Yazar "Uysal, Cem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 38
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Acil ünitesine intihar girişimi nedeniyle başvuran olguların değerlendirilmesi: Şanlıurfa örneklemi(Turkish Association for Psychopharmacology, 2014) Atlı, Abdullah; Uysal, Cem; Kaya, Mehmet Cemal; Bulut, Mahmut; Güneş, Mehmet; Karababa, İbrahim Fatih; Bez, Yasin; Beşaltı, Sever; Sır, AytekinAmaç: İntihar, istemli olarak kişinin yaşamına son vermesidir. Dünya Sağlık Örgütüne göre her yıl bir milyondan fazla insan intihar etmektedir ve dünyada yaşanan ölümlerin %2’si intihar nedeniyledir. Ülkemizde 2011 yılı istatistiklerine göre 2677 kişi intihar etmiştir ve kaba intihar hızı %3.62 olarak bulunmuştur. Bu çalışmada amacımız Şanlıurfa ilinde intihar girişimi nedeni ile acil servise başvuran hastaların özelliklerini ortaya koymaktır. Yöntem: Çalışmamız geriye dönük bir çalışma olup, Şanlıurfa ilindeki Balıklıgöl Devlet Hastanesi acil servisine intihar girişimi nedeniyle başvuran bireyler çalışmaya dâhil edildi. Bireylerin tıbbi kayıtlarındaki bazı klinik ve fenomenolojik özellikleri incelenmiştir. Bulgular: 2011 yılı içinde hastane acil servisine 227 kişinin intihar girişimi nedeni ile başvurduğu anlaşılmıştır. Başvuranların 177’si (%78) kadın, 78’i (%22) erkekti. Hastaların %57’si 15-24 yaş aralığındaydı ve %51’i evliydi. En sık intihar şeklinin yüksek doz ilaç alma olduğu tespit edilmiştir. İntihar girişimlerinin yaklaşık yarısının (%49.8) 16-24 saatleri arası gerçekleştirildiği görülmüştür. En sık intihar nedeni ise aile içi sorunlar olarak bildirilmişti (%37.9). Sonuç: Araştırmamızdaki acil servise intihar girişimi nedeni ile yapılan başvuruların yarısından fazlasının evli ve 15-24 yaş aralığında olması bu bölgede aile içi sorunların intihar girişimleri için önemli bir risk etmeni olduğunu düşündürmektedir. En sık intihar nedeni olarak aile içi sorunların bildirilmiş olması bu düşünceyi destekler niteliktedir. İntihar girişimleri açısından depresyon, borderline kişilik özellikleri, fiziksel-cinsel travma, impulsivite gibi psikiyatrik rahatsızlıklarla beraber aile içi sorunlar ve eşler arası geçimsizlik gibi sosyal etmenler önemli yer tutmaktadır. Sonuç olarak; çalışmamızın verileri bir bütün olarak incelendiğinde ve Türkiye’nin diğer bölgelerinde yapılan benzer çalışmalarla karşılaştırıldığında; evli olmak, genç olmak, eğitim düzeyinin düşük olması ve aile içi sorunlar ile intihar girişimleri arasında ilişki bulunmaktadır. Yetkili kurumların bazı önlemler almasının intihar girişimlerini azaltmada etkili olabileceği düşünülmektedir.Öğe Altered lipid peroxidation markers are related to post-traumatic stress disorder (PTSD) and not trauma itself in earthquake survivors(Springer Heidelberg, 2016) Atli, Abdullah; Bulut, Mahmut; Bez, Yasin; Kaplan, Ibrahim; Ozdemir, Pinar Guzel; Uysal, Cem; Selcuk, HilalThe traumatic life events, including earthquakes, war, and interpersonal conflicts, cause a cascade of psychological and biological changes known as post-traumatic stress disorder (PTSD). Malondialdehyde (MDA) is a reliable marker of lipid peroxidation, and paraoxonase is a known antioxidant enzyme. The aims of this study were to investigate the relationship between earthquake trauma, PTSD effects on oxidative stress and the levels of serum paraoxonase 1 (PON1) enzyme activity, and levels of serum MDA. The study was carried out on three groups called: the PTSD group, the traumatized with earthquake exercise group, and healthy control group, which contained 32, 31, and 38 individuals, respectively. Serum MDA levels and PON1 enzyme activities from all participants were measured, and the results were compared across all groups. There were no significant differences between the PTSD patients and non-PTSD earthquake survivors in terms of the study variables. The mean PON1 enzyme activity from PTSD patients was significantly lower, while the mean MDA level was significantly higher than that of the healthy control group (p < 0.01 for both measurements). Similarly, earthquake survivors who did not develop PTSD showed higher MDA levels and lower PON1 activity when compared to healthy controls. However, the differences between these groups did not reach a statistically significant level. Increased MDA level and decreased PON1 activity measured in PTSD patients after earthquake and may suggest increased oxidative stress in these patients. The nonsignificant trends that are observed in lipid peroxidation markers of earthquake survivors may indicate higher impact of PTSD development on these markers than trauma itself. For example, PTSD diagnosis seems to add to the effect of trauma on serum MDA levels and PON1 enzyme activity. Thus, serum MDA levels and PON1 enzyme activity may serve as biochemical markers of PTSD diagnosis.Öğe BDNF and cortisol levels in children with or without post-traumatic stress disorder after sustaining sexual abuse(Pergamon-Elsevier Science Ltd, 2015) Simsek, Seref; Uysal, Cem; Kaplan, Ibrahim; Yuksel, Tugba; Aktas, HuseyinObjective: There are studies reporting that cortisol and brain-derived neurotropic factor (BDNF) play a role in the pathophysiology of post-traumatic stress disorder (PTSD). However, up-to-date no study evaluated the relationship between PTSD and the levels of cortisol and BDNF in children and adolescents who have sustained trauma. The aim of this study was to investigate whether BDNF, cortisol and adrenocorticotropine (ACTH) levels differ between individuals who developed PTSD or not following a sexual trauma. Method: The study included 55 children aged between 6 and 17 years who sustained sexual assault (M/F: 13/42). The patients were divided into two groups, with or without PTSD based on the results of a structured psychiatric interview (K-SADS-PL and CAPS-CA). Of the participants, 49% (n = 27) were diagnosed with PTSD. Cortisol, ACTH, and BDNF levels were evaluated using the ELISA method. Results: There were no significant differences between patients with or without PTSD in terms of cortisol, ACTH, BDNF levels. There were no correlations between CAPS-CA scores and cortisol, ACTH, and BDNF levels in patients with or without PTSD. In patients with PTSD, decreased cortisol levels were found with increasing time after trauma, and no significant correlation was found with the cortisol levels in patients without PTSD. Conclusion: Although no significant association was found between biochemical parameters and the presence or severity of PTSD; decreasing cortisol levels with increasing time after trauma in patients with PTSD suggest that cortisol might have played a role in the pathophysiology of this disorder. (C) 2015 Elsevier Ltd. All rights reserved.Öğe Bir Üniversite Hastanesi'nde bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalık bildirimleri ile ilgili hekimlerin bilgi düzeyleri(2015) Durmaz, Ubeydullah; Akpola, Nezahat; Ezin, Özgür; Uysal, Cem; Palancı, Yılmaz; Korkmaz, Mustafa; İpek, DavutAmaç: Bu çalışmamızda hastanemiz de çeşitli servislerde çalışan hekimlerin bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar (BZBH) lar hakkındaki bilgi düzeylerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntemler: Çalışmamız bir anket çalışması olup, 2015 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanelerinde akademik personel ve asistan doktorlardan oluşan 105 kişiye gönüllülük esasına bağlı olarak uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmamıza katılan 105 gönüllü hekimin 77 (%73,3) tanesi erkek olup 28 (%26,7) tanesi kadındı. Hekimler yaş aralıklarına göre değerlendirildiğinde 24-30 yaş aralığında 63 (%60), 31- 35 yaş aralığında 21 (%20 ), 36-40 yaş aralığında 14 (%13,3), 41 yaş ve üzerinde ise toplam 7 (%6,7) hekim bulunmakta idi. Hekimlerin 90 (%85,7) ının BZBH lar hakkında kendini bilgi yönünden yetersiz hissettiğini tespit ettik. Araştırmamızda yaş grubu, cinsiyet, unvan ve hekimlik süresi ile bilgi düzeyi arasında anlamlı istatistiksel bir fark saptanmadı (p>0,05). Çalışmamızda hekimlerin çalıştıkları birimlere göre bilgi düzeyleri karşılaştırıldığında Enfeksiyon Hastalıkları, Tıbbi Mikrobiyoloji, Göğüs Hastalıkları ve Halk Sağlığı Anabilim Dalı gibi BZBH lar konusunda hizmet içi eğitim alan birimlerde BZBH lar hakkındaki bilgilerinin diğer birimlerle karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0,05). Sonuç: Daha uzun meslek deneyimi, unvan, yaş ve cinsiyet faktörlerinin BZBH lar hakkında bilgi düzeyinde etkili olmadığı ancak bu konu ile ilgilenen ve hizmet içi eğitim alan bölümlerde BZBH lar hakkında bilgi düzeyinin yüksek bulunması bunun eğitimle ilişkili olduğunu desteklemektedir. Hekimlerin işe giriş oryantasyon eğitimi konuları içinde ve hizmet içi alınan eğitimlerde BZBHların öncelikli konular arasında yer alması yararlı olacaktırÖğe Bir Üniversite Hastanesinde Görevli Sağlık Çalışanlarının Aile İçi Şiddete Maruziyetleri(2014) Sivri, Süleyman; Korkmaz, Mustafa; Bozkurt, İsmail; Bez, Yasin; Uysal, Cem; Kır, Muhammed ZiyaAMAÇ: Şiddet hayatın her alanında ve dünyanın hemen her bölgesinde görülebilen önemli bir toplum sağlığı sorunudur. Bu çalışmanın amacı Güneydoğu Anadoluda ki en büyük Eğitim ve Araştırma Hastanelerinden biri olan Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde görev yapmakta olan sağlık çalışanlarının aile içi şiddete maruz kalıp kalmadıklarını değerlendirmektir. YÖNTEMLER: Çalışmamız bir anket çalışması olup 2013 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanelerinde gönüllük esasına bağlı olarak akademik personel, asistan doktor, hemşire, ebe, sağlık teknisyeni ve laborant olan sağlık çalışanlarından 371 kişiye uygulandı. BULGULAR: Çalışmamıza katılan gönüllülerin 203 (%54,7) tanesi erkek olup 168 (%45,3) tanesi kadındı. Olgular yaş aralıklarına göre değerlendirildiğinde 18 30 yaş aralığında 188 olgu, 31 4 yaş aralığında 119 olgu, 41 50 yaş aralığında 37 olgu, 51 60 yaş aralığında 21 olgu ve 61 yaş ve üzerinde ise toplam 6 olgu bulunmakta idi. Olgularımızın 63ünün (%17) aile içi şiddete maruz kaldığını tespit ettik. Çalışmamızda hekimler arasında fiziksel ve psikolojik şiddetin daha fazla olduğu, cinsel ve ekonomik şiddetin ise daha fazla hemşireler ve diğer sağlık çalışanları içerisinde daha fazla olduğu tespit edilmiştir. SONUÇ: Hastalarında şiddet unsuru gördüğü anda hemen tanımlayacak ve gerekli destekleri sağlayacak olan sağlık çalışanlarının kendileri de şiddete maruz kalabilmektedirler. Sağlık çalışanı da toplumun bir bireyidir ancak insanlara yardım eli uzatacak kişilerin bunları kendi üzerinde yaşaması çalışmamızda bulmayı umut etmediğimiz ancak ortaya çıkan bir sonuçtur.Öğe Bir üniversite hastanesi’nde bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalık bildirimleri ile ilgili hekimlerin bilgi düzeyleri(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Korkmaz, Mustafa; Uysal, Cem; Durmaz, Ubeydullah; Ezin, Özgür; Deveci, Özcan; İpek, Davut; Palanci, Yılmaz; Akpolat, NezahatAmaç: Bu çalışmamızda hastanemiz de çeşitli servislerde çalışan hekimlerin bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar (BZBH)’ lar hakkındaki bilgi düzeylerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntemler: Çalışmamız bir anket çalışması olup, 2015 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanelerinde akademik personel ve asistan doktorlardan oluşan 105 kişiye gönüllülük esasına bağlı olarak uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmamıza katılan 105 gönüllü hekimin 77 (%73,3) tanesi erkek olup 28 (%26,7) tanesi kadındı. Hekimler yaş aralıklarına göre değerlendirildiğinde 24-30 yaş aralığında 63 (%60), 31- 35 yaş aralığında 21 (%20 ), 36-40 yaş aralığında 14 (%13,3), 41 yaş ve üzerinde ise toplam 7 (%6,7) hekim bulunmakta idi. Hekimlerin 90 (%85,7)’ ının BZBH’ lar hakkında kendini bilgi yönünden yetersiz hissettiğini tespit ettik. Araştırmamızda yaş grubu, cinsiyet, unvan ve hekimlik süresi ile bilgi düzeyi arasında anlamlı istatistiksel bir fark saptanmadı (p>0,05). Çalışmamızda hekimlerin çalıştıkları birimlere göre bilgi düzeyleri karşılaştırıldığında Enfeksiyon Hastalıkları, Tıbbi Mikrobiyoloji, Göğüs Hastalıkları ve Halk Sağlığı Anabilim Dalı gibi BZBH’ lar konusunda hizmet içi eğitim alan birimlerde BZBH’ lar hakkındaki bilgilerinin diğer birimlerle karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p<0,05). Sonuç: Daha uzun meslek deneyimi, unvan, yaş ve cinsiyet faktörlerinin BZBH’ lar hakkında bilgi düzeyinde etkili olmadığı ancak bu konu ile ilgilenen ve hizmet içi eğitim alan bölümlerde BZBH’ lar hakkında bilgi düzeyinin yüksek bulunması bunun eğitimle ilişkili olduğunu desteklemektedir. Hekimlerin işe giriş oryantasyon eğitimi konuları içinde ve hizmet içi alınan eğitimlerde BZBH ‘ ların öncelikli konular arasında yer alması yararlı olacaktır.Öğe Carbon monoxide-related deaths in Ankara between 2001 and 2011(Taylor & Francis Ltd, 2013) Uysal, Cem; Celik, Safa; Altuntas, Aynur Duzgun; Kandemir, Eyup; Kaya, Mehmet; Karapirli, Mustafa; Sezer, SevilayObjective: The aim of the present study was to describe the epidemiology of unintentional carbon monoxide (CO) poisonings (between 2001 and 2011) in Ankara, Turkey. Methods: Data were collected from the records of Ankara Branch of Council of Forensic Medicine and the licensed official institutes and hospitals for medico-legal autopsies. A total of 10 720 medico-legal autopsy reports were obtained and reviewed by the authors. Results: Among 622 fatal poisoning cases during the period, 380 deaths were due to unintentional CO poisoning. The mean CO saturation of the groups was 55.4 +/- 13.4 (% saturation). The minimum and maximum levels of CO in blood was 3.6 and 86.5 (% saturation), respectively. Of all the fatal poisonings determined by Ankara Branch of Council of Forensic Medicine, CO poisoning was the most common mortality cause (61.1%). Among the cases, 301 (79.2%) were found to be death in their houses, 43 (11.3%) in hospitals, 15 (3.9%) in their workplaces and 11 (2.9%) in some public places such as park and garden. Most of the cases were from the capital city of Turkey, Ankara (n = 203, 53.4%). When we compared the cities according to their population, it was realized that the highest death rate due to CO poisoning was in Kirikkale (12.3/100 000), followed by Karabuk (8.3/100 000), Cankiri (7.8/100 000) and Kirsehir (5.0/100 000). Discussion and conclusion: These findings add new data to the pool of knowledge in terms of the need of safety, proper heating system instructions and more education on CO poisoning in Turkey.Öğe Ceza İnfaz Kurumlarının yönetim, dış koruma, hükümlü ve tutukluların sevk ve nakilleri ile sağlık hizmetlerinin yürütülmesi hakkındaki protokolün bir olgu sunumu üzerinden adli tıbbi değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2017) Tıraşçı, Yaşar; Uysal, Cem; Altınal, Aydın; Akın, Mustafa; Durmaz, UbeydullahHekimlik mesleğinin; hastalar arasında sosyal durum, dini inanç, siyasi görüş, milliyet, cinsiyet, yaş ve sosyoekonomik durum farklılıkları gözetmeksizin icra edilmesi gerekmektedir. Ancak tutuklu/hükümlü muayenelerinde Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetim, Dış Koruma, Hükümlü ve Tutukluların Sevk ve Nakilleri ile Sağlık Hizmetlerinin Yürütülmesi Hakkındaki Protokolün (3’lü Protokol) yorumlanması ve uygulanmasına bağlı olarak çeşitli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu çalışmamızda kolluk kuvvetleri eşliğinde cezaevinden Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD’na muayeneye getirilen bir şahsın muayenesi esnasında kolluk kuvvetleri ile hekimler arasında 3’lü protokol nedeniyle yaşanan bir olay ele alınmış olup çözüm önerilerinde bulunulmuşturÖğe Cinsel saldırı sonrası adli tıp bölümüne başvuran olguların beden ve ruh sağlıklarının değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Korkmaz, Mustafa; Uysal, Cem; Sivri, Süleyman; Bozkurt, İsmail; Bulut, Kasım; Şimşek, Şeref; Tıraşçı, Yaşar; Haspolat, Yusuf KenanAmaç: Bu çalışmada Beden ve Ruh Sağlığı Heyetimizce muayenesi yapılan cinsel saldırı mağdurların sosyodemografik ve adli psikiyatri yönünden değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Yöntemler: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Beden ve Ruh Sağlığı Heyetinde 2012-2014 yılları arasında muayene edilen olgular; yaş, cinsiyet, medeni durum, öğrenim durumu, mağdurun sanık ile ilişkisi, penetrasyon olup olmaması ve beden ruh sağlıklarının bozulup bozulmadığı yönünden retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Heyetimize başvuran 258 olgunun 196 tanesi kadın olup 62 tanesi erkekti. Maruz kalınan yaş aralığı 2 ila 50 yaş aralığında olup yaş ortalamalarının ise 13,1 ± 5,9 yıl olduğu saptanmıştır. Olguların 227’sinin (%88) 18 yaş ve altında olduğu, 31’nin (%12) 18 yaşından büyük olduğu belirlenmiştir. 48’inde vajinal, 61’inde anal penetrasyon, 11’inde oral, 11’inde oral+ anal penetrasyon, 2 vakada ise hem vajinal hem de oral penetrasyon iddiası vardı. Başvuran 258 vakadan 144 tanesinde ruh ve beden sağlığı bozulmadığı, 49 vakada ruh ve beden sağlığı bozulduğu tanısı konulmuş olup 65 vaka ise ön rapor verilerek takibe alınmıştır. Sonuç: Çalışmamız sonucunda ruh sağlığında bozulma ile cinsiyet, medeni durum, mağdurun eğitim durumu, yaş grubu ve sanık ile mağdur arasındaki yaş farkı arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Dolayısıyla ruhsal açıdan cinsel saldırıdan erkeklerin kadınlar kadar, evlilerin bekarlar kadar, eğitimlilerin eğitimsizler kadar kötü etkilendiği anlaşılmıştır. Bunun yayında özellikle genital ve fizik muayene ile bulgu elde edilemeyen olgularda ruhsal değerlendirmenin de önemli olduğu açığa çıkmıştırÖğe Çocuk istismarında bir risk faktörü olarak ailenin en küçük çocuğu olma(Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık, 2021) Uysal, Cem; Yüksel, Tuğba; Aktar, Fesih; Sula, Bilal; Özdemir, Yusuf; Esen, Mustafa; Ünal, Ahmet UfukÇocuk istismarı, önemli bir halk sağlığı problemi olmaya devam etmektedir. Genellikle çocuğun en yakınları tarafından yapılan, bu nedenle tespit edilmesi ve tedavisi zor olan çocuk istismarı, uzun dönemde ciddi toplumsal problemlere neden olmaktadır. Bu yazıda, fiziksel ve duygusal istismarın bir arada görüldüğü 25 aylık kız çocuğu sunularak, ailede en küçük çocuk olmanın diğer faktörlerle birlikte değerlendirilerek, çocuk istismarı üzerinde etkisi tartışılmıştır. Hastaneye başvuran veya adli makamlarca gönderilen olgularda, çocuk istismarının ortaya çıkarılabilmesi, engellenebilmesi ve mağdur çocukların rehabilitasyonlarının yapılabilmesi için hastane aşamasında yapılması gerekenler, ilgili klinik branşlardan oluşan multidisipliner ekiplerin kurulması ve risk altındaki çocukların iyi tanımlanmasıdır.Öğe Comparison of Laboratory Values of Prisoner and Civil Patients with Chronic Hepatitis B(Galenos Yayincilik, 2014) Deveci, Ozcan; Uysal, Cem; Korkmaz, Mustafa; Tekin, Recep; Celen, Mustafa Kemal; Dayan, SaimObjective: Since immune processes play a role in the pathogenesis of HBV infection, the immune system of the host is an important factor in the healing of the infection. The aim of the present study is to compare the laboratory findings related to hepatitis B in inmates with chronic hepatitis B, who live in a confined space and whose immune system is affected by various stress factors, and civilian chronic hepatitis B patients. Materials and Methods: The approval of the Dicle University Medical School, Non-Invasive Clinical Studies Ethics Committee was obtained for the study. Inmates and civilians with hepatitis B who presented to the infectious diseases outpatient clinic between December 2010 and June 2013 were enrolled in the study. Both groups were statistically compared in terms of HBV DNA, ALT, AST and HBeAg. Results: A total of 34 inmates and 34 civilian patients were evaluated. While no difference was observed in terms of the liver enzymes, HBeAg positivity was significantly higher among the inmates. Also, a HBV DNA > 104 copies/ml was more frequently observe din the group of inmates, although the difference was statistically insignificant. Conclusion: Studies comparing chronic hepatitis B patients who are leading different lifestyles will help select the patients with priority for treatment.Öğe Customary practices, domestic violence, and psychosomatic pain among adolescent mothers in Turkey(World Health Organization, 2018) Bez, Yasin; Uysal, Cem; Bulut, Mahmut; Kaya, Mehmet; Görük, Neval; Demir, Süleyman; Sır, AytekinBackground: Adolescent motherhood is present in many societies worldwide, including Turkey. Aims: We aimed to determine the demographical and cultural characteristics of adolescent mothers, lifetime domestic violence and history of miscarriage, and whether they suffer from any kind of medically unexplained (psychosomatic) pain in a study in south-eastern Turkey. Methods: We included 501 mothers in this case–control study. The study group comprised 228 mothers who gave their first deliveries at or before 19 years of age, and the control group consisted of 273 mothers who first delivered after 19 years of age. The case–control study was conducted between February and April 2013 in Diyarbakir, Turkey. Results: Adolescent mothers marry more frequently with their relatives. They have a higher prevalence of culture-bound customary applications such as bride price. They are less likely to be asked for their consent to marry and tend to have more children. They are more frequently victims of domestic violence and more often report medically unexplained psychosomatic pain. Conclusions: Adolescent motherhood is still a public health problem that seems to be related to certain culture-bound customary practices, continuing domestic violence across generations, increased number of children, and more prevalent psychosomatic pain.Öğe Dicle Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalınca 2012-2015 yılları arasında düzenlenen adli raporların retrospektif olarak değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Tıraşçı, Yaşar; Durmaz, Ubeydullah; Altınal, Aydın; Bulut, Kasım; Özdemir, Yusuf; Cengiz, Duygu; Uysal, Cem; Gören, SüleymanAmaç: Bu çalışmada amaç, Dicle Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalına 2012-2015 yılları arasında başvuran adli olguların sosyokültürel ve demografik özelliklerinin irdelenmesidir. Yöntemler: Bu çalışmada Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalınca 2012-2015 yılları arasında düzenlenen adli raporlar retrospektif olarak incelenmiş ve bu olgular olay türü, yaş, cinsiyet, polikliniğe müracaat zamanları, gönderen adli makamlar ve adli raporlarda verilen kararlar yönünden değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışmada yer alan 2758 olgunun 1793 (%65)’ünün erkek, 965 (%35)’inin ise kadın olduğu belirlendi. Olgular en çok 1182 (%42, 9) ile 11-20 yaş aralığında, daha sonra 622 (%22,6) olgu ile 21-30 yaş aralığında olup, en az 64 (%2,3) olgu ile 61 yaş ve üzeri grubunda yer almaktadır. Yaş ortalaması 23,59±13.91’dur. Sonuç: Adli tıbbi olaylarda kayıtların eksiksiz ve düzenli tutulması, sonrasında oluşabilecek hukuksal süreçte hekim ve hasta mağduriyeti olmaması açısından son derece önemlidir. Bu minvalde adli olgularla sık karşılaşan ve mesleki hata riski yüksek olan hekimlere düzenli eğitim verilmesi gerekmektedir.Öğe Dicle Üniversitesi hastaneleri özürlü kuruluna başvuran olguların incelenmesi(T. C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu, 2013) Uysal, Cem; Bulut, Mahmut; Kaya, Mehmet Cemal; Güneş, Mehmet; Bez, Yasin; Zeren, Cem; Taş, Cuma; Uyar, Betül; Karaaslan, Bekir; Gören, SüleymanAmaç: Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gelişmiş ülkelerde nüfusun %10unu, gelişmekte olan ül- kelerde ise %12sini özürlü bi- reylerin oluşturduğunu kabul etmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK)nun yapmış ol- duğu 2002 Türkiye Özürlüler Araştırması sonuçlarına göre ülkemizde özürlü olan nüfu- sun toplam nüfus içindeki ora- nı %12,29 idi. Bu çalışmamız da özürlülerle ilgili ülkemiz verile- rine katkıda bulunmak amacıyla yapılmıştır. Yöntemler: Hastanemiz özürlü kuruluna 2011 yılı Ocak - Aralık aylarında başvuran 1805 vakaya ait dosya- lar geriye dönük olarak değer- lendirilmiştir. Bulgular: 1805 vakanın %45,4 ü (820 kişi) kadın %54,6 sı (985 kişi) ise erkekti. En fazla başvuru 228 (%12,6) vaka ile Mart ayında gerçekleşmişti. %50den daha az özrü olduğuna karar verilen 1173 (%65) vaka varken, kalan 541 (%30) vakanın özrünün %50 ve üzerinde olduğu tespit edil- miştir. Verilen özür oranlarının süreleri incelendiği zaman; Tüm başvurular içerisinde 873 olgu- nun (%48,4) sürekli özre sahip olduğu görülmüştür. Sonuç: Özürlülüğe yol açan etmenler minimuma indirilmelidir. Alına- cak tedbirler sadece büyükşe- hir kent merkezinde değil diğer küçük yerleşim bölgelerinde de uygulanmalıdır.Öğe Dicle Üniversitesi Hastaneleri Sağlık Kurulu'na silah ruhsatı almak için yapılan başvuruların değerlendirilmesi: Retrospektif bir çalışma(T. C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu, 2014) Uysal, Cem; Atli, Abdullah; Kır, Ziya M.; Bulut, Mahmut; Korkmaz, Mustafa; Güneş, Mehmet; Sivri, Süleyman; Gören, SüleymanAmaç: Toplumumuzda şiddet gün geçtikçe yükselmekte, kişilerin ateşli silah taşımaya karşı olan eğilimleri artmakta ve bireysel silahlanmada hızlı bir artış olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada amacımız Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Sağlık Kurulu’na silah ruhsatı alımı için başvuran kişilerin sosyodemografik ve klinik özelliklerinin, retrospektif olarak incelenmesidir. Yöntemler: Çalışmamız Ocak 2011–Ocak 2012 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Sağlık Kuruluna silah ruhsatı almak için başvuran toplam 146 kişilik (142 erkek ve 4 kadın) evren örnekleminde yapılmıştır. Veriler retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Bireylerin sosyodemographic özellikleri değerlendirildiğinde, katılımcıların yaş aralığının 22-83 arasında bulunduğu belirlenmiştir. Silah ruhsatı için başvuru yapan kişilerin en sık yaş dağılımı 22–30 yaş (%43,8, n=64) olarak bulundu. Olgularımızın 7 (%4,8) tanesinin ilköğretim mezunu olduğu, 92 tanesinin (%63) lise mezunu olduğu ve 16 (%11) tanesinin yüksekokul ya da üniversite mezunu olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak, 130 olguya (%89) silah ruhsatı alma izni verildiği ve 16 (%11) olguya verilmediği anlaşılmaktadır. Sonuç: Silahlanma toplum sağlığını etkileyen bir problemdir. Ülkemizdeki ateşli silahlar ile meydana gelen ölümlü ve yaralamalı olaylar incelendiğinde, yeni yasal ve sosyal düzenlemelerin yapılması gerektiği görülmektedir.Öğe Diyarbakır’da 2007-2014 Yılları Arasında Otopsisi Yapılmış Vücuttan Elektrik Akımı Geçişine Bağlı Ölüm Olgularının Değerlendirilmesi(2021) Uysal, Cem; Korkmaz, MustafaAmaç: Vücuttan elektrik akımı geçişine bağlı yaralanmalar mortalite ve morbiditenin önemli bir nedeni olup genellikle basit güvenlik önlemleriile önlenebilirler. Bu çalışmada Diyarbakır bölgesinde 2007-2014 yılları arasında vücuttan elektrik akımı geçişine bağlı ölüm olgularınınincelenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Bu çalışmada 6431 adli ölüm raporu retrospektif olarak analiz edildi. Vücuttan elektrik akımı geçişi nedeniyle öldüğü tespit edilen 239(%3,77) olgu çalışmaya dahil edildi. Yaş, cinsiyet, ölüm orijini, olay yeri, elektriğin vücuttaki giriş ve çıkış lezyonlarının yeri incelendi.Bulgular: Olguların 147’si (%61,5) erkek, 92’si (%38,5) kadın olup yaş ortalaması 23,15+17,1 yıl idi [minimum (min): 1, maksimum (maks): 78].Vücuttan elektrik akımı geçişine bağlı ölümlerin tamamı kaza orijinli idi. Ölümlerin en fazla yaz aylarında oluştuğu tespit edildi. En sık tutulantemas yeri 112 olgu (%46,9) ile üst ekstremite idi. Otuz dört (%14,2) olguda elektrik akımı geçmesine bağlı hiçbir dış lezyon gözlenmedi. Yetmişaltı (%46,6) olguda ölüm ev kazalarından kaynaklanmaktaydı. Bu çalışmanın öne çıkan bulguları ise, 0-18 yaş grubundaki olgu sayısının ağırlıklıolması (n=114, %47,7) ve bu yaş grubundaki olguların 33’ünde (%28,9) elektrikli su ısıtıcılarının ölüm sebebi olmasıdır.Sonuç: Bu çalışmada, tüm adli nedenli ölümler arasında vücuttan elektrik akımı geçişine bağlı ölüm oranı önceki çalışmalardan dahayüksek bulunmuştur. Vücuttan elektrik akımı geçişine bağlı çocuk ölümlerinin oranı da çalışmada yüksek bulunmuştur. Bu nedenle çocuklarelektrikli ev aletlerinin yakınında oynamaması için eğitilmelidir. Ayrıca bu kazaların önlenmesi için altyapı sorunlarının çözülmesi ve güvenlikönlemlerinin artırılması da gerekmektedir.Öğe The effect of intermediate targets on the spread of pellets from shotguns(Taylor & Francis Ltd, 2015) Karapirli, Mustafa; Uysal, Cem; Akcan, Ramazan; Aksoy, Mustafa ErcumentThe distribution pattern of pellets due to shotguns is an important criterion for the determination of shooting distance. Many factors affect the distribution range, such as characteristics of the gun, the presence and type of intermediate targets, factors related to distance, and the physical variables of the environment. The aim of the present study is to evaluate the effects of different intermediate targets on the distribution range of pellets from a shotgun. Glass, mica auto glass, tempered auto glass, fibreboard, flat iron, aluminium, and grey cotton fabric were used as intermediate targets. The intermediate target was placed one metre away from the main target and shotgun. The spread of pellets was evaluated on the main target with seven shots by using either cartridge numbers 0 or 9. The spread of pellets was significantly larger in the presence of all intermediate targets tested with cartridge number 9 (p<0.05) but not in the presence of grey cotton fabric (p=0.33) with cartridge number 0. The distribution range of pellets increased in the presence of intermediate targets. This difference was more pronounced in higher density intermediates. In crime scene investigations, the presence and/or type of intermediate target should be taken into account to make information more accurate.Öğe Effects of some of the regional Turkish fermented foods and medications on respiratory alcohol levels(TÜBİTAK, 2014) Uysal, Cem; Karapirli, Mustafa; İnanıcı, Mehmet AkifBackground/aim: Alcohols are used in many areas like medicine and industry. They may be naturally found in some fruits and vegetables secondary to fermentation. According to the traffic law in Turkey, professional drivers are prohibited from driving while they are under the influence of alcohol; nonprofessional drivers are allowed to drive vehicles with a blood alcohol level of up to 50 mg/dL. The aim of this research is to determine whether or not consumed medicine or fermented, nonalcoholic beverages cause false positive results in breathalyzer tests. Materials and methods: In this research, we used nonalcoholic fermented foods and 6 medicines. After the use of these materials, we measured breath alcohol level at 1, 3, 5, 15, and 30 min with a breathalyzer. Results: False positive results were obtained only with Dişinol and cologne. Other drugs and nutrients did not cause any false positivity in breathalyzer tests. Conclusion: At the end of the research, we observed that some substances caused false positive results, even if people did not use any alcohol. If there is any suspicion of the measured values, then measurements should be repeated. If a person cannot be sure of the reliability of the breathalyzer measurements, the person should consult other centers without losing time.Öğe Efor kapasitesi kaybı oranı hesaplanması: Sistematik bir olgu derlemesi(Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık, 2022) Uysal, Cem; Aslan, HümeyraEfor; zihin ve bedence ortaya konan güç, çaba veya gayret, güç gösterme ve güç harcama, zihince ve bedence ortaya konan çaba, emek anlamlarını da taşımaktadır. İnsanlar bir işi efor ve güç sarf ederek yaparlar. Her iş kendi kapsamınca bir enerji gerektirir. Efor (güç) kaybı; beden gücü eksilen kişinin, kazançlarında bir azalma olmasa bile aynı işi yaparken, aynı işi yapanlara ve yaşıtlarına göre daha fazla “güç ve efor” harcayacak olmasıyla ortaya çıkan bir kavramdır. Mahkemenin istemiyle; terör saldırısı sonucu yaralanan olgunun atandığı yeni yerinde, normal sağlam bir personelle aynı işi yaparken ona göre daha fazla efor sarf ettiği iddiasıyla açtığı tazminat davasında fazla efor sarf edip etmediği, etti ise ne kadar olduğuna yönelik bilirkişi raporu hazırlanması istenilmiştir. Travmaya maruz kalan kişi, bedensel bütünlüğünde meydana gelen zarar sonucunda yaptığı ve yapacağı işlerde daha fazla efor sarf etmek durumunda kalırsa travmaya neden olan kişiden meydana gelen efor kaybının maddi karşılığını “efor kaybı tazminatı” olarak isteyebilir. Günümüzde sıkça kullanılan kavramlar arasında yer alan efor kapasitesi kaybı tazminatı, kişinin yaralanması sonucu belirli ölçeklerle hesaplanır. Hangi yaşta olursa olsun, beden gücü kaybına uğrayan kişilerin günlük yaşamlarını sürdürürlerken, sakatlıkları oranında zorlanacak olmaları nedeniyle mutlaka bir tazminat hesabı yapılması gerektiği yaygınlaşmış olup, bu konu üzerine dikkat çekilmiştir. Efor kapasitesi kaybı hesaplama sırasında literatür araştırılmış ancak literatürde bu durumu açıklayıcı herhangi bir kaynağa rastlanmamıştır.Öğe Etiological and demographic characteristics of poisoning cases admitted to all departments of university hospital in Diyarbakir, Turkey(Elsevier Ireland Ltd, 2013) Arica, Enes; Uysal, Cem; Tokgoz, Orhan; Goren, Suleyman[Abstract Not Available]