Yazar "Kemeç, Zeki" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The effect of the level of serum c-reactive protein on proteinuria and lipid values, echocardiography findings, and clinical course in adult patients with nephrotic syndrome(Erkan Mor, 2023) Yıldırım, İdris; Kemeç, Zeki; Yılmaz, Mehmet EminBackground: This study investigates the effect of the level of serum C-reactive protein (CRP) on proteinuria and lipid values, echocardiography (ECHO) findings, and clinical course in adult patients with nephrotic syndrome (NS). Materials and Methods: All medical records of 1440 patients hospitalized with the NS diagnosis in the Nephrology Clinic of Dicle University between 2000 and 2010 and whose treatment was started after being followed up, were scanned within the scope of this study and files of 104 patients, who were considered to have sufficient data were reviewed retrospectively. Study variables include demographic data, physical examination findings at admission, blood count parameters, biochemical parameters, proteinuria level, ECHO findings, and length of hospital stay. According to their serum CRP level, patients were divided into two groups to evaluate the relevant variables: Patients with a CRP level above 5 mg/L were defined as group I, and patients with a CRP level equal to or above 5 mg/L were accepted as group II. The normal range of CRP in the laboratory of our hospital was 0-5 mg/L. Results: The following results were obtained as a result of the comparison of the groups according to their serum CRP levels: 124-hour urine (volume) (p=0.003), serum calcium (p=0.001), albumin (p=0.001), total protein (p=0.035), high-density lipoprotein (p=0.038) and hemoglobin (p=0.032) levels at hospitalization were lower significantly in group I compared to group II. 2- Length of hospital stay (p=0.030), creatinine (p=0.009), lactate dehydrogenase (p=0.006), platelet (p=0.005) and spot urinary protein (p=0.038) level in group I was significantly higher than group 2. Conclusion: In adult NS patients, an increase in proteinuria, deterioration in kidney functions, a decrease in daily urine volume, a prolonged hospitalization period, and a decrease in serum albumin levels has an association with high serum CRP levels. In this study, no significant correlation was found between CRP value and cardiac parameters left atrium dilatation, ratio of current velocities E and A, left ventricular posterior wall thickness at end diastole, ejection fraction measured in echocardiographyÖğe Mide kanseri ve beslenme(2016) Kemeç, Zeki; Işıkdoğan, AbdurrahmanTürkiye'de tüm kanserler içinde mide kanseri erkeklerde ikincijcadınlarda üçüncü durumundadır.Mide kanseri Türkiye'de batıdan doğuya gidildikçe artar.Bunun sebebi bilinmiyor. Fakat tuzlamp-tütsülenmiş etler,tuzlamp-saklanmış sebzelerin fazla alımı ve taze sebze,meyvenin az alımı suçlanabilir.Bu çalışma Diyarbakır Dicle Üniversitesi Onkoloji Bölümünde yürütüldü.2004-2005 peryodunda 80 tane mide vakası analiz edildi.Bu hastaların genel özellikleri (yaş,cinsiyet,rneslek,ikamet yeri.öğrenim durumu,sosyoekonomik düzeyijkan grubu,sigara-alkol ve beslenme alışkanlıklan,geçirilmiş mide ameliyat öyküsü,ağız nijyeni,diş enfeksiyonUjdiş firçalama alışkanhğı^bistoloji,tümor lokalizasyonu ve evresi,metastatik hastalıkta gecikme,tanıda anemi) belirlendi.îstatistiki olarak yüzde hesabı kullanıldı. Çalışmaya katılan tüm mide kanserli hastaların analizinde; Anemi,ileri yaş,erkek cinsiyet, A kan grübıyıispeten sigara alışkanlığı,sebze-meyveden kısıtlı beslenme,kırsal kesimde yaşama, ekmeğini tandırda pişirmejkuyu yada çeşme suyu içme,evleri dar,nüfusları kalabalık,eğitim ve gelir düzey düşüklüğü, eğitim düzey düşüklüğü nedeniyle ağız hijyeni ve diş fırçalama alışkanlıkları eksik,önceden epigastrik yakınmaya sahip olma gibi genel özellikler baskın çıktı. Yukarıda sayılan parametrelerle mide kanser riski arasında pozitif ilişki saptandı.Vakalanmı büyük bir kısmı önceden epigastrik yakınma olduğu halde doktora gelmemiş yada gelememiş,tanı aldıklarında mide kanseri ileri evrede oluyordu.Baskın 62 faistopatolojik bulgu adenokarsinom ve malign epitelyal tümordü.Tümor yerleşim yeri daha çok mide distalindeydi-Bunlan sosyoekonomik ve sosyokültürel düzey düşüklüğüne bağladık. Eylül 2005'ten itibaren Vaka-kontrol çalışması yürütüldü.80 hastamı zın 40'ına ulaşîlabildi.Mide kanserli vakalar ya ümversitemizin değişik birimlerinde yada dışarıda başka merkezlerde tam almışlar.îki kontrol grubu oluşturuldu.Birincisi sağlılı bireylerden,ikincisi mide kanserli vakaîann dışındaki malign vakalardan rastgele seçildi. Standartize edilmiş görüşmelerle yaygın olarak.Türkiye Toplumu'unda tüketilen 23 içecek ve gıda maddelerinin olağan kullanımını değerlendirildi.40 vaka ve 80 kontrol grublarmdan (40 sağlıklı birey ve 40 diğer kanserli vakalar) yaş,cinsiyet4kamet yeri5meslek,geçirilmiş mide amaliyatı ve mide rahatsızlık öyküsü,dişlerin fırçalama sıkhğı,dişlerde çürük,evin oda sayısı,evde oturanların sayısı,içme suyun kaynağı,evinde buzdolabı bulunma,sosyoekonomik ve eğitim düzeyi,alkol- sigara alışkanlığı ve diyetsel parametrelerden elde edilen veriler 'Pearson Chi-Square Testi' ile karşılaştırıldı.Mideye saldırgan özelliği olan tuzlanıp-saklanmış gıdalar (tütsülenmiş etier,sucuk,pastırma,sosis,tuzlu peynir,turşu,tuzlanmış salamuran zeytin,et-et ürünleri,tandırda pişmiş beyaz ekmekjarmızı pul biberijcuruyemiş) ve nişasta (tath,beyaz ekmek,çiğ etten yapılmış yiyecekler) ile mide kanseri arasında ilişki saptanmadı.Mide koruyucu etkisi olan meyve suyu,salata,sebze^eyve,yoğurt,çay4!ahve5yumurta,süt gibi gıdalarında mide kanseri ile ilişkisi görülmedi. Vaka grubumuzda katı margarin yağı ve aynı yağın aylık tüketim miktarı anlamlı çıku.Mide kanseri ile pozitif ilişkilidir. Sonuç olarak bizim çalışmamız mide kanseri ile besin grupları arasında bir ilişki kuramadi-Mühtemelen küçük çaplı bir çalışma olduğundan dolayıdır.Daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.