Yazar "Taşkesen, Fatih" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut batının nadir bir nedeni: Gastrointestinal stromal tümöre bağlı izole incebarsak tıkanması(2012) Okudan, Murat; Egeli, Tufan; Arıkanoğlu, Zülfü; Önder, Akın; Böyük, Abdullah; Taşkesen, FatihGastrointestinal stromal tümörler ( GİST), primer olarak gastrointestinal sistem ve abdomende yerleşen, özgün histolojik özellikleri olan, mezenkimal tümörlerdir. Gastrointestinal sistemin her yerinde olabilirler ama en sık mide (%50) daha sonra da ince barsaklarda (%25) görülürler. Hastaların çoğu başka tanılar veya obstrüksiyon bulguları ile ameliyata alınmaktadırlar. Burada, jejunumda lokalize bir stromal tümör vakası ve klinik görünümü literatür verileri ışığında gözden geçirildi.Öğe Akut biliyer pankreatitli olgularda erken ve geç laparoskopik kolesistektominin yeri(2011) Kapan, Murat; Önder, Akın; Arıkanoğlu, Zülfü; Taşkesen, Fatih; Böyük, Abdullah; Beyazıt, Ünal; Keleş, CelalettinAmaç: Akut biliyer pankreatitli hastalarda erken ve geç laparoskopik kolesistektomi sonuçlarını karşılaştırarak, mortalite ve morbidite üzerine olan etkisini araştırmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntem: Anabilim Dalı'nda Ocak 2005 – Eylül 2010 tarihleri arasında şiddetli olmayan Akut biliyer pankreatit tanısı alan ve tedavisi için laparoskopik kolesistektomi uygulanan toplam 108 hasta çalışmaya alındı. Hastaların demografik özellikleri, yapılan ameliyat türü, ameliyat süreleri, açık ameliyata geçme oranları, komplikasyonlar, mortalite ve hastanede yatış süreleri kaydedildi. Bulgular: Toplam 108 hastanın 46'sı Grup A'da, 62'si Grup B'de idi. Grupların kadın erkek oranları Grup A'da % 76.1/ % 23.9 iken, Grup B'de % 71.0/ % 29.0 idi. Grup A'daki 43 (%93.5) hastaya başarılı şekilde laparoskopik kolesistektomi gerçekleştirilirken, 3 (%6.5) hastada açık ameliyata geçildi. Grup B'de 58 (%93.6) hastaya başarılı şekilde laparoskopik kolesistektomi uygulanırken, 4 (%6.4) hastada açık ameliyata geçildi. Ameliyat süreleri Grup A'da ortalama 70.5 dakika, Grup B'de ise ortalama 68.6 dakika idi. Ameliyat sonrası hastanede yatış süreleri Grup A'da ortalama 2.8 gün, Grup B'de ortalama 3.0 gündü. Sonuç: Verilerimize göre hafif ve orta şiddetteki pankreatitte erken laparoskopik kolesistektomi, açık ameliyata geçme oranlarını ve safra yolu komplikasyonlarını artırmamaktadır. Buna karşılık geç laparoskopik kolesistektomi'de tekrarlayan pankretit atakları gecikme süresiyle korele olarak artmaktadır. Bu yüzden hafif ve orta şiddetli biliyer pankreatitte tekrarlayan pankreatit ataklarınının morbidite ve mortalitesinden hastaları korumak için erken laparoskopik kolesistektomi önermekteyiz.Öğe Amyand hernisi: Olgu sunumu(2011) Çiftçi, Taner; Taşkesen, Fatih; Arıkanoğlu, Zülfü; Okudan, Murat; Egeli, TufanHerni kesesi içinde akut apandisit ilk defa Claudius Amyand tarafından tanımlanmış olup Amyand hernisi olarak bilinir. Bütün kasık fıtığı olgularının yaklaşık % 1’in de saptanmaktadır. Bu çalışmada 24 yaşında erkek inguinal herni tanısı ile intraoperatif herni kesesi içinde apendiks vermiformis bulunan Amyand hernisi olgumuzu sunduk. Amyand hernisi preoperatif tanısı zor olup nadir görülen bir inguinal herni şeklidir.Öğe Cerrahi tedavi uygulanan varis-dışı ve malignite-dışı üst gastrointestinal sistem kanamalarında mortaliteyi etkileyen faktörler(Turkish Surgical Society, 2011) Önder, Akın; Kapan, Murat; Taşkesen, Fatih; Aliosmanoğlu, İbrahim; Arıkanoğlu, Zülfü; Gül, Mesut; Başol, Ömer; Aldemir, MustafaÖz:Giriş: Tedavi yöntemlerindeki ilerlemelere rağmen, üst gastrointestinal kanamaları hala ciddi bir sorundur. Bu çalışmada, endoskopik olarak durdurulamayan varis ve malignite dışı üst gastrointestinal sistem kanaması nedeniyle cerrahi uygulanan hastalarda mortaliteyi etkileyen risk faktörlerini araştırmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntem: 1997–2010 yılları arasında endoskopik olarak durdurulamayan üst gastrointestinal sistem kanaması nedeniyle cerrahi uygulanan 74 hasta retrospektif olarak incelendi. Varis ve maligniteye bağlı kanamalar dışlandı. Bulgular: Hastaların 61'i (%82.4) erkek, 13'ü (%17.6) kadın olup, yaş ortalaması 51.8 yıldı. Başvuruda en sık şikayet melenaydı (%50). Hastaların 19'unda (%27.4) görülen kardiyovasküler hastalıklar en sık gözlenen yandaş hastalıktı. Şok bulguları 48 (%64.9) hastada görüldü. Endoskopik olarak 34 (%51.5) hastada saptanan en sık kanama şekli Forrest 1a idi. 56 (%75.7) hastada duodenal ülser saptandı. En sık uygulanan cerrahi prosedür bilateral trunkal vagotomi ve piloroplasti ile birlikte gastroduodenali arter ligasyonuydu (%70.3). Morbidite oranı %24.3 olup, akciğer komplikasyonu en sık görüleniydi. On beş (%20.3) hastada mortalite görüldü. Rockall skoru <5 olan hastalarda mortalite gözlenmezken, diğerlerinde mortalite oranı %25.4 idi. İleri yaş, erkek cinsiyet, yandaş hastalık, şok, hemoglobin değerinin düşük olması, kan transfüzyonu, Rockall skorunun yüksek olması mortalite üzerine etkili risk faktörler iydi. Sonuç: Gastroenterolog ile cerrah arasında yakın işbirliği ve erken cerrahinin varis ve malignite dışı yüksek riskli üst gastrointestinal sistem kanamalarının tedavisinde faydalı olacağını düşünmekteyiz.Öğe Coexistence of Behcet’s disease and colonic diverticulitis: Is it causal or just a coincidence?(2013) Girgin, Sadullah; Kapan, Murat; Önder, Akın; Arıkanoğlu, Zülfü; Böyük, Abdullah; Taşkesen, Fatih; Gül, Mesut[Abstract Not Available]Öğe Doğum travması sonucu anal inkontinans gelişen kadınlarda cerrahi tedavi sonuçları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Önder, Akın; Arıkanoğlu, Zülfü; Kapan, Murat; Taşkesen, Fatih; Böyük, Abdullah; Keleş, CelalettinAmaç: Anal inkontinans, gaz ve dışkının istem dışı kaçırılmasıdır ve kadınlarda sıklıkla vajinal doğum esnasında gerçekleşen travmaya bağlı ortaya çıkar. Bu çalışmada vajinal doğum travmasına bağlı anal inkontinans gelişen ve cerrahi uyguladığımız hastaların sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve yöntem: Ocak 2005-Aralık 2010 yılları arasında vajinal doğum travmasına bağlı anal inkontinans nedeniyle overlapping sfinkter onarımı uygulanan 15 hastanın dosyaları retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 34.7±9.2(18-49) yıl idi. Sfinkter hasarı hastaların tamamında evre 4 idi. Yırtığın oluşması ile ameliyata kadar geçen süre, hasar sonrası ilk gün ile 17 yıl arasında değişmekteydi. Postoperatif dönemde hastaların 2’sinde yara yeri enfeksiyonu, 1’inde gaz-gaita inkontinansı, 3’ünde gaz inkontinansı gelişti. 11 hastada kontinans sağlandı. Sonuç: Vajinal doğum travmalarına bağlı sfinkter hasarları ayrıntılı fizik muayene ve dikkatli bir sorgulama ile kolaylıkla tanımlanabilir. Cerrahi tedavi ile memnuniyet verici sonuçlar elde edilebilmektedir.Öğe Elevated expression levels of COX-2, IL-8 and VEGF in colon adenocarcinoma(Cellular and Molecular Biology Association, 2023) Uslukaya, Ömer; Yeǧin, Zeynep; Taşkesen, Fatih; Yıldırım, İbrahim HalilThere is growing evidence of a connection between inflammation and tumor development and N F - K B is an important transcription factor in the inflammation pathway. Genetic approaches have proven the role of N F - K B responsive genes in tumorigenesis. The N F - K B responsive genes products such as IL-8, 'VEGF and COX-2 are the key components of angiogenesis. MMP-2 and MMP-9 are playing important roles in the disruption of the extracellular matrix that may contribute to the metastasis of tumor cells. This study aimed to investigate gene expression levels of COX-2, IL-8, VEGF, MMP-2 and MMP-9 in colon tumors. A total of 34 fresh colon carcinoma specimens and paired normal adjacent tissues (NAT) were collected during the surgery and RNA isolations were carried out from specimens. Synthesis of cDNA was carried out from these RNAs with oligo dT18 primers. The transcribed cDNA was used for PCR amplification reactions for the investigated genes with p-actin being the internal reference via the semi-quantitative RT-PCR method. A statistically significant difference was observed for COX-2, IL-8 and VEGF which were all upregulated in colon tumors compared with adjacent normal tissues (p[removed]0.05). Upregulated expression levels of COX-2, IL-8 and VEGF might occur in the early stages of tumorigenesis and detection of these mRNA levels may be beneficial for early diagnosis and management of colon tumors.Öğe Full-Thickness Isolated Small Intestine Injury Due to Blunt Trauma(2015) Arıkanoğlu, Zülfü; Önder, Akın; Aliosmanoğlu, İbrahim; Kapan, Murat; Taşkesen, Fatih; Gül, MesutIsolated small intestine injury because of blunt trauma is a rarely encountered situation. Because it is difficult to diagnose, this injury can be associated with a prolonged clinical course and delay in treatment. In this article, we present an isolated full-thickness ileal trauma associated with a motor vehicle traffic accident. A 35-year-old male patient was kept under observation at another medical center following the motor vehicle traffic accident and was discharged early because no pathology was detected. He was later referred to our hospital's emergency clinic with complaints of abdominal pain and vomiting after approximately 12 hours. The patient with acute abdomen was assessed by physical examination, laboratory tests, and imaging and was taken into surgery under emergency conditions. A full-thickness isolated ileal perforation and approximately 300 mm3 of intestinal contents were detected by laparotomy. Resection of necrotic tissues and end-to-end anastomosis was performed. During the post-operative period, he was discharged without complications. Even in situations in which a thorough investigation and examination are performed, considering that there might be an isolated case of small intestine trauma, it is very important to extend the monitoring, imaging, and observation periods of patients with blunt trauma with repeated physical examinationsÖğe Full-thickness isolated small intestine injury due to blunt trauma(Galenos Yayınevi, 2015) Arıkanoğlu, Zülfü; Taşkesen, Fatih; Gül, Mesut; Aliosmanoğlu, İbrahim; Önder, Akın; Kapan, MuratIsolated small intestine injury because of blunt trauma is a rarely encountered situation. Because it is difficult to diagnose, this injury can be associated with a prolonged clinical course and delay in treatment. In this article, we present an isolated full-thickness ileal trauma associated with a motor vehicle traffic accident. A 35-year-old male patient was kept under observation at another medical center following the motor vehicle traffic accident and was discharged early because no pathology was detected. He was later referred to our hospital’s emergency clinic with complaints of abdominal pain and vomiting after approximately 12 hours. The patient with acute abdomen was assessed by physical examination, laboratory tests, and imaging and was taken into surgery under emergency conditions. A full-thickness isolated ileal perforation and approximately 300 mm3 of intestinal contents were detected by laparotomy. Resection of necrotic tissues and end-to-end anastomosis was performed. During the post-operative period, he was discharged without complications. Even in situations in which a thorough investigation and examination are performed, considering that there might be an isolated case of small intestine trauma, it is very important to extend the monitoring, imaging, and observation periods of patients with blunt trauma with repeated physical examinations.Öğe Gebelikte tiroid fonksiyon bozuklukları ve sonuçlarının değerlendirilmesi(2011) Taşkesen, Fatih; Bostancı, Mehmet SühhaAmaç: Bu çalışmada, tiroid fonksiyon bozukluğu olan gebelerin normal gebelere göre obstetrik sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Materyal ve metot: Çalışmamızda, Kovancılar Devlet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğine gebe izlemi için Ocak 2010 ile Ocak 2011 tarihleri arasında başvuran 18 ile 35 yaşları arasındaki 633 kadın değerlendirildi. Tüm olguların serum tiroid stimülan hormon (TSH), serbest tri-iyodotironin (T3), serbest tiroksin (T4) değerleri çalışıldı. Gerekli görülen hastalarda Anti tirodidperoksidaz (Anti-TPO), Anti tiroglobulin (Anti-Tg) parametrelerine bakıldı. Olgularda tiroid fonksiyonlarının eklampsi, preeklampsi, maternal anemi, postpartum kanama, fetal anomali, omuz distosisi, yenidoğan hipoglisemisi gibi komplikasyonlarla ilişkisi araştırıldı. Bulgular: Olguların 18 ’inde hipotiroidi, 4 ‘ünde hipertiroidi tespit edildi. Çalışmaya dahil edilen olguların yaş ortalaması 26.42 (± 8.42) olarak bulundu. Ortalama TSH değeri 1.86 ± 0.19 ?IU/mL, serbest T4 1.15 ± 0.29 ng/mL, serbest T3 2.90 ± 0.31 pg/mL olarak saptandı. Hipotiroidi tanısı alan hastalar değerlendirildiğinde etiyolojide Hashimoto tiroiditi (9 olgu, %50 ), en sık neden olarak bulundu. Diğer etiyolojik faktörler ise, 4 olguda (%22.2) iatrojenik (daha önceden tiroidektomi geçirmiş) ve 5 olguda (%37.8) iyot eksikliği olarak tespit edildi. Hipotiroidili olgulardan 5 ‘inde (%27.78) maternal anemi gözlendi. Preeklampsi, hipotiroidili olgularda %16.67 oranında gözlendi. Sonuç: Gebelerde gözlenen tiroid fonksiyon bozuklukları maternal ve fetal ciddi komplikasyonlar meydana getirebilir. Gebelikte oluşabilecek tiroid fonksiyon bozukluklarında uygun zamanda gerekli tedavinin sağlanması anne ve fetusda oluşabilecek komplikasyonların önlenmesi açısından önemlidir. Klin Deney Ar Derg 2011;2(2):196-201Öğe Hipertiroidizm ile tiroid kanseri birlikteliği(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Taşkesen, Fatih; Uslukaya, Ömer; Oğuz, Abdullah; Ay, Enver; Kuzu, Hekim; Gümüş, Metehan; Girgin, Sadullah; Baç, BilselAmaç: Tiroid kanseri hipertiroidizmin nedeni olabilen Graves hastalığı, toksik multinodüler guatr veya toksik nodüler guatr ile ilişkili olabilir. Bu çalışmanın amacı endemik guatır bölgesi olarak kabul edilen bölgemizde hipertiroidi tanısı almış, tiroidektomi yapılmış ve tiroid kanseri tespit edilen hastaları retrospektif olarak değerlendirmektir. Yöntemler: 2006 ve 2012 yılları arasında hipertiroidili 69 hasta retrospektif olarak incelendi. Klinik hipertiroidizm Triiyodotironin/Tiroksin (T3/T4) seviyelerinin yüksekliği ve TSH düzeyinin düşüklüğü, klinik bulgular ve semptomlar ile tanı konuldu. Cerrahi operasyon için kriterler; malignitenin sitolojik olarak kanıtlanması, guatırın özafagusa veya trakeaya bası semptomlarına neden olması, antitiroid ilaç tedavisinin yan etkileri veya antitiroid ilaçlara cevapsızlıktı. Bulgular: Hastaların 20 (%28,9)’de toksik multinodüler guatr, 28 (%40,6)’de Graves hastalığı, 21 (%30,5)’de toksik nodüler guatr tanısı almış 69 hasta vardı. Bu hastalardan 12 (%17,4)’de tiroid kanseri tespit edildi. Sonuç: Hipertiroidili hastalarda malignite ihtimali düşük olsa da şüpheli lezyonlar, nodüller ve boyunda saptanan lenf adenopatiler ayrıntılı olarak incelenmelidir.Öğe İdiopatik trombositopenik purpuralı hastalarda splenektomi: 109 olgununun analizi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Önder, Akın; Kapan, Murat; Gül, Mesut; Aliosmanoğlu, İbrahim; Arıkanoğlu, Zülfü; Taşkesen, Fatih; Taş, İlhan; Ay, Enver; Girgin, SadullahAmaç: Splenektomi, medikal tedaviye dirençli ve şiddetli seyreden İdiopatik trombositopenik purpuralı hastalarda tedavi sağlamak amacıyla yapılmaktadır. Bu çalışmada İdiopatik trombositopenik purpura tanısıyla splenektomi uygulanan hastalarda postoperatif ve uzun dönem sonuçların irdelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniğinde 2002-2010 tarihleri arasında İdiopatik trombositopenik purpura tanısıyla splenektomi uygulanan 109 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalarda yaş, cinsiyet, aksesuar dalak varlığı ve yerleşimi, operasyon süresi, preoperatif transfüzyone edilen trombosit ünite sayısı, preoperatif ve postoperatif kan transfüzyon ünite sayısı, hastanede yatış süresi, takip süresi ve sonuçları, morbidite ve mortalite kaydedildi. Bulgular: Hastaların 88’i (%80.7) kadın, 21’i (%19.3) erkek idi. Yaş ortalamaları 37.10±16.62 (16-72) yıl idi. Ortalama ameliyat süresi 44.87 ± 10.32 (30-120) dakika idi. Ortalama kan transfüzyonu ve trombosit süspansiyonu sırasıyla 1.63±0.85(0-3) ve 2.01±0.71(1-3) ünite idi. Preoperatif USG ile 20 (%18.3) hastada aksesuar dalak tanımlandı. Hastalarda laparotomide 23’ünde (%21.1) patoloji tarafından doğrulanan aksesuar dalak tespit edildi. İntraoperatif en sık aksesuar dalak yerleşimi dalak hilusunda saptandı. Hastaların 16’sında (%14.7) postoperatif dönemde komplikasyon gelişti. En sık görülen komplikasyon atelektazi idi. Hastaların ortalama hastanede yatış süresi 4.56±2.45(2-12) gün idi. Hastalar medyan 28 (9-48) ay takip edildi. Hastaların 1’inde (%0.9) mortalite gelişti. Sonuç: Splenektomi İdiopatik trombositopenik purpura tedavisinde medikal tedaviye yanıtsız olgularda güvenle uygulanabilen bir cerrahi girişimdir ve splenektomiyle bu hastalarda uzun süreli yanıt almak mümkündür. Nüksü engellemek için aksesuar dalak gözden kaçırılmamalıdır.Öğe Investigation of the SNPs of IRF6 gene in non-syndromic cleft lip and/or palate (NSCLP) in a Turkish population(Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, 2022) Yeğin, Zeynep; Uslukaya, Ömer; Taşkesen, Fatih; Yıldırım, İbrahimObjective Non-syndromic cleft lip and/or palate (NSCLP) is a complex malformation with both genetic and environmental effects and interferon regulatory factor 6 (IRF6) is the most focused gene to unravel the genetic etiology of the disease since its important role in the formation and maintenance of the oral periderm to ensure appropriate palatal adhesion has been demonstrated. The aim of this study was to investigate the association between two SNPs (rs2235371 and rs2013162) of IRF6 gene and NSCLP in Turkish population. Materials and Methods Genotyping of both SNPs were performed with Polymerase Chain Reaction-Restriction Fragment Length Polymorphism method in 38 NSCLP patients, their mothers and the same number of healthy control individuals. Results Our results did not indicate significant differences in neither genotypic nor allelic distributions between children and controls. The same situation was observed when the mothers of children were also compared with the controls. Conclusion Considering both contradictive results in different populations worldwide and our relatively small sample size that may be a limitation for this study, we strongly encourage the replication studies with larger sample sizes to draw a precise conclusion about the role of IRF6 gene variants for susceptibility to NSCLP.Öğe Karın ağrısının nadir bir nedeni: Niemann-Pick tip-B zemininde masif splenomegali ve hipersplenizm(2012) Arıkanoğlu, Zülfü; Ay, Enver; Aliosmanoğlu, İbrahim; Fırat, Uğur; Gül, Mesut; Taşkesen, FatihNiemann-Pick hastalığı otozomal resesif herediter lizozomal depo hastalığıdır. Tip A, B, C, D, E ve F olmak üzere 6 tipi vardır. Hastanın kliniği sfingomyelinin biriktiği organa göre farklılık gösterir. Tanı çoğunlukla çocukluk döneminde rutin muayenelerde saptanan hepatosplenomegalinin etiyolojisinin araştırılması sırasında konulur. Genellikle destekleyici tedavi uygulanır. Ancak hipersplenizm ve masif splenomegali gelişmiş ise rüptür gelişme riskinden dolayı splenektomi gerçekleştirilebilir. Bu yazıda çocukluk çağında Niemann-Pick tip-B hastalığı tanısı almış, masif splenomegali ve hipersplenizmli 16 yaşında erkek bir olgu, nadir olarak görülen bir hastalık olması nedeniyle sunulmuştur.Öğe Multiplanar reformatted CT enterography in acute abdomen(Maltepe University, 2016) Dusak, Abdurrahim; Alan, Bircan; Güzel, Abdulmenap; Çakmak, Muharrem; Taşkesen, Fatih; Göya, Cemil; Bilici, AslanAim: To investigate the correlation between surgical - histopathological data and CT enterography CTE in patients with acute abdomen due to mecanical ileus. Methods: Ninety one 46 female, 45 male; 44±11 year- old consecutive acute abdomen cases admitted to emergency department and operated in general surgery department with a preoperative diagnoses of mechanical ileus were included in this study. CTE was carried-out using Multi sliced CT 64 detector CT, Philips Brilliance . Subjects were scanned from xiphoid process to symphysis pubis during a single breath-hold. Correlation analyses were done between radiological findings and surgical and histopathological findings. Result: Gastrointestinal tract GIT obstruction finding was evident in 82% of subjects with mecanical ileus and acute abdomen. Sensitivity and specificity of CTE was 85% and 55% respectively in terms of demonstration of etiopathology. 80% of cases had small bowel obstruction and remaining 20% had large bowel obstruction. Bridled ileus, mass, hernia, mesenteric ischemia, perforation, peritonitis carcinomatosa, volvulus, invagination, narrowed anastomosis, torsion, abscess, gossypiboma, gallstone ileus and malrotation were among underlying etiological factors. Statistically significant correlation found between GIT obstruction and findings such as mesenteric stranding, intra abdominal free fluid, string of pearls sign and transition-zone. In contrary, bowel wall thickening, mass lesion, faeces sign, peritoneal nodule, whirl sign, target sign, intra abdominal free air, pneumatosis intestinalis were not statistically significantly correlated with GIT obstruction. Conclusion: CT Entherography is an efficient imaging modality with high diagnostic value in demonstrating the existence and etiopathology of bowel obstruction.Öğe Nadir bir akut karın sebebi: Situs inversus totalisli hastada akut apandisit Türkçe(Harran Üniversitesi, 2012) Oğuz, Abdullah; Önder, Akın; Taşkesen, Fatih; Gül, Mesut; Arslan, Muhammet; Kapan, MuratAkut apandisit en sık cerrahi girişim gerektiren karın ağrısı nedenir. Situs inversus totalisli hastalarda apandiks sol alt kadranda yer alır. Yazımızda sol alt kadran ağrısı ile başvuran ve akut apandisit tanısı alan bir situs inversus totalis olgusu sunulduÖğe Negatif akut apandisitte jinekolojik patolojiler(Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Önder, Akın; Kapan, Murat; Gül, Mesut; Evsen, Mehmet Sıddık; Aliosmanoğlu, İbrahim; Arıkanoğlu, Zülfü; Taşkesen, Fatih; Polat, SerkanÖz:Giriş: Jinekolojik patolojiler akut apandisit ile karışabilen en sık rahatsızlıklardır. Bu çalışmada jinekolojik patoloji tespit edilen negatif akut apandisitli hastaların irdelenmesi amaçlandı. Materyal Metod: 2006 2010 tarihleri arasında akut apandisit ön tanısıyla laparotomi uygulanan ve jinekolojik patoloji saptanan 25 hasta retrospektif incelendi. Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 28.87±8.63 yıldı. Hastaların en sık başvuru şikayeti karın ağrısı, fizik muayenede en sık tespit edilen bulgu hassasiyetti. Hastaların 15inde karın ultrasonografisinde intraabdominal sıvı saptandı. En sık rastlanılan patoloji over kist rüptürüydü (%76). Hastalara apendektomi ve ilaveten over kist rüptürü tespit edilenlerde kanama kontrolü ve kist eksizyonu, pelvik inflamatuvar hastalık ve/veya tuboovaryan abse olanlara drenaj uygulandı. Sonuç: Akut karın semptomları ile başvuran kadın hastalar daha dikkatli değerlendirilmelidir. Akut apandisiti taklit edebilen jinekolojik patolojiler ayırıcı tanı açısından mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.Öğe Pneumatosis cystoides intestinalis: Clinical experience in a single center(TIP ARASTIRMALARI DERNEGI, 2012) Önder, Akın; Kapan, Murat; Önder, Hakan; Taşkesen, Fatih; Gül, Mesut; Aliosmanoğlu, İbrahim; Başol, Ömer; Taş, İlhanThe purpose of the present study was to examine deeply the treatment strategies implemented in four patients diagnosed with pneumatosis cystodes intestinalis and their results. Medical records of four patients who had been treated at the diagnosis of pneumatosis cystoides intestinalis between January 2006 and November 2011 were investigated retrospectively. Three (75%) of the patients were male and 1 (25%) female, with the average age of 47.3±19.3 (21-66) years. Pain in abdomen was the first symptom complained by all four patients on admission. While the findings consistent with the peritonitis were revealed during physical examination in three of the cases, abdominal tenderness was detected in one patient. Of all the cases, 2 were accepted as the primary cases due to unknown etiology, while chronic obstructive pulmonary disease and peptic ulcer were held responsible in the etiology, thus assigning these cases in the secondary pneumatosis cystoides intestinalis group. Plain abdominal x-ray images acquired in all patients revealed subdiaphragmatic free gas collection; moreover, free fluid collection within the abdomen was recognized ultrasonographically in 3 patients. The diagnosis of pneumatosis cystoides intestinalis was established through abdominal computed tomography in the patient followed up under conservative treatment. Mortality and complications occurred in none of the patients. Should the physical examination findings associated with the peritonitis be obscured by subdiafragmatic free gas, such a patient may be erroneously followed up under conservative treatment. Implementation of a surgical strategy should not be deferred in case of acute abdomen.