Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Güloğlu, Cahfer" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 41
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    Acil servise başvuran asi olgularında mortalite üzerine etkili faktörler
    (2007) Güloğlu, Cahfer; Üstündağ, Mehmet; Orak, Murat; Sayhan, Mustafa Burak; Taş, Mahmut
    Giriş: Bu çalışmada, hastanemiz acil servisine "ası nedeniyle" başvuran hastalarda mortalite üzerine etkili faktörlerin araştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Acil servisimize Mart 2004 ile Ocak 2007 tarihleri arasında "ası" nedeniyle başvuruda bulu¬nan hastalar bilgisayar kayıtlarından tespit edilmiş ve bu hastaların dosyaları arşivimizden bulunarak geriye dönük olarak incelenmiştir. Dosyalardan olguların yaşı, cinsiyeti, medeni durumu, mesleği, olay yeri, başvuru zamanı, oluş nedeni (özkıyım ya da başkası tarafından), vital bulguları, telem izi varlığı, Glaskow Koma Skoru (GKS), Elektrokardiyografi, bilgisayarlı beyin ve boyun tomografisi bulguları, arter kan gazı (AKG), tam kan ve biyokimya değerleri ile ilgili veriler çalışma formlarına aktarılmış ve daha sonra da istatiksel olarak analiz edilmiştir/ Bulgular: Çalışmaya alınan 28 hastanın %50'si (n=14) erkek, %50'si (n=14) kadındı. Ası nedeniyle başvuran 28 has¬tanın 11'i (%39.2) hayatını kaybetti. Mortalite gelişimi ile hastanın yaşı ve cinsiyeti arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı (p>0.05). Geliş anındaki GKS puanının 8 ve altında olması (p=0.000), AKG tetkiklerinde asidoz varlığı (p=0.041), serum laktik asit düzeyinin 4 katından fazla artmış olması (p=0.000), hyoid kemik ve servikal ver¬tebra fraktürünün varlığı (p=0.016), serebral ödemin olması (p=0.018) mortaliteyi artıran faktörler olarak bulundu. Ters olarak başvuru anında normal sinüs ritmi olan hastalarda mortalite oranı düşük bulundu (p=0.002). Sonuç: Acil servise "ası nedeniyle" başvuran hastalardan GKS puanı 8 ve altında olanlar, ilk başvuruda asidozu ve normalin 4 katından fazla artmış laktik asit düzeyi olanlar, hyoid kemik ve servikal vertebra fraktürü olanlar, serebral ödemi olanlar kötü prognoz ve yüksek mortalite oranına sahiptir. Ters olarak başvuru anında normal sinüs ritmi bulu¬nan hastaların prognozu iyi ve mortalite oranları düşüktür.
  • [ X ]
    Öğe
    Acil Servise Başvuran İnme Olgularında Laktat ve Laktat KlirensininMortalite Üzerine Etkileri
    (2021) Orak, Murat; Üstündağ, Mehmet; Güloğlu, Cahfer; Yaman, Mahmut; Aluçlu, Mehmet Ufuk; İpek, Mustafa
    Amaç: İskemik ve hemorajik serebrovasküler hastalıklar, önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Laktat klirensinin kritik hasta grubunda tüm mortaliteler ile ilişkili olduğu gösterilmiş. Biz bu çalışmada kritik hasta grubu içinde olabilecekinme ön tanılı hastalarda laktat ve laktat klirensinin prognozu tayin etmede yerini araştırmayı amaçladık.Yöntemler: 01.01.2018-31.12.2018 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi acil servisine inme ön tanısıyla başvuran yaklaşık 300 hasta retrospektif olarak incelendi. Çalışma kriterlerine uyan 50 hastanın geliş anı laktat değeri, 24. saat laktat değeri ve 24. saat laktat klirensi değerlerine bakıldı. Çıkan sonuçların mortalite üzerine etkileri incelendi.Bulgular: Çalışmaya 50 hasta dahil edildi. Bu hastaların 23’ü erkek, 27’si kadındı. Hastaların yaş ortalaması 64,18±17.80 yıl olarak hesaplandı. Ölen hastaların 6’sı erkek, 13’ü kadın olup yaş ortalaması 66.11±19.95 yıl idi. Sağ kalan ve ölen hastalarımızın laktat düzeyleri ve laktat klirenslerine göre değerlendirildiğinde ölen hastalarımızda 24’üncü saatteki laktat düzeyi anlamlı derecede yüksektirSonuç: İnme ön tanısıyla acile başvuran hastalarda laktat klirensinin prognoz tayini açısından iyi bir marker olamayacağı, 24. Saat laktat değerinin daha anlamlı olduğu ortaya çıktı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Acil servise başvuran organik fosfor entoksikasyonu olgularının değerlendirilmesi
    (Dicle Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 1999) Güloğlu, Cahfer; Yağmur, Yusuf; 0000-0003-1100-3613; 0000-0003-1100-3613
    Bu çalışmada bölgemizdeki organik fosfor entoksikasyonu olgularının, demografik verileri, laboratuvar bulguları ve klinik özelliklerinin incelenmesi amaçlandı. Çalışmamızda, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi İlk ve Acil Yardım Kliniğine 1998 yılı içinde başvuran organik fosfor entoksikasyonu olguları değerlendirildi. Prospektif nitelikteki bu çalışmada, 5 erkek ve 19 kadın olgu değerlendirildi. 5 olgu kaza, 19 olgu özkıyım nedeniyle oluşmuştu. Organik fosfor entoksikasyonu olgularının demografik verileri değerlendirildiğinde: olguların yaş ortalaması 24±ll'dir, cinsiyetine göre olgular incelendiğinde, olguların büyük kısmının kadın olduğu tespit edildi (19 olgu, %79.2); kadın/erkek oranı 3.8/1 olarak bulundu. Olgular yaşlarına göre değerlendirildiğinde %54.2'sinin 20 yaş altında, %83.3'ünün 30 yaş altında olduğu görüldü. Özkıyım nedeniyle başvuran olguların büyük kısmının bekar olduğu tespit edildi (%58.4) (p<0.05), Olguların büyük kısmının ilkokul (16, %66.7) mezunu olduğu ve çoğunun düşük (14, %58.3) ekonomik statüde olduğu saptandı. Acil birime başvuru sırasında olguların %79.2'sine periferde atropin uygulanmıştı. PAM ise olguların %29.2'sine acil birimde uygulanmıştı. EKG'leri incelendiğinde, taşikardi 14 olguda (%58.3), ST değişikliği 13 olguda (%54.2), T değişikliği 3 olguda (%12.5) görülürken; bradikardi olguların hiçbirinde görülmedi. Atropin ve PAM'in birlikte kullanıldığı olgularda daha yüksek oranda aritmiler görüldü, ancak anlamlı istatistiksel farklılık saptanmadı (p>0.05). Olguların biyokimyasal değerleri incelendiğinde, hipokalemi 8, hiponatremi 4, hipokloremi 2 olguda bulundu. Ortalama glikoz, SGPT, CK ve LDH değerlerinin normalden yüksek olduğu görüldü. Bizim çalışmamızda lökosit değeri olguların büyük çoğunluğunda (21 olgu) yüksek bulundu (18.800±8.800, 6.700-38.000). Eritrosit değerleri ise 6 olguda yüksek, 1 olguda düşük bulunurken; 17 olguda normal sınırlardaydı. Diğer parametreler belirgin etkilenmemişti. Zehirlenen olguların semptom ve bulgularının görülme sıklığı incelendiğinde, en sık görülen semptom ve bulgular: kusma (18, %75), bayılma (17, %70.8), taşikardi ve uyuklamaydı (14, %58.3). Sonuç olarak; 1. Olgularımızda ciddi aritmiler (supraventriküler ve ventriküler taşikardi) saptamadık. 2. Bölgemizde organik fosfor bileşikleri ile entoksikasyonlar genç bireyleri, özellikle genç bekar kadınları etkilemekte, bunlarında büyük bir çoğunluğu özkıyım amaçlı olmaktadır.
  • [ X ]
    Öğe
    Acil servise başvuran özkıyım olgularının kullandığı yöntemler ve demografik verilerinin mortalite ile ilişkisi
    (2009) Güloğlu, Cahfer; Üstündağ, Mehmet; Orak, Murat; Gökhan, Şervan
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, özkıyım davranışı nedeniyle başvuran hastaların demografik özellikleri ile özkıyım yöntemleri ve mortalite arasındaki ilişkiyi incelemektir. Gereç ve Yöntem: 01.01.2003 ile 31.12.2007 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı’na özkıyım davranışı nedeniyle başvuran hastaların dosyaları geriye dönük olarak incelendi. Hastaların yaş, cinsiyet, sosyodemografik özellikleri, özkıyım yöntemleri, oluş saati ve başvuru süreleri ile mortalite oranları kaydedildi. Bulgular: Çalışmaya 1281 hasta dâhil edildi. Çalışma hastalarının 901’i (%70.4) kadın, 380’i (%29.6) erkek olup yaş ortalamaları 23.36±7.53 idi. Özkıyım yöntemi olarak 855 hastada (%66.7) ilaç alımı, 337 hastada (%26.3) insektisid alımı, 33’ünde (%2.6) kendini asma, 19’unda (%1.5) ateşli silah, 13’ünde (%1) yüksekten atlama ve 24 hastada (%1.9) ise koroziv madde alımı saptandı. Hastaların 946’sı (%73.9) kent merkezlerinden, 335’i (% 26.1) ise kırsal kesimden gelmişti. Hastaların 577’si (%45) evli, 704’ü (%55) ise bekârdı. Hastaların 293’ü (%22.9) çalışıyorken, 988’nin (%77.1) çalışmadığı saptandı. Mortalite 74 olgu ile %5.78 olarak saptandı. Kadın cinsiyette, insektisit alımı, ası, ateşli silahla yaralanma ve yüksekten atlama yoluyla özkıyım yöntemini kullananlarda ve kırsal kesimden gelen hastalarda mortalite oranı istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksekti. Sonuç: Özkıyım, hasta ile birlikte yakın çevresi ve toplumu da yakından ilgilendiren önemli bir halk sağlığı sorunudur. Mortalitenin önlenebilmesi için hastaların sosyodemografik özellikleri göz önünde bulundurularak multidisipliner bir şekilde yaklaşım gösterilmelidir.
  • [ X ]
    Öğe
    Acil serviste olanzapin zehirlenmelerinin klinik özellikleri: Üç yıllık tecrübemiz
    (2010) Güloğlu, Cahfer; Doğan, Halil; Altuncı, Yusuf Ali; Tamam, Yusuf; Orak, Murat; Üstündağ, Mehmet
    Amaç: Dünyada yaygın olarak kullanılmaya başlanmasından beri olanzapin zehirlenmesinin klinik özellikleri acil servis için önemli olmaya başlamıştır. Çalışmamızda olanzapin zehirlenmesi olan hastaları geriye dönük olarak araştırmayı amaçladık. Yöntem: Şubat 2004-Nisan 2007 tarihleri arasında acil servisimize olanzapin zehirlenmesi nedeniyle başvuran hastaların kayıtları arşivimizden geriye dönük olarak tarandı. Zehirlenmenin ciddiyetini belirle-mede Avrupa PSS skoru (The Poisoning Severity Score of the European Association of Poison Centers and Clini-cal Toxicologists: EAPCCT) kullanıldı. Bulgular: Çalışmamız olanzapin zehirlenmesi olan 15 hastayı içermekte-dir. Kadın/erkek oranı ikidir. Ortalama yaş 27.33±9.27 yıl (aralık: 17-48) ve hastaneye başvuru ile zehirlenme arasında geçen süre ortalama 3.96±2.38 saat (aralık: 1.5-10) idi. Alınan olanzapin miktarı 50-600 mg arasında değişmekteydi. Tek başına olanzapin alan dokuz hastanın dördünde (%44.4) PSS puanı düşük, dördünde (%44.4) orta ve birinde (11.2) yüksek bulundu. PSS puanı düşük olan grupta ortalama alınan olanzapin dozu 50-75 mg arasında değişirken, PSS puanı orta olan grupta alınan en düşük doz 140 mg idi. Sonuçta 13 hasta şifa ile taburcu edildi ve iki hasta öldü. Sonuç: Çalışmamızdaki bulgular göstermiştir ki, akut olanzapin zehirlenmesi görece iyi tolere edilmesine karşın, özellikle diğer ilaçlarla birlikte ve yüksek doz alımlarında yaşamı tehdit edebil-mektedir. Doz ile klinik özellikler ve prognoz arasında ilişki vardır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Acute accidental exposure to chlorine gas in the southeast of Turkey: A study of 106 cases
    (Academic Press Inc Elsevier Science, 2002) Güloğlu, Cahfer; Kara, İsmail Hamdi; Erten, Pakize Gamze
    The present study reports a thorough investigation of the sociodemographic characteristics, clinical findings, and treatment of persons affected acutely by chlorine gas exposure from a chlorine tank belonging to the municipality of Diyarbakir. One hundred six persons were assessed. In this cross-sectional study, 58 patients were male and 48 were female. Children and adolescents younger than 18 years constituted more than half of the patients (60 cases, 56.6%). The age of patients ranged between 3 months and 75 years. Among the cases evaluated in emergency rooms, 7 patients had mild poisoning and were discharged after first examinations and symptomatic treatments, 62 patients were moderately affected and were taken under observation, and the remaining 37 were severely affected and were hospitalized. In physical examinations, 29 patients had expiratory wheezing, and 1 had tachycardia and extrasystoles. There were no deaths among these patients, acute chlorine intoxication affected mostly children. Respiratory tract findings were predominant in most of the patients. Steroid and bicarbonate applications were inadequate supportive therapies. Humidified O-2 and beta-agonist applications were most useful in the therapy of acute chlorine intoxication. (C) 2002 Elsevier Science (USA).
  • [ X ]
    Öğe
    Alev ve haşlanma yanıklarında mortalitede etkili faktörler: 816 hastada deneyimlerimiz
    (2009) Yıldırım, Cuma; Çoban, Sacit; Güloğlu, Cahfer; Aldemir, Mustafa; Al, Behçet
    AMAÇ Diyarbakır bölgesinde meydana gelen alev ve haşlanma yanıklarında mortalite üzerine etkili olan faktörler araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Kliniği?ne Ocak 2001 ile Mayıs 2005 yılları arasında haşlanma ve alev yanıkları nedeni başvuran 816 hastanın verileri geriye dönük olarak incelendi. Hastalar yaşayanlar ve ölenler olmak üzere iki gruba ayrıldı. Hastalarda cinsiyet, yaş, yanma şekilleri, yanık dereceleri ve yanık yüzdeleri, yanık bölgeleri, başvuru süreleri, yatış süreleri, gelişen komplikasyonlar ve yapılan girişimler değerlendirildi. BULGULAR Başvuran hastaların %43,5?i kadın, %57,5?i erkek idi; 658 hasta altı yaşın altındaydı. Yanıkların %70,5?i ihmal sonucu meydana gelmişti. Yanıkların %76,5?i haşlanma, %23,5?i de aleve bağlı meydana gelmişti. Ölen hastaların 39?u on yaşın altında idi. Tüm hastalarda yaş ortalaması 9,32 idi. Tüm hastaların ortalama yatış süresi 10,37 gün idi. En sık gelişen komplikasyon yara enfeksiyonu idi. Genel olarak mortalite oranı %6,1 idi. SONUÇ On beş günden uzun yatan hastalarda (p=0,030), intihar nedeni ile yananlarda (p=0,002), yanık yerine tedavi niyeti ile ayakkabı boyasını kullananlarda (p=0,000), >%40 ikinci derece yanığı olanlarda (p=0,000), >%20 üçüncü derece yanığı olanlarda (p=0,000), akut solunum yetersizliği gelişenlerde, kompartman sendromun gelişenlerde, hipoalbünemi ve sepsis gelişenlerde (p=0,000) mortalite daha yüksekti.
  • [ X ]
    Öğe
    The analysis of generalized tonic clonic seizures associated ınjuries in emergency department
    (2010) Güloğlu, Cahfer; Üstündağ, Mehmet; Özhasaneker, Ayhan; Gökhan, Şervan; Altuncı, Yusuf Ali; Orak, Murat
    Amaç: Epilepsi hastalarının hasta olmayanlara göre, gelişebilecek kazalara karşı daha yüksek riske sahip olduğuna inanılır. Jeneralize nöbet boyunca hastalar, düşme sonucunda oluşabilecek, kafa travması, ortopedik ya da yumuşak doku yaralanmasından kendilerini koruyacak reflekslerden yoksundurlar. Amacımız, jeneralize tonik klonik nöbet sonrası travma nedeniyle acil servisimize başvuran hastaların travma spektrumunu değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Dicle Üniversitesi Acil Servisine Ocak 2004 ile Aralık 2007 arasında, jeneralize tonik klonik nöbet sonrası travma nedeni ile başvuran 15 yaş üstü epilepsi hastalarını ICD tanı kodlarını kullanarak geriye dönük tespit ettik. Kayıtlar hastaların yaşı, cinsiyeti, yaralanma tipi, antiepileptik tedavinin yeterliliği ve mortalite açısından analiz edildi. Bulgular: Çalışmaya alınan 51 hastanın yaş ortalaması 26.02±9.86 (15-52) idi. Otuz üç (%64.7) hasta erkek ve erkek kadın oranı 1.83 idi. En sık yaralanma tipinin yumuşak doku travması olduğu görüldü (26 olgu). Kafa travması, kesiler, diş ve dil yaralanmasının daha az sıklıkta olduğu belirlendi. Antiepileptik tedavinin kan düzeyleri 9 (%17.6) hastada yeterli seviyede iken, 42 (%82.4) hasta terapötik seviyenin altında düzeye sahipti. Hastaların 4’ü (%7.8) hayatını kaybetti. İki hasta yanık, diğerleri ise suda boğulma ve düşme snucu gelişen subaraknoid kanama nedeniyle kaybedildi. Sonuç: Hastaların antiepileptik ilaç düzeylerinin terapötik seviyenin altında olması ile mortalite arasında ilişki yoktur.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Assessment of adult patients with hypernatremia: A single center experience
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Gündüz, Ercan; Zengin, Yılmaz; İçer, Mustafa; Durgun, Hasan Mansur; Dursun, Recep; Gündüzalp, Ahmet; İpek, Mustafa; Güloğlu, Cahfer
    Objective: In the present study, determination of symptoms, clinical characteristics, prevalence and recovery rates was aimed in patients who applied to the emergency service and diagnosed with hypernatremia. Methods: Patients who applied to Dicle University Medical School Emergency Service during January 2013-December 2014 and whose serum Na>148 mEq/L were included in the study. The study was conducted retrospectively. Results: Hypernatremia prevalence was determined as 0.21% in the cases who applied to the emergency service. The average age in all patients was 69±22 and the median age was 72 years. The average hospitalization period was 13.3±10.9 days. The mortality rate was 75.7% and male gender domination (56%) was determined in patients who developed mortality. When mortality and recovery groups were compared statistically; significant difference was determined (p<0.05) in terms of hospitalization period, glucose, urea, creatinine and calcium averages. The complaints of our patients who applied to the emergency service were changes in consciousness (92.7%), oral intake disorder (83.4%) and fever (48.6%) based on frequency order. The accompanying comorbid states were cerebrovascular illness (36.9%), Dementia/ Alzheimer (32.4%) and hypertension (28.9%) based on frequency order. Conclusion: Consequently, hypernatremia is a fluidelectrolyte disorder progressing with high mortality and could be observed in older patients and in patients whose oral intake is defective and who have cerebrovascular illness and dementia
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    A Bomb explosion in Diyarbakir: Clinical findings and management of emergency department
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) İçer, Mustafa; Zengin, Yılmaz; Durgun, Hasan Mansur; Dursun, Recep; Arı, Baran; Ekinci, Mustafa; Üstündağ, Mehmet; Orak, Murat; Güloğlu, Cahfer
    Objectives: In this study, we present management of emergency department, patients’ clinical findings and mortality analysis after a bomb explosion. Methods: Patients brought to Diyarbakır Dicle University Hospital emergency department after the explosion at 5 June 2015 were retrospectively examined. Patients’ age, gender, triage, system injuries, hypotension, blood transfusion, admission to the ICU, Intensive care unit surgical treatment, amputation and trauma scores (Glasgow Coma Score (GCS), Revised Trauma Score (RTS), Injury Severity Score (ISS), Trauma Score-Injury Severity Score (TRISS), Shock index) were studied. Factors affecting emergency department management and mortality were analyzed. Results: The mean age was found as 29.64±12.88 years in survivors and 36±19.98 years in deaths. GCS, ISS and shock index were found as the factors affecting mortality (p≤0.05). Wounded taken to the resuscitation room, hypotension, blood transfusion, intubation, treatment in ICU and amputation were correlated with mortality (p<0.05). Conclusion: A fast and effective triage system must be applied in EDs following a bomb explosion. The explosion of a bomb on the open areas are the most common injury to the lower extremity injury. Mortality is most often associated with lower limb amputations.
  • [ X ]
    Öğe
    Bıçak yaralanması sonucu gelişen VSD'li 2 olgu
    (2005) Ülkü, Refik; Güloğlu, Cahfer; Toprak, Nizamettin; Karabulut, Aziz; İltümür, Kenan
    Kalp yaralanmaları özellikle hastane öncesi dönemde yüksek mortalite ile birliktedir. Hastaneye ulaşabilen hastalarda ise hızlı ve etkili tedavi yöntemleri ile mortalitede önemli bir azalma sağlanmıştır. Genellikle kardiyak tamponad tablosu ile başvuran hastalara yapılan acil müdahale ile perikardiyosentez ve/veya kalp yaralanma bölgesine onarım uygulanır. Kalp yaralanması ile birlikte intrakardiyak fistül ve ventriküler septal defekt (VSD) gibi ek sorunlar da oluşabilir. Literatürde VSD ve intrakardiyak fistül gelişen hastaların tama yakın bir kısmı acil müdahale sonrası elektif şartlarda teşhis ve tedavi edilmişlerdir. Biz de bu yazımızda kalp yaralanması sonrası yapılan acil torakotomi ve sağ ventrikül duvarına primer sütur uygulanıp sonrasında VSD tespit edilen 2 olguyu sunmaktayız.
  • [ X ]
    Öğe
    Cardiac Evaluation of Children Presenting with Trauma
    (2024) Yaman, Mahmut; Türe, Mehmet; Akın, Alper; Uç, Duygu; Sürücü, Mehmet; Şen, Abdullah; Güloğlu, Cahfer
    Background: Trauma is a critical public health issue, particularly impacting the young and caus-ing significant financial and moral losses. Approximately one-third of trauma-related hospitaliza-tions and 20-25% of trauma-related deaths are caused by serious chest injuries. We aimed to determine the prognostic value of changing pediatric global troponin levels in the emergency department after trauma. Materials and Methods: Patients who applied to the emergency department with complaints of trauma between January 1, 2015 and January 31, 2022 were evaluated. Records of pediatric patients between the ages of 0 and 18 were reviewed. The cause and severity of the trauma, electrocardiography and echocardiography results, and laboratory data (biochemical, hemogram, C-reactive protein, pro-BNP, CK-MB, troponin, etc.) of the patients were evaluated. This study is an observational and retrospective. Results: Falling from height was the most prevalent cause of injury, accounting for 43% of cases. Chest trauma was observed in 55 patients (56%). All patients with chest trauma exhibited ele-vated troponin levels. Troponin levels were found to be significantly higher in patients with chest trauma (p=0.011). Conclusions: Our findings highlighted the prognostic importance of cardiac troponins, especially in pediatric patients presenting with trauma.
  • [ X ]
    Öğe
    Clinical importance of ultrasonographic pelvic fluid in pediatric patients with blunt abdominal trauma
    (2010) Orak, Murat; Güloğlu, Cahfer; Üstündağ, Mehmet; Erdoğan, Mehmet Özgür; Al, Behçet; Gökdemir, Mehmet Tahir
    AMAÇ Bu çalışmada, pediyatrik künt batın travmalı hastalarda organ hasarının bir göstergesi olarak ultrasonografiyle saptanan pelvik sıvı varlığının önemi değerlendirildi. GEREÇ VE YÖNTEM Ocak 2008 ve Aralık 2008 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisine künt karın travması ile başvuran ardışık 85 pediyatrik hastanın kayıtları geriye doğru değerlendirildi. Hasta yaşı, cinsiyeti, yaralanma mekanizması, izole yaralanmalar, cerrahi girişimler, hastaneye yatış ve mortalite mayi yerleşimine göre değerlendirildi. BULGULAR Künt karın travması olan toplam 85 pediyatrik hasta (63 erkek, 22 kız; ortalama yaş 7,88±3,403 yıl) bu çalışmaya dahil edildi. Hastaların %40?ında intraperitoneal sıvı, %60?ında pelvik sıvı vardı. Hastaların çoğu (%35,3) yüksekten düşme nedeni ile başvurmuşlardı. Yaralanma mekanizması ile sıvı varlığı ve sıvı yerleşimi arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değil idi (p>0,05). Yirmi dokuz hastada solid organ yaralanması vardı. İntraperitoneal sıvıyi en çok arttıran dalak yaralanması idi (p<0,001). Hastaların %15,3?üne laparotomi yapıldı (bunların tümünde intraperitoneal sıvı vardı) %44,7 hasta kan transfüzyonuna ihtiyaç duydu. İntraperitonal sıvı varlığı laparotomi olasılığını ve kan transfüzyon ihtiyacını istatistiksel olarak artırmıştı (p<0,001). Mortalite oranı %4,8 idi. SONUÇ Ultrasonografi incelemesinde pelvik sıvı varlığında solid organ yaralanma olasılığı daha düşük iken, pelvis dışı intraperitoneal sıvı varlığında solid organ yaralanma olasılığı daha yüksektir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Comparative diagnostic accuracy of serum levels of neutrophil activating peptide-2 and pentraxin-3 versus troponin-I in acute coronary syndrome
    (AVES Yayıncılık, 2011) Üstündağ, Mehmet; Orak, Murat; Güloğlu, Cahfer; Sayhan, Mustafa Burak; Alyan, Ömer; Kale, Ebru
    Objective: We measured the levels of neutrophil activating peptide-2 (NAP-2) and pentraxin-3 (PTX-3) in acute coronary syndromes (ACS) patients and compared their diagnostic accuracy with cardiac troponin I (cTnI). Methods: We conducted a prospective cohort study to determine the diagnostic accuracy of PTX-3, NAP-2 and cTnI for the prediction of ACS. Consecutively eighty-three patients with sudden chest pain admitted to Dicle University Emergency Department within the first six hours of symptom onset were included in our study. Mean serum levels of PTX-3, NAP-2 and cTnI were compared between control and patient groups and ACS subgroups. Their sensitivities and specificities in early diagnosis of ACS were identified. Receiver operating characteristic (ROC) analysis was used to assess the diagnostic validity of the markers, and areas under the ROC curve (AUC) were compared. Results: In the patient group, mean serum concentrations of NAP-2 (53.03+22.77 ng/ml) and PTX-3 (1.73+0.82 ng/ml) were considerably higher than those of the control group (24.54+9.50 and 0.50+0.39 ng/ml, respectively) (p<0.01). When compared with the control group, PTX-3 levels of all three ACS subtypes (unstable angina pectoris (USAP) - 1.62+0.41 ng/ml, non-ST elevation myocardial infarction (NSTEMI) -1.63+0.31 ng/ml and ST-elevation myocardial infarction (STEMI) - 1.75+0.89 ng/ml) were higher, whereas NAP-2 levels were higher in USAP (56.29+22.60 ng/ml) and STEMI (52.05+20.99 ng/ml) patients (p<0.01). For diagnosing ACS within the first six hours of presentation, PTX-3 sensitivity was 98.5% and specificity was 92.3%, and NAP-2 sensitivity - 98.1% and specificity - 41.3%. The ROC curve AUC values were: 0.962 for PTX-3 (95% CI 0.802 - 1.073), 0.840 for NAP-2 (95% CI 0.684 - 0.991), and 0.683 for cTnI (95% CI 0.610 - 0.940). Conclusion: Pentraxin-3 is a sensitive and specific marker for ACS diagnosis when compared with cardiac markers in patients admitted to the emergency department (ED) within the first six hours of onset of chest pain.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Demographic properties of civilians with blast injuries in Southeastern Anatolia Region
    (Türkiye Acil Tıp Derneği, 2015) Kaçmaz, Ömer; Dursun, Recep; Durgun, Hasan Mansur; Akdağ, Mehmet; Orak, Murat; Üstündağ, Mehmet; Güloğlu, Cahfer
    Objectives The present study conducted demographic analysis of blast injuries, with the authors aiming to guide the determination of groups and regions at risk, helping hospitals take preventive measures and providing information for accurate triage, rapid intervention, multidisciplinary approach, and lowering workforce losses. Methods This study retrospectively examined the demographic properties of civilians who presented to the Emergency Department of Dicle University after being injured in explosions of various origins between January 2005 and September 2013 in the Southeastern Anatolia Region of Turkey. Results Of the study population, 85.50% were male and 14.50% were female. The explosive responsible for injury was a mine in 20.51% of the cases, a bomb in 29.06%, a squib in 14.53%, dynamite in 7.69%, and some other explosive in the remaining 28.31%. Of those injured, 35.90% were students, 21.36% were farmers, 11.10% were shepherds or drivers, and 31.62% were from other occupational groups. Conclusions In conclusion, injuries resulting from explosions are associated with higher morbidity and mortality rates, making it necessary to increase the number of trauma centers and emergency action teams in that region, as well as demining the region and educating the native population about explosives.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The differences between cases with primary and recurrent shoulder dislocation: A tertiary center study
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2021) Yeşil, Ahmet; İçer, Mustafa; Güloğlu, Cahfer; Gem, Mehmet
    Objective: The aim of this study is to compare demographic and clinical characteristics of cases with primary and recurrent shoulder dislocations. Methods: Cases who presented to a tertiary center Emergency Medicine Clinic with shoulder dislocation between January 2013 and December 2016 were evaluated.The cases were divided into two groups as primary (Group 1) and recurrent (Group 2) dislocations.Characteristics such as age, gender, seasonal period, dislocation side, causes of trauma, accompanying additional injuries and treatment modalities were compared between the groups. Results: 119 cases were included in the study. 64.7% (n=77) of the cases were classified as Group 1, and 35.3% (n=42) as Group 2. There was no difference between Group 1 and Group 2 in terms of age, gender and dislocation side (P values: 0.484, 0.570, 0.251, respectively). Inferior dislocations were more common in Group 1 (n=7/77) compared to Group 2 (n=1/42), and a statistically significant difference was found (p=0.009). Group 2 cases (n=19/42) were found to be more common in the spring than group 1 (n=17/77) (p=0.012). Additional injuries were detected in 8.4% of the cases (n=10/119), 8 of them were in group 1 and 2 of them were in group 2, and there was no statistically significant difference between the groups in terms of additional injury (p=0.491). 11.8% (n=14) of the cases were hospitalized by orthopedics for surgery (open reduction) or closed reduction under general anesthesia. Surgical treatment (open reduction) was applied in 23.8% (n=10/42) in Group 2, and 5.2% (n=4/77) in Group 1, and a statistically significant difference was found between the groups ( p= 0.005). Conclusion: It was found that surgical treatment was preferred more frequently on recurrent dislocations compared to primary dislocations. Therefore, we recommend that cases with a history of primary dislocation should take precautions for trauma during active periods of social life.
  • [ X ]
    Öğe
    Elektrik çarpması sonucu acil servise başvuran hastaların epidemiyolojik özellikleri
    (2006) Kara, İsmail Hamdi; Girgin, Sadullah; Al, Behçet; Aldemir, Mustafa; Güloğlu, Cahfer
    AMAÇ: Bu çalışma, elektrik çarpmalarının epidemiyolojik özelliklerini belirlemek, mortalite ve morbiditeye etkili olan faktörleri saptamak için planlandı. GEREÇ-YÖNTEM: Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Kliniğine Ocak 2003-Nisan 2004 tarihleri arasında elektrik çarpması şikayetiyle başvuran 165 hasta (126 erkek; 39 kadın; ort. yaş 21.1; dağılım 2.5-62) yaş, cinsiyet, elektik kaynağı ve gücü, yanık derecesi ve yüzdesi, oluşan komplikasyonlar, yapılan müdahaleler, eğitim durumu ve meslekleri bakımından değerlendirildi. BULGULAR: Hastaların, 60’ı (%36.4) 12 yaşın altında, 95’i (%57.6) genç ve erişkin yaşta ve 10’u (%6) ileri yaşta idi. Yirmi dokuz (%17.6) hasta okuryazar değil, 36’sı (%21.8) okuryazar ve 97’si (%58,8) halen eğitim görmekte idi. Yanıkların 99’u (%60) kaza, 66’sı (%40) ise dikkatsizlik ve ihmal sonucu oluşmuştu. Hastaların 69’u (%41.8) yüksek, 96’sı (%58.2) düşük voltaja maruz kalmıştı. On altı hastada birinci derece, 96 hastada ikinci derece ve 86 hastada üçüncü derece yanık meydana gelmişti. En sık görülen komplikasyonlar, ekstremitelerde kontraktür (%10.9) ve kompartman sendromu (%3.6) idi. Hastaların 10’una eskarotomi, 16’sına fasyotomi, 9’una amputasyon uygulanmıştı. Mortalite oranı %9.1 (n=15) idi ve bu olguların %80’i yüksek elektrik voltajına maruz kalmıştı. Gözlenen komplikasyonlar ile mortalite arasında pozitif bir korelasyon saptandı (p<0.001). SONUÇ: Elektrik sistemlerinin doğru kullanımı ile ilgili toplumsal eğitimin verilmesi, ev içi ve ev dışı elektrik hatlarının gizli döşenmesi gibi basit önlemlerin alınması ile kazalar en aza indirilebilecektir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Evaluation of consultations requested from patients admitted to the emergency department
    (Galenos Yayınevi, 2015) Özçete, Enver; Kaçmaz, Ömer; Damar, Ömer; Üstündağ, Mehmet; Orak, Murat; Güloğlu, Cahfer
    Aim: This study was aimed to conduct an investigation towards evaluation of the efficiency of the consultation system that is in place in the emergency service of our hospital and identification and correction of deficiencies in this system. Materials and Methods: Patients who were admitted to the emergency department and for whom requesting a consultation were required for any reason were included in the study. Forms were filled out by the emergency research assistants. Patients whose data was incomplete and consents could not be obtained were excluded from the study. Results: A total of 213 patients were included in the study, and a total of 315 consultations were requested. The total number of consultations requested by the internal medicine departments was 126, and the total number of consultations requested by the trauma (surgery) departments was 189. Of the 213 patients, 104 (48.8%) were hospitalized and 109 (51.2%) were discharged. The average number of consultations of 213 patients was 1.5±0.7, the average length of stay of the patients in the emergency service was 366.7±312.9 min. and the mean age of the patients was 41±24 years. The average seniority of the consultant physicians in a total of 315 consultations performed was 26.8±10.6 months, and the average consultation response time of the consultant physicians was 62.2±67.8 min. Conclusion: Because of the changing healthcare system in our country, the consultation services, particularly in university hospitals, should be re-structured.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Evaluation of pregnant patients admitted to the emergency department with suicide attempt
    (Modestum Publishing Ltd., 2015) Zengin, Yılmaz; Gündüz, Ercan; Dursun, Recep; İçer, Mustafa; Durgun, Hasan Mansur; Kara, Ertuğrul; Gündüzalp, Ahmet; Güloğlu, Cahfer
    Objective: In the pregnancy period, the incidence of suicide attempt is lower compared to other life-periods. However, according to the recent studies, suicide attempts may lead life-threatening consequences in high-risk pregnant women. The aim of this study is to compare pregnant patients admitted to the emergency department for suicide attempt in terms of their sociodemographic and clinical properties and suicide attempt methods. Methods: In this study, 56 patients admitted to the emergency department of university for suicide attempt between January 1, 2009, and December 31, 2014, were included and they were classified according to suicide attempt methods into 2 groups as violent ones. Group 1 included violent methods as hanging, jumping, shooting and Group 2 included non-violent method as drugs. The study was a retrospective cross-sectional study. The sociodemographic, psychiatric and clinical properties of the patients were identified by patient registry system and patient files, and inter-group differences were compared. Results: In this study, 15 (26.7%) patients in the violent suicide attempt group, and 41 (73.3%) patients in the non-violent suicide attempt group, totally 56 patients were included. In the non-violent suicide attempt group, cigarette smoking, suicide attempt due to boredom, and live birth was significantly higher as compared to violent group; hospitalization period and fetal death was lower (p=0.04; p=0.006; p=0.004; p=0.004, respectively). Conclusion: Most of our pregnant suicide attempt patients are in the non-violent group, however, violent suicide attempt increased hospitalization period and fetal mortality significantly. J Clin Exp Invest 2015; 6 (2): 115- 120.
  • [ X ]
    Öğe
    Factors affecting mortality in endosulfan ingestion with suicidal intent
    (2010) Güloğlu, Cahfer; Üstündağ, Mehmet; Tamam, Yusuf; Orak, Murat; Özhasaneker, Ayhan; Altuncı, Yusuf Ali
    Amaç: Endosülfanların birçoğu, insan vücudundaki uzun yarılanma ömrü ve orta derecede toksisitesi nedeniyle kullanımı sınırlandırılmış ya da yasaklanmıştır. Hayatı tehdit edici hatta zaman zaman öldürücü olabilen endosülfana akut ya da kronik maruziyet nadiren rapor edilmiştir. Amacımız literatürde az bulunan endosulfan zehirlenmesi vakalarını analiz etmek, klinik bulgu ve mortalite üzerine etkili faktörleri araştırmaktır. Gereç ve Yöntemler: Çalışma için acil servise intihar amaçlı ilaç alım ile başvuran tüm hastalar geriye dönük olarak analiz edildi. Bu hastalar içerisinden endosülfan maddesi içeren ilaç aldığına dair kesin kanıt elde edilen 15 yaş üstü 27 hasta çalışmaya dahil edildi. Bulgular: Hastalarımızın yaş ortalaması 26.56±13.6 yıl idi. Hastaların 10’u erkek (%37.1) 17 (%62.9)’si kadındı. Bulantı kusma şikayeti ile başvuran 17 (%62.9), nöbet geçiren 12 (%44.4) hasta, şuur kaybı ile başvuran 15 (%55.5) hasta vardı. Ölen 5 hastanın 5’i de şuur kaybı, nöbet geçirme, takip esnasında nöbet ve mekanik ventilasyon ihtiyacı gelişti. Sağ kalan hastalarda ise 10 hastada şuur kaybı, 5 hastada takip esnasında nöbet ve 5 hastada mekanik ventilatör ihtiyacı saptandı. Sonuç: Özkıyım amaçlı endosülfan alımında şuur kaybı, geliş anı ve/veya takip esnasında nöbet geçirme ve mekanik ventilatöre ihtiyaç duyma mortaliteyi etkileyen faktörlerdir.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • 3
  • »

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim