Yazar "Üstündağ, Mehmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 34
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 74 Year-old-man with pneumopericardium due to blunt chest trauma: Case report(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Orak, Murat; Üstündağ, Mehmet; Onat, Serdar; Doğan, Halil; Avcı, AlperPneumopericardium is the presence of air in the pericardial space. It may be seen in the context with severe blunt chest trauma. Usually, pneumopericardium is self-limiting and requiring no specific therapy. However, a continuous monitoring of the electrocardiography and the blood pressure is necessary at an intermediate care unit. We report a 74 year-old-man had been presented with Pneumopericardium, after a car striking. He had bilateral pneumohematothoraces, pneumomediastinum and bilateral multiple rib fractures. Pneumopericardium was diasappeared without surgical management like written in english literature. Frequent cardiac and vital signs monitoring and general support treatment were successful in our treatment.Öğe Acil servise başvuran asi olgularında mortalite üzerine etkili faktörler(2007) Güloğlu, Cahfer; Üstündağ, Mehmet; Orak, Murat; Sayhan, Mustafa Burak; Taş, MahmutGiriş: Bu çalışmada, hastanemiz acil servisine "ası nedeniyle" başvuran hastalarda mortalite üzerine etkili faktörlerin araştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Acil servisimize Mart 2004 ile Ocak 2007 tarihleri arasında "ası" nedeniyle başvuruda bulu¬nan hastalar bilgisayar kayıtlarından tespit edilmiş ve bu hastaların dosyaları arşivimizden bulunarak geriye dönük olarak incelenmiştir. Dosyalardan olguların yaşı, cinsiyeti, medeni durumu, mesleği, olay yeri, başvuru zamanı, oluş nedeni (özkıyım ya da başkası tarafından), vital bulguları, telem izi varlığı, Glaskow Koma Skoru (GKS), Elektrokardiyografi, bilgisayarlı beyin ve boyun tomografisi bulguları, arter kan gazı (AKG), tam kan ve biyokimya değerleri ile ilgili veriler çalışma formlarına aktarılmış ve daha sonra da istatiksel olarak analiz edilmiştir/ Bulgular: Çalışmaya alınan 28 hastanın %50'si (n=14) erkek, %50'si (n=14) kadındı. Ası nedeniyle başvuran 28 has¬tanın 11'i (%39.2) hayatını kaybetti. Mortalite gelişimi ile hastanın yaşı ve cinsiyeti arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı (p>0.05). Geliş anındaki GKS puanının 8 ve altında olması (p=0.000), AKG tetkiklerinde asidoz varlığı (p=0.041), serum laktik asit düzeyinin 4 katından fazla artmış olması (p=0.000), hyoid kemik ve servikal ver¬tebra fraktürünün varlığı (p=0.016), serebral ödemin olması (p=0.018) mortaliteyi artıran faktörler olarak bulundu. Ters olarak başvuru anında normal sinüs ritmi olan hastalarda mortalite oranı düşük bulundu (p=0.002). Sonuç: Acil servise "ası nedeniyle" başvuran hastalardan GKS puanı 8 ve altında olanlar, ilk başvuruda asidozu ve normalin 4 katından fazla artmış laktik asit düzeyi olanlar, hyoid kemik ve servikal vertebra fraktürü olanlar, serebral ödemi olanlar kötü prognoz ve yüksek mortalite oranına sahiptir. Ters olarak başvuru anında normal sinüs ritmi bulu¬nan hastaların prognozu iyi ve mortalite oranları düşüktür.Öğe Acil Servise Başvuran İnme Olgularında Laktat ve Laktat KlirensininMortalite Üzerine Etkileri(2021) Orak, Murat; Üstündağ, Mehmet; Güloğlu, Cahfer; Yaman, Mahmut; Aluçlu, Mehmet Ufuk; İpek, MustafaAmaç: İskemik ve hemorajik serebrovasküler hastalıklar, önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Laktat klirensinin kritik hasta grubunda tüm mortaliteler ile ilişkili olduğu gösterilmiş. Biz bu çalışmada kritik hasta grubu içinde olabilecekinme ön tanılı hastalarda laktat ve laktat klirensinin prognozu tayin etmede yerini araştırmayı amaçladık.Yöntemler: 01.01.2018-31.12.2018 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi acil servisine inme ön tanısıyla başvuran yaklaşık 300 hasta retrospektif olarak incelendi. Çalışma kriterlerine uyan 50 hastanın geliş anı laktat değeri, 24. saat laktat değeri ve 24. saat laktat klirensi değerlerine bakıldı. Çıkan sonuçların mortalite üzerine etkileri incelendi.Bulgular: Çalışmaya 50 hasta dahil edildi. Bu hastaların 23’ü erkek, 27’si kadındı. Hastaların yaş ortalaması 64,18±17.80 yıl olarak hesaplandı. Ölen hastaların 6’sı erkek, 13’ü kadın olup yaş ortalaması 66.11±19.95 yıl idi. Sağ kalan ve ölen hastalarımızın laktat düzeyleri ve laktat klirenslerine göre değerlendirildiğinde ölen hastalarımızda 24’üncü saatteki laktat düzeyi anlamlı derecede yüksektirSonuç: İnme ön tanısıyla acile başvuran hastalarda laktat klirensinin prognoz tayini açısından iyi bir marker olamayacağı, 24. Saat laktat değerinin daha anlamlı olduğu ortaya çıktı.Öğe Acil servise başvuran özkıyım olgularının kullandığı yöntemler ve demografik verilerinin mortalite ile ilişkisi(2009) Güloğlu, Cahfer; Üstündağ, Mehmet; Orak, Murat; Gökhan, ŞervanAmaç: Bu çalışmanın amacı, özkıyım davranışı nedeniyle başvuran hastaların demografik özellikleri ile özkıyım yöntemleri ve mortalite arasındaki ilişkiyi incelemektir. Gereç ve Yöntem: 01.01.2003 ile 31.12.2007 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı’na özkıyım davranışı nedeniyle başvuran hastaların dosyaları geriye dönük olarak incelendi. Hastaların yaş, cinsiyet, sosyodemografik özellikleri, özkıyım yöntemleri, oluş saati ve başvuru süreleri ile mortalite oranları kaydedildi. Bulgular: Çalışmaya 1281 hasta dâhil edildi. Çalışma hastalarının 901’i (%70.4) kadın, 380’i (%29.6) erkek olup yaş ortalamaları 23.36±7.53 idi. Özkıyım yöntemi olarak 855 hastada (%66.7) ilaç alımı, 337 hastada (%26.3) insektisid alımı, 33’ünde (%2.6) kendini asma, 19’unda (%1.5) ateşli silah, 13’ünde (%1) yüksekten atlama ve 24 hastada (%1.9) ise koroziv madde alımı saptandı. Hastaların 946’sı (%73.9) kent merkezlerinden, 335’i (% 26.1) ise kırsal kesimden gelmişti. Hastaların 577’si (%45) evli, 704’ü (%55) ise bekârdı. Hastaların 293’ü (%22.9) çalışıyorken, 988’nin (%77.1) çalışmadığı saptandı. Mortalite 74 olgu ile %5.78 olarak saptandı. Kadın cinsiyette, insektisit alımı, ası, ateşli silahla yaralanma ve yüksekten atlama yoluyla özkıyım yöntemini kullananlarda ve kırsal kesimden gelen hastalarda mortalite oranı istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksekti. Sonuç: Özkıyım, hasta ile birlikte yakın çevresi ve toplumu da yakından ilgilendiren önemli bir halk sağlığı sorunudur. Mortalitenin önlenebilmesi için hastaların sosyodemografik özellikleri göz önünde bulundurularak multidisipliner bir şekilde yaklaşım gösterilmelidir.Öğe Acil Serviste Kardiyopulmoner Resüsitasyon Yapılan Hastaların Değerlendirilmesi; Retrospektif Çalışma(Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2021) Araç, Songül; Zengin, Yılmaz; İçer, Mustafa; Gündüz, Ercan; Dursun, Recep; Durgun, Hasan; Üstündağ, MehmetGİRİŞ ve AMAÇ: Kardiyak arrest tedavisinde yapılacak işlemlerin tamamı Kardiyopulmoner resüsitasyon (KPR) olarak adlandırılmaktadır. Tüm ölümlerin yaklaşık %20’si ani kardiyak arrest nedeniyle olmaktadır. Çalışmamızda hastane içi ve dışı kardiyak arestlerin özelliklerini tanımlamak ve sonuçlarımızı literatür ile karşılaştırmak amaçlandı. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada 01.01.2013 ile 31.05.2015 tarihleri arasında acil servise başvuran tüm yaş gruplarında etyolojiden bağımsız olarak Kardiyopulmoner Resüsitasyon uygulanan hastalar retrospektif olarak incelendi. Tüm olgular yaş, cinsiyet, başvuru saati, komorbidite varlığı, biyokimyasal parametreler, kullanılan ilaçlar, hasta sonlanımı, yoğun bakım ihtiyacı, yatış sonrası hastanede kalış süreleri ve mortalite gibi sosyodemografik ve klinik özellikleri bakımından araştırıldı. TARTIŞMA ve SONUÇ: Tüm hastalarda HT varlığı sağ kalım lehine anlamlı iken, erkek cinsiyeti ve saat 06:01-12:00 arası başvuru mortalite lehine anlamlı bulundu. Hastane içi kardiyak arestte 21 dakika ve üzeri uygulanan KPR artmış mortalite ile ilşkili bulunmuştur. Kardiyopulmoner Resüsitasyonun kalitesini arttırmak amaçlı kayıt sistemlerinin ve standardizasyonun oluşturulması gerekliliği görülmektedir.Öğe Acil serviste olanzapin zehirlenmelerinin klinik özellikleri: Üç yıllık tecrübemiz(2010) Güloğlu, Cahfer; Doğan, Halil; Altuncı, Yusuf Ali; Tamam, Yusuf; Orak, Murat; Üstündağ, MehmetAmaç: Dünyada yaygın olarak kullanılmaya başlanmasından beri olanzapin zehirlenmesinin klinik özellikleri acil servis için önemli olmaya başlamıştır. Çalışmamızda olanzapin zehirlenmesi olan hastaları geriye dönük olarak araştırmayı amaçladık. Yöntem: Şubat 2004-Nisan 2007 tarihleri arasında acil servisimize olanzapin zehirlenmesi nedeniyle başvuran hastaların kayıtları arşivimizden geriye dönük olarak tarandı. Zehirlenmenin ciddiyetini belirle-mede Avrupa PSS skoru (The Poisoning Severity Score of the European Association of Poison Centers and Clini-cal Toxicologists: EAPCCT) kullanıldı. Bulgular: Çalışmamız olanzapin zehirlenmesi olan 15 hastayı içermekte-dir. Kadın/erkek oranı ikidir. Ortalama yaş 27.33±9.27 yıl (aralık: 17-48) ve hastaneye başvuru ile zehirlenme arasında geçen süre ortalama 3.96±2.38 saat (aralık: 1.5-10) idi. Alınan olanzapin miktarı 50-600 mg arasında değişmekteydi. Tek başına olanzapin alan dokuz hastanın dördünde (%44.4) PSS puanı düşük, dördünde (%44.4) orta ve birinde (11.2) yüksek bulundu. PSS puanı düşük olan grupta ortalama alınan olanzapin dozu 50-75 mg arasında değişirken, PSS puanı orta olan grupta alınan en düşük doz 140 mg idi. Sonuçta 13 hasta şifa ile taburcu edildi ve iki hasta öldü. Sonuç: Çalışmamızdaki bulgular göstermiştir ki, akut olanzapin zehirlenmesi görece iyi tolere edilmesine karşın, özellikle diğer ilaçlarla birlikte ve yüksek doz alımlarında yaşamı tehdit edebil-mektedir. Doz ile klinik özellikler ve prognoz arasında ilişki vardır.Öğe The analysis of generalized tonic clonic seizures associated ınjuries in emergency department(2010) Güloğlu, Cahfer; Üstündağ, Mehmet; Özhasaneker, Ayhan; Gökhan, Şervan; Altuncı, Yusuf Ali; Orak, MuratAmaç: Epilepsi hastalarının hasta olmayanlara göre, gelişebilecek kazalara karşı daha yüksek riske sahip olduğuna inanılır. Jeneralize nöbet boyunca hastalar, düşme sonucunda oluşabilecek, kafa travması, ortopedik ya da yumuşak doku yaralanmasından kendilerini koruyacak reflekslerden yoksundurlar. Amacımız, jeneralize tonik klonik nöbet sonrası travma nedeniyle acil servisimize başvuran hastaların travma spektrumunu değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Dicle Üniversitesi Acil Servisine Ocak 2004 ile Aralık 2007 arasında, jeneralize tonik klonik nöbet sonrası travma nedeni ile başvuran 15 yaş üstü epilepsi hastalarını ICD tanı kodlarını kullanarak geriye dönük tespit ettik. Kayıtlar hastaların yaşı, cinsiyeti, yaralanma tipi, antiepileptik tedavinin yeterliliği ve mortalite açısından analiz edildi. Bulgular: Çalışmaya alınan 51 hastanın yaş ortalaması 26.02±9.86 (15-52) idi. Otuz üç (%64.7) hasta erkek ve erkek kadın oranı 1.83 idi. En sık yaralanma tipinin yumuşak doku travması olduğu görüldü (26 olgu). Kafa travması, kesiler, diş ve dil yaralanmasının daha az sıklıkta olduğu belirlendi. Antiepileptik tedavinin kan düzeyleri 9 (%17.6) hastada yeterli seviyede iken, 42 (%82.4) hasta terapötik seviyenin altında düzeye sahipti. Hastaların 4’ü (%7.8) hayatını kaybetti. İki hasta yanık, diğerleri ise suda boğulma ve düşme snucu gelişen subaraknoid kanama nedeniyle kaybedildi. Sonuç: Hastaların antiepileptik ilaç düzeylerinin terapötik seviyenin altında olması ile mortalite arasında ilişki yoktur.Öğe A Bomb explosion in Diyarbakir: Clinical findings and management of emergency department(Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2016) İçer, Mustafa; Zengin, Yılmaz; Durgun, Hasan Mansur; Dursun, Recep; Arı, Baran; Ekinci, Mustafa; Üstündağ, Mehmet; Orak, Murat; Güloğlu, CahferObjectives: In this study, we present management of emergency department, patients’ clinical findings and mortality analysis after a bomb explosion. Methods: Patients brought to Diyarbakır Dicle University Hospital emergency department after the explosion at 5 June 2015 were retrospectively examined. Patients’ age, gender, triage, system injuries, hypotension, blood transfusion, admission to the ICU, Intensive care unit surgical treatment, amputation and trauma scores (Glasgow Coma Score (GCS), Revised Trauma Score (RTS), Injury Severity Score (ISS), Trauma Score-Injury Severity Score (TRISS), Shock index) were studied. Factors affecting emergency department management and mortality were analyzed. Results: The mean age was found as 29.64±12.88 years in survivors and 36±19.98 years in deaths. GCS, ISS and shock index were found as the factors affecting mortality (p≤0.05). Wounded taken to the resuscitation room, hypotension, blood transfusion, intubation, treatment in ICU and amputation were correlated with mortality (p<0.05). Conclusion: A fast and effective triage system must be applied in EDs following a bomb explosion. The explosion of a bomb on the open areas are the most common injury to the lower extremity injury. Mortality is most often associated with lower limb amputations.Öğe Clinical importance of ultrasonographic pelvic fluid in pediatric patients with blunt abdominal trauma(2010) Orak, Murat; Güloğlu, Cahfer; Üstündağ, Mehmet; Erdoğan, Mehmet Özgür; Al, Behçet; Gökdemir, Mehmet TahirAMAÇ Bu çalışmada, pediyatrik künt batın travmalı hastalarda organ hasarının bir göstergesi olarak ultrasonografiyle saptanan pelvik sıvı varlığının önemi değerlendirildi. GEREÇ VE YÖNTEM Ocak 2008 ve Aralık 2008 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisine künt karın travması ile başvuran ardışık 85 pediyatrik hastanın kayıtları geriye doğru değerlendirildi. Hasta yaşı, cinsiyeti, yaralanma mekanizması, izole yaralanmalar, cerrahi girişimler, hastaneye yatış ve mortalite mayi yerleşimine göre değerlendirildi. BULGULAR Künt karın travması olan toplam 85 pediyatrik hasta (63 erkek, 22 kız; ortalama yaş 7,88±3,403 yıl) bu çalışmaya dahil edildi. Hastaların %40?ında intraperitoneal sıvı, %60?ında pelvik sıvı vardı. Hastaların çoğu (%35,3) yüksekten düşme nedeni ile başvurmuşlardı. Yaralanma mekanizması ile sıvı varlığı ve sıvı yerleşimi arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değil idi (p>0,05). Yirmi dokuz hastada solid organ yaralanması vardı. İntraperitoneal sıvıyi en çok arttıran dalak yaralanması idi (p<0,001). Hastaların %15,3?üne laparotomi yapıldı (bunların tümünde intraperitoneal sıvı vardı) %44,7 hasta kan transfüzyonuna ihtiyaç duydu. İntraperitonal sıvı varlığı laparotomi olasılığını ve kan transfüzyon ihtiyacını istatistiksel olarak artırmıştı (p<0,001). Mortalite oranı %4,8 idi. SONUÇ Ultrasonografi incelemesinde pelvik sıvı varlığında solid organ yaralanma olasılığı daha düşük iken, pelvis dışı intraperitoneal sıvı varlığında solid organ yaralanma olasılığı daha yüksektir.Öğe Comparative diagnostic accuracy of serum levels of neutrophil activating peptide-2 and pentraxin-3 versus troponin-I in acute coronary syndrome(AVES Yayıncılık, 2011) Üstündağ, Mehmet; Orak, Murat; Güloğlu, Cahfer; Sayhan, Mustafa Burak; Alyan, Ömer; Kale, EbruObjective: We measured the levels of neutrophil activating peptide-2 (NAP-2) and pentraxin-3 (PTX-3) in acute coronary syndromes (ACS) patients and compared their diagnostic accuracy with cardiac troponin I (cTnI). Methods: We conducted a prospective cohort study to determine the diagnostic accuracy of PTX-3, NAP-2 and cTnI for the prediction of ACS. Consecutively eighty-three patients with sudden chest pain admitted to Dicle University Emergency Department within the first six hours of symptom onset were included in our study. Mean serum levels of PTX-3, NAP-2 and cTnI were compared between control and patient groups and ACS subgroups. Their sensitivities and specificities in early diagnosis of ACS were identified. Receiver operating characteristic (ROC) analysis was used to assess the diagnostic validity of the markers, and areas under the ROC curve (AUC) were compared. Results: In the patient group, mean serum concentrations of NAP-2 (53.03+22.77 ng/ml) and PTX-3 (1.73+0.82 ng/ml) were considerably higher than those of the control group (24.54+9.50 and 0.50+0.39 ng/ml, respectively) (p<0.01). When compared with the control group, PTX-3 levels of all three ACS subtypes (unstable angina pectoris (USAP) - 1.62+0.41 ng/ml, non-ST elevation myocardial infarction (NSTEMI) -1.63+0.31 ng/ml and ST-elevation myocardial infarction (STEMI) - 1.75+0.89 ng/ml) were higher, whereas NAP-2 levels were higher in USAP (56.29+22.60 ng/ml) and STEMI (52.05+20.99 ng/ml) patients (p<0.01). For diagnosing ACS within the first six hours of presentation, PTX-3 sensitivity was 98.5% and specificity was 92.3%, and NAP-2 sensitivity - 98.1% and specificity - 41.3%. The ROC curve AUC values were: 0.962 for PTX-3 (95% CI 0.802 - 1.073), 0.840 for NAP-2 (95% CI 0.684 - 0.991), and 0.683 for cTnI (95% CI 0.610 - 0.940). Conclusion: Pentraxin-3 is a sensitive and specific marker for ACS diagnosis when compared with cardiac markers in patients admitted to the emergency department (ED) within the first six hours of onset of chest pain.Öğe Demographic Properties of Civilians with Blast Injuries in Southeastern Anatolia Region(2015) Akdağ, Mehmet; Kaçmaz, Ömer; Dursun, Recep; Üstündağ, Mehmet; Durgun, Hasan Mansur; Gulloglu, Cahfer; Orak, MuratObjectivesThe present study conducted demographic analysis of blast injuries, with the authors aiming to guide the determination of groups and regions at risk, helping hospitals take preventive measures and providing information for accurate triage, rapid intervention, multidisciplinary approach, and lowering workforce losses.MethodsThis study retrospectively examined the demographic properties of civilians who presented to the Emergency Department of Dicle University after being injured in explosions of various origins between January 2005 and September 2013 in the Southeastern Anatolia Region of Turkey.ResultsOf the study population, 85.50% were male and 14.50% were female. The explosive responsible for injury was a mine in 20.51% of the cases, a bomb in 29.06%, a squib in 14.53%, dynamite in 7.69%, and some other explosive in the remaining 28.31%. Of those injured, 35.90% were students, 21.36% were farmers, 11.10% were shepherds or drivers, and 31.62% were from other occupational groups.ConclusionsIn conclusion, injuries resulting from explosions are associated with higher morbidity and mortality rates, making it necessary to increase the number of trauma centers and emergency action teams in that region, as well as demining the region and educating the native population about explosivesÖğe Demographic properties of civilians with blast injuries in Southeastern Anatolia Region(Türkiye Acil Tıp Derneği, 2015) Kaçmaz, Ömer; Dursun, Recep; Durgun, Hasan Mansur; Akdağ, Mehmet; Orak, Murat; Üstündağ, Mehmet; Güloğlu, CahferObjectives The present study conducted demographic analysis of blast injuries, with the authors aiming to guide the determination of groups and regions at risk, helping hospitals take preventive measures and providing information for accurate triage, rapid intervention, multidisciplinary approach, and lowering workforce losses. Methods This study retrospectively examined the demographic properties of civilians who presented to the Emergency Department of Dicle University after being injured in explosions of various origins between January 2005 and September 2013 in the Southeastern Anatolia Region of Turkey. Results Of the study population, 85.50% were male and 14.50% were female. The explosive responsible for injury was a mine in 20.51% of the cases, a bomb in 29.06%, a squib in 14.53%, dynamite in 7.69%, and some other explosive in the remaining 28.31%. Of those injured, 35.90% were students, 21.36% were farmers, 11.10% were shepherds or drivers, and 31.62% were from other occupational groups. Conclusions In conclusion, injuries resulting from explosions are associated with higher morbidity and mortality rates, making it necessary to increase the number of trauma centers and emergency action teams in that region, as well as demining the region and educating the native population about explosives.Öğe Epidemiological, clinical characteristics and outcome of scorpion envenomation in Batman, Turkey: A analysis of 12O cases(2009) Üstündağ, Mehmet; Al, Behçet; Orak, Murat; Söğüt, Özgür; Yılmaz, Demet Arı; Bozkurt, SelimAMAÇ: Akrep sokması Batman ve çevresinde yaygındır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’nin güneydoğusunda Batman’daki akrep sokmalarının durumlarını ve klinik etkilerini tanımlamaktır. Materyal ve metot: Mart 2007’den ve Ekim 2007’ye kadar Batman Devlet Hastanesi acil servisine olan başvurulardan akrep sokması olan 120 hasta ileriye dönük olarak derlendi. Aşağıdaki bilgiler ileriye dönük olarak kayıt edildi: Demografik, akrep sokmansın durumu, sokma bölgesi, lokal ve sistemik etkiler, vital bulgular, tıbbi özgeçmiş ve şok varlığı. BULGULAR: Çalışmaya yaş ortalması 33,6 ±15,1 olan 120 hasta (75 kadın ve 45 erkek) dâhil edildi. Akrep sokmaların çoğunluğu (%36,7) 0600 ve 1200 saatleri arasında meydana geldi. Sokmaların %61,7’si evin içinde meydana geldi. Vakaların %41,6’sı elbise giyerken sokuldu. Akrepler tarafından en çok sokulan bölge el parmakları idi. Vakalarda en çok meydana gelen semptom ani localize ağrı (%97,5) idi ve 70 hastada (%58,3) ağrı şiddetli idi. Diğer local etkiler kızarıklık (%65), duyarlılık (%40), uyuşma (%51,7) ve ödem (%25,8) idi. En yaygın minor etkiler hastaların %16,7’sinde meydana gelen terleme idi. Hiçbir hastada, major sistemik zehirlenmeye bağlı kardiyak fonksiyon bozukluğu, miyokard hasarı ve ölüm tespit edilmedi. SONUÇ: Batman ve çevresindeki bölgede oluşan akrep sokmaları ciddi veya hayatı tehdit edici etkilere neden olmamaktadır. Akrep sokmaların çoğu ev içinde ve gündüzde meydana geldi. Vücudun en çok sokulan bölgesi el parmakları idi. Kadınlar erkeklere göre daha çok akrepler tarafından sokuldu.Öğe Evaluation of consultations requested from patients admitted to the emergency department(Galenos Yayınevi, 2015) Özçete, Enver; Kaçmaz, Ömer; Damar, Ömer; Üstündağ, Mehmet; Orak, Murat; Güloğlu, CahferAim: This study was aimed to conduct an investigation towards evaluation of the efficiency of the consultation system that is in place in the emergency service of our hospital and identification and correction of deficiencies in this system. Materials and Methods: Patients who were admitted to the emergency department and for whom requesting a consultation were required for any reason were included in the study. Forms were filled out by the emergency research assistants. Patients whose data was incomplete and consents could not be obtained were excluded from the study. Results: A total of 213 patients were included in the study, and a total of 315 consultations were requested. The total number of consultations requested by the internal medicine departments was 126, and the total number of consultations requested by the trauma (surgery) departments was 189. Of the 213 patients, 104 (48.8%) were hospitalized and 109 (51.2%) were discharged. The average number of consultations of 213 patients was 1.5±0.7, the average length of stay of the patients in the emergency service was 366.7±312.9 min. and the mean age of the patients was 41±24 years. The average seniority of the consultant physicians in a total of 315 consultations performed was 26.8±10.6 months, and the average consultation response time of the consultant physicians was 62.2±67.8 min. Conclusion: Because of the changing healthcare system in our country, the consultation services, particularly in university hospitals, should be re-structured.Öğe Factors affecting mortality in endosulfan ingestion with suicidal intent(2010) Güloğlu, Cahfer; Üstündağ, Mehmet; Tamam, Yusuf; Orak, Murat; Özhasaneker, Ayhan; Altuncı, Yusuf AliAmaç: Endosülfanların birçoğu, insan vücudundaki uzun yarılanma ömrü ve orta derecede toksisitesi nedeniyle kullanımı sınırlandırılmış ya da yasaklanmıştır. Hayatı tehdit edici hatta zaman zaman öldürücü olabilen endosülfana akut ya da kronik maruziyet nadiren rapor edilmiştir. Amacımız literatürde az bulunan endosulfan zehirlenmesi vakalarını analiz etmek, klinik bulgu ve mortalite üzerine etkili faktörleri araştırmaktır. Gereç ve Yöntemler: Çalışma için acil servise intihar amaçlı ilaç alım ile başvuran tüm hastalar geriye dönük olarak analiz edildi. Bu hastalar içerisinden endosülfan maddesi içeren ilaç aldığına dair kesin kanıt elde edilen 15 yaş üstü 27 hasta çalışmaya dahil edildi. Bulgular: Hastalarımızın yaş ortalaması 26.56±13.6 yıl idi. Hastaların 10’u erkek (%37.1) 17 (%62.9)’si kadındı. Bulantı kusma şikayeti ile başvuran 17 (%62.9), nöbet geçiren 12 (%44.4) hasta, şuur kaybı ile başvuran 15 (%55.5) hasta vardı. Ölen 5 hastanın 5’i de şuur kaybı, nöbet geçirme, takip esnasında nöbet ve mekanik ventilasyon ihtiyacı gelişti. Sağ kalan hastalarda ise 10 hastada şuur kaybı, 5 hastada takip esnasında nöbet ve 5 hastada mekanik ventilatör ihtiyacı saptandı. Sonuç: Özkıyım amaçlı endosülfan alımında şuur kaybı, geliş anı ve/veya takip esnasında nöbet geçirme ve mekanik ventilatöre ihtiyaç duyma mortaliteyi etkileyen faktörlerdir.Öğe Factors influencing mortality in pediatric trauma patients(2012) Taş, Mahmut; Orak, Murat; Aldemir, Mustafa; Güloğlu, Cahfer; Üstündağ, MehmetAmaç: Çalışmamızda pediatrik yaş grubundaki travmalı hastalarda mortalite üzerine etkilerinin olabileceğini düşündüğümüz faktörleri araştırdık. Gereç ve Yöntemler: Mart 2003 ile Aralık 2006 arasında Güneydoğu Anadolu bölgesinde yüksekten düşme, yanık, kesici delici alet yaralanması, ateşli silah yaralanması, araç içi ve araç dışı trafik kazası nedeniyle Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisimize başvuran pediatrik yaş grubundaki (0-15 yaş) hastalara ait veri geriye dönük olarak analiz edildi ve ardışık olarak çalışmaya alındı. Hastalar sağ kalanlar grup 1 ve ölenler grup 2 olmak üzere iki gruba ayrıldı. Bulgular: Çalışmaya alınan 1658 hastanın %70.5’i (n=1169) erkek, %29.5’i (n=489) kadındı. Travmaya maruz kalan 1658 hastanın 107’i (%6.46) ex oldu. Ortalama yaş ex grubunda 6.75±0.397 (0-15), sağ kalan grupta ise 7.00±0.99 (0-15) idi. Düşük RTS skoru [OR(Odds Ratio)=1.565, CI=1.297-1.889, p<0.05], yüksekten düşme (OR= 0.637, CI=0.408-0.995, p<0.05),geç başvuru (OR=2.035, CI=1.267-3.267, p<0.05) ve medikal tedavi (OR=0.451, CI=0.273-0.744, P<0.05) travmalı hastalarda mortalite üzerinde etkili faktörler olarak bulundu. Sonuç: Yüksekten düşme, batın ve toraks yaralanması, başvuru anında düşük İSS, RTS, PTS, TRİSS’ e değeri ve geç başvuru olması pediatrik travmalı hastalarda mortalite üzerinde etkili faktörlerdir.Öğe Göz yaralanması sonucu acil servise başvuran hastaların geriye dönük incelenmesi(2007) Üstündağ, Mehmet; Orak, Murat; Sayhan, Mustafa Burak; Güloğlu, Cahfer; Özhasanekler, AyhanGiriş: Çalışmamızda, göz yaralanması sonucu hastanemiz acil servisine başvuran olguların sosyodemografik özellik¬leri ve travma nedenlerinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Acil servisimize Haziran 2005- Şubat 2007 tarihleri arasında "göz yaralanması" nedeniyle başvuruda bulunan hastalar bilgisayar kayıtlarından saptandı ve bu hastaların dosyaları arşivimizden bulunarak geriye dönük olarak incelendi. Dosyalardan olguların yaşı, cinsiyeti, yaralanmanın gerçekleştiği yer ve zaman, yaralanmaya neden olan cisimler, etkilenen göz ve komşu dokular, muayene bulguları, uygulanan tedavi, yatış süreleri, hastanın taburcu edildikten sonraki sonuçları ile ilgili veriler çalışma formlarına aktarıldı ve daha sonra da istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: Çalışmaya, hastanemiz acil servisine Haziran 2005-Şubat 2007 tarihleri arasında "göz yaralanması" nedeniyle başvuruda bulunan 180 olgu dahil edildi. Hastaların %70'i (n=126) erkek, %30'u (n=54) kadın idi. Ortalama yaş 19.29+17.44 (2-79) idi. Olgularımızın %56.1'i (n=101) 15 yaş ve altında idi. Elli yaşın üstünde ise sadece %6.7 (n=12) olgu vardı. Hastalarımızın %39.4'ü (n=71) evde, %26.1'i (n=47) işyerinde ve %34.5'i (n=62) ev.ve işyeri dışında bir yerde (okul, oyun parkı, sokak vb.) göz yaralanmasına maruz kalmıştı. Yüz seksen olgunun %46.1'inde (n=83) sağ göz, %46.1'inde (n=83) sol göz ve %7.8'inde (n=14) iki göz etkilenmişti. Hastalarımız yaralanma neden¬lerine göre değerlendirildiğinde %19.4'ü (n=35) oyuncak patlayıcı madde ve silahla (maytap, çatapat, plastik boncuk atan oyuncak silah vb.) yaralanmıştı. Tanılar arasında %44.4 (n=142) ile birinci sırayı konjunktival hiperemi aldı. Onu %22.2 (n=71) olgu ile kornea perforasyonu takip etti. Yüz seksen hastanın %72.8'inde (n=131) görme kaybı gelişmezken, %25'inde (n=45) kısmi görme kaybı, %2.2'sinde (n=4) tam görme kaybı gelişmiştir. Sonuç: Göz yaralanmaları erkeklerde kadınlardan, çocuklarda yetişkinlerden daha sık görülmekte ve özellikle erkek çocuklarda oyuncak patlayıcı madde ve silahla (maytap, çatapat, plastik boncuk atan oyuncak silah vb.) meydana gelmektedir. Çocuk yaş grubundaki yaralanmaların özellikle evde olması dikkat çekici bir diğer noktadır.Öğe Images in emergency medicine(2008) Sayhan, Mustafa Burak; Üstündağ, Mehmet; Orak, Murat[Abstract Not Available]Öğe Kronik obstruktif akciğer hastalığı alevlenmesinde taburculuk kararı verilmesinde laktat klirensinin rolü: Retrospektif kohort çalışma(Fatih BAŞAK, 2018) Kurt, Nazlı Görmeli; Orak, Murat; Üstündağ, MehmetAmaç: Kalabalık acil servislerde kronik obstruktif akciğer hastalığı (KOAH) alevlenmesi ile başvuran hastalar sıklıkla semptomatik tedavi ile taburcu edilmektedir. Bu durum hastaların hastaneye başvuru ve atak sayısını arttırmaktadır. Başvuru anında bakılacak ucuz ve kolay kan parametreleri ile yatış öngörüsü yapabilmek oldukça önemlidir. Bizde çalışmamızda, acil servise KOAH akut alevlenmesi ile başvuran hastalarda, yatış veya taburculuk kararı verilmesi ile laktat klirensi arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık. Yöntemler: Bu çalışmada, 1 Ocak 2014 ile 1 Ocak 2018 tarihleri arasında Batman Bölge Devlet Hastanesi Acil Servisi'ne KOAH atak nedeniyle başvuran 18 yaş üstü hastalar retrospektif olarak incelendi. Hastalar 2 gruba ayrıldı. Grup 1, acil olarak tedaviden sonra taburcu olan hastaları, grup 2'yi hastaneye yatırılan hastaları kapsamaktadır. Her iki grup laktat klirens değerleri açısından karşılaştırıldı.Bulgular: Çalışmaya 117 hasta dahil edildi. Bunlardan 65'i taburcu olurken; 52'si hastaneye yatırıldı. Hastanede yatan hastalardan 6’sı yoğun bakım ünitesine yatırıldı. Hastaların 41’i kadın, 76’sı erkek idi. Başvuran ve taburcu edilen hastaların ilk ve son laktat değerleri arasında bir fark bulamadık (p=0,345 ve 0,829). Bununla birlikte, taburcu olan hastaların laktat açıklıkları daha yüksek iken, hastaneye yatırılan hastaların laktat klirensi daha düşük bulundu (p<0,001).Sonuç: KOAH atak nedeni ile acil servise başvuran hastalarda taburculuk veya yatış kararı vermede, laktat klirensinin, bir belirteç olarak kullanılabileceğini düşünmekteyiz.Öğe Künt multitravma hastalarında acil gözlem ve hastaneye yatışın gerekliliği ile mortaliteyi etkileyen faktörler(2010) Altuncı, Yusuf Ali; Üstündağ, Mehmet; Aldemir, Mustafa; Orak, Murat; Güloğlu, CaferAmaç: Günümüzde travma, sosyoekonomik gelişmişliğe bakmaksızın her ülkede temel halk sağlığı problemlerinden biridir. Amacımız künt multi travma yaralanma mekanizmaları ile başvuran hastalarımızın acil servis gözlem odası veya hastaneye yattıktan sonra yapılan takiplerinin gözden geçirilmesi, yatış gereksinimine ve mortaliteye etki eden faktörlerin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamızda Ocak 2006 ile Ocak 2008 tarihleri arasında yüksekten düşme, araç içi ve araç dışı trafik kazası, iş kazası, darp gibi künt multi travma nedeniyle Dicle Üniversitesi Hastanesi Acil Servisine başvuran, medikal kayıtlarına ulaşılabilen ve belirtilen kriterleri tam olarak bulunan 15 yaş üstü 226 hastaya ait veri geriye dönük olarak analiz edildi. Hastalar acil serviste gözlenenler (n=105) ve hastaneye yatırılanlar (n=121) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Bulgular: Çalışmaya alınan 226 hastanın %71.7’si (n=162) erkek, %28.3’ü (n=64) kadındı. Travmaya maruz kalan 226 hastanın 19’u (%8.4) ex oldu. Ortalama yaş tüm hastalar için 35.9±15.882 (15-94) idi. Acil serviste yapılan kan transfüzyonunun hastaneye yatışta anlamlı olduğu görüldü (p=0.00). Hastanın acil gözlem ya da hastanede yatış karşılaştırmalarında alanin transaminaz, aspartat tarnsaminaz, hematokrit ve beyaz küre değerlerinin kullanılabilirliği istatistiksel olarak belirleyici olmuştur (p<0.05). Travma skorları dikkate alındığında yüksek yaralanma ciddiyet skoru (ISS) ve kısaltılmış yaralanma skoru (AIS) skorunun kullanılabilirliği grup 2 lehinedir (p<0.05). Sonuç: Multivarite analizde künt multi travmalı hastalarda yüksek beyaz küre değeri (OR=1.0, CI=1.00+1.00, P<0,01), yüksek AIS skoru (OR=4.17, CI=2.34+7.43, P=0,00) ve kan transfüzyonu ihtiyacı (OR=0.042, CI=0.005+0.33, P<0,01) hastaneye yatış üzerine etkili faktörler olarak bulundu.