Yazar "Aslan, Emel" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 13 / 13
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alternative yöntemler eşliğinde takip ettiğimiz diyabetik ayak enfeksiyonlarımız(Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2017) Bozkurt, Fatma; Alan, Bircan; Dayan, Saim; Selçuk, Tayyar; Aslan, Emel; Deveci, ÖzcanAmaç: Diyabetik ayak enfeksiyonları multidisipliner yaklaşım ve yoğun bir emek gerektirmesi açısından ayrı bir önem arz etmektedir. Halen hastaların organize takibi açısından pekçok hastanede sıkıntılar yaşanmaktadır. Benzer sıkıntıları yaşayan bir Üniversite Hastanesi olarak diyabetik ayak konseyi eşliğinde takip ettiğimiz hasta deneyimlerimizi paylaşmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Kasım 2015 ile mart 2016 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Hastanesi'nde, diyabetik ayak enfeksiyon tanılı 36 hasta çalışmaya alındı. Wagner evrelemesi ile hastalar sınıflandırıldı. Hastaların yaş, cins, diyabet süresi, HbA1c seviyeleri, yara gelişim süresi, yara yerleşim yeri, ayağın vasküler ve nöropati durumunun değerlendirilmesi yapılarak osteomyelit varlığının tespiti için ayağın direk grafisi ve gerekli hastalarda manyetik rezonans görüntüleme yapıldı. Ayağın enfeksiyon ciddiyetine göre ampirik antimikrobiyal tedavi planlanmadan önce uygun ve steril şartlarda yara kültürleri alındı. Bulgular: Hastaların 21'i erkek olup yaş ortalamaları 46 ± 21 yıl idi. Hastaların 26 'si Wagner evre 3 ve üzeri idi. Hastaların 2'si septik tabloda iken diğerleri stabil idi. Ampirik tedavi olarak ampisillin-sulbaktam, piperasilintazobaktam, sefaperazon-sulbaktam, sefepim ve meropenem tedavileri başlanırken septik tabloda olan iki hastamıza meropenem ve daptomisin tedavisi başlandı. Hastalarımızın 21'i cerrahi işlem gördü. Bir hastaya debridman amacıyla kurtçuk tedavisi uygulandı. Yara bakımı ve granülasyon dokusu geliştirmek için 2 hastaya vacuum assisted closure, 2 hastaya Vacuum Assisted Closure + Epidermal Growth Factor, 2 hastaya Vacuum Assisted Closure + Hiperbarik Oksijen Tedavisi ve toplam 7 hastamıza greft ve/veya flep çevrildi. Sonuç: Mevcut tedavilerle dış merkezlerde diz altı ampütasyon önerilen 3 hastadan 1'i 2-3-4 parmak amputasyonu, diğer 2'si ise hiç amputasyon yapılmadan kurtarıldı.Öğe Antifungal susceptibility and risk factors in patients with candidemia(Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Mermutluoğlu, Çiğdem; Deveci, Özcan; Dayan, Saim; Aslan, Emel; Bozkurt, Fatma; Tekin, RecepAmaç: Bu çalışmanın amacı bir üniversite hastanesinde yatan pediatrik ve erişkin hastalarda gelişen kandideminin risk faktörlerini, suşların tiplerini ve antifungal duyarlılıklarını araştırmaktır.Gereç ve Yöntem: Çalışma bir olgu - kontrol çalışması olarak planlandı. Aralık 2013- Aralık 2014 tarihleri arasında bir yıl boyunca hasta verileri retrospektif olarak kaydedildi. Vaka grubuna kandidemi gelişen hastalar alındı. Kontol grubuna, her vakaya karşılık bir kontrol hastası olmak üzere, kandidemi gelişmeyen hastalar seçildi. Kandidemi tanısı kan kültüründe Candida spp pozitifliği ve klinik tabloya uyumlu olarak konuldu. Her iki grup için demografik özellikler, SOFA (Sequental Organ Failure Assessment) skoru, eşlik eden hastalıklar, invaziv alet kullanımı, kullanılan antibiyotikler ve süreleri kaydedildi.Bulgular: 84 hastanın 42'sinde (%50) olgu grubuna, kalan 42'sinde (%50) kontrol grubuna dahil edildi. Tüm hastalardan 31 (%36.9) kadın, 53 (%63.1) erkekti. Olgu ve kontrol gruplarının klinik bulguları karşılaştırıldığında, olgu grubunda nozokomiyal enfeksiyonlar, sepsis, candidüri ve ateş prevalansı istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksekti. Çalışmada izole edilen 42 suşun 22'si (%52,4) candia albicans, diğerleri non candida albicans olarak belirlendi. Candida albicans suşunun sadece birinde (%4,5) flukonazola direnç saptanırken, noncandida albicans suşlarının 7'sinde (%35) flukonazole direnç saptandı. Olgu grubunda batın cerrahi uygulaması, CVP (Santral Venöz Basınç) kateteri varlığı, Total parenteral nutrisyon(TPN), endotrakeal entübasyon, kan transfüzyonu sıklığı ve SOFA skoru kontrol grubuna göre anlamlı şekilde yüksek tespit edildi. Lojistik regresyon testi, TPN ve kan transfüzyonunun, kandidemi için en önemli risk faktörü olduğunu göstermiştir. Sonuç: Kandida enfeksiyonları ülkemizde ve hastanemizde önemli bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. Sonuç olarak antibiotik tedavisine yanıt alınamayan, TPN alan, CVP kateteri takılan, kan transfüzyonu ve batın cerrahisi uygulanan hastalarda kandidemi riski göz ardı edilmemelidir.Öğe ASSESSMENT OF THE LABORATORY TRANSMISSION OF BRUCELLOSIS IN AN ENDEMIC REGION(Carbone Editore, 2014) Deveci, Ozcan; Tekin, Recep; Aslan, Emel; Hosoglu, Salih; Bozkurt, Fatma; Dayan, Saim; Demirpence, OzlemObjectives: Laboratory-acquired brucellosis (LB) has been one of the most commonly reported laboratory-associated bacterial infections in both endemic and non-endemic countries. Brucellosis is endemic in Turkey. The aim of this study is to describe the risk factors of LB among laboratory healthcare workers. Material and method: A regional survey study was conducted by face-to-face interview in 7 hospitals from Diyarbakir, Mardin and Batman province, in southeaster Anatolia in Turkey. A structured survey questionnaire was administered to the Laboratory healthcare workers, employed in infectious diseases clinics and microbiology departments, who were at risk of Brucella infection. Result: Of the 136 laboratory workers, 13 (9.5%) had a history of laboratory-acquired brucellosis. Logistic regression analysis identified factors independently associated with an increased risk of LB including lack of biosafety cabinet (P<0.005) and a lack of compliance in the use of the same (P<0.005). Using a biosafety cabinet (P<0.005), existence of biosafety cabinet (P<0.005), full adherence to glove use (P<0.005) and male gender(P<0.005) were found to be protective factors. Conclusion: Increased adherence to personal protective equipment and use of biosafety cabinets should be priority targets to prevent LB.Öğe Aynı Hastada Fascioliazis ve Bruselloz(2014) Deveci, Özcan; Tekin, Recep; Çetinçakmak, Mehmet Güli; Aslan, Emel; Tekin, Alicem; Bozkurt, Fatma; Toka-Özer, TürkanBruselloz birçok organı ve sistemi etkileyebilen çok farklı klinik tablolara yol açan zoonotik bir enfeksiyon hastalığıdır. Brusellozun farklı enfeksiyon etkenleri ile birlikteliği nadirdir. Fascioliazis; halk arasında büyük karaciğer kelebeği olarak adlandırılan yaprak şeklindeki Fasciola hepatica'nın neden olduğu zoonotik bir hastalıktır. Olgumuz 39 yaşında erkek hasta bir hafta önce başlayan üşüme, titreme, ateş, karın ağrısı, bulantı, kusma, halsizlik, terleme ve yaygın vücut ağrısı şikâyetleri olmuştu. Hastanın ön tanısında bruselloz düşünüldü. Buna yönelik olarak istenen tetkiklerde rose bengal testi pozitif, Wright testi (1/640) pozitif saptandı. Karaciğer enzim yüksekliği olması üzerine batın ultrasonografisi (USG) yapılan hastada karaciğerde lezyon görülmesi nedeniyle batın bilgisayarlı tomografi (BT) çekildi. BT sonucu karaciğer sol lob segment 2'de büyük oranda nekrotik görünümde yaklaşık olarak 61x63 mm boyutlarında kontrast tutulum göstermeyen (fascioliazis ile uyumlu) alan izlendi şeklinde sonuç geldi. Fascioliazise yönelik olarak IHA testi istenen hastanın sonucu 1/320 pozitif saptandı. Zoonotik hastalıklar için yüksek endemisiteye sahip olan bölgelerde, risk grubunda olan hastalarda birden fazla enfeksiyon etkeninin bir arada olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.Öğe Histopathological and Biochemical Effects of Ecballium elaterium on Sepsis-Induced Lung Injury(Taylor & Francis Inc, 2016) Demir, Melike; Taylan, Mahsuk; Kaya, Halide; Ekinci, Aysun; Arslan, Demet; Aslan, Emel; Keles, AysenurPurpose: The aim of this study was to investigate the role of Ecballium elaterium (EE) on sepsis-induced lung injury. Materials and Methods: A total of 30 male rats were divided into three groups as follows: control, sepsis, and treatment groups (sepsis + EE) with each group containing 10 rats. A rat model of sepsis induced by cecal ligation and puncture (CLP) was used. In the treatment group, rats were injected intraperitoneally with 2.5mg/kg EE after CLP. Interleukin-6 (IL-6), tumor necrosis factor (TNF)-, total antioxidant status (TAS), total oxidant status (TOS), and oxidative stress index (OSI) values after a 24-hr period were measured via cardiac puncture. Animals were harvested after the procedure and biochemical analysis was done and histopathological changes of the tissue sections of lungs were examined thereafter. Results: A statistically significant decrease was observed in the IL-6 (p < .05), TNF- (p < .05), and TOS (p < .01) levels in the sera of the treatment group compared to those of the sepsis group. Following the treatment, the TOS (p = .01) and OSI (p < .05) levels in the lung tissue of rats indicated a statistically significant decrease compared to those of the sepsis group. The histopathological follow-up undertaken after the administration of the EE treatment to septic rats showed significantly lower values of alveolar wall thickness (p < .001), interstitial edema (p = .018), and neutrophil infiltration (p = .047). Conclusion: EE treatment may have beneficial effects on sepsis-induced lung injury, and therefore has potential for clinical use.Öğe Kronik viral hepatit kaynaklı karaciğer sirozlu bir hastada bruselloz olgusu(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) İnce, Fatma Meral; Aslan, Emel; Deveci, Özcan; Tekin, Recep; Dayan, SaimBruselloz ülkemizde endemik olarak görülen bir enfeksiyon hastalığıdır. Klinik belirti ve bulgular geniş bir spektruma yayılmakta; kas-iskelet sistemi, gastrointestinal sistem, kardiyovasküler sistem ve genitoüriner sistem gibi birçok sistem etkilenebilmektedir. Brusellozda karaciğer ve dalak gibi retiküloendotelyal sistem organlarındaki tutuluma bağlı olarak transaminaz yüksekliği sıklıkla görülmektedir. Bizim olgumuzda transaminaz yüksekliği, bisitopeni ve ateş ile başvuran hastada transaminaz yüksekliğine yol açabilecek viral nedenlerin atlanmaması için yapılan tetkiklerde hastada kronik hepatit B ve delta hepatiti sonucu gelişen karaciğer sirozu saptanmış olup bruselloz ve hepatit B’nin sık görüldüğü bölgemizde bu olası durumların göz ardı edilmemesi gerektiği vurgulanmıştır.Öğe Prognostic value of Golgi P 73 and Beta 2-microglobulin in patients with Viral Hepatitis B(Acta Biochimica Polonica, 2020) Özcan, Deveci; Kaplan, İbrahim; Tekİn, Recep; Çelen, Mustafa Kemal; Bozkurt, Fatma; Aslan, Emel; Cerrah, SerkanPrevious studies detected higher Golgi protein 73 levels in the serum of patients with chronic liver disease. The Beta-2 microglobulin levels were also observed to be higher in patients with chronic hepatitis B infection compared to the inactive carriers and the protein plays an important role in the response to viral infections. The aim of the present study was to assess the liver fibrosis through non-invasive methods in chronic hepatitis B patients. Three groups were included in the study. The first group comprised of the patients who were admitted to the Infectious Diseases and Clinical Microbiology clinic to undergo a liver biopsy, while the second group included the patients who were admitted inactive hepatitis B carriers. The third group comprised the healthy controls. The Golgi p-73 and Beta-2 microglobulin levels in the plasma were determined using the ELISA method. Beta-2 microglobulin level was highest in the patients group and the difference was statistically significant. No significant difference was observed between the carriers group and the group of healthy controls. The Golgi P-73 values were significantly higher in the patients group in comparison to both other groups. However, the mean Golgi p-73 value was also significantly higher in the carrier group compared to the control group. In patients who are followed up with the diagnosis of chronic hepatitis B and who have undergone biopsies as candidates for treatment, the Beta-2 microglobulin and Golgi p-73 values may be important markers since they indicate the extent of the liver damage.Öğe Salmonella nedeniyle gelişen massif intestinal kanamanın dexamethasone ile başarılı tedavisi: Bir vaka sunumu(Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2015) Bozkurt, Fatma; Aslan, Emel; Çelen, Mustafa Kemal; İpek, Davud; Okan, HüseyinBu vakayı sunmadaki amacımız Samonelaya bağlı massif barsak kanamasında dexamethasone ile kanama kontrolü deneyimimizi paylaşmak idi. Hasta kliniğimize yüksek ateş, kusma ve yaygın vücut ağrılarıyla kabul edildi. Ampirik olarak Tazocin 12gr/gün İ.V başlandı. Bir gün sonra barsak kanaması başlayan hastaya eritrosit süspansiyon verildi. Ancak 4 ünite eritrosit süspansiyon replasmanına rağmen kanamasının durmaması üzerine replasman kesilerek dexamethasone tedavisi başlandı. Dexamethasone tedavisinin ikinci günü kanaması duran hasta önerilerle taburcu edildi. Dexamethasone tedavisinin massif alt gastrointestinal kanaması olan hastalarda cerrahi planlamadan önce kullanılabileceği unutulmamalıdır.Öğe Salmonella Nedeniyle Gelişen Massif Intestinal Kanamanın Dexamethasone ile Başarılı Tedavisi: Bir Vaka Sunumu(2015) Bozkurt, Fatma; Çelen, Mustafa Kemal; Aslan, Emel; İpek, Davud; Okan, HüseyinBu vakayı sunmadaki amacımız Samonelaya bağlı massif barsak kanamasında dexamethasone ile kanama kontrolü deneyimimizi paylaşmak idi. Hasta kliniğimize yüksek ateş, kusma ve yaygın vücut ağrılarıyla kabul edildi. Ampirik olarak Tazocin 12gr/gün İ.V başlandı. Bir gün sonra barsak kanaması başlayan hastaya eritrosit süspansiyon verildi. Ancak 4 ünite eritrosit süspansiyon replasmanına rağmen kanamasının durmaması üzerine replasman kesilerek dexamethasone tedavisi başlandı. Dexamethasone tedavisinin ikinci günü kanaması duran hasta önerilerle taburcu edildi. Dexamethasone tedavisinin massif alt gastrointestinal kanaması olan hastalarda cerrahi planlamadan önce kullanılabileceği unutulmamalıdır.Öğe Santral Sinir Sistemi Tutulumunun Eşlik Ettiği Bir Miliyer Tüberküloz Olgusu(2016) Şenyiğit, Abdurrahman; Arslan, Demet; Demir, Melike; Yılmaz, Süreyya; Taylan, Mahşuk; Aslan, EmelTüberkuloz (TB), hala dünyada ve ülkemizde önemli bir sağlık sorunudur. Yaygın TB'de nörolojik tutulum nadir de olsa görülebilmektedir. Nörotüberkülozda sıklıkla TB menenjit, daha az oranlarda intrakranyal tüberkülomlar da eşlik edebilir. Bu makalede, miliyer TB tanısı konduktan kısa bir süre sonra nörolojik semptomları gelişen hasta, menenjit ile birlikte daha nadir görülen intrakranyal tüberkülomların da eşlik etmesi nedeniyle sunulduÖğe Treatment of ventilator-associated pneumonia (VAP) caused by Acinetobacter: results of prospective and multicenter ID-IRI study(Springer, 2020) Erdem, Hakan; Çağ, Yasemin; Gençer, Serap; Uysal, Serhat; Karakurt, Zuhal; Harman, Rezan; Aslan, EmelVentilator-associated pneumonia (VAP) due to Acinetobacter spp. is one of the most common infections in the intensive care unit. Hence, we performed this prospective-observational multicenter study, and described the course and outcome of the disease. This study was performed in 24 centers between January 06, 2014, and December 02, 2016. The patients were evaluated at time of pneumonia diagnosis, when culture results were available, and at 72 h, at the 7th day, and finally at the 28th day of follow-up. Patients with coexistent infections were excluded and only those with a first VAP episode were enrolled. Logistic regression analysis was performed. A total of 177 patients were included; empiric antimicrobial therapy was appropriate (when the patient received at least one antibiotic that the infecting strain was ultimately shown to be susceptible) in only 69 (39%) patients. During the 28-day period, antibiotics were modified for side effects in 27 (15.2%) patients and renal dose adjustment was made in 38 (21.5%). Ultimately, 89 (50.3%) patients died. Predictors of mortality were creatinine level (OR, 1.84 (95% CI 1.279–2.657); p = 0.001), fever (OR, 0.663 (95% CI 0.454–0.967); p = 0.033), malignancy (OR, 7.095 (95% CI 2.142–23.500); p = 0.001), congestive heart failure (OR, 2.341 (95% CI 1.046–5.239); p = 0.038), appropriate empiric antimicrobial treatment (OR, 0.445 (95% CI 0.216–0.914); p = 0.027), and surgery in the last month (OR, 0.137 (95% CI 0.037–0.499); p = 0.003). Appropriate empiric antimicrobial treatment in VAP due to Acinetobacter spp. was associated with survival while renal injury and comorbid conditions increased mortality. Hence, early diagnosis and appropriate antibiotic therapy remain crucial to improve outcomes.Öğe Tıp fakültesi öğrencilerinin tüberküloz hastalığı hakkındaki bilgi düzeyleri(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) Demir, Melike; Aslan, Emel; Taylan, Mahşuk; Yılmaz, Süreyya; Bucaktepe, Pakize Gamze Erten; Aydeniz, Nurefşan; Sizer, Esra Nur; Işık, RecepAmaç: Tıp Fakültesi öğrencilerine tüberkülozla ilgili verilen eğitimin sonuçlarının değerlendirilmesi ve bahsi geçen eğitimi alan öğrenciler ile henüz eğitim görmemiş alt dönemlerdeki öğrencilerin hastalıkla ilgili algı ve bilgi düzeylerinin karşılaştırılması amaçlandı. Yöntemler: Öğrencilerin tüberküloz tanısı ve tedavisiyle ilgili bilgilerini değerlendirmek için hazırlanan anket yüz yüze görüşerek dolduruldu. Demografik özellikleri kaydedildi. Tüberkülozla ilgili eğitim almamış olan ilk iki yıl öğrencileri ile eğitimlerini tamamlamış olan beşinci yıl öğrencilerinin bulguları karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmaya katılan 293 öğrencinin yaş ortalamaları 21,1±1,9 yıl bulundu. Öğrencilerin 192 (%65,5)’si erkek, 101 (%34,5)’i kız idi. Katılımcıların 152 (%51,9)’si tüberküloz hastalığıyla ilgi eğitim almayan ilk iki yıl öğrencisi, 141 (%48,1)’i ise eğitimleri tamamlamış beşinci sınıf öğrencisiydi. Beşinci sınıf öğrencileri alt sınıf öğrencilerine göre hastalığın nasıl bulaştığı (%84 ve %42,8, p<0,001), risk faktörleri (%77,3 ve %29,6, p<0,001), semptomları (%59,1 ve %35,5, p=0,001), tanısının nasıl konulduğu (%70,9 ve %24,3, p<0,001) ve tedavinin süresi (%83,7 ve %34,2, p<0,001) konularında anlamlı olarak fazla bilgiye sahiptiler ve daha az hastalığa yakalanma endişesi taşıyorlardı (%27 ve %40,1, p=0,017). Sonuç: Tüberkülozla ilgili eğitim almış tıp fakültesi öğrencilerinin almayanlara göre hastalığın nasıl bulaştığı, risk faktörleri, semptomları, tanısının nasıl konulduğu ve tedavisinin süresi konularında anlamlı olarak fazla bilgiye sahip olduğu ve daha az hastalığa yakalanma endişesi taşıdığı saptandı.Öğe Yenidoğan Ünitesinde GSBL Pozitif Klebsiella Pneumoniae Salgını(2015) Uluca, Ünal; Tekin, Recep; Bozkurt, Fatma; Aslan, Emel; Mutlu, Birgül; Tekay, FikretGiriş: Klebsiella pneumoniae morbidite ve mortaliteden en çok sorumlu tutulan ve hastane enfeksiyonlarında en sık izole edilen Klebsiella türüdür. İmmün sistemi baskılanmış, damar içi kateter ve idrar sondası uygulanan ve geniş spektrumlu antibiyotik alan yoğun bakım hastaları K. Pneumoniae enfeksiyonları gelişimi açısından risk altındadırlar. Yenidoğan ünitesinde sepsis gelişmesi beklenilmeyen olgulardan şüpheyle yola çıkarak gelişen salgının erken tespit ve önlenmesi irdelendi. Gereç ve Yöntem: Haziran 2011-Ağustos 2011 tarihleri arasında YYBÜ'de görülen K.pneumoniae salgınında tıbbı kayıtlar ve Enfeksiyon Kontrol Komitesi'nin kayıtlı verileri kullanılarak retrospektif, gözlemsel bir çalışma yapıldı. Serviste yatmakta olan 56 hastadan (27 kız, 29 erkek) kan, rektal sürüntü ve ventilatöre bağlı hastalardan derin trekeal aspirat kültürleri ve 62 çalışandan el yıkama ve çevre kültürü alındı. Son üç aylık dönemde ünitede kültür pozitif olgular ve üreyen mikroorganizmaların antibiyotik duyarlılıkları incelendi. Bulgular: Olguların 5'i erkek, 6'sı kız olup yaş ortalamaları 16 gün (5-68 gün) ve ağırlık ortalamaları 1224 gr (662-2600gr) idi. Bir hastanın derin trekeal aspiratında, 10 hastanın kan kültürlerinde ve bu hastaların 6'sında eş zamanlı derin trekeal aspiratında Genişletilmiş spektrumlu beta laktamaz (+) K.pneumoniae izole edildi. Bu suşlarının tamamı aynı antibiyotik duyarlılık paternine sahip olup, sadece amikasin ve meropenem duyarlılığı vardı. Olguların tümüne erken dönemde uygun anti-mikrobiyal tedavi başlandı ve mortalite gözlenmedi. Üreme saptanan vakalardaki ortak özellikler mekanik ventilatöre bağlanmaları, total parenteral beslenme almaları, göbek kateteri takılmış olmaları, prematür ve düşük doğum ağırlıklı olmalarıydı. Sonuç: Günlük sürveyans yapılması salgının erken tespitini sağlayarak, enfeksiyon kontrol önlemlerinin titizlikle uygulanması, ünitenin ayrıntılı temizlenmesi ve dezenfeksiyonu hastane kaynaklı salgınların oluşmasını, yayılmasını ve süresinin uzamasını önleyecektir