Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Bükte, Yaşar" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    Akciğer radyografisi normal saptanan hemoptizili olgularda fiberoptik bronkoskopi ve yüksek rezolüsyonlu tanıdaki değeri
    (2001) Şenyiğit, Abdurrahman; Bükte, Yaşar; Asan, Emir; Bayram, Hasan; Topçu, Füsun
    Hemoptizi, çeşitli hastalıklarda ortaya çıkan ve sık rastlanan bir semptomdur. Teşhiste akciğer radyografisi ilk basamağı teşkil etmesine rağmen başta bronşektazi olmak üzere değişik hastalıkların normal göğüs radyografisine sahip olabilecekleri bilinmektedir. Çalışmamızda kliniğimizde hemoptizi tetkiki amacıyla yatırılan ve standart akciğer radyografileri normal olan 82 hastada (61 'i erkek, 21 'i kadın) fiberoptik bronkoskopi (FOB) ve yüksek rezolüsyonlu-BT (YRBT)'nin tanıdaki değerlerini prospektif olarak araştırmayı planladık. Otuz olguya her iki tetkike rağmen tanı konamadı. Olguların 2'sinde hem YRBT hem de FOB'ta bronş karsinomu saptanırken, 1 olguda trakea tümörü ve 2 olguda ise akciğer tümörü bulguları sadece FOB'ta tespit edildi. Yine YRBT'de saptanmadığı halde 2 olguda FOB'ta endobronşiyal tüberküloz (EBTB) tespit edildi. Ayrıca YRBT'de, 36 olguda bronşektazi belirlendi. Bu olguların sadece 6'sında FOB'ta bronşektazik değişiklikler saptandı. Bunlar dışında 9 olguda YRBT'de geçirilmiş tüberküloza (TB) bağlı apikal sekel fibrotik lezyonlar tespit edildi. Apikal fibrotik lezyonlar ve bronşektazi saptanmasında YRBT'nin FOB'tan üstün olduğu ve aralarında anlamlı farklılık olduğu belirlendi (sı-rasıyla p< 0.01 ve p< 0.001) Sonuçta, bronşektazi ve TB sekellerinin normal göğüs radyografisine sahip hemoptizili olgularda esas etyolojik faktörler olduğu ve bu iki hastalığın saptanmasında YRBT'nin üstünlük arz etmesine karşın farklı hastalıklardaki diagnostik değerlerinden dolayı hemoptizili olgularda hem YRBT hem de FOB'un başvurulması gereken işlemler olduğu kanaatine varıldı.
  • [ X ]
    Öğe
    Cervical intramedullary granuloma of Brucella: A case report and review of the literature (European Spine Journal DOI: 10.1007/s00586-006-0252-3)
    (2007) Nas, Kemal; Taşdemir, Nebahat; Çakmak, Erkan; Kemaloğulu, Mustafa Serdar; Bükte, Yaşar; Geyik, Mehmet Faruk; 0000-0002-0906-0902
    [No abstract available]
  • [ X ]
    Öğe
    Çocuklarda diafragma yaralanmaları
    (2000) Bükte, Yaşar; Önen, Abdurrahman; Otçu, Selçuk; Dokucu, Ali İhsan; Öztürk, Hayrettin; Yücesan, Selçuk
    Çocuklarda diafragma yaralanması nadirdir. Kliniğimizde 1983-1998 yılları arasında diafragma yaralanması nedeniyle tedavi edilen 23 hastada etiyoloji, tanı ve tedavi yöntemleri ile prognoza etki eden faktörler geriye dönük olarak değerlendirildi. Yaşları 3-15 arasında değişen hastaların 20'si erkek, 3'ü kız idi. Yaralanma 15 hastada penetran, 8 hastada künttü. Hastalarımızın ancak 11 'inde tam ameliyat öncesi kondu. Diafragma yırtılması 14 hastada solda, 9 hastada sağda idi. 20 hastada en sık karaciğer olmak üzere çeşitli ek organ yaralanmaları vardı, tek başına diafragma yaralanması yalnız 3 hastada gözlendi. Hastalarımızın ortalama travma şiddeti puanı (ISS) 38 olarak bulundu. Diafragma onarımı tüm olgularda laparotomi ile yapıldı. İki hasta diafragma yaralanmasına bağlı olmayan nedenlerle kaybedildi. Diafragma yırtılması çocuklarda göğüs-karın bölgesinin tüm künt ve penetran yaralanmalarında tipik bulgular olmasa da akla getirilmelidir. Her iki tip diafragma yırtılmasında da ek karın içi organ yaralanması çok sıktır ve tedavi laparotomi ile yapılmalıdır. Diafragma yaralanmalarına bağlı gelişebilecek morbidite ve mortalite ancak yüksek oranda şüphelenmek, hızlı tanı koymak ve en küçük diafragma yırtıklarında bile cerrahi tedavi yapmak yolu ile azaltılabilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Diz patolojilerinin değerlendirilmesinde manyetik rezonans görüntüleme yöntemi
    (2018) Bükte, Yaşar; Şimşek, M. Masum
    Diz patolojilerinin değerlendirilmesinde fizik muayene ve iki yönlü direkt diz grafileri rutin kullanılmakta olan standart yöntemler olarak geçerliliklerini korumakla birlikte, açıklanamayan ve ileri tetkik gerektiren patolojilerde invaziv olmayan, tanı değeri yüksek görüntüleme yöntemlerinin rolü ön plana çıkmıştır. Klinik uygulamalarda ve görüntüleme yöntemleri arasında 15 yıllık bir geçmişi olan MRG yöntemi, 1985 yılından beri diz görüntülemesinde başarıyla kullanılmaktadır. Dize yönelik MRG incelemelerinin en sık endikasyonu menisk ve ligament patolojileridir. Her hastaya uygulanabilmesi, incelemenin gerekli görülen bütün planlarda "Multiplanar" yapılabilmesi,, ionizan radyasyon içermemesi, tanısal kullanımda bir yan etkisinin bulunmaması, dize ait bütün yapıları ayrıntılı bir şekilde değerlendirebilmesi MRG yönteminin önde gelen özellikleridir. Intrasubstans menisküs ve bazı ligament rüptürleri, mikrofraktürler gibi diğer tanı yöntemleriyle saptanamayan bazı diz eklemi patolojilerini ortaya çıkarması MRG yönteminin üstünlüğünü tartışmasız kılmaktadır. Çalışmamızda Aralık 1994 - Mayıs 1996 tarihleri arasında Giessen Justus- Liebig Üniversitesi Tıp Fakültesi (Almanya) Radyodiagnostik Anabilim Dalı'nda Üniversite Ortopedi, Kaza Cerrahisi polikliniğinde ve Üniversite dışından ortopedistler veya spor hekimleri tarafından muayeneden geçirilen ve ileri tetkik için MRG istemiyle Üniversite Radyoloji kliniğine gönderilen 403 hastada, 416 diz bütün diz patolojileri açısından MRG yöntemiyle, birçok puis sekanslarını kapsayan tekniklerle geniş bir spektrumda incelendi. İlk olarak en sık görülen diz patolojileri olması nedeniyle menisküs patolojileri incelendi. Meniskler intrameniskal sinyalin karakteri ve artiküler yüzeye uzanımına göre, Grade 1-3 arasında sınıflandırmaya uyan patolojilere göre değerlendirildi. Grade 1-2 sinyal dejeneratif değişikliklerin aşamaları, Grade 3 sinyal yırtık olarak yorumlandı. Yine 2.sıklıkla karşımıza çıkan diz eklemi patolojilerinden çapraz bağlar (ACL.PCL), dizin yan bağları "kollateral ligamentler" komplet ve parsiyel rüptürleri açısından MRG kriterlerine göre değerlendirildi. Diğer dize ait bir patoloji ve öncelikle medial femur kondilinde olmak üzere her iki femur kondilinde osteokondral bir lezyon olan osteokondritis disekans lezyonlan Grade 1-4 arasında karşı geldikleri patolojilere göre değerlendirildi. Diz patolojileri içerisinde büyük grubu oluşturan bu patolojiler dışında osteoartroz, kondromalazi patella, Osgood-Schlatter, popliteal kistler ve pekçok travmatik kemik ve kıkırdak patolojileri, dejeneratif, iltihabi ve tumoral, diz kapsamına giren birçok patoloji MRG yöntemiyle incelenip değerlendirildi. 75 olguda MRG incelemesi sonrası çeşitli zamanlarda diagnostik ve terapötetik amaçlı artroskopi uygulandı. Artroskopi sonuçları yukarıda belirttiğimiz major diz patolojileri açısından MRG sonuçlarıyla karşılaştırıldı. Bu patolojilerde MRG'nin doğruluk değeri çeşitli literatürlerde belirtilen değerlere uygun yüzdelerde saptandı. Değerlendirilen diğer diz patolojileri konusunda istatistiksel bir sonuca varmadan, bulgular ayrı ayrı değerlendirilip literatür bilgileri ile karşılaştırıldı. Sonuç olarak, MRG yöntemi diz patolojileri açısından non-invaziv olması, lezyonun "multiplanar" istenilen planda, yüksek kontrast rezolüsyonunda ve anatomik olarak ayrıntılı bir şekilde değerlendirebilme şansı vermesi ve yüksek doğruluk değerlerine ulaşması bakımından ulaşılabildiği takdirde en uygun görüntüleme yöntemi olarak tercih edilmesi gerektiği kanısındayız.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Dyke-Davidoff-Masson sendromu (serebral hemiatrofi): Radyolojik bulgular
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Bükte, Yaşar; Oysu, Aslıhan Semiz; Ekici, Faysal; Hattapoğlu, Salih; Sakcı, Zakir; Fidan, Elif
    Amaç: Dyke-Davidoff-Masson Sendromu (DDMS) olan olguların kesitsel kranial görüntüleme bulgularının sunulması amaçlanmıştır. Yöntemler: Bilgisayarlı tomografi (BT) ve/veya manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile unilateral serebral hemisferik atrofisi saptanmış olan 16 olgunun bulguları retrospektif olarak değerlendirildi. Olguların 8’i kadın ve 8’i erkek olup, yaşları 5 ile 53 (ortalama: 24) arasında değişiyordu. Olguların 6’sı çocuk ve 10’u erişkindi. Olguların 5’inde BT ve 13’ünde MRG tetkiki yapılmıştı. Olguların görüntüleri retrospektif olarak incelenerek serebral parankimal bulgular ve kompansatuar kranial bulgular not edildi. Bulgular: Tüm olgularda unilateral serebral hemisfer atrofisi, ipsilateral kortikal sulkuslarda ve lateral ventrikülde genişleme mevcuttu. Hemisferik atrofi ile birlikte 6 olguda (%37,5) korpus kallozumun ipsilateral atrofisi, 13 olguda (%81) ipsilateral talamik atrofi, 8 olguda (%50) ipsilateral parahipokampal atrofi, 7 olguda (%44) ipsilateral serebral pedinkülde atrofi ve 3 olguda (%19) ipsilateral pons atrofisi saptandı. Olguların 13 tanesinde (%81) gliotik sinyal değişiklikleri gözlendi. Kompansatuar bulgulardan unilateral kalvariyal kalınlaşma 4 olguda (%25) fokal, 12 olguda (%75) diffüz olarak izlendi. Frontal sinüs ipsilateral yarımında genişleme 15 olguda (%94) ve ipsilateral temporal kemik havalanmasında artış ise 5 olguda (%31) mevcuttu. Sonuçlar: DDMS, serebral hemiatrofi ve kalvarial hipertrofi bulguları ile kendini gösteren bir sendromdur. Kesitsel radyolojik görüntüleme bulguları olgular arasında çeşitlilik gösterebilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Effectiveness of sonoelastography and diffusion MRI ADC value in discriminating between malignant and benign lesions of the breast
    (Yerküre Tanıtım & Yayıncılık Hizmetleri A.Ş., 2020) Maçin, Sultan; Deniz, Muhammed Akif; Bükte, Yaşar; Deniz, Zelal Taş; Sarıca, Özgür; Oysu, Aslıhan Semiz
    Objective: We aimed to evaluate the diagnostic value and comparison of sonoelastography and diffusion-weighted magnetic resonance imaging in differentiation of benign and malignant breast masses. Method: Forty-five patients who were referred to our Radiology Department for the biopsy of a known breast mass following a breast MRI were evaluated by sonoelastography using a 5-scaled Tsukuba scoring system and measurements of ADC values on diffusion weighted MRIs. Contribution of the Tsukuba scores and ADC values of the masses to the conventional methods were evaluated. Results: Histopathological results of all masses with Tsukuba scores 1 and 2 were evaluated as benign. Histopathological results of 37.5% of patients with a Tsukuba score of 3 were found to be benign and 62.5% of the patients were found to be malignant. Histopathologically 80% of the patients with a Tsukuba score of 4 were evaluated to have malignant, while all (100 %) of the patients with a Tsukuba score of 5 were considered to have malignant disease. Statistically significant correlation was found between the histopathological results and Tsukuba scoring system (p<0.05). Sonoelastographic sensitivity, specificity, positive, and negative predictive values were 83.3%, 96.3%, 93.7% and 89.6%, respectively in the patients with Tsukuba scores of 4 and 5. The mean ADC values of histopathologically proven malignant, and benign masses were 0.95±0.17x10-3 mm2 /sec and 1.37±0.16x10-3 mm2 / sec, respectively. The mean ADC value of histopathologically proven malignant masses was significantly lower than histopathologically proven benign masses (p<0.01). At sonoelastographic evaluation, one false-positive and 5 false-negative results were found. Three out of 4 false-negative results were diagnosed correctly using ADC values. False-negativity was detected in one lesion diagnosed based on both sonoelastographic results, and ADC values. Conclusion: We think solely sonoelastography or ADC evaluations are inadequate, however, can be used in differentiation of benign and malignant breast masses.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Facial vein aneurysm associated with sialadenitis
    (Wiley-Blackwell, 2012) Ilıca, Ahmet Turan; Şentürk, Senem; Kertmen, Mustafa; Bükte, Yaşar; Bilici, Aslan; Atasoy, Mehmet Mahir; 0000-0001-5211-135X; 0000-0002-3894-7107
    A 20 year-old man presented with pain and swelling of the left submandibular area. Neck sonography revealed enlargement of the submandibular gland, coarsening of its echotexture with a few calculi and a multiloculated cystic lesion. Doppler sonography revealed venous flow within the cystic lesion and aneurysmal dilatation of the adjacent facial vein. CT angiography confirmed the facial vein aneurysm. We hypothesize that inflammation of the gland had weakened the wall of the adjacent facial vein, causing aneurysmal dilatation.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Infantile osteopetrosis associated with rickets
    (TIP ARASTIRMALARI DERNEGI, 2005) Bükte, Yaşar; Gürkan, Fuat; Davutoǧlu, Mehmet; Gözü, Ayfer; Bilici, Meki
    A 3-year-old female child was diagnosed as malignant autosomal recessive form of infantile osteopetrosis by presence of anemia, thrombocytopenia, hepatosplenomegaly, failure to thrive, visual and hearing loss, and the typical radiological images on plain radiograms. The patient had associated clinical and laboratory findings of rickets as a rare presentation. Treatment with calcitriol was initiated with a short-term calcium supplement.
  • [ X ]
    Öğe
    Kloakal anomalinin Hirschsprung hastalığı, doğumsal 'pouch' kolon ve vajinal duplikasyon ile seyreden nadir birlikteliği
    (2001) Öztürk, Hayrettin; Bükte, Yaşar; Dokucu, Ali İhsan; Azal, Ömer Faruk
    Kloakal malformasyonlar üriner, iç genital ve intestinal kanalın ürogenital sinüs yolu ile tek bir meadan perineye açılması ile karakterizedir. Kloaka anomalisi başka hiç bir doğumsal anomalide, görülemeyecek kadar anatomik çeşitlilik ile ortaya çıkabilir. Burada kloakal anomaliye eşlik eden doğumsal 'pouch' kolon, Hirschsprung hastalığı ve vajinal duplikasyon ile ortaya çıkan 13 yaşındaki kız olgu, nadir karşılaşılması ve uygulanan cerrahi tedavinin özelliklen açısından sunulmaktadır. Bu tip kloakal anomalili bir olgunun rekonstrüktif cerrahisi planlanırken, olası ek anomalilerin ve anatomik farklılıkların dikkate alınmasının gerekliliği vurgulanmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Oligoarticular tuberculous infection of the knee and acromioclavicular joints: An unusual manifestation and characteristic magnetic resonance imaging findings
    (Turkish League Against Rheumatism, 2011) Çevik, Remzi; Bükte, Yaşar; Nas, Kemal; Çevik, Figen Ceylan; Kırbaş, Gökhan; Büyükbayram, Hüseyin
    Son yıllarda immün yetersizlik oluşturan hastalıklar ve ilaç kullanımı gibi nedenlerle tüberküloz insidansında artış görülmektedir. Ayrıca osteoartiküler tutulum da artmıştır. Bu yazıda diz ve akromiyoklaviküler eklem tüberkülozu tanısı konulan 22 yaşında bir erkek hasta sunuldu. Bu eklemin tüberkülozu çok nadirdir ve diz eklem tutulumu ile birlikteliği literatürde bildirilmemiştir. Kesin tanı sinoviyal biyopsinin histopatolojik incelemesiyle konuldu. Göğüs radyografisinde kavitasyon ve manyetik rezonans görüntüleme incelemesinde ise ile karakteristik demonstratif bulgular saptandı. Antitüberküloz ilaç tedavisine tatmin edici bir yanıt ile başlandı.
  • [ X ]
    Öğe
    Oligoarticular Tuberculous Infection of the Knee and Acromioclavicular Joints: An Unusual Manifestation and Characteristic Magnetic Resonance Imaging Findings
    (2011) Çevik, Figen Ceylan; Büyükbayram, Hüseyin; Bükte, Yaşar; Çevik, Remzi; Nas, Kemal; Kırbaş, Gökhan
    Son yıllarda immün yetersizlik oluşturan hastalıklar ve ilaç kullanımı gibi nedenlerle tüberküloz insidansında artış görülmektedir. Ayrıca osteoartiküler tutulum da artmıştır. Bu yazıda diz ve akromiyoklaviküler eklem tüberkülozu tanısı konulan 22 yaşında bir erkek hasta sunuldu. Bu eklemin tüberkülozu çok nadirdir ve diz eklem tutulumu ile birlikteliği literatürde bildirilmemiştir. Kesin tanı sinoviyal biyopsinin histopatolojik incelemesiyle konuldu. Göğüs radyografisinde kavitasyon ve manyetik rezonans görüntüleme incelemesinde ise ile karakteristik demonstratif bulgular saptandı. Antitüberküloz ilaç tedavisine tatmin edici bir yanıt ile başlandı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Primary gastric adenocarcinoma in a 2.5-year-old girl
    (2002) Dokucu, Ali İhsan; Öztürk, Hayrettin; Kılınç, Nihal; Önen, Abdurrahman; Bükte, Yaşar; Söker, Murat
    Primary gastric adenocarcinoma is extremely rare in children. Here, we report an additional case of primary adenocarcinoma, located at the lesser curvature in a girl at the age of 2.5 years. She had no family history and no apparent underlying cause for the tumor. She died 4 months after admission despite complete resection of the mass and chemotherapy.
  • [ X ]
    Öğe
    Primary malignant Schwannoma of the small bowel
    (2001) Yılmaz, Fahri; Akgün, Yılmaz; Bükte, Yaşar; Özekinci, Selver; Uzunlar, Ali Kemal
    Schwannomas arise from the Schwann cells that cover the peripheral nerves. Most of them are benign. Malignant schwannomas are most commonly seen in the proximal parts of the upper and lower extremities and trunk. A malignant schwannoma of the small intestine is an extremely rare disease. Only 24 cases have been reported in the English language medical literature. We report a case of a malignant schwannoma of the small intestine in a 53-year-old woman.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The results of rehabilitaion on motor and functional improvement of the spineal tuberculosis
    (2004) Nas, Kemal; Kemaloǧlu, Mustafa Serdar; Çevik, Remzi; Ceviz, Adnan; Necmioǧlu, Serdar; Bükte, Yaşar; Coşut, Abdülkadir; Şenyeǧit, Abdurraham; Gür, Ali; Saraç, Ayşegül Jale; Özkan, Ümit; Kırbaş, Gökhan; 0000-0001-9680-6268
    Objectives. - To evaluate the result of rehabilitation on motor and functional improvement in spinal tuberculosis. Methods. - Prospective case study. Data were collected from 47 patients with spinal tuberculosis medically and/or surgically treated, and rehabilitated over a period of 6 months, after spinal decompression and fusion. The main outcome measures were motor development of the patients was evaluated at the beginning, in the 1st week, in the 3rd month, and in the 6th month. Functional development of the patients was evaluated at the beginning and in the 6th month. Functional assessment was made according to Modified Barthel Index (MBI), and motor examination was make according to American Spinal Injury Association (ASIA). Results. - The study population consisted of 47 patients (22 males and 25 females) mean age 37.9 ± 18.3 years (range 5-76 years). The most common site of spinal tuberculosis was the thoracic region. Localized back pain, paraparesis, sensory dysfunction and fever were typical clinical manifestations. Surgical management was performed as anterior or posterior drainage of abscess and/or stabilization of the spine. The rehabilitation program was performed in all patients during the preoperative, early postoperative and late postoperative 6th month periods. Muscle-strengthening exercises on necessary localization such as pectoral, abdominal, lower extremities, truncal and sacrospinal extansors were started for the rehabilitation. The motor score for the lower limbs and the MBI scores for activities of daily living (ADL) and mobility improved significantly ( P < 0.001). The self-care and mobility categories of the MBI on admission were 14.8% severely dependent and 10.6% independent. However, at the end of the rehabilitation program, 4.2% were severely dependent and 70.2% independent. Conclusion. - Early diagnosis and appropriate medical and/or surgical treatment together with a rehabilitation program will improve the life quality of patients with spinal tuberculosis.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu bulunan çocuklarda görüntüleme yöntemleriyle saptanan üriner sistem patolojileri sıklığı
    (Türkiye Klinikleri, 2001) Ece, Aydın; Yılmaz, M. Emin; Gürkan, Fuat; Bükte, Yaşar; Haspolat, Yusuf Kenan
    Amaç: İdrar yolu enfeksiyonu ile birlikte bulunabilen vezikoüreteral reflü (VUR) ve renal skarlaşmanın araştırılması ileride gelişebilecek hipertansiyon ve böbrek yetmezliğinin önlenmesi bakımından önemlidir. Çocuklarda üriner sistem görüntülemesinde kullanılan ultrasonografi (US), miksiyon sistoüretrografi (MSUG) ve dimerkaptosüksinik asid sintigrafisi (DMSA) ile ne oranda üriner patoloji saptanabildiğini göstermek amacıyla çalışma planlandı. Materyel ve Metod: Çalışmaya 1994-1999 yılları arasında tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu (t-iye) tanısıyla izlenen, yaş ortalaması 5.0±3.7 yıl (4 ay-16 yıl arası) olan, 98i (%81) kız, toplam 121 çocuk alındı. Hastaların tümüne US, DMSA ve VSUG; 46sına (%38.0) intravenöz piyelografi (IVP) uygulandı. Bulgular: Çocukların 37sinde (%30.6) USde anormallik, 43ünde (%35.5) DMSAda renal skar, 33ünde (%27.2) MSUGde VUR saptandı. VUR saptanan çocuklarda %60.6 (20/33) oranında renal skar gözlenirken, VUR bulunmayanlarda %26.1 (23/88) oranında skar saptandı (p<0.001). Renal skar saptanan çocuklarda VUR sıklığı %46.5 iken, skar bulunmayan çocuklarda VUR sıklığı %16.7 idi (p<0.001). Reflü bulunan 33 hastadan 21inde, renal skarlı 43 hastadan 30unda US normal sonuç verdi. Ultrasonografinin renal skar ve VUR için sensitivitesi %30.2 ve %36.4, spesifitesi %74.3 ve %77.3 olarak bulundu. Sonuç: Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarında VUR saptananlarda renal skar, skar saptananlarda VUR daha sıktır. Yalnız başına US, t-iye izleminde renal skar ve VURu göstermede yetersiz kalmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Urogenital injuries in childhood: A strong association of bladder trauma to bowel injuries
    (2000) Dokucu, Ali İhsan; Özdemir, Enver; Öztürk, Hayrettin; Otçu, Selçuk; Önen, Abdurrahman; Çiǧdem, Kemal M.; Kaya, Mete; Bükte, Yaşar; Yücesan, Selçuk; 0000-0002-8877-5737
    We analysed the inter-relationships of the cause and the type of trauma, the presence of pelvic fracture, the associated intraabdominal organ injuries, and the morbidity and mortality rates in 154 patients presenting and being treated for UGT between 1983 and 1997. The cause of injury was blunt injury in 77% of cases and penetrating in 13%. The most frequently injured organs were kidney followed by urethra and bladder. Bowels, liver and spleen were the most frequently associated injured organs. Moreover, bladder injuries were strongly associated with bowel injuries (p < 0.0001). Hemodynamically normal 49 children with minor or major kidney injuries were managed conservatively. Hemodynamically non-stable 11 patients were explored. The majority of urogenital injuries can be managed conservatively even when associated with intraabdominal organ injuries. Solid genitourinary organ injuries may accompany more frequently to intraperitoneal solid organ injury. Whereas, non-solid genitourinary organ injuries may more frequently associated with injuries of intraperioneal hollow viscus.
  • [ X ]
    Öğe
    Vena kava trombüsü bulunan Wilms tümöründe ameliyat öncesi kemoterapi: İki olgu sunumu
    (2000) Alan, Sait; Söker, Murat; Öztürk, Hayrettin; Zincircioğlu, Burhanettin; Dokucu, Ali İhsan; Bükte, Yaşar; Özçelik, Cemal
    Burada sağ atriuma uzanan intrakaval Wilms tümörü bulunan iki olgunun kemoterapi (KT) sonrası ameliyat ile başarılı şekilde tedavisi sunulmaktadır. İlk olgu sağ böbrek kaynaklı ve sağ atriuma kadar uzanan intrakaval tümör trombüsü bulunan bir olguydu. Olgunun böbrek kitlesinde KT sonrası % 28 oranında küçülme sağlanırken, intrakaval trombus KT öncesi düzeyde sabit kaldı. Bu olguda cerrahi tedavi laparotomi ve sternotomi ile yapıldı. İkinci olgu iki taraflı Wilms tümörüne eşlik eden ve sağ atriuma uzanan intrakaval tümör trombüsü bulunan bir olguydu. Bu olguda KT ile her iki böbrek kitlesi ve intrakaval trombus % 80'e varan oranlarda küçüldü. Böbrek kitleleri ve intrakaval trombus eksizyonu sadece laparotomi ile gerçekleştirildi. Ameliyat öncesi uygulanan KT ile iki olguda elde edilen sonuçlar, cerrahi tedavinin zor olacağı varsayılan bu tür olgularda, öncelikli olarak KT uygulamasının daha doğru olacağını düşündürmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Volume changes in the gallbladder in association with various radiologic examinations
    (John Wiley & Sons Inc, 2005) Nazaroğlu, Hasan; Akgül, Cihan; Bükte, Yaşar; Bilici, Aslan; Şimşek, Masum
    Purpose. Our aim was to evaluate with sonography the volume changes of the gallbladder after intravenous administration of nonionic, iodinated contrast agents with or without ingestion of contrast agent or water. Methods. A total of 191 patients received intravenous injection of 50 ml of nonionic contrast agent (Group A), intravenous injection of 100 ml of contrast medium (Group B), intravenous injection of 100 ml of contrast medium together with ingestion of 1000 ml of a dilute solution of contrast medium (Group C), or 1000 ml of water taken orally (Group D). The gallbladder volume was measured by ultrasonography in the fasting state in all groups, 15 minutes after intravenous injection of contrast medium in Groups A, B, and C and 30 minutes after water ingestion in Group D. Results. In all groups, the volume of the gallbladder was statistically lower after the procedure than before. There was no significant difference among the groups in terms of this gallbladder volume change. Conclusions. Intravenous injection of nonionic, iodinated contrast medium or ingestion of water or a dilute solution of contrast medium for various radiological examinations results in contraction of the gallbladder. Contrast-enhanced radiological examinations may interfere with sonographic evaluation of the gallbladder. If necessary, gallbladder ultrasonographic examination should be repeated with the patient in a fasting state. (C) 2005 Wiley Periodicals, Inc.

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim