Yazar "Bozdağ, Zübeyir" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ateşli silah yaralanması olan gebe hastada nonoperatif izlem: Olgu sunumu(Modestum Ltd., 2014) Türkoğlu, Ahmet; Gümüş, Metehan; Bozdağ, Zübeyir; Zengin, Yılmaz; Fındık, Fatih MehmetTorakoabdominal ateşli silah yaralanmalarında cerrahi ilk tedavi seçeneği olsa da, cerrahinin morbiditesi nedeniyle son zamanlarda nonoperatif tedavi gündeme gelmiştir. Gebe hastalarda ise nonoperatif tedavi konusunda henüz klinik tecrübe yoktur. Bu çalışmada ateşli silahla oluşmuş karaciğer yaralanması olan gebe bir hastanın nonoperatif yönetimi sunuldu. Ateşli silah yaralanması nedeniyle dış merkeze başvuran 18 yaşında ve 20 haftalık gebeliği olan hastaya orada yapılan bilgisayarlı tomografide karaciğer sol lobda laserasyon izlenmesi üzerine kliniğimize yönlendirildi. Hasta kliniğimize ulaştığında yaralanmanın üzerinden 8 saat geçmesine rağmen vital bulguları stabil olduğundan nonoperatif izlemeye karar verildi. Hasta yakın fizik muayene, yoğun bakım şartlarında monitorizasyon ve günlük ultrasonografi eşliğinde takip edildi. Takibinin 8. günü taburcu edildi. Ateşli silah yaralanmalarında nonoperatif izlem, hasta seçimi çok iyi yapılarak her hastaya uygun iyi bir strateji belirlenerek uygulanabilir. Gebe hastalar ise, iyi yönetildiğinde bu yaklaşımdan en çok yarar görebilecek bir hasta grubudur.Öğe Ateşli silahla oluşmuş dalak ve diyafram yaralanması olgusunda planlanmış geç laparoskopi(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Türkoğlu, Ahmet; Gümüş, Metehan; Bozdağ, Zübeyir; Kuzu, Hekim; Zengin, YılmazTorakoabdominal ateşli silah yaralanması (ASY)’nda temel tedavi eksplorasyondur. Ancak seçilmiş olgularda konservatif yaklaşımlar giderek yaygınlaşmaktadır. Bu çalışmada geciktirilmiş cerrahi ile tedavi edilen ateşli silahla oluşmuş dalak ve diyafram yaralanmalı hastanın yönetimi sunuldu. ASY nedeniyle başvuran 37 yaşında erkek hastaya yapılan bilgisayarlı tomografide dalak üst polde yaralanma ve sol diyaframda yaralanma gözlendi. Vital bulguları stabil olan hastaya 3 günlük konservatif tedavi sonrası laparoskopik diyafram tamiri yapıldı ve hasta sorunsuz taburcu edildi. Diyafram yaralanmasına dalak yaralanması eşlik ettiği durumlarda acil cerrahi gerekmiyorsa ve hasta stabilse diyafram onarımı ertelenerek gereksiz splenektomi önlenebilir.Öğe Güneydoğu Anadolu bölgesinde meme kanserinde tanı ve tedavide gecikme sebeplerine yönelik anket çalışması(Modestum Publishing Ltd., 2015) Öner, Eyüp; Girgin, Sadullah; Uslukaya, Ömer; Bozdağ, Zübeyir; Gümüş, Hatice; Urakçı, Zuhat; Gümüş, MetehanAmaç: Meme kanserinde, bölgemizde hasta ve sağlık sistemi ilişkili gecikmede etkili olan faktörleri incelemektir.Yöntemler: 2012 Aralık-2014 Temmuz tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Cerrahi Kliniğine başvuran son 6 ay içerisinde Meme Kanseri tanısı almış 100 meme kanserli hastaya, hasta onamı alındıktan sonra anket uygulandı. Anket 4 bölüm (hasta ve sistem ilişkili faktörler, demografik veriler ve kanser evresinin değerlendirilmesi) ve 25 sorudan oluşmaktaydı. Bulgular: Meme semptomlarını fark ettikten sonra, üç ay gecikme ile gelenlerin oranı ise %58 idi. Düzenli kontrol edilenlerin oranı %8 idi. Memedeki lezyonunun kanser olabileceğini düşünenlerin oranı %9 iken, bunun ciddi bir durum olmadığını ve kendiliğinden iyileşeceğini düşünenlerin oranı %86 idi. Doktora gitmeme nedenine yönelik soruya, hastaların % 2'si bayan doktor olmadığı için, %7'si bilgisizlikten, %23'ü korktuğundan şeklinde cevap verdi. Hastaların %77' si bir hafta içinde doktor randevusu alabilmiş, %82'si bir hafta içinde mamografi çekimi yapabilmiş, %78'i bir hafta içinde meme biyopsi işlemini yapabilmişti. Kanser korkusu 30-50 yaş aralığındaki kadınlarda istatistiksel anlamlı yüksekti (p<0.05). Doktora gitmenin iyi bir deneyim olmadığı düşüncesi okuma yazma bilmeyen grupta ve ev kadını olanlarda istatistiksel olarak anlamlı yüksekti (p <0.05).Sonuç: Tanı ve tedavideki gecikmede hastanın yaşı, okur-yazar olması ve sağlık sistemi etkili olabilmektedir. Gecikmeyi azaltmak için meme kanseri bilinç düzeyi ve farkındalığı artırılmalı, özellikle 30-50 yaş arası kadınlardaki kanser korkusu yenilmelidir.Öğe İleusun nadir bir nedeni: Gezici dalak(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Oğuz, Abdullah; Uslukaya, Ömer; Ülger, Burak Veli; Türkoğlu, Ahmet; Bozdağ, ZübeyirGezici dalak, dalağın uzun bir vasküler pedikül yapısı ile birlikte dalağı normal yerinde tutan peritoneal bağların yokluğu sonucu nadir görülen bir klinik tablodur. Yirmi ile kırk yaşlar arasındaki kadınlarda daha sık görülür. Konjenital ve edinilmiş faktörler etyolojide rol oynamaktadır. Klinik tablo asemptomatik olabileceği gibi bası sonucu gastrointestinal semptomlar ve torsiyon sonucu akut batına neden olan ağrılı abdominal bir kitle şeklinde de ortaya çıkabilir. Tanı tesadüfen veya başka patolojileri araştırırken yapılan ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi gibi radyolojik görüntülemelerle konulur. Şüpheci yaklaşım tanıya yardımcıdır. Tedavisi cerrahi olup splenopeksi ilk seçenek olmalıdır. Detorsiyon sonrası iskeminin devam etmesi durumunda, ya laparoskopik ya da laparotomi ile splenektomi yapılmalıdır. Bu makalede ileusa neden olan gezici dalağa sahip 37 yaşında bayan hasta sunulmaktadır. Laparaskopik splenektomi uygulanmıştır. Gezici dalak ileus ve akut karın sebepleri arasında düşünülmesi gereken nadir bir klinik tablo olduğunu düşünmekteyiz.Öğe Laparoskopik splenektomi klinik deneyimimiz: 38 hastanın sonuçları(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Bozdağ, Zübeyir; Türkoğlu, Ahmet; Taşdemir, Bekir; Oğuz, Abdullah; Dal, Sinan; Karakuş, Abdullah; Budak, Hıdır; Gümüş, MetehanAmaç: Laparoskopik splenektomi hematolojik hastalıkların tedavisinde son dönemlerde yaygın olarak kabul görmeye başlamıştır. Bu çalışmada laparoskopik splenektomi uyguladığımız hastalarımızın sonuçlarını sunmayı amaçladık. Yöntemler: Kliniğimizde 2012 – 2015 yılları arasında hematolojik hastalıklar nedeniyle laparoskopik splenektomi yapılan 38 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Laparoskopik splenektomi uygulanan hastaların 15’i erkek, 23’ü kadın olup, ortalama yaş 33,9 ± 12,9 idi. Splenektomi endikasyonları; 34 hasta idiyopatik trombositopenik purpura (ITP), 4 hasta herediter sferositoz (HS) idi. Cerrahi eksplorasyonda 7 hastada aksesuar dalak tespit edilerek çıkarıldı. Safra kesesinde taş olan 2 HS’li hastaya aynı seansta laparoskopik kolesistektomi uygulandı. Bir hastada diseksiyon esnasında görüşü engelleyen hemoraji nedeniyle açığa geçildi. Postoperatif dönemde bir hastada atelektazi ve bir hastada yara yerinde yağ nekrozu gelişti. Ayrıca bir hastada trombositoz gözlendi. ITP’li 4 hastada geçici, iki hastada kalıcı refrakter trombositopeni nedeniyle hematolojik tedaviye devam edildi. Bu hastalara operasyon sonrası yapılan dalak sintigrafisinde bir hastada aksesuar dalak tespit edildi. Ortalama hastanede yatış süresi 2,6 ± 0,7 gün olarak bulundu. Sonuç: Hematolojik hastalık nedeniyle uygulanacak splenektomilerde laparoskopik splenektomi; daha az hastanede kalış süresi ve morbidite ile ilk seçenek tedavi modalitesi olarak düşünülebilir.Öğe Peptik ülser perforasyonunda morbidite ve mortaliteye etkili risk faktörleri(2015) Kapan, Murat; Önder, Akın; Bozdağ, Zübeyir; Ülger, Burak Veli; Taş, İlhanAmaç: Peptik ülser perforasyonu günümüzde halen önemli bir cerrahi problemdir. Bu çalışmada peptik ülser perforasyonunda morbidite ve mortaliteye etkili risk faktörleri incelendi.Gereç ve Yöntemler: Ocak 2006-Aralık 2010 tarihleri arasında peptik ülser perforasyonu nedeniyle çalışmaya dahil edilen 148 hastanın dosyaları retrospektif olarak incelendi. Hastalarda yaş, cinsiyet, başvuru şikayetleri, şikayetlerin başlangıcı ile hastaneye başvuru arasında geçen süre, fizik muayene bulguları, yandaş hastalıklar, laboratuvar ve görüntüleme bulguları, hastanede yatış süresi, morbidite ve mortalite kaydedildi.Bulgular: Hastaların 129'u (%87,2) erkek, 19'u (%12,8) kadındı. Ortalama yaş 51,7±20 yıl idi. Hastaların 45'inde (%30,4) en az bir yandaş hastalık saptandı. Postoperatif dönemde hastaların 30'unda (%20,3) komplikasyon gelişti. En sık gelişen komplikasyon yara yeri enfeksiyonu idi. Hastaların 27'sinde (%18,2) mortalite gelişti. En sık mortalite nedeni sepsis idi. Çok değişkenli analizde 60 yaş üstü olma, yandaş hastalıkların olması ve Mannheim peritonit indeksi morbidite üzerine etkili bağımsız risk faktörü olarak bulunurken, 60 yaş üstü olma, başvuru süresi ve Mannheim peritonit indeksi mortalite üzerine etkili bağımsız risk faktörü olarak bulundu.Sonuç: Peptik ülser perforasyonu ile başvuran hastalarda erken tanı ve uygun tedavi önemlidirÖğe Retrospective Evaluation of Detection of Minimal Preparedness Multidetector Computed Tomography with Colorectal Neoplasms(2015) Bozdağ, Zübeyir; Hattapoğlu, Salih; Yılmaz, Edip Erdal; Göya, Cemil; Teke, Memik; Uçmak, Feyzullah; Üngür, NaciPurpose: The aim of this study is to retrospectively assess the contrubition of the minimal preparation CT to the diagnosis of colorectal cancer in the patients who were refered to department of gatroenterology with colorectal cancer prediagnosis and have consequent colonoscopically visible mass and histopathological proof. Materials and methods: 100 consecutive cases referred from department of gastroenterology between september 2008 and december 2012 with confirmed colonoscopical mass diagnosis were included to our study (Age range: 18 90 Sex: females 41 and 59 males). Radiological findings were statistically compared with pathological findings as a gold standard. Results: Of these patients with coloscopically visible mass, minimal preparation CT revealed asymmetric wall thickening(n:89), extracolonic mass (n:3), and symmetric wall thickening(n:2) and normal wall thickness (n:6). 79 cases had enlarged lymph nodes in pericolonic mesenteric fat tissue while remaning have no lymph nodes(21). 54 cases had stranding in pericolonic mesenteric fat tissue and remanining individuals showed normal fat density. The masses were located in rectum (n:54), sigmoid colon (n:17), descending colon (n:10), transverse colon (n:2), ascending colon (n:14), and cecum (n:3). Conclusion: In colorectal and extracolonic mass investigation we recommend minimal preparation CT, which is highly sensitive and more acceptible by patients.Öğe Trephine stoma: Outcomes in a single center(Modestum Publishing Ltd., 2015) Oğuz, Abdullah; Türkoğlu, Ahmet; Gümüş, Metehan; Bozdağ, Zübeyir; Bahadır, Mehmet Veysi; Teke, Fatma; Budak, Hıdır; Böyük, AbdullahObjective: Fecal diversion is often indicated in cases with fecal incontinence, Fournier’s gangrene, anal fistula, and inoperable obstructive anorectal cancer. Trephine colostomy can be performed without necessitating laparotomy. We present our experience related to the outcome of trephine sigmoid colostomy. Methods: The retrospective study included 14 patients who underwent trephine colostomy due to various conditions including Fournier’s gangrene, inoperable anorectal cancer, recto-vaginal fistula, and benign stricture due to radiotherapy at our clinic between January 2010 and January 2015. Results: Patients comprised 4 females and 10 males with a mean age of 52.07 years. The indications for stoma formation were Fournier’s gangrene in 7 cases, inoperable anorectal cancer in 5, rectovaginal fistula in 1, and benign stricture due to radiotherapy in 1 case. Eight patients underwent surgery under regional anesthesia. All the patients underwent trephine loop sigmoid colostomy. One patient had second operation on the postoperative period due to colostomy prolapse. The temporary stomas were closed in 3 months. Mean length of hospital stay was 14 days. Conclusion: Trephine stoma is a relatively simple, safe and rapid procedure and an effective alternative to colostomy formation without laparotomy indications. It can be performed under emergency or elective conditions with low morbidity. J Clin Exp Invest 2015; 6 (2): 87-90.Öğe Use of the neutrophil to lymphocyte ratio compare crp for the early prediction of acute pancreatitis severity?(2018) Bozdağ, Zübeyir; Ülger, Burak Veli; Zengin, Yılmaz; Arıkanoğlu, Zülfü; Türkoğlu, Ahmet; Gümüş, Metehan; Yılmaz, Edip ErdalAim: To determine the usefulness of the neutrophil to lymphocyte ratio (NLR) as a diagnostic tool for the early detection and prediction of acute pancreatitis (AP) severity compared with that of C-reactive protein (CRP).Material and Methods: The medical records of 464 patients hospitalized with AP between 2006 and 2014 were reviewed. The patients were classified into two groups: severe AP (SAP) and mild/moderate AP groups. Lymphocyte and neutrophil counts and CRP levels at the time of admission were noted.Results: Out of the total number of patients (n = 464), 67 had severe AP. The median NLR was significantly higher in the SAP group (median of 11.1) than in the mild/moderate AP group (median of 6.9) (p < 0.0001). The sensitivity and specificity of NLR were 83.6% and 49.4%, respectively, with a cut-off value of 6.8 and an AUC of 0.68. CRP levels were also significantly higher in the SAP group (median of 189 mg/L) than in the mild/moderate AP group (median of 53.5 mg/L) (p < 0.0001). The sensitivity and specificity of theCRP values were 83.6 % and 74.9 %, respectively, with a cut-off value of 113 mg/L and an AUC of 0.83.Conclusion: The NLR was significantly higher in patients with severe AP. However, CRP measurement was superior to NLR as an early predictor of severe disease.