Yazar "Solmaz, Murat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 2010-2015 yılları arasında kliniğimizde takip edilen akut lenfoblastik lösemi hastalarının demografik, klinik ve laboratuar bulgularının değerlendirilmesi(2017) Solmaz, Murat; Söker, MuratGiriş ve Amaç: ALL çocukluk çağı kanserlerinin en sık görüleni olup sağkalım oranları çoklu kemoterapilerle %80’lere çıkmıştır. Bu çalışmadaki amacımız Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji- Onkoloji Bölümünde 2010-2015 yılları arasında ALL tanısı almış hastaları geriye dönük tarayarak; klinik ve laboratuar bulgularını, kemik iliğinin morfolojik özelliklerini, immünofenotipik ve sitogenetik özelliklerini, kemoterapiye yanıtlarının değerlendirilmesi ve mortalite oranını belirlemektir. Gereç ve Yöntem: 2010- 2015 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastanesi Hematoloji ve Onkoloji polikliniğine başvuran hastalardan Akut Lenfoblastik Lösemi(ALL) tanısı almış, TR-ALL BFM 2000 ve ALL-IC-BFM 2009 protokolü ile tedavi edilen 121 hastanın dosyaları geriye dönük taranmış ve çalışmaya dâhil edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya katılan çocukların %70,2’si 1-6 yaş arasında, %47,9’u kırsal alanda yaşamaktadır. En sık rastlanan başvuru şikâyetlerin; ateş, halsizlik, solukluk ve iştahsızlık olduğu görüldü. Başvuruda en sık rastlanan fizik muayene bulgusu ise lenfadenopatiydi. Hastaların %41,3’ü A Rh+, %34,7’si 0 Rh + ve %13,2’si B Rh + kan grubuna sahipti. Hastaların %65,3’nün beyaz küre(WBC) değeri 0-20.000/mm3 arası, %71,1’nin hemoglobin(HGB) değeri 7 g/dl üzeri ve %67,8’nin platelet(PLT) değeri 100.000/mm3 ve altı olduğu saptanmıştır. Hastaların %3,3’ünde t(9,22), %0,8’inde t(4,11) pozitif saptanmıştır. Hastaların %78,5’i B-ALL ve %21,5’i T-ALL olduğu saptanmıştır. Hastaların %57’sinde TR-ALL BFM 2000 protokolü uygulanırken, %43’ünde ALL IC-BFM 2009 protokolü uygulanmıştır. Hastalarda relaps oranı %5,8 ve genel mortalite oranı %11,6 olarak bulundu. Cinsiyet, beyaz küre sayısı, hemoglobin düzeyi, trombosit sayısı, immunofenotipi ile mortalite arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Hastaların risk grubu ve uygulanan protokol ile mortalite arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0,05). Hayatını kaybedenlerin %57,1’i yüksek risk grubu (HRG) hastalarıydı. Yaşamını yitiren hastaların %71,4’üne TR-ALL BFM 2000 protokolü ile tedavi edilmişlerdi. Relaps olan hastaların %71,4’ü T-ALL idi.%85,7’ine TR-ALL BFM 2000 protokolü uygulanmıştı. İmmunofenotip ve uygulanan protokol ile relaps arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05). Sonuç: Yaş, cinsiyet, klinik bulgular ve laboratuar sonuçları incelendiğinde literatür çalışmalarıyla benzer sonuçlar elde edildi. Hastalarda genel sağkalım üzerine ve relaps üzerine etkili faktörler belirledik. Bulduğumuz faktörler istatiksel olarak da anlamlı bulunmuştur. Yüksek risk grubu hastalarda mortalite oranının daha yüksek olduğunu saptadık. Yüksek risk grubunda relaps oranının yüksek olduğu bulundu ALL immünfenotipinin mortalite üzerinde ve relaps üzerinde etkili olduğunu saptadık. T-ALL hastalarının relaps olma oranı, B-ALL hastalarına göre daha yüksek bulundu. Ayrıca mortalite ve relaps ile uygulanan tedavi prokolünün ilişkisi araştırıldı. TR-ALL BFM 2000 tedavi protokolü uygulanan hastalarda mortalite ve relaps oranının ALL-IC BFM 2009 protokolüne göre daha yüksek olduğunu saptadık. Bulduğumuz sonuçlar istatiksel olarak da anlamlı bulundu. Anahtar Kelimeler: Akut Lenfoblastik Lösemi, Demografik, KlinikÖğe 2011-2015 yılları arasında üniversitemiz çocuk polikliniklerine ishal şikayeti ile başvuran ve adenovirüs ve/veya rotavirüs pozitifliği saptanan hastaların retrospektif değerlendirilmesi(Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2018) Çubuk, Ercan; Aktar, Fesih; Yılmaz, Kamil; Sabaz, Muhammed Nurullah; Solmaz, Murat; Asena, Muhammet; Devecioğlu, Mehmet CelalAmaç: Çocukluk çağı ishalleri sıklıkla virüslerden kaynaklanır. Enterik virüsler (özellikle rotavirüs ve adenovirüs) bakteriyel olmayan akut gastroenteritlerin en sık nedeni olarak bildirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 129 hasta ve 130 kontrol grubu olmak üzere toplam 259 çocuk dâhil edildi. Çalışma grubundaki vakalar rotavirüs pozitif, adenovirüs pozitif ve hem rotavirüs hem de adenovirüs pozitif olmak üzere üç gruba ayrıldı. Bulgular: Çalışma grubundaki olguların yaş ortalamaları 21,7 ± 30,0 ay ve %60,5’i erkek idi. Kontrol grubundaki vakalarda ishal varlığı (p = 0,023) ve 0-10 arasındaki ishal sayısı (p = 0,001) istatistiksel olarak daha yüksek iken, çalışma grubunda 11-15 arasındaki ishal sayısı (p = 0,001) çalışma grubunda daha fazla idi. Çalışma grubundaki olguların %71,3’ünde rotavirüs, %20,2’sinde adenovirüs ve %8,5’inde hem rotavirüs hem de adenovirüs antijen pozitifliği vardı. Rotavirüs pozitif gruptaki hastaların üre, albümin ve CRP değerleri arasında istatistiksel yönden kuvvetli ve anlamlı bir ilişki varken, Adenovirüs ve hem Rotavirüs hem de Adenovirüs pozitif gruptaki hastaların beyaz küre sayısı, üre, albümin ve CRP değerleri arasında istatistiksel yönden kuvvetli ve anlamlı bir ilişki vardı (p < 0,05). Rotavirüs pozitif, adenovirüs pozitif ve hem rotavirüs hem de adenovirüs pozitif olan üç gruptaki vakalarda ishal, kusma, karın ağrısı ve iştahsızlık ile aralarında istatistiksel yönden kuvvetli ve anlamlı bir ilişki vardı (p < 0,05). Sonuç: Özellikle viral gastroenteritlerden rotavirüs ve/veya adenovirüs enfeksiyonunda üre ve albumin ile sekonder enfeksiyon açısından beyaz küre sayısı ve CRP düzeylerinin de yakın takip edilmesi gerektiği kanısındayız.Öğe Antibiotic Susceptibility of Microorganisms Grown in Tracheal Aspirate Cultures of Pediatric Intensive Care Patients(Cureus Inc, 2022) Orhan, Ozhan; Yilmaz, Kamil; Pirinccioglu, Ayfer Gozu; Solmaz, Murat; Karakoc, FerhatBackground Microorganisms proliferating in the hospital setting cause infections with high morbidity and mortality rates. In intensive care units (ICUs), the rates of antibiotic resistance and microorganisms grown in cultures may vary by time period. Antibiotic sensitivity must be known for a correct empirical treatment approach. This study aimed to investigate the distribution and antibiotic resistance profiles of pathogenic microorganisms isolated from tracheal aspirate samples in the ICU. Methodology This study enrolled 100 tracheostomized patients aged one month to 18 years, regardless of gender, who were followed in the ICU of Dicle University for more than 72 hours. Medical data were retrospectively evaluated from the medical records. Care was taken to collect samples before changing antibiotics. Antibiotherapy was continued until after culture antibiogram results were obtained, or empirical antibiotic therapy was started by giving consideration to the potential source in patients with a suspected infection. Results An analysis of the tracheal aspirate culture samples of the patients showed that Pseudomonas aeruginosa (54%), Acinetobacter baumannii (16%), and Staphylococcus aureus (8%) were the most common pathogens. An analysis of the culture antibiogram results of the tracheal aspirate samples obtained from the entire study population showed that P. aeruginosa was 100% resistant against vancomycin, clindamycin, and teicoplanin, but highly sensitive to colistin and amikacin. A. baumannii was highly resistant to almost all antibiotics but showed no resistance against colistin. Carbapenems being frequently preferred for cases where empirical therapy should be initiated for ICU infections can be one of the reasons for a high carbapenem resistance rate in our hospital. Conclusions We believe that starting empirical therapy with colistin when infections caused by Pseudomonas and Acinetobacter are suspected may be an appropriate initial therapy until culture antibiogram results become available. Microbiological data are crucial for a correct empirical treatment approach. In this way, intensive antibiotic usage and subsequent high antibiotic resistance can be adequately controlled.