Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Görük, Neval Yaman" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    Diagnostic Dilemma in Rudimentary Horn Pregnancies: Report of the Eight Cases and a Literature Review
    (2013) Özler, Ali; Görük, Neval Yaman; Turgut, Abdulkadir; Evsen, Mehmet Sıddık; Soydinç, Hatice Ender; Sak, Muhammet Erdal; Yalınkaya, Ahmet
    AMAÇ: Rudimenter horn gebelikleri (RHP) son derece nadir olmasına rağmen, tehlikeli olabilirler. Bu çalışmanın amacı, literatür incelemesi eşliğinde RHP olan 8 hasta ile ilgili klinik deneyimimizi sunmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: Türkiye'nin Güneydoğu bölgesinde tersiyer referans bir hastanede Ocak 2008 ve Aralık 2011 tarihleri arasında tedavi edilen RHP hastaların kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Çalışma süresi boyunca RHP'li sekiz olgu tespit edildi. BULGULAR: Hastaların ortalama yaşı 23±3,9 yıldı ve ortalama gebelik haftası 14,8±4,8 hafta idi.Rudimenter horn 8 hastanın 6'sında (%75) sol tarafta lokalize idi. Dört (%50) olgu horn rüptür sonrası diğer hastanelerden kliniğimize sevk edilmişti. İlginç olarak iki olguda malprezentasyon nedeniyle sezaryen öyküsü olmasına rağmen Müllerian anomali varlığı konusunda herhangi bir bilgileri yoktu. Dört olgu masif intra-abdominal kanama ile şok tablosunda dış merkezlerden kliniğimize refere edildi. Maternal mortalite görülmedi. SONUÇ: Unicornuat uterus olgularına, rudimenter horn gebelikleri ve rüptür riski nedeni ile kadın hastalıkları ve doğum eğitiminde daha fazla önem verilmelidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Gebeliğin akut yağlı karaciğer hastalığı ile karışan akut viral Hepatit A olgusu
    (Modestum Ltd., 2013) Turgut, Abdulkadir; Özler, Ali; Görük, Neval Yaman; Tunç, Senem Yaman; Peker, Nurullah; Tekin, Recep
    Gebelikte akut hepatit A enfeksiyonu oldukça nadir görülmektedir. Klinik ve laboratuar bulgularıyla gebelikte oldukça mortal seyredebilen gebeliğin akut yağlı karaciğer hastalığı ile karışabilmektedir. Karaciğer fonksiyon testlerinde yükseklik izlenen her iki durumun ayırıcı tanısı yapılmalı ve bu tabloyla gelen bir hastada hepatit A enfeksiyonu da akla gelmelidir. Kliniğimize başvurusunda, gebeliğin akut yağlı karaciğer hastalığı tanısı sonrasında akut hepatit A tanısı alan, 30 yaşında 35 haftalık gebeliği olan bir olgu sunulmuştur.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Immunoexpression of vascular endothelial growth factor and B-cell lymphoma 2 in the uterine tissue of rats treated with melatonin in the estrus phase
    (Sociedade Brasileira para o Desenvolvimento de Pesquisa em Cirurgia, 2018) Görük, Neval Yaman; Deveci, Engin
    Purpose: To investigate the effect of melatonin on uterine tissue in the ovariectomized rat model. Methods: Fourty Wistar albino rats were divided into four groups for histologic and immunohistochemical examination. The rats were first numbered randomly and then randomly divided into 4 equal groups: control (group 1), torsion (group 2), torsion+detorsion (group 3) and torsion+detorsion+melatonin (group 4) groups. In addition, four Wistar albino rats were used for western blot analysis in each group. And also, malondialdehyde (MDA) levels were measured biochemically in all rats. Results: The histopathological examination of the uterine tissue in rats ovarectomized showed a degeneration in uterine glands, dilation of blood vessels in the internal layer with a thrombosis and bleeding, abnormal nucleuses and vacuolated cytoplasm above and below the nucleus. In torsion group, the apoptotic cells increased in luminal epithelium and gland cells. In the melatonin group showed that the Bcl2 negative effect on the uterine epithelium and did not lead to apoptotic cells. Conclusion: The increase in vascular endothelial growth factor expression resulted in the rearrangement of endothelial cell growth and the induction of angiogenesis.
  • [ X ]
    Öğe
    KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM HASTANESİNE BAŞVURAN ADLİ OLGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE TESPİT EDİLEN EKSİKLİKLER
    (2013) Kır, Ziya; Gören, Süleyman; Korkmaz, Mustafa; Görük, Neval Yaman; Uysal, Cem
    Amaç: Çalışmamızda Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesine gönderilen adli olguların değerlendirilmesindeki eksikliklerin belirlenmesi amaçlandı. Yöntemler: Kadın Hastalıkları ve Doğum Birimine 01.01.2010 ile 01.05.2012 tarihleri arasında başvuran adli olgular retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Toplam 92 olgu incelendi. Olguların yaşları 1-46 arasında de- ğişmekte olup, yaş ortalaması- nın 18,43±7,13 olduğu; olguların %52,2'sinin (n=48) cinsel saldırı, %22,8'inin (n=21) himen muayenesi, %12'sinin (n=11) darp, %8,7'sinin (n=8) darp ve cinsel saldırı ve %4,3'ünün (n=4) diğer sebepler nedeniyle başvurduğu; düzenlenen raporlarda olay zamanı, olay yeri, saldırganın kim olduğu hakkındaki bilgilerin bulunmadığı tespit edildi. Sonuç: Adli olguların muayenesi uzmanlık ve tecrübe gerektirir. Bu çalışmada; kadın hastalıkları ve doğum kliniklerinde anamnez alınırken olguların sosyodemografik özelikleri kadar olayın şekli, olay yeri ve saldırgan özelliklerinin de yetersiz olarak kayıt edildiği görülmüştür.
  • [ X ]
    Öğe
    Kadın doğum poliklinik hastalarının kontraseptif yöntem tercihi ve eğitim düzeyleri ile ilişkisi
    (2012) Tunç, Senem Yaman; Görük, Neval Yaman
    Amaç: Çalışmamızda kadın doğum polikliniğine başvuran hastaların tercih ettikleri kontraseptif yöntemler ve bu kontraseptif tercihlerinin eğitim düzeyleriyle olan ilişkisinin araştırılması amaçlandı.Gereç ve yöntem: Çalışmamıza Kadın Hastalıkları veDoğum Polikliniğine başvuran, herhangi bir kontraseptifyöntem kullanan 61 kadın dahil edildi. Hastaların yaş,gebelik sayıları, yaşayan çocuk sayıları, evlilik süreleri, spontan abortus sayıları, yasal tahliye sayıları, kullan- dıkları kontraseptif yöntemler, yöntem konusunda bilgi aldıkları kaynak, eğitim durumları kaydedildi. Kullanılankontraseptif yöntemler geleneksel ve modern yöntemler olmak üzere iki grupta incelendi.Bulgular: Çalışmamızda 61 hastanın yaş ortalaması 31 yıl (en düşük - en yüksek:18-53) idi. Geleneksel kontraseptif yöntemleri tercih eden kadınların sayısı 21 (%34,4) modern yöntemleri tercih eden kadınların sayısı 40 (%65,6) idi. Kullanılan yöntemlerin sıklığı; geri çekme %27,9 ile en sık kullanılan yöntemdi, takip eden sıklık sırasına göre, prezervatif %26.2, rahim içi araç (RİA) %14.7, tüp ligasyon (T/L) %13.1, oral kontraseptif (OKS) %9.8, takvim yöntemi %6.5, aylık iğne kullanımı %1.6 olarak saptandı. Eğitim düzeyleri; okumamış olanlar 8 (%13,2) , ilköğrenim mezunu 35 (%57,3) , lise ve üzeri olanlar 18 (%29,5) olarak tespit edildi. Geleneksel yöntemleri tercih eden kadınların %37,5’i okumamış idi. Modern yöntemler eğitim düzeyi nispeten daha yüksek olan kesimde daha sıktı. Eğitim düzeyi lise ve üzeri olan kadınların %94,4’ü modern yöntemleri tercih etmekte idi. Geleneksel yöntem kullanan kadınların %42’sinde bilgi edinme kaynağı eş veya arkadaş çevresi iken, doktor tavsiyesiyle korunan kadınların %100’ü modern yöntemleri tercih etmekte idi. Sonuç: Kadınlar eğitim düzeylerine bakılmaksızın aile planlaması ve kontraseptif yöntemler konusunda mutlakaeşleriyle birlikte eğitilmeli ve kendilerine uygun kontrasepsiyon yöntemleri konusunda desteklenmelidirler.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Nadir görülen letal iskelet displazisi: Roberts-SC fokomeli sendromu
    (Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Araştırma Hastanesi, 2014) Başaranoğlu, Serdar; Özler, Ali; Görük, Neval Yaman; Tunç, Senem Yaman; Ağaçayak, Elif
    Amaç: Postpartum dönemde yapılan fizik muayene bulguları ve görüntüleme yöntemleriyle Roberts-SC sendromu düşünülen bir olgunun sunumunu amaçladık. Olgu Sunumu: Yirmi sekiz yaşında, G5P2 olan gebe hasta dış merkezden polikliniğimize iskelet displazisi ön tanısıyla refere edildi. Yapılan ileri düzey ultrasonografik (USG) değerlendirmede fetusun ortalama 19 hafta ile uyumlu olduğu, her iki üst ve alt ekstremitelerin proksimal ve distalinde ileri derecede kısalık (şiddetli mikromeli), vertebral kemik yapılarda demiyelinizasyon, bilateral koroit pleksus kistleri ve toraks ön-arka çapının azaldığı izlendi. Mevcut bulgularla fetal letal iskelet displazisi düşünüldü. Anormal USG bulguları nedeniyle aileye fetal kromozom analizi önerildi, fakat kabul edilmedi ve gebeliğin devamı yönünde karar alındı. Mükerrer sezaryen endikasyonuyla 2700 g, 42 cm boyunda, 3-4 APGAR skorlu bir kız bebek sezaryenle doğurtuldu. Yenidoğan postpartum 24 saat içinde kaybedildi. Sonuç: Roberts-SC fokomeli sendromu değişik klinik bulguların bir arada bulunduğu nadir görülen otozomal resesif (OR) kalıtım gösteren bir hastalıktır. Prenatal ultrasonografik değerlendirme ve sitogenetik incelemelerde erken sentromer ayrılmasının bulunması diğer iskelet displazilerden ayrımını sağlayabilir. Hastalara sonraki gebeliklerinde fetal anomalinin erken tespiti ile genetik danışmanlık hizmetinin verilmesi önem göstermektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Preterm erken membran rüptürü olan gebelerde maternal ve fetal sonuçlar
    (Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2013) Turgut, Abdulkadir; Özler, Ali; Başaranoğlu, Serdar; Tunç, Senem Yaman; Ağaçayak, Elif; Görük, Neval Yaman; Yıldızbakan, Ahmet; Gül, Talip
    Öz:Amaç: Preterm doğum, neonatal morbidite ve mortalitenin önemli ve sık bir nedeni olan Prematür Erken Membran Rüptürü (PEMR) nün maternal ve fetal sonuçlarının incelenmesi. Materyal Metod: Çalışmada Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum servisine Ocak 2011-Aralık 2012 tarihleri ara¬sında başvuran PEMR li 94 hasta retrospektif olarak incelendi. Hastaların yaşı, gravidası, paritesi, abortus sayısı, yaşayan çocuk sayısı, obstetrik hikayeleri, doğumdaki gebelik haftası, klinik bulguları ve laboratuvar değerleri, doğum şekli, sezeryan endikasyonu, bebeğin doğum ağırlığı ve boyu, 1.-5. dk APGAR skorları irdelendi. Bulgular: Hastanemizde PEMR insidansı 3.8 % idi. Hastalarımızda ortalama doğum haftası 31.5±3.1, izlem süreleri 6.1±2.2 gündü. Hastalarımızın başvuru esnasında C-reaktif protein değeri 3.2±4.4 mg/dl, beyaz küre değerleri 13626.9±3369.7/mm3 idi. Otuzdördüncü gebelik haftasından küçük 66 hastaya (70.2%) fetal akciğer maturasyonu amacıyla steroid uygulandı. Ondört hastada (14.9%) 37,5 oC üzerinde ateş geliştiği gözlendi. Onüç hastada (13.8%) vaginal ve servikal kültürde üreme olduğu ve tamamında E.coli ürediği gözlendi. PEMR olgularında 51 hasta (54.3%) normal doğum ile 43 hasta (45.7%) ise sezaryenle doğurtuldu. Yenidoğanların 48 i (51,1%) gözleme, 46 sı (48.9%) yenidoğan yoğun bakıma alındı. Yoğun bakıma alınan 14 (14.9%) yenidoğanın postpartum 24 saat içinde ex olduğu, 5 (5.3%) yenidoğanın sepsis sonrası ex olduğu tespit edildi. Ex olan yenidoğanların ortalama gebelik haftaları (26.7 ±1.6) idi. Gestasyonel hafta arttıkça 1. dk (r = 0.660, p = 0.000) ve 5. dk (r = 0.695, p = 0.000) APGAR değerlerinin arttığı gözlendi. Sonuçlar: PEMR maternal-fetal morbidite ve mortaliteye yol açan ve hala güncelliğini koruyan bir obstetrik problemdir. Başvuran hastalar dikkatli bir şekilde değerlendirilmeli, tanı mutlaka kesinleştirilmeli, gebelik haftası ve enfeksiyon bulguları başta olmak üzere gebeliği komplike edebilecek tüm faktörler göz önünde bulundurularak hastaya özgü uygun tedavi yöntemi uygulanmalıdır. Bu olgular erişkin ve yenidoğan yoğun bakım servisi hizmetinin verildiği ileri merkezlerde takip ve tedavi edilmelidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Tubo-ovaryan abseler: Risk faktörleri, klinik özellikler ve tedavilerinin retrospektif analizi
    (Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2013) Soydinç, Hatice Ender; Evsen, Mehmet Sıddık; Özler, Ali; Sak, Muhammet Erdal; Turgut, Abdulkadir; Görük, Neval Yaman; Gül, Talip
    Tubo-ovaryan abse (TOA), tuba, over ve çevre dokuları içine alan ciddi bir inflamatuar hastalıktır. Bu çalışmada TOAli olguların risk faktörleri, klinik bulguları ve tedavi yaklaşımlarını sunmayı amaçladık. Ocak 2007 Haziran 2012 tarihleri arasında TOA tanısı ile takip edilen 31 hastaya ait dosyalar retrospektif olarak incelendi. Hastalara ait risk faktörleri, klinik ve laboratuar sonuçları, uygulanan tedavi yöntemleri ve gelişen komplikasyonlar kaydedildi. Medikal tedavi alan hastalar, başarılı ve başarısız tedavi grubu olarak iki gruba bölündü. Gruplar, demografik veriler, risk faktörleri ve kitle özelliklerine göre karşılaştırıldı. Hastaların ortalama yaşı 33.12±10.43 idi. Yirmisekizi (%90.3) evli ve 27si (%87) multipardı. Kontraseptif yöntem olarak evli olan 28 hastanın 11inde rahim içi araç (RİA) (%35.5) kullanımı mevcuttu. Son 6 ay içinde geçirilmiş intrauterin veya intraabdominal girişim veya operasyon 9 (%29) ve pelvik inflamatuar hastalık (PİH) 15 hastada (%48.4) mevcuttu. Hastaların başvuru sırasında, tümünde pelvik ağrı (%100), 24ünde vajinal akıntı (%77.4), 17sinde ateş (%54.8), 14ünde düzensiz menstrüel kanama (%45.2) mevcut idi. TOAlı hastalarda klinik bulgular olarak; %54.8 ateş, %61.3 lökositoz, %71 yüksek sedimentasyon hızı, %71 C-reaktif protein yüksekliği tespit edildi. Olguların hospitalize edildiklerindeki ilk tanıları; 14ünde (%45.2) TOA, 5inde rüptüre TOA, 7sinde RİA translokasyonu ve TOA, 1inde perfore apandisit komplikasyonu şüphesi, 4ünde pelvik kitle (teratom, myom dejenerasyonu, over kanseri, endometrioma) idi. Medikal tedavinin 13 hastaya uygulandığı ve başarı oranının %46.2 olduğu bulundu. Başarılı ve başarısız tedavi grupları arasında, demografik veriler, risk faktörleri ve kitle özellikleri açısından anlamlı fark saptanmadı. Yapılan cerrahi girişimler; %22.6 laparoskopik abse drenajı, %32.3 laparotomi ile abse drenajı, %12.9 unilateral salpingoooferektomi ve %12.9 total abdominal histerektomi-bilateral salpingooferektomi idi. Postoperatif komplikasyon olarak %6.5 barsak hasarı ve sepsis, %6.5 dehisens ve %3.25 yara yeri enfeksiyonu geliştiği izlendi. TOAde, PİH ve RİA kullanımı yanında pelvik kitleler de risk faktörü olabilir. TOA, klasik enfeksiyon semptomları olmaksızın pelvik kitle ve ağrı ile başvurabilir. Bu nedenle, pelvik kitle ayırıcı tanısında akla getirilmelidir. Tanısı TOA olan hastalarda ilk tedavi tercihi medikal; şüpheli olgularda ve rüptüre abselerde cerrahi olmalıdır.

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim