Yazar "Kayan, Fethullah" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Assessment of neutrophil / lymphocyte ratio in patients with myocardial bridge(2014) Yüksel, Murat; Yıldız, Abdulkadir; Oylumlu, Mustafa; Polat, Nihat; Kayan, Fethullah; Alan, Sait; Aydın, MesutAmaç: Miyokardiyal kas bandı miyokart içinde seyreden epikardiyal koroner arterlerin sistolde daralması ile seyreden konjenital bir anomalidir. İyi huylu olmasına rağmen önceki çalışmalarda proksimal kesimlerin artmış ateroskleroza eğilimli olduğu gösterilmiştir. Nötrofil/lenfosit oranı (NLO) aterosklerotik kalp hastalıklarında kötü prognozu öngören sistemik enflamasyonun duyarlı bir belirtecidir. Biz bu çalışmada NLO ile miyokardiyal kas bandı arasında bir ilişki var olup olmadığını araştırmayı amaçladık. Yöntemler: Anjiyografik olarak tespit edilmiş miyokardiyal kas bandı veya normal koroner arterleri olan 172 hasta (ortalama yaş: 50.8 ± 11.5 yıl, %77.3 erkek) çalışmaya dahil edildi. Otomatik kan sayacı kullanılarak tüm hastaların hematolojik parametreleri ölçüldü. Bulgular: Çalışma 71 miyokardiyal kas bandı (ortalama yaş: 51,4 ± 11,9 yıl, %80,3 erkek) ve 101 normal koroner arterleri (ortalama yaş: 50,5 ± 11,3 yıl, %75.2 erkek) olan hastadan oluşmaktaydı. Hemoglobin, trombosit sayısı, glukoz ve kreatinin açısından gruplar arasında fark saptanmadı. Kontrol grubuna göre miyokardiyal kas bandı grubunda NLO anlamlı olarak daha yüksekti (2,45 ± 1,19 vs. 1,72 ± 0,48; p< 0,001). ROC analizinde, NLO > 1,82 miyokardiyal kas bandı varlığını %70 duyarlılık ve %71 özgüllükle öngörmüştür (ROC eğri altında kalan alan: 0.733, 95% güvenlik aralığı: 0.654-0.811, p < 0.001).Sonuç: Çalışmamız miyokardiyal kas bandının vücutta enflamatuar düzeyi gösteren yüksek NLO seviyeleri ile ilişkili olduğunu göstermiştir.Öğe Atriyal fibrilasyon (AF) gözlenen hastaların demografik, biyokimyasal ve hematolojik parametrelerinin değerlendirilmesi(2015) Kayan, FethullahGiriş ve amaç Atriyal fibrilasyon klinik uygulamalarda en sık karşılaşılan aritmi türüdür. Atriyal fibrilasyonun en önemli mortal ve morbid komplikasyonlarından birisi iskemik inmedir. Bu komplikasyonun bazı çalışmalarda tüm AF tiplerinde meydana gelme riskinin benzer olduğu belirtilmiştir. Antikoagülasyon tüm AF tiplerinde tromboembolik komplikasyonları önlemede kabul edilmiş bir tedavi modalitesidir. Çalışmamızda hastanemiz kardiyoloji polikliniğine başvuran veya kardiyoloji klniğinde yatarak takip edilen AF hastalarını 2010 Atriyal Fibrilasyon Tedavi Kılavuzu önerilerine göre; Atriyal Fibrilasyon tipine göre sınıflandırmış, AF tipine göre sınıflandırılmış olan hasta gruplarının Ejeksiyon Fraksiyonu, Sol Atriyum çapı, hematolojik ve biokimyasal parametreleri, kullandıkları ilaçları, eşlik eden hastalıkları karşilaştırılmış, hastalar iskemik inme gelişim riski CHADS2 ve CHA2DS2-VASc Skoruna göre, hastaların kanama riski HASBLED skoruna göre karşılaştırılmıştır. Materyal-metod Çalışmamızda Ocak 2012- Ekim 2013 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji polikliniğine başvuran ve/veya kliniğinde yatan AF tanılı 200 hasta retrospektif olarak incelendi. Çalışmada Valvüler AF’ li olgular dışlanma kriteri olarak kabul edildi. Hasta dosya kayıtları ve hastane sistemi üzerinden hastaların adı, soyadı, protokol numarası, telefon numarası, adres bilgileri, yaş, cinsiyet bilgileri, boy, kilo, AF türleri, eşlik eden hastalıklar (DM, HT, KAH, KY, İKMP, DKMP, HKMP, Tirotoksikoz, İskemik/Hemorajik İnme, GİA, Sistemik Emboli) , kullandıkları ilaçlar, OAK ve/veya antiagregan tedavi kullanımları, OAK tedavi almama nedenleri, başvuruda ortalama INR değerleri, rutin biyokimyasal ve hematolojik parametreler ile ekokardiyografi bilgilerine ulaşıldı. Hastalar telefon numaralarından aranarak eksik bilgilerine ulaşıldı. Hastaların iskemik inme riskinin hesaplanması için CHA2DS2-VASc, CHADS2 skorları belirlendi. Hastaların kanama riskinin belirlenmesi için HASBLED skoru hesaplandı. Daha sonra hastaların tüm verileri Paroksismal AF (PAF) ve Persistant-Permanent AF (PPAF) grupları arasında istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Bulgular Çalışmaya alınan 200 hastanın 144’ ü (% 72) persistent/permanent AF (PPAF), 56’ sı (% 28) paroksismal AF (PAF)’ idi. Hastaların 116’ sı(%58) kadın, 84’ ü (%42) erkekti. PAF’ lı olgularla PPAF’ li olgular arasında cinsiyet açısından anlamlı farklılık bulunamadı (p>0,05). Tüm hastaların yaşları ortalaması 68,72±11,67 yıl. PAF’ lı olguların ortalama yaşı 63,94±12,39 yıl PPAF’ li olguların ortalama yaşı 70,57±10,86 yıl her iki grup arasında anlamlı fark mevcuttu(p<0,001). Hastaların ortalama CHA2DS2-VASc skoru 3,52±1,72 PAF’ lı olguların ortalama CHA2DS2-VASc skoru 2,67±1,68 PPAF’ li olguların ortalama CHA2DS2-VASc skoru 3,85±1,63 olup her iki grup arasında anlamlı farklılık mevcuttu(p<0,001). PAF’ lı hastalar ile PPAF’ li olguların CHA2DS2 -VASc gruplarına göre Düşük-Orta risk gruplarının karşılaştırılmasında stroke riski açısından anlamlı fark izlenmedi(p:0,577). Düşük-Yüksek risk gruplarının karşılaştırılmasında stroke riski açısından anlamlı fark izlendi(p<0,001). Orta-Yüksek risk gruplarının karşılaştırılmasında stroke riski açısından anlamlı fark izlendi(p<0,001). İnme/TİA, KKY, Yaş>75 yıl, İskemik KMP oranları anlamlı olarak PPAF’ li grupta daha yüksek düzeyde izlendi (p<0,05). Hastaların ortalama HASBLED skoru 1,95±1,17 PAF’ lı olguların ortalama HASBLED skoru 1,32±1,02 PPAF’ li olguların ortalama HASBLED skoru 2,20±1,14 olup her iki grup arasında anlamlı fark mevcuttu(p<0,001). PPAF’ li grupta oral antikoagülan (warfarin) tedavi alma oranı ve efektif INR düzeyine ulaşma sıklığı anlamlı olarak daha yüksekti(p<0,05). PPAF’ li grupta ACEİ/ARB, diüretik, digoxin, klopidogrel kullanma oranları anlamlı olarak daha yüksekti(p<0,05). Ekokardiyografik değerlendirmede PPAF’ li grupta EF anlamlı olarak daha düşük ve sol atriyum çapı anlamlı olarak daha büyüktü(p<0,05). PPAF’ li olgularda tam kan parametrelerinden NLR, platelet, RDW değerleri anlamlı olarak daha yüksekti (p<0,05). PPAF’ li olgularda üre, ALT, ürik asit, indirekt bilirubin, trigliserid, total kolesterol, LDL, HDL, glukoz, GGT, CRP, INR değerleri anlamlı olarak daha yüksek saptandı(p<0,05). Tüm Hastalarımızda oral antikoagülan tedavi almamanın en sık nedeni %61,7 ile "hekim tarafından başlanmama" olarak saptandı. Çalışmamızda PPAF’ nin bağımsız prediktifleri HASBLED skoru, LA çapı, GGT bulundu. Tartışma AF hastalarının büyük çoğunluğu iskemik inme yönünden yüksek riske sahiptir. Çalışmamızda PAF’ lı olguların kılavuzların belirttiği CHA2DS2-VASc skoruna göre benzer inme riskine sahip olduğu ancak PPAF’ li olguların ise kılavuzların belirttiği CHA2DS2-VASc skoruna göre belirtilen inme riskinden daha yüksek riski sahip olduğu görüldü. Çalışmamızda PPAF’ li olguların eşlik eden komorbiditeler açısından PAF’ lı olgulara göre klinik durumu daha ağır hastalar olduğu görüldü. Hematolojik ve biokimyasal değerlendirmelerde PPAF’ li olguların daha iyi olmayan sonuçlara sahip olduğu izlendi. Oral antikoagülan tedavinin inmeyi önlemedeki faydalarını gösteren önemli çalışmalara rağmen; yüksek inme riskine sahip AF hastalarının sadece dörtte birinin (%27) oral antikoagülan tedavi aldığı bunların da ancak yarısına yakını (%45) efektif INR değerine sahip olduğu görüldü. Günlük klinik pratiğini yansıtan bu çalışmada yetersiz oral antikoagülan tedavi alımının tıbbi kontrendikasyonlardan ziyade önemli bir nedeni olarak hekimlerin yetersiz reçetelemesi bulunmuştur. Sonuç Literatürde her ne kadar tüm AF türlerinde iskemik inme riskinin arttığı bildirilmekte ise de, bizim çalışmamızda PPAF’ lı hastaların PAF’ lı hastalara göre daha fazla komorbid hastalığa sahip olduğu ve daha yüksek oranda iskemik inme ve kanama riski taşıdıklarını desteklemektedir.Öğe Effect of cardio-gastric interaction on atrial fibrillation in GERD patients(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2023) Günlü, Serhat; Araç, Eşref; Aktan, Adem; Kayan, Fethullah; Altıntaş, Bernas; Karahan, Mehmet ZülkifObjective: Atrial fibrillation (AF) and gastroesophageal reflux disease (GERD) are very common in daily clinical practice. Post-prandial AF episodes have been reported in GERD patients. Although it was reported in previous studies that it was caused by sympathovagal imbalance, there are no studies on cardiac conduction system involvement. In this study, we aimed to evaluate whether the risk of developing AF increases in untreated GERD patients with non-invasive electrophysiological tests. Methods: The research was prospectively performed. Endoscopy was performed on the individuals due to reflux complaints. ECG was recorded at 25mm/s and 10 mm/mV amplitude, and 24-hour Holter ECG (three-channel; V1, V2, and V5) was performed. ECG parameters were measured and Holter ECG results were analyzed. Results: A total of 120 individuals, 60 patients and 60 controls, were included. No significant statistically differences existed between groups for hypertension, diabetes, smoking, or dyslipidemia (p>0.05). In terms of heart rate, Pmax, Pmin, QTd, and QTcd, there were no significant differences across the two groups (p>0.05). P-wave dispersion (Pd) was substantially higher in the study group (p=0.014). Comparing the heart rate variabilities of 24-hour Holter ECG recordings across the groups, the standard deviation of R-R intervals (SDNN) was substantially higher in the study group (p<0.001). Low Frequency (LF) and LF/HF were significantly higher in the control group (p<0.001 and p=0.003, respectively). AF was detected in nine individuals on Holter ECG. Conclusion: Pd duration and risk of developing AF were higher in GERD patients.Öğe General Features of Infective Endocarditis in the South-Eastern and Eastern Anatolia: A Retrospective, Multicenter Study(Dr M N Khan, 2012) Islamoglu, Yahya; Aksakal, Enbiya; Kaya, Zekeriya; Atilgan, Zuhal; Kayan, Fethullah; Sunbul, Sumen; Kalkan, KamuranThe present study aimed to evaluate general features of infective endocarditis (LE) in multiple tertiary university hospital. The study included 44 patients (23 women, 21 men; mean age 44 +/- 19 years; range 15 to 85 years) who were diagnosed as having definite IE, according to the modified Duke criteria, between June 2007 and June 2011. Data were reviewed on age, sex, underlying heart disease, echocardiographic and microbiological findings, treatment, complications, and mortality. Infective endocarditis developed on a native valve in 30 (72.7%), a mechanical prosthetic valve in 12 (27.3%). Prosthetic valves 12 (27.3%) were the most common preexisting valvular abnormality. The mitral valve was the most commonly affected valve in both native valves (50%) and prosthetic valves (66.6%). The most frequent symptom was fever (n=27, 61.4%). Electrocardiography showed abnormal findings in 22 cases (50%). Transthoracic and/or transesophageal echocardiography showed a vegetation in 41 cases (93.2%), and absce 3 cases (6.8%). Staphylococci (29.6%) and streptococci (25%) were the most common causative agents,and Brucella were 15.9%. Cultures were negative in 7 cases (15.9%). Nine patients (20.4%) underwent surgical treatment. Embolic events (n=6, 35.3%) were the major complications. In-hospital mortality occurred in 6 cases (13.6%). The data reflect epidemiological, clinical, and microbiological profile of IE in multiple tertiary hospital located in the South-eastern and Eastern Anatolia.Öğe Kardiyak cihazlara bağlı olarak gelişen enfektif endokardit; 15 olgunun analizi(2013) Eren, Nihan Kahya; Demirtaş, Sinan; Elbey, Mehmet Ali; Oylumlu, Mustafa; Kalkan, Mehmet Emin; Sayın, Muhammet Raşit; Kayan, FethullahAmaç: Bu çalışmada, kalıcı pacemaker (PM) ve implante edilebilir kardiyoversiyon defibrilatörleri (ICD) ile ilişkili endokarditin demografik, klinik ekokardiyografik ve mikrobiyolojik özellikleri ve sonuçlarının araştırılması amaçlandı.Çalışma planı: Kalıcı PM ve ICD endokarditi tanısı olan 15 hasta çalışmaya alındı. Hastaların demografik özelikleri, kullandıkları ilaçlar, klinik ve mikrobiyolojik özellikleri, ekokardiyografi sonuçları, cerrahi tedavi ve sonuçları kaydedildi.Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 57±16 ve 7si (%47) kadındı. Kalıcı PM ve ICDsi olan 15 hastadan 5i takip sırasında kaybedildi (%33). Dört hastada pulmoner emboli gelişti (%27). Kan kültürü 5 hastada (%33) negatif bulundu. Hastaların %60ında üretilen stafilokoklar en sık saptanan mikrobiyolojik ajanlardı. Üç hastaya (%20) cerrahi tedavi uygulandı.Sonuç: Kardiyak cihazlarla ile ilişkili endokardit, kardiyak cihaz implantasyonun nadir bir komplikasyonu olmasına rağmen mortalitesi halen yüksek olan bir hastalıktır.Öğe Kronik böbrek yetersizliği olan hastalarda hemodiyaliz öncesi ve sonrası sağ ventrikül sistolik fonksiyonlarının farklı ekokardiyografi yöntemleri ile değerlendirilmesi(Türk Kardiyoloji Derneği, 2014) Akyüz, Abdurrahman; Yıldız, Abdulkadir; Akıl, Mehmet Ata; Bilik, Mehmet Zihni; İnci, Ümit; Kayan, Fethullah; Yıldız, İsmail; Yılmaz, Zülfikar; Yıldırım, Yaşar; Ülgen, Mehmet SıddıkÖz: Amaç: Bu çalışmadaki amacımız kronik böbrek yetersizliği (KBY) olan hastalarda önyükteki azalmanın sağ ventrikül sis- tolik fonksiyonlarını belirlemede kullanılan yeni ve eski eko- kardiyografi parametreleri üzerine etkisini araştırmaktır. Çalışma planı: Yaş ortalaması 48±15 olan 19u kadın top- lam 30 KBYli hasta çalışmaya alındı. Hastaların hemodiyaliz öncesi ve sonrasında ekokardiyografi ile sol ventrikül ejeksi- yon fraksiyonu (SVEF), sol atriyum hacmi, sağ atriyum alanı, sağ ventrikül diyastol sonu alanı, sistolik pulmoner arter ba- sıncı, sağ ventrikül fraksiyonel alan değişikliği (FAD), nabız sağ ventrikül miyokart performans indeksi (Tei indeksi), sağ ventrikül doku Doppler S hızı, izovolumetrik miyokardiyal ak- selerasyon (IVA), triküspit anuler plan yer değiştirme (TAP- SE), sağ ventrikül çıkış yolu sistolik yer değiştirme (RVOT SE) parametreleri değerlendirildi. Bulgular: Sağ ventrikül sistolik fonksiyonlarını belirlemeye yarayan sağ ventrikül S hızı ve RVOT SE parametrelerinde hemodiyaliz sonrası anlamlı bir değişiklik olmadığı (sırası ile p=0.919 ve p=0.186); FAD, Tei indeksi, IVA ve TAPSE değer- lerinin ise belirgin bir şekilde arttığı (tümü için p<0.001) bu- lundu. Ayrıca TAPSE ile çekilen sıvı miktarı arasında pozitif korelasyon (r=0.375 ve p=0.041) saptandı. Sonuç: Sağ ventrikül sistolik fonksiyonlarının değerlendiril- mesinde kullanılan sağ ventrikül S velositesi ve RVOT SEnin önyükten bağımsız, FAD, Tei indeksi, IVA ve TAPSEnin ön- yüke bağımlı olduğu belirlenmiştir. Ayrıca sadece TAPSEnin çekilen sıvı miktarı ile ilişkili olduğu saptanmıştır.Öğe Propafenon aşırı dozuna bağlı gelişen kardiyak arrest(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Polat, Nihat; Yüksel, Murat; Aydın, Mesut; Kayan, Fethullah; Alan, SaitPropafenon sınıf 1C antiaaritmik bir ilaçtır. Fazla alınması durumunda, kardiyak arrest gibi ciddi yan etkiler gözlenebilir. On altı yaşında bir bayan acil servise bulantı, kusma ve bilinç değişikliği ile getirildi. İntihar amaçlı ilaç aldığını (4500 mg propafenon) ifade eden hastaya mide lavajı yapıldı ve hasta monitorize edildi. Ritm takiplerinde önce geniş QRS’li taşikardi ve sonrasında ventriküler fibrilasyon gelişti. Hastaya yaklaşık 10 dk resüsitasyon yapıldı. Bilinci tam açık olmadığı için ve solunumun yüzeysel olduğu için hasta entübe edildi. Ekokardiyografik tetkikinde patoloji saptanmadı. Elektrokardiyografide (EKG) QRS süresinde genişleme, 1. derecede AV blok saptandı. EKG’deki bu patolojik değişiklikler ve hastanın klinik durumu takip eden günlerde tamamen düzeldi ve hasta sekelsiz olarak taburcu edildi.Öğe The relationship between neutrophil to lymphocyte ratio and SYNTAX score in patients with ST-segment elevation myocardial infarction(Modestum Publishing Ltd., 2014) Acet, Halit; Ertaş, Faruk; Bilik, Mehmet Zihni; Kayan, Fethullah; Akıl, Mehmet Ata; Aydın, Mesut; Akyüz, Abdurrahman; Yüksel, Murat; Ayçiçek, Hilal; Özbek, Mehmet; Oylumlu, Mustafa; Yıldız, Abdulkadir; Alan, SaitObjective: We aimed to assess relationship between the severity of coronary atherosclerosis assessed by SYNTAX score (SS) and neutrophil to lymphocyte ratio (NLR) in patients with ST elevation myocardial infarction (STEMI. Methods: After accounting for exclusion criteria, a total of 291 patient with STEMI in whom primary percutaneous coronary intervention was performed were retrospectively included (216 male, 75 female; mean age 61.6+14.0 years). Total and differential leukocyte counts and other biochemical markers were measured at admission. Patients were categorized into tertiles on the basis of SS. Monitoring for major adverse cardiac events (MACEs) was performed during the in hospital follow-up period. Results: The SS high group leukocyte (p=0.009), neutrophil (p=0.008), NLR (p=0.048), peak troponin (p<0.001), peak CK-MB (p=0.001) lactate dehydrogenase (p=0.005), aspartate aminotransferase (p=0.004) values were significantly higher compared with SSlow and SSmid groups. SS was increased, left ventricular ejection fraction was decrease (p<0.001) and left ventricular systolic diameter was increased (p=0.007). The in-hospital death rate and MACEs were greater in the high SS group than in the other groups (p<0.001 both of). Conclusion: We found that high NLR was significantly and correlated increased with SS. In addition, high SS were significantly associated with increased in-hospital MACE and in-hospital death. Further prospective studies assessing the predictive role of both SS and NLR in conjunction for risk stratification might improve risk prediction in patients with STEMI. J Clin Exp Invest 2014; 5 (2): 211-218.Öğe Relationship between platelet-to-lymphocyte ratio and coronary slow flow(Turkish Soc Cardiology, 2015) Oylumlu, Muhammed; Dogan, Adnan; Oylumlu, Mustafa; Yildiz, Abdulkadir; Yuksel, Murat; Kayan, Fethullah; Kilit, CelalObjective: The coronary slow flow phenomenon (CSFP), which is characterized by delayed distal vessel opacification in the absence of significant epicardial coronary disease, is an angiographic finding. The aim of this study is to investigate the association between platelet-to-lymphocyte ratio (PLR) and coronary blood flow rate. Methods: This is a retrospective observational study. It was based on two medical centers. A total of 197 patients undergoing coronary angiography were included in the study, 95 of whom were patients with coronary slow flow without stenosis in coronary angiography and 102 of whom had normal coronary arteries and normal flow. Results: The PLR was higher in the coronary slow flow group compared with the control groups (p= 0.001). In the correlation analysis, PLR showed a significant correlation with left anterior descending (LAD) artery thrombolysis in myocardial infarction (TIMI) frame count. After multiple logistic regression, high levels of PLR were independently associated with coronary slow flow, together with hemoglobin. Conclusion: PLR was higher in patients with CSFP, and we also showed that PLR was significantly and independently associated with CSFP.Öğe Unusual triad; interrupted aortic arch, left atrial myxoma and calcific aortic stenosis(Turkish Soc Cardiology, 2013) Elbey, Mehmet Ali; Kayan, Fethullah; Turfan, Murat; Oylumlu, Mustafa[Abstract Not Available]