Yazar "Meşe, Sevim" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 2004-2006 yılları arasında izole edilen citrobacter suşlarında antibiyotik direnci(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2007) Gülhan, Barış; Özekinci, Tuncer; Meşe, Sevim; Atmaca, SelahattinOcak 2004-Aral›k 2006 tarihleri aras›nda infeksiyon etkeni olarak izole edilen Citrobacter sufllar›n›n antibiyotik dirençlerinin belirlenmesi amaçlanm›flt›r. 73 Citrobacter suflundan 53’ü C.freundii, 9’u C.braakii, 3’ü C.koseri, 8’i C.youngae olarak identifiye edilmifltir. ‹zole edilen sufllar›n toplam›nda M‹K de¤erlerine göre direnç oranlar›na bak›ld›¤›nda ampisiline % 85, piperasiline % 63, piperasilin-tazobaktama % 47, sefoksitine % 84, seftazidime % 48, sefepime % 45, amikasine % 7, gentamisine % 38, aztreonama % 55, meropeneme % 1, siprofloksasine % 37, levofloksasine % 30 ve ko-trimoksazole % 48 oranlar›nda direnç saptanm›flt›r. Meropenem ve amikasin en etkili antibiyotikler olarak bulunmufl, bunlar› levofloksasin, siprofloksasin ve gentamisin izlemifltir.Öğe Acinetobacter baumannii suşlarında tigesiklin için disk difüzyon yöntemiyle elde edilen zon çaplarının iki farklı kritere göre değerlendirilmesi(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2009) Gülhan, Barış; Nergiz, Şebnem; Meşe, Sevim; Özekinci, Tuncer; Atmaca, SelahattinÇalışmada disk difüzyon yöntemiyle 71 Acinetobacter baumannii suşunda alınan tigesiklin zon çapları iki farklı kritere göre değerlendirilmiş, bunun yanı sıra MİK değerlerine göre karbapenem dirençleri de araştırılmıştır. Tigesiklin için FDA’in Enterobacteriaceae için belirlediği disk difüzyon kriterleri (≥19 mm ve ≤14 mm) kullanıldığında 2 suş (% 3) dirençli, 35 suş (% 49) orta duyarlı, 34 suş (% 48) duyarlı olarak bulunmuş; Jones ve ark.’nın kriterleri olan ≥16 mm ve ≤12 mm kabul edildiğinde ise 1 suş (% 1) dirençli, 1 suş (% 1) orta duyarlı, 69 suş (% 97) ise duyarlı olarak bulunmuştur. Bölgemize ait Acinetobacter baumannii suşlarının % 56’sında imipenem, % 39’unda ise meropenem direnci saptanmıştır.Öğe Boğaz kültürlerinden izole edilen A grubu beta hemolitik streptokokların penisilin ve eritromisine karşı duyarlılıkları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Gülhan, Barış; Meşe, Sevim; Bilek, Heval; Onur, Arzu; Nergiz, Şebnem; Gül, KadriBu çalışmada amacımız akut tonsillofarenjit tanısı alan hastaların boğaz kültürlerinden izole edilen A grubu beta hemolitik streptokokların antibiyotik duyarlılığını değerlendirmektir. 2006 yılı şubat ve haziran ayları arasında akut tonsillofarenjit tanısıyla gönderilen 334 hastanın boğaz kültürlerinden izole edilen 75 adet A grubu beta hemolitik streptokok suşunun penisilin ve eritromisine duyarlılıkları Kirby-Bauer disk diffüzyon yöntemi ile araştırılmıştır. Suşların tamamı penisiline karşı duyarlı bulunmuş, ancak eritromisine karşı %8 oranında direnç tespit edilmiştir.Öğe Çeşitli klinik örneklerden izole edilen metisiline dirençli koagülaz negatif stafilokoklarda fusidik asit direnci(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, 2007) Nergiz, Şebnem; Özekinci, Tuncer; Gülhan, Barış; Meşe, Sevim; Atmaca, SelahattinOcak 2007-Temmuz 2007 tarihleri aras›nda çeflitli klinik örneklerden izole edilen metisiline dirençli koagülaz negatif stafilokok (MRKNS) sufllar›nda fusidik asit direncinin disk-difüzyon yöntemi ile araflt›r›lmas› amaçlanm›flt›r. Toplam 88 MRKNS suflunun 28’i (% 32) fusidik aside dirençli bulunmufltur. Bulunan direnç oran› ile MRKNS kökenlerinin yapt›¤› infeksiyonlarda fusidik asidin etkili bir antibiyotik olabilece¤i sonucuna var›lm›flt›r.Öğe Evaluation of the ehrlich-ziehl-neelsen (EZN) and amplified mycobacterium tuberculosis direct test according to the bacted method in respiratory and nonrespiratory samples(2007) Gül, Kadri; Özekinci, Tuncer; Atmaca, Selahattin; Meşe, Sevim; Akpolat, NezahatAmaç: Tüberküloz özellikle gelişmekte olan ülkelerde önemli ve tehdit edici bir hastalık olarak varlığını sürdürmektedir. Hastalığın yayılımının önlenmesi bakımından Mycobacterium tuberculosis'm tespiti ve identifikasyonunun mümkün olan en kısa sürede yapılması gerekmektedir. Bu amaçla son yıllarda duyarlılık ve özgüllüğü yüksek, güvenilir, hızlı laboratuvar tanı yöntemleri kullanılmaya bağlanmıştır. Yöntemler: Bu çalışmada Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarf na gönderilen 107 respiratuar ve 198 nonrespiratuar olmak üzere toplam 305 örnek Ehrlich- Ziehl-Neelsen (EZN), BACTEC 460 TB (Becton and Dickinson Diagnostik İnsturment Sistem, Towson, MD), MTD (Amplified Mycobacterium tuberculosis Direct Test, Gen-Probe, ABD) yöntemleri ile incelenmiştir. Bulgular: EZN için respiratuar örneklerde duyarlılık %83.33, özgüllük %95.04, pozitif prediktif değer %50, negatif prediktif değer %98.96, nonrespiratuar örneklerde ise bu değerler sırasıyla %18.18, %98.39, %40, %95.37 MTD için respiratuar örneklerde duyarlılık %83.33, özgüllük %94.05, pozitif prediktif değer %45.45, negatif prediktif değer %98.95, nonrespiratuar örneklerde ise bu değerler sırasıyla %54.54, %88.23, %21.42, %97.05 olarak bulunmuştur. Sonuç: Ön tanı testi olan EZN ve nükleik asit amplifikasyon esasına dayanan MTD yöntemlerinin, altın standart olarak kabul edilen BACTEC TB 460 sistemiyle birlikte çalışılması ve değerlendirmelerin buna göre yapılması gerekmektedir. Ayrıca pahalı olması nedeni ile MTD, tarama testi olarak kullanılmamalı, daha çok smear pozitif örneklerde kullanılmaları tercih edilmelidir.Öğe HBsAg pozitif kan donörlerinde HDV'nin serolojik ve moleküler yöntemler kullanılarak araştırılması(2017) Meşe, Sevim; Gül, KadriKan transfüzyonu sırasında çoğu viral olmak üzere çeşitli infeksiyon etkenlerinin alıcıya bulaşması en sık karşılaşılan komplikasyonlarıdır. Günümüzde kan transfüzyonunun güvenirliliği donörlerin taranması sonucu infekte kan ürünlerinden kaçınılmasına bağlıdır. Hepatit göstergeleri (HBsAg, anti-HCV), donörlerden bakılan en önemli laboratuvar testleridir. HBsAg taşıyıcılığının tehlikeli yönlerinden biri HDV infeksiyon riskinin yüksek olmasıdır HDV hastalık yapabilmek için HBsAg’ye gereksinim duymakta ve diğer hepatotrop viruslara göre daha ağır ve progresif karaciğer hastalıklarına neden olmaktadır. HDV infeksiyonu dünyada yaygın olarak karaciğer morbidite ve mortalitesinin önemli bir sebebidir. Kronik HDV infeksiyonlu hastalarda karaciğer hasarına HBV replikasyonu değil de HDV infeksiyonu temel neden olabilir. Serum anti-Delta antikorlarının elde edilmesi gibi geleneksel yöntemler HDV infeksiyon tanısı için yeterlidir. Bununla beraber bu teknikler HDV infeksiyonunu daha doğru olarak tanımlamak ve tedavinin etkinliğini belirlemek için gerekli sensitivite ve spesifiteden yoksundur. Son zamanlarda HDV RNA’nın moleküler teknikler ile saptanması doğru tanı konulmasında artış sağlamıştır. HDV RNA’nın elde edilmesi asemptomatik hastalarda bile karaciğer hasarı ile güçlü ilişkilidir. Bu çalışmada bölgemizde hala ciddi bir sağlık problemi olmaya devam eden HDV infeksiyonu, HBsAg pozitif gönüllü kan donörlerinde serolojik ve moleküler yöntemlerle araştırılmıştır. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kan Bankasına başvuran gönüllü kan donörleri arasında HBsAg pozitifliği saptanan 160 vakanın serum örneği EIA yöntemiyle total anti-Delta antikorları bakımından araştırılmıştır. Total anti-Delta antikoru pozitif saptanan serum örneklerinde daha sonra real-time RT-PCR yöntemi kullanılarak HDV RNA pozitifliği araştırılmıştır. Dicle üniversitesi Tıp Fakültesi Kan Merkezi’ne Ocak 2007 ve Şubat 2007 tarihleri arasında başvuran 4882 kan donöründe %3.28 (160/4882) oranında HBsAg pozitif olarak bulunmuştur. HBsAg pozitif 160 serum örneğinin 14’ünde (%8.75) total antiDelta antikoru pozitifliği saptanmıştır. Total anti-Delta antikoru pozitif bulunan 14 örneğin sadece 2’sinde (%14.29) serumda HDV RNA pozitif olarak saptanmıştır. 39 Böylece tüm HBsAg pozitif donörler arasında HDV RNA pozitifliğinin %1.25 (2/160) olduğu belirlenmiştir. HBsAg pozitifliği saptanan gönüllü kan donörlerinin aynı zamanda HDV infeksiyonu yönünden de araştırılması uygun olacaktır. Bu taramanın, HDV infeksiyonu yönünden endemik olan bölgemizde, sağlayacağı katkı ve yararın önemi büyüktür. Bu vakalarda serum örneklerinde serolojik yöntemler kullanılarak anti-Delta antikorunun saptanması güvenli bir tanı için yeterli olabilir. Bu vakalardaki gerçek viremi oldukça duyarlı bir yöntem olan real-time PCR yöntemi kullanılarak serumda HDV RNA’nın saptanmasıyla gösterilebilir.Öğe Kronik hepatit B enfeksiyonu ile birlikta total anti-delta pozitifliğinde antikardiyolipin antikorlarının araştırılması(2008) Arıkan, Eralp; Özekinci, Tuncer; Meşe, Sevim; Akın, Davut; Atmaca, SelahattinAntikardiyolipin antikorları (ACA) otoimmün hastalıklar, malignansi, enfeksiyöz hastalıklar, alkolik ve hepatik siroz gibi değişik klinik durumlarla ilişkili olarak fosfolipidlere karşı oluşan otoantikorlardır. Bu çalışmada, kronik hepatit B virusu (HBV) enfeksiyonuyla birlikte total anti-delta pozitifliğinde ACA düzeylerinin araştırılması ve ayrıca kronik hepatit D virusu (HDV) enfeksiyonlu hastalarda ACA pozitifliği ile cinsiyet, yaş ve çeşitli laboratuvar parametreleri (alanin aminotransferaz, aspartat aminotransferaz, albumin, globulin, trombosit sayısı) arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya HBsAg pozitif, HBe-Ag negatif, anti-HBe pozitif, anti-HBc IgG pozitif, anti-HBc IgM negatif, total anti-delta pozitif ve anti- HCV negatif olan 60 kronik HDV enfeksiyonlu hasta (43 erkek, 17 kadın) ile kontrol olarak HBsAg pozitif, HBeAg negatif, anti-HBe pozitif, anti-HBc IgG pozitif, anti-HBc IgM negatif, total anti-delta negatif ve anti-HCV negatif olan 30 hasta (21 erkek, 9 kadın) alınmıştır. ACA IgG ve IgM pozitifliği ticari mikroELI- SA yöntemiyle (Euroimmun, Almanya) araştırılmıştır. Çalışmanın istatistiksel değerlendirilmesi Pearson Chi-Square, Student's t-test ve Fisher's exact test kullanılarak yapılmıştır. Çalışmamızda 60 kronik HDV enfeksiyonlu hastanın dördünde sadece ACA IgM, dördünde ise sadece ACA IgG olmak üzere toplam 8 (%13.3) hastada pozitiflik saptanmış, bu hastalarda ACA IgG ve ACA IgM'nin birlikte pozitifliği belirlenmemiştir. Kontrol grubunu oluşturan hastaların hiçbirinde ACA (IgG ve/veya IgM) pozitifliği saptanmamış ve ACA pozitifliği açısından HDV enfeksiyonu olan ve olmayan hastalar arasındaki farkın anlamlı olduğu bulunmuştur (p< 0.05). Buna karşın, kronik HDV enfeksiyonlu hastalarda ACA pozitifliği ile hastaların yaş, cinsiyet ve laboratuvar parametreleri arasında-serum albumin düzeyinin düşük olması hariç (p= 0.004)- anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Çalışmamızın verileri, kronik HDV enfeksiyonu ile ACA pozitifliği arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif bir korelasyon olduğunu göstermekle birlikte, konu ile ilgili ileri çalışmalara gereksinim olduğu açıktır.