite maruz bırakılmayan sadece salyangoz kontrol grubu Grup-I, imidakloprid konsantrasyonuna maruz bırakılmayan sadece askorbik asit içeren salyangoz kontrol grubu Grup-II, 1/100 imidakloprid konsantrasyonuna maruz bırakılan salyangoz grubu Grup-III, 1/100 imidakloprid + askorbik asit konsantrasyonuna maruz bırakılan salyangoz grubu Grup-IV, 1/10 imidakloprid konsantrasyonuna maruz bırakılan salyangoz grubu Grup-V, 1/10 imidakloprid + askorbik asit konsantrasyonuna maruz bırakılan salyangoz grubu Grup-VI, 1/5 imidakloprid konsantrasyonuna maruz bırakılan salyangoz grubu Grup-VII, 1/5 imidakloprid + askorbik asit konsantrasyonuna maruz bırakılan salyangoz grubu Grup-VIII olmak üzere 8 grup seçildi. Deney düzeneği hazırlandıktan sonra kontrol grupları dışındaki gruplara 21 gün boyunca imidakloprid sublethal dozları uygulandı. Ayrıca IV. VI. ve VIII. gruplara ekstra askorbik asit ilave edildi. Histopatolojik değişiklikleri belirlemek amacıyla, grupların her birinden deneyin 7., 14. ve 21. günlerinde alınan salyangozlar dissekte edilerek ayak, hepatopankreas ve manto dokuları alındı. İmidakloprid intoksikasyonuna bağlı olarak ayak, hepatopankreas ve manto dokularında histoapatolojik ve sitopatolojik lezyonlar gözlendi. Histopatolojik inceleme sonucunda: Ayak dokusunda mukus, pigment ve protein hücreleri ile lipit vakuollerinin sayısında artış, kas fibrillerinde atrofi ve nekroz, epitel tabakasında bozulma ve deskuamasyon tespit edildi. Hepatopankreas dokusunda sindirim hücrelerinde vakuolleşme, amöbositlerde artış, bazofilik hücrelerde hipertrofi, hemolenfatik alanlarda genişleme, bağ dokuda atrofi, bazofilik hücrelerde hipertrofi, epitel tabakasında deskuamasyon, kas fibrillerinde atrofi gözlendi. Manto dokusunda lipit vakuolü sayısında artış ve koyu granül birikimi, pigment hücresi sayısında artış, kas fibrillerinde atrofi ve nekroz, epitelde deskuamasyon gözlemlendi. Serbest radikal temizleyicisi olarak işlev gören askorbik asit, imidakloprid toksisitesinin patolojik lezyonlarında gözle görülür bir iyileşme sağladı. Askorbik asitin koruyucu etkisinden dolayı imidakloprid ve askorbik asit kullanılan gruplarda (Grup-IV, Grup-VI, Grup-VIII) oluşan histopatoloji değişikliklerin, imidakloprid kullanılan gruplarda (Grup-III, Grup-V, Grup-VII) meydana gelen değişikliklerden daha hafif olduğu tespit edildi. Sitopatolojik inceleme sonucunda: Hücrelerde şiddetli sitoplazmik vakuolizasyon, nukleusta yoğunlaşma, nukleus zarında ayrılma ve deformasyon, mitokondri kristalarında genişleme, granüllü endoplazmik retikulumun bozulması, lizozom, telolizozom ve apoptotik cisim proliferasyonu, nekroz ve lizis gözlendi. Büyük miktarda aktive edilmiş lizozom ve heterolizozomun ortaya çıkması, toksisitenin neden olduğu hücre hasarını ortadan kaldırmak veya azaltmak için uyarlanabilir bir mekanizma olabilir. Çalışma sonucunda imidaklopridin, M. praemorsa bireylerinin dokularında meydana getirdiği histopatolojik ve sitopatolojik değişiklikler artan imidakloprid konsantrasyonuna ve maruz kalma süresine bağlı olarak artış gösterdi. Çalışmamız için seçtiğimiz salyangoz organları bir kirleticinin etkisinin belirlenmesinde uygun biyobelirteçler olarak önerilir.
  • Öğe
    Bell sayılarıyla ilişkili sınırlı dönen fonksiyonlar sınıfı için logaritmik katsayıların Hankel determinantları
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Tufan, Gizem Nur; Sümer, Sevtap
    Bu tezde katsayıları Bell sayıları olan fonksiyona subordine olan, sınırlı dönen fonksiyonların yeni bir alt sınıfı tanımlanarak bu alt sınıfa ait fonksiyonların bazı başlangıç logaritmik ve ters logaritmik katsayı sınırları elde edilmiştir. Bu katsayılardan faydalanarak, Bell sayıları ile ilişkili sınırlı dönen fonksiyonların H_2,1 (F_f?2) logaritmik katsayılarının ikinci Hankel determinantı ve H_2,1 (F_(f^(-1) )?2) ters logaritmik katsayılarının ikinci Hankel determinantı için kesin sınırlar belirlenmiştir. Ayrıca, tanımlanmış olan bu yeni sınıfa ait fonksiyonların logaritmik katsayılarının H_3,1 (F_f?2) üçüncü Hankel determinantı ve H_3,1 (F_(f^(-1) )?2) ters logaritmik katsayılarının üçüncü Hankel determinantının sınırları hesaplanmıştır. Elde edilen sonuçların daha anlaşılabilir olması için öncelikle kompleks fonksiyonlar teorisinin temelini oluşturan tanım ve teoremler verilmiş, daha sonra ünivalent fonksiyonlar teorisinin temelini oluşturan tanım ve teoremler verilerek, bazı önemli alt sınıfları tanıtılmıştır. Bundan başka, Hankel determinantı ve Bell sayıları hakkında bilgi verilerek tezde tanımlanan sınıfın ve sonuçların anlaşılabilirliğinin sağlanması amaçlanmıştır.
  • Öğe
    Üretken çekişmeli ağların (Gan) tıp alanındaki uygulamaları: Görüntü işleme ve tanı süreçlerinde Gan'ların rolü
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Olğaç, Hamit; Ataş, İsa
    Günümüz dünyasında en hızlı büyüyen alanlardan biri veri analizidir. Veri analizi, tıbbi uygulamalarda, yapay zekâ ve daha birçok alanda önemli sayıda araştırma ve geliştirmenin yolunu açmıştır. Toplanan veriler, gerekli sonuçların sağlanmasında çok önemli bir rol oynar ve kritik kararların ve tahminlerin alınmasına yardımcı olur. Ancak etik kısıtlamalardan dolayı bilim insanlarının verilere ulaşması zordur. Tıbbi görüntü veri setlerine erişilememesi sağlık alanında derin öğrenme çalışmalarını sınırlamaktadır. Üretken rakip ağlar (GAN'lar), gerçek görüntülerle karşılaştırılabilir verileri sentezleyerek bu boşluğu doldurabilir. GAN'lar, son yıllarda tıbbi görüntüleme ve tanı alanında ilgi gören ve derin öğrenme tekniklerini kullanarak veri kümesi içeriğini taklit eden üretken bir modelleme yaklaşımıdır. Vanilya GAN, görüntüleri sentezleyecek kadar uyumlu olmadığından varyantları geliştirilmiştir. Geliştirilen GAN varyantları TIP alanında; MR veya CT gibi tıbbi görüntüleme teknikleri ile elde edilen görüntülerin iyileştirilmesinde, nadir hastalıklarda mevcut ve sınırlı olan görüntü sayısını artırma sürecinde, nesne tanıma (tümör), sınıflandırma (alhzeimer) veya segmentasyon (lezyon) gibi tıbbi görüntüleme tekniklerinde ve nörolojik hastalıkların tanısı ve tahmini yönünde tıbbi uygulamalara destek vermektedir. Bu tez çalışmasında tıbbi görüntü işleme ve tanı sürecinde GAN modellerinden yararlanılmış ve Kaggle beyin veri seti görüntüleri referans alınmıştır. Cycle-GAN modeli ile MR görüntülerinden CT tarama görüntülerine ve CT tarama görüntülerden MR görüntülere sentezlenmesi kapsamında deneysel analizler gerçekleştirilmiş ve performansları nicel metrikler ile değerlendirilmiştir. Ayrıca MR görüntülerinden sahte örnek veriler oluşturmak amacıyla literatürde yaygın olarak kullanılan DCGAN, LSGAN ve WGAN modellerinin nitel ve nicel performansları karşılaştırılmıştır. Elde edilen sonuçların güvenilirliğini artırmak ve en iyi performansı elde etmek için yapılan deneyler GAN modellerinin farklı hiperparametreleri ile tekrarlanmış ve sonuçlar paylaşılmıştır. Sonuç olarak tıbbi görüntülerde kullandığımız Cycle-GAN, DCGAN, LSGAN ve WGAN modellerinde hiperparametrelerin değiştirilmesinin etkisi ve üretilen görüntülerin niceliksel sonuçlarla uyumluluğu rapor edilmiştir.
  • Öğe
    Elektrik dağıtım şebekesinde meydana gelen elektrik kesintilerine ait kalite parametrelerinin makine öğrenimi ile ölçülmesi: Diyarbakır ili Çınar ve Ergani ilçelerine ait performans ölçümü
    (Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Topkaç, Esra; Nergiz, Mehmet
    Elektrik enerjisinin, üretim noktasından tüketim noktasına güvenilir, kaliteli ve kesintisiz bir şekilde taşınması gerekmektedir. Elektrik enerjisinin tüketiciye ulaşmadan hemen önceki dağıtım şebekesi bölümünde, birçok nedenden dolayı arıza meydana gelmektedir. Bu sebepler arasında elektriksel, mekanik, atmosferik, dış müdahaleler, ekonomik ömrünü tamamlama ve yanlış manevralar öne çıkmaktadır. Arızalar sonucu oluşan elektrik kesintilerinde iletişim, ulaşım ve güvenlik sistemleri aksaklığa uğrar; elektriğin çok önemli olduğu hastaneler, havalimanları ve sınır karakollarında istenmeyen sorunların ve toplumsal olayların yaşanmasına neden olabilir. Elektrik kesinti nedenlerinin iyi bilinmesi sayesinde doğru analiz yapılarak olumsuz etkilerinin azaltılması sağlanabilir. Diyarbakır ili Çınar ve Ergani ilçelerinde elektrik enerjisinin tüketiciye ulaşmasını sağlayan elektrik dağıtım şebekesinin büyük bölümü havai hatlardan oluşmaktadır. Havai hatlardan oluşan elektrik dağıtım şebekesi, hava şartlarından doğrudan etkilenmektedir. Bu durum doğrudan arıza sayı ve süresini de etkilemektedir. Bu nedenle, elektrik arızalarının hava şartlarından ne kadar etkilendiğinin bilinmesi sağlıklı bir performans ölçümü için önemlidir. Bu çalışmada, Diyarbakır ili Çınar ve Ergani ilçelerinde elektrik dağıtım şebekesi arızalarında oluşan tedarik sürekliliği kalite parametrelerinin hava koşullarına göre tahmin edilebilirliği, makine öğrenimi modelleri kullanılarak incelenmiştir. Makine öğrenimi modelleri; günlük maksimum sıcaklık, minimum sıcaklık, sıcaklık farkı, yağış miktarı ve rüzgâr hızı öznitelikleri kullanılarak eğitilmiştir. Bu çalışmada kullanılan veriler, makine öğrenimi derin öğrenme modelleri arasında yer alan LSTM'e ve karar ağacı modelleri olarak XGBoost, CatBoost, LightGBM ve Rastgele Orman'a dayalı olarak 3 farklı strateji ile eğitilmiştir. 3 stratejinin ortalaması göz önüne alındığında CatBoost modelinin diğer yöntemlere kıyasla daha başarılı olduğu tespit edilmiştir. CatBoost modelinin, 3 strateji için elde ettiği ortalama doğruluk performansları sırasıyla %75,1; %80,07; %78,49 olduğu gözlemlenmiştir. CatBoost modeli sayesinde elektrik dağıtım şebekesinin hava şartlarına olan hassasiyeti ölçülebilmektedir. Önerilen bu model sayesinde performans karnelerinin daha sağlıklı hesaplanması, elektrik kesintilerinin hangi hava koşullarına daha fazla hassasiyet gösterdiğinin tespiti ve bu tespit sayesinde daha etkin bakım, onarım ve yatırım stratejilerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Ayrıca, hava koşullarından bağımsız olarak meydana gelen arıza sayı ve sürelerindeki artışların tespit edilmesi de amaçlanmıştır.