Yazar "Kanay, Zeki" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Diyarbakır Bölgesi Akkaraman koyunlarında kan serumunda Cu, Zn, Se ve yünde Cu, Zn düzeylerinin araştırılması(2001) Kanay, Zeki; Denli, Orhan; Kurt, Doğan; Güzel, Cihat; Ceylan, Kader[Abstract Not Available]Öğe Diyarbakır Surlarında ve Ulu Camii'de bulunan geyik figürleri üzerine(2017) Kanay, Zeki; Oruç, Şefika Ergin; Arslan, RabihaKadim bir Mezopotamya şehri olan Diyarbakır'da, etkileyici uzunluktaki 2000 yıllık şehir surları ve daha birçok tarihî yapı adeta bir kitabeler, semboller ve figürler müzesi oluşturmaktadır. Farklı medeniyetlere ait olan bu eserler hakkında pek çok araştırma yapılmış ve konuyla ilgili kitaplar yazılmış olmasına rağmen, bazı temel bilgilerde dahi görüş birliği sağlanamamıştır. Kale duvarlarında ve tarihî mekânlarda çok sayıda ve farklı özelliklerde hayvan figürleri bulunmaktadır. Bunlar arasından geyik figürleri ya da "geyik" olarak tanımlanmış olan bazı figürler bu çalışmada ele alınmıştır. Diyarbakır surlarının çeşitli yerlerinde ve Ulu Cami'de bulunan bu figürlerden bazıları, detaylı çalışmalarda dahi yanlış şekilde tanımlanmış olma olasılığı vardır. Örneğin dağ keçisi, geyik; Geyik ise gergedan olarak adlandırıldığını düşünmekteyiz. Yöredeki arkeolojik alanlarda rastlanan geyik ile ilgili çeşitli bulgular da değerlendirilmiştir. Diyarbakır tarihî mekânlarındaki hayvan figürlerine ilişkin bir envanter çalışması henüz yapılmamıştır. Bu çalışmada, hayvan figürleri ile ilgili, yapılan tespitleri tablolaştırılmış ve tespit dilen olası tanımlama farklılıkları karşılaştırılmıştır. Olası, hatalı tanımlama sebepleri üzerinde durulmuştur. Bundan sonra yapılacak benzeri çalışmalara da katkı sağalmak amaçlanmıştır.Öğe Diyarbakır Surlarında ve Ulu Camii’de bulunan geyik figürleri üzerine(Dicle Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, 2017) Kanay, Zeki; Arslan, Rabia; Ergin Oruç, ŞefikaKadim bir Mezopotamya şehri olan Diyarbakır’da, etkileyici uzunluktaki 2000 yıllık şehir surları ve daha birçok tarihî yapı adeta bir kitabeler, semboller ve figürler müzesi oluşturmaktadır. Farklı medeniyetlere ait olan bu eserler hakkında pek çok araştırma yapılmış ve konuyla ilgili kitaplar yazılmış olmasına rağmen, bazı temel bilgilerde dahi görüş birliği sağlanamamıştır. Kale duvarlarında ve tarihî mekânlarda çok sayıda ve farklı özelliklerde hayvan figürleri bulunmaktadır. Bunlar arasından geyik figürleri ya da “geyik” olarak tanımlanmış olan bazı figürler bu çalışmada ele alınmıştır. Diyarbakır surlarının çeşitli yerlerinde ve Ulu Cami’de bulunan bu figürlerden bazıları, detaylı çalışmalarda dahi yanlış şekilde tanımlanmış olma olasılığı vardır. Örneğin dağ keçisi, geyik; Geyik ise gergedan olarak adlandırıldığını düşünmekteyiz. Yöredeki arkeolojik alanlarda rastlanan geyik ile ilgili çeşitli bulgular da değerlendirilmiştir. Diyarbakır tarihî mekânlarındaki hayvan figürlerine ilişkin bir envanter çalışması henüz yapılmamıştır. Bu çalışmada, hayvan figürleri ile ilgili, yapılan tespitleri tablolaştırılmış ve tespit dilen olası tanımlama farklılıkları karşılaştırılmıştır. Olası, hatalı tanımlama sebepleri üzerinde durulmuştur. Bundan sonra yapılacak benzeri çalışmalara da katkı sağalmak amaçlanmıştır.Öğe Doğal fasciola hepatica enfestasyonunun kuzularda karaciğer ve böbrek demir bakır ve çinko düzeylerine etkisi(Dicle Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 1999) Kanay, Zeki; Güzel, CihatFasciola hepatica evcil hayvanlarda yüksek morbidite ile seyreden büyük ekonomik kayıplara yol açan helmintik bir hastalıktır. Bu çalışmada, fascioliasis enfestayonunda doku mineral maddelerinde hastalığa bağlı olası değişmeleri incelemeyi amaçladık. Bu değişimin derecesini anlayabilmek için Diyarbakır İli Et Balık Kurumu mezbahanesinde kesilen ve makroskopik olarak tanı konulan doğal fasciola hepatica ile enfeste (n=20) ve non-enfeste (n=20) 40 Akkaraman kuzulardan karaciğer ve böbrek dokuları alındı. Alınan doku örneklerinde, Atomik Absorbsiyon Spektrometresinde demir, bakır ve çinko elementlerinin ug/g/ yaş ağırlık biriminde konsantrasyonları ölçüldü. Gruplar arasında karaciğer bakır konsantrasyonu bakımından fark tespit edilmedi (p>0.05). Enfeste gruptaki Fe ve Zn konsantrasyonlarında kontrol grubuna göre önemli düşme görüldü, sırasıyla; (p<0.05, p<0.001). Böbrek dokusunda yapılan ölçümler sonucu, deney ve kontrol grupları arasında bakır demir ve çinko konsantrasyonları bakımından anlamlı fark bulunmadı (p>0.05). Sonuç olarak fasciola hepatica enftasyonundan ileri gelecek patogenezi ve ekonomik kayıpları azaltabilmek için tedaviye ilave olarak dışarıdan Fe ve Zn ilavesine gerek olduğunu söyleyebiliz.Öğe The effect of ethanol extract of Hypericum lysimachioides on lipid profile in hypercholesterolemic rabbits and its in vitro antioxidant activity(Elsevier Ireland Ltd, 2007) Hakimoglu, Fidan; Kizil, Goksel; Kanay, Zeki; Kizil, Murat; Isi, HilmiHypercholesterolemia, high cholesterol diet and oxidative stress increase serum total cholesterol and LDL cholesterol levels resulting in increased risk for development of atherosclerosis. Antioxidants play an important role in inhibiting and scavenging radicals, thus providing protection to humans against infectious and degenerative diseases. Literature shows that the antioxidant activity is high in medicinal plants. Realizing the fact that, this study was carried out to determine the effect of ethanol extract of Hypericum lysimachioides Boiss var lysimachioides (Guttifera) on serum lipid levels and serum lipid peroxidation in hypercholesterolemic rabbits. The rabbits were divided into four groups and these groups were fed with diets containing standard laboratory diet (Group 1), standard laboratory diet and ethanol extracts of H. lysimachioides (HL) (50 mg/kg body weight) (Group 11), standard laboratory diet, ethanol extracts of HL (50 mg/kg body weight) and cholesterol (100 mg/kg body weight) (Group 111), and finally standard laboratory diet and cholesterol (100 mg/kg body weight) (Group IV), for 5 weeks. Feeding cholesterol increased serum cholesterol and LDL cholesterol levels significantly in Group IV as compared to the other groups. Ethanol extract of HL with high cholesterol diet significantly lowered LDL cholesterol and total cholesterol levels in the rabbits of Group III as compared to the Group IV. The level of serum triacylglycerol was found to be similar to all comparison groups. HDL cholesterol levels were also increased significantly in Groups 11 and III as compared to Group IV. Statistically significant difference was found in Group IV as compared to all other groups. The ethanol extract of HL with high cholesterol diet significantly lowered the serum MDA levels in the rabbits of Group III compared to the Group IV. The histopathological findings confirmed that the ethanol extract of HL restrained the progression of the hydropic degeneration and fatty changes in the liver and some atherosclerotic lesions in the aorta. The in vitro antioxidant activities of ethanol extract of HL was also evaluated. The free radical-scavenging properties of HL (IC50 = 28 mu g/ml) were studied using 1,1-diphenyl-2-picrylhydrazyi (DPPH) assay system. Since plant phenolic compound is one of the phytochemicals possessing radical scavenging activity, the amount of total phenolic compound was also determined in ethanol extract of HL and total phenolic content of one-milligram HL ethanol extract was equivalent to 307 mu g of gallic acid. Total antioxidant activity of ethanol extract of HL was tested by using ferric thiocyanate (FTC) and thiobarbituric acid (TBA) methods. Antioxidative activities of ethanol extract of HL was found to be comparable with Vitamin E. In conclusion, the use of this extract could be useful in the management of cardiovascular disease in which atherosclerosis is important. (c) 2006 Elsevier Ireland Ltd. All rights reserved.Öğe Effect of ovariectomy and female sex hormones administration upon gastric ulceration induced by cold and immobility restraint stress(Saudi Med J, 2007) Kurt, Dogan; Saruhan, Berna G.; Kanay, Zeki; Yokus, Beran; Kanay, Berna E.; Unver, Ozkan; Hatipoglu, SavasObjective: To investigate the protective effects of estrogen and progesterone administrations on gastric mucosal barrier of rats applied ovariectomy, cold and immobility stress. Methods: Seventy female Wistar rats, obtained from Medical Science Application and Research Center, Dicle University, Turkey on the year 2004, were divided into 10 separate groups (n=7). Nothing was applied to the animals of Group 1 (control); bilateral ovariectomy was performed on the animals of the Groups 2, 4, 5, 6, 7, 8, 9, and 10. Groups 5 and 6 was applied 5 mg/kg 17beta-estradiol and groups 7 and 8 was applied 10 mg/kg progesterone for 7 days. The animals in the Groups 9 and 10 were applied 2.5 mg/kg 17beta-estradiol and 5 mg/g progesterone during 7 days. The animals in the groups 3, 4, 6, 8 and 1 were exposed to cold and immobility stress for 4 hours at 4 degrees C. Results: The levels of mucus and phospholipids were decreased in the rats applied ovariectomy and stress as compared to the control groups (p<0.001). The increase determined the mucus and phospholipids levels in estrogen and progesterone administered rats as compared to stress applied group (p<0.001). While the cold and immobility stress causes important damages in gastric mucosa, estrogen and progesterone administrations has protective effects in ovariectomized rats. Conclusion: The estrogen and progesterone administration prevents the stress that caused decrease in the levels of mucus and phospholipids, thus females are more resistant to gastric ulcer rather than males due to their sex hormones.Öğe The effects of allopurinol on stomach mucosal barrier of rats subjected to ischemia-reperfusion(2000) Kurt, Doğan; Güzel, Cihat; Kanay, Zeki; Ceylan, Kader; Önen, AbdurrahmanThe present experimental study was carried out on rats subjected to ischemia and reperfusion. The effects of allopurinol on mucus, an important component of the stomach mucosal barrier, were investigated. Twenty-one Swiss Albino rats, each weighing 200-250 g, were used. On the control group, no treatment was performed, while the sham operation group was subjected to 30 minutes of ischemia and 20 minutes of reperfusion. Then, stomachs were examined for ulcerative lesions, and ulcer scores were recorded. Mucus content was determined by the Corne method. In the sham group, the mucus decreased to a significant extent (p<0.01). It was observed that allopurinol prevented stomach lesions (p<0.01). Also, allopurinol prevented mucus reduction in rats subjected to ischemia and reperfusion (p<0.01). The results indicate that allopurinol is effective on stomach mucosal barrier parameters and in preventing stomach lesions caused by ischemia and reperfusion.Öğe The effects of vitamin E on gastric ulcers and gastric mucosal barrier in stress induced rats(1998) Kurt, Doğan; Canoruç, Fikri; Denli, Orhan; Kanay, Zeki; Şermet, Abdurrahman; Güzel, CihatEffects of vitamin E on gastric ulcers gastric mucosal barrier were investigated in cold + restraint stress (CRS) induced rats. In this study 21 males two month old Swiss Albino Rats were used. Stress treated rats significantly decreased mucus and phospholipid content of gastric mucosa (p<0.01,P<O.Ol). Vitamin E was administered orally in the dose of 100 mg/kg body weight thirty min. before stress. Vitamin E reduced significantly gastric ulceration (p<0.01). Moreover, it significanly protected mucus secretion and phospholipid content of gastric mucosa in rats (p<0.01, p<0.01, respectively). These results indicate that extrinsic application of vitamin E may strengthen gastric mucosal barrier in rats.Öğe Fasciola hepatica invazyonunun karaciğer ve böbrek demir, bakır ve çinko düzeyleri üzerine etkisi(2001) Kurt, Doğan; Güzel, Cihat; Denli, Orhan; Elitok, Bülent; Kanay, ZekiFasciola hepatica evcil ve yabani ruminantlarda özellikle karaciğer ve safra yollarında bozukluklara ve büyük ekonomik kayıplara neden olan bir trematoddur. Karaciğer, demir (Fe), bakır (Cu) ve çinko (Zn) metabolizmasında çok önemli role sahip olduğundan, fascioliasis'in seyri sırasında anılan maddelerin metabolizmasında aksamaların olması kaçınılmazdır. Bu çalışmanın materyalini, Diyarbakır İli Et Balık Kurumu Mezbahanesi'nde kesilen ve makroskopik olarak fascioliasis tanısı konulan 20 adet hastalıklı ve 20 adet sağlıklı (kontrol grubu) olmak üzere 40 Akkaraman kuzu oluşturmuştur. Kontrol ve hastalık grubunu oluşturan kuzulardan yöntemine uygun olarak karaciğer ve böbrek dokuları alındı. Alınan dokularda, demir, bakır ve çinko elementlerinin, Atomik Absorbsiyon Spektrofotmetresi ile _g/g/ yaş ağırlık olarak düzeyleri ölçüldü. Karaciğer bakır konsantrasyonu açısından; kontrol (42.473 mg/g) ve hastalık grubu ortalamaları (41.514 mg/g) arasında önemli farklar (p>0.05) saptanmadı. Hastalık grubundaki Fe ve Zn konsantrasyonları ortalamaları ise; (sırasıyla; 23.674 ve 15.569 mg/g) kontrol grubu ortalamalarından (sırasıyla; 31.785 ve 22.730 mg/g) önemli derecede (sırasıyla p<0.05, p<0.001) düşük bulundu. Böbrek dokusunda yapılan ölçümler sonucu, kontrol ve hastalık grupları arasında bakır demir ve çinko konsantrasyonları açısından istatistiki olarak önemli farklılıklar (p>0.05) saptanmadı. Bu çalışmanın sonucunda; Fasciola hepatica invazyonuna maruz kalan kuzuların karaciğer Cu düzeyinde istatistiki açıdan dikkate değer farklılıklar gözlenmemesine rağmen, Fe ve Zn düzeylerinde önemli azalmaların şekillendiği, buna karşın böbrek Cu, Fe ve Zn konsantrasyonlarında istatistiki olarak önemli farklılıkların oluşmadığı saptandı.Öğe L-arginin ve pentoksifilinin mide iskemi-reperfüzyonu uygulanan sıçanlarda mukoza engeli üzerindeki koruyucu etkileri(2003) Önen, Abdurrahman; Kurt, Doğan; Kanay, ZekiAmaç: Dışarıdan verilen L-Arginin (L-Arg) ve pentoksifiIin (PtX)'in sıçanlarda mideye uygulanan iskemi-reperfüzyon (İR) işleminde mukoza engeli üzerine etkilerini araştırmak. Yöntem: Çalışmada, 28 adet erişkin Wistar Albino cinsi erkek sıçan kullanıldı. Dört kümeye ayrılan sıçanlara ketamin hidroklorid ile anestezi uygulandı. Kontrol kümesine (n=7) sadece laparotomi uygulanırken diğer üç kümedeki sıçanlarda laparotomi sırasında çöliyak artere klemp uygulanarak 30 dk iskemi ve sonrasında 60 dk reperfüzyon uygulandı. İR kümesine (n=7) herhangi bir ilaç verilmedi. Ptx+İR kümesine (n=7) reperfüzyondan önce 50 mg/kg pentoksifilin uygulandı. L-Arg+İR kümesine (n=7) yine repeıfüzyondan hemen önce 3 mg/kg/dk L-Arg verildi. Fizyopatolojik değerlendirmede; mukus miktarı Corne, fosfolipid miktarı Baur ve ülser indeksi makroskobik peteşiyal sayım yöntemi ile belirlendi. Bulgular: İR kümesinde mukus ve fosfolipid miktarı kontrol kümesine göre anlamlı düzeyde daha düşük bulundu (p0.05). L-Arg+İR Kümesinde fosfolipid miktarı Ptx+IR kümesine göre anlamlı derecede daha yüksek iken (p<0.01), mukus miktarı açısından hu iki küme arasında anlamlı fark bulunamadı (p>0.05). Ülser indeksi, IR kümesinde Ptx+İR ve L-Arg+IR kümelerinden anlamlı olarak daha yüksekti (p<0.05,pÖğe Octreotide' nin stres uygulanan sıçanlarda mide lezyonları ve mide mukozal bariyeri üzerindeki etkileri(1999) Canoruç, Fikri; Kanay, Zeki; Önen, Abdurrahman; Denli, Orhan; Kurt, Doğu; Güzel, CihatSoğuk + immobilizasyon stresi uygulanan sıçanlarda somatostatin analoğu sandostatinin mide lezyonları ve mide mukozal bariyeri üzerine etkilerini araştırmak amacı ile yapılan bu çalışmada 21 adet 150-200 gr ağırlığında Swiss Albino sıçan kullanıldı. Hayvanlara 24 saat açlıktan sonra 1.grub (n=7) stres uygulanmayan kontrol grubu olarak alındı. 2. gruba (n=7) soğuk + hareketsizlik stresi uygulandı. 3. gruba (n=7) stresten bir saat önce 100 µg/kg sandostatin (sandoz) subkutan olarak uygulandı. Daha sonra mideleri ülseratif lezyon yönünden incelenerek ülser indexi saptandı. Mide mukozal bariyeri komponentlerinden olan mukus ve fosfolipid miktarları Corne ve Baur metodu ile tespit edildi. Stres uygulanan ratlarda mide mukozal bariyerinin önemli komponenentlerinden olan mukus ve fosfolipid düzeyleri önemli bir şekilde azaldı (p<0.05, p<0.05). Sandostatinin mide lezyonlarını önlediği görüldü (p<0.01). Ayrıca sandostatin uygulanan sıçanlarda mukus ve fosfolipid miktarlarının stres uygulanan kontrol grubuna göre artmış olduğu saptandı (sırasıyla, p<0.05, p<0.005). Bulgularımıza göre stresin neden olduğu akut hemorajik mide lezyonlarının önlenmesinde ve mide mukozal bariyer parametleri üzerinde sandostatinin etkin olduğunu göstermektedir.Öğe Protective effect of Okuzgozu (Vitis vinifera L. cv.) grape juice against carbon tetrachloride induced oxidative stress in rats(Royal Soc Chemistry, 2012) Pirinccioglu, Mihdiye; Kizil, Goksel; Kizil, Murat; Ozdemir, Gultekin; Kanay, Zeki; Ketani, M. AydinThe consumption of fruits plays an important role as a health protecting factor. Grapes (Vitis vinifera L.) are believed to have health benefits due to their antioxidant activity. Okuzgozu is the largest among the grape varieties grown in Turkey. Carbon tetrachloride (CCl4) causes free radical generation in many tissues such as the liver, kidney, heart, lung, testis, brain and blood. Ursodeoxycholic acid (UDCA) is the only drug to treat primary biliary cirrhosis, but the effects remain controversial. The aim of the present study is to investigate the protective effect of Okuzgozu grape juice or UDCA against tissue damage induced by CCl4 in rats. The amount of total phenolics and flavonoids were found to be 1208.00 +/- 43.00 mu g ml(-1) as the gallic acid equivalent and 5.2 +/- 0.19 mu g ml(-1) as the quercitin equivalent in Okuzgozu grape juice, respectively. In vivo administration of CCl4 caused a significant increase of various biochemical parameters such as alanine amino transferase (ALT), aspartate amino transferase (AST), total bilirubin (TB) and a decrease in albumin (ALB) levels in serum or an increase in malondialdehyde (MDA) levels in the tissues when compared to a control. Administration of CCl4 along with Okuzgozu grape juice or ursodeoxycolic acid (UDCA) significantly reduces these changes. Histopathalogical studies also support the protective effect of the extract. This study demonstrates the protective activity of Okuzgozu grape juice and thus scientifically supports the usage of this fruit in various traditional medicines for the treatment of tissue disorders. The effect of Okuzgozu grape juice was comparable with that of UDCA.Öğe The protective effect of vitamins E and C on the gastric mucosal barrier in rats irradiated with x-rays(1999) Kurt, Doğan; Kanay, Zeki; Sert, Cemil; Güzel, CihatThe protective effect of vitamins E and C on the gastric mucosal barrier in rats irradiated with X-rays was investigated. Thirty-two male Wistar Albino rats were used. The animals were divided into four groups and arranged of follows: the first group (n=8) was the sham group; the second group (n=8) was the control group which was irradiated with X-rays, the third group (n=8) to which vitamin C was administered and the fourth group (n=8) to which vitamin E was given. The animals in the groups except the sham group wereirradiated with 8.9 Gy X-rays. Twenty-four hours later, the animals were sacrificed by cervical disloca-tion. The stomach was removed and opened along the greater curvature. The amounts of mucus and phospholipid, which are the com-ponents of gastric mucosal barrier, were determined by Corne and Baur's method. The amounts in irriadiated rats were found to be lower relative to those in the rats which were not irradiated (p<0.001, p<0.001, respectively). The amounts were observed to be higher in the vitamin C administered group compared with the irradiated control group (p<0.001, 0<0.05, respectively). In the group to which vitamin E was given, the amounts were also found to be higher relative to those in the control group (p<0.001, p<0.05 respectively). The results indicate that vitamins E and C protect the gastric mucosal barrier against X-rays.Öğe The protective role of pomegranate juice against carbon tetrachloride-induced oxidative stress in rats(Sage Publications Inc, 2014) Pirinccioglu, Mihdiye; Kizil, Goksel; Kizil, Murat; Kanay, Zeki; Ketani, AydinMost pomegranate (Punica granatum Linn., Punicaceae) fruit parts are known to possess enormous antioxidant activity. The present study was carried out to determine the phenolic and flavonoid contents of Derik pomegranate juice and determine its effect against carbon tetrachloride (CCl4)-induced toxicity in rats. Animals were divided into four groups (n=6): group I: control, group II: CCl4 (1ml/kg), group III: CCl4+pomegranate juice and group IV: CCl4+ursodeoxycholic acid (UDCA). Treatment duration was 4weeks, and the dose of CCl4 was administered once a week to groups II, III and IV during the experimental period. CCl4-treated rats caused a significant increase in serum enzyme levels, such as aspartate aminotransferase, alanine aminotransferase and total bilirubin, and decrease in albumin, when compared with control. Administration of CCl4 along with pomegranate juice or UDCA significantly reduces these changes. Analysis of lipid peroxide (LPO) levels by thiobarbutiric acid reaction showed a significant increase in liver, kidney and brain tissues of CCl4-treated rats. However, both pomegranate juice and UDCA prevented the increase in LPO level. Histopathological reports also revealed that there is a regenerative activity in the liver and kidney cells. Derik pomegranate juice showed to be hepatoprotective against CCl4-induced hepatic injury. In conclusion, present study reveals a biological evidence that supports the use of pomegranate juice in the treatment of chemical-induced hepatotoxicity.Öğe Stres uygulanan ratlarda eksojen glutatyon uygulamasının mide mukozal bariyeri üzerindeki etkileri(1998) Kanay, Zeki; Kurt, Doğan; Güzel, Cihat; Mete, Nuriye; Sert, Cemil; Işık, Fatma BirgülGlutatyonun (GSH), soğuk +immobilizasyon uygulanmış sıçanlarda mide mukozal bariyeri üzerine etkileri araştırılmıştır. Bu çalışmada 21 adet 150-200 g ağırlığında Swiss Albino sıçan kullanıldı. Deney grubuna 300 mg/kg GSH, kontrol grubuna ise serum fizyolojik oral yolla verildi. Daha sonra mide mukozal bariyeri komponentlerinden olan müküs ve fosfolipid miktarları Corne ve Baur metodu ile saptandı. Stres uygulanan ratlarda mide mukozal bariyerinin önemli komponentlerinden olan müküs ve fosfolipid düzeyleri önemli bir şekilde azaldı (p<0.05). Glutatyon uygulanan sıçanlarda müküs ve fosfolipid miktarlarının kontrol grubuna göre artmış olduğu tespit edildi (p<0.01, p<0.05). Bulgularımıza göre stresin mide mukozal bariyeri üzerinde meydana getirdiği hasarı önlemede redükte GSH etkin olduğunu göstermektedirÖğe A vitamininin stres uygulanan sıçanlarda mide mukozal bariyeri üzerine etkileri(1998) Güzel, Cihat; Denli, Orhan; Kanay, Zeki; Önen, Abdurrahman; Kurt, Doğan; Ceylan, KaderSoğuk ve immobilizasyon stresi uygulanan sıçanlarda A vitamininin mide mukozal bariyeri üzerine etkilerini araştırmak amacıyla yapılan çalışmada 21 adet Swiss Albino sıçan kullanıldı. Hayvanlar 24 saat aç bırakıldıktan sonra deney ve kontrol grubuna ayrıldı. Deney grubuna 10 gün süreyle 20 mg/kg A vitamini, kontrol grubuna ise aynı oranda serum fizyolojik oral yolla verildi. Onuncu gün sonunda her iki gruptaki hayvanlara 3 saat süreyle +4'C'de soğuk ve immobilizasyon stresi uygulandı. Daha sonra mide mukozal bariyeri komponentlerinden olan mukus ve fosfolipid miktarları Corne ve Baur metodlanna göre tespit edildi. Stres uygulanan ratlarda mukus ve fosfolipid düzeyleri önemli bir şekilde azaldı (p<0.05). A vitamini uygulanan sıçanlarda mukus ve fosfolipid miktarlarının kontrol grubuna göre artmış olduğu tespit edildi (p<0.01, p<0.05). Sonuçlarımız A vitamininin stresin, mide mukozal bariyerinde oluşturduğu hasarı azaltmada etkin olduğunu göstermektedir.