Yazar "Doğru, Arzum Güler" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Comparison of the effect of periodontal therapy and diode decontamination and periodontal therapy alone on the amount of TNF-alpha in systemically healthy chronic periodontitis patients a non-randomized clinical trial(SCI Printers & Publication INC, 2020) Doğru, Arzum Güler; Toprak, Ömer; Üner, Devrim Deniz; İzol, Bozan Serhat; Kaplan, İbrahim; Doğru, Mehmet; İpek, FikretAbstract OBJECTIVE: To evaluate the outcome of initial periodontal therapy and additional diode laser decontamination therapy on clinical parameters and the amount of tumor necrosis factor alpha (TNF-alpha) in gingival crevicular fluid (GCF) in patients with chronic periodontitis. STUDY DESIGN: The study included 22 patients who were diagnosed with chronic periodontitis and who had at least 1 (>= 5 mm) periodontal pocket in the posterior region of each upper left hemi-arcade. The study was designed as a split-mouth study involving mechanical therapy on the right side and nonsurgical periodontal therapy plus diode laser decontamination therapy on the left side. RESULTS: A statistically significant decrease was observed in clinical parameters at 3 months when compared to the values at baseline in both treatment areas. The change in clinical parameters at 3 months after therapy was not significantly different between the groups (p>0.05). The comparison of GCF TNF-alpha levels at baseline and at 3 months in the 2 treatment areas identified significant changes in the TNF-alpha levels in the hemi-arcade treated with laser diode contamination therapy, whereas the changes in the hemi-arcade treated with nonsurgical periodontal therapy were not significant (p>0.05). A between-group comparison revealed no statistically significant difference at 3 months post-therapy, while the difference at 1 month was found to be statistically significant. CONCLUSION: The study found that laser therapy in addition to nonsurgical periodontal therapy has a positive effect on the clinical parameters and proinflammatory TNF-alpha levels in the early period but makes no contribution in the long term.Öğe Evaluating the effect of jointly administering synthetic graft and ankaferd blood stopper for bone recovery in created bone deformities in diabetic rats(Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2023) Tanık, Abdulsamet; Doğru, Arzum Güler; Gül, MehmetObjective: In the present paper, it was purposed to examine the late impacts of bone tissue recoveries in combination with synthetic grafts and Ankaferd Blood Stopper (ABS), which are effective in bone wound healing in diabetic rats. Methods: A total of 64 Wistar albino male rats with diabetes were studied. A bone deformity was generated in the calvarium of diabetic rats. These diabetic rats are divided into 4 different groups. Only saline was applied to the bone defect in group 1, Beta-tricalcium phosphate (β-TCP) graft was administered to Group 2, ABS solution to Group 3, (β-TCP+ABS) were administered to group 4. Eight rats from each group were sacrificed on the 28th day and another 8 rats on the 56th day. Immunohistochemical, histopathological, and Dual Energy X-ray Absorptiometry (DEXA) analyzes of the obtained samples were made. Results: In histopathological measurements, osteoblastic activity and bone regeneration were considerably higher in the group treated with group 2 and group 4 when compared to the control group on the 28th and 56th day (p˂ .05). Western blotting findings showed that the osteopontin (OP) and osteonectin (ON) expression at 28th day increased dramatically in the treated with group 4. DEXA analyzes revealed that BMC values in groups treated with group 2, group 3 and group 4 on 28th day were considerably higher than the control group (p˂ .05). Conclusion: We can believe and conclude that ABS in combination with a β-TCP bone graft will produce more successful outcomes on wound healing and formation of new bone in diabetic rats.Öğe Evaluation of the effects of diode laser application on experimental orthodontic tooth movements in rats. Histopathological analysis(Sociedade Brasileira para o Desenvolvimento de Pesquisa em Cirurgia, 2020) Karabel, Mehmet Ali; Doğru, Mehmet İlker; Doğru, Arzum Güler; Karadede, Mehmet İrfan; Tuncer, Cudi M.Purpose: To evaluate the effect of diode laser use on experimental orthodontic tooth movements. Methods: Thirty Rattus norvegicus albinus Wistar were divided into three equal groups (n = 10), two experimentals and one control. Applying 20 g orthodontic force were attached to the maxillary incisors of the rats in all groups. Low dose laser was applied to the surrounding tissues of the maxillary incisors of the rats in the experimental groups. Two exposure times for laser irradiation were used for seven days: t = 12 min (energy dose = 72 J) and t = 9 min (energy dose = 54 J) by a 0.1 W DEKA brand diode laser with wavelength of 980 nm. Results: Osteoclastic activation increased in the 72 J group when compared to control group and decreased in comparison to the 54 J group. Osteoblastic activation was decreased in the 72 J group when compared to the control group and increased in comparison to the 54 J group. Conclusions: Applying 54 J laser energy has been found effective to accelerate the orthodontic tooth movement.Öğe Kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve periodontal hastalık ilişkisi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Tanık, Abdulsamet; Demirci, Fatih; Doğan, M. Sinan; Doğru, Arzum GülerKronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) morbiditesi ve mortalitesi yüksek ve artmakta olan bir hastalıktır. Sigara tüketimine bağlı olarak KOAH tüm dünyada özellikle gelişmekte olan ülkelerde giderek artan bir salgın hastalık haline gelmektedir. Kırk yaşın üstünde, topluma katkıda bulunan erişkin nüfusu etkilemektedir. KOAH zararlı gaz ve partiküllere, özellikle sigara dumanına karşı oluşmuş akciğerlerde hava yollarını, interstisyum ve damar yatağını etkileyen anormal inflamatuvar cevapla karakterize sistemik bir hastalıktır. Birçok çalışmada, KOAH gibi sistemik durumlar periodontitis için bir risk faktörü olduğu saptanmıştır. Bakterilerle yapılan birçok çalışmada, akciğer enfeksiyonu yapan mikroorganizmalar ile oral kavitede yaşayan mikroorganizmanın aynı olduğu ispatlanmıştır. Bu nedenle bu konu ile ilgili, daha uzun süreli, geniş popülasyonlar üzerinde yapılan, klinik mikrobiyolojik ve epidemiyolojik çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Lokalize dişeti çekilmesinin koronale kaydırılan flep ve bağ doku grefti ile tedavisi: Olgu sunumu(Dicle Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, 2021) Güneş, Yunus; Doğru, Arzum GülerBu çalışmanın amacı, maksiller kanin dişini etkileyen dişeti çekilmesinin koronale kaydırılan flep ve bağ doku grefti kombinasyonuyla tedavi etmektir. Sistemik olarak sağlıklı 23 yaşında kadın hasta kliniğimize diş etindeki çekilmeden estetik olarak rahatsız olduğu şikayeti ile başvurdu. Hastanın maksiller sağ kanin dişinde Miller sınıf-1 diş eti çekilmesi mevcuttu. Dişeti çekilmesinin tedavisi için önce tam kalınlık mukoperiostal flep kaldırıldıktan sonra mukogingival birleşimden itibaren yarım kalınlık flep kaldırıldı. Kök yüzeyi düzleştirmesi işlemi yapıldıktan sonra papil bölgesi deepitelize edildi ve bağ doku grefti süture edildi. Flep koronale kaydırılarak kapatıldı. Operasyon bölgesine nemli bir spanç konuldu. Hastaya antienflamatuar, antibiyotik ve klorheksidin içeren bir gargara reçete edildi. Operasyon sonrası süturlar alınana kadar her hangi bir komplikasyon gelişmedi. Süturlar 10 gün sonra alındı. 1 ay sonraki kapama miktarı öngörülen düzeydeydi. Hastanın 6 ay sonraki durumunda %100’e yakın bir kök yüzeyi kapaması sağlandığı görüldü. 6 aylık takibin sonucunda hasta estetik olarak sonuçtan memnundu, kök yüzeyinde ilk duruma göre neredeyse %100’lük bir kapanma sağlandı. Keratinize doku ve diş eti kalınlığında bir miktar artış görüldü.Öğe Tip 1 ve tip 2 diabetes mellitus hastalarında dişeti oluğu sıvısı beta glukuronidaz ve elastaz düzeylerinin incelenmesi(Dicle Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2001) Doğru, Arzum Güler; Dağ, AhmetÇalışmayı planlamadaki amacımız, Tip I ve Tip II kontrollü ve kontrolsüz diyabetli bireylerde hastalık şiddetini yansıtan klinik parametreler ve dişeti oluğu sıvısı (DOS) elastaz ve beta-glukuronidaz enzim düzeylerini saptamak ve birbirleriyle olası ilişkilerini incelemekti. Çalışmamız, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Anabilim dalında Diabetes Mellitus teşhisi konmuş 120 hasta üzerinde yürütüldü. Hastalar Tip I DM ve Tip II DM olmak üzere iki gruba ayrıldı. Tip I ve Tip II diabetes mellitus grupları da HbAlc seviyelerine göre kendi içinde metabolik kontrollü ve metabolik kontrolsüz olarak ayrıldı. Hastaların periodontal durumlarını değerlendirmek için plak indeksi, gingival indeks ve cep derinliği ölçümü yapılmış sonuçlar istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Hastalar klinik parametreler açısından değerlendirildiğinde tüm ağız ortalama CD, Gİ ve Pİ değerleri Tip I ve Tip II diyabetik metabolik kontrolsüz gruplarda metabolik kontrollü gruplardan daha yüksek bulundu (p<0.05). Hastalardan alınan DOS örneklerinde PG ve EBA düzeyleri spektrofotometrik yöntemle incelendi. DOS PG ve elastaz düzeyleri total enzim aktivitesi ve enzim konsantrasyonu ifade biçimleriyle her iki enzim için de metabolik kontrolsüz diyabet gruplarında metabolik kontrollü diyabetik gruplara göre daha yüksek bulundu. Gruplar Tukey's HSD testi ile ikişer ikişer karşılaştırıldığında elastaz konsantrasyon düzeylerinin metabolik kontrolsüz gruplarda metabolik kontrollü gruplara göre anlamlı oranda yüksek olduğu saptandı (p<0.05). Total elastaz enzim aktivitesi değerleri de yine metabolik kontrolsüz gruplarda metabolik kontrollü gruplara göre anlamlı oranda yüksekti (p<0.05). PG enzim düzeyleri açısından oluşturulan gruplar incelendiğinde metabolik kontrolsüz gruplarda pG enzim konsantrasyonu metabolik kontrollü gruplara göre anlamlı oranda yüksek bulundu (p<0.05). Total pG enzim aktivitesi düzeyleri metabolik kontrolsüz gruplarda metabolik kontrollü gruplardan daha yüksek olarak saptandı (p<0.05). Metabolik kontrolsüz gruplar (grup I ve III) ve metabolik kontrollü gruplar arasında, her iki enzimin total enzim aktivitesi ve enzim konsantrasyonu düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0.05). Metabolik kontrollü gruplar arasında, total enzim aktivitesi ve enzim konsantrasyonu bakımından her iki enzim içinde anlamlı fark saptanmadı. Klinik parametreler ile DOS |3G ve EBA arasındaki korelasyonlar incelendiğinde, her 4 grupta da sabit ve sürekli korelasyonların olmadığı tespit edildi. Çalışmamızda elde ettiğimiz bulgular ışığında, diyabetik hastalarda, metabolik kontrol düzeyinin periodontal dokular üzerinde etkilerinden söz etmek mümkündür. Sonuç olarak kötü metabolik kontrolün, periodontal hastalığın agresivliği yönünde bir risk faktörü olabileceği kanısına varılmıştır.Öğe Tütün kullanımına bağlı gingival hiperpigmentasyonun cerrahi tedavisi: Olgu sunumu(Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2021) Güneş, Yunus; Doğru, Arzum GülerOral kavitenin endojen veya eksojen kaynaklı olabilen pigmente lezyonları sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Endojen kaynaklı pigmente lezyonlar en sık melanin birikimi nedeniyle oluşsa da bilirubin ve demire bağlı olarak da meydana gelebilmektedir. Bu vakada tütün kullanımına bağlı keratinize diş etinde oluşan melanosit birikiminin tedavisi amaçlanmaktadır. 23 yaşında erkek hasta diş etindeki renklenme şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Hastadan alınan anamnezde herhangi bir sistemik hastalığı olmadığı ve yoğun tütün kullandığı öğrenildi. Yapılan klinik muayene sonucu alt ve üst çenede leratinize diş etinde hiperpigmentasyon sonucu diş etinde renkleşme tespit edildi. Hasta estetik olarak diş etlerinin tedavi edilmesini istemektedir, Hastaya tedavinin uzun süre başarısı için tütün kullanmaması gerektiği veya minimuma indirmesi gerektiği bilgisi verilmiştir. Alt ve üst çenede kanin-kanin arası bölgede depigmentasyon işlemi uygulandı. Hastaya ağrı kesici reçete edilerek, takibe alındı. 8 aylık takibin sonucunda hasta tütün kullanımını azaltmamasına rağmen ilk durumla karşılaştırıldığında diş eti pigmentasyonu hasta memnuniyetini sağlayacak düzeydeydi.Öğe The use of gingival crevicular fluid as a potential biomarker for periodontal disease(Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2024) Akdeniz, Canan; Doğru, Arzum GülerGingival crevicular fluid (GCF) is an extremely valuable research material in the detection of periodontal diseases. The study of GCF components contributes to clinical diagnosis and helps us understand the mechanism of periodontal diseases. GCF is important for non-invasive analysis of periodontitis as it shows markers of connective tissue and bone destruction. GCF can be used in the future as a diagnostic tool for the identification of periodontitis, but it can also help in the detection of periodontitis progression. Early detection of periodontitis progression provides clinical benefit by allowing better control of disease activity and may improve patient follow-up. The aim of this review is to investigate the various enzymes and biomediators released in the GCF in periodontal disease and to provide an update on their role in inflammation.