Yazar "Katar, Selahattin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 41
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1999-2005 yılları arasında takip ettiğimiz NHL olgularımızın demografik ve klinik özellikleri(2006) Ecer, Sultan; Özbek, M. Nuri; Söker, Murat; Katar, Selahattin; Devecioğlu, CelalLenfomalar ülkemizde çocukluk yaş grubunda ikinci sıklıkta görülen malign hastalıklardır. Bu çalışmada 1999-2005 yılları arasında kliniğimizde NHL tanısı ile takip ve tedavi edilen 29 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların 23’ü (%79.4) erkek, altısı (%20.6) kız idi. Başvuru şikayeti olarak en sık batında kitle (20 hasta) ve karın ağrısı (15 hasta) idi. Dört hasta invaginasyon nedeniyle opere edilirken tanı intraoperatif konmuştu. Üç hastada çenede kitle, altı hastada ise mediastinal kitle saptandı. Ortalama LDH değeri 574 U/L saptanırken hastaların %43’ünde LDH 500 U/L’nin üzerinde bulundu. Patolojik incelemede; 20 hastaya B hücreli burkit lenfoma, 5’ine lenfoblastik lenfoma ve 4’üne de büyük hücreli lenfoma tanısı konuldu. Hastaların birine LSA2-L2, iki hastaya ALL-BFM, diğer 20 hastaya NHL-BFM-90 protokolleri uygulandı. LSA2-L2 protokolü alan lenfoblastik lenfomalı hasta tedavinin 6. ayında tedaviye cevap vermeyerek kaybedildi. Bir hastanın tedavisi çalışma esnasında devam etmekteydi. Onbeş hasta ortalama 24.8 ay takip edildi ve kalan yedi hasta takip dışı kaldı. Ondört hasta tedaviyi tamamladı ve takip süresince remisyonda kaldı. Bir hasta 3. kürden sonra tedaviye cevapsız kabul edildi. Sonuç olarak uygulamakta olduğumuz NHL BFM protokolünün erken sonuçları yüz güldürücü görülmektedirÖğe Acute hemorrhagic edema of infancy(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2009) Menteş, Sultan Ecer; Taşkesen, Mustafa; Katar, Selahattin; Günel, M. Emin; Akdeniz, SedatAcute hemorrhagic edema of infancy is a rare form of leukocytoclastic vasculitis. Mostly it appears under three years of age and is characterized by purpuric skin lesions, fever and edema. A three years-old boy, who has cough and coryzea was admitted to our clinic for fever and red spots on legs and arms. In physical examination; ecimotic skin lesions on right ear, face, arms, dorsal of the hands, buttocks, legs and dorsal of the feet were found. In the laboratory tests acute phase reactants were elevated and blood coagulation tests were in normal range. Hepatit A,B,C and TORCH markers were negative. Punch biopsy obtained from gluteal area showed leukositoclastic vasculity. Focal fibrinogen accumulation was detected by immun fluorescent microscopy. Regression on lesions was not observed despite supportive therapy, so prednisolone (1 mg/kg/day) therapy was started. On the third day of the steroid therapy, complete recovery was achived.Öğe Albümin infüzyonunun nefrotik sendromlu hastalarda remisyona girme süresi ve relaps hızı üzerindeki etkisi(Dicle Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2000) Katar, Selahattin; Taş, M. AliBu çalışma Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları kliniğine yatarak Nefrotik sendrom ( MLH) tanısı alan 30 hastadan; 17 hastaya albümin infüzyonu yapılarak, 13 hastaya da albümin infîizyonu yapılmayarak, ayrıca bu iki grub hastaya kortikosteroid tedavisi de verilerek, bu hastalarda remisyona girme süresi ve relaps hızlan araştırılmıştır. Hastaların yaşlan 2 ile 9 yıl arasında değişmektedir. Yaşı 8 'in üzerinde olan bir hasta olup, buna da böbrek biopsisi yapılarak MLH olduğu tespit edilmiştir. Bu hastalar ortalama 27 ay boyunca takip edildiler. Albümin infüzyonu yapılan hastalar ile albümin infîizyonu yapılmayan hastalar remisyona girme süresi ve relaps hızlan açısından karşılaştınldığında, aralannda anlamlı fark olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada nefrotik sendromlu hastalarda albüminin remisyon süresi ve relaps hızı üzerinde olumsuz etkilerinin olduğu vurgulanmıştır.Öğe Chest computerized tomography scan findings in 74 children with tuberculous meningitis in southeastern Turkey(Turkish J Pediatrics, 2007) Yaramis, Ahmet; Buekte, Yasar; Katar, Selahattin; Oezbek, M. NuriThis prospective study was done over seven years from 1996 to 2003 to investigate the chest computed tomography scan findings along with other radiologic examinations that included chest roentgenography and cranial computed tomography in children with tuberculous meningitis (TBM). Chest roentgenography demonstrated abnormal findings in 32 cases (43%) (hilar adenopathy, 32%; miliary pattern, 18%; bronchopneumonic infiltrate, 24%), while chest computerized tomography was abnormal in 65 cases (88%; p<0.005): mediastinal and hilar lymphadenopathy were present in 46% (p<0.005); miliary pattern, in 23% (p<0.05); and bronchopneumonic infiltrate, in 23% (p<0.05). Cranial computerized tomography was abnormal in 68 cases (92%). Chest computerized tomography scan helps establish the diagnosis of TBM when chest radiography is normal or inconclusive, and it is useful in assessing children with suspected TBM.Öğe Clinical and cranial magnetic resonance imaging (MRI) findings of 21 patients with serious hyperbilirubinemia(Sage Publications Inc, 2008) Katar, Selahattin; Akay, Hatice Ozturkmen; Taskesen, Mustafa; Devecioglu, CelalThis study aims to compare neurological examination and cranial magnetic resonance imaging (MRI) findings in patients with serious hyperbilirubinemia. Twenty-one serious hyperbiluribinemic term neonates (6 girls, 15 boys) who underwent exchange transfusions were included in the study. Neurological examination findings, body weight, age at admission, blood culture, urine culture, urine analysis, C-reactive protein, thyroxine, thyroid-stimulating hormone, total and indirect bilirubin levels, causes of hyperbilirubinemia (blood group typing, glucose-6-phosphate dehydrogenase, blood smear, tandem mass), treatment and duration of follow-up, auditory test results, and cranial MRI findings were evaluated. All patients were term neonates with an average body weight of 2943 +/- 533 g. The mean age at admission was 4.47 +/- 2.22 days, and the mean bilirubin level was 35.0 +/- 10.8 mg/dL. Exchange transfusion was performed once in all, except 4 patients who needed 2 transfusions. Kernicterus findings were found in 76% of patients on neurological examination, and cranial MRI detected a pathological finding in 71% of patients. In 2 patients, cranial MRI showed kernicterus findings, despite normal neurological examination. In contrast, in 3 patients, despite kernicterus findings in neurological examination, cranial MRI was normal. Although cranial MRI has an important place in the diagnosis of kernicterus, it does not always correlate with clinical findings. We believe that studies with larger series are warranted.Öğe Çocuklarda B12 Vitamin eksikliği(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Katar, SelahattinBu çalışmanın amacı; megaloblastik anemi tanısı konulan yedi hastanın klinik ve laboratuvar bulgularını değerlendirmektir. Polikliniğe başvuran ve megaloblastik anemi tanısı konulan yedi çocuk hastanın klinik ve laboratuvar bulguları değerlendirildi. Beslenme öykülerinde hastaların tümünün hayvansal ürünleri ya hiç tüketmediği ya da az olarak tükettiği öğrenildi. İştahsızlık, halsizlik, baş ağrısı, içe kapanıklık ve ayaklarda uyuşma başvuru yakınmalarıydı. Fizik incelemelerinde dördünde hiporefleksi, glossit, birinde ataksi saptandı. Üç hastada ortalama eritrosit hacmi (MCV) normal değerlerde idi. Hastaların tümünde B12 vitamin serum düzeyi düşük, folik asit düzeyi normal idi. Hastaların tümünün periferik kan yaymasında nötrofil hipersegmentasyonu, iki hastada lökopeni, bir hastada ise trombositopeni saptandı. Sonuç olarak, beslenme öyküsünde hayvansal ürünleri az ya da hiç tüketmeyen hastalarda B12 vitamin eksikliği düşünülmelidir. Ayrıca basit bir yöntem olan periferik kan yaymasında (PY) nötrofillerde hipersegmentasyon saptanması da megaloblastik anemi tanısı için önemlidir.Öğe Çocukluk çağında ender görülen pıhtılaşma faktör eksiklikleri saptanan ondört vakanın değerlendirilmesi(İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü, 2008) Taşkesen, Mustafa; Okur, Nilüfer; Okur, Nurettin; Katar, Selahattin; Menteş, Sultan Ecer; Söker, MuratAmaç: Kanama bozukluğuna yol açan ender pıhtılaşma faktör eksiklikleri toplumda 1/500,000-2,000,000 oranında görülmektedirler. Klinik olarak asemptomatik olabildikleri gibi epistaksis, ekimoz, hematom, mukozal veya intrakraniyal kanama bulgularıyla başvurabilirler. Bu çalışmanın amacı ender görülen pıhtılaşma faktör eksikliği saptanan hastaların klinik ve laboratuvar bulgularını irdelemektir. Yöntem: Bu çalışmada 2002-2008 yılları arasında Dicle Üniversitesi Çocuk Hematoloji Ünitesinde ender görülen faktör eksikliği tanısı ile izlenen 14 vakanın dosyaları retrospektif olarak incelendi. Hastaların demografik bulguları, fizik muayene bulguları, tam kan, kanama zamanı, pıhtılaşma zamanı, protrombin zamanı, aktive parsiyel tromboplastin zamanı, INR değerleri, fibrinojen, faktör düzeyleri ve klinik izlem sonuçları kaydedildi. Bulgular: Pıhtılaşma bozukluğu nedeniyle izlenen vakaların % 4.7’sinde (14/292) ender görülen faktör eksiklikleri bulundu. Hastaların sekizi (% 57) kız, altısı (% 43) erkek, tanı anında yaş ortalaması 40.8 ay idi. Çalışmada 14 vakanın yedisinde (% 50) faktör X, dördünde (% 29) faktör VII, ikisinde (% 14) faktör V, birinde (% 7) faktör XII eksikliği saptandı. Vakaların dokuzunda (% 64) anne baba akrabaydı. Vakaların en sık başvuru yakınmaları ekimoz (% 71) ve burun kanaması (% 43) idi. Faktör X eksikliği olan iki vakada intrakraniyal kanama saptandı. Sonuç: Ender görülen faktör eksiklikleri ciddi kanama bozukluklarına yol açabilirler. Kanama diyatezi olan hastalarda aile anamnezinin önemli olduğu ve özellikle akraba evliliğinin çok olduğu bölgelerde halkın bilgilendirilmesi ve hekimlerin bu durumu göz önünde tutmaları önemlidir.Öğe Colchicine poisoning in a very young child(Saudi Med J, 2006) Katar, Selahattin; Kervancioglu, Mehmet; Devecioglu, Celal; Ozbek, M. Nuri[Abstract Not Available]Öğe Continuous amnioinfusion via an epidural catheter following spontaneous membrane rupture: A case report(Galenos Yayincilik, 2013) Turgut, Abdulkadir; Katar, Selahattin; Sak, Muhammet Erdal; Turgut, Fethiye Gulden; Sahin, Alparslan; Basaranoglu, Serdar; Yalinkaya, AhmetPreterm premature rupture of membranes (PPROM) is seen in 3% of all pregnancies, and is a frequent cause of preterm birth, neonatal mortality and morbidity. The most important complications are maternal and foetal infection, prematurity, umbilical cord compression, hypoxia or asphyxia due to cord prolapse, pulmonary hypoplasia and extremity deformities. The basic approach to PPROM therapy aims to prevent premature birth and the development of foetal distress, and decrease the risk of maternal and foetal infection, and amniotic fluid loss. In compliance with these objectives, alternatives of PPROM therapy demonstrate a wide spectrum, including watchful waiting, amniopatch application, recurrent amnioinfusions and emergency birth. However, repeated amnioinfusions in cases of fluid loss, especially within 6 hours of therapy, provides only minimal benefit. In this case presentation, we attempted to describe a different and cost-effective continuous amnioinfusion technique performed to confer survival benefit for an immature anhydramniotic foetus affected by PPROM at the border of viability.Öğe Diameters of normal thoracic vascular structures in pediatric patients(Springer France, 2009) Akay, Hatice Ozturkmen; Ozmen, Cihan Akgul; Bayrak, Aylin Hasanefendioglu; Senturk, Senem; Katar, Selahattin; Nazaroglu, Hasan; Taskesen, MustafaPurpose To determine the normal range of aortic and pulmonary artery diameters on chest CT, and to search a constant ratio when the diameters of thoracic vascular structures are compared with an internal reference. Methods Contrast-enhanced chest CT scans of 133 pediatric patients were retrospectively evaluated. Diameters of ascending and descending aorta, main pulmonary artery, right and left pulmonary arteries and a constant thoracic vertebra were measured. The mean ratios of thoracic vascular diameters to the diameter of the thoracic vertebra were calculated. Results There was a positive correlation between the age of the patients and vascular diameters. The mean ratios of vascular diameters to the diameter of thoracic vertebra, ranged from 1.1 for the ascending aorta to 0.70 for the right and left pulmonary arteries, were consistent. Conclusions Diameters of thoracic vascular structures increase with age. The consistent vertebral to vessel ratios can be useful in evaluation of chest CT of pediatric patients.Öğe Elevated Plasma Levels of N-terminal pro-Brain Natriuretic Peptide in Children with Acute Poststreptococcal Glomerulonephritis(Tohoku Univ Medical Press, 2009) Taskesen, Mustafa; Taskesen, Tuncay; Katar, Selahattin; Karadede, Abduelaziz; Tas, Mehmet AliAcute poststreptococcal glomerulonephritis (APSGN) is the most common prototype of acute glomerulonephritis in children, and is characterized by the sudden onset of gross hematuria, edema, hypertension and volume overload. Brain natriuretic peptide (BNP) is produced in both the brain and the heart. Its prohormone, proBNP, is cleaved to biologically active BNP and an inactive N-terminal peptide of proBNP (NT-proBNP). NT-proBNP is released predominantly from the ventricles in response to hypervolemia and pressure overload. We therefore investigated the relationship between NT-proBNP levels and cardiac functions of patients with APSGN. NT-proBNP levels were measured in 28 patients with APSGN (17 boys and 11 girls of 8.2 +/- 2.9 years old) and in 26 healthy children (control group). Echocardiograms were performed in both patient and control groups on admission, and only in the patient group two weeks later. Upon admission, the plasma NT-proBNP levels were higher in the patients than in the control group (8876.2 +/- 9650.8 vs 69.5 +/- 22.2 pg/mL, p < 0.001), and left ventricular dysfunction was detected in six patients. Moreover, NT-proBNP levels were significantly higher in the patients with left ventricular dysfunction than other patients (n = 22). There was no significant difference in the levels of NT-proBNP between the patient and control groups, after diuretic treatment of the patients. Plasma NT-proBNP levels were positively correlated with the severity of APSGN. Thus, NT-proBNP level may be a useful marker to assess the volume overload and cardiac function in the follow up of selected APSGN patients.Öğe Etkisi The Effect of Transport on Mortality and Morbidity in Preterm Infants Less than 32 Weeks of Gestation(Galenos Yayincilik, 2014) Katar, Selahattin; Yildiz, Dogan; Turgut, Abdulkadir; Taskesen, Mustafa; Saka, GunayIntroduction: The aim of this study was to compare mortality and morbidity rates of premature infants with gestational age of less than 32 weeks who were born in our hospital and those who were transported to our hospital after birth from other centers. Materials and Methods: Patients were divided into two groups; Group 1 included 40 patients who were born before gestational age of 32 weeks in our hospital, and Group 2 included 108 premature patients who were born before gestational age of 32 weeks in other centers and later transferred to our hospital. Morbidity and mortality rates were compared between the two groups (intraventricular hemorrhage (IVH), retinopathy of prematurity (ROP), respiratory distress syndrome (RDS), necrotizing enterocolitis (NEC), and bronchopulmonary dysplasia (BPD)). Results: Demographic characteristics, gender, body weight, and gestational age were similar in both groups (p> 0.05). The rate of normal vaginal delivery births was higher in Group 2 (p< 0.001). On admission, hypothermia was detected in 90% of the patients and hypoglycemia was found in 2.7% of patients in Group 2. Mortality was higher in Group 2 than in Group 1, however the difference was not significant (p> 0.05). Although higher rates of IVH, ROP, RDS, NEC, and BPD were found in Group 2, there was no statistically significant difference between the two groups (p> 0.05). Conclusions: Being transferred after birth has a negative effect on morbidity and mortality in premature infants. Thus, the best transport method is intrauterine transport except in state of an emergency, especially for infants with severe prematurity; these patients should be treated in centers with facilities of the highest level.Öğe Gestasyonel Yaşları 32 Haftadan Küçük Doğan Prematürelerde Transportun Mortalite ve Morbiditeye Etkisi The Effect of Transport on Mortality and Morbidity in Preterm(2014) Taşkesen, Mustafa; Katar, Selahattin; Turgut, Abdulkadir; Saka, Günay; Yıldız, DoğanÖzet Giriş: Bu çalışmada amaç, hastanemizde doğan ve gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük prematüre bebeklerle dış merkezlerde doğduktan sonra hastanemize transfer edilen gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük prematüre bebeklerin mortalite ve morbidite sonuçlarını karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Hastanemizde doğan gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük 40 hasta (Grup 1) ile aynı süre içerisinde dış merkezlerde doğup hastanemize transfer edilen ve gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük 108 prematüre hasta (Grup 2) araştırmaya alındı. İki grup arasında mortalite ve morbidite (intraventriküler kanama (İVK), prematüre retinopatisi (ROP), respiratuvar distres sendromu (RDS), nekrotizan enterokolit (NEK) ve bronkopulmoner displazi (BPD)) açısından karşılaştırma yapıldı. Bulgular: Her iki grupta demografik özellikler, cinsiyet, vücut ağırlığı ve gestasyonel yaş verileri benzerdi (p>0,05). Grup 2de normal vaginal yol ile doğum daha fazlaydı (p<0,001). Grup 2deki hastaların başvuru anında %90nında hipotermi, %2,7sinde ise hipoglisemi saptandı. Grup 2deki hastaların mortalitesi Grup 1e göre daha yüksek, ancak istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05). İVK, ROP, RDS, NEK ve BPD Grup 2de daha yüksek oranda görülmesine rağmen, iki grup arasındaki karşılaştırmada istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Sonuç: Sonuç olarak, doğduktan sonra prematürelerin transfer edilmesi mortalite ve morbiditeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle acil durumlar dışında en iyi transportun intrauterin transport olduğu, özellikle ileri derecede prematüre doğan hastaların en üst düzeyde imkanları olan merkezlerde tedavi edilmeleri gerektiği unutulmamalıdır. (Güncel Pediatri 2014;1:16-9)Öğe Glucose-6-phosphate dehydrogenase deficiency and kernicterus of south-east Anatolia(Lippincott Williams & Wilkins, 2007) Katar, SelahattinObjective: We aimed to investigate the rate of kernicterus, and physical and laboratory examination findings in hyperbilirubinemic infants with glucose-6-phosphate dehydrogenase (G-6-PD) deficiency. Materials and Methods: This study was carried out in the Dicle University Hospital Neonatal Intensive Care Unit between June 2005 and June 2006. Out of 56 male neonates who needed an exchange transfusion due to hyperbilirubinemia, 10 with G-6-PD deficiency were included in the study. Maternal age.. gestational age, route of delivery, birth weight, age at the time of admission, and treatment and outcome were recorded. Laboratory investigations included determination of direct and indirect serum bilirubin concentrations, blood group typing, direct Coomb test, complete blood count, blood smear, thyroid-stimulating hormone, T4, C-reactive protein, urine analysis, and G-6-PD level. Results: Out of 56 male neonates requiring exchange transfusion, 10 had G-6-PD deficiency (18%). In G-6-PD deficient neonates, other factors known to cause hyperbilirubinemia were excluded. The mean gestational age and the mean maternal age was 38.2 +/- 1.0 weeks and 31.3 +/- 5.9 years, respectively. The mean bilirubin level was 42.1 +/- 13.7 mg/dL. Four patients required a second exchange transfusions, and only I transfusion was sufficient for the remaining patients. Five patients (55%) developed kernicterus. Conclusions: Early detection of G-6-PD deficiency in the affected newborns may be important for reducing the risk of severe hyperbilirubinemia, kernicterus, and the need for exchange transfusion.Öğe Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nde Çok Düşük Doğum Ağırlıklı Prematürelerde Retinopati Sıklığı ve Risk Faktörlerinin Değerlendirilmesi(2014) Taşkesen, Mustafa; Saka, Güray; Katar, Selahattin; Ekmekçiler, BelginGiriş: Prematüre retinopatisi (PR) çocukluk döneminde görülen en önemli körlüknedenidir. İleri derecede düşük doğum ağırlıklı prematürelerin yaşam oranlarınınartmasıyla PR sıklığında da artış görülmektedir. PRnin en önemli risk faktörleri,düşük doğum ağırlığı ve erken gestasyonel dönemdir. Bu çalışmanın amacı, vücutağırlığı 1500 gramın altında doğan prematüre bebeklerde, PR risk faktörlerini veretinopati görülme oranlarını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Ağustos 2010-Aralık 2102 tarihleri arasındayenidoğan yoğun bakım ünitemizde izlenen doğum haftası 32 haftanın ve doğumağırlığı 1500 gramın altında olan 84 hasta alındı. Retinopati gelişen ve gelişmeyeniki grup arasında risk faktörleri açısından karşılaştırma yapıldı. Bulgular: Grup 1deki hastaların ortalama gestasyonel yaşları ve doğum ağırlıklarısırasıyla 27,86±2, 0 hafta, 1,146,66±278,58 gram idi. Grup 2deki hastaların iseortalama gestasyonel yaşları ve doğum ağırlıkları sırasıyla 29,08±1,96 hafta,1,289,36±74,77 gram idi. Hastaların %44ünde retinopati saptandı ve bunların%7,1inde ise ileri derecede retinopati geliştiği için tedavi uygulandı. Retinopatigelişen hastalarda risk faktörleri; düşük doğum haftası (p=0,007), düşük doğumağırlığı (p=0,007), transfer edilmiş olmak (p=0,01), intraventriküler kanama(p=0,04), ventilasyon süresinin uzaması (p=0,006), oksijenin uzun süre verilmesi(p=0,001) ve kan transfüzyonu (p=0,01) istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Sonuç: PR, dünyada çocukluk yaş grubunda en önemli körlük nedenidir. Fakaterken tanı ve uygun tedaviyle körlük önlenebilir. Bu nedenle PR risk faktörlerininsaptanması önemlidir.Öğe Henna-induced hemolytic anemia and acute renal failure(2001) Katar, Selahattin; Taş, M. Ali; Doğru, Ömer; Devecioğlu, CelalHenna is a traditional cosmetic agent and is used worldwide, especially in the Middle East. Its active agent is lawsone (2-hydroxy-1,4-naphthoquinone). Henna is not only applied to hands or hair as a cosmetic agent in traditional ceremonies, but is also applied to the body on lesions in the treatment of seborrheic dermatitis or fungal infections. However, its application over the body or in newborns is rare. Here we report a 27-day-old boy who developed hemolytic anemia and acute renal failure following topical application of henna to his abdomen, intertriginous region and legs to treat diaper rash.Öğe Hipoksik iskemik ensefalopatili 80 term yenidoğan hastanın değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Katar, Selahattin; Devecioğlu, Celal; Sucaklı, İclal Ayrancı; Taşkesen, MustafaBu çalışmada 2005 Ocak - 2006 Nisan tarihleri arasında Yenidoğan ünitemizde izlenen ve hipoksik iskemik ensefalopati (HİE) tanısı konulan 80 term hastanın etyoloji, klinik, laboratuvar özellikleri ve mortalite oranları retrospektif olarak incelendi Hastaların 24 (% 30)’ü kız, 56 (% 70’i)’sı erkek idi. Gestasyonel yaş ortalaması 38.6 ± 1,3 hafta ve ortalama doğum ağırlığı 3156±561gram idi. Hastaların 37 (% 46.25)’si sezaryen, 43 (% 53.75)’ü ise normal vaginal yolla, 8 (% 10)’i evde ve 72 (% 90)’si ise hastanede doğmuştu. Hastalarımızın % 31.25’inde zor doğum, mekonyumlu doğum, müdahaleli doğum gibi doğuma ait nedenler, % 66.25’inde preeklampsi veya eklampsi, diabet gibi gebeliğe ait nedenler saptandı. Hipoksik iskemik ensefalopati Sarnat&Sarnat’a göre 33 hasta (41.25) Evre 1, 20 hasta (% 25) Evre 2, 27 hasta ise (% 33.75) Evre 3 olarak değerlendirildi. Hastaların % 33.75’inde konvulziyon gözlendi. Hastanede kalım süresi yaşayanlarda ortalama 10.6±7.7 gün ve ölenlerde ise 4.2±3.4 gün idi. Santral sinir sistemi dışındaki organ tutulumları içinde en çok etkilenen organ karaciğer ve böbrek idi ve mortalite oranı % 30 olarak saptandı. Perinatal asfiksi neonatal mortalitenin halen en önemli nedenlerinden biri olarak devam etmektedir. Özellikle sosyo-kültürel ve eğitim düzeyinin düşük olduğu bölgelerde hipoksik iskemik ensefalopati mortalite ve morbidite açısından önemli bir sağlık sorunu olarak gözlenmektedir.Öğe Horseshoe lung associated with rare bilateral variant of scimitar syndrome: demonstration by 64-slice MDCT angiography(Springer, 2008) Akay, Hatice Ozturkmen; Kervancioglu, Mehmet; Nazaroglu, Hasan; Katar, Selahattin; Ozmen, Cihan Akgul; Kilinc, Ilhan; Senturk, SenemScimitar syndrome with bilateral abnormal venous drainage and horseshoe lung is extremely rare. These rare complex anomalies were diagnosed in a 5-year-old boy by 64-slice multidetector CT (MDCT). This technique provides high-quality visualization of vascular, bronchial and parenchymal structures in a single session, such that no further invasive techniques are required. One obvious disadvantage of MDCT is the radiation exposure, especially in paediatric patients. The use of a single phase of contrast material administration reduces radiation exposure. The workstation platforms of MDCT systems allow multiplanar 2-D and 3-D postprocessing. As a result, various complex pathologies, such as that discussed here, can be diagnosed following a single imaging session with a certain precision.Öğe İatrojenik subklinik D hipervitaminozu: Olgu sunumu(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2009) Taşkesen, Mustafa; Gümüş, Serhat; Katar, SelahattinÇocukluk çağında fi zik muayene ve laboratuar yöntemleri ile netleştirilmeden yüksek doz D vitamini kullanılması önemli yan etkilere yol açabilmektedir. Bu olgu sunumunda dört ay içinde gelişme geriliği nedeni ile beş kez D vitamini ampul (300.000 U) verilen 13 aylık kız çocuğunun klinik ve laboratuar bulguları değerlendirilmiştir. İatrojenik subklinik D hipervitaminozu tanısı öykü, laboratuar ve radyolojik bulgularla konuldu. Tetkiklerinde hiperkalsemi, parathormon düşüklüğü, 25(OH) D vitamin düzeyinin yüksekliği, hiperkalsiüri ve meduller nefrokalsinozis saptandı. Bu olgu sunumunda yanlış ve gereksiz yüksek doz D vitamini kullanımı ve komplikasyonlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Öğe An Important Cause of Hyperbilirubinemia in a Newborn: Adrenal Hematoma(Galenos Yayincilik, 2015) Katar, Selahattin; Taskesen, Mustafa; Ozturkmen, Hatice AkayAim: In the present study, our aim was to investigate demographical, clinical characteristics and outcomes of management in seven patients with hyperbilirubinemia and adrenal hemorrhage detected in abdominal ultrasonography admitted with the complaint of icterus. Materials and Methods: In this retrospective study, we reviewed the medical records of seven patients with adrenal al hematoma diagnosed with abdominal ultrasonography. Physical examination findings, blood group types, direct Coombs test, total blood count, biochemical parameter, T4, TSH, G-6PD, CRP, total urine examination, PT, aPTT, treatment and duration of follow-up and abdominal ultrasonography findings were evaluated. Results: The presenting complaint was icterus. Two patients were females and five were males. All of the patients were born via vaginal delivery. One patient was born at home, six were born in hospital. On admission, physical examination findings revealed icterus in all cases, and there was abdominal mass in four of them. In the etiology of hyperbilirubinemia, blood group incompatibility (ABO, Rh or subgroup), hemolysis was not detected. All cases were diagnosed with adrenal hemorrhage. Adrenal hemorrhage was rightsided in 6 newborns, bilateral in 1. Adrenal insufficiency was not observed. Exchange transfusion was performed to 3 patients, and phototherapy was administered to 5. Resolution of adrenal hemorrhage was observed in ultrasonographic follow-up. Conclusion: In cases of hyperbilirubinemia of unknown etiology, adrenal hemorrhage must be kept in mind. Adrenal hematoma should also be considered in the differential diagnosis of hyperbilirubinemia. We recommend abdominal ultrasonography for further evaluation.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »