Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Tüfek, Adnan" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 20
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    Alt ekstremite cerrahisinde spinal anestezi ve kombine femoral-siyatik sinir bloğunun karşılaştırılması
    (2014) Doğan, Erdal; Tüfek, Adnan; Tokgöz, Orhan; Çelik, Feyzi; Karaman, Haktan; Ölmez, Gönül Kavak; Yıldırım, Zeynep B.
    Amaç: Bu çalışmada, alt ekstremite cerrahisi geçiren hastalarda spinal anestezi tekniği ile kombine-siyatik femoral blok (KSFB) tekniklerini karşılaştırmayı amaçladık.Yöntemler: Bu çalışmaya elektif alt ekstremite operasyonu planlanmış, ASA 1-2 grubu, 18-65 yaşları arasındaki 60 hasta dahil edildi. Çalışma prospektif, randomize ve kontrollü olarak planlandı. Hastalar rastgele olarak spinal anestezi uygulanan grup (Grup S) ve kombine siyatik-femoral sinir bloğu (Grup KSFB) gurubu olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Bulgular: Demografik veriler açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p>0.05). Tekniğin uygulanma süresi açısından karşılaştırıldığında; KSFB grubunda istatistiksel olarak anlamlı uzun bulundu (p< 0.001). Cerrahiye teslim etme süresi açısından karşılaştırıldığında; Grup S de istatistiksel olarak anlamlı derecede kısa bulundu (p< 0.001). Total motor blok oluşma zamanı açısından karşılaştırıldığında; Grup KSFB'de istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun bulundu (p< 0.001). Motor blok süresi açısından karşılaştırıldığında; Grup KSFB'de istatistiksel olarak anlamlı uzun bulundu (p< 0.001).Sonuç: Ortopedik alt ekstremite cerrahi girişimlerinde her iki yöntemin de etkili ve güvenli olduğu, fakat periferik sinir bloğu uygulamasının postoperatif dönemde uzun süreli analjezi sağlama ve postoperatif analjezik tüketimini azaltma gibi önemli avantajları olabilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Alt ekstremite cerrahisinde uygulanan kombine femoral siyatik sinir bloğu deneyimlerimiz
    (Modestum Publishing Ltd., 2011) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Alemdar, Celil; Atiç, Ramazan; Çiftçi, Taner; Kavak, Gönül Ölmez
    Amaç: Bu çalışmada alt ekstremite cerrahisinde uygulanan kombine femoral - siyatik sinir bloğunun etkinliğinin araştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Alt ekstremite cerrahisi geçiren, ASA I-III grubu, 18-70 yaş arası kombine femoral - siyatik sinir bloğu uygulanmış hastalar retrospektif olarak incelendi. Çalışmaya 110 hasta dahil edildi. Hastalar kullanılan lokal anestezik ilaçlara göre dört gruba ayrıldı. Grup I: 30 ml %0.5 Bupivakain + 10 ml %0.9 NaCl, Grup II: 30 ml %0.5 Levobupivakain + 10 ml %0.9 NaCl, Grup III: 30 ml %0.5 Levobupivakain + 10 ml %2 Prilokain HCl, Grup IV: 20 ml %0.5 Bupivakain + 20 ml %2 Prilokain HCl. Hastaların demografik özellikleri, klinik tanıları, kullanılan lokal anestezik dozu ve volümü, tekniğin uygulanma süresi ve cerrahi sure, blok başarı oranları, girişim öncesi ve sonrası hemodinamik parametreler, postoperatif ilk analjezik ihtiyaç zamanı ve postoperatif ilk 24 saatlik analjezik tüketim miktarı, işlem esnasında ve sonrasında gelişen komplikasyonlar, hasta ve cerrahi memnuniyet verileri kaydedildi. Bulgular: Hastaların demografik özellikleri benzer bulundu. Cerrahi anestezi ve postoperatif analjezi kalitesi açısından gruplar arasında farklılık bulunmadı. En sık ayak bileği cerrahisi nedeni ile kombine femoral - siyatik sinir bloğu uygulanmıştı. Hastalara uygulanan faklı doz lokal anesteziklerle yeterli anestezi sağladığı görüldü. İşlem başarısı %96 olarak bulundu. Sonuç: Alt ekstremite cerrahisinde uygulanan kombine femoral - siyatik sinir bloğunun %96 başarıyla uygulandığı, yeterli düzeyde anestezi oluşturduğu ve postoperatif dönemde ortalama 426 dk analjezi sağladığı görüldü.
  • [ X ]
    Öğe
    Anorektal cerrahide intratekal kullanılan levobupivakain ve bupivakainin etkinliğinin karşılaştırılması
    (2012) Tüfek, Adnan; Yıldırım, B. Zeynep; Doğan, Erdal; Çelik, Feyzi; Kavak, Ö. Gönül; Karaman, Haktan; Göksu, Hüseyin
    Amaç: Anorektal cerrahide spinal anestezi yaygın olarak uygulanmaktadır. Bu çalışmada fentanil eklenmiş levobupivakain ve bupivakainin anorektal cerrahi geçirecek hastalarda anestezik etkiliği ve hemodinamik parametreler üzerine etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Dicle üniversitesi tıp fakültesi etik kurul onayı ve hastaların yazılı onamları alındıktan sonra anorektal cerrahi geçirecek yaşları 18- 65 arası ASA I-II, 60 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar rastgele iki gruba ayrıldı. Grup I’e 9 mg % 0,5 bupivakain + 20 mcg fentanil, Grup II’ye 9 mg % 0.5 levobupivakain + 10 mcg fentanil verildi. Spinal anestezi 26G spinal iğne ile L4-5 lomber aralıktan girilerek sağlandı. Hastalarda duyusal blok seviyesi pin-prick test ile motor blok seviyesi ise Bromage skalası ile değerlendirildi ve hemodinamik veriler kaydedildi. Bulgular: Sensoriyel blok başlangıç sürelerinde ve iki segment gerileme zamanları açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Motor blok başlangıç zamanı levobupivakain grubunda bupivakain grubuna göre daha uzun görüldü. Ancak levobupivakain grubunda motor blok gerileme zamanı istatistiksel olarak anlamlı kısa bulundu. Hemodinamik parametreler her iki grupta benzer bulundu Sonuç: Sonuçlarımız duyusal blok profili açısından bupivakaine benzer özellikler gösteren levobupivakainin özellikle motor blok gelişmesinin istenmediği operasyonlarda bupivakaine iyi bir alternatif olabileceğini göstermektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Apendektomi operasyonlarında iki farklı intratekal levobupivakain dozunun etkinliğinin karşılaştırılması
    (Modestum Publishing Ltd., 2012) Doğan, Erdal; Kavak, Gönül Ölmez; Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Ay, Enver
    Amaç: Spinal anestezi, özellikle yandaş hastalıkların varlığında morbidite ve mortaliteyi azalttığı için birçok cerrahi uygulamada tercih edilmektedir. Bu çalışmada; spinal anestezi altında açık apendektomi operasyonu yapılacak hastalarda iki farklı doz levobupivakainin motor ve duyusal blok özellikleri, hemodinamik parametreler, cerrahi ve hasta konforu ve yan etkiler bakımından karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Bu çalışma Sağlık Bakanlığı Etik kurul izni ve hasta onamı alınarak prospektif olarak planlandı. Çalışmaya yaşları 18-40, ASA I-II grubu, spinal anestezi için kontrendikasyonu bulunmayan ve yapılacak girişimi kabul eden, perfore apandisit düşünülmeyen 50 olgu dâhil edildi. Grup I’e 3 ml (15 mg) %0.5 levobupivakain Grup II’ye 4 ml (20 mg) %0.5 levobupivakain intratekal verildi. Gruplar motor ve duyusal blok özellikleri, hemodinamik parametreler, cerrahi ve hasta konforu ve yan etkiler bakımından karşılaştırıldı. Bulgular: İki grup arasında iki segment regresyon zamanı Grup II’de Grup I’den daha uzun (Grup I: 120 ± 40 dk, Grup II: 158 ± 54 dk) bulundu (p<0.05). Ayrıca Grup II’de hipotansiyon ve bradikardi daha sık görüldü (p<0.05).. Grupların benzer hemodinamik etki, hasta ve cerrah memnuniyetine sahip olduğu gözlendi. Sonuç: Apendektomi operasyonlarında 3 ml (15 mg) %0.5 levobupivakain ile spinal anestezi uygulamalarının etkin, güvenli ve konforlu bir anestezi sağladığı sonucuna varıldı.
  • [ X ]
    Öğe
    Comparison of the efficacies of I-gelTM and LMA-ProSealTM for airway management in pediatric patients
    (2013) Tokgöz, Orhan; Güzel, Abdulmenap; Yüksel, Mustafa Uğur; Tüfek, Adnan; Aycan, İlker Öngüç; Çelik, Feyzi; Beyaz, Serbülent Gökhan
    Aim: The present study was performed to compare the performance of I-gelTM with LMA-ProSealTM in children undergoing anesthesia. Materials and methods: A total of 185 patients who were scheduled for elective surgery in Dicle University s hospital were randomly divided into 2 groups: the I-gelTM group (Group-I, n = 95) and the p-LMATM group (Group-P, n = 90). Airway leakage pressure, insertion time, fiberoptic laryngeal image scores, ease of insertion, and possible complications were compared between these groups. Results: The airway leakage pressure of Group-I was significantly higher than that of Group-P (means ± SD: 28 ± 5 vs. 20 ± 4 cmH2 O, P < 0.01). The duration of supraglottic airway device insertion was shorter in Group-I than Group-P (19 ± 4 vs. 28 ± 5 s, P < 0.01). The overall success rate was 95% for Group-I and 94% for Group-P (P = 0.10). The I-gel provided a better view of the glottis than the p-LMA (93% of cases in Group-I and 68% of cases in Group-P, P = 0.03). There were no significant differences with regard to ease of insertion (P = 0.97). Conclusion: This study suggested that I-gel is an effective and safe alternative supraglottic airway device for use in children.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Dandy-Walker sendromlu çocuk hastada anestezi yönetimi
    (Modestum Publishing Ltd., 2011) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Temel, Vildan; Akdemir, Salim; Yıldırım, Zeynep Baysal; Kavak, Gönül Ölmez
    Dandy-Walker sendromlu hastalarda genel anestezi yönetimi, hidrosefali, mikrognati ve yarık damak gibi eşlik eden anomaliler nedeniyle zor entübasyon olabileceğinden dolayı önemlidir. Bu hastalarda postoperatif yoğun bakım desteği gerekebileceği akılda tutulmalıdır. Bu makalede kalıcı ventrikülo-peritoneal şant nedeniyle opere edilen Dandy-Walker sendromlu hastanın anestezi yönetimi sunulmuştur. Klin Deney Ar Derg 2011; 2 (3): 327-329.
  • [ X ]
    Öğe
    Demographical features of patients with suicidal drug intoxication, Glasgow coma scale and revised trauma score relationship with mortality
    (2012) Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep; Çelik, Feyzi; Özhasenekler, Rojşin Ayhan; Özhasenekler, Ayhan; Kavak, Ö. Gönül; Tokgöz, Orhan
    Amaç: Özkıyım amaçlı ilaç zehirlenmesi tanısı ile yatan hastaların demografik özellikleri, mortaliteye etkili faktörler, Glaskow Koma Skorları (GKS) ve Revize Travma Skorları (RTS) ile mortalite arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Özkıyım amaçlı ilaç zehirlenmesi nedeniyle Reanimasyon Ünitesine yatan ve verilerine ulaşabildiğimiz toplam 120 hasta dosyası retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular: Hastalarımızın %75.8’ i (n=91) bayan ve Kadın/Erkek oranı 3.13/1 di. Hastalarımızın yaş ortalaması 25.18±10.26 yıl, Ortalama solunum sayıları; 11.54±4.59 solunum/dk, Ortalama arteryel kan basınçları; 85.09±18.08 mmHg, ortalama nabız aralıkları; 105.25±27.07 atım/dk idi. Hastalarımızın ilk başvuru anındaki ortalama GKS; 10.48-3.34, ortalama RTS; 6.52±1.20 idi. Hastalarımızın ortalama yatış süresi 6.43±14.2 gün idi. Hastalarımızın 37’sinin (%30.8) mekanik ventilatör ihtiyacı oldu, Mekanik ventilatör ile takip süreleri ortalama 2.39±9.08 gün idi. Hastalarımızın 11’i (%9.1) öldü. Organik klor (p=0.002) ve Trisiklik antidepresan (p=0.003) ilaç zehirlenmesi ile, ayrıca GKS (p<0.001) ve RTS (p=0.003) ile mortalite arasında anlamlı ilişki bulundu. Sonuç: Özkıyım amaçlı zehirlenme olguları, acil servislerde ve yoğun bakımlarda karşılaşılan önemli sorunlardan biri olduğundan, alınan ilaç cinsinin yanı sıra, hastanın ilk değerlendirilmesinde ve takibinde kullanılan fizyolojik skorlama sistemlerinin mortalite üzerine etkili olduğu sonucuna varılmıştır. (JAEM 2012; 11: 200-3)
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Deneysel serebral iskemi/reperfüzyon hasarında kafeik asit fenetil esterin koruyucu etkisi
    (Turkish Neurological Society, 2020) Uzar, Ertuğrul; Acar, Abdullah; Fırat, Uğur; Evliyaoğlu, Osman; Alp, Harun; Tüfek, Adnan; Yavuz, Celal; Demirtaş, Sinan; Taşdemir, Nebahat
    Öz:Serebral iskemi/reperfüzyon (İ/R) oksidatif stresle ilişkili olduğu için, serbest oksijen radikallerinin üretiminin düzenlenmesi serebral İ/R tedavisinde yeni yaklaşımlara neden olabilir. Kafeik asit fenetil ester (CAPE)’in nöroprotektif, antioksidan, antiinflamatuvar ve antiapopitotik olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmanın amacı; serebral İ/R hasarında CAPE’nin koruyucu etkisi olup olmadığı ve toplam oksidan ve antioksidan durum üzerinde olası etkisinin araştırılmasıdır. YÖNTEMLER: Kontrol grubu, İ/R grubu ve İ/R + CAPE grubu olarak toplam 30 sıçan rastgele olarak üç gruba ayrıldı. Deney işlemlerinden sonra elde edilen beyin dokularında total oksidan durum (TOS), total antioksidan durum (TAS) ve oksidatif stres indeksi (OSİ) seviyeleri ölçüldü ve histopatolojik olarak hücresel yapılar değerlendirildi. BULGULAR: Beyin dokusunda İ/R grubunda TOS ve OSİ seviyeleri kontrole göre belirgin olarak yüksek (p= 0.023, p= 0.001) ve TAS düzeyi kontrole göre düşük bulundu (p= 0.001). CAPE tedavisi İ/R nedeniyle oluşabilecek TOS ve OSİ yükselmelerini önledi (sırayla; p= 0.041, p= 0.001). İ/R + CAPE grubunda TAS seviyesi İ/R grubuna göre daha yüksek bulundu (p= 0.002). İ/R grubu beyin kesitlerinde inflamasyon, vasküler konjesyon ve nekrozu içeren serebral İ/R hasarı gösterildi. Bu histopatolojik serebral hasar bulguları İ/R + CAPE grubunda İ/R grubuna göre belirgin olarak daha hafifti (her bir parametre için p< 0.05). SONUÇ: Bu çalışmada serebral İ/R patogenezinde oksidatif stresin önemli bir rolü olduğu görülmüş olup, histopatolojik ve biyokimyasal incelemelerle sıçanlarda CAPE tedavisinin İ/R hasarını belirgin düzeyde azalttığı gözlendi.
  • [ X ]
    Öğe
    Endotrakeal ekstübasyona bağlı gelişen hemodinamik yanıtın kontrolünde deksmedetomidin, esmolol ve lidokainin etkinliğinin karşılaştırılması
    (2011) Tüfek, Adnan; Tokgöz, Orhan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Çelik, Feyzi; Karaman, Haktan; Kavak, Gönül Ölmez; Akarca, Doğan
    Amaç: Çalışmamızda endotrakeal ekstübasyona bağlı gelişen hemodinamik yanıtın kontrolünde deksmedetomidin, esmolol ve lidokainin etkinliğinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bu prospektif çalışmada ASA I-II grubu, 18–60 yaş arası 80 hasta Grup I (Deksmedetomidin), Grup II (Lidokain), Grup III (Esmolol) ve Grup IV (Kontrol) olmak üzere rastgele yirmişer kişilik 4 gruba ayrıldı. Cerrahi sonunda 5 dk içerisinde; Grup I’ deki hastalara 1 ?g/kg deksmedetomidin, Grup II’ deki hastalara 2 mg/kg lidokain, Grup III’ deki hastalara 1.5 mg/kg esmolol ve Grup IV’ teki hastalara %0.9 NaCl verildi. Gruplar arasında ekstübasyon sırasındaki ve sonrasındaki hemodinamik veriler ile ekstübasyon kalitesi karşılaştırıldı. Bulgular: Kalp tepe atımı (KTA) değerleri gruplar arası ve grup içinde karşılaştırıldığında; deksmedetomidin grubunda tüm ölçüm zamanlarında istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu. Ortalama arter basınçlarının (OAB) gruplar arası karşılaştırılmasında; OAB değerleri deksmedetomidin grubunda diğer 3 gruba göre istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu. OAB’ larının grup içi karşılaştırmasında ise deksmedetomidin grubunda tüm ölçüm zamanlarındaki OAB değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmazken, diğer tüm gruplarda OAB değerlerinde artış gözlendi. Sonuç: Ekstübasyona bağlı hemodinamik yanıtın kontrolünde deksmedetomidinin, lidokain ve esmolola göre daha üstün olduğu, lidokainin ekstübasyona bağlı gelişen hemodinamik yanıtın önlenmesinde yetersiz kaldığı, esmololün ise KTA artışını önlemede etkili olurken OAB üzerinde deksmedetomidin kadar etkili olmadığı sonucuna varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Evaluation of the effects of anesthetic agents and diagnoses on seizure durations, recovery times and complications in electroconvulsive therapy
    (Turkish Association for Psychopharmacology, 2014) Tüfek, Adnan; Bulut, Mahmut; Tokgöz, Orhan; Çelik, Feyzi; Yıldırım, Zeynep Baysal; Atli, Abdullah; Kaya, Mehmet Cemal; Karaman, Haktan
    Objective: The aim of this study is to retrospectively evaluate the influence of diagnosis and three different anesthetic agents on seizure durations, hemodynamic parameters, recovery times, and side effects in electroconvulsive therapy (ECT). Method: We have retrospectively evaluated 1342 ECT sessions conducted on 179 patients under general anesthesia at the Psychiatry Department of Dicle University Hospital between 1 September 2009 and 30 June 2012. The relationship between the indications for ECT and the choice of anesthetic agent, number of ECT sessions, motor and EEG seizure durations, recovery times from anesthesia, hemodynamic changes and complications were analysed. Results: The mean age of the 179 patients included in the study was 36.7±7.3 years. In terms of sex, 50.8% (n=91) were male and 49.2% (n=88) were female. The most commonly used anesthetic agent was propofol (73.2%). Among the patients, 50.8% was diagnosed with major depression, 28.5% had bipolar disorder and 12.8% was diagnosed with schizophrenia. A total of 179 (13.3%) out of the 1342 ECT sessions were considered as failed. In 92.2% of the failed ECTs, the anesthetic agent was propofol. No statistically significant relationship was observed between the diagnosis forming the basis for the ECT and the motor and EEG seizure times, beginning of spontaneous breathing, eye opening, time until response to verbal stimuli, changes in hemodynamic parameters and complications. The seizure and recovery times were significantly shorter in the propofol group compared to the ketamine and etomidate groups (p<0.05). The EEG seizure durations were longer in the etomidate group in comparison to the propofol and ketamine groups (p<0.001 and p<0.05, respectively). Conclusion: The diagnoses leading to the ECT have no influence on the motor and EEG seizure times, beginning of spontaneous breathing, eye opening, times of response to verbal stimuli, hemodynamic parameters or complications. However, the anesthetic agents used influence all of these parameters.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İleri derece yaşlı hastada mini doz bupivakain ile spinal anestezi
    (Modestum Publishing Ltd., 2010) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Karaman, Haktan; Baykan, Halit; Kavak, Gönül Ölmez; Temel, Vildan
    Kalça ve alt ekstremite cerrahisi uygulanan hastaların büyük bir çoğunluğu ileri yaş grubundadır. Bu yaş grubundaki hastalarda kardiyak, endokrin, renal, serebral ve respiratuvar hastalıkların varlığı, peroperatif ve postoperatif morbidite ve mortalite riskini artırmaktadır. Bu olguda sağ kalça protezi operasyonu yapılan 106 yaşındaki erkek hastanın anestezi yönetimi sunulmuştur. Klin Den Ar Derg 2010; 1(3): 214-215.
  • [ X ]
    Öğe
    Lumbar radikülopatili hastalarda transforaminal lumbar epidural steroid enjeksiyonlarının etkinliği
    (2012) Tüfek, Adnan; Baysal, Zeynep Yıldırım; Ölmez, Gönül Kavak; Çetin, Mehmet Fatih; Karaman, Haktan
    Amaç: Bu çalışmada, lumbar disk hernisine bağlı radikülopatisi olan hastalara uygulanan transforaminal lumbar epiduralsteroid enjeksiyonun (TLESE) etkinliği ve güvenliği araştırıldı.Gereç ve Yöntem: Çalışma TLESE uygulanan hastaların dosyalarının retrospektif olarak taranması ile hazırlandı. En az biraydır devam eden, konservatif tedaviye yanıt vermeyen, görüntüleme yöntemlerinde bulging ya da protrüzyonu olan lumbardisk hernili hastalar çalışmaya dahil edildi. Bütün uygulamalar C-kollu foroskopi eşliğinde, lokal anestezi altında ve ayaktanmetotla uygulandı. Tüm olgularda 80 mg triamsinolon ve %0.25lik bupivakain karışımı, disk hernisinin olduğu düzeyden,transforaminal olarak, anterior epidural bölgeye enjekte edildi. Başlangıç VAS ağrı skorları değerleri, uygulama sonrası 1.,3. ve 6. ay değerleri ile karşılaştırıldı. Uygulamaya yönelik hasta memnuniyeti, puanlanarak tespit edildi. Ayrıca erken ve geçdönem komplikasyonları değerlendirme için toplandı.Bulgular: Toplam 222 hastaya 460 kez TLESE uygulanmıştır (ortalama: 2.1, tekrarlanma aralığı: 1-6 kez). Uygulamalar ensık L4-L5 ve L5-S1 düzeylerinden gerçekleştirilmiştir. Başlangıç VAS skorları ortalaması 8.2±0.7 iken, TLESE sonrası 1.,3. ve 6. ayda sırasıyla 5.0±1.6, 4.8±1.5 ve 5.1±1.5 olarak bulunmuştur. Hastaların %63.9u (n=142) memnuniyetlerini iyive mükemmel olarak belirtmişlerdir. Majör komplikasyonun yaşanmadığı bu çalışmada toplam minör komplikasyon oranı%11.1dir.Sonuç: TLESEnin kısa ve orta dönemde etkin ve güvenli bir yöntem olduğu görülmüştür.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Preeklamptik gebe kadınlarda intratekal olarak uygulanan levobupivakain ve bupivakainin etkinliğinin karşılaştırılması
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2011) Bali, Nihat; Karaman, Haktan; Tüfek, Adnan; Kavak, Gönül Ölmez; Yıldırım, Zeynep Baysal; Cengiz, Mustafa
    Amaç: Bu çalışmada, spinal anestezi ile sezaryen ameliyatı olacak preeklamptik gebelerde, levobupivakain ve bupivakainin etkinlik ve yan etki bakımından karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Prospektif randomize olarak planlanan bu çalışmaya; Preeklampsi tanısı almış ve spinal anestezi ile sezaryen ameliyatı olacak 18-45 yaş arası hastalar alındı. Hastalar rastgele iki gruba ayrıldılar; Grup B’ye 2 mL % 0.5 bupivakain (10 mg), Grup L’ ye ise 2 mL % 0.5 levobupivakain (10 mg) intratekal olarak uygulandı. Hastaların noninvaziv kan basınçları ve kalp atım hızları, spinal anestezi öncesi, işlem sonrası 3, 6, 9, 12, 15. dakikalarda ve sonrasında ise her 5 dakikada bir olacak şekilde operasyon sonuna kadar ölçülerek kaydedildi. Değerlendirmeler, gruplar arası hasta ve cerrah memnuniyetinin karşılaştırılması ile yapıldı. Puanlamada vizüel analog skor (VAS) kullanıldı. Bulgular: Spinal anestezi sonrası gruplar arasında 3, 15, 35 ve 40. dakikalardaki ortalama sistolik arter basınç değerleri Grup B’de istatistiksel olarak anlamlı düşük bulunurken (p<0.05), kalp atım hızları açısından anlamlı bir farklılık saptanmadı. Grup B’de daha sıklıkla hipotansiyon gelişirken (15 hastaya karşın 10 hasta), oluşan hipotansiyonu düzeltmek için de istatistiksel olarak anlamlı miktarda daha fazla efedrin gerekti (p= 0.012). Hasta memnuniyeti Grup L lehine anlamlı olarak yüksek bulunurken (p=0.011), cerrahi memnuniyet açısından gruplar arasında fark bulunmadı (p>0.05). Sonuç: Preeklamptik gebelerde spinal anestezi uygulamalarında kullanılan her iki lokal anesteziğin de yeterince kaliteli cerrahi anestezi sağlamakla birlikte, levobupivakainin daha stabil bir hemodinami oluşturduğu saptandı.
  • [ X ]
    Öğe
    Preemptif kullanılan Parasetamol ve Lornoksikamın Postoperatif Tramadol tüketimine etkisi
    (2012) Uludağ, Öznur; Baysal, Zeynep Yıldırım; Tüfek, Adnan; Tokgöz, Orhan; Çelik, Fevzi; Ölmez, Gönül Kavak; Kahraman, Hakan
    Amaç: Çalışmamızda mikroşirurjik lomber diskektomi operasyonu yapılan hastalara preemptif kullanılan parasetamol ve lornoksikamın postoperatif analjezik etkinliğini araştırmayı amaçladık. Yöntem: Mikroşirurjik lomber diskektomi operasyonu planlanan ASA I-II grubu, 18 65 yaş arası, 63 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar 3 gruba ayrıldı. Grup I (n=21)e 100 mL %0.09 NaCl içerisinde 1parasetamol iv infüzyon, Grup II (n=21) ye 100 mL %0.09 NaCl içerisinde 8 mg lornoksikam iv infüzyonGrup III (n=21)e 100 mL %0.09 NaCl solüsyonu iv infüzyon operasyondan 15 dk önce uygulandı. Standart anestezi indüksiyonu sonrası endotrakeal entübasyon gerçekleştirildi. Operasyon sonrasında tüm olguların postoperatif analjezi gereksinimleri hasta kontrollü analjezi (HKA) cihazı (bolus dozu 20 mg, kilitli kalma süresi 15 dk, 4 saatlik limit 200 mg) kullanılarak iv tramadol ile sağlandı. Operasyonu takiben ilk dozdanve 16 saat sonra çalışma ilaçları aynı dozda tekrarlandı. Her üç grupta 24 saat boyunca vizüel analog skala (VAS) ve sözel ağrı skoru (SAS) skorları, tramadol tüketimleri, yan etkiler ve hasta memnuniyeti kaydedildi. Bulgular: Grup I ve Grup II nin VAS ve SAS skorları ile tramadol tüketim miktarı benzer olup, Grup IIIgöre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu. Her üç grup arasında yan etkiler ve hasta memnuniyeti açısından bir fark bulunmadı. Sonuç: Preemptif kullandığımız parasetamol ve lornoksikamın lomber disk hernisi cerrahisi sonrasında postoperatif ağrı tedavisinde güvenilir, etkin ve benzer analjezik etki sağladığı görüldü.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Reanimasyon ünitesinde on yıllık sürede gelişen hastane enfeksiyonlarının değerlendirilmesi ve literatürün gözden geçirilmesi
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Tüfek, Adnan; Tekin, Recep; Dal, Tuba; Tokgöz, Orhan; Doğan, Erdal; Kavak, Gönül Ölmez; Hoşoğlu, Salih
    Amaç: Hastane enfeksiyonları (HE) yoğun bakım ünitelerinde mortalite ve morbiditenin önemli nedenidir. Bu çalışmada reanimasyon ünitesinde yatan hastalarda görülen HE oranının, HE’ nın dağılımının, HE’ndan izole edilen mikroorganizmaların dağılımının ve antibiyotik direnç profillerinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve yöntem: Ocak 2003-Haziran 2012 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi reanimasyon ünitesinde yatan, HE tanısı olan 222 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların klinik bulguları, kültür sonuçları, radyolojik ve laboratuvar verileri standart forma ve günlük olarak bilgisayar ortamına kaydedildi. Yıllara göre HE hızı, HE’nın sistemlere göre dağılımı ve etkenleri belirlendi. Bulgular: On yıl içinde yatırılan 1208 hastanın 222 (%18.4)’sinde 21974 hasta gününde toplam 327 HE atağı gelişti. Hastane enfeksiyonu hızı 100 hasta gününde 27.6 ve dansitesi 1000 hasta gününde 15.2 idi. Kan dolaşım enfeksiyonu en sık (%38.5) enfeksiyon olup bunu pnömoni (24%) ve ventilatör ilişkili pnömoni (14.7%) takip ediyordu. Acinetobacter spp. (%23.7) ve Pseudomonas aeruginosa (%13.9) en sık izole edilen bakterilerdi. Gram negatif mikroorganizmalara karşı en etkili antibiyotikler kolistin, amikasin, imipenem, meropenem, sefoperazonsulbaktam iken gram pozitiflerde ise linezolid, vankomisin ve daptomisin idi. Sonuç: Uzamış yatış süresi, invaziv girişimleri ve enfeksiyon riskini arttırır. Gereksiz invaziv girişimleri önlenmesi, invaziv kateterlerin erken çıkarılması, enfeksiyon kontrol önlemlerinin alınması ve etken mikroorganizmaların antibiyotik duyarlılıklarının dökümante edilmesi HE insidansını azaltacaktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Spinal anestezi ve üst ekstremite periferik sinir bloğu kombinasyonu: iki olgu sunumu
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Temel, Vildan; Karaman, Haktan; Kaya, Sedat; Kavak, Gönül Ölmez
    Rejyonel anestezinin hastanın bilincinin açık olması, spontan solunumunun devam etmesi, postoperatif dönemde ağrı kontrolü ve erken mobilizasyon gibi önemli avantajları vardır. Son yıllarda, periferik blok uygulamalarının sinir stimülatörü ve ultrason eşliğinde yapılması, bulunan yeni lokal anestezik ilaçlar ve bunlara ilave edilen adjuvan ajanların kullanılması, rejyonel anestezinin güvenilirliğini arttırmaktadır. Buna bağlı olarak özellikle acil şartlarda, kronik hastalığı mevcut olan hastalarda uygulanacak eş zamanlı üst ve alt ekstremite cerrahisinde rejyonel anestezi kombinasyonları uygulanarak, genel anestezinin oluşturacağı komplikasyonlardan kaçınmak mümkün olacaktır. Bu yazıda; kombine rejyonel anestezi yöntemleri uygulanarak alt ve üst ekstremite cerrahisi yapılan iki olgu sunulmuştur.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Spinal anestezide uygulanan bupivakain ve levobupivakainin etkinliklerinin karşılaştırılması
    (Modestum Publishing Ltd., 2011) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Alemdar, Celil; Atiç, Ramazan; Çiftçi, Taner; Kavak, Gönül Ölmez
    Amaç: Spinal anestezide uygulanan bupivakain ve levobupivakainin etkinliklerinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Alt ekstremite cerrahisi geçiren, ASA I-III grubu, 18-65 yaş arası spinal anestezide bupivakain ve levobupivakain uygulanmış hastalar retrospektif olarak incelendi. Hastalar kullanılan lokal anestezik ilaçlara göre iki gruba ayrıldı. Grup B’ ye 12,5 mg % 0.5 bupivakain + 10 mcg fentanil (toplam 2.6 ml), Grup L’ ye 12,5 mg % 0.5 levobupivakain + 10 mcg fentanil (toplam 2.6 ml) verildi. Hastaların demografik özellikleri, klinik tanıları, kullanılan lokal anestezik dozu ve volümü, cerrahi sureler, duyusal ve motor blok süreleri girişim öncesi ve sonrası hemodinamik parametreler, ek analjezik ihtiyaçları, postoperatif ilk analjezik gereksinimleri, işlem esnasında ve sonrasında gelişen komplikasyonlar, hasta ve cerrahi memnuniyet verileri kaydedildi. Bulgular: Çalışmaya 260 hasta dahil edildi. Demoğrafik veriler benzerdi. Lokal anestezik etkinlikleri, hemodinamik parametreler ve duyusal blok süreleri bakımından her iki ilacın farksız olduğu ancak motor blok gerileme zamanının bupivakain grubunda daha uzun olduğu gözlendi. Sonuç: Levobupivakain daha az motor bloğa neden olduğundan, spinal anestezide bupivakaine iyi bir alternatif olabileceğini düşünmekteyiz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Therapeutic effects of thymoquinone in a model of neuropathic pain
    (Excerpta Medica Inc., 2014) Çelik, Feyzi; Göçmez, Cüneyt; Karaman, Haktan; Kamaşak, Kağan; Kaplan, İbrahim; Akıl, Eşref; Tüfek, Adnan; Güzel, Abdülmenap; Uzar, Ertuğrul
    Background: The goal of our study was to determine the therapeutic effects of thymoquinone in a dose-dependent manner in a model of neuropathic pain following an experimentally applied spinal cord injury (SCI). Methods: Fifty female adult Wistar albino rats weighing between 220 and 260 g were included in the study and were divided into 5 groups as follows: Group S (sham), Group C (control), Group T100 (100 mg/kg thymoquinone), Group T200 (200 mg/kg thymoquinone), and Group T400 (400 mg/kg thymoquinone). To begin the experiment, SCI was applied to all groups (with the exception of the sham group) following a mechanical and heat-cold test. Two weeks later, the mechanical and heat-cold tests were repeated, and a single normal saline dose was given to the sham and control groups, whereas 3 varying doses of thymoquinone were given to the other groups. The mechanical and heat-cold tests were repeated at 30, 60, 120, and 180 minutes after receiving thymoquinone. Finally, the animals were put to death via the removal of intracardiac blood. The levels of nitric oxide, total oxidant status, total antioxidant status, paraoxonase, malondialdehyde, tumor necrosis factor-?, and interleukin-1? were determined in all of the blood samples. Results: The withdrawal threshold and withdrawal latency values recorded from the mechanical and heat-cold allodynia measurements for all 3 thymoquinone groups were higher than that of the control group at all time points (ie, 30, 60, 120, and 180 minutes). There were no differences in these results between the 3 thymoquinone groups. The paraoxonase and total antioxidant status serum levels of all 3 thymoquinone groups were higher than those of the control group, whereas total oxidant status, nitric oxide, malondialdehyde, interleuken-1?, and tumor necrosis factor-? levels were lower in the 3 thymoquinone groups than in the control group. Conclusions: Thymoquinone is beneficial for decreasing experimental neuropathic pain following SCI. However, increasing the dose does not change the effect.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Üst ekstremite cerrahisinde uygulanan brakial pleksus sinir bloğu deneyimlerimiz
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Çelik, Feyzi; Tüfek, Adnan; Yıldırım, Zeynep B.; Tokgöz, Orhan; Karaman, Haktan; Alemdar, Celil; Çiftçi, Taner; Uslukaya, Ömer; Kavak, Gönül Ölmez
    Amaç: Periferik sinir blokları genellikle anestezi amacıyla tek başına veya genel anesteziye ek olarak postoperatif analjezi amacıyla kullanılır. Biz de kendi deneyimlerimizi ve sonuçlarımızı sunmayı amaçladık. Gereç ve yöntem: Bu retrospektif çalışma 2009 Eylül ile 2010 Ekim ayları arasında ortopedik üst ekstremite cerrahisi için periferik sinir bloğu uygulanmış hastaların dosyalarının taranmasıyla yürütülmüştür. Etik kurul izni alındıktan sonra Ortopedi ve Travmatoloji kliniğinde üst ekstremite cerrahisi geçiren, ASA I-III grubu, 18-70 yaş arası 114 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların demografik verileri, klinik tanıları, premedikasyon durumu, periferik blok tipi, kullanılan lokal anestezik çeşit, doz ve volümü, stimulasyon iğne çeşitleri, blok başarı oranları, ek blok ihtiyacı, cerrahi süre, girişim öncesi ve sonrası hemodinamik parametreler, postoperatif ilk analjezik gereksinimleri, işlem esnasında veya sonrasında gelişen komplikasyonlar, hasta ve cerrahi memnuniyet verileri kaydedildi. Bulgular: Hastaların demografik verileri benzer bulundu. En sık ön kol cerrahisi nedeni ile brakial pleksus bloğu uygulanmıştı. Hastalara en sık infraklaviküler blok uygulanmıştı. Blok için hastaların %98.2’sinde supin pozisyonda klasik yöntemler tercih edilirken, %80.7’sinde 50 mm Stimupleks A iğnesi (B. Braun, Melsungen AG, Germany) kullanılmıştı. Hastaların %54.4’ünde 30 ml Bupivakain + Prilokain karışımının lokal anestezik olarak uygulandığı görüldü. Hastalara uygulanan blokların yeterli anestezi sağladığı görüldü. Sonuç: Üst ekstremite cerrahisi için periferik sinir stimulatörü yardımı ile uygulanan brakial pleksus blokajı yeterli anestezi ve analjezi sağladığı için genel anestezinin istenmeyen yan etkilerinden korunmada iyi bir alternatif olabilir.
  • [ X ]
    Öğe
    Vertebra kompresyon kırıklarında perkütan vertebroplasti uygulamalarımız
    (2012) Karaman, Haktan; Yıldırım, Zeynep Baysal; Tüfek, Adnan; Çelik, Feyzi; Akdemir, Mehmet Salim; Kavak, Gönül Ölmez; Kaya, Sedat
    Amaç: Vertebra kompresyon kırıklarında perkütan vertebroplasti (PVP) uygulamasının etkinliğini ve komplikasyonlarını araştırmak. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız Ekim 2006 ile Aralık 2009 tarihleri arasında benign ya da malign nedenlere bağlı vertebral kompresyon kırığı olan hastalara uygulanmış olan PVP uygulamalarının retrospektif olarak derlenmesi ile yürütüldü. Hastaların ağrıları vizüel analog skala (VAS) ile değerlendirildi. Ayrıca, enjekte edilen sement miktarı, korpus dışına sement kaçışının olup olmadığı, operasyon esnasında veya sonra karşılaşılabilecek komplikasyonlar kayıt altına alındı. Hastaların yaş, cinsiyet, ağrı süresi, kırık vertebra sayısı ve düzeyleri ile uygulama sonrası takip süreleri de değerlendirme için toplandı. Bulgular: Toplam 15 hasta değerlendirilmeye alındı. Hastaların 13 tanesi kadınlardan oluşurken, ortalama yaş 69.5±8.5 yıl idi. On beş hastaya toplam 19 PVP uygulandı. Başlangıç VAS skorları 7.9±1.6 iken, ortalama 10.3±3.8 (aralık: 4-18) aylık takip sonunda 2.6±2.7 düşmüştü. Ağrı skorunda başlangıca göre en az %50 azalma bildiren hasta oranı %80 olarak hesaplanırken, hastaların %86.7si VAS skorlarında en az 2 puanlık azalma bildirmişlerdir. Üç hastada komşu intervertebral diske sement kaçağı gelişti. Sonuç: Medikal tedaviye yanıt vermeyen semptomatik vertebra kompresyon kırıklarında PVP oldukça düşük komplikasyon oranı ile başarıyla uygulanabilmektedir.

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim