Yazar "Kelle, İlker" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anti-nociceptive effects of low dose ketamine in mice may be mediated by the serotonergic systems(Taylor and Francis Ltd., 2019) Erdinç, Meral Alper; Uyar, Emre; Kelle, İlker; Akkoç, HasanOBJECTIVE: In pain management, alternative medications are necessary due to the development of tolerance to traditional opioid analgesics. Literature data suggest that N-methyl-D-aspartate (NMDA) receptor antagonizing drugs can induce antinociception, and can reduce the opioid requirement. Ketamine is a non-competitive NMDA receptor antagonist drug and has well-known antinociceptive properties. The drug acts not only on NMDA receptors but also has effects on the monoaminergic system and non-NMDA glutamatergic receptors which have vital roles in the regulation of pain. This study was conducted to investigate the serotonergic and glutamatergic involvement in low-dose ketamine (20 mg/kg) analgesia in mice. METHOD: The effects of serotonin were suppressed with two different ways; either the serotonin was depleted with p-chlorophenylalanine (pCPA, 150 mg/kg/d; 4 days) or the serotonin receptors were blocked with methiothepin (0.1 mg/kg), and α-amino-3-hydroxy-5-methyl-4-isoxazole propionic acid (AMPA) receptors were antagonized with GYKI-52466 (20 mg/kg). Fluoxetine (20 mg/kg; 7 days) was used to increase the serotoninergic activity. We used a hotplate (HP) test to measure pain reaction latencies. Furthermore, we tested sustained analgesic effects of ketamine for six consecutive times (1-hour break between each test). RESULTS: In our experiment, ketamine treatment increased pain reaction latencies, yet it failed to increase the latencies when combined with antiserotonergic drugs, e.g. pCPA and methiothepin. The latencies were increased with AMPA receptor blockade, yet ketamine did not increase the analgesic effect of the AMPA receptor antagonist, i.e. GYKI-52466. In consecutive tests, ketamine was effective for 5 h, and the peak effect was seen at the 3rd-hour test. CONCLUSION: Our data suggest that the activity of the serotonergic system and AMPA receptors are necessary for ketamine to produce antinociceptive effects. In pain management, ketamine can offer an alternative option to traditional analgesics and may be useful to reduce opioid tolerance.Öğe Antikolinesteraz ilaçların sıçan mide fundus düz kası üzerine anti-muskarinik etkileri(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Kelle, İlkerÇalışmamızda neostigmin, piridostigmin ve edrofonyumun yüksek dozlarında sıçan mide fundus düz kas dokularındaki muskarinik reseptörleri inhibe edip etmediklerini ve bu ilaçların sıçan intestinal düz kas kasılmaları üzerine olası dual etkilerini inceledik. Çalışmamızın başlangıcında ilk olarak betanekole kümülatif olarak kontrol kasılma yanıtları alındı. Takiben antikolinesterazların her bir konsantrasyonu sonrasında betanekol için kümülatif derişim-yanıt eğrileri elde edildi. Antikolinesterazlardan hiçbirisi ilk üç derişimlerinde (sırasıyla 1, 10 ve 100 µM), betanekol kasılma yanıtlarında herhangi bir güçlenmeye yol açmadı (p>0,05). Fakat 1mM’lık en yüksek derişimlerinde, neostigmin, edrofonyum ve piridostigmin, mide düz kas striplerinde betanekolle uyarılan düz kas kasılmalarını zayıflattı (p≤0,05; eşleştirilmiş Student’s t test). Sonuçlar antikolinesterazların sıçan mide fundus preparatlarındaki kolinerjik kasılma yanıtları üzerinde dual etkili olmadıklarını düşündürmektedir. Antikolinesterazlar yüksek dozlarında, mide fundus düz kas kasılmaları üzerinde antimuskarinik etkilere yol açabilirler.Öğe Antikolinesteraz ilaçların sıçan mide fundus ve ileum düz kasında elektriksel alan stimülasyonu aracılı kasılma yanıtları üzerine anti-muskarinik etkileri(2007) Çiçek, Ramazan; Kelle, İlkerİntestinal sistem düz kas kasılmasından dolayısıyla da motiliteden başlıca sorumlu olan otonom sinir sisteminin parasempatik bölümüdür ve bu etkinin gelişimine, fizyolojik veya elektriksel stimülasyon gibi bir uyarana bağlı olarak eksitasyona uğrayan parasempatik liflerden salıverilen asetilkolin aracılık eder. Antikolinesteraz ilaçlar ise kolinerjik yolaklarda asetilkolinesterazı inhibe etmek suretiyle yıkımını önledikleri asetilkolinin düzeylerini artırarak dolaylı etkileriyle hem muskarinik hem de nikotinik etkiler oluştururlar. Yapılan bazı çalışmalarda asetilkolinesteraz inhibitörü ilaçların beklenenin aksine antimuskarinik etkiler de oluşturduğu bildirilmiştir. Biz de bu çalışmada neostigmin, edrofonyum ve piridostigmin gibi etki süreleri farklı olan antikolinesteraz ilaçların, Wistar albino sıçanlardan izole edilen mide fundus ve ileum düz kas preparatlarında, bir direkt stimülasyon tekniği olan Elektriksel Alan Stimülasyonu(EAS) ile uyarılan kasılma yanıtları üzerine olası antimuskarinik etkilerini incelemeyi amaçladık. Neostigmin ve piridostigminin her ikisi de ilk üç derişimlerinde (sırasıyla 1, 10 ve 100 ?M), EAS’na bağlı kasılma yanıtlarının E maks değerlerini arttırdı, ancak sadece mide fundus striplerindeki değişiklikler istatistiksel olarak anlamlı bulundu. 1mM gibi en yüksek derişimlerinde, neostigmin ve piridostigmin EAS ile uyarılan düz kas kasılmalarını zayıflattı ve bir antimuskarinik etkiye yol açtı (p ? 0,05; eşleştirilmiş Student’s t test). Bunun aksine, edrofonyum dört derişiminden hiçbirisinde EAS ile uyarılan kas kasılmaları üzerinde anlamlı bir etki oluşturmadı (p > 0,05; eşleştirilmiş Student’s t test). Neostigmin ve piridostigminin yüksek dozları, edrofonyumdan farklı olarak intestinal düz kas kasılmaları üzerinde antimuskarinik etkilere yol açmaktadır.Öğe Antikolinesteraz ilaçların sıçan mide ve ileum düz kası üzerine antimuskarinik etkileri(2016) Kelle, İlker; Çiçek, RamazanKelle, L, Antikolinesteraz ilaçların sıçan mide ve ileum düz kası üzerine anti- muskarinik etkileri, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Farmakoloji Uzmanlık Tezi, Diyarbakır 2003. Çalışmamızda antikolinesteraz ilaçların yüksek dozlarında sıçan mide fundus ve ileum düz kas dokularındaki muskarinik reseptörleri inhibe edip etmediklerini ve bu ilaçların sıçan intestinal düz kas kasılmaları üzerine olası dual etkilerini inceledik. Çalışmamızda her iki cinsiyetten, erişkin, 200-300 g ağırlığında Wistar albino sıçanlar kullandık. İki aşamalı olarak planlanan çalışmanın ilk aşamasında kas kasılmaları oluşturmak üzere betanekol, ikinci aşamasında da elektriksel alan stimülasyonu (EAS) kullandık. Çalışmamızın başlangıcında ilk olarak sırasıyla iki ayrı deneysel aşama için betanekole kümülatif olarak kasılma yanıtları ve EAS'na kontrol kasılma yanıtları alındı. Takiben her bir antikolinesterazların dört ayrı konsantrasyonu, düz kas striplerinin asılı olduğu organ banyosu içerisine zerk edildi. Antikolinesterazların her bir konsantrasyonundan sonra ilk aşamada betanekol için kümülatif derişim-yanıt eğrileri, ikinci aşamada da EAS için kasılma yanıtları elde edildi. Bu kasılma yanıtları, eşleştirilmiş örnekler Student's t testi kullanılarak kontrol yanıtlarıyla karşılaştırıldı. İlk aşamada antikolinesterazlardan hiçbirisi ilk üç derişimlerinde (sırasıyla 1, 10 ve 100 uM), betanekol kasılma yanıtlarında herhangi bir güçlenmeye yol açmadı. Fakat 1 mMTık en yüksek derişimlerinde, neostigmin, edrofonyum ve piridostigmin, her iki tip düz kas stripinde betanekolle uyarılan düz kas kasılmalarım zayıflattı (p < 0,05; eşleştirilmiş örnekler Student's t testi). İkinci aşamada, neostigmin ve piridostigminin her ikisi de ilk üç derişimlerinde (sırasıyla 1, 10 ve 100 uM), EAS ile uyarılan kasılma yanıtlarının E maks değerlerini arttırdı, ancak sadece mide fundus striplerindeki değişiklikler istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p < 0,05; eşleştirilmiş örnekler Student's / testi). 1 mM gibi en yüksek derişimlerinde, neostigmin ve piridostigmin, hem mide hem de ileum striplerinde EAS ile uyarılan düz kas kasılmalarını zayıflattı ve bir antimuskarinik etkiye yol açtı (p < 0,05; eşleştirilmiş örnekler Student's t testi). Bunun aksine, edrofonyum mide ve ileum düz kasında dört derişiminden hiçbirisinde EAS ile uyarılan kas kasılmaları üzerinde bir etki oluşturmadı. Edrofonyumun 1 mM'lık derişimi, mide fundus ve ileum striplerinin her ikisinde de kasılma yanıtlarının amplitüdünde bir düşüşe yol açtı, fakat bu değişiklikler anlamlı bulunmadı (p > 0,05; eşleştirilmiş örnekler Student's t testi). Sonuçlar antikolinesterazların sıçan mide fundus ve ileum preparatlarındaki kolinerjik kasılma yanıtları üzerinde dual etkili olabileceklerini düşündürmektedir. Antikolinesterazların yüksek dozları, intestinal düz kas kasılmaları üzerinde olasılıkla antimuskarinik etkilere yol açmaktadır. Bu çalışmada kullanılan antikolinesteraz ilaçların küçük derişimlerinde sıçan mide fundus striplerinde E AS ile elde edilen kolinerjik kasılma yanıtlarını arttırmalarına karşılık; yüksek derişimlerinde betanekole ve EAS'na verilen kasılma yanıtlarını her iki tip kas dokusunda azaltmaları: AChE'ı inhibe ederek kolinerjik kasılma yanıtlarında oluşturabilecekleri artışı olası antimuskarinik etkileri ile maskeleyebileceklerine işaret etmektedir. Anahtar Kelimeler: Antikolinesterazlar, düz kas kasılması, betanekol, antimuskarinik etkiler, elektriksel alan stimülasyonu.Öğe Apiterapi(2007) Kelle, İlkerApiterapinin kelime anlamı, bal arısı zehirinin tedavi amaçlı kullanılmasıdır. Eski zamanlardan günümüze arı zehiri multipl skleroz, enflamatuar süreçler, ağrı yakınması, kanser ve deri hastalıkları gibi pek çok hastalığın tedavisinde kullanılagelmiştir. Arı zehiri sayılan durumlardaki terapötik etkinliğini bileşiminde yer alan melittin, mast hücresi degranülasyon (MCD) peptidi, fosfolipaz A2, histamin türevleri, kardiyopeptin ve adolapin gibi maddelere borçludur. Bu maddelerden melittin, fosfolipaz A2, MCD peptidi ve histamin türevlerinin son olarak iyonizan radyasyon hasarına karşı da radyoprotektif etkili olduğu gösterilmiştir. Arı zehiri bileşenleri terapötik amaçlı kullanımlarında çok hafif yan etkiler oluşturur ve tolerans gelişimine yol açmaz. Bu bakımdan sayılan bileşenler ayrı ayrı ya da tüm zehir halinde, sayılan hastalıkların tedavisinde ya da iyonizan radyasyon hasarına karşı profilaktik tedavide günümüzdeki uygulamaların yerini alabilir.Öğe A case-control study on depression, anxiety, and belief in sexual myths in trans women(Frontiers Media S.A., 2023) Uyar, Betül; Yücel, İlyas; Uyar, Emre; Budak, Elif Ateş; Kelle, İlker; Bülbüloğlu, SemraObjective: The purpose of our study was to investigate depression, anxiety, and belief in sexual myths in trans women. Methods: This is a prospective case-control study. The case group included 60 trans women who were referred to the Medical Biology and Genetics Department from various clinics of the research and training hospital where this study was conducted. The control group consisted of 60 healthy male individuals who presented to the same hospital for routine health follow-ups and collecting documents showing their health. In data collection, we used a Personal Information Form, the Sexual Myths Scale, and the Beck Depression and Anxiety Inventories. The IBM Statistical Package for the Social Sciences 25.0 was used to analyze the data. Results: In the case group, 26.7% of the participants were sex workers, and all were single. While 46.7% of the participants in the case group were living with their families, 66.7% were smokers, and 13.3% were receiving hormone treatment. All 60 participants in the control group were also single. The participants in the control group had higher levels of believing sexual myths and lower levels of anxiety and depression than those in the case group (p = 0.000). The mean scores of the participants in the control group in the Sexual Orientation and Sexual Violence subscales of the Sexual Myths Scale were higher than the mean scores of those in the case group (p < 0.05). Conclusion: The trans women who participated in this study had higher levels of anxiety and depression and lower levels of believing sexual myths than the control group. The mental health of trans women can be disrupted due to various treatments they are exposed to in society such as stigma, discrimination, and violence. Their higher anxiety and depression levels in this study could be explained by this exposure. This exposure could also have led to their lower total scores in the Sexual Myths Scale, as well as lower scores in the Sexual Violence and Sexual Orientation subscales.Öğe Deneysel diyabetin neden olduğu depresyon tedavisinde minosiklin ve minosiklin+metformin kullanımı(Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, 2022) Çamçi, Merve İnci; Erdinç, Meral; Uyar, Emre; Kelle, İlkerAmaç: Minosiklin, santral sinir sistemine geçebilen, ikinci kuşak tetrasiklin grubu bir antibiyotiktir. Minosiklinin anti-inflamatuar, mikroglial aktivasyonu azaltma, anti-apoptotik, antioksidan özellikleri olduğu bilinmektedir. Son yıllarda diyabet ve depresyon arasında çift yönlü bir ilişki olduğunun ve fizyopatolojilerinde ortak yolaklardan birinin inflamasyon olduğunun ileri sürülmesi ile minosiklinin depresyon üzerine etkileri çalışılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada minosiklinin tek başına ve diyabet tedavisinde kullanılan metformin ile kombinasyonu şeklinde kullanımının, diyabet ile ilişkili depresyon üzerine etkilerinin ortaya konması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Farelerde insandakine benzer tip 2 diyabet modeli oluşturmak için 4 haftalık yüksek kalorili diyetin ardından ardışık beş gün, günde 1 defa streptozotosin (50mg/kg) uygulandı, uygulamadan 1 hafta sonra açlık kan glukoz düzeyi 200 mg/dl’nin üzerinde olan deneklerde diyabetin oluştuğu kabul edilip deneye dahil edildi. Streptozotosin (STZ) enjeksiyonundan iki hafta sonra minosiklin (40mg/kg), fluoksetin (20mg/kg) ve metformin (200mg/kg) 7 gün süre ile günde bir defa uyguladı. İlaç uygulamaları tamamlandıktan sonra; lokomotor aktivitenin belirlenmesi için açık alan testi, depresyon düzeyinin belirlenmesi için zorunlu yüzme testi yapıldı. Sonuç ve Tartışma: Diyabetin ve uygulanan ilaçların lokomotor aktivitede anlamlı bir değişiklik oluşturmadığı, minosiklin ve minosiklin-metformin kombinasyonunun ise depresyon tedavisinde en az fluoksetin kadar etkili olduğu sonucuna varıldı. Antidepresan etkinin kısa sürede başlamasının hastanın tedaviye uyuncu ve diyabetin prognozu açısından oldukça önemli olduğu bilinmektedir. Bu nedenle de minosiklin uygulamasının gösterdiği antidepresan etki üzerine yapılan çalışmalar derinleştirilmeli, etkinin mekanizması araştırılmalıdır.Öğe The effects of melatonin, fluoxetine and their combinations on stress induced behavioral and cognitive impairments in mice(Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, 2023) Çamçi, Merve İnci; Erdinç, Meral; Kelle, İlker; Uyar, Emre; Erdinç, LeventObjective: Melatonin (Mel) is a hormone with anti-depressant and anti-oxidant features. It is well known that melatonin protects brain cells from reactive oxygen species and that the brain's high oxygen consumption and lipid content make it particularly vulnerable to oxidative stress caused by prolonged stress. This study aims to investigate the effects of melatonin, fluoxetine and their combinations on emotional memory, depression, and anxiety-like behavioral changes induced by immobilization (Imb) stress. Material and Method: 48 male Balb/c mice were divided into eight groups: Cnt (control), Imb, Imb+Mlt, Imb+Flx (fluoxetine), Imb+Mlt+Flx, Mlt, Flx and Mlt+Flx. For seven days in a row, the mice underwent daily immobilization stress for 6 hours. Mice were treated with Mlt (10 mg/kg) and Flx (20 mg/kg). All animals were subjected to the behavioral tests; forced swimming test (FST), open field test (OFT), elevated plus maze (EPM), passive avoidance test (PAT) and hot plate (HP) test. After all behavioral tests, brain tissues were obtained for malondialdehyde level analysis. Result and Discussion: OFT test data showed the time spent in the central zone and the number of entrances to the central area were significantly lower in the Imb group compared to the Cnt group, these were higher in the Imb+Flx, Imb+Mlt, Imb+Mlt+Flx groups compared to the Imb group. Also, according to the data obtained from FST, immobile time was significantly higher in the Imb group compared to the Cnt group, it was lower in the Imb+Flx, Imb+Mlt, Imb+Mlt+Flx groups compared to the Imb group. Besides, it was demonstrated that the emotional memory index was statistically higher in the Imb group compared to the Cnt group, and the increasing of memory index returned to normal in the Imb+Mlt and Imb+Mlt+Flx groups with PAT. And also, lipid peroxidation level, which increased in the Imb group, decreased significantly in the Imb+Flx, Imb+Mlt, and Imb+Mlt+Flx groups. As a result, it was observed that melatonin has anti-depressant, anxiolytic, antioxidant effects and normalized emotional memory. Also, melatonin, fluoxetine and their combinations exert similar effects in the present study.Öğe The Effects of nifedipine on renal perfusion pressure and kidney during cisplatin-induced nephrotoxicity in rats(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Erdinç, Meral; Erdinç, Levent; Nergiz, Yusuf; Kelle, İlkerCisplatin is one of the most effective cancer chemotherapeutic agent used against various solid tumors. Nephrotoxicity is one of the major dose-limiting side effects of cisplatin. It has been known that different mechanisms as oxidative stress may play an important role in cisplatin induced nephrotoxicity resulted with changes in renal haemodynamics. This study was performed to investigate the effect of nifedipine –one of the dihydropyridine calcium antagonist on changes in renal perfusion pressures and kidneys of rats with cisplatin nephrotoxicity. Male wistar albino rats were divided into 3 groups (n=8):1-Control group(1 ml saline. i.p) 2-Cisplatin group (a single dose of cisplatin (5 mg/kg, i.p) 3- A single dose of cisplatin (5 mg/kg, i.p) + Nifedipine (2 mg/kg/day, i.p) for five days. When those pre-treated groups compared with control group, perfusion pressures, serum urea and creatinine levels and tissue MDA levels were found significantly higher in cisplatin group (p<0.001). Histopathological examination showed widespread tubular necrosis and dilatation in cisplatin-treated group versus other groups. In cisplatin + nifedipine pretreated group, perfusion pressures, serum urea and creatinine levels and tissue MDA levels found significantly lower than cisplatin group (p<0. 001) and less tubular dilatation and necrosis was observed. As a result it was demonstrated that Nifedipine has protective effects against cisplatin nephrotoxicity. We suggest that this is partly provided by the beneficial effects of nifedipine on altered renal haemodynamics during cisplatin nephrotoxicity.Öğe İmmobilizasyon+soğuk stresine maruz kalan sıçanlarda karaciğer lipit peroksidasyonu düzeyine vitamin E, selenyum ve allopurinolün etkileri(2003) Güneli, Ensari; Çiçek, Ramazan; Akkoç, Hasan; Canoruç, Naime; Dursun, Mehmet; Kelle, İlkerAmaç: îmmobilizasyon (hareketsizlik)+soğuk stresi biyolojik membranlarda serbest radikal üretimini artırarak lipit peroksidasyonunu uyarır. Lipit peroksidasyonu hücre membranında poli-doymamış yağ asitlerinin oksitlemesi ile oluşan bir kimyasal reaksiyon olup, serbest radikallere bağlı hasarın sap-tanmasında önemli bir göstergedir. Biz bu çalışına ile sıçanlarda immobilizasyon+soğuk stresi modeliyle karaciğerde oluşturulan lipit peroksidasyonuna karşı, antioksidan etkinliğe sahip maddeler olan, Vitamin E, Selenyum ve Allopurinolün tek başlarına ve/veya kombinasyonları halinde koruyucu etkilerinin bulunup bulunmadığını araştırdık. Materyal ve Mctod: Bu çalışına için 6'şar adet Spraque-Dawley sıçandan oluşan 8 grup oluşturuldu: 1. Kontrol 2. Vit-E (3 mg /kg/gün, i.m., 8 hafta) 3. Vit-E (10 mg/kg/gün, Lm., 8 hafta) 4. Vit-E (100 mg/kg/gün, i.m., 8 hafta) 5. Selenyum (350 mg/kg/hafta, i.m., 8 hafta) 6. Allopurinol (50 ıng/kg/gün, s.c., 5 gün) 7. Vit-E (10 mg/kg/gün, Lm., 8 hafta) + Selenyum (35 mg/kg/hafta, Lm., 8 hafta) 8. Vit-E (10 mg/kg/gün, i.m., 8 hafta) + Allopurinol (50 mg/kg/gün, s.c., 5 gün). İlaç ön uygulaması yapılan ve yapılmayan gruplara immobilizasyon + soğuk stresi uygulandı. Daha sonra sıçanlar servikal dislokasyon ile sakrifıye edilerek, karaciğerleri alındı. Karaciğer dokusundaki lipit peroksidasyoııunun göstergesi olan doku malondialdehit (MDA) düzeyinin tespiti için tiyobarbiturik asit metodu kullanıldı. Gruplar arasındaki farkın anlamlılığı uygun olduğunda ANOVA veya Mann-Whitney U testi ile değerlendirildi, p$leq$ 0.05 ise aradaki farkın anlamlı olduğuna karar verildi. Sonuçlar: İmmobilizasyon + soğuk stresi uygulandıktan sonra karaciğer MDA düzeyleri saptandığında: Kontrole göre, ilaç uygulanan gruplarda karaciğer MDA düzeylerinin azaldığı gözlendi (p=0.009). Gruplar arası karşılaştırma yapıldığında; Vitamin E (3 mg) ve Vitamin E + Selenyum uygulanan gruplarda MDA düzeylerinin daha düşük olduğu tespit edildi ( p< 0.01). Çıkarım: Sıçanlarda; immobilizasyon+soğuk stresi ile oluşan, serbest radikallere bağlı karaciğer hasarını E vitamini, Selenyum ve Allopurinolün tek başlarına ya da kombinasyonları halinde ön-leyebilecekleri kanısına varıldı.Öğe Investigating the effect of the poly(adp-ribose) polymerase inhibitor 5-aminoisoquinolinone and the na+-h+ exchanger inhibitor zoniporide on isolated perfused rat hearts during ischemia-reperfusion injury(2013) Akkoç, Hasan; Gürkan, Ahmet; Kelle, İlker; Hekimoǧlu, Aşkın Taş; Erdi̇nç, MeralThe goal of this study was to investigate whether the combination of the Poly(ADP-ribose) polymerase inhibitor 5-aminoisoquinolinone (5-AIQ) and the Na+-H+ exchanger inhibitor zoniporide (ZN) provides increased protection against ischemia-reperfusion (I/R) injury. Rats were separated into 5 groups (n=8): Group 1: Control group, Group 2: I/R, Group 3: 5-AIQ, Group 4: ZN and Group 5: Mix (5-AIQ+ZN). Isolated rat hearts were subjected to 30 min of global ischemia, followed by 120 min of reperfusion using Langendorff's apparatus. In groups 3, 4 and 5, 5-AIO (7.5 ?M/L) and ZN (50 nM/L) were added to Tyrode Solution after a stabilization period. The level of lactate dehydrogenase (LDH) was determined in the sample perfusate. Myocardial infarct size was determined using the triphenyltetrazolium chloride method. Heart tissues were stored to determine the malondialdehyde (MDA) content, total oxidant status (TOS) and total antioxidant status (TAS). Compared to the 5-AIQ and ZN groups, there was no notable difference in the LDH, MDA, TOS, TAS and hemodynamic parameters of the 5-AIQ+ZN group, but myocardial infarct size decreased significantly, as determined by volume and weight measurements. These results show that the combined use of Zoniporide and 5-Aminoisoquinolinone provides increased protection against I/R injury by reducing myocardial infarct size.Öğe Kanser tedavisinde biyotoksinler(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Kelle, İlkerYaklaşık yarım yüzyıldır antitümör etkinliğe sahip biyolojik ajanlar üzerinde çalışılmaktadır. Antitümör etkinliğe sahip bu ajanlar arasında yılan ve akrep zehirinin çok çeşitli biyolojik özelliklere sahip olduğu gösterilmiştir. Zehir bileşimindeki maddeler, antitümör etkilerini doğrudan sitolitik ve sitotoksik aktiviteleriyle ya da vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmek suretiyle dolaylı olarak gösterirler. Sayılan peptid bileşenlerinin veya sentetik analoglarının terapötik amaçlı kullanımlarında, güçlü bir antitümöral etki oluşturmalarının yanında ciddi bir yan etkiye yol açmamaları münasebetiyle yakın gelecekte klasik antineoplastiklerin yerini alacakları ifade edilmektedir.Öğe Protective effects of melatonin on doxorubicin induced cardiotoxicity in isolated rat heart(2016) Erdinç, Meral; Akkoç, Hasan; Kelle, İlker; Erdoğmuş, Zeynep OzgenDoxorubicin is a highly effective cancer chemotherapeutic agent and its clinical use is limited by its serious cardiotoxicity. Oxidative damage is suggested to play a major role in its cardiotoxicity. In this study we aimed to research the protective effects of melatonin-which is a free radical scavenger and antioxidant -on Doxorubicin-induced cardiotoxicity in isolated perfused rat heart. Male wistar albino rats were divided into four groups: 1.group: control (1ml (i.p) sterile saline), 2.group: Doxorubicin (Dox) (one dose, 10 mg/kg (i.p)), 3.group: Dox (one dose, 10 mg/kg (i.p)) + Melatonin (Mel) for 7 days once a day 10 mg/kg (i.p)), 4.group: Melatonin (for 7 days once a day 10 mg/kg (i.p)). After 7 days, the hearts were isolated and perfused by Langendorff system. Heart rate, coronary perfusion pressure, Left ventricular developed pressure (LVDP), LV (dP/dt)max and LV(dP/dt)min which shows max and min pressures during systole and diastole per time were recorded. As a result; a significant increase in coronary perfusion pressure and LV(dP/dt)min and also a significant decrease in LVDP, LV(dP/dt)max and heart rates in the Dox group according to control group showed altered cardiac functions induced by Dox. versus the Dox group, in the Dox+Mel group the coronary perfusion pressure and LV(dP/dt)min significantly decreased and LVDP and LV(dP/dt)max significantly increased. So it is concluded that melatonin has protective effects on doxorubicin induced cardiotoxicity characterized with altered heart contractility and hemodynamics.Öğe Protective effects of necrostatin-1 on doxorubicin-induced cardiotoxicity in rat heart(Sage Publications INC., 2022) Özgen, Zeynep Erdoğmuş; Erdinç, Meral; Kelle, İlker; Erdinç, Levent; Nergiz, YusufBackground: Doxorubicin (Dox) is one of the most effective antineoplastic drugs which has severe cardiotoxic effects, limiting its clinical usage. Though the exact mechanism of doxorubicin-induced cardiotoxicity is yet to be elucidated, it is shown that production of reactive oxygen species (ROS) increases oxidative stress and leads to cardiomyocyte apoptosis and necroptosis which is also defined as a programmed cell death. Purpose: In the present study, we investigate the effects of necrostatin-1 (Nec-1)-an inhibitor of receptor interaction proteins 1 (RIP1) and necroptosis-on doxorubicin-induced cardiotoxicity in rats. Research Design: Hearts were isolated and perfused by the Langendorff system in all four groups. Perfusion pressure (PP), left ventricular developed pressure (LVDP) and heart rate per minute (HR), LV (dP/dt) max, and LV (dP/dt) min which shows cardiac contractility and relaxation were recorded. Results: Results showed that PP significantly increased with Dox treatment and significantly decreased with Nec-1 treatment, while HR, LVDP, LV (dP/dt) max, and LV (dP/dt) min values significantly decreased with the Dox-treated group and significantly increased with Nec-1 treatment. Also with Nec-1 treatment, gene expression levels of anti-apoptotic Bcl-2 significantly increased and pro-apoptotic protein Bax, apoptotic marker caspase-3, and Nox-2 significantly decreased compared to the Dox-treated group. In heart tissues, MDA levels were significantly increased with Dox and decreased with Nec-1 treatment. These results were supported by the histological analysis indicated that Nec-1 reduced doxorubicin-induced cellular injury. Conclusions: In conclusion, our data indicate that Nec-1 ameliorates doxorubicin-induced cardiotoxicity by reducing oxidative stress injury and attenuating apoptosis and necroptosis.Öğe Risperidone and ethyl pyruvate have protective effects against ketamine-induced cognitive impairments in mice(Verduci Publisher, 2022) Kelle, İlker; Eriman, H.; Erdi̇nç, Meral Alper; Uyar, EmreOBJECTIVE: Ketamine, an N-methyl D-aspartic acid receptor antagonist drug, is reported to produce memory disruptions. The aim of this study was to investigate the protective effects of ethyl pyruvate (EP), a pyruvic acid derivative, and risperidone, an atypical anti-psychotic drug, against ketamine-induced cognitive disturbances. MATERIALS AND METHODS: A passive-avoidance test, a novel object recognition test, and a modified elevated plus maze test were used to assess memory functions. Hippocampal malondialdehyde (MDA) levels were measured to determine the oxidation levels. RESULTS: Ketamine applications produced memory deficits in all tests and insignificantly increased MDA levels, which were alleviated by risperidone, EP, and combination treatments. CONCLUSIONS: Increased oxidative stress and neurotransmission imbalance can be responsible for ketamine-induced memory disruptions. With its antioxidant effects, EP may be helpful to reduce cognitive impairments related to schizophrenia either alone or in combination with antipsychotics.Öğe Sıçan akciğerinde oluşturulan iskemik önkoşullamanın kalpteki iskemi reperfüzyon hasarı üzerine etkileri(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Akkoç, Hasan; Kelle, İlker; Kale, EbruBir organ veya dokunun iskemi ve reperfüzyonu ile oluşturulan önkoşullama, başka bir arterin beslediği organ veya dokuyu da önkoşullayarak koruyucu etki gösterebilir. Bu durum uzak iskemik önkoşullama olarak adlandırılır. Biz bu çalışmamızda sıçan akciğerinde oluşturduğumuz önkoşullamanın kalpteki iskemi ve iskemi-reperfüzyon hasarı üzerindeki etkilerini incelemeyi hedefledik. Çalışmamızda 30 adet (n=6) Sprague-Dawley sıçan kullandık. Grupları şu şekilde oluşturduk; Grup 1: Kontrol Grubu (Sham Opere), Grup 2: Kalpte iskemi (30 dk), Grup 3: Kalpte iskemi (30 dk)-reperfüzyon (60 dk), Grup 4: Akciğerde iskemik önkoşullama sonrası kalpte iskemi (30 dk), Grup 5: Akciğerde iskemik önkoşullama sonrası kalpte iskemi (30 dk)-reperfüzyon (60 dk). Deney sonrası aldığımız sol kalp doku örneklerinde yüksek performanslı likit kromatografi kullanarak malondialdehid ile pürin nükleotid düzeylerini analiz ettik. Sonuç olarak, akciğerde oluşturulan iskemik önkoşullamanın kalpteki iskemi ve iskemireperfüzyon hasarı üzerinde koruyucu etkisinin olduğunu ve bu etkinin adenozin ile ilişkili olduğunu söyleyebiliriz.Öğe Sıçan modelinde uzak iskemik önkoşullamanın akciğerdeki iskemi(2008) Kılınç, Nihal; Kelle, İlker; Kale, Ebru; Akkoç, HasanBir organ veya dokunun iskemi ve reperfüzyonu ile oluşturulan önkoşullama, başka bir arterin beslediği organ veya dokuyu önkoşullayarak koruyucu etki gösterebilir. Bu durum uzak iskemik önkoşullama olarak adlandırılır. Biz de çalışmamızda sıçan kalbinde oluşturduğumuz iskemik önkoşullamanın, akciğerdeki iskemi ve iskemi-reperfüzyon hasarı üzerindeki etkilerini incelemeyi hedefledik. Çalışmamızda 30 adet (n=6) Sprague-Dawley sıçan kullandık. Grupları şu şekilde oluşturduk; Grup 1: Kontrol Grubu (Sham Opere), Grup 2: Akciğerde iskemi (30 dk), Grup 3: Akciğerde iskemi (30 dk)-reperfüzyon (60 dk), Grup 4: Kalpte iskemik önkoşullama sonrası akciğerde iskemi (30 dk), Grup 5: Kalpte iskemik önkoşullama sonrası akciğerde iskemi (30 dk)-reperfüzyon (60 dk). Deney sonrası aldığımız akciğer doku örneklerinde, histopatolojik incelemeler ve yüksek performanslı likit kromatografi cihazı kullanarak malondialdehid ile pürin nükleotid düzeylerini ölçtük. Sonuç olarak kalpte oluşturulan iskemik önkoşullamanın, akciğerdeki iskemi ve iskemi-reperfüzyon hasarı üzerinde koruyucu etkisinin olduğunu ve bu etkinin adenozin ile ilişkili olduğunu söyleyebiliriz.Öğe Sıçan modelinde uzak iskemik önkoşullamanın akciğerdeki iskemi reperfüzyon hasarı üzerine etkileri(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Akkoç, Hasan; Kelle, İlker; Kale, Ebru; Kılınç, NihalBir organ veya dokunun iskemi ve reperfüzyonu ile oluşturulan önkoşullama, başka bir arterin beslediği organ veya dokuyu önkoşullayarak koruyucu etki gösterebilir. Bu durum uzak iskemik önkoşullama olarak adlandırılır. Biz de çalışmamızda sıçan kalbinde oluşturduğumuz iskemik önkoşullamanın, akciğerdeki iskemi ve iskemi-reperfüzyon hasarı üzerindeki etkilerini incelemeyi hedefledik. Çalışmamızda 30 adet (n=6) Sprague-Dawley sıçan kullandık. Grupları şu şekilde oluşturduk; Grup 1: Kontrol Grubu (Sham Opere), Grup 2: Akciğerde iskemi (30 dk), Grup 3: Akciğerde iskemi (30 dk)-reperfüzyon (60 dk), Grup 4: Kalpte iskemik önkoşullama sonrası akciğerde iskemi (30 dk), Grup 5: Kalpte iskemik önkoşullama sonrası akciğerde iskemi (30 dk)-reperfüzyon (60 dk). Deney sonrası aldığımız akciğer doku örneklerinde, histopatolojik incelemeler ve yüksek performanslı likit kromatografi cihazı kullanarak malondialdehid ile pürin nükleotid düzeylerini ölçtük. Sonuç olarak kalpte oluşturulan iskemik önkoşullamanın, akciğerdeki iskemi ve iskemi-reperfüzyon hasarı üzerinde koruyucu etkisinin olduğunu ve bu etkinin adenozin ile ilişkili olduğunu söyleyebiliriz.