Yazar "Kamaşak, Kağan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Acute monoplegia associated with non-traumatic intradural cervical disc herniation: A case report(2014) Başarslan, S Kağan; Gocmez, Cüneyt; Kamaşak, Kağan; Doğu, Yurdaer; Menkü, AhmetDura içi disk herniasyonu nadir olarak bildirilmiştir ve intervertebral disk herniasyonlarının özel bir tipidir. En çok lomber bölgede görülür ve servikal ve torakal bölgede nadirdir. Travma olmaksızın servikal dura içi disk herniasyonu oldukça nadir görülüp, İngilizce literatürde 17 olgu bildirilmiştir ve Brown-Sequard sendromu, transvers myelopati ve radikülopati şeklinde kendini gösterebilir. Biz alt ekstremitede sadece monoplejiye neden olan nadir bir servikal intradural disk hernisi olgusunu sunduk. Bilgimize göre bu literatürde tanımlanan ilk olgudur. Olguya anterior yaklaşımla mikrodisektomi sonrası servikal kafes uygulaması yapıldı.Öğe Acute monoplegia associated with non-traumatic intradural cervical disc herniation: A case report(2014) Menkü, Ahmet; Gocmez, Cüneyt; Kamaşak, Kağan; Doğu, Yurdaer; Başarslan, S. KağanDura içi disk herniasyonu nadir olarak bildirilmiştir ve intervertebral disk herniasyonlarının özel bir tipidir. En çok lomber bölgede görülür ve servikal ve torakal bölgede nadirdir. Travma olmaksızın servikal dura içi disk herniasyonu oldukça nadir görülüp, İngilizce literatürde 17 olgu bildirilmiştir ve Brown-Sequard sendromu, transvers myelopati ve radikülopati şeklinde kendini gösterebilir. Biz alt ekstremitede sadece monoplejiye neden olan nadir bir servikal intradural disk hernisi olgusunu sunduk. Bilgimize göre bu literatürde tanımlanan ilk olgudur. Olguya anterior yaklaşımla mikrodisektomi sonrası servikal kafes uygulaması yapıldı.Ahahtar kelimeler: Servikal disk hernisi, intradural, monopleji.Öğe ANALYSIS OF FACTOR V AND MTHFR GENES AS RISK FACTORS CONSTITUTING SUSCEPTIBILITY TO NEURAL TUBE DEFECTS: A CASE-CONTROL STUDY FROM TURKEY(2020) Yıldırım, İbrahim Halil; Yeğin, Zeynep; Kamaşak, KağanObjective: This study targeted to bring a molecular perspective to occult neural tube defects and thus develop future preventive personalized medicine strategies. The roles of three genetic variations namely Factor V Leiden (FVL) (rs6025), MTHFR A1298C (rs1801131), and MTHFR C677T (rs1801133) were investigated in a Turkish cohort including both the mothers and children to better analyze the potential inherited effects of these variations. Material and Methods: Children affected with neural tube defects (NTDs) and control children without NTDs were included in the study together with their mothers. DNA extractions were performed from collected blood samples with standard salting-out procedure. Isolated DNAs were genotyped with Polymerase Chain Reaction-Restriction Fragment Length Polymorphism (PCR-RFLP) method. Results: In terms of Factor V Leiden (FVL) (rs6025) in NTD risk, there was no statistically important association between mothers with NTDs-affected children and control group mothers (p=0.639). However, a statistically significant association was observed when NTDs-affected children were compared with the ones not affected (p=0.0144). There was a statistically important association of MTHFR A1298C (rs1801131) both in mothers comparisons and comparison between NTDs-affected children and not-affected children (respectively, p=0.005; 0.008). MTHFR C677T (rs1801133) genotypes and/or alleles did not act as risk factors for NTD development neither in mothers nor in children in this study (p?0.05). Conclusion: Our study indicates FVL mutation as an increased risk factor for NTD development, independently from the genotypes of mothers. MTHFR A1298C (rs1801131) homozygous AA genotype and A allele elevated the risk of NTD development both in mothers and children referring to the inherited role of this variation in Turkish population. However, MTHFR C677T (rs1801133) variation can not be considered as a risk factor in NTD development in our population.Öğe Assessment of cases with intracranial hydatid cyst: A 23-year experience(Ege Nöroloji Derneği, 2014) Turan, Yahya; Yılmaz, Tevfik; Göçmez, Cüneyt; Kamaşak, Kağan; Kemaloğlu, Serdar; Tekin, Recep; Hattapoğlu, Salih; Bozkaya, Halil; Çalışkan, Alper; Ceviz, AdnanObjective: Brain is involved in 1-2% of hydatid cyst infections. A cranial location is rare. In this study, we aimed to assess clinical findings, radiological investigations, and treatment modalities of cases with intracranial hydatid cyst. Materials and Method: The present study included 26 patients operated for cerebral hydatid cyst disease between January 1990 and October 2012. Results: Seventeen patients were male and 9 were female. The mean age of the study population was 20.3 years (range 7-50 years). Headache and nausea were the most common clinical symptoms. The lesions were demonstrated by computed tomography (CT) and magnetic resonance imaging (MRI) as large, smooth, thin walled, spherical-shaped, cystic homogenous lesions with the same density as cerebro spinal fluid, which showed no edema or contrast uptake. Two patients were complicated or infected cysts with perifocal edema and contrast uptake. In 20 patients, the cysts were removed completely with Dowlings technique, by rectifying cysts without rupturing. Eleven patients with ruptured cysts during operation, recurrent or systemic hydatid cyst were treated medically. Conclusion: Medical therapy appears effective in hydatid cyst disease. Cerebral hydatid cysts should be excised totally without rupturing them. Preoperative imaging techniques are central to surgical planning. Intracranial hydatid cyst should be remembered when CT or MRI shows a cystic lesion, especially in countries where hydatid cyst is endemic.Öğe Brain abcesses: Clinical analysis of twenty-five cases(Ege Üniversitesi, 2014) Yılmaz, Tevfik; Gül, Aylin; Turan, Yahya; Aydın, Pınar; Göçmez, Cüneyt; Kamaşak, Kağan; Hattapoğlu, Salih; Ceviz, AdnanObjective: The aim of this study is to determine the clinical, radiological, and surgical characteristics of brain abscesses and to share our experience in their management. Method: Medical records of 25 patients with brain abscess were retrospectively reviewed. The clinical picture, radiological examinations, treatment methods, and patient outcomes were analysed. Results: Of 25 patients included in our study, 16 (64%) were male and 9 (36%) were female. The age range was 2 months to 60 years, with a mean age of 12 years. Fifteen patients had a predisposing condition. The main source of the abscess was extension of an ear or nose infection to brain (n=9; 36%). In 10 (40%) patients the source could not be shown. Eighteen (72%) patients had a solitary abscess while 7 (28%) had multiple abscesses. No proliferation was observed in bacteriological cultures in 13 (52%) patients. No recurrences were seen in patients undergoing abscess excision with craniotomy. Conclusion: A brain abscess is a surgical emergency. Abcess excision with cranitomy is an effective treatment method in brain abcess cases. The most important sources of brain abcess were neigboring ear and nose infections. Diagnosis and treatment of these infections can prevent formation of brain abcess.Early diagnosis and treatment of cases with brain abscess can save patients from life-threatening complications of this disease.Öğe İdrar inkontinansı ile birlikte lomber intraspinal sinovyal kist: Olgu sunumu ve literatür incelemesi(2013) Yılmaz, Tevfik; Kamaşak, Kağan; Hattapoğlu, Salih; Ceviz, Adnan; Turan, Yahya; Gocmez, CüneytSinovyal kistler epidural kompresif sendromları olan olgu-larda nadiren görülmektedir. Radiküler semptomlarla diskhernilerini taklit edebilen intraspinal lezyonlardır. Yirmi se-kiz yaşında bayan hasta, altı aydır süren bel ağrısı, biraydır idrar kaçırma ve son iki haftadır giderek artan sağ bacak ağrısı ve uyuşma gibi radiküler şikayetlerle baş-vurdu. Fizik muayenesinde; gastrokinemius kasında güçkaybı (4/5), sağ L5,S1 hipoestezisi ve idrar inkontinansı tespit edildi. Manyetik rezonans görüntülemede, L5-S1 seviyesinde intraspinal kist görüldü. Olguya bilateral L5hemiparsiyel laminektomi, foraminotomi ve kist eksizyonuyapıldı. Hastanın özellikle idrar inkontinansı olmak üze- re postoperatif erken dönemde şikayetleri geriledi, bir yıl sonraki kontrol muayenesinde hiç bir şikayetinin olmadığı, motor ve duyu kaybının da tamamen düzeldiği gözlendi.Öğe Minimally invasive tethered cord release in children: A technical note(2014) Menkü, Ahmet; Gocmez, Cüneyt; Kamaşak, Kağan; Başarslan, S. KağanGergi omurilik serbestleştirilmesi pediatrik nöroşirurjide yaygın olarak yapılmaktadır. Günümüzde minimal invazif yöntemler gittikçe artan bir ilgi görmektedir. Cerrahi uygularken giriş yollarına en az hasar verilmesi ve normal dokunun azami korunması amaç olmuştur. Bizde günümüzde gergin omurilik sendromunun cerrahi tedavisinde uygulanan pek çok yöntemlerden farklı olarak olgudan hiçbir doku çıkartılmadan kordun serbestleştirilmesini sağlayan bir yöntemi tanıtmayı amaçladık. Bu yaklaşımın temel avantajı işlemin 2 cm kesi ile yapılması, ligamentum flavum ve lamina gibi kemik yapıların korunması ve buna bağlı gelişebilen skar dokusunun azalmasıdır.Teknik not: Olgu sitting-prone pozisyonda operasyon masasına alındı ve skopi ile L5-S1 mesafesi belirlendi. Orta hattın 0.5 cm lateralinden 2 cm vertikal kesi sonrasında cilt ve cilt altı dokular geçildi. L5 laminası rehberliğinde L5-S1 mesafesi ve mesafeyi örten ligamentum flavum ortaya kondu. Mikroskop çekildi ve Williams Ekartörü mesafeye yerleştirildi. Buraya kadarki işlemler disk cerrahisiyle aynıydı. Mikroskop altında flavum'a vertikal kesi yapılarak her iki dudağı sırtlarındaki dokuya basit sütür ile asılarak duranın rahat görünümü sağlandı. 0.5 cm'lik vertikal kesi ile tekal sak açıldı. Sinir oku yardımıyla filum bulunarak serbestleştirildi. Dura primer olarak mikro cerrahi enstrümanları ile dikildi ve üzerine flavum tekrar serildi.Öğe Önemli bir tetraparezi nedeni: Servikal spondilotik miyelopati(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Göçmez, Cüneyt; Kamaşak, KağanServikal spondilotik miyelopati (SSM) servikal omurlarda dejeneratif değişiklikler sonucunda gelişen spinal kanalda daralmaya bağlı nörolojik bir bozukluktur. Spondiloz, omurilik ve sinir köklerini, bir veya birden fazla segmentte etkileyerek miyelopati oluşturabilmektedir. Gelişmiş ülkelerde 55 yaş üzerindeki olgularda en sık rastlanan miyelopati nedenidir. Ayrıca hayatın orta ve ileri dönemlerinde en sık karşılaşılan kazanılmış spastik paraparezi nedenidir. Bu yazıda SSM’nin tanı ve alternatif tedavi yöntemleri tartışıldı.Öğe Therapeutic effects of thymoquinone in a model of neuropathic pain(Excerpta Medica Inc., 2014) Çelik, Feyzi; Göçmez, Cüneyt; Karaman, Haktan; Kamaşak, Kağan; Kaplan, İbrahim; Akıl, Eşref; Tüfek, Adnan; Güzel, Abdülmenap; Uzar, ErtuğrulBackground: The goal of our study was to determine the therapeutic effects of thymoquinone in a dose-dependent manner in a model of neuropathic pain following an experimentally applied spinal cord injury (SCI). Methods: Fifty female adult Wistar albino rats weighing between 220 and 260 g were included in the study and were divided into 5 groups as follows: Group S (sham), Group C (control), Group T100 (100 mg/kg thymoquinone), Group T200 (200 mg/kg thymoquinone), and Group T400 (400 mg/kg thymoquinone). To begin the experiment, SCI was applied to all groups (with the exception of the sham group) following a mechanical and heat-cold test. Two weeks later, the mechanical and heat-cold tests were repeated, and a single normal saline dose was given to the sham and control groups, whereas 3 varying doses of thymoquinone were given to the other groups. The mechanical and heat-cold tests were repeated at 30, 60, 120, and 180 minutes after receiving thymoquinone. Finally, the animals were put to death via the removal of intracardiac blood. The levels of nitric oxide, total oxidant status, total antioxidant status, paraoxonase, malondialdehyde, tumor necrosis factor-?, and interleukin-1? were determined in all of the blood samples. Results: The withdrawal threshold and withdrawal latency values recorded from the mechanical and heat-cold allodynia measurements for all 3 thymoquinone groups were higher than that of the control group at all time points (ie, 30, 60, 120, and 180 minutes). There were no differences in these results between the 3 thymoquinone groups. The paraoxonase and total antioxidant status serum levels of all 3 thymoquinone groups were higher than those of the control group, whereas total oxidant status, nitric oxide, malondialdehyde, interleuken-1?, and tumor necrosis factor-? levels were lower in the 3 thymoquinone groups than in the control group. Conclusions: Thymoquinone is beneficial for decreasing experimental neuropathic pain following SCI. However, increasing the dose does not change the effect.Öğe Yarık damak ve dudaklı çocuklar ve annlerinde HIF1A’nın iki polimorfizminin vaka kontrol çalışması(Fatih BAŞAK, 2020) Yıldırım, İbrahim; Koçak, Nadir; Kamaşak, KağanAmaç: Palatogenez, fetal yaşamın erken evrelerinde ortaya çıkan metabolik bir olaydır. Raporlar, hipoksinin damak oluşumunda ve yükselmesinde ve ayrıca dudakların füzyonunda kritik bir durum olduğunu göstermektedir. Çevresel faktörlerin yanı sıra, genetik faktörlerin hipokside önemli rol oynadığı bilinmektedir. Hücrelerin hipoksiye yol açan oksijen basıncındaki değişikliklere cevap verebilme yeteneği, hipoksi ile indüklenebilir faktörler (HIF'ler) olarak bilinen bir transkripsiyon faktörü ailesinin aktivasyonuna bağlıdır. Bu çalışma, yarık dudak/damaklı çocuklar ve bu çocukların annelerinde hipoksi ile indüklenebilir faktör 1, alfa alt birimi (HIF1A)'nin iki polimorfizminin dağılımını belirlemek için yapılmıştır. Yöntemler: HIF1A'nın (Pro582Ser ve Ala588Thr) iki polimorfik yapısı, çalışma grubu olan yarık dudak/damaklı çocuklar ve annelerinde ve kontrol grubu çocuklar ve annelerinde polimeraz zincir reaksiyonu fragment uzunluğu polimorfizmi (PCR-RFLP) yöntemi kullanılarak incelendi. DNA fragmentleri, kesim işleminden sonar agaroz jelde görüntülendi.Bulgular: Polimorfik yapılardan Ala588Thr karşılaştırmasında, yarık dudak/damaklı çocuklar ve anneler ile kontrol grubu çocuklar ve anneleri arasında fark gözlenmemiştir. Pro582Ser karşılaştırmasında ise; anne ve çocuk genotiplerinin kontrol gruplarıyla karşılaştırılmasında farklılıklar görülmüştür (P=0.034 ve P=0.023, sırasıyla). Alell karşılaştırmalarında, yarık dudak/damaklı çocukların anneleri ile kontrol grubu anneleri arasında fark gözlenmiştir (P=0.001). Çocuklardaki allel karşılaştırmalarında da, annelerdeki kadar yüksek olmasa da fark görülmüştür (P=0.026).Sonuç: HIF1A proteinindeki Prolin aminoasitlerinin değişimine neden polimorfizmler, HIF1A proteininin aktivitesini veya ömrünü etkiliyor ve yarık dudak/damak oluşunda rol alıyor olabilir.