Yazar "Tokgöz, Orhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alt ekstremite cerrahisinde spinal anestezi ve kombine femoral-siyatik sinir bloğunun karşılaştırılması(2014) Doğan, Erdal; Tüfek, Adnan; Tokgöz, Orhan; Çelik, Feyzi; Karaman, Haktan; Ölmez, Gönül Kavak; Yıldırım, Zeynep B.Amaç: Bu çalışmada, alt ekstremite cerrahisi geçiren hastalarda spinal anestezi tekniği ile kombine-siyatik femoral blok (KSFB) tekniklerini karşılaştırmayı amaçladık.Yöntemler: Bu çalışmaya elektif alt ekstremite operasyonu planlanmış, ASA 1-2 grubu, 18-65 yaşları arasındaki 60 hasta dahil edildi. Çalışma prospektif, randomize ve kontrollü olarak planlandı. Hastalar rastgele olarak spinal anestezi uygulanan grup (Grup S) ve kombine siyatik-femoral sinir bloğu (Grup KSFB) gurubu olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Bulgular: Demografik veriler açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p>0.05). Tekniğin uygulanma süresi açısından karşılaştırıldığında; KSFB grubunda istatistiksel olarak anlamlı uzun bulundu (p< 0.001). Cerrahiye teslim etme süresi açısından karşılaştırıldığında; Grup S de istatistiksel olarak anlamlı derecede kısa bulundu (p< 0.001). Total motor blok oluşma zamanı açısından karşılaştırıldığında; Grup KSFB'de istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun bulundu (p< 0.001). Motor blok süresi açısından karşılaştırıldığında; Grup KSFB'de istatistiksel olarak anlamlı uzun bulundu (p< 0.001).Sonuç: Ortopedik alt ekstremite cerrahi girişimlerinde her iki yöntemin de etkili ve güvenli olduğu, fakat periferik sinir bloğu uygulamasının postoperatif dönemde uzun süreli analjezi sağlama ve postoperatif analjezik tüketimini azaltma gibi önemli avantajları olabilir.Öğe Alt ekstremite cerrahisinde uygulanan kombine femoral siyatik sinir bloğu deneyimlerimiz(Modestum Publishing Ltd., 2011) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Alemdar, Celil; Atiç, Ramazan; Çiftçi, Taner; Kavak, Gönül ÖlmezAmaç: Bu çalışmada alt ekstremite cerrahisinde uygulanan kombine femoral - siyatik sinir bloğunun etkinliğinin araştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Alt ekstremite cerrahisi geçiren, ASA I-III grubu, 18-70 yaş arası kombine femoral - siyatik sinir bloğu uygulanmış hastalar retrospektif olarak incelendi. Çalışmaya 110 hasta dahil edildi. Hastalar kullanılan lokal anestezik ilaçlara göre dört gruba ayrıldı. Grup I: 30 ml %0.5 Bupivakain + 10 ml %0.9 NaCl, Grup II: 30 ml %0.5 Levobupivakain + 10 ml %0.9 NaCl, Grup III: 30 ml %0.5 Levobupivakain + 10 ml %2 Prilokain HCl, Grup IV: 20 ml %0.5 Bupivakain + 20 ml %2 Prilokain HCl. Hastaların demografik özellikleri, klinik tanıları, kullanılan lokal anestezik dozu ve volümü, tekniğin uygulanma süresi ve cerrahi sure, blok başarı oranları, girişim öncesi ve sonrası hemodinamik parametreler, postoperatif ilk analjezik ihtiyaç zamanı ve postoperatif ilk 24 saatlik analjezik tüketim miktarı, işlem esnasında ve sonrasında gelişen komplikasyonlar, hasta ve cerrahi memnuniyet verileri kaydedildi. Bulgular: Hastaların demografik özellikleri benzer bulundu. Cerrahi anestezi ve postoperatif analjezi kalitesi açısından gruplar arasında farklılık bulunmadı. En sık ayak bileği cerrahisi nedeni ile kombine femoral - siyatik sinir bloğu uygulanmıştı. Hastalara uygulanan faklı doz lokal anesteziklerle yeterli anestezi sağladığı görüldü. İşlem başarısı %96 olarak bulundu. Sonuç: Alt ekstremite cerrahisinde uygulanan kombine femoral - siyatik sinir bloğunun %96 başarıyla uygulandığı, yeterli düzeyde anestezi oluşturduğu ve postoperatif dönemde ortalama 426 dk analjezi sağladığı görüldü.Öğe Apendektomi operasyonlarında iki farklı intratekal levobupivakain dozunun etkinliğinin karşılaştırılması(Modestum Publishing Ltd., 2012) Doğan, Erdal; Kavak, Gönül Ölmez; Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Ay, EnverAmaç: Spinal anestezi, özellikle yandaş hastalıkların varlığında morbidite ve mortaliteyi azalttığı için birçok cerrahi uygulamada tercih edilmektedir. Bu çalışmada; spinal anestezi altında açık apendektomi operasyonu yapılacak hastalarda iki farklı doz levobupivakainin motor ve duyusal blok özellikleri, hemodinamik parametreler, cerrahi ve hasta konforu ve yan etkiler bakımından karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Bu çalışma Sağlık Bakanlığı Etik kurul izni ve hasta onamı alınarak prospektif olarak planlandı. Çalışmaya yaşları 18-40, ASA I-II grubu, spinal anestezi için kontrendikasyonu bulunmayan ve yapılacak girişimi kabul eden, perfore apandisit düşünülmeyen 50 olgu dâhil edildi. Grup I’e 3 ml (15 mg) %0.5 levobupivakain Grup II’ye 4 ml (20 mg) %0.5 levobupivakain intratekal verildi. Gruplar motor ve duyusal blok özellikleri, hemodinamik parametreler, cerrahi ve hasta konforu ve yan etkiler bakımından karşılaştırıldı. Bulgular: İki grup arasında iki segment regresyon zamanı Grup II’de Grup I’den daha uzun (Grup I: 120 ± 40 dk, Grup II: 158 ± 54 dk) bulundu (p<0.05). Ayrıca Grup II’de hipotansiyon ve bradikardi daha sık görüldü (p<0.05).. Grupların benzer hemodinamik etki, hasta ve cerrah memnuniyetine sahip olduğu gözlendi. Sonuç: Apendektomi operasyonlarında 3 ml (15 mg) %0.5 levobupivakain ile spinal anestezi uygulamalarının etkin, güvenli ve konforlu bir anestezi sağladığı sonucuna varıldı.Öğe Comparison of the efficacies of I-gelTM and LMA-ProSealTM for airway management in pediatric patients(2013) Tokgöz, Orhan; Güzel, Abdulmenap; Yüksel, Mustafa Uğur; Tüfek, Adnan; Aycan, İlker Öngüç; Çelik, Feyzi; Beyaz, Serbülent GökhanAim: The present study was performed to compare the performance of I-gelTM with LMA-ProSealTM in children undergoing anesthesia. Materials and methods: A total of 185 patients who were scheduled for elective surgery in Dicle University s hospital were randomly divided into 2 groups: the I-gelTM group (Group-I, n = 95) and the p-LMATM group (Group-P, n = 90). Airway leakage pressure, insertion time, fiberoptic laryngeal image scores, ease of insertion, and possible complications were compared between these groups. Results: The airway leakage pressure of Group-I was significantly higher than that of Group-P (means ± SD: 28 ± 5 vs. 20 ± 4 cmH2 O, P < 0.01). The duration of supraglottic airway device insertion was shorter in Group-I than Group-P (19 ± 4 vs. 28 ± 5 s, P < 0.01). The overall success rate was 95% for Group-I and 94% for Group-P (P = 0.10). The I-gel provided a better view of the glottis than the p-LMA (93% of cases in Group-I and 68% of cases in Group-P, P = 0.03). There were no significant differences with regard to ease of insertion (P = 0.97). Conclusion: This study suggested that I-gel is an effective and safe alternative supraglottic airway device for use in children.Öğe Demographical features of patients with suicidal drug intoxication, Glasgow coma scale and revised trauma score relationship with mortality(2012) Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep; Çelik, Feyzi; Özhasenekler, Rojşin Ayhan; Özhasenekler, Ayhan; Kavak, Ö. Gönül; Tokgöz, OrhanAmaç: Özkıyım amaçlı ilaç zehirlenmesi tanısı ile yatan hastaların demografik özellikleri, mortaliteye etkili faktörler, Glaskow Koma Skorları (GKS) ve Revize Travma Skorları (RTS) ile mortalite arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Özkıyım amaçlı ilaç zehirlenmesi nedeniyle Reanimasyon Ünitesine yatan ve verilerine ulaşabildiğimiz toplam 120 hasta dosyası retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular: Hastalarımızın %75.8’ i (n=91) bayan ve Kadın/Erkek oranı 3.13/1 di. Hastalarımızın yaş ortalaması 25.18±10.26 yıl, Ortalama solunum sayıları; 11.54±4.59 solunum/dk, Ortalama arteryel kan basınçları; 85.09±18.08 mmHg, ortalama nabız aralıkları; 105.25±27.07 atım/dk idi. Hastalarımızın ilk başvuru anındaki ortalama GKS; 10.48-3.34, ortalama RTS; 6.52±1.20 idi. Hastalarımızın ortalama yatış süresi 6.43±14.2 gün idi. Hastalarımızın 37’sinin (%30.8) mekanik ventilatör ihtiyacı oldu, Mekanik ventilatör ile takip süreleri ortalama 2.39±9.08 gün idi. Hastalarımızın 11’i (%9.1) öldü. Organik klor (p=0.002) ve Trisiklik antidepresan (p=0.003) ilaç zehirlenmesi ile, ayrıca GKS (p<0.001) ve RTS (p=0.003) ile mortalite arasında anlamlı ilişki bulundu. Sonuç: Özkıyım amaçlı zehirlenme olguları, acil servislerde ve yoğun bakımlarda karşılaşılan önemli sorunlardan biri olduğundan, alınan ilaç cinsinin yanı sıra, hastanın ilk değerlendirilmesinde ve takibinde kullanılan fizyolojik skorlama sistemlerinin mortalite üzerine etkili olduğu sonucuna varılmıştır. (JAEM 2012; 11: 200-3)Öğe Endotrakeal ekstübasyona bağlı gelişen hemodinamik yanıtın kontrolünde deksmedetomidin, esmolol ve lidokainin etkinliğinin karşılaştırılması(2011) Tüfek, Adnan; Tokgöz, Orhan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Çelik, Feyzi; Karaman, Haktan; Kavak, Gönül Ölmez; Akarca, DoğanAmaç: Çalışmamızda endotrakeal ekstübasyona bağlı gelişen hemodinamik yanıtın kontrolünde deksmedetomidin, esmolol ve lidokainin etkinliğinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bu prospektif çalışmada ASA I-II grubu, 18–60 yaş arası 80 hasta Grup I (Deksmedetomidin), Grup II (Lidokain), Grup III (Esmolol) ve Grup IV (Kontrol) olmak üzere rastgele yirmişer kişilik 4 gruba ayrıldı. Cerrahi sonunda 5 dk içerisinde; Grup I’ deki hastalara 1 ?g/kg deksmedetomidin, Grup II’ deki hastalara 2 mg/kg lidokain, Grup III’ deki hastalara 1.5 mg/kg esmolol ve Grup IV’ teki hastalara %0.9 NaCl verildi. Gruplar arasında ekstübasyon sırasındaki ve sonrasındaki hemodinamik veriler ile ekstübasyon kalitesi karşılaştırıldı. Bulgular: Kalp tepe atımı (KTA) değerleri gruplar arası ve grup içinde karşılaştırıldığında; deksmedetomidin grubunda tüm ölçüm zamanlarında istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu. Ortalama arter basınçlarının (OAB) gruplar arası karşılaştırılmasında; OAB değerleri deksmedetomidin grubunda diğer 3 gruba göre istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu. OAB’ larının grup içi karşılaştırmasında ise deksmedetomidin grubunda tüm ölçüm zamanlarındaki OAB değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmazken, diğer tüm gruplarda OAB değerlerinde artış gözlendi. Sonuç: Ekstübasyona bağlı hemodinamik yanıtın kontrolünde deksmedetomidinin, lidokain ve esmolola göre daha üstün olduğu, lidokainin ekstübasyona bağlı gelişen hemodinamik yanıtın önlenmesinde yetersiz kaldığı, esmololün ise KTA artışını önlemede etkili olurken OAB üzerinde deksmedetomidin kadar etkili olmadığı sonucuna varıldı.Öğe Evaluation of the effects of anesthetic agents and diagnoses on seizure durations, recovery times and complications in electroconvulsive therapy(Turkish Association for Psychopharmacology, 2014) Tüfek, Adnan; Bulut, Mahmut; Tokgöz, Orhan; Çelik, Feyzi; Yıldırım, Zeynep Baysal; Atli, Abdullah; Kaya, Mehmet Cemal; Karaman, HaktanObjective: The aim of this study is to retrospectively evaluate the influence of diagnosis and three different anesthetic agents on seizure durations, hemodynamic parameters, recovery times, and side effects in electroconvulsive therapy (ECT). Method: We have retrospectively evaluated 1342 ECT sessions conducted on 179 patients under general anesthesia at the Psychiatry Department of Dicle University Hospital between 1 September 2009 and 30 June 2012. The relationship between the indications for ECT and the choice of anesthetic agent, number of ECT sessions, motor and EEG seizure durations, recovery times from anesthesia, hemodynamic changes and complications were analysed. Results: The mean age of the 179 patients included in the study was 36.7±7.3 years. In terms of sex, 50.8% (n=91) were male and 49.2% (n=88) were female. The most commonly used anesthetic agent was propofol (73.2%). Among the patients, 50.8% was diagnosed with major depression, 28.5% had bipolar disorder and 12.8% was diagnosed with schizophrenia. A total of 179 (13.3%) out of the 1342 ECT sessions were considered as failed. In 92.2% of the failed ECTs, the anesthetic agent was propofol. No statistically significant relationship was observed between the diagnosis forming the basis for the ECT and the motor and EEG seizure times, beginning of spontaneous breathing, eye opening, time until response to verbal stimuli, changes in hemodynamic parameters and complications. The seizure and recovery times were significantly shorter in the propofol group compared to the ketamine and etomidate groups (p<0.05). The EEG seizure durations were longer in the etomidate group in comparison to the propofol and ketamine groups (p<0.001 and p<0.05, respectively). Conclusion: The diagnoses leading to the ECT have no influence on the motor and EEG seizure times, beginning of spontaneous breathing, eye opening, times of response to verbal stimuli, hemodynamic parameters or complications. However, the anesthetic agents used influence all of these parameters.Öğe Preemptif kullanılan Parasetamol ve Lornoksikamın Postoperatif Tramadol tüketimine etkisi(2012) Uludağ, Öznur; Baysal, Zeynep Yıldırım; Tüfek, Adnan; Tokgöz, Orhan; Çelik, Fevzi; Ölmez, Gönül Kavak; Kahraman, HakanAmaç: Çalışmamızda mikroşirurjik lomber diskektomi operasyonu yapılan hastalara preemptif kullanılan parasetamol ve lornoksikamın postoperatif analjezik etkinliğini araştırmayı amaçladık. Yöntem: Mikroşirurjik lomber diskektomi operasyonu planlanan ASA I-II grubu, 18 65 yaş arası, 63 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar 3 gruba ayrıldı. Grup I (n=21)e 100 mL %0.09 NaCl içerisinde 1parasetamol iv infüzyon, Grup II (n=21) ye 100 mL %0.09 NaCl içerisinde 8 mg lornoksikam iv infüzyonGrup III (n=21)e 100 mL %0.09 NaCl solüsyonu iv infüzyon operasyondan 15 dk önce uygulandı. Standart anestezi indüksiyonu sonrası endotrakeal entübasyon gerçekleştirildi. Operasyon sonrasında tüm olguların postoperatif analjezi gereksinimleri hasta kontrollü analjezi (HKA) cihazı (bolus dozu 20 mg, kilitli kalma süresi 15 dk, 4 saatlik limit 200 mg) kullanılarak iv tramadol ile sağlandı. Operasyonu takiben ilk dozdanve 16 saat sonra çalışma ilaçları aynı dozda tekrarlandı. Her üç grupta 24 saat boyunca vizüel analog skala (VAS) ve sözel ağrı skoru (SAS) skorları, tramadol tüketimleri, yan etkiler ve hasta memnuniyeti kaydedildi. Bulgular: Grup I ve Grup II nin VAS ve SAS skorları ile tramadol tüketim miktarı benzer olup, Grup IIIgöre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu. Her üç grup arasında yan etkiler ve hasta memnuniyeti açısından bir fark bulunmadı. Sonuç: Preemptif kullandığımız parasetamol ve lornoksikamın lomber disk hernisi cerrahisi sonrasında postoperatif ağrı tedavisinde güvenilir, etkin ve benzer analjezik etki sağladığı görüldü.Öğe Reanimasyon ünitesinde on yıllık sürede gelişen hastane enfeksiyonlarının değerlendirilmesi ve literatürün gözden geçirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Tüfek, Adnan; Tekin, Recep; Dal, Tuba; Tokgöz, Orhan; Doğan, Erdal; Kavak, Gönül Ölmez; Hoşoğlu, SalihAmaç: Hastane enfeksiyonları (HE) yoğun bakım ünitelerinde mortalite ve morbiditenin önemli nedenidir. Bu çalışmada reanimasyon ünitesinde yatan hastalarda görülen HE oranının, HE’ nın dağılımının, HE’ndan izole edilen mikroorganizmaların dağılımının ve antibiyotik direnç profillerinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve yöntem: Ocak 2003-Haziran 2012 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi reanimasyon ünitesinde yatan, HE tanısı olan 222 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların klinik bulguları, kültür sonuçları, radyolojik ve laboratuvar verileri standart forma ve günlük olarak bilgisayar ortamına kaydedildi. Yıllara göre HE hızı, HE’nın sistemlere göre dağılımı ve etkenleri belirlendi. Bulgular: On yıl içinde yatırılan 1208 hastanın 222 (%18.4)’sinde 21974 hasta gününde toplam 327 HE atağı gelişti. Hastane enfeksiyonu hızı 100 hasta gününde 27.6 ve dansitesi 1000 hasta gününde 15.2 idi. Kan dolaşım enfeksiyonu en sık (%38.5) enfeksiyon olup bunu pnömoni (24%) ve ventilatör ilişkili pnömoni (14.7%) takip ediyordu. Acinetobacter spp. (%23.7) ve Pseudomonas aeruginosa (%13.9) en sık izole edilen bakterilerdi. Gram negatif mikroorganizmalara karşı en etkili antibiyotikler kolistin, amikasin, imipenem, meropenem, sefoperazonsulbaktam iken gram pozitiflerde ise linezolid, vankomisin ve daptomisin idi. Sonuç: Uzamış yatış süresi, invaziv girişimleri ve enfeksiyon riskini arttırır. Gereksiz invaziv girişimleri önlenmesi, invaziv kateterlerin erken çıkarılması, enfeksiyon kontrol önlemlerinin alınması ve etken mikroorganizmaların antibiyotik duyarlılıklarının dökümante edilmesi HE insidansını azaltacaktır.Öğe Spinal anestezide uygulanan bupivakain ve levobupivakainin etkinliklerinin karşılaştırılması(Modestum Publishing Ltd., 2011) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Alemdar, Celil; Atiç, Ramazan; Çiftçi, Taner; Kavak, Gönül ÖlmezAmaç: Spinal anestezide uygulanan bupivakain ve levobupivakainin etkinliklerinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Alt ekstremite cerrahisi geçiren, ASA I-III grubu, 18-65 yaş arası spinal anestezide bupivakain ve levobupivakain uygulanmış hastalar retrospektif olarak incelendi. Hastalar kullanılan lokal anestezik ilaçlara göre iki gruba ayrıldı. Grup B’ ye 12,5 mg % 0.5 bupivakain + 10 mcg fentanil (toplam 2.6 ml), Grup L’ ye 12,5 mg % 0.5 levobupivakain + 10 mcg fentanil (toplam 2.6 ml) verildi. Hastaların demografik özellikleri, klinik tanıları, kullanılan lokal anestezik dozu ve volümü, cerrahi sureler, duyusal ve motor blok süreleri girişim öncesi ve sonrası hemodinamik parametreler, ek analjezik ihtiyaçları, postoperatif ilk analjezik gereksinimleri, işlem esnasında ve sonrasında gelişen komplikasyonlar, hasta ve cerrahi memnuniyet verileri kaydedildi. Bulgular: Çalışmaya 260 hasta dahil edildi. Demoğrafik veriler benzerdi. Lokal anestezik etkinlikleri, hemodinamik parametreler ve duyusal blok süreleri bakımından her iki ilacın farksız olduğu ancak motor blok gerileme zamanının bupivakain grubunda daha uzun olduğu gözlendi. Sonuç: Levobupivakain daha az motor bloğa neden olduğundan, spinal anestezide bupivakaine iyi bir alternatif olabileceğini düşünmekteyiz.Öğe Üst ekstremite cerrahisinde uygulanan brakial pleksus sinir bloğu deneyimlerimiz(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep B.; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Alemdar, Celil; Çiftçi, Taner; Uslukaya, Ömer; Kavak, Gönül ÖlmezAmaç: Periferik sinir blokları genellikle anestezi amacıyla tek başına veya genel anesteziye ek olarak postoperatif analjezi amacıyla kullanılır. Biz de kendi deneyimlerimizi ve sonuçlarımızı sunmayı amaçladık. Gereç ve yöntem: Bu retrospektif çalışma 2009 Eylül ile 2010 Ekim ayları arasında ortopedik üst ekstremite cerrahisi için periferik sinir bloğu uygulanmış hastaların dosyalarının taranmasıyla yürütülmüştür. Etik kurul izni alındıktan sonra Ortopedi ve Travmatoloji kliniğinde üst ekstremite cerrahisi geçiren, ASA I-III grubu, 18-70 yaş arası 114 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların demografik verileri, klinik tanıları, premedikasyon durumu, periferik blok tipi, kullanılan lokal anestezik çeşit, doz ve volümü, stimulasyon iğne çeşitleri, blok başarı oranları, ek blok ihtiyacı, cerrahi süre, girişim öncesi ve sonrası hemodinamik parametreler, postoperatif ilk analjezik gereksinimleri, işlem esnasında veya sonrasında gelişen komplikasyonlar, hasta ve cerrahi memnuniyet verileri kaydedildi. Bulgular: Hastaların demografik verileri benzer bulundu. En sık ön kol cerrahisi nedeni ile brakial pleksus bloğu uygulanmıştı. Hastalara en sık infraklaviküler blok uygulanmıştı. Blok için hastaların %98.2’sinde supin pozisyonda klasik yöntemler tercih edilirken, %80.7’sinde 50 mm Stimupleks A iğnesi (B. Braun, Melsungen AG, Germany) kullanılmıştı. Hastaların %54.4’ünde 30 ml Bupivakain + Prilokain karışımının lokal anestezik olarak uygulandığı görüldü. Hastalara uygulanan blokların yeterli anestezi sağladığı görüldü. Sonuç: Üst ekstremite cerrahisi için periferik sinir stimulatörü yardımı ile uygulanan brakial pleksus blokajı yeterli anestezi ve analjezi sağladığı için genel anestezinin istenmeyen yan etkilerinden korunmada iyi bir alternatif olabilir.