Yazar "Gören, Süleyman" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 20
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Banyo ölümlerinin retrospektif değerlendirilmesi(2005) Üzün, İbrahim; Gören, Süleyman; Tıraşcı, YaşarBanyo evde bulunan mekanlar içerisinde kazaların en sık meydana geldiği ve ölümle sonuçlanan olaylar arasında önemli bir yer tutar. Bu çalışmada banyoda ölüm olgularının demografik özellikleri araştırıldı. Kazalar sonucu oluşan bu ölümlerin önlenebilir olması nedeni ile alınması gerekli önlemlere dikkatin çekilmesi amaçlandı. Diyarbakır Adli Tıp Grup Başkanlığında 1994-2003 yılları arasında yapılan 5891 ölü muayene ve otopsi raporları incelenerek, banyoda meydana gelen 52 ölüm olgusu araştırıldı. Olguların 30 (%67,7)'u erkek, 22 (%42,3)'si kadın, ortalama yaş 28.80 olup en küçük yaş 10 ay, en büyük yaş 88 idi. Ölümlerin en sık 15 (%28,8) olgu ile 11-20 yaş gurubunda olduğu saptandı. Ölümlerin 36 (%69,2)'sı kaza, 16 (%30,8)'sı intihar şeklinde idi. Ölüm nedenlerinden en sık 18 (%34,6) olguda elektrikli su ısıtıcısı olduğu belirlendi. Mevsimlere göre dağılıma bakıldığında kazalara bağlı ölümlerin en sık yaz (11 olgu) ve kış mevsiminde (10 olgu), intiharların ise en sık ilkbaharda (6 olgu) görüldüğü saptandı. Sonuç olarak çalışmamızda literatürden farklı olarak ası şeklinde intiharların banyoda sık görüldüğü, kaza ölümlerinin nedeni olarak sıklıkla elektrik çarpması olduğu saptandı. Çocukluk döneminde (0-10 yaş) saptanan 10 ölüm olgusunun tamamının elektrik nedeniyle ölmüş olması bölgemizdeki uygunsuz elektrik kullanımı sorununu ortaya koymaktadır. Kazaya bağlı banyo ölümlerinin %66,7'sinin elektrik çarpması sonucu olduğu görüldü. Bu nedenle banyodaki ölümlerin elektrik tesisatı ve ısıtıcıları yönelik önlemler alınması ile önlenebilir kazalar olduğu kanısındayız.Öğe Çocuk istismarı ve ihmali(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Tıraşçı, Yaşar; Gören, SüleymanÇocuk istismarı bir yetişkinin çocuğa karşı fiziksel veya psikolojik bakımdan kötü muamelesidir. Son yıllarda Türkiye’de çocuk istismarına olan ilgi ve farkındalılık yeterli olmamakla birlikte artmaktadır. Bu makalenin amacı çocuk istismarını ve tiplerini tanıtmak, toplumun ve sağlık çalışanlarının konuya dikkatini çekmektir.Öğe Çocuklarda fatal yabancı cisim aspirasyonları(2003) Gören, Süleyman; Tıraşcı, Yaşar; Kaya, Ziya; Gürkan, FuatAcil tedavi yöntemlerindeki ilerlemelere rağmen çocuklar- da kazaya bağlı ölümler içinde önemli bir yer tutan yabancı cisim aspirasyonu(YCA)'na bağlı ölümlerin incelenmesi amaçlandı. 1990-2003 yılları arasında Diyarbakır Adli Tıp Grup Başkanlığı kayıtlarında bulunan YCA'na bağlı bağlı çocuk ölüm vakaları retrospektif olarak incelendi. Bu süre içerisinde kayıtlarda bulunan 8330 medikolegal ölüm arasında, YCA nedeniyle kaybedilen 15 yaşın altındaki çocuk olgu sayısı 22 (%0,26) idi. Bu çocukların 14'ü (%64) erkek, 8'i (%36) kız olup; yaş ortalamaları 2.2 ± 0.6 yıl olarak bulundu. Vakaların 20'si (%91) 1 ila 3 yaş arasındaki çocuklardı. Fatal aspirasyonların hepsi evde gerçekleşmişti. Başlıca aspirasyon materyali yiyecekler olup (%82), ilk sırada çerezler yer almaktaydı (%50). Carina, solunum yolunda en çok tıkanan lokalizasyon olarak bulundu Sonuç olarak gıdaya bağlı YCA ölümleri bölgemizde özellikle 1-3 yaş arası çocuklarda sık görülmekte olup; bu ölümlerin önlenmesi konusunda ailelerin bilinçlendirilmesi, sağlık personelinin erken tanı ve tedavi konusunda yeterli donanıma sahip olması gerekmektedir.Öğe Çocuklarda kaza orijinli asıya bağlı ölümler: Beş olgu sunumu(2007) Gürkan, Fuat; Tıraşcı, Yaşar; Gören, SüleymanÇocuklarda asıya bağlı ölümler nadir görülmektedir. Bu çalışmada çocuklarda kaza orijinli ası sonrası görülen 5 olgunun demografik, ölü muayene ve otopsi bulguları değerlendirilerek bu konuya dikkatin çekilmesi amaçlandı. Olguların yaşı 1,5- 8 yıl arasında olup, ortalama yaş 3,7 idi. Olguların ikisi 2 erkek, 3'ü kız idi.Çocuklarda kolye, emzik, muska gibi maddelerin kullanımında dikkatli olunması gerektiği vurgulandı.Öğe Dicle Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalınca 2012-2015 yılları arasında düzenlenen adli raporların retrospektif olarak değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Tıraşçı, Yaşar; Durmaz, Ubeydullah; Altınal, Aydın; Bulut, Kasım; Özdemir, Yusuf; Cengiz, Duygu; Uysal, Cem; Gören, SüleymanAmaç: Bu çalışmada amaç, Dicle Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalına 2012-2015 yılları arasında başvuran adli olguların sosyokültürel ve demografik özelliklerinin irdelenmesidir. Yöntemler: Bu çalışmada Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalınca 2012-2015 yılları arasında düzenlenen adli raporlar retrospektif olarak incelenmiş ve bu olgular olay türü, yaş, cinsiyet, polikliniğe müracaat zamanları, gönderen adli makamlar ve adli raporlarda verilen kararlar yönünden değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışmada yer alan 2758 olgunun 1793 (%65)’ünün erkek, 965 (%35)’inin ise kadın olduğu belirlendi. Olgular en çok 1182 (%42, 9) ile 11-20 yaş aralığında, daha sonra 622 (%22,6) olgu ile 21-30 yaş aralığında olup, en az 64 (%2,3) olgu ile 61 yaş ve üzeri grubunda yer almaktadır. Yaş ortalaması 23,59±13.91’dur. Sonuç: Adli tıbbi olaylarda kayıtların eksiksiz ve düzenli tutulması, sonrasında oluşabilecek hukuksal süreçte hekim ve hasta mağduriyeti olmaması açısından son derece önemlidir. Bu minvalde adli olgularla sık karşılaşan ve mesleki hata riski yüksek olan hekimlere düzenli eğitim verilmesi gerekmektedir.Öğe Dicle Üniversitesi hastaneleri özürlü kuruluna başvuran olguların incelenmesi(T. C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu, 2013) Uysal, Cem; Bulut, Mahmut; Kaya, Mehmet Cemal; Güneş, Mehmet; Bez, Yasin; Zeren, Cem; Taş, Cuma; Uyar, Betül; Karaaslan, Bekir; Gören, SüleymanAmaç: Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gelişmiş ülkelerde nüfusun %10unu, gelişmekte olan ül- kelerde ise %12sini özürlü bi- reylerin oluşturduğunu kabul etmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK)nun yapmış ol- duğu 2002 Türkiye Özürlüler Araştırması sonuçlarına göre ülkemizde özürlü olan nüfu- sun toplam nüfus içindeki ora- nı %12,29 idi. Bu çalışmamız da özürlülerle ilgili ülkemiz verile- rine katkıda bulunmak amacıyla yapılmıştır. Yöntemler: Hastanemiz özürlü kuruluna 2011 yılı Ocak - Aralık aylarında başvuran 1805 vakaya ait dosya- lar geriye dönük olarak değer- lendirilmiştir. Bulgular: 1805 vakanın %45,4 ü (820 kişi) kadın %54,6 sı (985 kişi) ise erkekti. En fazla başvuru 228 (%12,6) vaka ile Mart ayında gerçekleşmişti. %50den daha az özrü olduğuna karar verilen 1173 (%65) vaka varken, kalan 541 (%30) vakanın özrünün %50 ve üzerinde olduğu tespit edil- miştir. Verilen özür oranlarının süreleri incelendiği zaman; Tüm başvurular içerisinde 873 olgu- nun (%48,4) sürekli özre sahip olduğu görülmüştür. Sonuç: Özürlülüğe yol açan etmenler minimuma indirilmelidir. Alına- cak tedbirler sadece büyükşe- hir kent merkezinde değil diğer küçük yerleşim bölgelerinde de uygulanmalıdır.Öğe Dicle Üniversitesi Hastaneleri Sağlık Kurulu'na silah ruhsatı almak için yapılan başvuruların değerlendirilmesi: Retrospektif bir çalışma(T. C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu, 2014) Uysal, Cem; Atli, Abdullah; Kır, Ziya M.; Bulut, Mahmut; Korkmaz, Mustafa; Güneş, Mehmet; Sivri, Süleyman; Gören, SüleymanAmaç: Toplumumuzda şiddet gün geçtikçe yükselmekte, kişilerin ateşli silah taşımaya karşı olan eğilimleri artmakta ve bireysel silahlanmada hızlı bir artış olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada amacımız Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Sağlık Kurulu’na silah ruhsatı alımı için başvuran kişilerin sosyodemografik ve klinik özelliklerinin, retrospektif olarak incelenmesidir. Yöntemler: Çalışmamız Ocak 2011–Ocak 2012 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Sağlık Kuruluna silah ruhsatı almak için başvuran toplam 146 kişilik (142 erkek ve 4 kadın) evren örnekleminde yapılmıştır. Veriler retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Bireylerin sosyodemographic özellikleri değerlendirildiğinde, katılımcıların yaş aralığının 22-83 arasında bulunduğu belirlenmiştir. Silah ruhsatı için başvuru yapan kişilerin en sık yaş dağılımı 22–30 yaş (%43,8, n=64) olarak bulundu. Olgularımızın 7 (%4,8) tanesinin ilköğretim mezunu olduğu, 92 tanesinin (%63) lise mezunu olduğu ve 16 (%11) tanesinin yüksekokul ya da üniversite mezunu olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak, 130 olguya (%89) silah ruhsatı alma izni verildiği ve 16 (%11) olguya verilmediği anlaşılmaktadır. Sonuç: Silahlanma toplum sağlığını etkileyen bir problemdir. Ülkemizdeki ateşli silahlar ile meydana gelen ölümlü ve yaralamalı olaylar incelendiğinde, yeni yasal ve sosyal düzenlemelerin yapılması gerektiği görülmektedir.Öğe Diyarbakır’da çocuk ve adolesan cinayetleri(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2007) Tıraşçı, Yaşar; Gören, SüleymanÜlkemizde çocuk cinayetleri ile ilgili çalışma çok azdır. Diyarbakır Adli Tıp Grup Başkanlığı’nda 2000-2003 yılları arasında yapılan ölü muayene ve otopsi raporları incelenerek, çocuk ve adolesan çağındaki cinayet olgularının demografik dağılımı ve sıklığını araştırmak amaçlandı. Tüm olguların yaş, cinsiyet, öldürülme şekli, cinayetin olduğu yer ve yaralanma bölgesi incelendi. Çalışma grubundaki çocukların yaşları 6 ay-18 yıl arasında değişmekte idi. Tüm çocuk cinayetlerinin yarıdan fazlasını (%64,1) 16 ile 18 yaş arasındaki çocuklar oluşturmaktaydı. Çocuk cinayetlerinde erkekler çoğunlukta idi (%82). En sık cinayete neden olan ateşli silahlardı (%51,2). Cinayetin çoğunluğu bahçe/arazide meydana geldiği belirlendi (%46,1). En sık yaralanan bölge toraks idi (%41). Sonuç olarak, çocukluk çağı cinayetlerini önlemede anne-babayı kapsayan eğitici programların ortaya konması etkili olacaktır.Öğe Ekstremite damarlarının yaralanmasına bağlı ölümlerin retrospektif olarak değerlendirilmesi(2000) Tıraşcı, Yaşar; Gören, SüleymanEkstremite bölgesindeki damar yaralanmaları kesici delici aletlerle cinayetlere, intihar olaylarına ve kazalara bağlı olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer organ yaralanması olmadan sadece ekstremitedeki büyük damarların kesisine bağlı kanamalarla ölümler meydana gelebilmektedir. 1987 - 1997 yılları arasındaki Diyarbakır Adli Tıp Şube Müdürlüğünde 6150 ölü muayene ve otopsi raporu incelenmiş olup, 14 vakayı ekstremite damarlarının kesici-delici alet yaralanmalarına bağlı ölümlerin oluşturduğu görüldü. Olguların 10'u (%71.42) erkek, 4'ü (% 28.58) kadın, en küçük yaş 16, en büyük yaş 55, yaş ortalaması ise 28 olarak tespit edildi. En sık (% 57.14) 21-30 yaş arası gurupta görüldü. Olayın oluş yeri değerlendirildiğinde en sık cadde /sokakta (% 57.14) meydana geldiği saptandı. Ölümlerin 13'ü (%92.85) cinayet, 1'i (% 7.15) intihar orijinli idi. Olguların 6'sı (% 42.85) ölü duhul, 6'sı (% 42.85) müdahale sırasında, 2'si (% 14.28) tedavi sırasında ölmüş olduğu belirlendi. En sık yaralanan damarın femoral arter olduğu saptandı. Damar cerrahisi konusundaki gelişmelere rağmen olguların büyük bir kısmının ölü duhul ve müdahale sırasında ölmüş olması transport ve ilk yardım konusundaki bilinçsizlik ya da yanlış müdahaleye bağlı olduğu şeklinde değerlendirilebilir.Öğe Göğüs ve batına nafiz kesici delici alet yaralanmalarına bağlı ölümlerin retrospektif olarak değerlendirilmesi(1999) Gören, Süleyman; Tıraşcı, YaşarKesici delici aletler günümüzde çok yaygın olarak, çeşitli tip ve nitelikte evlerde ve birçok iş yerinde meslek ve sanat icrası için kullanılmaktadır Bu aletlerin tip ve nitelikleri salt saldırı ve savunma silahı olarak kullanılan aletleri aratmayacak özelliktedir. Bu nedenle bölgedeki kesici delici alet yaralanması ile ölümler ve demografik özellikleri araştırılmaya değer görülmüştür. 1989 - 1996 yılları arasındaki Diyarbakır Acili Tıp Şube Müdürlüğünde 4930 ölü muayene ve otopsi raporu incelenmiş olup, 108 vakayı göğüs ve batına nafiz kesici-delici yaralanmalarına bağlı ölümlerin oluşturduğu görüldü. Olguların 91'i (%84.26) erkek, 17'si (%15.74) kadın, en küçük yaş 9, en büyük yaş 71, yaş ortalaması ise 28.4 olarak tespit edileli. En sık (%37.04) 11-20 yaş arası grupta görüldü. Ölümlerin 107'si (%99.07) cinayet, l'i (%0.93) intihar orijinli idi. Olguların 69'u (%63.89) ölü duhul, 31'i (%28.70) müdahale sırasında, 8'i (%7.4l) tedavi sırasında ölmüş olduğu belirlendi. Yaralanmaların 6l'i (%56.48) göğüste, 13'ü (%12.04) karında, 26'sı (%24.07) göğüs ve karında olduğu tespit edildi. Sık yaralanan organlar değerlendirildiğinde; göğüste akciğer (%49.23), batında ise karaciğerin (%26.37) yaralandığı saptandı. Ölümlerin en sık 11-20 yaş arasında görüldüğü dikkate alındığında eğitim seviyesinin yükseltilmesi ve genç nüfusa yönelik iş ortamlarının oluşturulmasının önemli olduğu ve yine olguların %63.89'unun ölü duhul şeklinde gerçekleştiği dikkate alındığında, acil müdahale ve hasta transportununda önemi ortaya çıkmaktadır.Öğe Göğüs ve batına nafiz kesici-delici alet yaralanmalarında ölümlerin adli tıp açısından değerlendirilmesi(2018) Gören, Süleyman; Tıraşçı, YaşarDiyarbakır Adli Tıp Şube Müdürlüğünde 1989 - 1996 yılları arasında göğüs- batına nafiz kesici-delici alet yaralanmalarına bağlı 108 otopsi olgusu retrospektif olarak incelendi. Kişinin ölümüyle ilgili demografik bulgular adli ölü muayene ve otopsi raporlarında araştırıldı. Olguların %84.26'sının erkek, %15.74'ünün kadın, yaş ortalamasının 28.4 ve en sık 11-20 yaş arasında olduğu görüldü. Göğüse nafiz yaralanmalarda en sık yaralanan organ %49.22 ile akciğer olurken, batına nafiz yaralanmalarda en sık yaralanan organ %26.37 ile karaciğer olduğu tespit edildi.Öğe Göğüs ve batına nafiz kesici-delici alet yaralanmasına bağlı ölümler(2004) Gören, Süleyman; Aldemir, Mustafa; Tıraşcı, YaşarBu çalışmada Diyarbakır Adli Tıp Grup Başkanlığında 1989-2001 yılları arasında adli muayene ve otopsileri yapılan olgular arasında göğüs ve batına nafiz kesici-delici alet yaralaması nedeniyle ölen 203 olgu değerlendirildi. Olguların 200'ü cinayet, 3'ü intihar orijinli olup, ortalama yaşları 28,6 olarak belirlendi. İntihar olgularının tamamı, cinayet olgularının ise %85'i erkek idi. Yaraların %56,7'si göğüste, % 10,8'i batında, %32,5 ise göğüs-batında meydana gelmişti. Göğüste en sık akciğerler (%32), batında ise bağırsaklar (%12) yaralanmıştı. Cinayetlerin en sık (%73) sokak ya da caddede, intiharların ise tamamının evde gerçekleştirildiği saptandı. Mevsimlere göre dağılıma bakıldığında cinayetlerin sıklıkla yaz (%31) ve sonbahar (%32) mevsiminde, intiharların ise ilkbaharda (%66,7) gerçekleştiği görüldü Bu çalışmada, kesici-delici alet yaralanmasına bağlı ölümlerin en sık (%37) 11-20 yaş arasında görüldüğü ve %70'inin ölü duhul şeklinde sağlık kuruluşuna getirildiği saptandı.Öğe Hemşirelerin çalıştıkları bölümlere göre ötanazi hakkındaki görüşlerinin değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Karaarslan, Bekir; Uysal, Cem; Atan, Yusuf; Tataroğlu, Zekeriya; Bozkurt, İsmail; Çelepkolu, Tahsin; Tanrıverdi, Halis; Gören, SüleymanAmaç: Bu çalışma; iki üniversite hastanesinde görev yapan hemşirelerin ötanazi hakkındaki görüşlerinin değerlendirilmesini kapsamaktadır. Yöntemler: Bu araştırma hemşirelerin çalıştıkları bölüme göre ötanaziye ilişkin görüşlerini incelemek amacıyla kesitsel tanımlayıcı bir anket çalışması şeklinde planlandı. Dicle ve Gaziantep Üniversiteleri Tıp Fakültesi Hastanelerinde görev yapan hemşirelere 2013 yılı içerisinde yüz yüze görüşme şeklinde anket uygulandı. 152 gönüllü katılımcının cinsiyet, yaş, medeni durum, çocuk sayısı, yaşadıkları aile tipi, çalıştıkları bölüm, ölümle karşılaşma sıklıkları, ötanazi yasasının çıkartılıp çıkartılmaması, mesleki deneyimi, yatağa bağımlı bir yakınları olup-olmaması, kendilerine ve yakınlarına ötanazi isteyip-istememe görüşlerine göre incelenmiştir. Bulgular: Katılımcıların 125 (%82,2)’ı kadın ve 27 (%17,8)’u erkek, ortalama yaş 26,68 ± 12,76 (20-56) yıl olup, 21 (%13,8) olgu yaşını belirtmemiştir. Katılımcıların 89’u (%58,6) evli, 50’si ü (%32,9) bekar, 105’i (%69,1) çekirdek aile ortamında yaşadığı saptandı. Katılımcıların 58 (%38,2)’si ötanazinin yapılabilmesi için yasal bir düzenleme yapılması gerektiği yönünde görüş bildirdiği, 40 (%26,3)’ü ise bu konuda kararsız olduklarını belirtmişlerdir. Çalıştıkları bölümlere göre ötanazi isteyip-istememe durumları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı (p>0,05). Sonuç: Çalışmamız sonucunda her ne kadar ülkemizde ötanazi yasak olsa da hemşirelerin bir kısmı pasif ötanazinin uygulandığı kanaatinde olduğu tespit edilmiştir.Öğe KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM HASTANESİNE BAŞVURAN ADLİ OLGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE TESPİT EDİLEN EKSİKLİKLER(2013) Kır, Ziya; Gören, Süleyman; Korkmaz, Mustafa; Görük, Neval Yaman; Uysal, CemAmaç: Çalışmamızda Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesine gönderilen adli olguların değerlendirilmesindeki eksikliklerin belirlenmesi amaçlandı. Yöntemler: Kadın Hastalıkları ve Doğum Birimine 01.01.2010 ile 01.05.2012 tarihleri arasında başvuran adli olgular retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Toplam 92 olgu incelendi. Olguların yaşları 1-46 arasında de- ğişmekte olup, yaş ortalaması- nın 18,43±7,13 olduğu; olguların %52,2'sinin (n=48) cinsel saldırı, %22,8'inin (n=21) himen muayenesi, %12'sinin (n=11) darp, %8,7'sinin (n=8) darp ve cinsel saldırı ve %4,3'ünün (n=4) diğer sebepler nedeniyle başvurduğu; düzenlenen raporlarda olay zamanı, olay yeri, saldırganın kim olduğu hakkındaki bilgilerin bulunmadığı tespit edildi. Sonuç: Adli olguların muayenesi uzmanlık ve tecrübe gerektirir. Bu çalışmada; kadın hastalıkları ve doğum kliniklerinde anamnez alınırken olguların sosyodemografik özelikleri kadar olayın şekli, olay yeri ve saldırgan özelliklerinin de yetersiz olarak kayıt edildiği görülmüştür.Öğe Kaza ile üzerine cisim düşmesine bağlı hastaneye başvuran hastaların değerlendirilmesi(Dicle Üniversitesi, 2015) Turan, Yahya; Uysal, Cem; Korkmaz, Mustafa; Yılmaz, Tevfik; Göçmez, Cüneyt; Özevren, Hüseyin; Gören, Süleyman; Ceviz, AdnanAmaç: Özellikle çocuklarda olmak üzere ev, iş ve dış ortamlarda meydana gelen kazalar, yaralanma ve ölüm nedenlerinin başında gelmektedir. Bu çalışmada amaç, kaza ile üzerine cisim düşmesine bağlı hastanemize baş- vuran hastaların değerlendirilmesidir. Yöntemler: Bu çalışmamızda kaza ile üzerine cisim düş- mesine bağlı 2012-2014 yılları arasında hastanemize başvuran 135 hastanın dosyaları retrospektif olarak incelendi. Bu hastaların yaş, cinsiyet, olayın nedeni olarak üzerine düşen cismin türü, yeri, zamanı ve ölüm nedenleri analiz edildi. Bulgular: Hastaların 82 ( %60,7)’i erkek, 53 (%39,3)’ü kadın ve yaş ortalaması 18,8 (0-79 yıl) olarak bulundu. En fazla hasta %57,8 (78 hasta) ile çocuk yaş grubunda ( 0-18 yaş) bulunmaktadır. Düşen cismin türü bakımından değerlendirildiğinde sırasıyla %18,5 (25 hasta) ile televizyon, %15,6 (21 hasta) ile taş ve %11,1 (15 hasta) ile demirden yapılmış cisimler ilk üç sırayı paylaşmaktadır. Kazanın meydana geldiği yer olarak ele alındığında en fazla kazanın 85 vaka (%62,9) ile evde olduğu görülmektedir. Kazanın meydana gelme zamanına bakıldığında en fazla 93 vaka (%68,9) ile yaz mevsiminde meydana geldiği görülmektedir. Sonuç: Bu çalışmada elde edilen veriler, özellikle çocukların maruz kaldığı bu tür kazaları önleme programlarına katkı sağlamaktadır.Öğe Periferik damar yaralanmalarına bağlı ölümler(2004) Subaşı, Mehmet; Gören, Süleyman; Tıraşcı, Yaşar; Çakır, ÖmerBu çalışmada 1997-2002 yılları arasında 28 periferik damar yaralanmalarına bağlı ölümlerin değerlendirilmesi amaçlandı. Olguların 23'ü (%82,1) erkek, 5'i (%17,9) kadın, en küçük yaş 16, en büyük yaş 56, ortalama yaşları ise 31 idi. Ölümlerin 26'sı (%92,9) cinayet, 2'si (%7,1) intihar orijinli idi. Cinayet olgularının 14'nün (%53,8) cadde yada sokakta, 8'nin (%30,8) bahçede yada tarlada, 2'nin (%7,7) evde ve 2'nin (%7,7) işyerinde meydana geldiği saptandı . İntihar olgularının ise tamamının evde gerçekleştiği saptandı. Yaralanan tarafa bakıldığında 7 (%25) olguda sağ, 21 (%75) olguda sol tarafın yaralandığı tespit edildi. İntihar olgularının 1'de sağ femoral arter ve ven diğerinde ise sol carotis arter, cinayet olgularında ise 14 femoral arter ve ven (3'ü sağ), 7 carotis arter (1'i sağ), 3 carotis arter ve juguler ven (2'si sağ), 1 carotis arter ve axiller arter, 1 olguda ise juguler ven yaralanması vardı. Olguların 20'si (%71,4)i ölü duhul şeklinde, 8'i (%28,6) ise müdahale sırasında öldüğü belirlendi. Sonuç olarak yaralananların özellikle erken dönemde hipovolemik şok nedeni ile kaybedildiği dikkate alındığında acil müdahalenin ve toplumun ilk yardım konusunda eğitiminin önemli olduğu görülmektedir. Yargı yaralanma sayısı ve yerini dikkate alarak öldürme kastını tayin etse de yaralanma tek periferik damar yaralanması şeklinde olsa bile ölümle sonuçlanabildiği ve özellikle femoral damar yaralanmalarının öldürme kastı ile işlenmiş olabileceği dikkate alınmalıdır.Öğe Turkey's physicians' attitudes toward Euthanasia: A brief research report(2004) Özkara, Erdem; Hancı, Hamit; Civaner, Murat; Yorulmaz, Coşkun; Karagöz, Mustafa; Mayda, Atilla Senih; Gören, SüleymanEuthanasia and assisted suicide are subject to an ongoing debate and discussed with various aspects. Because physicians are in a profession closely related to euthanasia, their attitudes toward this subject are significant. Thus, research intending to explore their opinions is carried out in many countries. In this study, opinions of the physicians regarding euthanasia's definition, contents, legal aspects, and acceptable conditions for its application are addressed. The questionnaire was given to 949 physicians, more than 1% of the total working in Turkey. Of the physicians who participated in the study, 49.9% agreed with the opinion that euthanasia should be legal in certain circumstances. In addition, 19% had come across a euthanasia request and the majority of physicians (55.9%) believed that euthanasia is applied secretly in the country despite the prohibitory legislation. In conclusion, the authors infer from the study itself and believe that euthanasia should be legal in certain circumstances and that the subject, which is not in the agenda of the Turkish population, should continue to be examined.Öğe Tıp fakültesi birinci ve altıncı sınıf öğrencilerinde sigara ve alkol kullanım sıklığı(AVES Yayıncılık, 2005) Özen, Şakir; Arı, Mustafa; Gören, Süleyman; Palancı, Yılmaz; Sır, AytekinAmaç: Bu çalışmada 1. ve 6. sınıf öğrencileri arasında sigara ve alkol kullanma oranlarını belirlemeyi ve bu konuda bu iki sınıfın tutum ve davranışları arasındaki farklılıkları araştırmayı amaçladık. Yöntem: Çalışma Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapıldı. Çoğunluğu erkek olmak üzere her bir sınıftan 63'er kişi değerlendirmeye alındı. Veri toplama araçları olarak Genel Bilgi Anketi ve Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği kullanıldı. Bulgular: Birinci sınıflarda sigara içme oranı %35, 6. sınıflarda %56'dır. Günlük 10 taneden çok sigara içme oranı 1. ve 6. sınıflarda sırasıyla %17 ve %35'tir. Yaşam boyu alkol kullanma oranı 1. ve 6. sınıflarda sırasıyla %19 ve %57'dir. CAGE Testi'ne göre sorunlu içme oranı 1. ve 6. sınıflarda sırasıyla %5 ve %17'dir. Birinci sınıflarda alkol kullanmama nedeni olarak sağlığı öne sürenlerin sayısı 6. sınıflardan daha yüksektir (p=0.002). Her iki sınıfta da, sigara veya alkol kullananlarla kullanmayanların anksiyete ve depresyon puanları arasında önemli fark saptanmadı (p>0.05). Tartışma: Hekim olmaya aday tıp fakültesi öğrencilerinde sigara ve alkol kullanım oranları batı ülkelerindeki kadar olmasa bile, yine de yüksek düzeylerdedir. Yakın gelecekte sağlık hizmeti sunacak olan ve halka önerilerde bulunacak olan tıp fakültesi öğrencilerinde, bu maddelerin kullanımının daha da azaltılması için yeni yöntemlere gereksinim olduğu görülmektedir.Öğe Yanıklara bağlı ölümler(2004) Gören, Süleyman; Tıraşcı, Yaşar; Aldemir, MustafaBu çalışmada 1996-1998 yılları arasında Diyarbakır İlinde yanığa bağlı ölümlerin değerlendirilmesi amaçlandı. Olguların 20’si (%47,6) erkek, 22’si (%52,4) kadın olup, en küçük yaş 4 ay, en büyük yaş 67, ortalama yaş ise 9,5 idi. Olguların 39’unun (%92,8) kaza, 2’sinin (%4,8) intihar, 1’inin cinayet orijinli olduğu saptandı. Ölümlerin en sık 2-4 yaşları arasında gerçekleştiği belirlendi (%64,2). Kaza olayları en sık 2-4 yaşları arasında görülürken (%64,2), intihar olaylarının en sık 20-29 yaş grubunda yoğunlaştığı dikkati çekti. İntihar olgularının tamamı kadın, kaza olgularının ise 19’u (%48,7) erkek, 20’si (%51,3) kadın idi. Kaza olgularının 29’u sıvı, 10’u ise alev yanığı şeklinde idi. Yaralanan vücut bölgeleri değerlendirildiğinde; en sık alt ekstremite, batın ve göğüs bölgesinin yandığı tespit edildi. Mevsimlere göre dağılıma bakıldığında sıvı yanıklarının en sık 16 olgu ile kış, alev yanıklarının ise 5 olgu ile en sık yaz mevsiminde meydana geldiği belirlendi. Alev yanıklarında en sık 9 olguda, sıvı yanıklarında ise 22 olguda sepsis saptandı. Sonuç olarak yanıkların çoğunlukla çocuklarda görüldüğü ve sıklıkla sıvı yanığına bağlı olduğu belirlenmiştir. Yanıkların önlenmesi, komplikasyonları, tedavi zorlukları ve ciddi sonuçları konusunda ailelere ve sağlık personeline ilgili eğitimin verilmesinin önemli olduğunu düşünmekteyiz.Öğe YAŞLI ÇİFTİN İKİLİ ÖLÜMÜ: OLAY YERİNİN ROLÜ(2013) Doğan, Bülent; Gören, Süleyman; Akcan, Ramazan; Yılmaz, Eyyüpİkili ölüm ya da, daha dar anlamda,öldürme sonrası intihar olayısık olmasa bile toplum vicdanınımeşgul eden ve hukuk açısındankamusal davanın düşmesiylesonlanan bir kavramdır. Buolgu çalışmasının amacı, yaşlıçiftler arasında nadiren görülenölümün bu özel tarzını, özellikleolay yeri inceleme bulgularınınotopsi işlemine sağladığı katkıyönünden irdeleyebilmektir.Olayın görgü tanıkları ve yaş-lı çiftin çocuklarına ait ifadeler,olay yeri incelemesinin bulgular,otopsi ile belirlenen ölüm nedenive mekanizması ve postmortemtoksikolojik veriler bir bütün halindedeğerlendirilmiştir. Olgularaayrı ayrı uygulanan otopsiler,her iki ölümün de av tüfeği yaralanmalarınabağlı gerçekleştiğiniortaya koymuştur.İkili ölümlerle ilgili, uluslararasıliteratürde daha çok olguserileri, ulusal literatürde iseolgu bildirileri görülmektedir.Ülkemizde, ikili ölüm olgususerileri üzerinde calışılmasıile, uzun süren trajik etkileriolabilen ikili ölüm olaylarınınazaltılabilmesi, en azındantoplumsal farkındalık oluşturulabilmesiadına çok disiplinliçözüm modellerinin gelişt