Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Ülgen, Mehmet Sıddık" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 20
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    Ailesel sağırlık ve aksesuar meme saptanan mitral kapak kökenli sol atriyal miksoma olgusu
    (2000) Ülgen, Mehmet Sıddık; Toprak, Nizamettin; Tamamoğulları, A. Vahip
    Kalbin en sık benign tümörü miksomadır ve en sık sol atriyumda görülür. Nadiren sağ atriyum, sağ ventrikül ya da kalp kapakları üzerinde gelişebilir. Sporadik ya da ailesel olabilir. Kardiyak miksomaya ait semptom ve bulgular tümörün yerleşim yerine göre yaptığı obstrüksiyona, miksomadan kaynaklanan emboliye ya da artmış yangısal cevaba bağlı olabilir. Bu yazıda mitral arka kapakçıktan köken alan, ailesel sağırlık ve aksesuar meme ile birlikte olan sol atriyal miksoma olgusu sunulmaktadır.
  • [ X ]
    Öğe
    Akut inferiyor miyokard infarktüs olgularında DIII / DII ST segment yüksekliği ile sağ koroner darlık lokalizasyonu arasındaki liişki
    (1999) Karadede, Aziz; İltimur, Kenan; Toprak, Nizamettin; Bıyık, İsmail; Temamoğulları, Ali Vahip; Ülgen, Mehmet Sıddık
    Bu çalışmada akut inferiyor duvar miyokard infarktüsü (AİMİ) olgularında erken dönem elektrokardiyografilerinde (EKG) ölçülen DII ve DIII ST segment yüksekliği ile sağ koroner arterdeki darlığın lokalizasyonu arasında ilişki araştırılmıştır. AİMİ tanısıyla takip edilen ve koroner anjiografisi yapılan 40 erkek 14 kadın toplam 54 hasta (yaş ortalaması 56, yaş aralığı 38-68 yıl) çalışmaya alındı. EKG'lerde DII'yi geçen DIII segment yüksekliği (DIII > DII) olan 42 olgu Grup A, DIII ve DII eşit olan (DIII=DII) 12 olgu ise Grup B olarak iki gruba ayrıldı. Toplam 35 olguda (%65) üç damar, 15 olguda (%28) iki damar ve dört olguda (%7) bir damar hastalığı vardı. 54 olgunun 38'inde (%70) proksimal sağ koroner, 18'inde (%33), proksimal sirkumfleks, 21'inde (%38) proksimal sol ön inen arter darlığı saptandı. Grup A da 33 olguda (%78), grup B de ise 2 olguda (%17) proksimal sağ koroner darlığı gözlendi. İki grup arasındaki fark anlamlıydı (p<0,01). Bu bulgularla DIII>DII ST segment yüksekliğinin proksimal sağ koroner darlığını belirlemedeki duyarlılığı %94, seçiciliği %44, pozitif kestirim değeri (+PPd) %77 ve negatif kestirim değeri (-PPd) %80 olarak hesaplandı. Sonuç olarak AİMİ olgularında erken dönem EKG de DII' yi geçen DIII ST segment yüksekliğinin proksimal sağ koroner darlığı için yüksek duyarlılığa sahip, kolay elde edilen bir parametre olduğu kanısına varıldı.
  • [ X ]
    Öğe
    Akut inferiyor miyokard infarktüsü olgularında erken dönem EKG değişikliklerinin tanısal değeri
    (1998) Ülgen, Mehmet Sıddık; Toprak, Nizamettin; İltimur, Kenan; Karadede, Aziz
    AMAÇ: Bu çalışmada akut inferiyor miyokard infarktüsü (AÎMİ) olgularında erken dönemde ortaya çıkan elektrokardiografı (EKG) değişikliklerinin sağ ventrikül tutulumu, çok damar hastalığı gibi riskli olguları belirlemedeki değerini araştırmak. GEREÇ VE YÖNTEM: Akut inferiyor miyokard infarktüsü tanısıyla takip edilen 60 erkek 24 kadın olmak üzere toplam 84 olgu (yaş ortalaması 57+7 yıl, yaş aralığı 37-70) çalışmaya alınarak çekilen EKG'lerdeki ST segment değişiklileri incelendi. Sağ prekordiyal kayıtlarda (V4R) l mm ve üzeri ST segment yüksekliği sağ ventrikül tutulumu olarak kabul edildi. Tüm hastalara koroner anjiografi yapılarak hastalıklı damar sayısı, darlığın yeri ve derecesi belirlendi. VI derivasyonunda 0,5 mm ve üzeri ST yükselmesi olan 34 olgu (%41) grup A, olmayan 50 olgu (%59) ise grup B olarak ikiye ayrıldı BULGULAR: Toplam 84 hastadan 24 olguda (%29) sağ ventrikül tutulumu görüldü ve bunlardan 8 olgu grup A içerisindeydi. Gruplar arasında hastalıklı damar sayısı yönünden fark bulunmazken, proksimal sağ koroner darlığı grup A da anlamlı olarak daha fazlaydı (%88' e karşılık %36; p<0,01). Seksendört olgunun 62'sinde (%74) DIII ST yüksekliği Dil den daha fazlaydı (DIII>DH). Sağ ventrikül tutulumlu olguların tümü DIH>DH ile birlikteydi. VI ST yüksekliği ve DIH>DII ST yüksekliği birlikteliğinin sağ ventrikül tutulumunu belirlemedeki duyarlılığı %100, özgüllüğü %86, pozitif kesürim değeri %75, negatif kestirim değeri %100 olmaktadır. Sonuç olarak bu çalışmada AİMİ erken dönem EKG lerde > 0,5 mm VI ST yüksekliği ve DIH>DH birlikteliğinin sağ ventrikül tutulumunu belirlemede büyük öneme sahip olduğu sonucuna vardık.
  • [ X ]
    Öğe
    Akut miyokard infarktüsünde glukoz-insülin-potasyum solüsyonu tedavisi ve sinyal ortalamalı elektrokardiyografi üzerine etkileri
    (2000) Ülgen, Mehmet Sıddık; Alan, Sait; Toprak, Nizamettin; İltimur, Kenan; Karadede, Aziz
    Akut miyokard infarktüsünde (AMİ), elektriksel sinyallerin ventrikül miyokardında parçalanması (fragmantasyonu) sonucu ortaya çıkan ventriküler geç potansiyeller (GP), sinyal ortalamalı elektrokardiyografi (SOEKG) ile saptanır. Ventriküler GP, ventriküler aritmi ve ani kalp ölümü ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Son yıllarda glukoz-insülin-potasyum (GİK) solüsyonunun ventriküler aritmi ve mortalite üzerine olumlu etkiler yaptığı gösterilmiştir. Bu çalışmada AMİ'ünün erken saatlerinde GİK solüsyonu kullanımı ve SOEKG üzerine olan etkisi araştırılmıştır. Bu çalışma ilk Q dalgalı AMİ tanısı konan ve çalışmayı tamamlayan 72 olgu üzerinde yapıldı. Olgular GİK solüsyonu (300 g glukoz, 50Ü insülin, 80mEq KCI 1mL/kg/saat) (n=34) ya da plasebo (serum fizyolojik 1000ml 1mL/kg/saat) (n=38) ile randomize edildi. Kontrendikasyon olmayan tüm olgulara trombolitik tedavi uygulandı. Tüm olguların ilk 24-48 saatler arasında 24 saatlik holter analizi, taburcu olmadan öne (6-9 gün, ortalama 7. gün) ekokardiografi ve SOEKG kayıtları alındı. Ayrıca kontrendikasyon olmayanlara sub-maksimal egzersiz testi uygulandı. Taburcu sonrası (AMİ'ün 30-40 günleri, ortalama 37. gün) SOEKG ve ekokardiyografi kayıtları tekrarlandı. Taburcu öncesi SOEKG kayıtlarında filtre edilmiş total FQRS süresi (FQRS1: 103±7 msn ve 108±11 msn p<0.05), düşük amplütüdlü sinyal süresi (HFLA1: 25±8 msn ve 32±11 msn, p<0.01) GP1 pozitifliği sıklığı (%20 ve %45 p<0.05) GİK grubunda plasebo grubuna kıyasla daha düşük bulunurken QRS sonundaki terminal voltaj ortalama karekökü (RMS-401: 45±18 ve 36±20, p<0.05) ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (EF) % 54±9 ve %48± 8<0.05) GİK grubunda daha yüksek olarak bulundu. Taburcu sonrası alınan SOEKG kayıtlarında FQRS2 (105±8 ve 110±10, p=0.05), HFLA2 (26±7 ve 34±10 p<0.01), GP2 pozitifliği (%25 ve %38 p>0.05) GİK grubunda daha düşük iken RMS-402 (48±21 ve 33±19 p<0.05) ve EF (59±10 ve 52±11 p<0.05) plasebo grubuna oranla GİK grubunda daha yüksek bulundu. Hastane içi takiplerde post-Mİ anjina pektoris saptanan olgu sayısı GİK grubunda anlamlı olarak daha düşük bulunurken (p<0.005) ventriküler aritmi sıklığı GİK grubunda daha düşük olmasına rağmen istatistiksel anlam taşımıyordu (p>0.05). Bu çalışmanın sonucunda AMİ olgularında GİK solüsyonu kullanımının, hastane içi ve sonrası erken dönemde kalbin elektriksel stabilitesi, SOEKG, iskemik olaylar ve sol ventrikül performansı üzerine olumlu etki sağlayabileceği sonucuna varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Ankilozan spondilit hastalarında serum ADMA düzeyleri ve aortun elastik özelliklerinin değerlendirilmesi
    (Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2013) Kaya, Hasan; Tekbaş, Ebru Öntürk; Ertaş, Faruk; İnci, Ümit; Oylumlu, Mustafa; Yüksel, Murat; Aydın, Mesut; Batmaz, İbrahim; Yüksel, Hatice; Ülgen, Mehmet Sıddık
    Öz: Giriş: Ankilozan spondilit kronik infl amatuvar bir hastalık olup, kardiyovasküler komplikasyonlarla ilişkili olabilmektedir. Bu çalışmada amacımız, kardiyak tutulum olmayan ankilozan spondilit hastalarında aortun elastik özellikleri ile serum asimetrik dimetilarjinin (ADMA) düzeylerinin araştırılmasıdır.Hastalar ve Yöntem: Elli beş ankilozan spondilit hastasıyla benzer yaş ve cinsiyette 30 sağlıklı birey çalışmaya alındı. Açlık glukoz, serum lipidleri, C-reaktif protein (CRP), eritrosit sedimentasyon hızı (ESH) ve ADMA düzeyleri çalışıldı. Aortik strain, distensibilite ve sertlik indeksi transtorasik ekokardiyografi de aort çapı ölçümleri ve eş zamanlı kan basıncı ölçümleriyle hesaplandı. Bulgular: Ankilozan spondilit grubunda ESH ve CRP düzeyleri yüksekti. Serum ADMA düzeyleri ankilozan spondilit grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksekti (0.76 ± 0.19 ve 0.55 ± 0.12, p< 0.001). Alt grup analizinde, anti-TNF-alfa tedavisi alan grupta konvansiyonel tedavi grubuna göre daha düşük ADMA düzeyi ölçüldü (0.68 ± 0.15 ve 0.87 ± 0.18, p< 0.001). Ortalama aortik strain ve distensibilite değerleri ankilozan spondilit grubunda daha düşük iken, sertlik indeksi daha yüksek saptandı. Korelasyon analizinde ADMA düzeyleri ile aortun elastik özellikleri arasında ilişki izlenmezken, ankilozan spondilit grubunda hastalık süresi ile aortik strain ve distensibilite arasında ters yönde anlamlı korelasyon izlendi.Sonuç: Çalışmamızda elde ettiğimiz sonuçlar kardiyak tutulumun olmadığı ankilozan spondilit hastalarında aortik elastisitenin bozulduğunu ve ADMA düzeylerinin arttığını göstermektedir. Ayrıca, aortun elastik özellikleri ile ADMA düzeyleri arasında anlamlı ilişki saptanamamıştır.
  • [ X ]
    Öğe
    Anlamlı karotid arter darlığı olmayan olgularda Doppler akım hızları ve rezistans indekslerinin koroner arter hastalığı ile ilişkisi
    (2001) Toprak, Nizamettin; Ülgen, Mehmet Sıddık; Sucu, Murat; Bilici, Aslan; Acar, Murat; Önder, Hakan
    Amaç: Bu çalışmada anlamlı karotid arter darlığı olmayan olgularda karotid arter akım hızları ve rezistans indeksleri (RI) ile koroner arter hastalığı (KAH) arasındaki olası ilişki araştırılmıştır. Yöntem: Çalışma KAH ön tanısı ile koroner anjiografi yapılan 74'ü erkek olan 114 olgu (yaş ortalaması 53Æ10, yaş aralığı 33-72) üzerinde yapıldı. Anjiografi öncesi sağ, sol ana karotid arterler (sağ-sol CCA) ve sağ, sol internal karotid arterler (sağ-sol ICA) akım hızları ve RI Doppler ultrasonografi (US) ile ölçüldü. Olgular KAH varlığı ve hastalıklı koroner arter sayısına göre gruplandırılarak Doppler parametreleri ve ejeksiyon fraksiyonu (EF) yönünden karşılaştırıldı. Bulgular: Otuz üç olguda koroner arterlerde daralma saptanmazken (normal grup), 81 olguda anlamlı koroner arter darlığı saptandı (22 olguda bir arterde, 27 olguda iki arterde ve 32 olguda üç koroner arterde). Akım hızları Kah olan grupta anlamlı olarak daha düşük, RI ise daha yüksek bulundu. Akım hızları normal grup;ta en yüksek 3 damar hastalığı (DH) olan grupta en düşüt.ü RI ise normal grupta en düşük iken 3 DH olan grupta en yüksekti. Korelasyon analizinde yaş, EF ve hastalıklı damar sayısı ile özellikle minimal akım hızları arasında ters, RI değerleri arasında doğru ve anlamlı korelasyon saptandı. Sonuç: Bu çalışma bu konu ile ilgili ilk çalışma olup elde edilen bulgular; KAH varlığı ve aterosklerozun yaygınlığının Doppler US ile ölçülen CCA, ICA akım hızları ve RI değerlerini değiştirdiğini düşündürmektedir.
  • [ X ]
    Öğe
    Anteriyor miyokard infarktüsü tablosu ile gelen Takayasu arteriti olgusu
    (2001) Alan, Sait; Toprak, Nizamettin; Karadede, Aziz; Alan, Bircan; Ülgen, Mehmet Sıddık
    Takayasu arteriti, aorta, aortanın majör dalları, pulmoner arteri tutan ve nadir görülen bir arterittir. Tutulan damar segmentlerinde daralma, tıkanma veya anevrizmatik dilatasyona yol açar. Renal arter tutulumu sık olmakla birlikte koroner arter tutulumu nadir fakat ciddi bir tablo oluşturur. Bu yazıda, ciddi hipertansiyonla birlikte akut anteriyor miyokard enfarktüsü tablosu ile başvuran ve aktif dönemde renal artere anjiyoplasti uygulanan bir Takayasu arteriti olgusu sunulmakta, akut miyokard infarktüsünün nadir sebeplerinden biri olan Takayasu arteritine dikkat çekilmektedir.
  • [ X ]
    Öğe
    Anticoagulant-induced hemopericardium with tamponade: A case report and review of the literature
    (2013) Oylumlu, Mustafa; Ülgen, Mehmet Sıddık; Ertaş, Faruk; Yıldız, Abdulkadir; Polat, Nihat
    Akut kardiyak tamponad acil tanı ve tedavi gerektirir. Biz 43 yaşında, erkek ve mitral valv replasmanı sonrası sekiz aydır warfarin tedavisi alan bir olguyu aldık. Hastanın bir-kaç gündir başlayan nefes darlığı ve halsizlik şikayetikleri mevcuttu. Kardiyak tamponad tanısı konuldu ve 1400 ml mai perikardiyosentezle acil olarak drene edildi. Tanı sı-rasında İNR değeri çok yüksek olan hastaya Vitamin Kantagonistleri ve taze donmuş plazma verilerek yuksekkoagülasyon durumu geriye döndürüldü. Patolojik incele-me sonucunda enfeksiyon ve malingnensi saptanmadı.Hastada kronik inflamasyon düşünüldü. Sonuç olarakwarfarin overdoz acil bir durum olup hemoperikardiyumlatamponada yol açabilmektedir. Bunun için warfarin teda-visi başlanılan hastalarda warfarin dozu ve hedef İNR de- ğerleri sıkı kontrol edilmelidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Association between neutrophil to lymphocyte ratio and pulmonary arterial hypertension
    (Türk Kardiyoloji Derneği, 2013) Yıldız, Abdulkadir; Kaya, Hasan; Ertaş, Faruk; Oylumlu, Mustafa; Bilik, Mehmet Zihni; Yüksel, Murat; Polat, Nihat; Akıl, Mehmet Ata; Atılgan, Zuhal; Ülgen, Mehmet Sıddık
    Objectives: Pulmonary hypertension (PH) is composed of a heterogeneous group of disorders marked by increased pulmonary artery resistance leading to right heart failure, with high mortality. Evidence is increasing to propose that inflammation plays a significant role in the pathophysiological mechanism. Increased prevalence of PH in patients with systemic inflammatory diseases is already known. Herein, we sought to evaluate the association between neutrophil to lymphocyte ratio (N/L ratio) and pulmonary arterial hypertension (PAH). Study design: Twenty-five patients with PAH and 25 controls were evaluated. Baseline clinical and echocardiographic variables were obtained. Complete blood counts in all patients and controls were reviewed retrospectively. Results: The N/L ratio was higher in patients with PAH compared to healthy volunteers (p=0.05). A cut-off value of 1.65 for N/L ratio predicted the presence of PAH with 72% sensitivity and 69% specificity. After multivariate analysis, only N/L ratio remained a significant predictor of PAH. Conclusion: We showed for the first time that N/L ratio was significantly increased in patients with PAH compared to controls.
  • [ X ]
    Öğe
    Atrial Fibrillation in Turkey: Epidemiologic Registry (AFTER) study design
    (2013) Soydinç, Mehmet Serdar; Ertaş, Faruk; Yüksel, Murat; Kaya, Hasan; Ülgen, Mehmet Sıddık; Alan, Sait
    Amaç: Atriyal fibrilasyon (AF) ülkemiz için önemli bir sağlık sorunudur. Ülkemizde ileriye dönük, çok merkezli ve ülke epidemiyolojisini yansıtan ölçekte herhangi bir çalışma mevcut değildir. Bu çalışmayla ülkemizde çok merkezli bir çalışmada AF hastalarının epidemiyolojik verilerinin öne dönük olarak analizi, takibi ve değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Ülkemizden yedi coğrafi bölgeye ait nüfusu yansıtacak şekilde elektrokardiyografisinde en az bir defa AF atağı tespit edilmiş olan ardışık 2300 hasta çalışmaya alınacaktır. Hastalar ikinci yılın sonunda majör kardiyak sonlanım noktaları (ölüm, geçici iskemik atak, inme, siste- mik tromboembolizm, major kanama ve hastane yatışı) açısından değerlendirilecektir. Bulgular: Çalışma sonunda elde edilecektir. İlk bulguların Aralık 2012 tarihinde elde edilmesi planlanmaktadır. Sonuç: AFTER (Atrial Fibrillation in Turkey: Epidemiologic Registry) çalışması ile kılavuzların önerileri doğrultusunda ülkemizdeki AF hastalarının genel risk profili, oral antikoagülan tedavi kullanım sıklığı, tedavi alan hastalarda hedef INR değerlerine ulaşılıp ulaşılmadığı ve hastaların kana- ma riskleri belirlenecektir. Çalışma sonunda ülkemizde AF’li hastalarda majör istenmeyen olay sıklığı ve bu olayların bağımsız belirteçleri de belirlenecektir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Erişkinlerde sekundum atriyal septal defektlerin balon ölçümü yapılmadan perkütan yolla kapatılması: Üçüncü basamak bir merkezin deneyimi
    (Modestum Publishing Ltd., 2013) Kaya, Hasan; Ertaş, Faruk; Yıldız, Abdulkadir; Oylumlu, Mustafa; Polat, Nihat; Özaydoğdu, Necdet; Alan, Sait; Ülgen, Mehmet Sıddık
    Amaç: Bu çalışmada erişkinlerde sekundum atriyal septal defektlerin (ASD) perkütan yolla kapatılması işlemindeki klinik deneyimlerimiz ve erken dönem sonuçlarımızı değerlendirmeyi amaçladık. Yöntemler: Kliniğimizde Ocak 2010-Ekim 2012 tarihleri arasında sekundum ASD tanısı ile perkütan kapatma işlemi uygulanan 49’u kadın 22’si erkek toplam 71 hasta (ortalama yaşı 35±14 yıl) çalışmaya dâhil edildi. Hastalara sedoanaljezi eşliğinde ve balon ölçümü işlemi uygulanmadan perkütan ASD kapatma işlemi uygulandı. Hastaların klinik özellikleri, yapılan perkütan kapatma girişimlerinin özellikleri, gelişen komplikasyonlar ve erken dönem sonuçları değerlendirildi. Bulgular: Transözofageal ekokardiyografik incelemede hastaların ASD çapı 19,8±6,4 mm olarak ölçüldü. Bu hastalarda kullanılan kapatma cihazı çapı ortalaması 24,7±6,7 mm olarak saptandı. Toplam 71 hastadan 67’sinde (%94) işlem başarılı oldu. Dört hastada işlem başarısız olarak kabul edilerek cerrahi tedavi kararı alındı. İşlem sırasında bir hastada geçici 2. derece AV blok gelişirken başka bir hastada ise cihaz üzerinde trombüs gelişimi izlendi. Üç hastada birinci gün kontrollerinde rezidü ASD geçişi izlendi. Ortalama 13±8 ay (1-31) boyunca izlenen hastalarda rezidü geçiş, aritmi ve embolik komplikasyonlar izlenmedi. Sonuç: Perkütan ASD kapatma işlemi deneyimli merkezlerde yüksek başarı ve düşük komplikasyon oranları ile etkin ve güvenli bir tedavi yaklaşımıdır.
  • [ X ]
    Öğe
    Isolated mitral valve prolapsus does not affect left ventricular function ınsights from tissue-doppler echocardiography
    (2011) Vatankulu, Mehmet Akif; Yazıcı, Mehmet; Koç, Fatih; Ülgen, Mehmet Sıddık; Demir, Kenan; Can, İlknur
    Amaç: İdiopatik Mitral Kapak Prolapsusu (MVP), mitral kapağın miksomatöz dejenerasyonuyla karakterizedir. MVPli hastalarda kardiyovasküler mortalitenin en önemli belirleyicisi Sol Ventrikül (LV) disfonksiyonudur. Bu yüzden biz izole MVP hastalarında doku doppler ekokardiyografi (TDE) ile LV fonksiyonunu değerlendirmeyi amaçladık. Metod: MVPli 25 hasta (ortalama yaş, 31±12) çalışmaya MVP grubu olarak dahil edildi. Kontrol grubu ise yaş ve cinsiyet eşleştirilmiş 20 hastadan oluşturuldu (ortalama yaş, 34±9). LV fonksiyonları konvansiyonel ekokardiyografi ve TDE ile incelendi. Miyokardiyal zirve sistolik (Sm), erken (Em) ve geç (Am) diastolik dolum hızları, Em/Am, isovolumetrik kontraksiyon zamanı (ICT), isovolu- metrik relaksasyon zamanı (IRT) ve ejeksiyon zamanı (ET) ölçümleri inferior-septal ve lateral duvarın bazal segmentlerinden ölçüldü. Miyokardial performans indeksi (MPI) hesaplandı. Bulgular: MVPli hastaların 10unda (%40) hafif derecede mitral yetmezlik, 2sinde (%8) orta derecede mitral yetmezlik vardı. Diastolik parametreler açısından 2 grup arasında fark bulunamadı. TDEden hesaplanan MPI değerleri iki grupta tüm segmentlerde benzerdi. Sol ventrikül ortalama Sm ve lateral duvar Smde iki grup arasında anlamlı fark vardı (11.6±2.8 vs. 9.4±1.0, p=0.001; 13.0±3.9 vs. 9.2±2.3, p=0.001 sırasıyla). Sonuç: Belirgin mitral yetmezliği olmayan izole MVP sol ventrikül diastolik fonksiyonunu ve MPIyi etkilemez. Fakat, MVPli hastaların lateral duvar Sm ve LV ortalama Smsi MVPsi olmayanlara göre daha yüksekti.
  • [ X ]
    Öğe
    Kalıntı mitral paravalvüler kaçağı nedeniyle ikinci kez yapılan perkütan kapatma işlemi ve oluşan cihaz embolisinin başarılı tedavisi
    (2013) Göktekin, Ömer; Ülgen, Mehmet Sıddık; Ertaş, Faruk; Kaya, Hasan
    Paravalvüler kaçak (PVK) cerrahi kapak replasmanı sonrası yaygın görülen bir komplikasyondur. Çoğu PVK küçük olup klinik olarak sessiz kalmakta, ancak semptomlu PVK nedeniyle hastaların çok az bir kısmı yeniden ameliyata gitmektedir. Paravalvüler kaçak tedavisi için cerrahi yolla tamir veya kapak replasmanı standart tedavi yöntemi olmasına rağmen tekrarlama oranının ve morbidite ve mortalitesinin yüksekliği nedeniyle perkütan yoldan kaçağın kapatılması son zamanlarda alternatif bir tedavi yaklaşımı haline gelmiştir. Kırk iki yaşında erkek hastaya kalıntı mitral PVK nedeniyle ikinci kez perkütan kapatma işlemi uygulandı. İşlem sırasında inen aortaya embolize olan kapatma cihazı kıskaç yardımıyla başarılı bir şekilde dışarı alındı. Ardından başka bir kapatma cihazı ile PVK başarılı bir şeklide kapatıldı.
  • [ X ]
    Öğe
    Karotis sinüs masajı ile oluşan hemodinamik değişikliklerin arter hastalığı tanısındaki değeri
    (2000) Ülgen, Mehmet Sıddık; Alan, Sait; Toprak, Nizamettin; Karadede, Aziz; Karabulut, Aziz
    AMAÇ: Bu çalışmada karotis sinüs masajı (KSM) ile ortaya çıkan hemodinamik değişikliklerin koroner arter hastalığı (KAH) tanısındaki değeri araştırılmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM: KAH şüphesi ile anjiografi yapılan ve doppler ultrasonografi (USG) ile karotis arterinde önemli darlık olmayan, 69'u erkek toplam 108 olgu (ortalama yaş: 54±10 yaş aralığı 33-70) çalışmaya alındı. KSM koroner anjiografi öncesinde kan basıncı ve elektrokardiyografi monitörizasyonu altında önce sağ sonra sol karotid artere uygulandı. KSM ile oluşan kan basıncı, ve kalp hızındaki azalmanın derecesine göre olgular üç gruba ayrıldı. KSM ile kan basıncında < l0mm Hg veya kalp hızında <10/dak. azalma gösteren olgular grup-I, 10-20 arası azalma gösteren olgular grup-II, >20 azalma gösteren olgular ise grup III olarak sınıflandırıldı. BULGULAR: KSM sonrasında yapılan koroner anjiografi sonucunda 23 olguda bir damar hastalığı (1DH), 24 olguda 2DH, 35 olguda ise 3DH saptandı. 26 olguda ise koroner arter hastalığı saptanmadı. KSM ile oluşan sistolik. diyastolik kan basıncı ve kalp hızındaki fark ile hastalıklı damar sayısı ve koroner arter skoru ile doğru yönde korelasyon saptandı. Bu farklar, normal koroner anjiografi saptanan grupta en düşük, 3DH grubunda en yüksek olarak bulundu. Ayrıca hastalıklı damar sayısı ve koroner arter hastalığı skoru en düşük değer grup I de, en yüksek değer ise grup III'te olduğu saptandı. KSM ile oluşan kan basıncında >10 mmHg, ve/veya kalp hızında > l0/atım/dakika azalmanın KAH'nı göstermedeki duyarlılığı %71, özgüllüğü %85, pozitif prediktif değeri %93, negatif prediktif değeri ise %49 olarak bulundu. SONUÇ: Bu çalışmanın sonucunda, KSM ile oluşan kan basıncı ve kalp hızındaki azalmanın, hastalıklı damar sayısı ve koroner arter skoru arasında pozitif yönde bir ilişki olduğu, dikotomize değer olarak kan basıncındaki >10 mmHg ve/veya kalp hızındaki >10 atım/dakika azalmanın KAH tanısında yüksek özgüllük ve pozitif prediktif değerine sahip olduğu sonucuna varıldı.
  • [ X ]
    Öğe
    Koroner arter hastalığını belirlemede zirve egzersiz QT dispersiyonu' nun egzersiz testinin doğruluğuna katkısı
    (1998) Ülgen, Mehmet Sıddık; Ulusoy, Tezer; Toprak, Nizamettin; Bıyık, İsmail; Akkuş, Zeki; Karadede, Aziz; Altınel, Salih
    ÖZET Vntrikül repolctrizasyonundaki bölgesel bozukluk iskemiye ileri derecede duyarlı olup yüzüyel EKG 'de QT dispersiyonu olarak ölçülmektedir. Bu çalışmada egzersiz testinde zirve egzersizde ölçülen QT dispersiyonu 'nün koroner arter hastalığım (KAH) belirlemedeki rolünü araştırdık. Egzersiz testi ve koroner anjiografisi yapılan 17 kadın, 58 erkek olmak üzere toplam 75 hasta çalışmaya alınarak test sonuçlarına göre dört gruba ayrıldı. 1-Normal (N): Efor testi negatif ve koroner anjiografisinde anlamlı darlık olmayan 19 olgu, 2-Gerçek pozitif '(GP): Efor testi pozitif ve anlamlı koroner darlık saptanan 44 olgu, 3-Yalancı Pozitif (YP): Efor testi pozitif olmasına karşın anjiografide anlamlı darlık bulunmayan altı olgu, 4-Yalancı Negatif (YN): Efor testi negatif olmasına rağmen anjiografide anlamlı darlık saptanan altı olgudan oluştu. Gruplar yaş, anlamlı ST segment çökmesi, ulaşılan kalp hızı, istirahat ve zirve egzersiz QT dispersiyonu ve QpikT dispersiyonu ve düzletilmiş değerleri (QTcd, QpikTcd) yönünden karşılaştırıldı. Gruplar arasındaki en anlamlı farkın N grup ile GP grup arasında ve pik egzersiz QTd, QTcd açısından olduğu (P<0.01, r=0,48) görüldü. Qpik Tdve Qpik Ted yönünden deyine iki grup arasında anlamlı fark vardı (P<0.01, r=0.30). Zirve egzersiz QTcd QTcd$geq$70 msn olmasının KAH'm belirlemedeki duyarlılığı %70 bulundu. Anlamlı ST segment depresyonuna ek olarak QTcd$geq$70 msn olması durumunda ise duyarlılık düşerken özgüllük artarak %91 'e çıkmaktadır. Sonuç olarak; anlamlı ST segment çökmesine zirve egzersiz QT ve QpikT dispersiyonu 'nün eklenmesi halinde testin doğruluğunu daha da arttığı ve yalancı pozitif sonuçların azaldığı kanısına varıldı
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Kronik böbrek yetersizliği olan hastalarda hemodiyaliz öncesi ve sonrası sağ ventrikül sistolik fonksiyonlarının farklı ekokardiyografi yöntemleri ile değerlendirilmesi
    (Türk Kardiyoloji Derneği, 2014) Akyüz, Abdurrahman; Yıldız, Abdulkadir; Akıl, Mehmet Ata; Bilik, Mehmet Zihni; İnci, Ümit; Kayan, Fethullah; Yıldız, İsmail; Yılmaz, Zülfikar; Yıldırım, Yaşar; Ülgen, Mehmet Sıddık
    Öz: Amaç: Bu çalışmadaki amacımız kronik böbrek yetersizliği (KBY) olan hastalarda önyükteki azalmanın sağ ventrikül sis- tolik fonksiyonlarını belirlemede kullanılan yeni ve eski eko- kardiyografi parametreleri üzerine etkisini araştırmaktır. Çalışma planı: Yaş ortalaması 48±15 olan 19u kadın top- lam 30 KBYli hasta çalışmaya alındı. Hastaların hemodiyaliz öncesi ve sonrasında ekokardiyografi ile sol ventrikül ejeksi- yon fraksiyonu (SVEF), sol atriyum hacmi, sağ atriyum alanı, sağ ventrikül diyastol sonu alanı, sistolik pulmoner arter ba- sıncı, sağ ventrikül fraksiyonel alan değişikliği (FAD), nabız sağ ventrikül miyokart performans indeksi (Tei indeksi), sağ ventrikül doku Doppler S hızı, izovolumetrik miyokardiyal ak- selerasyon (IVA), triküspit anuler plan yer değiştirme (TAP- SE), sağ ventrikül çıkış yolu sistolik yer değiştirme (RVOT SE) parametreleri değerlendirildi. Bulgular: Sağ ventrikül sistolik fonksiyonlarını belirlemeye yarayan sağ ventrikül S hızı ve RVOT SE parametrelerinde hemodiyaliz sonrası anlamlı bir değişiklik olmadığı (sırası ile p=0.919 ve p=0.186); FAD, Tei indeksi, IVA ve TAPSE değer- lerinin ise belirgin bir şekilde arttığı (tümü için p<0.001) bu- lundu. Ayrıca TAPSE ile çekilen sıvı miktarı arasında pozitif korelasyon (r=0.375 ve p=0.041) saptandı. Sonuç: Sağ ventrikül sistolik fonksiyonlarının değerlendiril- mesinde kullanılan sağ ventrikül S velositesi ve RVOT SEnin önyükten bağımsız, FAD, Tei indeksi, IVA ve TAPSEnin ön- yüke bağımlı olduğu belirlenmiştir. Ayrıca sadece TAPSEnin çekilen sıvı miktarı ile ilişkili olduğu saptanmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    A lethal but treatable complication: Free wall rupture after acute myocardial infarction
    (TIP ARASTIRMALARI DERNEGI, 2006) Ülgen, Mehmet Sıddık; Öztürk, Önder; Kayrak, Mehmet; Soylu, Ahmet; Düzenli, Mehmet Akif; Koç, Fatih
    A 43-year-old male patient was admitted to coronary intensive care unit with the diagnosis of acute inferolateral myocardial infarction and with a picture of cardiogenic shock. In physical examination, systolic blood pressure was 50 mmHg and diastolic blood pressure could not be taken. The patient was diagnosed with cardiogenic shock and was started on saline, dopamine and dobutamine infusion. His blood pressure did not increase although the dosage of positive inotropic agents was increased. A cardiac tamponade revealed with urgent echocardiographic evaluation and pericardiocentesis was carried out. Blood pressure returned to normal range within hours after pericardiosentesis. Echocardiographic examination performed on the second day of AMI on the asymptomatic patient revealed thrombosed myocardial rupture. The patient was referred to emergency surgery with the diagnosis of three-vessel disease and myocardial rupture according to urgent angiography. In the operation, the ruptured region in the ventricle free wall was primarily repaired. By-pass surgery was performed with saphenous vein graft to the LAD and CV-OM1 coronary arteries.
  • [ X ]
    Öğe
    Miyokard infarktüsü lokalizasyonu ve trombolitik tedavinin kalp hızı değişkenliği ve sinyal ortalamalı elektrokardiografi üzerine erken dönem etkileri
    (2001) Toprak, Nizamettin; Ülgen, Mehmet Sıddık; Demirtaş, Ertan; Erinç, Kürşad; Alan, Sait
    Akut miyokard infarktüsünde otonom sinir sisteminde oluşan değişiklikler sonucunda kalp hızı değişkenliği (KHD) azalır. Elektriksel sinyallerin ventrikül miyokardında parçalanması sonucu ventriküler geç potansiyeller (VGP) ortaya çıkar. KHD' deki azalma ve VGP varlığı, ventriküler aritmi ve ani ölüm ile ilişkilidir. Bu göstergeler, infarktüsün lokalizasyonuna göre değişiklik gösterebilir. Bu çalışmada akut miyokard infarktüsü'nün erken döneminde, infarktüs lokalizasyonu ile KHD ve VGP arasındaki ilişki ve trombolitik tedavinin (TT) bu parametreler üzerine olan etkileri araştırılmıştır. İlk, Q dalgalı akut miyokard infarktüsü tanısı ile yatırılan ve çalışma protokolüne uyan 63 erkek ve 12 kadın, yaş ört. 57±11 olmak üzere toplam 75 olgu değerlendirildi. Kontrendikasyon olmayan ve infarktüsün ilk 6-8 saatinde gelen olgulara TT uygulandı. Tüm olguların ilk 24-48 saatler arasında 24 saatlik hotter analizi, taburcu öncesi (6-9 gün ortalama 7.gün) ekokardiyografi ve sinyal ortalamalı elektrokardiyografi kayıtları alındı. Kontrendikasyon olmayanlara submaksimal egzersiz testi uygulandı. Olgular Mİ lokalizasyonuna, VGP olup olmamasına ve TT alıp almamasına göre gruplandırılarak çeşitli parametreler yönünden karşılaştırıldı. Ventriküler geç potansiyel sıklığı, anteriyor miyokard infarktüslü (Mİ) grup ile karşılaştırıldığında, inferiyor Mİ grubunda anlamlı olarak (%13 - %32 p=0.04), TT verilen grup ile karşılaştırıldığında TT verilmeyen grupta anlamsız olarak daha fazla orandaydı (%33-%20 p> 0.05). Anteriyor Mİ grubundaki SD (inceleme boyunca 5 dakikalık intervallerin standart sapması)ve SDRR (İnceleme boyunca bütün R-R intervallerinin standart sapması) değerleri inferiyor Mİ grubuna oranla daha düşük bulundu (sırasıyla SD:34±12- 44±12, p=0.02- SDRR:64± 19- 82+24, p=0.02). VGP (+) olgular ile VGP (-) arasında KHD göstergeleri yönünden anlamlı fark yoktu. Trombolitik tedavi verilenlerde, SDRR anlamlı olarak daha fazlaydı. (74+-26 -54+-12 p=0.02). Kompleks ventriküler aritmi (Lown >3) yönünden de gruplar arasında anlamlı fark gözlenmedi.Bu çalışmanın sonucunda, anteriyor Mİ olgularında KHD göstergelerinin daha kötü, fakat VGP sıklığının daha az olduğu; trombolitik tedavinin KHD'ni iyileştirdiği sonucuna varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Perkütan mitral balon valvüloplasti kısa dönem takip sonuçları: Tek merkez deneyimi
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2014) Yıldız, Abdulkadir; Kaya, Hasan; Ertaş, Faruk; Polat, Nihat; Aydın, Mesut; Yüksel, Murat; Soydinç, Serdar; Çaylı, Murat; Ülgen, Mehmet Sıddık; Toprak, Nizamettin
    Amaç: Bu çalışmada kliniğimizdeki romatizmal mitral darlıklı (MD) erişkin hastalara uygulanan perkütan mitral balon valvüloplastinin (PMBV) erken dönem klinik, ekokardiyografik ve hemodinamik sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık. Yöntemler: Kliniğimizde Ocak 2010-Ekim 2014 tarihleri arasında orta ya da ciddi MD nedeniyle PMBV uygulanan 53 hasta (49 kadın, 5 erkek; ortalama yaş 38±11 yıl) geriye dönük olarak değerlendirildi. İşlem başarısı, işlem sonrası mitral kapak alanının (MKA) >1,5 cm2 olması ve 3. derece mitral yetersizlik (MY) olmaması olarak kabul edildi. Bulgular: Toplam 53 hastadan 48’inde (%91) PMBV işlemi uygulanabildi ve tamamlanabilen tüm işlemler başarılı oldu. Hastalardan 3’üne kapak geçilememesi, 1’ine membranöz obstrüktif vena kava, 1’ine de septostomi yapılamaması nedeniyle PMBV uygulanamadı. Başarılı PMBV uygulanan 2 hastaya ortalama 14 ay sonra semptomatik orta-ciddi MD nedeniyle mitral kapak replasmanı yapıldı. Ortalama 13±8 ay boyunca izlenen hastalarda atrial fibrilasyon gelişmesi veya embolik komplikasyonlar izlenmedi. Sonuç: Perkütan mitral balon valvüloplasti işlemi deneyimli merkezlerde yüksek başarı ve düşük komplikasyon oranları ile etkin ve güvenli bir tedavi yaklaşımıdır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    ST elevasyonlu miyokard infarktüsünde infarkt lokalizasyonuna göre sağ ventrikül fonksiyonlarının ileri ekokardiografik metotlarla karşılaştırılması
    (Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Akıl, Mehmet Ata; Ertaş, Faruk; Kaya, Hasan; Bilik, Mehmet Zihni; Oylumlu, Mustafa; Yıldız, Abdulkadir; İltümür, Kenan; Ülgen, Mehmet Sıddık
    Amaç: Bu çalışmada amacımız ST elevasyonlu miyokard infarktüsü (STEMİ) hastalarında ileri ekokardiyografik metodlar kullanarak infarkt lokalizasyonunun sağ ventrikül fonksiyonları üzerindeki etkilerini karşılaştırmaktır. Gereç ve yöntem: Çalışmaya toplam 89 STEMİ hastası alındı. Hastalar infarkt lokalizasyonuna göre anteriyor, izole inferior ve inferior+sağ ventrikül miyokard infarktüsü (Mİ) olmak üzere üç gruba ayrıldı. Tüm hastalara ilk 24- 72 saat içinde ekokardiografik inceleme yapılarak rutin ekokardiografik ölçümlere ek olarak sağ ventrikül doku Doppler, sağ ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (SağVEF), miyokard performans indeksi (MPİ) ve Triküspit Anüler Düzlem Sistolik Hareketlerinin (TAPSE) ölçümleri alındı. Bulgular: Gruplar karşılaştırıldığında, sağ ventrikül tutulumu olan inferior Mİ grubunda sağ ventrikül fonksiyonlarının bozulmuş olduğu görüldü. TAPSE, sağ ventrikül tutulumu olan inferior MI (19±1mm) grubunda izole inferior MI (23±1mm) ve anterior MI (23±1mm) gruplarına göre daha düşüktü (p<0,05). Sağ ventrikül tutulumu olan inferior MI grubunda sağ ventrikül MPİ’nin (0,76±0,14), anterior MI (0,64±0,1) ve izole inferior MI (0,56±0,1) gruplarına göre daha yüksekti (p<0,05). Triküspit annulus Sm zirve hızı (r = -0,35, p = 0,01), TAPSE (r = -0,47, p<0,001) ve SağVEF (r = -0,46, p<0,001) sağ ventrikül MPİ ile negatif korelasyon göstermekteydi. Ayrıca trikuspit E/A oranı (r = -0,19, p = 0,7) ile sağ ventrikül serbest duvarı Em/Am oranları (r = -0,26, p = 0,01) da sağ ventrikül MPİ ile negatif korelasyon göstermekteydi. Sonuç: STEMI hastalarında konvansiyonel ekokardiyografik parametreler yanında ileri ekokardiografik metotların kullanılması sağ ventrikül fonksiyonlarını daha sağlıklı değerlendirmemizi sağlayıp, STEMI hastalarında tedavi stratejilerimize olumlu etki sağlayacaktır

| Dicle Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Dicle Üniversitesi, Diyarbakır, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim